25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 EKİM 2006 CUMARTESİ 4 DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN HABERLER Anadol: İngiltere Başbaşkanı Blair, Erdoğan’dan bazı İngiliz firmaları için ayrıcalık istedi ‘Büyük Deprem Geliyor Uyanın Heeey!’ Mine Kırıkkanat’ın “Bir Gün Gece” romanı “La Malediction de Constantin” adıyla Fransızcaya çevrildi ve büyük yankı yaptı, birçok gazete ve derginin kitap eklerinde çok olumlu eleştiriler aldı. Mine’ye Fransız basınından yeni teklifler gelmesine yol açtı. Arkadaşımız şimdi oradan oraya imza günlerine koşuyor. İstanbul’un büyük iki deprem sonrasında, yıkılışıyla birlikte, ülkenin ekonomisinin çökmesi ve Türkiye’nin paylaşımı için AB ile ABD’nin çekişmesini anlatan eserde, lumpenler, halkın kanını emen köşe dönücüler, rüşvetçiler, gözünü hırs bürümüş çürük bina yapımcıları, aymaz politikacılar, gazeteciler, eyyamcılar ve ülkesi için direnen yurtseverlere kadar herkes var. Bilmem eli kulağında olan İstanbul depremi o denli büyük olacak mı? Belki o kadar olmayabilir, ama çok şiddetli ve yıkıcı olacağı kesin, bütün uzmanlar işin bu yanını vurguluyorlar. Afetin dehşetine yol açacak olan, depremin büyüklüğünden çok genel olarak ülkemizde, özellikle simgesi İstanbul’da egemen olan adamsendecilik ve aymazlıktır. ??? Son günlerde, Marmara beşik gibi sallanıyor ve işaretleri okumaya hazır olanlara, felaketin çok yaklaşmakta olduğunu haber veriyor. Konunun uzmanları, büyük bir paniğe yol açmamak için olsa gerek, tehlikeyi görmezlik etmiyorlar ama, açıklamalarında yine de yatıştırıcı olmaya çalışıyorlar. İçlerinden biri, Prof. Naci Görür ise “Marmara’nın altı çatırdıyor” diyerek “bütün bu sarsıntıların beklenen büyük depremin ayak sesleri olduğunu” açıkladı. Ertesi gün, diğer uzman bilim adamları da Naci Hoca’nın haklı olduğunu söylediler. Gerçi bu sarsıntılar, Kuzey Anadolu fayının deniz altında uzanan ikinci kolu üzerinde oluyordu. İstanbul’da beklenen depremin öncüleri olarak yorumlanması yanlıştı ama, Marmara’daki birikim, felaketin eli kulağında olduğunu da gösteriyordu. Bütün uzmanlar, büyük İstanbul depreminin çok yakın olduğunu, 17 Ağustos sarsıntısından beri, hatta öncesinde de belirtiyorlardı. Ama, bir kez daha Yakup Kadri’nin “Sodom ve Gomora”sı (büyük yazar, o kitabında işgal İstanbulu’nun işbirlikçilerini, köşe dönücülerini ve felaket günlerindeki sefahati anlatır) haline gelmiş olan İstanbul’da ve ülkenin genelinde, bu uyarılar hiçbir işe yaramadı. ??? “Bişiiy olmaz abiii!”yi düstur edinmiş toplum, yine çürük binalar yaptı, yine bunlara ya nakdi ya da oya tahvil edilmiş rüşvetle göz yumdu. Sonra deprem gelip vurunca, herkes şaşırdı. Medya uzmanların görüşlerine başvurmaya başladı, “bişiiy olmaz abiii”ci toplum, aslında sebep sonuç ilişkisini reddeden aymazlığından, vur patlasın çal oynasıncılığından vazgeçmemişti. Artık uzmanlara içinden “idare et abiii” diye bakıyor ve onlardan “Korkmayın, bir daha böyle bir şey olmaz! Sizi değil, başka yeri vurur” demelerini bekliyordu. Böyle bir ortamda, bilmem ki, Prof. Dr. Naci Görür’ün, diğer bilim adamı uzmanların da katıldığı uyarıları bir anlam ifade eder, toplumu harekete geçirir mi? 17 Ağustos depreminden sonra geçirmediğine göre, ben pek iyimser olamıyorum. Dün bunları konuştuğum bir yazar dostum, “Yıllardır, sistemi yerle bir edecek toplumsal deprem konusunda bu toplumu boşuna uyarmaya çalışıyorum, baksana, onlar, yaşamakta olduğumuz büyük toplumsal sarsıntıyı ‘ılımlı deprem’ olarak niteleyip, yine ‘bişiiy olmaz’ diye kulağının üstüne yatmayı sürdürüyorlar. Ben de bütün bunları söylediğim için sevimsizlik, şeamet tellallığıyla suçlanıyorum, artık kimse benim yanımda bu konuları açmayıp havadan sudan konuşmayı yeğliyorlar” diyerek yakınıyordu. Korkarım, Sodom ve Gomora’nın sakinleri, Naci Görür’ün uyarılarına da aynı tepkiyi gösterecek, onu da şeamet tellallığı ile suçlayacaktır. Ey ahali, Sodom ve Gomora yakında büyük bir felaket geçirecek, haberiniz ola! Bizden söylemesi, siz yine “bişiiy olmaz abiii!”ye devam edin! ‘Türkiye küçük düşürülüyor’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol, İngiltere Başbakanı Tony Blair’in Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a gönderdiği mektupta Danıştay’ı şikâyet etme cüreti gösterdiğini, çokuluslu şirketlere vergi ayrıcalığı istediğini belirterek ‘‘Bu ahlaksız teklif değil de nedir?’’ dedi. Anadol, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, Blair’in mektubunu açıkladı. Mektupta içki ithal eden yabancı çokuluslu firmalara uygulanan vergi cezalarının kaldırılmasının istendiğini kaydeden Anadol, ‘‘Bir yabancı ülke başbakanı, Türkiye Cumhuriyeti başbakanına bir yüksek yargı organını şikâyet etme cüretini gösterebilmektedir. Bu mektup ayrıca Türkiye’nin çokuluslu şirketlerin vergi konusunda ayrıcalıklar ta ? Kemal Anadol, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, Blair’in içki ithal eden yabancı çokuluslu firmalara uygulanan vergi cezalarının kaldırılmasını isteyen mektubunu açıkladı. Anadol, ‘‘Bir yabancı ülke başbakanı, Türkiye Cumhuriyeti başbakanına bir yüksek yargı organını şikâyet etme cüretini gösterebilmektedir. Bu mektup ayrıca Türkiye’nin çokuluslu şirketlerin vergi konusunda ayrıcalıklar talep edebildiği bir müstemleke konumuna nasıl taşındığının ibret vesikasıdır’’ dedi. lep edebildiği bir müstemleke konumuna nasıl taşındığının ibret vesikasıdır’’ dedi. Anadol, Blair’in mektubunda, aralarında Diageo’nun da bulunduğu üç firmanın sorunlarını dile getirdiğini kaydederek gümrük başmüfettişlerinin Türkiye’de kurulu firmalara free shoplardan 3 kat daha ucuz fiyata içki satıldığını tespit ettiklerini bildirdi. Bu durumun, Türkiye’nin 90 milyon YTL vergi kaybına yol açtığını savunan Anadol, Gümrük Kanunu çerçevesinde ilgili firmalara ceza uygulanmasının talep edildiğini anlattı. Blair’in mektubundan, yargıya intikal eden sürecin firmaların aleyhine işlediğinin anlaşıldığını kaydeden Anadol, mektubun bazı bölümlerini okudu. Anadol, mektupta Danıştay’da bulunan ve şirketler aleyhine sonuçlanabilecek davaların geriye yönelik yüksek miktarda vergi borcu doğuracağı, bunun sonucunda ise şirketlerin Türkiye’deki çalışmalarına son vermek zorunda kalacakları, böyle bir durumun ise hem İngiltere’den hem de AB’den Türkiye’ye gelip yatırım yapmak isteyecek şirketler için kötü bir görüntü sergileyeceği yönünde ifadeler yer aldığını söyledi. Mektupta kendileriyle paralel düşünen Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’in övüldüğünü, yüksek yargı organının yetersiz ve yanlış karar almakla suçlandığını anlatan Anadol, şu görüşleri dile getirdi: ‘‘Çocuk kandırır gibi ‘Vergiye ne kadar zam yaparsanız, bizim firmaları mızın da o kadar fiyat düşürerek vergi vermemesine göz yummazsanız hem İngiltere hem de AB ile ilişkileriniz bozulur’ tehdidi. Bu ahlaksız teklif değil de nedir? Nereden bakarsanız bakın, küçük düşürülmüş bir Türkiye imajı çıkıyor karşınıza.’’ Anadol, mektubun 20 gün sonra Dışişleri Bakanlığı tarafından görüş oluşturulmak üzere Gümrük Müsteşarlığı’na iletilmesinin ‘‘garip’’ olduğunu belirterek böylesine ‘‘garip talepler içeren’’ mektup için neden bir görüş oluşturmaya ihtiyaç bulunduğunu sordu. Blair’in mektubunu, Osmanlı’nın son dönemlerinde sadrazamlara düveli muazzamadan (büyük devletler) gelen mektuplara benzeten Anadol, ‘‘Kim ne derse desin. Önüne çıkarılan bütün engellere rağmen CHP iktidarı görülmüştür’’ dedi. İ HD İSTANBUL ŞUBESİ Ü RETİCİ İSYANI Çiçek’e ‘tecrit’ mektubu İstanbul Haber Servisi İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, Adalet Bakanı’nı ölüm oruçları ve tecrit konusunda duyarlı davranmaya davet etti. Galatasaray Postanesi önünde dün bir araya gelen insan hakları savunucuları adına basın açıklamasını okuyan İHD İstanbul Şube Başkanı Hürriyet Şener, Behiç Aşçı, Sevgi Saymaz ve Gülcan Görüroğlu’nun ölüm orucu eylemi nedeniyle ölüm sınırına yaklaştığını belirterek, Adalet Bakanı’nı sivil toplum kuruluşları ile diyolag kurmaya çağırdı. Basın açıklamasının ardından Adalet Bakanı Cemil Çiçek’e mektup gönderildi. Gönderilen mektupta özetle şöyle denildi: “Sayın Cemil Çiçek, TC Adalet Bakanı Ankara insan hakları savunucuları olarak tecridin neden olduğu insan hakları ihlalleri ile ilgili, sizlere sayısız mektuplar gönderdik, çağrılarda bulunduk. Ama maalesef, çağrılarımıza bugüne dek, olumlu bir yanıt alamadık. F tipi cezaevleri, gündeme girdiği andan bu yana, ülkemizde 122 insanımız yaşamını yitirdi; 600’ü aşkın kişi de ölüm oruçları ve cezaevlerine yönelik operasyonlarda hayatlarını tek başına sürdüremeyecek kadar ağır bir şekilde sakatlandı. Bu ısrarı protesto için bugün Uşak Kapalı Cezaevi’nde Sevgi Saymaz, Adana’daki evinde Gülcan Görüroğlu İstanbul’da ise avukat Behiç Aşçı ölüm orucundalar. Eylemleri ölüm sınırına yaklaşmış durumda. Yapılan talepler oldukça net: F tipi kapalı cezaevlerindeki, her türlü tecridin son bulması! Sizleri, bu toplumu toplum yapan, aydın, sanatçı, sivil toplum örgütleri ve insan hakları savunucuları ile diyalog kurmaya ve ölümleri durdurmak için daha fazla çaba göstermeye davet ediyoruz. Saygılarımızla.” Erdoğan protestoyla başladı ? Rahatsızlığının ardından Çivril’de halkın karşısına çıkan Erdoğan’a Halil Tak adlı üretici pankartla tepki gösterdi. Ayçiçeği tarlada kaldığı için borçlarını ödeyemediğini dile getiren Tak, ‘‘Başbakan’a 5 oy verdim. Bunun hesabını soracağım’’ dedi. SEDAT KURT Hakkındaki iddiaları yanıtlamak için basın toplantısı düzenleyen Tüzmen’e toplantıda ‘‘kaçakçılığa yardımla’’ suçlanan Gümrük Müsteşar Vekili Mehmet Şahin’in eşlik etmesi dikkat çekti. (Fotoğraf: AA) Tüzmen, ihbarcıya sığındı 1 milyon dolarlık rüşvet iddialarını yanıtlayan Tüzmen, kaçakçılığı ihbar eden Aziz Eren’i ‘meçhul kişi’ olarak değerlendirdi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kendisine 1 milyon dolar rüşvet verildiği iddialarını yanıtlayan Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, suçlamalara ‘‘çekingen’’ ve çelişkili açıklamalar getirdi. 1 milyon dolar verdiği savlanan şirketle ilişkisini ‘‘Özel sektörle tanışmamız ne ise o vardır’’ diyerek açıklamaya çalışan Tüzmen, kaçakçılığı ihbar eden Aziz Eren’i meçhul kişi olarak nitelendirdi. Tüzmen, dün düzenlediği basın toplantısıyla Cumhuriyet’in ortaya çıkardığı kaçakçılık ve rüşvet ağına ilişkin açıklamalar yaptı. Tüzmen’e toplantıda ‘‘kaçakçılığa yardımla’’ suçlanan Gümrük Müsteşar Vekili Mehmet Şahin’in eşlik etmesi dikkat çekti. Tüzmen, kaçakçılığa konu yakıtın TÜBİTAK ve ODTÜ PAL ’deki incelemeleri sonucunda white sprite olduğunun belirlendiğini söyledi. Ancak, Gümrük Başmüfettişi Mehmet Eryılmaz tarafından düzenlenen raporda, Tüzmen’in işaret ettiği raporlar da irdelenerek, parlama noktasındaki farklılığın eşyanın white sprite olmadığı anlamına geldiği değerlendirmesi yapılmıştı. ‘‘Gümrük Müsteşarlığı içinde bazı çevreler kelle koparma diye tabir ettikleri tavırlar içine girmişler ve bir sürü ihbar mektubu ortaya çıkmıştır’’ diyen Tüzmen, mektupta imzası bulunan Aziz Eren’in kimliğinin meçhul olduğunu kaydetti. Tüzmen, aynı kişinin daha önceki ihbarları üzerine yapılan soruşturmalar sonucu ortaya çıkarılan kaçakçılık olaylarına ise hiç değinmedi. Soruşturmalar üzerine Gümrük Müsteşar Vekili Şahin’in de aralarında bulunduğu gümrük bürokratları hakkında ‘‘kaçakçılığa yardım’’ suçlamasıyla rapor düzenlenmiş ve savcılığa gönderilmişti. nasıl oluyorsa müfettişlerce ‘‘kaçakçılığa yardım’’ olarak değerlendirildiğini söyledi. Tüzmen’in ‘‘olağan’’ görüşme olarak nitelendirdiği bu görüşmenin hemen ertesi günü (cumartesi) mesai günü olmamasına karşın şirketin ‘‘sorununu’’ çözen resmi yazının Gebze’ye gönderilmesine ise hiç değinmemesi dikkat çekti. Tüzmen, kardeşi aracılığıyla 1 milyon dolar rüşvet aldığı iddiaları anımsatılarak ‘‘Kardeşinizin Sahra Kimya ile yakınlığı, tanışıklığı, var mı’’ sorusu üzerine, ‘‘Allah’tan bir tane kardeşim var, fazla akrabam yok. Herhangi bir tanışıklık yok. Firmayla, özel sektörle ilgili tanışmamız ne ise o vardır’’ dedi. DENİZLİ Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, rahatsızlığının ardından ilk kez, Denizli’nin Çivril ilçesindeki programıyla görevine döndü. Erdoğan’ı pankartla protesto eden Halil Tak adlı bir üretici ise kısa süre gözaltına alındı. Erdoğan, Marmaris’teki tatilinin ardından geldiği ilçede partililere seslendi. Erdoğan, ekonomi ve dış politika alanında izlenen politikalarla ülkeye itibar ve haysiyet kazandırıldığını ileri sürürek muhalefeti eleştirdi. Erdoğan, ‘‘Milliyetçilikten bahsediyorlar. Ne milliyetçisi yahu, bunlardan olsa olsa saman milliyetçisi olur. Sen parana sıfırları koy, ondan sonra milliyetçiyim de’’ diye konuştu. Kısa süreli gözaltı Erdoğan’ın konuşması sırasında, elindeki pankartla hükümeti protesto eden Halil Tak adlı üretici, kısa süre gözaltına alındı. Çivril’in Çıtak beldesinde yaşadığı öğrenilen Tak, sıkıntılarını gazetecilere aktarırken, Erdoğan’ın korumalarının dikkatini çekti. Medya ordusunca kuşatılarak tepkisi sorulan Tak, bir süre sonra korumalar tarafından gözaltına alındı. Tak’ın ilginç pankartında ‘‘Mazot bitti cipte, boynumuz ipte, oyları sana verdik, emme çekirdek kaldı harmanda, umudumuz kaldı dermanda, umudumuz sizin fermanda başbakanım’’ yazıyordu. İki kooperatife olan borcunu da ayçiçeği ürünü tarlada kaldığı için ödeyemediğini dile getiren Tak, ‘‘Başbakan’a 5 oy verdim. Bunun hesabını soracağım. 10 bin ton çekirdek harmanda kaldı. Karadeniz’in fındığı varsa Çivril’in de çekirdeği var. Denizli Çivril Çıtak, adım Halil Tak’’ dedi. Öte yandan, CHP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Özyürek, Denizli’ye yeni atanan Hasan Canpolat’ın Çivril’de otobüsün üzerinden Başbakan Erdoğan tarafından halka tanıtıldığını anımsatarak ‘‘Bu durumda valinin tarafsızlığından bahsedilemeyeceğini ve istifa etmesi gerektiğini’’ söyledi. asirmen?cumhuriyet.com.tr Görevden alma çelişkisi Demirağ’ı 3 Ekim’de görevden aldıklarını anlatan Tüzmen, ‘‘Bu ihbar mektupları ise 10 Ekim. Aradaki bu şekildeki tesadüfleri sizin değerlendirmenize bırakıyorum’’ dedi. Oysa, Tüzmen’in 3 Ekim’de görevden aldığını savunduğu Demirağ’ın görevden alınma kararnamesi 21 Ekim tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı. Tüzmen, şirket yetkilileri ile müsteşar vekilinin görüşmesinin Sıra diğerlerinde Tüzmen, bir soru üzerine Demirağ’ın ardından ‘‘diğerlerinin’’ de görevden alınma kararnamelerinin onay mercilerine gönderildiğini söyledi. Tüzmen’in kastettiği bürokratların ‘‘kaçakçılığa yardımla’’ suçlanan bürokratlar mı, yoksa Şahin hakkındaki raporları düzenleyen gümrük müfettiş ve bürokratları mı olduğu netlik kazanmadı. SEMİH AĞABEY’E VEDA Yaşamı boyunca bilgili ve bilge kişiliğiyle hepimizin ağabeyi olan Vakfımız Yönetim Kurulu Üyesi SEMİH BALCIOĞLU’nu yitirdik. Işık saçan kişiliğiyle bulunduğu çevreyi güzelleştiren, her sözü ve davranışıyla insani olanı öne çıkaran, gösteren ve paylaşarak çoğaltan Semih Ağabey, hep insan sıcaklığıyla ve kahkahalarıyla anımsanacak. Vakfımızın kuruluşunda ve bugünlere gelmesinde büyük emeği olan yol arkadaşımızı çok arayacağız, çok özleyeceğiz. Acısını ailesi ve dostlarıyla paylaşıyor, anısı önünde saygıyla eğiliyoruz. NÂZIM HİKMET KÜLTÜR VE SANAT VAKFI Büyükadalılar imza topluyorlardı, bana da geldiler. “Kaymakam Mevlut Kurban görev süresi dolmadan başka bir yöreye tayin oldu. Sebebini de biliyoruz. Partizanlık” dediler. Ben de Büyükadalı olarak bu uygulamayı onaylamayan bildiriyi imzaladım. İki gün içinde tam 2400 imza toplandı. Kaymakam Mevlut Kurban’ın neden erkenden tayin edildiğini Büyükada’da kime sorsanız anlatır. Bir buçuk yıl önceydi, Kaymakam Kurban Büyükada’ya tayin edileli 6 ay bile olmamıştı. Adalar Kültür ve Sanat Festivali yapılıyordu. Aynı günlerde AKP ilçe yönetimi tarafından Kaymakam’a bazı AKP’li milletvekilleri ve Bakan Binali Yıldırım’ın da geleceği söylendi. Binali Yıldırım gelemedi, 6 AKP’li milletvekili festival sırasında Büyükada’ya geldiler. Bir yandan açılış yapılıyor, folklor ekipleri gösterilerini sürdürüyorlardı. Dolci Pastanesi Büyükada’nın merkezindedir. Kaymakam Mevlut Kurban, Belediye Başkanı Coşkun Özden ve AKP’li milletvekil AKP Adalıları Partizanlıkla Kaybetti… leri birlikte oturuyorlardı. Kalabalığı fazla resmi bulduğum için orada oturanlara selam verip hoş geldiniz demekle yetinmiştim. Bilmezdim ki, orada bir tartışma oluyormuş. Daha sonra olaya tanık olan adalılar anlattılar. AKP’li milletvekilleri Kaymakam Mevlut Kurban’dan lokantada brifing almak istiyorlar. Bir festival günü böyle bir brifingin böyle bir mekânda verilmesinin pek de hoş bir görüntü oluşturmayacağını bilen Kaymakam, bunu resmi mekânda vermesinin daha uygun olacağını ifade ediyor. Bakan olsa, o zaman bir devlet yetkilisi olduğu için mümkün bulunduğunu ancak yalnızca bir partinin milletvekillerine böyle bir bilgi verme görüntüsünün doğru olmayacağını, tarafsızlığına gölge düşüreceğini belirtiyor. Aralarında Nusret Bayraktar’ın da bulunduğu AKP’li milletvekilleri ise Kaymakam’ın bu tutumuna sinirlenerek “Biz diğer kaymakamlardan da, Vali’den de benzer şekilde bilgi aldık. Sana ne oluyor” diye çıkışıyorlar. Kaymakam bir bürokrat olarak dikkatli ve ölçülüdür, ancak AKP’liler değil. Ona ağır sözler söyleyip adaları terk ediyorlar. O sırada festival sürüyordu. ??? Aldığım bilgilere göre, AKP’liler Kaymakam’ı görevden aldırmak amacıyla hemen harekete geçiyorlar. 6 aylık bir kaymakamı başka bir yere göndermek idari açıdan mümkün olmadığı için beklemeleri gerektiği söyleniyor... Bu arada Adalar Kaymakamlığı’na yeni bir tayin yapılacağı İçişleri Bakanlığı kayıtlarına geçiriliyor. İki yıl dolar dolmaz, ilk kararnameyle Mevlut Kurban Antalya’ya vali yardımcısı olarak gönderildi. Partizanlığın egemen olduğu sistemlerde bürokratlık zordur. Hele de iktidara egemen olanlarla aynı tercihleri paylaşmıyorsanız işiniz daha da zordur. AKP’liler Mevlut Kurban’ı gönderdiler. Adalar, belki nüfus açısından çok büyük bir ilçe değil, ancak yaşayan insanların ilgileri nedeniyle önemli bir yerdir. Çok sayıda gazeteci, yazar, akademisyen, bilim insanı, işadamı yazlarını burada geçirirler. AKP’lilerin partizanlık yaparak bir kaymakamı görevden alması, adalarla sınırlı olmayacak sonuçlar doğurur. Böyle de oldu. Adalılar, bir kamu görevlisinin görevini yapmak dışında bir neden olmadan, “sürgün”e gönderilmesine tepki gösteriyorlar. Bu tepki, değişik görüşlerden insanların tepkisidir. Aralarında AKP’liler de bulunuyor. ??? Adalar Kaymakamı Mevlut Kurban, bir sürü projeyi yarım bırakarak göreve başlamak amacıyla Antalya’ya git ti. Bu arada bu uygulamayı durdurabilmek amacıyla idare mahkemesine başvuruda bulundu. Çünkü hiçbir gerekçe göstermeden ve mantıklı bir nedene dayanmadan görev yerini değiştirilmiş oldu. Sütçüler Kaymakamı’nı hatırlıyor musunuz? Hani Orhan Pamuk’un kitaplarını imha etmek amacıyla toplatma talimatı veren kaymakamı? Kendileri görevlerine devam ettiği gibi, Dicle gibi sorunlu bir bölgeye gönderildi. İçişleri Bakanı Aksu, acaba bu iki tayini hangi gerekçelere dayandırıyor merak ediyorum. Adalar Kaymakamı Mevlut Kurban’ı apar topar neden Antalya’ya gönderdi? Bu yolla nasıl bir sosyal fayda elde etmeyi umuyor? Sütçüler Kaymakamı Mustafa Altınpınar, Güneydoğu’nun en sorunlu yörelerinden Dicle ilçesine acaba neden atandı? Gerçekten merak ediyorum. Güvenlik sorunları böyle mi çözülüyor? CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle