25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 KASIM 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Fetuş Fethullahçılar, Amerika’daki papaz okuluna 2 milyon dolar bağışta bulundu. Kaz gelecek yerden tavuk; şeriat gelecek yerden salya sümük esirgenmez! Ya ğ m u r E k i m Milli Eğitim Şurası’na katılanlar uyumuş... “İdeal eğitimi bulmuşlar!” İSLAMCI partinin Üsküdar’daki belediyesi sahilde, parkta, koruda içki içenlere 132 yeni lira para cezası kesiyor ve cezalandırdığı yurttaşların kimliğini de belediyenin resmi internet sitesinde teşhir ediyormuş. Şeriat işte böyle usul usul geliyor. Fakat bendeniz bir yurttaş olarak, ülkemi ortaçağ karanlığına sürüklemek isteyenlere artık başkaldırıyorum ve yedi kuşak bir Üsküdarlı olarak meydan okuyorum! Eşimle birlikte, elimde bir şişe şarap ve birkaç plastik bardak olduğu halde 19 Kasım Pazar günü saat 14.00’le 15.00 arasında Salacak sahil yolunda Kız Kulesi’nin tam karşısındaki büfenin yanında “sahilde içki içmek yasaktır” yazan tabelanın önünde olacağım. Şişenin mantarını çıkaracağım ve eşimle birlikte karşımızdaki İstanbul manzarasına karşı “kadeh” PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Hüseyin Çelik: “Eğitime ideolojik yaklaşmıyoruz.” Patolojik mi? İş Muhlis Özdemir: “Ecevit’in cenazesinde ‘büyük’ işadamları yoktu. Doğaldır; çünkü ‘iş’in ucunda kredi, teşvik, hortum yoktu!” kaldıracağım. Bir saat boyunca Salacak’ta “sahilde içki içmek yasaktır” yazan tabelanın önünde yarım bardak şarabımı büyük bir keyifle yudumlayacağım. Şişede kalan şarabı, bize eşlik etmek isteyenler olursa onlarla paylaşacağım. İçkisini alıp gelen olursa, onlarla birlikte kadehimi kaldıracağım. İslamcı partinin Üsküdar’daki belediye başkanı Mehmet Çakır’a sesleniyorum: Gel de ceza kes bakalım! İslamcı hükümetin İstanbul’daki valisi Muammer Güler’e ve polis müdürü Celalettin Cerrah’a da sesleniyorum: Salacak sahilinde içki içtiğim için belediyenin zabıta memurları beni engellemeye ve bana ceza Hodri meydan! kesmeye kalkarsa direneceğim; zabıtaların yanında polis memuru olursa polise de direneceğim. Direnirken de Atatürk’ün Bursa Söylevi’ni okuyacağım: “Türk genci, devrimlerin ve rejimin sahibi ve bekçisidir. Bunun gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Rejimi ve devrimleri benimsemiştir. Bunları zayıf düşürecek en küçük veya en büyük bir kıpırtı ve bir hareket duydu mu, ‘bu memleketin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adliyesi vardır’ demeyecektir. Hemen müdahale edecektir... Polis gelecektir; asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır...” Hodri meydan! Bu pazar saat 14.00’te Salacak kıyısında içki içeceğim; topunuz birden gelin de engelleyin! Karışık Duygular Bülent Ecevit’in ölümünden sonra Kenan Evren’in söylediği sözler hâlâ aklımda; “Onu, öbürlerine haksızlık olmasın diye içeri gönderdim” demişti. Ecevit’in cenazesine de geldi Evren, TBMM’nin önünde yapılan törende yerini aldı, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’le, Ecevit’le birlikte “içeri” gönderdiği eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve öbür protokol zevatı ile tokalaştı. O zevat içinde yer alacak olsaydım, diye düşündüm, ne yapardım? Herhalde elimi uzatmazdım. Uzatmak mı gerekirdi yoksa? “Devlet terbiyesi” dedikleri bu muydu, sana hakaret edenin, seni içeri atanın elini sıkmak mıydı? Ne olurdu sıkmasam? Basın birkaç günlüğüne diline dolar, “devlet protokolünde skandal” gibi sözler edilir, sonra unutulurdu. Nitekim, Sayın Rahşan Ecevit yüzüne bile bakmadı 90’lık darbe paşasının. ??? Tanrı’ya şükretsinler ki, halkımızın soluk borularını tıkayan, boğan, insanlarımızın üzerine yıllardır çıkartıp atamadığımız bir deli gömleği giydiren, 650 bin insanı zindanlara atan, on binlercesini işkenceden geçiren, 17 yaşında çocukları ipe gönderen 12 Eylül darbecileri, iktidar açlıklarını Arjantin’de, Yunanistan’da değil de Türkiye’de gidermişler; yoksa onların da sonları Videla’larınki, Papadopulos’larınki gibi olurdu. ??? Devlet protokolünü oluşturan o insanlara baktım; Sayın Sezer dışında tümü uzun yıllar politikanın içindeydiler. Hiçbiri Arjantinli, Yunanlı politikacıların sergiledikleri yürekliliği gösteremedi; 12 Eylül darbecilerini ömür boyu koruma altına alan 1982 Anayasası’nın o maddesini kaldırmak yolunda parmağını kımıldatmadı. Kenan Evren’in darbe sonrası yaptığı televizyon konuşmalarında her biri kendilerine yönelik ağır hakaretler içeren o sözlerini içlerine sindirdiler, sindirebildiler. ??? Toplumun da 12 Eylül darbesini doğru algıladığını söylemek kolay değil. İnsanların büyük çoğunluğu darbenin o günkü siyasal iktidara karşı yapıldığı yanlışını benimsedi. Belki de öyle benimsemek işine geldi. Oysa demokratik toplumlarda darbecilerin hedefi doğrudan doğruya halktır; sivil siyasal iktidarın bertaraf edilmesinin nedeni de halkı, arada hiçbir paravan olmaksızın doğrudan baskı altına almak, hak ve özgürlüklerini ortadan kaldırmak, koyunlaştırmak içindir. Ancak koyunlaştırılmış kitleler, buyurganların her dediğine boyun eğerler. ??? Bülent Ecevit’in cenaze törenini baştan sona izledim televizyonda. Büyük, çok büyük bir katılım vardı halktan. Bir an düşündüm; 1970’li yıllarda Ecevit’i yüzde 41 oyla iktidara taşıyan, onu “Kıbrıs fatihi” olarak alkışlayan, dağlara taşlara “Umudumuz Ecevit” diye yazan da aynı halktı. 12 Eylül sonrasında Ecevit salt demokrasiyi savunduğu için yargılanırken, hapis cezasının verildiği duruşmaya, “Acep bizim Karaoğlan’a ne yapıyorlar?” diye merak edip mahkeme kapısına gelenlerin sayısı 20’yi bile bulmamıştı. Ne olmuştu o milyonlarca Ecevit dostu insana? ??? “Bir daha Demirel de Ecevit de siyaset sahnesinde görünmeyeceklerdir” diyen cunta genel sekreteri Org. Haydar Saltık’ın sözleri mi etkilemişti insanları? Halkımız sonra sandık başına gidip 12 Eylül Anayasası’na yüzde 92 gibi ezici çoğunlukla “evet” oyu vermiş, kendi ipini kendi çekmişti. Acaba cumartesi günkü cenazedeki o çok büyük katılımın nedenlerinden biri de çekilen “vicdan azabı”, bir tür “vicdan rahatlatması” ya da “nedamet duygusu” muydu diye sormadan edemiyor insan. eposta: dkavukcuoglu?superonline.com SESSİZ SEDASIZ (!) Sinei millet ve milletvekili maaşı CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, cumhurbaşkanlığı seçimi için Recep Tayyip Erdoğan’ı hafif tertip uyarma çalışmalarına başlayınca Ayşe Meral diyor ki: “3 Kasım seçimleri hemen sonrası, milletvekili dahi olmayan, siyasi yasaklı olduğu için muhtar bile seçilmesi mümkün olmayan Erdoğan’la bir televizyon programına çıkan Baykal ‘Erdoğan’ın da önünü biz açacağız, onun başbakan olmasının da önünü biz açacağız’ diyordu. 3 Kasım seçimleri sonrası, seçmenin dörtte birinin oyu ile Meclis’in üçte ikisini ele geçiren AKP, Abdullah Gül’ün başbakanlığında 58. hükümeti kurdu. Baykal’ın dediği gibi, iktidar ve Meclis’teki tek muhalefet partisi CHP Tayyip Erdoğan için yasa çıkarıp, Erdoğan’ın siyasi yasağını kaldırdılar, iptal edilen Siirt seçimleri ile milletvekili olan Tayyip Erdoğan’ı 59. hükümetin Başbakanı yaptılar. Siyasi yasakları kalkan, ancak rüşvet, yolsuzluk gibi pek çok dosyası dokunulmazlık raflarına kaldırılan Erdoğan’ın Türkiye’yi sürüklediği nokta ortada. Bu arada türbanın önünü açıp başbakanlık makamına türbanı taşıyanlar, şimdi ‘Cumhurbaşkanlığı makamına türbanı çıkartmayız’ diyorlar. Geç kaldınız beyler demezler mi adama? Koruyamadığınız, kurtaracak bir Cumhuriyetimiz var artık. Hâlâ sinei millete dönmek için ne bekliyorsunuz? Nisana kadar birkaç ay, milyarlık milletvekili maaşlarınızı almasanız ne olur?” Uyarı Gülhan Elmas: “AKP kongresinde yankesicilere karşı ‘son dört yılda dolan ceplerinizin boşaltılmasına izin vermeyin’ uyarısı yapılmış. Ali Dibo’lar için yerinde bir uyarı!” Abartı Erol İşisağ: “AKP Kongresi’nde, delegelerin tümü oylarını Erdoğan’a vermişler. Abartmışlar!” ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Kentsel Dönüşümün Tercümesi TBMM gündemindeki “kentsel dönüşüm” tasarısının (KD), kaçak yapılaşma alanlarında “yenileme talanı” başlatacağını bilmeyen kalmadı… Bunun için “kentsel döneklik”ten “rantsal dönüşüm”e kadar söylenecek ne varsa söylediğimizi de sanıyorduk… Meğer yanılmışız… Kimi “en bilgili” uzmanlar bile; “Yasa eksik, ama umut verici” diyebiliyorken aynı umudun “her yerde inşaat” planlaması olduğunu da çok daha “gerçekçi” gözlemlerle yazanlar var... Tasarıyı “eleştirir görünerek” ellerini ovuşturanları, uygulamadaki “iş”leriyle zaten göreceğiz. Yasalaşması için neden “sabırsız”landıklarını ise en güzel anlatanlardan biri JeanFrançois Perouse... zık”ladılar… Bütün bunları eleştiren Mimarlar Odası ise “sakıncalı”lar listesinden yakasını kurtaramadı… Şimdi de Perouse şöyle uyarıyor: “KD, uluslararası şehir piyasasında satmak için İstanbul’u daha görünebilir kılmaktır; kentin sözde ‘kaçınılmaz’ markalaşmasının öte yüzüdür…” İşte bu saptamalarla en anlaşılır “KD dersi”ne dönüşen yazıdan bazı vurgulamalar: Küçük atölyelerin Tarihi Yarımada’dan çıkartılmasını isteyenler Sultanahmet otelcileri, İkitelli sanayi sitesi inşaatlarının “kooperatif ağaları” ve Eminönü’ndeki tekstil, ayakkabı üreticileri… Ya, öteden beri “himaye” edilen kaçak yapılara birdenbire en sert “KD yıkımları”nın başlatılmasına ne demeli? Örneğin Sarıyer’deki doğal SİT’i işgal eden Uyum Vilları’na dokunulmayıp sadece yoksul barınaklarına göz dikilmesini Perouse şöyle açıklıyor: “Üst umumi çıkarlar adına oradaki rantı daha da yükseltme beklentileri…” Nitekim aynı tutum, KD’den “yepyeni fırsatlar” başlığıyla basına da bakın nasıl yansıyor? “Dönüşüm hangi semtlerin yıldızını parlatacak?” (Vatan/23 Haziran 2006) Yazarımız, üretim ekonomisi yerine artık sadece “emlak rantı”nın yeğlendiğini anlatmak için de şu örneği veriyor: “Fabrikaları kapatın, Kartal’a gökdelen dikelim… ” İşte bu süreçte “yerel yöntemler”le “ihaleci”lerin KD ile “kentsel tasarım”ı aynı gördüklerine de dikkat çeken Perouse, bunun kentsel güvenlik kaygısının doruğa çıktığı bir döneme rastlamasını da şöyle yorumluyor: “Özel güvenlik sektörünün görkemli gelişimi, kent yönetimindeki değişimin manalı bir ifadesidir…” Nitekim KD ile kaçak kentleşme alanlarında “arsa yaratılan” kimi yeni lüks sitelerin adeta “özel güvenlik müfrezeleri”yle donatılması da bu gözlemi doğrulamıyor mu? Bütün bu değerlendirmelerin ardından Perouse diyor ki: “Sonuç olarak KD, psikanalitik terimlerle, gerçeğin inkâr edilmesidir…” Biz de sadece şunu ekliyoruz: “Şehircilikte planlamanın, mimarlıkta da geleceğe saygının inkârı…” ekinci?cumhuriyet.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com İstanbul gözlemcisi Toulouse ve Galatasaray Üniversitesi’nde hocalık yapan Perouse, “İstanbul Kenti Gözlem Merkezi”ndeki izlenimleriyle diyor ki: “KD’nin beklenen yasası bir türlü çıkmazken sabırsız ilçe belediye başkanları ve fırsatçı inşaat şirketleri ortaklığıyla gayri resmi bir biçimde ve parçacıl yasalarla fiilen yürütülmeye başlandı…” Tarih Vakfı’nın “İstanbul” dergisindeki yazısına; “Kentsel Dönüşüm Halleri Hakkında Birkaç Saptama; Aman, İstanbul Miami olmasın” başlığını koyan Perouse, “sihirli bir ifade gibi siyasi kelamlar piyasasında ortaya çıktığını” söylediği KD’nin şu tür açıklamalarla savunulduğunu anımsatıyor; “K.Çekmece Miami olacak”; “Kâğıthane İstanbul’un Hollywood’u ve Paris’teki La Défense’ı olacak”; “Tarlabaşı ChampsElysées olacak”; “Kartal, bölgenin yeni Manhattan’ı olacak…” Aslında bu tür “Batı’ya öykünmeli dönüşüm”ün ilk heveslenmesi, Menderes döneminin “Küçük Amerika olacağız” sözüydü. Uygulaması ise iri kıyım Amerikan arabalarına yol açmak için tarihi dokunun yıkılmasıyla gerçekleşti… İkinci büyük dönüştürme hamlesi, Dalan dönemindeki “İstanbul Beyrut’un yerini alacak” kararıydı. 12 Eylül yasalarıyla “altyapısız gökdelenler” başlatıldı; Tarlabaşı’nı plansız bulvarla yardılar; Boğaziçi’ni kıyı yollarıyla “ka BULMACA SOLDAN SAĞA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 15 Kasım www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ İzmir’in 1 Menderes ilçesine bağlı 2 turistik bir 3 belde. 2/ Afrika’nın güney 4 ucundaki bur 5 nun adı... Ha 6 lojenler gru7 bunun dördüncü ameta 8 li olan yalın 9 cisim. 3/ Ku1 2 3 4 5 6 7 8 9 zu sesi... Ağız kısmı 1 P A Y R E K S P yayvan bakır tas. 4/ F A U N A Tarımda kullanılan 2 E L A N E N azotlu gübre... Cam 3 T İ R Ş E A S İ T D ya da toprak bilye 4 R A Ç I MA lerle oynanan bir ço 5 U Ğ U T cuk oyunu. 5/ Bir 6 Ş A M A N R E N A F A R A T motorun dönme ha 7 K reketini çeşitli or 8 A K M A İ Ç L İ ganlara aktaran dö 9 R İ T İ M A F nel parça... Bir cetvel türü. 6/ Eski bir Türk sazı... Garez. 7/ Yeni bir mal ya da hizmetin yaratılmasını sağlayan etkinliklerin tümü... Bir nota. 8/ Güzel çiçekli bir süs bitkisi... Sınır nişanı. 9/ Kişiyi yangın çıkarmaya sürükleyen saplantılı itki. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Muğla’nın Bodrum ilçesine bağlı turistik bir belde. 2/ Emirler, beyler... Şarkının sert bir biçimde vurgulandığı disko müzik üslubu. 3/ Bir soru eki... Düzce ilinde bir kaplıca ve göl. 4/ Giysinin buruşukluklarını gidermekte kullanılan araç... Posta sürücüsü. 5/ Skandiyum elementinin simgesi... Bir nota. 6/ Mağaraların tabanında, kireçli suların damlamasıyla oluşan kolon... Bir aydınlatma aracı. 7/ Ankara’nın Kızılcahamam ilçesinde bir yayla... Eski Mısır’da güneş tanrısı. 8/ Bir tür deniz taşımacılığı... Asya’da bir ülke. 9/ Telli çalgıları seslendirmede kullanılan mızrap. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin yayınladığı günlük sivil toplum gazetesi tarafsız haberleri, ilginç röportajları, araştırmaları, köşe yazıları ve ülke sorunlarını yansıtan raporlarıyla 10 yıldır okurlarıyla el ele... Tel: 0 212 511 94 94 Abone: 0 212 513 83 00 BİZİM GAZETE CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle