20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 EKİM 2006 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr ‘Emerging Turkey 2006’ raporuna göre gelecek yıl, önümüzdeki dönemin kilidini açacak 13 İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Kırılma noktası 2007 Türkiye ekonomisindeki en temel problemin cari açık olduğunun altını çizen Oxford Business Group Kıdemli Türkiye Editörü Anthony Skinner, AB sürecindeki en büyük riskin de AKP’nin tutumuna göre şekilleneceğini söyledi. NECDET ÇALIŞKAN Nereden Nereye? Haber değeri olduğu için değil, küreselleşme adı verilen yeni dünya düzeni sömürü çarklarında, ülkemizde işçi haklarında nereden nereye gittiğimizi biraz olsun algılayabilmek üzere, dünkü asgari ücret haberlerinden söz etmek istiyorum. IMF’nin, asgari ücret belirlenirken dikkat edilmesi, istikrar (!) programı gereği fazlaca artırılmaması uyarısı var. İşçileri komisyonda temsil eden, emek cephesinin tarafı Türkİş’in yeni asgari ücretin belirlenmesindeki düş gücü, istemi, çıka çıka, daha önceden belirlenmiş en düşük memur ücretine kadar çıkabiliyor. 40 yılın asgari ücret, işçi ücretleri gelişmelerine bakarak acı acı gülümsüyorum; adı üstünde asgari ücret, asgari geçim ücreti demek. Ortalama 4 kişilik bir işçi ailesinin geçimini karşılayabiliyor olması varsayılırdı. Yıllardır bir işçinin asgari geçimini karşılamaya göre hesaplanıyor. Onda da istatistiklerin enflasyon artışlarının altında kalıyor. Tabii ki Türkiye’de, özellikle 1980 sonrası gelişmelerin içinde memur statüsünde çalışanların da ücretleri gerçek satın alma gücü ölçütünde artmadı, eksildi. Eğri aşağı doğru, yoksullaşma, yoksunlaşmayı, yıllar içindeki kayıpları gösteriyor. Kamuda hiç işini kaybetmemiş, sürekli toplusözleşme haklarından yararlanmış işçinin de gerçek ücreti hızla aşağı çekilmiş. Yine de asgari ücretin eğrisindeki düşüş daha hızlı olmuş. Şimdi sıkı durun, sakın ola ki asgari ücretin işe yeni başlayan işçinin ücreti olduğu gibi bir algılamanın içinde olmayın. Dün ekonomi saatlerindeki haberlerde piyasacıların da altını çizdikleri gibi, asgari ücret bu ülkede çalışanların yüzde 90’ına yakınının aldığı ücret anlamına geliyor. Nasıl mı oluyor? Kamuda çalışan, işten atılmamış, sürekli sözleşme hakkından yararlanmış işçi sayısı bir avuç kaldı. Malum hızlı özelleştirmeler yaşandı. Özel sektörün yarısından fazlası kayıt dışı işçi çalıştırıyor. Sigortalı çalıştırılanlar da sürekli işten çıkarılıp yeniden alınarak hem kıdem tazminatı yükümlülüğünden hem de ücret artışlarından kurtulunuyor. Yani satın alma gücü olarak düşen ücret artışları bile işçilerimiz için bir düş. Zaten anlı şanlı özel sektörümüzde toplu pazarlık düzeni, sendikal hakların yararlandırıldığı toplam işçi sayısı yıllardır 250 binlerde kalmış, bir türlü çıkamıyor. Milyonlar sadece asgari ücret ya da ona çok yakın bir ücretle çalıştırılıyorlar. ??? Üstüne üstlük İş Yasası hükümleri de kâğıt üstünde. Siz hiç gerçekten günlük 7.5, haftalık 45 saat çalıştırma sürelerine uyan, üstü çalıştırmaya fazla mesai ödeyen işyeri biliyor musunuz? İşletmelerin hemen hemen tümünde, hele de inşaat, hizmet gibi sektörlerde, fiks mönü gibi, günde on saat, haftada 6 gün çalıştırma geçerli. Tabii ki sabit ücretli. Böyle olunca da, asgari ücretin belirlenmesi, asgari, başlangıç ücreti anlamına gelmeyip milyonlarla çalışan çoğunluğun alacağı ücret niteliğini taşıdıkça, küçücük bir iyileştirmeye bile tahammül edemeyen bir sermaye gücü karşımıza çıkıyor. Gelin görün ki, işveren sendikaları da satın alma gücü yerlerde sürünen işçinin asgari ücretinin olduğu gibi kalmasını, çok küçük artışlarla yetinilmesini savunamıyorlar. İşverenler yıllardır haklı oldukları bir eleştiriyle, tezle kamuoyunun karşısına çıkıyorlar. İşçinin net ücretinin yükselebilmesi için, brüt artışın yükseltilmesi yerine, vergi dışı bırakılması, hiç değilse kesintilerin düşürülmesini öneriyorlar. Asgari ücretin maliyetinin kendileri için iki katı olduğunu, dünyada böylesine yüksek vergi artı sigorta primi kesintisi örneğinin görülmediğini söylüyorlar. Tabii ki hükümetin, 531 brüt, neti 380 YTL olan asgari ücretin vergi dışı kalması ya da sosyal güvenlik dahil kesintilerin oranının anlamlı düşürülmesine razı gelmeyeceğini biliyorlar. Milyonlarla, çoğunluk çalışanın asgari ücretli olduğu bir ülkede, asgari ücretlinin vergi dışı bırakılması, Hazine’nin en kolay, en önemli vergi kaynaklarından birinden vazgeçmesi anlamına geliyor. AKP hükümetinin iktidar döneminde kayıt dışı çalıştırmada önemli artışlar yaşanırken, vergi düzeninde çok kazanandan alma yolunda olumlu bir adımın atılması söz konusu değilken. Tam tersi anayasa, hukuk, hak ilkeleri çiğnenerek her tür affın geldiği yasalar sıralanırken, vurgun düzeni ödüllendirilirken, Erdoğan hükümetinin asgari ücretlinin vergisinden vazgeçmesi gündemde değil. İşçi ve işveren tarafların şeklen muhalefet şerhi koyacakları, asgari geçim ücreti değerinin çok altında, IMF istikrar kavramına uygun bir rakamda çıkacağı besbelli bir asgari ücret artışı tartışmalarının, sizce haber değeri ya da bir anlamı var mı? soner?cumhuriyet.com.tr Cari açık, Aşil’in topuğu Ekonomideki en önemli risk unsuru cari açık. Seçimlerin yaklaştığı bir ortamda hükümet kalıcı çözüm için adım atmaz. AB sürecinde yaşanacak olası sürtüşmeler, politik alandaki en önemli risk. Başbakan Erdoğan’ın, İslamcı aşırı uçların yarattığı tehditler konusunda görüşiş dünyasına yönelik olarak hazırladıkları raporların Güneydoğu Avrupa, Güneydoğu Asya, Kuzey ve Güney Afrika, Akdeniz’in doğu kıyıları ve Körfez ülkelerinde rehber niteliği taşıdığını belirtti. “Türkiye bizim en büyük ve önemli piyasalarımızdan bir tanesi” diye konuşan Skinner, “Avrupa’nın güvenliği açısından, Ortadoğu ve bir ölçüde Kafkaslar ile Orta Asya’dan batıya sızabilecek militan İslama karşı Türkiye bir kalkan bölge oluşturuyor” dedi. Skinner, Türkiye’yi “Şah Denizi ve BTC (BakuTiflisCeyhan) boru hattı ile daha da belirginleşen petrol ve doğalgaz akışı ile iyiyi, kanuna aykırı maddeler trafiği ile de kötüyü doğudan batıya taşıyan bir koridor” olarak niteliyor. 2002’den bu yana Türkiye ekonomisinin devamlı kuvvet kazanmasına karşın Merkezi İngiltere’de bulunan Oxford Business Group (OBG) tarafından hazırlanan “Emerging Turkey 2006” (Gelişmekte Olan Türkiye 2006) raporuna göre son yıllarda özellikle ekonomide atılan önemli adımlara karşın 2007, Türkiye açısından bir dönüm noktası olacak. Dünya çapında 27 bölge ve ülkede, yükselen piyasalar hakkında araştırma ve danışmanlık faaliyetleri yürüten OBG, Türkiye’nin bankacılık, sermaye piyasası, enerji, altyapı, ulaşım, turizm, inşaat ve emlak, telekomünikasyon, sanayi, sigortacılık, medya, sağlık ve tarım alanlarındaki gelişmelere yer verilen araştırmada, bir yandan Türkiye’nin AB yolunda bir ülke olarak cazip yatırım imkânları sunduğuna değinilirken, diğer yandan da ekonomi ve politikada yaşanabilecek risklere dikkat çekiliyor. Çalışma sonuçlarını Cumhuriyet’e değerlendiren OBG Kıdemli Türkiye Editörü Anthony Skinner, ekonomi ve meye hazır olduğunu bildirmesine karşın sürtüşmelerin sürmesi muhtemel. Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleri spekülasyonları artırıyor. PKK tehdidi, Irak’taki savaş, İran’ın nükleer programının bölgede neden olduğu tehdit, uluslararası yatırımcıları düşündürüyor. sinyaller veriyor. Türkiye piyasalarında görülen dalgalanmalar ve AB görüşmelerinde yaşanan sorunlar, yabancı bankaların satın alma kararlarını verirken ve fiyatlar konusunda daha temkinli olacaklarını düşündürmektedir. Bankacılığın yanında enerji sektörünün de potansiyeli çok yüksek. IMF rakamlarına göre 2006 yılında doğrudan 15 milyar dolar yabancı sermaye girecek. Bu rakamın 2007 yılında yükselmesi beklenmektedir. Faaliyet yürüttüğünüz diğer 30’a yakın ülkeyi dikkate alındığınızda Türkiye’nin en ayırıcı özelliği nedir? SKINNER: Türkiye şu anda hem kuvvetli hem de kırılgan bir konumdadır. Diğer “yükselen piyasalardan” ayıran ana faktörlerden biri de bu konumdur. Bazı AB üye ülkeleri ile yaşanan gerginlikleri unutmadan ve so Skinner, bu süreci “Genel bir kanı, politik ve sosyal reformların yavaş ilerlediği, buna karşın ekonomideki atılımın geçmiş senelere kıyasla çok daha hızlı olduğu bir dönem” olarak özetliyor. Emerging Turkey 2006 raporunu Cumhuriyet’e değerlendiren Skinner, şu konulara dikkat çekti: Yabancı bankaların ilgisini nasıl değerlendiriyorsunuz? SKINNER: Yabancı bankalar Türkiye ile ilgilenmeye devam edecektir. Yeni satın almalar ve yaklaşan anlaşmalar bu ilginin teminatıdır. Eylül ayında Finansbank’ın, Yunanlı National Bank of Greece (NBG) tarafından yüzde 46 oranında devralındığına şahit olduk. Halkbank blok halinde satış ile özelleştirilecek, Oyakbank ise en az yüzde 50 hissesini satmak istiyor. Ankara, Ziraat Bankası’nın satılacağı konusunda nuçta üyeliğin garanti olmadığını göz ardı etmeden, Ankara AB katılım görüşmelerini ekonomi, politika ve sosyal reformlar için bir dayanak olarak göstermektedir. Ülkenin kırılganlığı genel ekonomi ve politika ortamının getirdiği, değişik güç odaklarından ortaya çıkmaktadır. Derin devlet, kayıt dışı ekonominin büyüklüğü, iktidar partisinde görülen tutucu tansiyon, askeri ve politik muhalefet, her biri önemli faktörler oluşturmaktadır. Brüksel ve Ankara arasındaki ciddi bir çelişki, reform uygulamalarını negatif etkileyebilir. Ekonominin yakın gelecekte karşılaşabileceği en büyük riskler neler? SKINNER: Türkiye’nin en büyük ekonomik riski cari açık. Bu konu, Türkiye ekonomisinin en büyük zafiyeti. Cari açık 2006 yılının ilk sekiz ayında yüzde 44.6 artarak 22.42 milyar dolar oldu. Fakat seçimler bu kadar yakınken cari açığı belirgin şekilde düşürecek, ama hiç de hoşa gitmeyecek önlemleri hükümetin alması beklenmemeli. Mayıs ve haziran aylarında yaşanan enflasyon şokunda YTL yüzde 25 değer kaybetti ve kısa dönem yatırımcıları korkuttu. Türkiye’nin AB üyelik süreci nasıl gidiyor? SKINNER: Türkiye ve AB arasında gergin bir süreç yaşandığı yadsınamaz. En büyük tökezleme KKTC konusunda yaşanıyor. Ankara ile Brüksel arasında bu konuda yaşanan uzlaşmazlıklar bir “tren kazası” ile sonuçlanabilir. ALİ PANDIR Tofaş’ta yönetim değişti Ekonomi Servisi Tofaş Türk Otomobil Fabrikası AŞ’de Ali Pandır, şirketin yeni İcra Kurulu Başkanı (üst düzey yönetici) olarak atandı. Eski İcra Kurulu Başkanı Alfredo Altavilla ise Fiat Powertrain Technology CEO’luğu görevini üstlenecek. Altavilla, halen sürdürdüğü Fiat Auto’nun İş Geliştirmeden Sorumlu Başkan Yardımcılığı görevine de devam edecek. Ali Pandır, otomotiv sektöründeki kariyerine 1980 yılında Koç Holding’de ArGe Mühendisi olarak başladı. Otokar’da üretim müdürlüğü görevini üstlendikten sonra General Motors firmasına geçti. Asya Pasifik Bölgesi’nde Lojistik ve Yedek Parça Direktörlüğü, Opel Almanya ve General Motors Türkiye’de Satış Sonrası Müdürlüğü görevleri yapan Ali Pandır. Pandır, son olarak General Motors’un Endonezya, Singapur, Çin’den sorumlu Genel Müdürü ve Başkanlığı görevinde bulundu. Tofaş Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç, Pandır’ın atamasıyla ilgili açıklamasında, “Sayın Alfredo Altavilla’nın Tofaş’daki görevi sırasında Fiat ve Alfa Romeo’nun temel marka değerlerini kuvvetlendirmesinin yanı sıra 2 önemli projede büyük ölçüde ilerleme kaydettik, kendisine teşekkür ederim. Tofaş’ın yeni İcra Kurulu Başkanı Sayın Ali Pandır’a yeni görevinin hayırlı olmasını diliyorum” dedi. Vietnam DTÖ’nün yeni üyesi 12 yıl süren zorlu müzakerelerin ardından Vietnam’ın Dünya Ticaret Örgütü’ne (WTO) katılması onaylandı. Vietnam, yıl sonuna kadar WTO’nun 150’nci üyesi olacak. WTO içinde bir çalışma grubunun, bu Güneydoğu Asya ülkesinin üyeliğinin koşullarını belirleyen belgeyi onaylamasıyla, Vietnam’ın katılımının önündeki son engel de aşılmış oldu. Komünist Kuzey Vietnam’a karşı 1960’lar boyunca ve 1970’lerin başlarına kadar savaşan ABD, Vietnam’ın uzun süren WTO müzakerelerindeki “cesaretini” övdü. Kuzey Vietnam ve komünist yönetimi destekleyen Güney Vietnam’daki gerillalar 1973 yılında tüm ülkeyi ele geçirerek Vietnam’ı birleştirmişlerdi. Vietnam Ticaret Bakanı Truong Dinh Tuyen, ülkesinin ve 82 milyon Vietnamlının, piyasalarını açmak ve ekonomik reformlar yapmak için “geniş kapsamlı ve uzun vadeli sonuçlar doğuracak taahhütlere girdiğini” söyledi ve bu ivmeyi sürdürmeyi umduklarını söyledi. YKB: Kimse mağdur olmayacak Teknolojik birleşme sürecinde sorun yaşayan Yapı Kredi Bankası’ndaki mağduriyet giderilemezken, yetkililer müşterilerin zarara uğramaması için ellerinden geleni yapacaklarını söyledi Ekonomi Servisi Resmi birleşme sürecini 2 Ekim’de tamamlamasına karşın teknolojik entegrasyonunda sorun yaşayan Yapı Kredi Bankası’nda internet ve ATM’lerden işlem yapmak isteyen müşterilerin mağduriyeti bayram tatili geçmesine karşın çözülemedi. Kredi kartı ödemesi, havale, EFT gibi bankacılık işlemleri yapmak isteyen müşteriler, bu işlemlerinin çoğunu gerçekleştiremedi. Bayramda ATM’leri hizmet veremeyen Yapı Kredi Bankası’nın, tatilin ardından geçen 2 iş gününde de teknik sorunlar tam olarak aşılamadı. 13 milyondan fazla müşterisi olan Yapı Kredi’nin internet bankacılığında da sorunlar yaşanırken, sistemin ancak gelecek ayın başında sorunsuz olarak tekrar çalışmaya başlayabileceği belirtiliyor. İki farklı internet sitesi Bununla birlikte Yapı Kredi Bankası’nın eski müşterilerinin de www.yapikredi.com.tr sitesi aracılığıyla yapacakları internet bankacılığı işlemlerinde de müşteri kodu ve şifre gibi gerekli bilgilerin değiştirilmesi gerekiyor. Yaşanan sorunun, Koçbank’ın İtalyan ortağı Unicredito’un teknolojik altyapısının Yapı Kredi Bankası’na uyarlanmasından kaynaklandığı belirtiliyor. Bankanın özelikle yabancı müşterilerine yönelik hizmet veren http://www.ykb.com/enUS sitesinin “online banking” bölümünde yer alan uyarının, bankanın Türkçe sitesinde bulunmaması ise dikkat çekti. Yapı Kredi Bankası’nın İngilizce olan sitesinde, “1 hafta süresince internet işlemlerinde sorun yaşanabileceği ve perakende bankacılık hizmetlerinin 30 Ekim’de tekrar hizmet vermeye başlayacağı” uyarısı bulunuyor. Teknik arıza nedeniyle müşterilerinin zarara uğramamasını istediklerini belirten banka yetkilileri, herhangi bir borç ödemesini internet bankacılığı veya ATM’lerdeki teknik arızaya bağlı olarak gerçekleştiremeyen müşterilerin, mağdur olmaması (borçlarına faiz işletilmemesi) için şubelerden destek alabileceklerini söylediler. ‘Fransızlar saçma bir iş yaptı’ ? İSTANBUL (AA) Avrupa Parlamentosu Liberal Grup Başkanı Graham Watson, “Fransızlar, çok çılgınca bir şey yaptılar bu tip bir tasarıyı onaylamakla... Bugünün dünyasında bu tip bir yasa tamamen saçmadır’’ dedi. Finlandiya dönem başkanının Almanya’nın aksine Türkiye’nin üyeliğini desteklediğini, kendisinin de Avrupa Komisyonu Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn’in getireceği çözüme destek verdiğini ifade eden Watson, İngiltere’nin üyelik için 10 yıl beklediğini, iki kez Fransa’dan ‘hayır’ oyu aldığını anımsatarak, bazı AB devletlerinin Türkiye’nin önündeki çıtayı devamlı yükseltmesine rağmen güven tesis etmenin önemine dikkat çekti. TGSD: Ayrı yaşam alanı kabul edilemez Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Yönetim Kurulu Başkanı Aynur Bektaş, son günlerde kamuoyunu meşgul eden kadın ve erkeklere ayrı yaşam alanları yaratma projelerini TGSD olarak doğru bulmadıklarını söyledi. Bektaş, “Kadınları ve erkekleri birbirinden ayırma düşüncesini ve bu yöndeki girişimleri hiçbir şekilde destekleyip onaylamamız söz konusu değildir’’ dedi. Bektaş, çalışanlarının çoğunluğunu kadınların oluşturduğu bir sektörün temsilcisi olarak çok önemli bir sosyal görevi yerine getirdiklerini kaydetti. Sektörde çalışan yaklaşık 3 milyonluk istihdamın üçte ikisini kadınların oluşturduğunu aktaran Bektaş, sektörde kadınlar ve erkeklerin bir arada çalıştığını, uzun yıllardan bu yana kadınların hem ekonomik hem de toplumsal yaşama katılmasını sağlayarak, sosyal huzura katkıda bulunduklarını ifade etti. Ulusal marker sahaya iniyor Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Başkanı Yusuf Günay, petrol kaçakçılığını önlemek için kritik önem taşıyan ve kamuoyunda ulusal marker olarak bilinen “İŞARETR’’nin, akaryakıtlara katılması için 1 Kasım 2006’dan itibaren Kocaeli bölgesinde pilot uygulama yapılacağını bildirdi. EPDK Başkanı Günay, halen ürün ve kontrol cihazının seri üretimi süren ulusal marker uygulamasına sağlıklı ve düzenli bir şekilde başlanabilmesi ve sürdürülebilmesi için 1 Kasım 2006 tarihinden itibaren yaklaşık 1 ay boyunca saha uygulaması yapılacağını söyledi. Bu pilot uygulama kapsamında rafineri ve depolama tesislerinde akaryakıt ürünlerinin ulusal marker ile işaretleneceğini, işaretlenen tesislerde, tankerlerde ve bazı akaryakıt istasyonlarında ulusal market kontrolleri yapılacağını belirten Günay, “Böylece 1 Ocak 2007 tarihinden itibaren ülke çapında başlayacak olan ulusal marker uygulamasına ilişkin çalışmalar test edilecek’’ dedi. Ekmek kadayıflı dondurmaya madalya Algida’nın ürettiği kaymaklı ekmek kadayıflı dondurma, Fransa’da düzenlenen Dünya Gıda Fuarı’nda (SIAL) altın madalya aldı. Hayat Gıda’nın sıvı hazır krep ürünü, Zepa’nın çocuklara zeytini sevdirmeye yönelik karamelli zeytin ürünüyse, SIAL ödül komitesi tarafından değerlendirilmeye layık görülen yeni ürünler listesine girdi. SIAL’ye bu yıl milli iştirak olarak, İstanbul Ticaret Odası (İTO) bünyesinde 83 Türk firması katıldı. Paris’te düzenlenen fuarda, Türk firmalarının Avrupa’daki potansiyel müşterilerinin dışında, özellikle Kuzey Afrika ve kıta Afrika’ya açılış için de önemli fırsatlar verdiği bildirildi. SIAL, Almanya’nın Köln kentinde düzenlenen ANUGA fuarından sonra dünya gıda sektöründe ikinci büyük uluslararası etkinlik olarak tanınıyor. CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle