23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 EKİM 2006 CUMARTESİ 6 HABERLER Büyükşehir Belediye Başkanı Topbaş, riskli konutların yıkılması gerektiğini söyledi: İstanbul depreme hazır değil Topbaş, 1 milyon 600 bin yapının büyük bir bölümünün risk taşıdığını ifade etti. İstanbul Haber Servisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, “İstanbul, kamu kurum ve kuruluşları yapılarıyla, viyadük, kavşak ve köprülerle depreme hazır. Yurttaşların yaşadığı yapılar bakımından ise depreme hazır değil” dedi. İBB Başkanı Topbaş, dün Cumhuriyet Bayramı törenlerinin tanıtım toplantısında olası İstanbul depremi ile ilgili gazetecilerin sorularını yanıtladı. 1999 yılında Marmara’da meydana gelen depremin ardından İstanbul’da zemin etütleri, zemin haritaları ve jeolojik haritalar çıkarıldığını anımsatan Topbaş, 5216 sayılı yasa ile il sınırlarının genişlediğine işaret ederek, yeni eklenen bu bölgelerde harita çalışmalarının devam ettiğini CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Şimdi Yapılması Gereken (2) Fransa Millet Meclisi’nde kabul edilen yasa tasarısı sonrasında neler yapılması gerektiği konusunda geçen haftaki ilk yazımdan buraya aktarmam gereken ana fikir, “tehcir” (göç ettirme) olgusunun 1914 Kasım’ında Rusya ile başlayan savaşta Ermeni topluluklarının Rus ordusuyla işbirliği yapmasının bir sonucu olduğu; tehcir sırasında gerçekleşen ölüm ya da öldürme fiillerinin Türkiye’nin de taraf olduğu “BM Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi”nde tanımlanan “soykırım” tanımına uymadığıdır… Lozan’da söz konusu edilmeyen bu olgunun şimdi “soykırım” adı altında Türkiye Cumhuriyeti’nin karşısına çıkarılmasındaki amaç ise, “Türkiye’yi Sevr’e yakın ödünler vermeye” zorlamaktır… (Prof. Fazıl Sağlam’ın bir yazısından özetlediğim), aslında konuyla az çok ilgili herkesin bilmesi gereken bu iki kere iki dört gerçekleri, Türkiye’nin karşısına “soykırım” suçlamasını çıkaranlar bilmiyorlar mı? Kasıtları Türkiye’yi Sevr’e zorlamaksa, dışarıdakilerin bilip bilmemesi o kadar önemli değil… Asıl önemli olan, bizlerin bu konuyu ne kadar bilip bilmediğimiz, Cumhuriyet öncesi yakın tarihimiz konusunda ne ölçüde ve hangi nitelikte bilgi sahibi olduğumuzdur… ??? 2003 yılı kışında Bordeaux’da Gazetecilik Enstitüsü öğrencileriyle de bir toplantım olmuştu… Bana yöneltilecek soruların edebiyatla sınırlı olmayacağını tahmin ettiğim için hazırlıklıydım… Bu arada, Robert Mantran’ın, “Presses Universitaires de France”ın “Que Saisje” (kö sej/ne biliyorum) dizisinde yayımlanan “Histoire de la Turquie” (Türkiye Tarihi) başlıklı kitabını da yanıma almıştım… Nitekim, toplantının yapıldığı amfide, karşımdaki sıralarda oturmakta olan öğrencilerden birinden “soykırım” sorusu gelmekte gecikmedi ve yanıtımın öğrenci topluluğunca önyargıyla karışık bir merakla beklendiğini gözlemledim… Sorulan (daha doğrusu, suçlama olarak getirilen) konuda düşüncelerimi özetle söyledikten sonra Mantran’ın kitabından ilgili bölümleri (1988, 6.bs., s.108109) okudum onlara… Fransa Millet Meclisi’nde onaylanan tasarı yasalaşırsa eğer, herhalde toplatılıp kovuşturulması gereken kitaptan, bu bölümlerin çevirisini veriyorum: “…..yerel Ermeni topluluklarının desteğinden yararlanan Rus saldırısı; kış ve ilkbahar süresince Türk ahaliye karşı zulüm (exactions) ve kitlesel katliamlar (massacres) ve Van çevresinde bir de Ermeni devleti kurulması (mayıs 1915); Ermeni ayrılıkçılığının (sécession) büyüyüp genişlemesi tehdidi karşısında Osmanlı hükümeti 1915 mayısında Van, Bitlis ve Erzurum bölgelerindeki Ermeni topluluklarının Irak’a; Kilikya ve Kuzey Suriye’deki toplulukların da Merkezi Suriye’ye doğru gönderilmesine (évacuation) karar veriyor; Ermenilere kendi yerleşim bölgelerine dönmelerinin yasal güvenceleri verilmiş olmasına karşın bazı askeri yetkililerce (militaires) bu güvencelere saygı gösterilmedi; 1915 temmuzunda Osmanlıların yitirdikleri toprakları yeniden ele geçirmelerine şiddet (violences) ve intikam (vengeances) eşlik etti; gönderilme (évacuation) ve yitirilen toprakların geri alınması (reprise en main) binlerce Ermeni’nin ölümüne yol açtı. Rus Devrimi bu bölgelerdeki operasyonları durduruyor ve 7 aralık 1917’de Rusya ile silah bırakışımı yapıldı.” Bordeaux’daki çocukların bu bilgilerden habersiz olmalarında şaşılacak bir yan yoktu… İlginç olanı, hocalarının da bunları ilk kez işitiyor olması ve sokak tezgâhlarında satılacak kadar ünlü ve popüler bir dizide yayımlanmış kitabı edinmek için benden künyesini istemesiydi… Saygın tarihçi, Türkolog Robert Mantran, Fransanın en saygın bir yayınevinin uluslararası üne sahip dizisinde yayımlanan kitabının konumuzla ilgili bölümünde “tehcir” karşılığı olarak (gönderme, boşaltma, tahliye) anlamlarına gelen “évacuation” sözcüğünü kullanıyor… Bir savaş sırasında, şu ya da bu ölçüde ama karşılıklı olarak yaşanmış bir trajediyi, Nazilerin Musevi soykırımıyla aynı şeymiş gibi gösteren “soykırım” sözcüğü tek bir yerde geçmiyor… Ülkemize yüklenen alçakça suçlamanın kasıtlılığını ve haksızlığını görmek için, yukarıdaki birkaç cümlelik alıntıyı akılla ve vicdanla okuyup üzerinde düşünmek yeterlidir… ??? Böyle olması, karşılıklı olarak yaşanmış büyük bir trajedinin acısını azaltmıyor… Yine Sayın Prof. Sağlam’ın sözünü ettiğim yazısındaki sözleriyle “……tehcirin uygulanışındaki ölçüsüzlükleri görmezlikten gelmek, ‘katliamı yapan Türkler değil Ermenilerdir’ gibi söylemlerle savunma yapmak, inandırıcı olamayacağı gibi Cumhuriyet Türkiye’sine de” yakışmıyor… Sonuç olarak, şimdi neler yapılması gerektiğini, uzmanlara danışarak siyasal erk belirlemek durumundadır… Bunun basit, tek çizgili, kısa erimli bir çalışma olamayacağı da bellidir… Fakat öyle sanıyorum ki, her şeyden önce ve asıl olarak yapılması gereken, her Türkiye Cumhuriyeti yurttaşının, özellikle de öğrenim çağındaki çocuklarımızın ve gençlerimizin, Cumhuriyet öncesini de kapsayan yakın tarihimizin (propaganda amaçlı, yadsımacı ya da “hamasî” değil), doğru ve nesnel bilgisine sahip olmalarının sağlanmasıdır… Haksız (ve gerçekten alçakça) suçlama ve yaptırım tehditlerine karşı, en haklı, en etkili savunmayı yapacak olan güç, bu bilgilerle donanmış insanımızın kendisidir… Çok sevgili Muazzez İlmiye Çığ, sevgili hocam. Bu yazı yayımlandığında ben yine uluslararası bir edebiyat toplantısı için yurtdışında olacağım. Oysa 1 Kasım’daki duruşmada, seçkin kişiliğinizde bilimin yargılanmak istenişinde yanı başınızda olmaya can atıyordum. İnanıyorum ki bütün sanatçılar, yazarlar, bilim insanları orada olacaklar. Siz gerçek Türkiye’siniz. Sizi çok seviyorum. En içten sevgi, saygı, hayranlık duygularımla kucaklıyorum sizi… ? İstanbul’daki kamu kurum ve kuruluşlarının, viyadük ve kavşakların, alt geçitlerin depreme hazır olduğunu, ancak konutların depreme hazır olmadığını belirten Topbaş, “Yurttaşlarımız kendi yapılarını güçlendirmeli veya yeniden yapmalılar” dedi. kaydetti. Topbaş, şöyle konuştu: “Biz belediye binalarını, itfaiye binalarını güçlendirdik. Kavşak, alt geçit ve köprüleri güçlendirdik. İstanbul Valiliği de okul ve hastaneleri güçlendirme çalışmaları yapıyor. Ayrıca güçlendirilmesi mümkün olmayan yapıları yıkıp yeniden yapma çalışmaları da devam ediyor. Deprem sonrasına yönelik her türlü araç ve donanım tamamlandı. İstanbul zemin haritaları doğrultusunda, mikro bölgelenme sistemiyle Zeytinburnu bölgesinde 16 bin civarında yapı tek tek tarandı. Riskli olarak kabul edilen ve İstanbul’un yüzde 50 nüfusunun yaşadığı 10 ilçede de binaların tek tek taranma çalışmasına başladık. Buna paralel olarak Büyükşehir Belediyesi olarak KİPTAŞ marifetiyle depreme hazırlık olarak bin konut yapım çalışmamız var. Diğer taraftan TOKİ ile Küçükçekmece Kayabaşı mevkiinde ağırlıklı deprem için, 30 bin konutluk yeni bir yerleşim alanı projesini hazırladık. 2007 yılı içerisinde bu inşaata başlanacak.’’ Topbaş, riskli yapıların mutlaka taşınması veya yenilenmesi gerektiği ni ifade ederek ‘’Burada yurttaşlarımıza düşen görevler de var. Yurttaşlarımız kendi yapılarını güçlendirmek veya yeniden yapmak durumundalar. 1 milyon 600 bin yapının ciddi bir bölümünün risk taşıdığı İstanbul’da yerel yönetimler olarak bizim bunları yenileyerek yurttaşlarımıza vermemiz mümkün değil. Parlamentoda bulunan Dönüşüm Yasası bize kentin risk taşıyan alanlarını yenileme imkânı verecektir. Yatırımcıları da davet etmek suretiyle eşdeğerlilik esasına göre yurttaşlarımızı mağdur etmeden risk taşıyan alanların yenilenmesi çalışmalarına başlanacaktır. Deprem araştırmaları için 2007 bütçesine toplam 250 milyon YTL ayırdık” diye konuştu. Mesai saatleri değişiyor ? İstanbul Haber Servisi İstanbul Valiliği, 30 Ekim Pazartesi gününden itibaren devlet memurlarının mesai saatlerinin 08.3012.30 ve 13.0017.00 olarak uygulanacağını bildirdi. Valilikten yapılan açıklamada, Bakanlar Kurulu’nun 18 Şubat 2002 tarih ve 2002/3769 sayılı kararı gereğince, 29 Ekim 2006 tarihinden itibaren ülke genelinde mesai saatlerinin geriye alınması uygulamasına geçileceği belirtildi. Açıklamada, ‘‘Gün ışığından daha fazla yararlanarak enerji tüketiminin azaltılmasının yanı sıra sabah ve akşam saatlerindeki trafik yoğunluğu da dikkate alınarak, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 100. maddesi gereğince ilimizde mesai saatleri 30 Ekim 2006 tarihinden itibaren 08.3012.30 ve 13.0017.00 olarak uygulanacaktır’’ denildi. Antalya’da fuhuş tuzağı ? ANTALYA (AA) Antalya’da zorla fuhuş yaptırılan ve polisten yardım isteyen 15 yaşındaki kız çoçuğu M.A. tutulduğu bardan ekipler tarafından kurtarıldı. Yapılan ihbar üzerine Kaleiçi’ndeki bir bara baskın düzenleyen polis, barda yaptıkları aramada, küçük bir odada tutulan M.A.’yı buldu. Genç kızın zorla fuhşa zorlandığını belirleyen polis, genç kızı isteği dışında tuttukları iddiasıyla 3’ü kadın 10 kişiyi gözaltına aldı. Ekipler, M.A.’nın erkek arkadaşı tarafından tecavüz edildikten sonra eğlence yerine “satıldığını” belirledi. ESKİ HEYKEL YENİ HEYKEL Eski heykelin yeniden Cumhuriyet Meydanı’na konulmasını isteyen Esenyurtlu yurttaşlar, “Yeni heykel Atatürk’e benzemiyor” diyor. Esenyurt’ta Atatürk heykeli tepkisi İstanbul Haber Servisi Esenyurt beldesinde eski Başkan Dr. Gürbüz Çapan döneminde yaptırılan Cumhuriyet Meydanı’ndaki Atatürk heykeli, AKP’li Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu tarafından kaldırıldı. Başkan Kadıoğlu’nun yaptırdığı at üzerindeki yeni Atatürk heykeli, Atatürk’e benzemediği için yurttaşların tepkisine neden oldu. Siyasi partilerin Esenyurt belde başkanları, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda parti çelenklerini eski Atatürk heykelinin bulunduğu boş alana bırakacaklarını söylediler. Yeni heykelin Atatürk’e benzememesi nedeniyle açılışını erteleyen, heykeli revize ettirdikten sonra yeniden açan AKP’li Başkan Kadıoğlu, ikinci açılıştan sonra da “Atatürk’e benzemeyen heykel yaptınız” uyarısı ile karşılaştı. Kadıoğlu, bu tepkiler üzerine “CHP’lilere Atatürk’ü beğendiremiyoruz” değerlendirmesini yaptı. Bir kadın, bir erkek öğrenci, kitaplar ve meşalelerle Cumhuriyetin kuruluşunu işleyen Atatürk heykelinin Cumhuriyet Meydanı’ndan kaldırılması ise Esenyurtlular tarafından tepkiyle karşılandı. Eski heykelin yeniden yerine konulmasını isteyen Esenyurtlu yurttaşlar, “Yeni heykel Atatürk’e benzemiyor. Biz eski heykelimizi istiyoruz” dediler. Eski heykel, belediye binasının yanında bulunan parka konuldu. Kostümleri çocukların düşü ? KOCAELİ (AA) İlkokulda kelebek kostümü bulamadığı için piyeste oynayamayan Osman Ozan Kalyoncu, yıllar sonra Kocaeli’nin Derince ilçesinde kurduğu firmayla masal kahramanları ve çizgi film karakterlerinin kostümlerini üretip çocukların düşlerini gerçekleştiriyor. En fazla talebi Örümcek Adam, Batman ve barbi bebek kostümlerinin aldığını söyleyen Kalyoncu, çocukların hayal ettiği ürünleri de üretebildiğini ifade etti. BAĞDAT CADDESİ’NDE KAZA CAMBRIDGE SINAVINDA BİRİNCİ OLDU Hız yarışı cana mal oldu İstanbul Haber Servisi Yaşanan onca kazaya karşın önlem alınmaması nedeniyle Kadıköy Bağdat Caddesi’nde yapılan hız yarışları dün de yoldan geçen bir yurttaşın canına mal oldu. Bağdat Caddesi’nde kırmızı ışık ihlali yapan ve başka bir otomobille yarıştığı ileri sürülen Enver Arda Sevgen (26), Memduh Özışık (46) adlı yurttaşın ölümüne neden oldu. Bağdat Caddesi Selamiçeşme ışıklar mevkiinde, kırmızı ışığın yanmasına karşın geçmeye çalışan Enver Arda Sevgen’in kullandığı 34 YK 045 plakalı otomobil, kavşaktaki ışıkta kendisine yeşil yandığı için yola girmek isteyen yönetmen Afet Ertopçu’nun (29) kullandığı otomobile çarptı. Çarpmanın etkisiyle kaldırıma savrulan otomobil, burada yürüyen Memduh Özışık’ı (46) altına aldı. Bir süre Özışık’ı sürükleyen otomobil, yol kenarındaki çöp konteyneri ve direğe çarparak durabildi. Kazada Memduh Özışık yaşamını yitirirken, hafif yaralanan Sevgen ve Ertopçu, Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi altına alındılar. Tedavisinin ardından gözaltına alınan Sevgen, sevk edildiği mahkemece tutuklandı. Bağdat Caddesi’nde sık sık yapılan otomobil yarışları dolayısıyla meydana gelen kazalarda yoldan geçen onlarca yurttaş yaşamını yitirmişti. Çevre Okulları’nın başarısı Haber Merkezi Avrupa Konseyi İngilizce dil yeterlilik kriteri olarak kabul edilen Cambridge Üniversitesi ESOL sınavlarında Çevre Okulları öğrencileri kendi kategorilerinde Türkiye birincisi oldu. Mayıs ve haziran aylarında gerçekleştirilen Cambridge Üniversitesi ESOL sınavlarının sonuçları açıklandı. Avrupa Konseyi İngilizce dil yeterlilik kriteri olarak kabul edilen sınavda Çevre Okulları öğrencileri kendi kategorilerinde İstanbul ve Türkiye birincisi oldu. Sınavlarda; Çevre İlköğretim Okulu 3. 4. ve 5. sınıf öğrencileri YOUNG LEARNERS, 6. 7. ve 8. sınıf öğrencileri KET ve PET kategorilerinde, Çevre Lisesi öğrencileri ise PET ve FCE kategorilerinde ter döktü. Sınavlar Türkiye genelinde; İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Antalya, Mersin ve Adana olmak üzere farklı merkezlerde gerçekleştirildi. KET ve FCE kategorilerinde İstanbul ve Türkiye birincisi olan öğrencilere sertifikaları okulda gerçekleştirilen bir törenle verildi. Törene British Council Cambridge Sınavları Koordinatörü Ayşegül Gürerk de katılarak öğrencileri ve öğretmenleri kutladı. Gürerk, Çevre Okulları öğrencilerinin sınavlarda elde ettiği başarıya değinerek İngilizcenin öneminin bir kez daha altını çizdi. (360 53 13) PTT’de harçlık tartışması ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) HaberSen Genel Başkanı Baki Çınar, PTT Yönetim Kurulu’nun, Kefalet Sandığı’ndaki paralardan çalışanlara ‘‘harçlık’’ dağıttığını öne sürdü. Çınar, yaptığı açıklamada, yönetim kurulunun ‘‘bayram harçlığı’’ olarak dağıttığı 108 YTL ’nin, PTT’nin değil, Kefalet Sandığı üyelerinin paraları olduğunu belirtti. Kefalet Sandığı’nda biriken 252 milyon YTL ’in hükümete ya da PTT’ye değil çalışanlara ait olduğunu ifade eden Çınar, ‘‘PTT yönetiminin bu para üzerinde hiçbir hakkı yoktur. Yapılan gasptır” dedi ataolb?cumhuriyet.com.tr Faks: (0212) 343 72 64 CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle