27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 ARALIK 2006 PERŞEMBE 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Acaristanbul’da yapılaşma oranını artıran yönetmeliğin AKP döneminde değiştiği ortaya çıktı Türk Halkına Kim Hakaret Ediyor? Türkiye’nin Kıbrıs Rum Yönetimi’ne limanlarını ve havaalanlarını açması yolundaki baskılara direnmesi ile başlayan gerginlik, MerkelChirac zirvesinde alınan kararlarla sürüyor. Gerçi Franco – Cermen doruğunda beklenen daha sert ültimatom kararı verilmedi, ama AB Komisyonu’nun sekiz başlıkta müzakereleri dondurma kararı kabul edildi ve 18 24 ay sonra limanlar yine açılmadığı takdirde, müzakerelerin askıya alınması öngörüldü. Hemen belirtmek gerekir ki, kimi üyeler, Avrupa’nın iki patronunun tavrını fazla sert bularak eleştirdiler. Örneğin İngiltere, müzakerelerin sekiz değil üç başlıkta dondurulmasının yeterli olduğu görüşünde. Bu arada İngiliz Lordlar Kamarası’nın üyesi sekiz lord da Daily Telegraph gazetesinde Türkiye’ye Hakaret başlıklı bir açık mektup yayımladı. Mektupta Türkiye ile AB arasındaki müzakerelerin kısmen askıya alınma önerisinin, NATO’nun önemli bir üyesi olan laik Türkiye’nin halkına yapılmış bir hakaret olduğu belirtiliyor. AB’nin fanatik Türkiye aleyhtarı ülkelerine karşı İngiltere’den ses çıkması memnuniyet vericidir. Üstelik Londra bu tavrında yalnız değil; İspanya, İrlanda, Finlandiya, Belçika, İsveç, Polonya, Estonya ve Lüksemburg da, “Kraliçe’nin Ülkesi” ile aynı safta yer alıyor. ??? Şimdi gelelim Lordlar’ın mektubuna: Kuşkusuz, böyle kınama havası taşıyan bir tepki, yukarıda da belirtildiği gibi, memnuniyet vericidir. Ama olaya Türkiye’den baktığımız zaman, biz Türk halkına kimin hakaret ettiğini ve etmekte olduğunu kendi kendimize bir kez daha soğukkanlı biçimde sormak zorundayız. Evet, kim hakaret ediyor Türkiye’ye? 2004 Aralık zirvesi için daha bir buçuk ay öncesinden koşulları açıklayanlar ve “işinize gelirse arkadaş” diyenler mi? Yoksa, insanların serbest dolaşımını sürekli engelleyen, kalıcı deregasyonlar öngören bir metni, “bu bizim halkımıza yeter, sağolun!” diye imzalayanlar mı? “Bakalım ne tepki gösterecek?” diyerek, önümüze yenilip yutulmasına imkân olmayan koşulları sürenler mi ayıp etmişlerdir Türkiye’ye, yoksa onları “bağış üstüne” diye kabul edenler mi? 2004 yılında, Brüksel’de toplananlar arasında, Fransa, Almanya, Avusturya, İngiltere, İsveç vb. ülkeler mi Türkiye’nin çıkarlarını ve onurunu koruyup savunmakla yükümlülerdi, yoksa Türkiye’yi temsilen masaya oturmuş olan ve karar yetkisine sahip olan Erdoğan ve siyaset arkadaşları mı? Bu sorunun yanıtı belli edecektir, Türk halkına, kimin ya kimlerin hakaret etmiş olduğunu. ??? Ben o görüşmelerden sonra, çıkan karardan bile çok “Bu bizim de içimize sinmedi, ama ne yapalım, Türkler direnmeyince biz de bir şey söyleyemedik” diyen İsveç Başbakanı’nın açıklamasını okuyunca kendimi hakarete uğramış hissetim. Bir yabancı ülkenin başbakanının bile içine sindiremediğini, Türkiye’nin Başbakanı’nın içine sindirip imzalamasından daha büyük hangi hakaret olabilir Türk halkına? Yanlış açıklamalarla, zillet metnini zafer beyannamesi olarak halka ilan edip, onlara Ankara’da havai fişek attırarak hamakat beyan ettirenlerden daha fazla kim hakaret edebilir Türk halkına? 1. Dünya Savaşı’ndan sonra, işgal altına düşen Anadolu ve İstanbul’daki en vahim işgal, en kahhar (kahredici) işgal gücü, ne İtilaf Devletleri’nin orduları, ne İzmir’e çıkıp Anadolu’yu yakıp yıkan Yunan ordusuydu. En büyük ve yenilmesi en güç işgal, kafalardaki teslimiyet ve esaretti. O esirler, o gün “Düveli Muazzama’nın lideri İngiltere bize yardım edemezse, hiçbir şey yapamayız, onun için onlara boyun eğmek zorundayız” diyorlardı; tıpkı bugün “AB olmaz ise ne çağdaş bir demokrasi oluruz ne de doğru dürüst bir ekonomik düzen kurabiliriz” diyenler gibi... Mustafa Kemal önce bu ruhlardaki esareti, kafalardaki teslimiyeti yendi, ondan sonra zafer kolay oldu. İşte onun içindir ki, “bu adamın” heykelleri ve resimleri her yerde. Çünkü O BİZİM teslim olmamışlığımızın simgesidir. Ama, şimdilerde bazı çevrelerde, Mustafa Kemal “out” Tayyip Erdoğan “in” Söyleyin bakalım şimdi, Türk halkına kim hakaret ediyor? Bakan Pepe de sorumlu FIRAT KOZOK ANKARA Acaristanbul’da yapılaşma oranını artıran yönetmelik değişikliğinin Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe döneminde yapıldığı ortaya çıktı. Değişiklikle özel orman alanlarında yatay alanın yüzde 6’sını geçmemek koşuluyla imar planlamasına uygun inşaat yapılacağı belirtilirken enerji nakil hattı, haberleşme, su isale hattı, doğalgaz, kanalizasyon, yol gibi kamu hizmetine yönelik izinlerin bu oranın dışında tutulacağı belirtildi. Acarlar, bu yönetmelikten 4 gün sonra yapılaşma için “kesin izin” istedi. Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 26 Temmuz 2005’te yürürlüğe giren yönetmelikte, eski yönetmeliğin “İzin” başlıklı 10. maddesi değiştirildi. İlgili maddede, kent, kasaba, köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerlerdeki özel orman alan ? TMMOB Orman Mühendisleri Odası Başkanı Ali Küçükaydın, yönetmeliğin istismara açık ve sağlıksız olduğunu belirterek “Bu yönetmelikle ilgili bir işlem yapmadan yönetmeliğin değişmesi gerekir. Değişmemesi halinde elimizden geleni yapacağız. Bu konuyu partiler ve kurumlar üstü olarak takip edeceğiz” dedi. larında 6831 sayılı Orman Yasası’nın 17’nci maddesine göre izin alınmak ve yatay alanının yüzde 6’sını geçmemek koşuluyla imar planlamasına uygun inşaat yapılabileceği belirtildi. Buna karşın su, elektrik hattı gibi hizmetler, bu oranın dışında tutularak, yapılaşma oranı artırıldı. İlgili maddede, “Enerji nakil hattı, haberleşme, su isale hattı, doğalgaz hattı, kanalizasyon, yol ve benzerleri ile 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 17’nci maddesine göre genel kamu hizmetlerine yönelik verilen izinler yüzde 6’lık alana dahil değildir” ibaresi yer aldı. Maddede, bunların dışındaki her türlü tesis ve müştemilat, garaj, havuz, spor tesisleri, çocuk oyun alanı, otopark, ticari ve sosyal tesisler ve benzeri yapıların ise yüzde 6’lık alana dahil olduğu belirtildi. lar Genel Müdürlük İnşaat ve İkmal Dairesi Başkanlığı’nca onaylanır. Onaylanan bu planlar dahilinde yapılan yollardan bu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen imar planı dışında kalan yollar Orman Kanunu’nun 52’nci maddesine göre verilen yüzde 6’lık yapılaşma kapsamına dahil değildir.” Yapılan bu yönetmelik değişikliğinden kısa bir süre sonra Acarlar, Orman Genel Müdürlüğü’ne başvurarak “kesin izin” istedi. Orman Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Ahmet Güzel de 09.09.2005’te İsmet Acar’a gönderdiği yazıda, başvuruya “6831 Sayılı Orman Kanunu’nun 52. madde si ile 26.07.2005 tarihinde yayınlanan yönetmelik çerçevesinde Serdaroğlu Özel Ormanı’nda yüzde 6 yapılaşma ile ilgili kesin izin verilebilmesi için istenen tüm belgelerin dosyanızda mevcut olduğu anlaşılmış olup talebiniz ile ilgili yasal işlemler devam etmektedir” yanıtını verdi. ‘Bizim dönemimiz tertemiz’ Eski Orman Bakanı Nami Çağan, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Ben her konuda üstüme düşeni yaptım. Bizim dönemimiz gerçekten tertemiz bir dönemdir. Ben bu konuyla ilgili konuşmayacaktım ama Sayın Bakan, bizi de işin içine kattı. Biz çok sayıda villayı o dönem hiçbir endişemiz olmadan yıkmıştık” dedi. Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, söz konusu yönetmelik çerçevesinde gelen taleplerin bakanlık tarafından değerlendirildiği belirtilerek “Ancak, gelen taleplerin bakanlığımızca, orman ekosisteminin korunmasına olumlu etkisi görülmediğinden, hiçbir ön izin talebi uygun görülmemiştir” denildi. Bakanlığa sunulan taleplerde, belirlenen alan üzerindeki toplam inşaat yoğunluğunun yatayda kontrol edilebildiği, ancak dikeyde kontrol edilemediğinin anlaşıldığı belirtilen açıklamada şöyle denildi: “Bu durumda, bakanlığımızca özel orman alanlarında toplam inşaat alanının, yani yataydadikeydeki yapılaşmanın kontrol altına alınması amacıyla belirlenen alanda toplam yapılaşma oranı, özel orman alanının yüzde 5’i kadar olacağına ilişkin genelge hazırlanmıştır.” Çevre ve Orman Bakanlığının açıklamasındada, yatay ve dikeyde oluşacak toplam yapılaşma alanını kontrol altına alan hususların, bakanlık tarafından yeniden düzenlenmekte olan yönetmelikte özellikle belirtildiği kaydedildi. Acarlar ‘kesin izin’ istedi Eski yönetmelikte, enerji nakil hattı, haberleşme, su isale hattı, doğalgaz ve kanalizasyon hattı kapsama alınmamıştı. Yönetmelikte yalnızca şu ifadelere yer verilmişti: “Genel Müdürlüğün 202 sayılı Orman Yolları Planlaması ve İnşaat İşlerinin Yönetilmesi Hakkında Tebliğ esaslarına göre ormanın devamlılığı ve işletilmesine yönelik yol şebeke planları tanzim edilir. Bu plan CHP’Lİ KUMKUMOĞLU: İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN ‘Bakan’ın açıklamaları samimiyetsiz’ ? CHP’li Kumkumoğlu, “AKP’li Beykoz Belediye Başkanı, Acarlar İnşaat Şirketi ile birlikte kararı temyiz etti. Şimdi seçime giderken birilerine gözdağı mı verilmek isteniyor?” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP İstanbul Milletvekli Ali Kemal Kumkumoğlu, Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin Acarkent’i hedef alan açıklamalarının “samimiyetsiz” olduğunu söyledi. Kumkumoğlu, dün düzenlediği basın toplantısında “AKP’nin iktidar olduğunda ilk çıkarmaya başladığı yasalardan biri 2B yasası oldu. Milyonlarca dönümlük orman arazisini satmayı düşünen Bakan samimi değil” dedi. Ali Kemal Kumkumoğlu, şu açıklamaları yaptı: “Serdaroğlu özel ormanı içerisinde yüzde 6 olması gereken yapılaşma oranı yüzde 90’ları aşmasına rağmen bugüne kadar AKP’li büyükşehir belediyesi ve Beykoz Belediyesi tarafından hiçbir şekilde engellenmemiştir. TMMOB Mimarlar Odası İstanbul şubesinin yasadışı yapılaşma ile ilgili açtığı dava sonucunda alınan inşaatı durdurma kararı AKP’li Beykoz Belediyesi tarafından, yasadışı bir durum söz konusu değildir denilerek yürütmeyi durdurma talebi ile bir üst mahkemeye götürülmüştür. AKP’li Beykoz Belediye Başkanı Muharrem Ergül, Acarlar İnşaat AŞ ile birlikte 4 Nisan 2006 tarihinde bu kararı temyiz etmiştir.” Kumkumoğlu, “Şimdi seçime giderken, asarız, keseriz diye birilerine gözdağı mı verilmek isteniyor?” dedi. Küçükaydın: Takipçisiyiz TMMOB Orman Mühendisleri Odası Başkanı Ali Küçükaydın da söz konusu yönetmeliğin “istismara açık ve sağlıksız” olduğunu söyledi. Küçükaydın, “Bu yönetmelikle ilgili bir işlem yapmadan yönetmeliğin değişmesi gerekir. Ben o temayülü görüyorum, değişmemesi halinde bu yönetmelikle tasarruf kullanılmaması için elimizden geleni yapacağız. Bu konuyu partiler ve kurumlar üstü olarak takip edeceğiz” dedi. namikzafer@yahoo.com SHP Avrupa’ya açılıyor Sol partilerin bir araya geldiği birçok toplantıya davet edilen Sosyaldemokrat Halk Partisi aralık ayında Avrupa’da düzenlenecek iki toplantıya daha katılacak İstanbul Haber Servisi Sosyaldemokrat Halk Partisi (SHP) Genel Sekreteri İlhan Göğüş, bugün ve yarın Portekiz’in Porto kentinde düzenlenen Avrupa Sosyalist Partisi (PES) toplantısına katılıyor. AB Yüksek Danışma Grubu eşbaşkanları Paavo Lipponen ve Yorgo Papandreu’nun davetiyle Porto’da olacak SHP yöneticileri, bir süre önce de İtalya’da Zeytin Ağacı İttifakı’nın adayı olarak seçimlere girerek Silvio Berlusconi’yi deviren İtalya Başbakanı Romano Prodi ile bir araya gelmişti. İtalya’nın Avrupa işlerinden sorumlu bakanı Emma Bonina’nın daveti üzerine SHP’yi temsilen Merkez Yürütme Kurulu üyesi Çiğdem Aydın da 79 Aralık tarihlerinde Brüksel’de düzenlenen toplantıda, sol partilerin temsilcileri ile bir araya geliyor. PES, 301. madde ve azınlık haklarına ilişkin tavrı nedeniyle “ilişkilerini askıya alabileceğini” belirterek CHP’yi “gözaltına” alırken SHP Avrupa’da siyasetin sol güçleriyle bir araya gelerek ilişkilerini geliştiriyor. Sol partilerin bir araya geldiği birçok toplantıya davet edilen SHP, aralık ayında Avrupa’da düzenlenecek iki toplantıya daha katılacak. Bugün ve yarın Porto’da düzenlenen toplanıtıya SHP’yi Genel Sekreter İlhan Göğüş ve SHP kurucularından Şule Bucak temsil ediyor. Davetten memnun olduklarını belirten SHP Genel Sekreteri Göğüş, “Sosyal demokrasiye olan duyarlılığımız büyük beğeniyle karşılanıyor” dedi. Prodi ile İtalya’daki görüşmelerinde de, İtalya’nın Avrupa işlerinden sorumlu bakanı Emma Bonina’yla bir araya geldiklerini dile getiren Göğüş, “Bonina’nın 79 Aralık tarihleri arasında Brüksel’de radikal sol partileri bir araya getirecek olan toplantıya davetine de katılma kararı aldık. Bu toplantıya SHP adına Çiğdem Aydın katılacak. SHP dış ilişkilerde Avrupa’daki sol platformlarla ilişkilerine önem veriyor ve AB’nin sol partileriyle ilişkilerimizi geliştiriyoruz. AB sürecinde Türkiye’ye destek vermelerini de isteyeceğiz” diye konuştu. asirmen?cumhuriyet.com.tr CHP GENEL BAŞKANI BAYKAL: Ültimatom verildi vadesi belli değil ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ve Almanya Başbakanı Angela Merkel’in açıklamalarını değerlendirirken AB’nin, Kıbrıs koşulunda ısrarlı olduğunu kaydederek “Kıbrıs’ı halledeceksiniz diyorlar. Bize açık vadeli ültimatom veriyorlar. Ültimatom olduğuna kuşku yok, vadesi belli değil” diye konuştu. Baykal, dün ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson’u kabul ederek bir süre görüştü. Görüşme sonrası gazetecilerin sorularını yanıtlayan Baykal, AB ile ilgili gelişmelerin anımsatılması üzerine, Kıbrıs konusunda Türkiye’nin ek protokoldeki taahhütlerini yerine getirmesini AB ile müzakere sürecinin bir temel koşulu haline getirme anlayışının söz konusu olduğunu söyledi. Bunun yanlış ve sakıncalı olduğunu kaydeden Baykal, şöyle devam etti: “Bu haksız, adaletsiz AB dayatmasını bizim hükümetimizin yetkilileri, Dışişleri Bakanı dahil kabul etmiştir. Bunu imzalamıştır, taahhüt etmiştir. Gelinen noktada, Kıbrıs ve AB arasında bağlantıyı AB’nin ortadan kaldırma eğilimi gözükmemektedir. Tam tersine bu bağlantıyı takip ettirme, sonuçlandırma kararlılığı ortaya çıkmıştır. Bu konudaki ciddiyetini bize anlatmak için de 35 başlıktan 8’inin müzakeresinin bile açılamayacağı söylenmiştir.’’ Vetolu rektörler yasası komisyonda aynen kabul edildi Çiçek, yolsuzlukla savaşta başarılı olunamadığını söyledi Sezer’e ‘o zat’ vurgusu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Milli Eğitim Komisyonu, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in veto ettiği yeni 15 üniversiteye rektör atamasını düzenleyen yasayı aynen kabul etti. Görüşmeler sırasında söz alan CHP’li Mustafa Gazalcı, YÖK Genel Kurulu’nun 21 üyesinin 7’sinin Cumhurbaşkanınca, 7’sinin Üniversitelerarası Kurul’ca, 7’sinin de hükümet tarafından atandığını belirterek “Rektör adaylarını dörtte üç çoğunlukla belirleme hiçbir yerde görülmemiştir” dedi. AKP’li Avni Doğan ise YÖK’ün Türkiye’nin en antidemokratik kurumu olduğunu savunarak “Türkiye’nin bu baş belasından kurtulması gerekiyor” dedi. Rektör seçiminin üniversitenin içinde bitmesi gerektiğini kaydeden Doğan, “Türkiye’nin en politik kişisi haline gelen zat da Cumhurbaşkanı’dır” diye konuştu. CHP’li Engin Altay, AKP’lilere “Sayısal çoğunluğunuz var. Gelin, YÖK’ü de içine alarak bu anayasayı değiştirelim’’ çağrısında bulunurken demokrasinin kullanılması gerekçesiyle anayasaya aykırı işlemler yapılamayacağını söyledi. Sezer’in eleştirilmesine sinirlenen CHP’li Mustafa Özyurt, “Cumhurbaşkanı çağırıp (milletvekillerine) iki tokat vurmaz ki” dedi. AKP’lilerin tepkisi üzerine Özyurt, “Devletin başı gerekirse çağırıp vurur” diye konuştu. Tepkilerin artması üzerine Özyurt, tokat atmayı fiziksel anlamda kullanmadığını söyledi. AKP’li Mehmet Yüksektepe, Kocaeli Üniversitesi Rektörlüğü’ne eski rektörün eşinin atanmasını eleştirerek “Ailecek bir iş yürütülmemeli” dedi. Mücadelede sonuç yok ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ne (TOBB) bağlı Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nın (TEPAV) düzenlediği Yolsuzlukla Mücadele Konferansı’nın ikincisi, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’nde başladı. Toplantıda konuşan AB Komisyonu Türkiye Delegasyonu Müsteşarı Martin Dawson, Türkiye’de son dört yılda yolsuzlukla ilgili yürütülen uygulamaların yetersiz kaldığını belirterek “Bu konuda ciddi çaba göstermeye ihtiyaç var” dedi. Adalet Bakanı Cemil Çiçek ise “Yolsuzluk, siyasetçi, bürokrat ve işadamı olmak üzere üç ayaklıdır. Bu üç ayak arasında samimi bir işbirliği olmadığı için tatmin edici bir netice alınamadı” diye konuştu. Yolsuzlukla mücadelenin mevsimlik bir iş olmadığını anlatan Çiçek, “Ama Hazine süneleriyle 24 saat, 365 gün ebediyen mücadele edilmesi lazım” diye konuştu. ‘Rezalet 10 senedir devam ediyor’ Acarkent’teki kaçak yapılaşmayı değerlendiren Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Boğaz’da yaşanan kanunsuz yapılaşmaya ilişkin eleştirilerini dile getirdi. Çiçek, “10 senedir orada o rezalet devam ediyor. Nedense son 15 gündür gündeme geliyor. Bu işin sorumlularının olması gerekmez mi? Kanunsuz bir eylem varsa ihbara bile gerek yok. Birçok kişi kendiliğinden harekete geçip gereğini yapmış olması gerekirken yapılmıyor’’ diye konuştu. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle