23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 EKİM 2006 CUMARTESİ 8 SAĞLIK TKHD BAŞKANI DR. ÖZDEMİR: Sağlıkta Dönüşüm Programı ile daha iyi, daha hızlı sağlık hizmeti vereceğini iddia eden iktidar, insan sağlığı ile oynuyor AKP’nin sağlık karmaşası ŞULE KÖKTÜRK/ALİ AÇAR Sağlıkta Dönüşüm Programı ile daha iyi, daha hızlı sağlık hizmeti vereceğini iddia eden AKP iktidarı, sağlık kurumlarında yarattığı karmaşa ile insan sağlığını tehdit eder hale geldi. Yurttaşlar, “hizmet alamadıklarını” belirtirken, sağlıkçılar da “günde 80100 hastaya nasıl bakılabileceğini birisi anlatsın” dediler. Gece saat 03.00’te hastaneye gelip kuyruklara girenler, günlerce tahlillerin çıkmasını beklediği için bir türlü ameliyat olamayanlar, 6 ay bir cihaz sırası beklediği için tedavi olamayanlar, özel hastaneye gidip, SSK’li olduğu halde, ödenmesi gereken ek ücretlerden beli bükülen ve tekrar kamu hastanesine geri dönenler... AKP Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında hastaların özel hastanelerden yararlanmasını sağladı ancak, bu hastalar değil, özel hastaneler düşünülerek yapılan bir uygulama olduğu için, hasta bu durumdan zararlı çıktı. Amaçlarından biri, özel hastanelere giden hasta sayısını artırmak, olan uygulamada, hastadan ek ücret alındığı için, hasta uygulamadan yeterince yararlanamadı. Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde karşılaştığımız Ayşe Çiçek, annesi Hanife Demirtaş’ı tedavi ettirmek için 3 gün boyunca Bağcılar’da bir özel hastanede tahlilleri yaptırdıklarını ifade ederek, “Annemin hastalığının ne olduğunu henüz anlaya tekrar geldim, bir cihazla sorun çözülüyormuş. Ama, 6 ay gidip geldim, ‘Cihaz bozuk, sıra yok, doktor Amerika’ya gidiyor’ gibi bahanelerle beni oyaladılar ve geç kaldığım için şu anda bu durumdayım” diye konuştu. ‘Doktor için 1.500 YTL ’ İsmini vermek istemeyen bir yurttaş ise kızının beyin ameliyatı öncesinde doktor için 1.500 YTL bıçak parası istendiğini, maddi durumu olmadığı için doktor değiştirme talebinde bulunduklarını iddia ederek, değiştirme talebinden sonra ameliyat sonrası kızının yanına doktor gelmediğini söyledi. Röntgen bölümünde çalışan görevli, çocuk hemotoloji bölümünde tedavi olan bir hastanın SSK’li olmasına rağmen çıkan yasa ile ilaç masraflarının karşılanmadığı, ailenin Levent’te bulunan 2 dairesini sattığı ve her tedavisinde 1.7002.000 YTL arası ilaç parası yatırdığını söyledi. Telefonla randevu sisteminin ise hastanedeki kuyrukları evlere taşımaktan başka bir yararı olmamış gibi görünüyor. Yurttaşlar, saatlerce telefon başında, randevu almak için uğraşmak zorunda kaldıklarını, yaşlılar ise bu işi çocuklarına bıraktıklarını söylüyorlar. Randevu almış olmalarına karşın, hastaneye geldiklerinden sonra kaç saat bekleyeceklerinin bilinmediğini dile getiren yorgun yurttaşlar, sabah’ın 34’ünde gelenlerin olduğunu ifade ediyorlar. Türkiye’de yaklaşık 100 bin kas hastası var İstanbul Haber Servisi Türkiye Kas Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Coşkun Özdemir, Türkiye’de yaklaşık 100 bin kas hastası bulunduğunu, ancak dernekleri ile ilişkisi bulunan hasta sayısının yaklaşık 4 binlerde kaldığını belirterek, birçok kas hastasının sosyal destek alamadığını söyledi. Özdemir, dernek olarak az sayıda gönüllü ile kas hastalarına sosyal hizmet vermeye çalıştıklarını belirterek “Kas hastalıkları, tedavi edilemeyen hastalıklar arasında yer alıyor ve on binlerce insan engelli olarak yaşamını sürdürüyor. Bu alanda Türkiye’de hastalara tek desteği Türkiye Kas Hastalıkları Derneği veriyor” dedi. şanmamasının önemine değinen Özdemir, “Gelişmiş ülkelerin engellilere desteği; parasal yardım, ‘kişisel destek’ projeleri ve sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarını desteklemek şeklindedir. ‘Yeterli desteği alamıyoruz’ Türkiye’de ise yasalardaki kısmi iyileşmelere karşın, uygulamalar çok yetersiz. Sivil toplum örgütlenmelerine karşı, yönetimin ve toplumun duyarsızlığı burada da görülmektedir. Türkiye Kas Hastalıkları Derneği olarak gerek devletten, gerekse toplumdan yeterli desteği alamıyoruz, az sayıda gönüllü ile çalışmalarımıza devam ediyoruz” dedi. Özdemir, Engelli Yazılım Platformu kapsamında Kas Hastalıkları Derneği’nin Mesleki Rehabilitasyon Projesi başlattığını söyleyerek “Derneğin tüm çalışmalarına karşın, bir protokolle bağlı olduğu Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’ndan (SHÇEK) projelerin yürütülmesi için gerekli destek ve nitelikli elemanları alamıyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, derneğin iki yıldan beri yürüttüğü Evde Bakım Projesi’ne olan desteğine de son verdi” diye konuştu. Gece hastaneye gelip kuyrukta bekleyenler, günlerce tahlillerin çıkmasını beklediği için bir türlü ameliyat olamayanlar. madılar. Özel hastanede, SSK’li olduğumuz halde, yalnızca tahliller için 500 milyon lira ek ödeme yaptık. Baktık, orada masrafları karşılayamayacağız, buraya geldik” dedi. Gece buraları güvenli değil Selim Yayla ise 70 yaşındaki babası Hüseyin Yayla’yla birlikte gelmiş hastaneye. Babasının hastalığını sorduğumuz Selim Yayla, “şeker kalp, tansiyon, prostat ne ararsanız var” diye yanıtlıyor. Henüz 3 saattir hastanede beklediklerini ifade eden Yayla, “Burası tenha, gece yarıları hastaneye gelip sıra beklediğimiz zamanlar oluyor. Gece, her şey daha farklı, bir gece babamı acile getirdim. Kartal’daki sanatoryuma götürmemiz gerektiğini söylediler. Ama, bizim buradan ambulansı alabilmemiz için, önce Kartal’daki doktorun babamı görüp, ambulans gerekip gerekmediğini söylemesi gerekiyormuş. Böyle saçma şey mi olur, aldım babamı, taksiyle gittim Kartal’a” diye konuştu. Selim Yayla’nın kendisi ise başlı başına bir ihmal kurbanı... 4 yıl önce yüz felci geçiren Selim Yayla, hastalığı fark ettikten 3 gün sonra doktora gitmiş. İlk aldığı yanıt, “geç kaldın” olmuş ama, geç kalınmış olsa bile yapılması gerekenler yapılmamış... Yayla, “Bana geç kaldığımı söylediler. İlaçla birlikte fizik tedavi verilmesi gerekiyormuş ama bana yalnızca ilaç tedavisi verdiler. 4 ay sonra EMDR TÜRKİYE’DE YAYGINLAŞIYOR Psikolojik travmalar ‘anı’ olarak anımsanıyor İstanbul Haber Servisi EMDR (Eye Movement Desensitization Repressing/Göz Hareketlerini Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme) denilen terapi ile yaşanan psikolojik travmalar bireylerde yalnızca “anı’’ olarak anımsanıyor. Uzmanlar, EMDR tekniğinin 1999 Marmara Depremi’nin ardından Türkiye’de yaygın olarak kullanılmaya başlandığını ve etkili bir yöntem olduğunu söylüyorlar. EMDR’nin Türkiye çalışma grubu eğitimcilerinden Uzman Psikolog İbrahim Eke, bu tekniğin oldukça etkili bir yöntem olduğunu söyledi. Eke, bir terapi tekniği olan EMDR sırasında kişinin yaşadığı travma ile ilgili bir görüntü oluşturmasının istendiğini belirterek “Görüntüyü aklında tutan bireyden görüntüyle ilgili bir olumsuz, bir olumlu düşünce üretmesi istenir. Bu şekilde yapılan terapi sonucunda kişiler yaşadıklarını yalnızca anı olarak hatırlar’’ dedi. Olumsuz olayların unutulmadığını ve bastırılmadığını da ifade eden Eke, EMDR’nin Türkiye’de giderek yaygın hale geldiğini söyledi. Marmara depremi sonrasında Avrupa EMDR, Dünya EMDR ve HAP (İnsani Yardım Programı) çerçevesinde ABD, İngiltere, İsrail gibi ülkelerden Türkiye’ye eğitimciler geldiğini belirten Eke, “300’e yakın psikiyatr ve psikolog eğitim aldı. 6 kişilik grup ise eğitimci olarak görev yapmaya başladı” ifadesini kullandı. Psikiyatr Doç. Dr. Cem İncesu: Türk erkeğinin sertleşme sorunu, kadının ise vajinismus denilen cinsel birleşmenin olmaması sorunu birinci sırada yer alıyor. ‘Eşit haklar tanınmalı’ Prof. Dr. Özdemir, dünyada ve Türkiye’de engellilerin topluma uyumunun önemli bir sorun olduğunu ifade ederek “Üyesi olmaya çalıştığımız AB’de engellilerin topluma uyumunu sağlamayı amaçlayan anlayış, ayrımcılığa karşı mücadeledir” diye konuştu. Bu çerçevede engellilere her alanda eşit haklar ve fırsatlar sağlanması; eğitimin, istihdamın, sosyal etkinliklerin ulaşılabilir olması ve toplumda ayrımcılık ya ÇÖZÜM KENDİ ELİNİZDE Türkiye’de her 3 kişiden biri cinsel işlev bozukluğu yaşıyor Türk halkı cinselliği kulaktan dolma bilgilerle öğreniyor SİBEL BAHÇETEPE Yüksek topuklar bel ağrısı nedeni İstanbul Haber Servisi Toplumun yüzde 80’inde bel ağrısı görülüyor... Oysa çözümü basit. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ufuk Aydınlı, günlük hayatta yapılabilecek basit egzersizler, ev ve işyerlerinde kullanılan eşyaların bel ve sırt kaslarını zorlamayacak şekilde düzenlenmesinin bel ağrılarını gidermede önemli rol oynadığını vurguluyor. Kadınlarda bel ağrısının görülme sıklığının erkeklerle aynı oran teşkil ettiğini vurgulayan Prof. Dr. Ufuk Aydınlı, topuklu ayakkabıların bel ağrısı olan hastalarda yürüme dengesini güçleştirerek ağrıları artırdığını söyledi. Türkiye’de her 3 kişiden biri cinsel işlev bozukluğu yaşıyor ve bunların yalnızca yüzde 8’i tedavi görüyor. Cinsel işlev bozukluğunun sık rastlanan bir sorun olduğunu belirten uzmanlar, Türkiye’de ayrıca cinsel sağlık alanında da yeterli hizmetin verilmediğine ve cinsel sağlık merkezlerinin sayılarının az olduğuna dikkat çekiyorlar. Cinsel Eğitim, Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD) Yönetim Kurulu üyesi psikiyatr Doç. Dr. Cem İncesu, Türk erkeğinin cinsel probleminin başında sertleşme sorunu geldiğini belirterek, “İkinci sırada erken boşalma, isteksizliklik, cinsel organın anatomik yapısı ile ilgili sorunlar ve diğer boşalma sorunları geliyor” dedi. Kadınların ise vajinismus denilen cinsel birleşmenin yaşana maması sorunu’nun ilk sırada yer aldığını vurgulayan İncesu, cinsel isteksizlik, orgazm bozukluğu gibi sorunların da yaşandığını söyledi. İncesu, CETAD olarak Sağlık Bakanlığı Türkiye Üreme Sağlığı Programı kapsamında, AB’nin mali destek verdiği “Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı” ile ilgili araştırma yaptıklarını ve sonuçların Türkiye’de vajinismus sorunu yaşayan kadınların ne kadar çok olduğunu ortaya çıkardığını ifade etti. Araştırmanın sonuçlarının henüz basına açıklanmadığını anımsatan İncesu, “Rakamlar açıklandığı zaman gerçekten ne kadar kadının vajinismus sorunu yaşadığını göreceksiniz” diye konuştu. Vajinismusun psikolojik bir sorun olduğunu vurgulayan İncesu, şöyle devam etti: “Vajinismus, cinsel birleşme sırasında kadının kendini kasarak buna engel olma sıdır. Birçok kadın bu sorunla yaşıyor. İlk gece korkusu olarak ifade edilen vajinismus daha sonraki zamanları kapsadığı anda tedavi edilmelidir. Tedavi edilmediği takdirde uzun yıllar devam eder.” ‘Kulaktan dolma bilgilerle’ Türkiye’de cinsel işlev bozukluğu olanları tedavi edecek uzmanların ve merkezlerin sayılarının yetersiz olduğuna değinen Doç. Dr. İncesu, “Ayrıca bu sorunları yaşayanların birçoğu utandıkları için tedavi olmuyor” dedi. Geleneklerin, sosyokültürel etmenlerin cinsellik üzerinde etkili olduğunu dile getiren İncesu, Türk halkının cinselliği kulaktan dolma bilgilerle öğrendiğini, büyük çoğunluğunun tekeşlilikten yana olduğunu, bekareti önemsediğini ancak namus adına işlenen cinayetleri onaylamadığını anımsattı. Bazı sporlar bel ağrısı yapıyor! Günlük hayatta yapılacak bu egzersizlerin yanı sıra sporun bel ağrısı sorununun giderilmesinde önemli bir faktör olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Ufuk Aydınlı, her türlü spor dalı öncesi mutlaka kasları ısındırıcı ve güçlendirici egzersizlerin yapılması uyarısında bulunuyor. Aydınlı, jimnastik, futbol, bale, halter, golf, su kayağı, güreş ve basketbol gibi spor dallarında ileriye dönük bel ağrısı sorununun yaşanmasının daha sık görüldüğünü ifade etti. Korsenin akut ağrılı durumlarda hastayı rahatlatmak amacıyla kısa süreli kullanıldığına dikkat çeken Prof. Dr. Ufuk Aydınlı, korse kullanan kişilerde kasların görevlerini yapmayı bıraktığını ve zayıfladığını belirterek, “Korse çıkarmadan önce egzersiz programları uygulanmalı’’ dedi. Sürekli egzersiz yapın Prof. Dr. Ufuk Aydınlı, bel ağrısının omurgadan kaynaklanabileceği gibi omurga dışı nedenlerden de kaynaklanabileceğini belirterek “Tedavide basit yatak istirahatinden enjeksiyonlara ve değişik düzeyde ameliyatlara kadar farklı teşhislere göre uygulamalar söz konusudur’’ diyor. Özellikle omurgadan kaynaklanan bel ağrısından, düzenli karın, bel ve sırt adalelerini güçlendirici egzersizlerle korunulabileceğini ifade eden Prof. Dr. Ufuk Aydınlı, ayrıca fazla kilolardan arınmanın da sorunun giderilmesinde önemli etken olduğunu belirtiyor. Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR S ağlıkta dönüşüm giderek eziyet halini alıyor. Sağlıkta anarşi olarak da tanımlayabiliriz durumu. Sosyal güvenlik sistemi çökertiliyor. Tam anlamıyla ticarileştiriliyor sağlık hizmetleri, alınır satılır meta haline dönüştürülüyor. Sigortalıyız diye kendini güvencede hisseden insanlar bugün şaşkınlık içinde. Ardı ardına sızlanmalar dinliyorum vatandaşlardan. Bir hasta için yoğun bakımda günde 1000 YTL isteniyor. Bir başka hasta böbrek transplantasyonu bekliyor. “Cebine 1015 milyar koy da öyle gel, bıçak parası böyle pahalıya mal oluyor” diyorlarmış. “Nereden bulalım bu parayı” diye çaresizlik içinde çırpınıyor insanlar. Bir kas hastası bana “Hocam, geçinemiyorum, tedavi de olamıyorum. 3 ayda 400 lira Dönüşümden Kargaşaya... maluliyet aylığı alıyorum. Acaba benim hapishaneye girmeme engel var mı? Çare olarak bir suç işleyip hapishaneye girmeyi, yatıp kalkarak karnımı doyurmayı düşünüyorum” diyor. Yönetimdekiler, yetkililer, karar oluşturanlar, yaşanan bu dramları algılayabiliyor mu acaba? 300 YTL vizite ücreti alındığını öğreniyorum ve bir ortopedik operasyon için 40 bin YTL istendiğini. Ne oluyor bu memlekete, bu nasıl bir yönetimdir? Roche firmasının yolsuzluk yaptığı, doktorlarla kirli pazarlık içinde olduğu saptanmış. Hesap sorulmalı imiş. Bundan heyecan duyanlar ve umuda kapılanlar var. Oysa hesap sorulacak o kadar çok şey var ki bu memlekette, saymakla tükenmez. Ama kim soracak bu hesabı, var mı böyle bir şansımız? Bakanları bile şaibe altında bulunan bugünün yönetimi yapabilir mi bunu? Türkiye’de ilaç pazarını çokuluslu şirketler ele geçirmiştir. İlaç harcamaları 9 milyar doları buluyor. Büyük bir israftır bu. Acaba kim ödüyor bu paraları diye soralım mı? Bunun finansmanını yapan, sosyal güvenlik kurumları ve sade vatandaşlar değil mi? Ulusal ilaç üretimi neden bu kadar cılız? İlaç firmaları niçin 5 yıldızlı, 7 yıldızlı otellerde kongreler için bu kadar çok para harcıyor? Nedir bu doktorilaç firmaları ilişkisi? Kim sorgulayacak bunları? Devlet hastanele ri niçin MR aletlerine sahip olamıyor da hastaları özel laboratuvarlara ve hastanelere gönderiyor. MR çekiminden önce neden ille de bir konvansiyonel grafi isteniyor. Hastanelerde niçin bu kadar çok sezaryen yapılıyor? Sorun sorabileceğiniz kadar. Yurdumuzda çok sayıda kirli işin döndüğü yadsınamaz bir gerçek. Çok ciddi bir yönetim boşluğu ve denetim yetersizliği var ülkemizde. Halka balık yiyin, yeterli protein alın, meyveyi bol yiyin demekle sağlık hizmeti olur mu? coskunoz@superonline.com Not: Danıştay, Sağlık Bakanlığı’nın 1 Temmuz genelgesinin uygulanmasını durdurdu. Umarız bu yanlışlıklardan geri dönülecektir. CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle