27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 ARALIK 2006 PERŞEMBE 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Cengiz Han’ın hazineleri SSM’de Eyer vurulmuş çıngıraklı at. SİNEMADA BİR USTA/BİR HAFTA SONU Kültür Servisi SÜ Sakıp Sabancı Müzesi’nde Garanti Bankası’nın sponsorluğunda düzenlenen ‘Cengiz Han ve Mirasçıları: Büyük Moğol İmparatorluğu’ sergisi, bugün açılıyor. Sergi çerçevesinde, müzede bugün 10.00’da başlayacak ve iki gün sürecek bir de sempozyum düzenleniyor. “Cengiz Han ve Oğulları: Türk Dünyasındaki Akisler” konulu, İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü ve SSM’nin işbirliğiyle düzenlenen bu uluslararası sempozyuma Türkiye, Kırgızistan, Tataristan, Japonya, Moğolistan, Azerbaycan, Kazakistan ve Polonya’dan toplam 46 konuşmacı katılıyor. Sempozyumda, Cengiz Han ve Moğol İmparatorluğu’nun kültür tarihi, edebiyat, dilbilim, edebiyat ve sosyal ekonomi açısından Türk dünyasında bıraktığı izler, bilim adamları tarafından dile getirilecek. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ile Moğolistan Eğitim, Kültür ve Bilim Bakanlığı’nın himayesindeki sergi, Moğol İmparatorluğu’nun kültürler ve kıtalar arasında kurduğu bağa ışık tutan yapıtlar içeriyor. Moğolistan’ın önemli müzeleriyle Asya ve Avrupa’nın başlıca koleksiyonlarından ve Türkiye’deki çeşitli müzelerden derlenen 600 yapıtın yer aldığı sergi, 8 Nisan’a dek sürecek. Yeni arkeolojik buluntular, hazinelerden parçalar, silah ve zırhlar, minyatürlü el yazmaları, haritalar, dokuma ve seramik yapıtların yanısıra, Moğol Budist inancını yansıtan dinsel objeler, sergide yer alan yapıtlar arasında. Bugün, 10.00’da Prof. Dr. Osman Fikri Sertkaya’nın (Türkiye Araştırma Enstitüsü Müdürü) sunumuyla başlayacak olan SEMPOZYUM BUGÜN BAŞLIYOR sempozyumda, iki gün süresince birçok konu başlığı yetkin isimlerce ele alınacak. Sergiyi ziyaret edenlerin de izleyebileceği sempozyuma katılacak isimler arasında Prof. Dr. Mesut Parlak (İstanbul Üniversitesi Rektörü), Prof. Dr. Tuncer Gülensoy (Erciyes Üniversitesi), Prof. Dr. Mutalib Zakiyeviç Zakiyev (Kazan Bilimler Akademisi), Prof. Dr. Gülçin Çandarlıoğlu (MSGSÜ), Dr. Shinji İDO (Tohoku ÜniversitesiJaponya) gibi birçok uzman var. ‘Kırgızların devlet yönetimi üzerinde Cengizlerin etkisi’ (XVIII.XIX. yy), ‘Moğol Jürühatı, DoğuBatı Türkçesi’, ‘Cengiz Han Seferlerinin Orta Asya halklarının dil ve kültürüne etkisi’, ‘Mercani ve Seyrani örneğinde 19. yüzyıl Türk aydınlarının Çingiz oğullarına bakışı’ gibi birçok konu başlığı iki gün süresince ele alınacak konular arasında yer alıyor. (0 212 277 22 00 muze@sabanciuniv.edu) Doğum gününde Atıf Yılmaz’a Saygı Kültür Servisi Beşiktaş Belediyesi Kültür Sanat Platformu, Levent’teki Onat Kutlar Sinema Salonu’nda her ay bir hafta sonunda Türk sinemasından bir usta adına etkinlik düzenliyor. Arif Keskiner toplantısıyla başlayan bu etkinliklerin ikincisi, “Sinemada Bir Usta / Bir Hafta Sonu: Doğum Gününde Atıf Yılmaz’a Saygı” başlığını taşıyor ve cumartesi günü saat 16.30’da başlayacak olan, Faruk Şüyün’ün hazırladığı ve yöneteceği, “Tarih, Arkeoloji, Sanat, Kültür Mirası’nı Koruma Vakfı” (TASK) işbirliğiyle hazırlanan program, Atıf Yılmaz üzerine hazırlanan bir filmin gösterimi ile başlayacak. Daha sonra; Ali Özgentürk, Arif Keskiner, Barış Pirhasan, Burçak Evren, Lale Mansur, Leyla Özalp ve Türkan Şoray, Atıf Yılmaz’ı anlatacak. Etkinlik kapsamında ayrıca; cuma, cumartesi ve pazar günleri ise Atıf Yılmaz filmleri gösteriliyor. 119 filme imzasını atan, 51 filmin senaryosunu yazan, 27 filmin yapımcılığını üstlenen Atıf Yılmaz’ı 5 Mayıs 2006’da kaybetmiştik. Zeki Ökten, Yılmaz Güney, Şerif Gören, Ali Orhan Pamuk, son romanı ‘Kar’da kendi toplumunun insanlarına ve gerçeklerine uzak düşüyor Almanya’ da ‘Kar’ yağıyor ZEHRA İPŞİROĞLU u günlerde Almanya’da en çok konuşuŞ lan ve tartışılan roman Orhan Pamuk’un ‘Kar’ı. Bir Türk yazarına bu kadar ilgi duyulması, dahası Nobel Ödülü’nün bile verilmesi gerçekten çok sevindirici. Belki de bu sayede Batı’nın Türkiye’de edebiyat alanındaki gelişmelere karşı yıllardır süregelen duyarsızlığı azalır. Bizde pek önemsenmeyen ‘Kar’ın burada bu kadar heyecanla karşılanmasının nedeni nedir? Sanırım, ‘Kar’da birçok olgunun iç içe geçmesi, önemli bir etken oluşturuyor. Politik çatışmaların gündeme gelmesi, bir polisiyeyi andıran gerilimli kurgusu, din ve inanç gibi evrensel konuların çok güncel olan başörtüsü çatışmasının çevresinde işlenmesi, yazma olgusunun konu edilmesi, bir aşk öyküsü çerçevesinde dile gelen ve kar simgesiyle görselleştirilen romantizmi vb. Ama en önemlisi, bu romanda gündeme getirilen sorunların Batı ülkelerinin Türkiye’ye bakışıyla bire bir örtüşmesi. sulluğun ve sefaletin de görmezden gelinmesine yol açıyor. Bir başka önemli nokta da kadınların erkil bir bakışla belli bir role itilmeleri. Kadınlar güzellikleriyle ve başörtüsü savaşımlarıyla varlar. Başörtüsü milliyetçi bir militan devlet söylemine karşı bir başkaldırı olabilir tabii, bu işin bir yönü. Ama başörtüsü aynı zamanda gene erkil bakışın ürettiği bir baskı ve ezinç aracı. Nice kadın istemediği halde, zorlanarak başörtüsü takmak zorunda. Sonuçta bu bir simge ama simgenin ardında kadını kilitleyen, kapatan ve hiçbir zaman erkekle eşit değerde görmeyen baskıcı bir düşünce var. Başörtüsü sorununun sadece tek bir açıdan, modernizme ve militan savunucularına karşı bir özgürleşme savaşı olarak gündeme getirilmesi, gene dincilerin çok hoşlandığı, Batılı liberallerin de desteklediği erkil bir bakışın uzantısı. Türk bestecilerine önem veriyor... 4. Akdeniz Çağdaş Müzik Günleri’nin sanatçı konuklarından biri de Yunan bariton Spyros Sakkas AYÇA TEZER ? Almanya’da en çok konuşulan ve tartışılan roman Orhan Pamuk’un ‘Kar’ı. Bir Türk yazarına bu kadar ilgi duyulması, dahası Nobel Ödülü’nün bile verilmesi gerçekten çok sevindirici. ÖYLEMLERİN ÇATIŞTIĞI DÜŞÜNCE MODELİ Bir yanda askeri darbeyi bile onaylayan milliyetçi laik söylem, öte yanda dinciler. Bu iki uç arasında liberal dincilerden köktendincilere, milliyetçilerden faşistlere değin iç içe karışan çeşitli sesler ve söylemler. Ne var ki Batı’da da yeterince tanınmayan ya da görmezden gelinen, demokratikleşme sürecinde bir savaşım veren liberallerin sesi eksik ve bana göre Orhan Pamuk’un kendisi de bu kategoride yer alıyor. Bence, bu kesim azımsanmayacak derecede önemli bir gizilgücü oluşturuyor toplumumuzda. Son yıllarda giderek gelişen sivil örgütlenme bunun bir kanıtı. Şimdi denebilir ki bir yazar her şeyi anlatma zorunluğunda değil. Evet ama ‘Kar’ın belki de en önemli özelliği, çeşitli söylemlerin çatıştığı bir düşünce modeli, bir parabol niteliği taşıması. Bu açıdan baktığımızda ‘Kar’ toplumumuzu olumlu ve olumsuz yönleriyle, kırılma ve çatışma noktalarıyla, bir bütün olarak yansıtamıyor; sadece Batı’nın görmek istediği kısıtlı ya da tek yönlü bakış açısından gösteriyor. Öte yandan, ‘Kar’da yaşananların Ka’nın gözüyle alımlanması (Ka’nın şiir yazarak gerçeklerden kaçması, içe dönüklüğü, romantizmi ve nostaljisi) köktendinciliğin kaynağını oluşturan yok S DEOLOJİK BAKIŞ ÖN PLANDA Önemli bir nokta da romandaki kadın kişilerin büyüleyici güzelliklerinin Divan edebiyatındaki kadınların güzelliği gibi soyut ve şematik kalması. Romanda, kadınlar başta olmak üzere Ka’nın bakışından canlandırılan kişiler bir kar bulutunun içinde yitip gidiyorlar sanki, bir türlü bir canlılık ve içtenlik kazanamıyorlar. Bunun nedeni belki de yazarın ideolojik bakışının ön planda olması; inanç, gelenekler, modernizm gibi kavramları sorgulayarak politik bir roman yazmak isterken, kendi toplumunun insanlarına ve gerçeklerine uzak düşmesi. Öyle romanlar vardır ki, yaratılan kişiler, örneğin Dostoyevski’nin ‘Budala’sındaki Nataşa ya da Tolstoy’un Anna Karenina’sı gibi, hem yerellikleri hem de evrensellikleriyle ölümsüzdür. Bu kahramanlarla yıllarca önce karşılaşmış bile olsak, bir daha unutamayız onları. ‘Kar’daki kişiler ise bir türlü canlanamıyorlar ki, belleğimizde yer edinebilsinler. Sonuçta, arda kalan askeri darbeye yol açan fanatik militan Kemalistlerle köktendincilerin çatışması ve bunlara gözlemci kalan Ka’nın yalnızlığı ve hüznü. İ orusan Kültür Sanat, İtalyan Kültür Merkezi, Cervantes Enstitüsü, İsveç Konsolosluğu ve Yunanistan Konsolosluğu tarafından düzenlenen ‘Akdeniz Çağdaş Müzik Günleri’ dört yıldır Akdeniz ülkelerinden gelen besteci ve sanatçıları aynı platformda buluşturarak birbirlerinin müziklerini ve kültürlerini tanıma olanağı sağlamaya devam ediyor. Bu etkinliğe yapıldığı günden beri büyük bir istekle katılan ve katkıda bulunan sanatçılardan biri de Yunan bariton Spyros Sakkas. Barok, çağdaş, romantik, opera, folk olmak üzere her çeşit vokal müziği yorumlayan Sakkas, etkinlik kapsamında Yunan sanatçılarla konser verecek ve çağdaş müzik üzerine çeşitli panel ve seminerler düzenleyecek. Özel olarak onun seslendirmesi için bestelenmiş Gage, Crumb, Xenakis, Taverner, Ligetti, Kounadis, Hadjidakis, Killmayer, Bialas, Antoniou, Apergis, Ghristou, Castaldo, Couroupos, Grisay Hiller, Gay, Essyad, Theodorakis gibi bestecilerin yapıtlarının dünya ilk seslendirilişini gerçekleştiren ünlü bariton, geçen yıl Gürer Aykal yönetimindeki Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası ile Yunanistan’da ünlü Yunan besteci Xenakis’in ‘Oresteia’ yapıtını sahnelemişti. Akdeniz Çağdaş Müzik Günleri’nin gün geçtikçe daha avantgard bir çizgiye doğru ilerlediğini belirten Spyros Sakkas, festivalin çağdaş müzikteki yenilikleri B gün ışığına çıkararak ve gelecekte müziğin nereye gittiğine dair ipuçları verdiğini sözlerine ekliyor. Bu festivalin Türk bestecilerini tanımak açısından çok önemli olduğunun altına çizen Sakkas, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Çağdaş müzik alanında dünya çapında bir durağanlık söz konusu. Ama Türk bestecilerinin yapıtlarını dinlediğiniz zaman yeni bir ışık görüyorsunuz. Türk bestecileri gelenek ve kültürlerini özümseyip ondan yola çıkarak sanatlarını bir adım ileriye götürmeyi başarıyorlar. Biz Avrupalılar köklerimizden, geleneklerimizden biraz koptuk. Türk bestecileri bizi köklerimizi, geleneklerimizi yeniden keşfetmeye yönlendiriyor. Bu da bize müzikte ilerlemek adına bir umut veriyor.” ANATLA GELEN ÖZGÜRLÜK Gürer Aykal ve Borusan Filarmoni Orkestrası’yla geçen yıl Xenatis’in ‘Oresteia’ yapıtını Atina’da üç kez sahnelediklerini söyleyen ünlü bariton, “Bu yıl büyük bir ihtimalle İstanbul Müzik Festivali’nde de bu yapıtı sahneleyeceğiz. Daha sonra da İzmir Festivali’nde, Aspendos Festivali’nde de sergilemeyi düşünüyoruz. Hatta izin alabilirsek Kıbrıs’ta da sahnelemeyi istiyoruz. Hatta projeye de ‘Sanatla Gelen Özgürlük’ adını vereceğiz. Ayrıca Avignon, Roma, Paris, Milan, Edinburg gibi dünyaca ünlü festivallere de bu projeyle ilgili öneriler götürdük. Pekin Olimpiyatları sırasında yapılacak olan kültür olimpiyatlarına da bu yapıtla gitmeyi tasarlıyoruz” diyor. Özgentürk, Halit Refiğ gibi yönetmenlerin yetişmesine katkısı olan Atıf Yılmaz’a, 1991 yılında Hacettepe Üniversitesi tarafından Sanatta Onursal Doktora verilmişti. Yılmaz, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde en çok ödül alan yönetmen olarak da tarihe geçti. Onat Kutlar Sinema Salonu’ndaki etkinlikler, 20 Ocak Cumartesi saat 16.30’da “Sinemada Bir Konu / Bir Hafta: Yeşilçam Müzikleri” ile devam edecek. (0 212 325 72 88) S CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle