15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 KASIM 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr İdil Biret’le yapılmış uzun bir söyleşiden oluşan ‘Fransa’da Bir Türk Piyanist’ Fransa’da yayımlandı 15 GÜZELİN ARDINDA BERTAN ONARAN Müziği yaratanlar ve can katanlar limde iki kitap var bu hafta. Birisi “MüE ziği Yaratanlar" başlığını taşıyor. Aydın Büke ve İpek Mine Altınel tarafından hazırlanmış, Dünya Kitap’tan yayımlanmış. İkincisi, İdil Biret gibi müziğe yaşam veren, can katan bir piyanist ile Fransız gazeteci Dominique Xartel’in yaptığı uzun bir söyleşiden oluşuyor: “Fransa’da Bir Türk Piyanist”. "Müziği Yaratanlar," şimdilik bu cildiyle barok dönemin bestecilerini içeriyor. Bölümler bestecilere göre zamandizinsel olarak sıralanmış. Her bestecinin başlığı altında o dönemin müzik yaşantısı toplumbilimsel özelliğiyle ele alındığı kadar, zamanın geçerli müzik biçimleri, çalgıları da incelenmiş. Bestecilerin yapıtları belli başlı özellikleriyle teknik açıdan nota örnekleriyle inceleniyor. Sözlü yapıtların çoğunun sözleri hem özgün dilde, hem Türkçe çeviriyle verilmiş. Örneğin bir madrigali okurken müzikolojik olarak tüm ayrıntıları nota yazısıyla açıklandığı kadar bestecinin o forma katkısı, o formdaki özelliği ve ayrıcalığı da ele alınıyor. Nota örnekleri özenle seçilmiş, renkli işlemeler halinde açıklamalar yapılmış. Kitabın genelden özele değil de, özelden genele çizilen biçemi, hem bir ansiklopedik hava veriyor hem de okumayı kolaylaştırıyor. Örneğin barok dönemin genel özellikleriyle başlamıyor. O dönemin öncüsü Monteverdi ile başlıyor kitap. Sonra Monteverdi’nin içinde derinleşirken zamanın genel özellikleri de ortaya çıkıyor. Vivaldi’nin maddesinde zamanın üfleme çalgılarına değinip bestecinin o ortam için yazdığı konçertolar bu bağlam içinde değerlendirilmiş. Sadece vokal müzik bestelemiş olan Monteverdi’nin yanı sıra sadece çalgı müziği bestelemiş Frescobaldi de dönemsel özelliklerinin ortak paydası içinde, aynı bölümde yer alıyor. Telemann, Couperin, Rameau, J.S. Bach’ın maddesi altında; Schütz, Handel’in maddesi altında incelenmiş. Gesualdo adlı Venosa Prensi hangi bölüme alınmış diye merakla karıştırdım sayfaları. Gesualdo, altın çağı barok döneme bağlayan köprülerden biridir. Burada yazarların ne denli titiz çalıştıkları bir kez daha ortaya çıktı. Benim gibi meraklı okurlarına dipnotla bir bilgi “AB: Tabuta Çakılan Son Çivi" AsyaŞafak yayınları, sevgili dostum Yılmaz Dikbaş’ın tam 756 sayfalık son kitabını Kitap Fuarı’na yetiştirebildi: AB: Tabuta Çakılan Son Çivi. Kestirebileceğiniz üzere, buradaki tabut güzelim yurdumuzun içine tıkılacağı sanduka; ölü gömücüler, kimilerimizin büyük bir aymazlıkla, kimilerimizin de paralı uşak olarak kulağımızın dibinde “uygarlığın beşiği, hatta ta kendisi” olduğunu söyleyegeldikleri Batı, Avrupa, Amerika. Yılmaz Dikbaş, bütün erdemlerin başı, toplamı saydığım tutarlılıkla, Hint fakirlerinin yılan oynatırken çaldıkları zurnanın yerini tutan bu büyüleyici şarkıyı bütün ayrıntılarıyla bir kez daha gözler önüne seriyor bu ayrıntılı çalışmasında. Tabutumuzun dört köşesine çakılan dört ana çiviyi şöyle sıralıyor: İlk çivi, IMF. ??? Oysa dünyamızın en büyük para babalarından Mayer Amschel Rothschild açıkça söylemiş: “Bir ulusun parasının denetimini bana verin, orada yasaları kimin çıkardığı umurumda bile olmaz!” Dünya Bankası başuzmanlarından, Bill Clinton’ın danışmanı, 2001 yılında Nobel Ekonomi Ödülü verilmiş, Prof. Dr. Joseph Stiglitz açıkça dile getirmiş: “IMF ve yandaşı kuruluşlar, borç verdikleri ülkelerin çıkarlarını gözetmezler. Onlar, varlıklı ülkelerdeki kuruluşların tecimsel ve parasal çıkarlarını kollar.” İkinci çivi, özelleştirme. Bu sihirli sözcük, güzelim yurdumuzda, Atatürk devrimleriyle oluşturulmuş bütün büyük üretim kurumlarının, bankaların, doğal kaynakların göz göre göre talan edilişini örtüyor. Üçüncü çivi, Gümrük Birliği. “Büyük bir pazara katılıyoruz” diye hepimize yutturulan bu çivi, aslında, başka bir uyarıcının, Erol Manisalı’nın deyişiyle, sözün gerçek anlamında “sivil darbe”. Son çivi, Avrupa Birliği Kitapta bütün ayrıntılarıyla okuyacaksınız, bu çivilerden en önemlisini, Gümrük Birliği çivisini, Atamızın kurduğu partinin iki ünlü yöneticisine imzalatıyor yılan oynatıcısı Batılılar 6 Mart ve 13 Aralık 1995’te. ??? Zavallı halkımın "Çoban" adını taktığı bir siyasetçinin “Bu gelişme, TürkiyeAvrupa ilişkilerinde tarihsel bir aşamadır. Zenginlik denizine dalıyoruz” demesi, onun uşaklık çizgisine uygundur. Ama bayrağında Cumhuriyetimizin 6 temelini taşıyan bir partinin o gün Dışişleri Bakanı, bugün başkanı olan birinin şu sözlerine ne diyelim: “Türkiye’de hiçbir siyasal bunalım, Gümrük Birliği’ne girişimizi engelleyemez!” ??? Yılmaz Dikbaş, bu güzel yapıtının başına Atamızın aslında gerek bizim, gerek bütün sömürülenlerin anayasalarının ilk sayfasına oturtulması gereken şu sözlerini almış: “Temel ilke, Türk ulusunun onurlu, şerefli yaşamasıdır. Buysa, ancak tam bağımsızlıkla sağlanır. Ne denli varlıklı ve gönençli olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık önünde, uşaklığın dışında bir yer edinemez. Yabancı bir devletin güdümüne girmeyi istemek, insanlık niteliklerinden yoksunluğu, güçsüzlüğü, uyuşukluğu açıkça kabul etmek demektir. Gerçekten bu kadar alçalmamış olanların, bile bile yabancı denetim ve yönetimine girmeleri düşünülemez bile. Oysa Türk'ün onur ve yetenekleri çok yüksektir, çok büyüktür. Böyle bir ulus, tutsak yaşayacağına, yok olsun çok daha iyidir! Öyleyse, ya bağımsızlık, ya ölüm!” Biliyorsunuz, bu aşağılık Batılılar, her zaman hem yapar eder, hem açıkça dile getirirler; bakın ne buyurmuş Lord Pearson: “Egemenlik, kızoğlan kızlık gibidir; ya kızsınızdır ya da değil!” Egemenliğimizi, bağımsızlığımızı geri almak istiyorsanız, hemen edinin Yılmaz Dikbaş’ın bu pırlantasını; okuyun, sivilasker her satılmamışa okutun. [email protected] ? Elimde iki kitap var bu hafta. Birisi “Müziği Yaratanlar" başlığını taşıyor. Aydın Büke ve İpek Mine Altınel tarafından hazırlanmış, Dünya Kitap’tan yayımlanmış. İkincisi, İdil Biret gibi müziğe yaşam veren, can katan bir piyanist ile Fransız gazeteci Dominique Xartel’in yaptığı uzun bir söyleşiden oluşuyor: “Fransa’da Bir Türk Piyanist”. Mozart’ın klasik dönemi sırada. Bence de okura daha alımlı kılmak için barok ve klasik dönemle başlamak çok yerinde olmuş. Hem son derece müzikbilimsel yaklaşıp hem de akıcı bir dille anlatıldığı için öğrencisinden uzmanına dek her düzey müziksevere seslenecek bir başucu dizisinin başlangıcı. DİL BİRET İLE UZUN SOLUKLU BİR SÖYLEŞİ “Une Pianiste Turque En France” adlı Dominique Xardel’in derlediği İdil Biret söyleşilerinin Türkiye’den önce Fransa’da Buchet/Chastel tarafından yayımlanmış olması bir bakıma sevindirici. Böylesine dünyanın dört bir yanında kendini uluslararası bir piyanist olarak tanıtmış ve çağın önde gelen müzik adamlarıyla tanışmış bir piyanistimizin anıla İ vermişler: “Gesualdo hakkında ayrıntılı bilgi Müziği Yaratanlar dizisinin 16. yüzyıl sonuna dek çoksesli müzik başlıklı cildinde yer alacaktır” demişler. Evet, bu dizi tarihin ilk çağlarından zamandizinsel olarak başlayıp belli bir sıra izlemiyor. Barok dönem cildiyle sahneye çıkmış. Bundan sonra Haydn rı önce yurtdışında değer bulacak. Umarım Türkiye’deki yayınevleri de bu kitabın Türkçesini basmak için sıraya girerler, tarihi fotoğraflarla birlikte, en güzel şekliyle bir an önce ülkemizde de piyasaya çıkarırlar. Öyle ince anılara rastlıyorsunuz ki kitapta: Örneğin Saygun’un İnci’si hayali bir çocuk olarak annesi tarafından İdil’e örnek gösterilirmiş: “İnci gözüne sabun kaçınca bağırıp çağırmazdı, İnci kendisine soru sorulmadan konuşmazdı, İnci her zaman temizdi, düzgün giyimliydi, İnci söz dinlerdi... Ama İnci müzisyen değildi, işte burada hıncımı almış olurdum ondan.” Her biri tarihten bir yaprak olan hocalarıyla anıları, küçücük yaştan beri verdiği konserlerin ardından gelip giden izleyicilerin sordukları, Türk olmanın handikapları ya da mutluluğu; çaldığı, çalıştığı yapıtlarla, bestecilerle kendi öznel bağdaşması, harika çocukluktan olgun bir sanatçıya evrilme süreci.... "Harika çocuk, vaktinden önce yaşlanmış bir ihtiyara benzer. Sanırım Dali söylemişti bu sözü... Evet, tam öyle; alay konusu, kupkuru, ama dayanıksız, güçsüz bir ihtiyar.” Hocalarının her birisi yirminci yüzyıl piyano çalma ekolü oluşturmuş, efsane isimler. İdil de onların yaşamında sıradan bir öğrenci gibi değil, sanki kızları, torunları, ailelerinin bir ferdi gibi yer alıyor. Nadia Boulanger, Wilhelm Kempff, Alfred Cortot... Bir de piyano tarihinde yorumlarıyla İdil’i en çok etkileyenleri okuyoruz kitapta. Onların eski plak kayıtlarını bugünkü nice piyaniste yeğ tutuyor. Teker teker o yorumların kendisini nasıl etkilediklerini irdeliyor: Rachmaninof, Backhaus, Hofmann, Gieseking, Gorowsky... Teknik irdelemeler, orkestra şefleriyle olan anılar, kayıt stüdyolarından izlenimler, geçmişe olduğu kadar geleceğe bakış, bunların tümü İdil’in kendine özgü muzip yönüyle ve bir o kadar da filozof yönüyle bütünleşiyor. Bir an önce Türkiye’deki kitapçı raflarında yer almasını dileriz. İdil Biret’i daha yakından tanımak için ve genç müzikçilerimizin ondan öğrenecek çok şeyleri olduğu için. [email protected] Hikmet Şimşek anıldı İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’nın anma konseri Emil Tabakov yönetti Alparslan Mater ile konuşurken aklımıÖNDER KÜTAHYALI za daha başka kolay ve kısa operalar gelİzmir’de varyant yolun başında, Konak di. Bunların da yakında sahnelenmesini Belediyesi Dr. Sefahattin Akçiçek Küldilerim. Öte yandan bestecilerimize, aynı tür Merkezi var. Belediye'nin kiraladığı bu türden operalar ısmarlanarak sahnelenmemekânda gündüzleri evlenme törenlerine, si yararlı olur. geceleri de çeşitli sanat etkinliklerine yer İZDSO'nun 23 Kasım akşamları verdiveriliyor. ği dinletilerde Hikmet Şimşek anıldı. OrKentimize çağdaş bir opera binası kakestrayı yöneten Emil Tabakov usta bir zandırılması şimdilik düşten öteye gitmeşef. P. İ. Çaykovski’nin Op. 74 Si Minör diğine göre İZDOB yönetimi, sanatsever 6. (Pathetique) Senfoni'sindeki yorumu şiKonak Belediye Başkanı Sayın Muzaffer irseldi. Orkestradan güzel tınılar elde etti. Tunçağ ile işbirliği yaparak bu mekânın Yine Çaykovski'nin Op. 35 Re ikinci bir opera salonu olMajör Keman Konçertosu’nu çamasını sağlamış. Amaç, bir lan Nana Jashvilly de başarılı bir ? İZDSO’yu yandan işsiz konservatuvar sanatçı; sunduğu yorumu keyifyöneten Emil mezunlarına olanak yaratle dinledik. 4 Kasım'da İzmir SaTabakov usta bir natDESO işbirliği ile verilen mak, bir yandan da kolay şef. P. İ. yapıtlarla halkımızın opedinletide ise Şef Sera Tokay, soraya alışmasına yardım etÇaykovski’nin locu Christian Pouluvier idi. İzmek. Temsiller ücretsiz veOp. 74 Si Minör lencede, L. Van Beethoven'in rilecek. Op. 62 "Coriolan" Uvertürü, W. 6. (Pathetique) A. Mozart'ın K. V. 313 Sol MaSenfoni'sindeki İMAROSA’NIN Flüt Konçertosu ve A. Dvoyorumu şiirseldi. jör ‘GİZLİ EVLİLİK’İ rak'ın Op. 88 8 sayılı senfonisi Orkestradan Başlangıç olarak D. Civardı. Fazıl Say'ın ayağı uğurlu güzel tınılar marosa'nın ''Gizli Evlilik" geldi; kendisinden sonra usta pi(Il Matrimonio Segreto) elde etti. yanistler kazandık. 2 Kasım akadlı operası seçilmiş. Yapışamı İzmir Sanat'ın "Genç Sotı Evin Atik Yerli sahneye listler Buluşması" başlıklı dizikoymuş; müzik sorumlusu Paolo Villa; sinde sahneye çıkan Görkem Göğüş, yaDekor: Kaan Güreşçi’nin, kostümler de kın zamanda bunların arasındaki yerini Gülay Korkut'un. Piyano eşliğini Tuğçe alacakır. Göğüş, Uludağ Üniversitesi DevÖzaytekin gerçekleştiriyor: Paolo Villa let Konservatuvarı'ndaki lisans eğitimini da reçitatiflere çembalo ile eşlik ediyor. 1 başarıyla sürdürürken, Özgür Aydın'ın Kasım akşamı izlediğimiz ilk temsilde rolözendirmesiyle Almanya'da sınava girer leri şu sanatçılar paylaştı: Geromimo: Muve hem Berlin hem de Hannover yüksek rat Duyan, Kont Robinson: Kartal Kamüzik okullarına kabul edilir ve ikinci seragedik, Carolina: Derya Kırcalı, Elisetçeneği yeğler. Genç piyanistimiz resitata: Sevinç Sayın, Paolino: Ahmet Baykalinde, D. Scarlatti'nin Mi Majör ve Re Mira, Fildallma: Sevgi Yalçın. nör sonatlarını, L, Van Beethoven'in Op. Gençler rollerini çok güzel söylediler. 57 Fa Minör (Appassionata) Sonat'ını, J. Akustik de iyi. Şu var ki Cimarosa'nın, S. Bach'ın La Minör PrelütFüg'ünü ve S. kötü bir Mozart kopyası sayılan müziğiProkofiyef’in Op. 82 Sonat'ını seslendirni iki saat boyunca dinlemek oldukça sıdi. İyi bir tekniği ve temiz bir klavyesi var; kıcıydı. Müdür ve Sanat Yönetmeni Sayın duyarak çalıyor. 'Yaptığım İş En Çok Tiyatroya Benziyor'... Kültür Servisi Galeri Oda, 15. sanat yılını 16 Kasım 2 Aralık tarihleri arasında özel bir sergiyle kutlayacak. 'Yaptığım İş En Çok Tiyatroya Benziyor' adı verilen sergide, Galeri Oda'da bugüne dek açılmış olan 110 serginin afişiyle sanatseverler bu 15 yıla tanıklık edecekler. Aynı zamanda, bu sergiye tiyatro fotoğraflarıyla Yalçın Savuran da katılacak. Savuran'ın tiyatro fotoğrafları, Gogol’ün ölümsüz eseri, “Müfettiş” adlı oyununun, sahne öncesi hazırlık aşamasındaki sanatçılarının, uzun bir süreçte çekilmiş, yirmi renkli fotoğrafından oluşuyor.. Yalçın Savuran, 1975'ten bu yana fotoğraf çalışmalarını sürdürüyor. Halen İFSAK'ta eğitmenlik de yapan sanatçı, 3 kişisel sergi açtı. (0 212 259 22 08) C Orhan Veli'ye vefa ? Kültür Servisi Usta şair Orhan Veli, ölümünün 56. yılında Aşiyan'daki mezarı başında anıldı. Beykoz Belediye Başkanı Muharrem Ergül, "Bugün 14 Kasım 2006. Orhan Veli'nin ölümünün üzerinden 56 yıl geçmiş. Ama ne yazık ki bugün burada kimseler yok. Yitirdiğimiz değerlerimize vefa göstermemiz gerek. Tüm İstanbulluları ve sivil toplum kuruluşlarını bu konuda duyarlı olmaya davet ediyorum" dedi. SEMPOZYUM 1718 KASIM TARİHLERİNDE GOETHE ENSTİTÜSÜ’NDE YAPILACAK Karanlık Geçmiş, Tarihsel Profesyonellik ve Kamuoyu Kültür Servisi İstanbul Bilgi Üniversitesi ile İstanbul Goethe Enstitüsü 1718 Kasım tarihleri arasında bir sempozyum düzenliyor. Türkiye, Almanya, Yunanistan ve İsrail’den tarihçileri bir araya getiren sempozyumda tarihçilerin iyi ya da kötü her türlü koşulda bağımsızlıklarını ne ölçüde koruyabildikleri, kamoyundaki baskıdan etkilenip etkilenmedikleri, geçmişteki olumsuzlukları tartışmadaki başarı ve başarısızlıkları incelenecek, tarihçiliğin çağdaş toplumlardaki sınırları araştırılacaktır. EPKİLERLE NASIL BAŞ EDİLEBİLİR "Tarihçiler, dört toplum içinde Yahudi soykırımı, Filistinlilerin yurtlarından edilmesi, Ermeni meselesi ve Yunan iç T savaşı gibi olaylar karşısında, inkârdan karşılıklı suçlamaya ve mateme kadar uzanan tepkilerle nasıl baş edebilirler?" konuları irdelenecek. Toplantıda İngilizce ve Türkçe konuşulacak, eşzamanlı çeviri yapılacak. 17 Kasım Cuma günü saat 10.00'da İstanbul Goethe Enstitüsü'den Claudia HahnRaabe ve İstanbul Bilgi üniversitesi'den Prof. Dr. Mete Tunçay'ın konuşmalarıyla başlaya cak olan toplantıya Prof. Dr. Anastasia Anagnostopoulou, Prof. Dr. Mahmoud Yazbak, Dr. Winfried Heinemann, Foti Benlisoy, Dr. Ulrich Mählert, Ileana Moroni, Prof. Dr. Halil Berktay, Prof. Dr. Alon Kadish, Christoph K. Neumann, Rıfat N. Bali katılacak. Etkinlikler Teutonia, Galipdede Cad. 65, Tünel'de yapılacak. www.goethe.de/istanbul veya http://history.bilgi.edu.tr CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle