25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 EKİM 2006 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLERİN DEVAMI TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul 15 Stockholm PB S Y S PB PB PB PB Y 15 15 15 16 20 20 23 19 15 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya Y Y Y Y Y Y Y Y PB 15 19 16 16 15 11 12 9 21 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y Y Y Y Y Y Y Y Y 20 19 17 17 16 15 10 14 10 Trabzon Ankara Erzurum Hakkari İzmir Antalya Ş.Urfa Adana Tüm yurt parçalı ve çok bulutlu, Doğu Akdeniz, İç Anadolu’nun güney ve doğusu, Batı Karadeniz’in doğusu, Orta ve Doğu Karadeniz ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri yağmur ve sağanak yağışlı geçecek. Yağışlar Doğu Akdeniz’in doğusu Doğu Anadolu’nun güneyi ile Güneydoğu Anadolu bölgelerinde etkili olacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Y Helsinki Y Stockholm Y Londra Y Amsterdam B Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih PB 9 14 11 14 15 15 18 20 22 Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih PB PB PB Y PB PB PB PB Y 20 20 26 23 24 22 23 23 23 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı Y Y PB PB PB B PB PB Y 7 27 13 26 20 20 17 27 21 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu Yağmurlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada ya Başbakanı (Şansölyesi) Gerhard Schröder’in kitabında, ABD Başkanı George Bush’tan ‘‘Tanrı adını o kadar çok andı ki, kararlarını dinin etkisi altında aldığından endişe duydum’’ diye söz etmesi neden oldu. AB üyeliğimizi hararetle destekleyen Schröder sık sık bir araya geldiği, hatta şansölyelikten ayrıldıktan sonra ziyaret ettiği laik Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın konuşmalarını ve icraatını dikkate alarak Başkan Bush’a duyduğu kaygıyı RTE için de duydu mu acaba? Büyük devlet ABD’nin başkanına duyduğu kaygıyı kitabında dile getiren Schröder, Türkiye’yi laik Cumhuriyet ilkelerinden uzaklaştırmaya, laikliğin içini boşaltmaya çalıştığı artık iç ve dış hemen her çevrenin bildiği bu iktidarın dinci tutum ve davranışlarını nedense vurgulamıyor, ıska geçiyor. İktidardan ayrıldıktan sonra kitabında büyük devlette gördüğünü yazmaktan çekinme... Küçük devletteki dinci sapkınlıklardan hiç söz etme! ??? AB Ankara temsilciliğinden başka bir göreve atanan Bay Kretschmer açıkladı. Avrupa Birliği de yabancı dost bildiğimiz devlet adamları da ülkemizdeki laikliği korumaya yönelik savaşımları Türkiye’nin iç sorunu diye niteliyorlar. Demokrasinin temeli sayılan laikliğe bu iktidar döneminde indirilen darbeleri görmezden geliyorlar. Yargıtay, nikâhsız birlikte yaşamayı ‘‘gayri ahlaki’’ sayıyor. AKP grubunda kimileri açığa çıkmasına karşın kim bilir kaç milletvekili ikinci bir kadınla nikâhsız yaşıyor? AKP liderliği bu olguya, bu rezalete karşı çıkmıyor. Başbakanları bir zaman önce maddi olanağı olanın ikinci bir kadını tutmasını din açısından meşru saymamış mıydı? Başkan Bush İslamiyeti övüyor, başlıklarda. Avusturya Cumhurbaşkanı Hanz Fischer Ramazan Bayramı dolayısıyla ülkesindeki Müslümanlara resepsiyon vermiş; konuklarının çoğunluğu türbanlı. Birçok devlet ve hükümet başkanının Müslümanlarla Avusturyalılar arasındaki ‘‘güzel diyaloğu’’ sorduklarını övünerek söyleyen Cumhurbaşkanı, Türkiye’de türbanın altındaki siyasal hangi amaçların gizlendiğini veya uygulamaya konulmak istendiğini, tarikat olgularını, cami cinayetlerini, cemaatlerdeki parasal olayları, Fatih ve Çarşamba’da kol gezen gericiliğin boyutlarını biliyor mu, hayır bilmiyor. Bilmeye de gerek görmüyor. Avusturya Cumhurbaşkanı Türkiye’deki Müslümanlık anlayışındaki gelişmeleri öğrenmek istiyorsa daha pek çok örnekleri arasından Cüppeli Ahmet Hoca’yı, Bursa’nın Mudanya ilçesi müftüsünü davet etsin Viyana’ya. Birinden din satarak cemaat parasıyla bir buçuk milyon dolarlık havuzlu bir villanın nasıl alınacağını, diğerinden ‘‘anne, eş ve kız çocuğunuzdan başka bayanlarla tokalaşıp öpüşmenin caiz olmadığını... bunu yapanların nikâhlarının düşeceğini...’’ öğrenebilir. Türkiye’deki her emre amade bir iktidarı kullanmak Batı’nın siyasal hesaplarına uygun düşebilir. Ne ki, Türkiye’yi Batı’dan kopartmak pahasına... Çizgiye adanmış bir yaşam ? Baştarafı 1. Sayfada GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Akbaba, Karikatür, Taş, Akşam, Vatan, Dünya, Tercüman, Hürriyet ve Yeni Yüzyıl bunların başlıcaları. Meslek hayatı boyunca 100’den fazla ödül kazandı. Gümüş Güvercin (Skopje), Altın Madalya (Pescara), Altın Palmiye ve Gümüş Hurma (Bordighera), Türkiye İş Bankası Büyük Ödülü, Abdi İpekçi Barış ve Kardeşlik Ödülü, TÜYAP Onur Çizeri, Karikatür Vakfı Onur Ödülü bunlardan birkaçıdır. Balcıoğlu, Gabrovo Mizah Evi’nin yaptığı oylama sonucu dünyanın 106 çizerinden biri olarak kabul edildi. İtalya’da Tolentino, Bulgaristan’da Gabrovo, İsviçre’de Basel, Polonya’da Varşova karikatür merkezlerinde karikatürleri vardır. Ayrıca Almanya’da WillhelmBush Karikatür Müzesi’nde yapıtları sergilenmiştir. Türkiye’de üç boyutlu karikatürü gerçekleştiren ilk sanatçıdır. Seramikle yaptığı karikatürler üç yıl arka arkaya İstanbul ve Ankara’da sergilendi (19646566). Bugüne kadar, 7’si yurtdışında olmak üzere (Skopje 1972, Paris 1975, New Castle 1978, Frankfurt 1981, Melbourne, Sydney ve Canberra 1994) 71 kişisel sergi açtı. 28 karikatür kitabı yayımlanan Balcıoğlu’nun “Güle Güle İstanbul” adlı eseri, İtalya’nın Pescara kentinde yapılan karikatür kitapları yarışmasında birincilik ödülü kazandı. 1969 yılında iki arkadaşıyla Karikatürcüler Derneği’ni kurdu ve yedi dönem derneğin başkanlığını yaptı. 1996 yılında derneğin onursal başkanı oldu. 19731979 yılları arasında Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın genel başkanlığında bulundu. 1998 yılında Kültür Bakanlığı’nca verilen Devlet Sanatçısı uvanını aldı. ‘Çizgiyle 2002 Günlüğü’, ‘Kırmızı/Red’, ‘Mavi’, ‘Önce Çizdim, Sonra Yazdım’,‘Cumhuriyet’in 75 Yılında Türk Karikatürü’, ‘Güle Güle İstanbul’, ‘Karikaturgut’, ‘Memleketimden Karikatürcü Manzaraları’, ‘Kapadokya’, ‘Galeri Çiller’ ve ‘Palyaçolar’ usta çizerin yapıtları arasında yer alıyor. DOSTLARI: KAHKAHALARINI ÖZLEYECEĞİZ TURHAN SELÇUK (karikatürist) Yarım yüzyılı geçen bir dostluğumuz vardı. Aynı dergilerde uzun yıllar birlikte çalıştık. Birlikte dergiler çıkardık. Birlikte Karikatürcüler Derneği’ni kurduk. Kendisini mizah dünyasına, çizgiye adamış değerli meslektaşımı yitirmenin büyük üzüntüsünü yaşıyorum. TAN ORAL (karikatürist) Kavranması zor, yokluğunu anlamak da... Semih Balcıoğlu çizgi dünyamızın demirbaş varlıklarındandı. O vardı, hiç eksilmeyen, hiç ara vermeyen çizgisiyle vardı, bu güven vericiydi ve bu bilinirdi. Kulaklarda çınlayan kahkahalarında eriyen o hiç eksilmeyen mizah duygusu ise yılların taa ötelerinden süzülüp gelen çizgilerinde kaynağını buluyordu. Şimdi onu, onun çizgilerini, yaşamı ve bizlerin ciddilikler altında kaldığımız ağır sorunlarımızı onun ele alış ve yorumlayış biçimini ve elbette kendine özgü mizahını yeniden düşünmek zorundayız. FERİT ÖNGÖREN (karikatürist) Karikatürcüler Derneği’ni Turhan Selçuk, ben ve Semih Balcıoğlu birlikte kurmuştuk. Sadece karikatür çizdi. Cemal Nadir çizgisini ömrü boyunca sürdürdü. Hayatını gazete karikatürcüsü olarak devam ettirdi ve hayatına yine gazetede yayımlanan karikatürüyle veda etti. Olmadık bir zamanda kaybettik... PİYALE MADRA (karikatürist) Çok üzüldüm. Semih Bey, Türk karikatürünün en önemli isimlerinden biriydi. Bizim kuşak onun karikatürleriyle büyüdü, onu örnek aldı. Hepimize başsağlığı diliyorum. Karikatürcüler Derneği Genel Sekreteri METİN PEKER Türk karikatür sanatının en değerli çizgi ustalarından birini kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşıyorum. Karikatür sanatına yaptığı katkıları unutulmaz. Karikatürcüler Derneği’ni 1 Turhan Selçuk ve Ferit Öngören ile birlikte kurduğu için de Semih Ağabey’e çok şeyler borçluyuz. SEMİH POROY (karikatürist) Büyük bir ustayı yitirdik. Karikatürümüzün her büyük ustasının kaybıyla bir yanımız ölüyor. Çalışkanlığı, disiplini, inanılmaz bileği ve bir yaşam ustası olmasıyla hiç unutulmayacak. Semih Ağabey’in kahkahalarının patlamadığı bir dünya, mizahından yitirecektir. ‘Güle Güle İstanbul’ kitabı ile kentine de borcunu ödemişti. Güle Güle Semih Ağabey... KÂMİL MASARACI (karikatürist) Türkiye ve dünya, karikatürcüsünü kaybetti. Ondan çok şey öğrendik, öğreniyorduk, öğrenecektik... Daha gerçekleştireceği o kadar projesi vardı ki... İleriye bakardı... Onu hiç kırmızı ışıkta görmedim... Hep yeşilde geçerken gördüm. Seni çok özleyeceğim Semih Abi, çok... METİN ÜSTÜNDAĞ Semih Bey, daha çok da Semih Ağbi öncü ve çok yönlü bir karikatüristti. Çarşaf dergisinde birlikte çalışma fırsatımız oldu. Çok disiplinli ve işine çok saygılıydı. Semih Ağbi’yle muhabbet kahkahalarla, hatta gülme krizleriyle süren bambaşka bir şey olurdu. Mutlaka yeni öğrendiği bir fıkra espri dağarcığında yer alırdı. Ve onu, tadını çıkara çıkara anlatırdı. O, karikatürümüzün Matisse’iydi. ‘Güle Güle İstanbul’ kitabı diğer kitapları gibi muhteşemdir. Ayrıca çizerlikle kalmadı, yazarlığı da denedi. MUSA KART (karikatürist) Üzüntüm çok büyük. Demokrası ve özgürlük mücadelesinde öncülük yapmış 50 kuşağının en önemli temsilcilerinden biriydi. Benim için çok iyi bir ağabey, çok iyi bir yol göstericiydi. Kahkahalarını şimdiden çok özledim. SUNAR AYTUNA (SinemaTV yönetmeni) Karikatür ‘gerçekten’ yaşama biçimiydi. Soluk alırdı, karikatür çizerdi, Emel’i severdi. Bizlere dostluk, babalık yapardı. Birçok insana çizmeyi, düşünmeyi öğretti; bana ve eşime karikatürü okumayı ve insan sevmeyi... Gerçek bir İstanbul beyefendisiydi. Terör önlemleri Terörle Mücadele Yüksek Kurulu, dün Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül’ün başkanlığında toplandı. Toplantıda terör örgütünün yurtiçi ve yurtdışındaki faaliyetlerinin sona erdirilmesine, finans kaynaklarının kesilmesi amacıyla kaçakçılıkla mücadele edilmesine ve sınır güvenliğinin artırılmasına yönelik önlemlerin değerlendirildiği bildirildi. Toplantıda, Terörle Mücadele Özel Temsilcisi Edip Başer’in, ABD’li muhatabıyla yaptığı görüşmelere ilişkin bilgi sunduğu belirtildi. (Fotoğraf: AA) DETİS’ten yasa tepkisi Dursun Uyar’ın AKP Yozgat Milletvekili İlyas Arslan’ın cenaze namazına AKP’li bakanlarla birlikte katılmasıyla bir başka boyut kazandı. Özet şu: Buyrun cenaze namazına! Cenaze, hukuk devletinin cenazesidir! Cenaze, Türkiye’nin uluslararası itibarının cenazesidir! Cenaze, temiz siyasetin cenazesidir! Bütün cenazeleri sıralasak musalla taşında yer kalmaz! Yimpaş olayı, özellikle yurtdışında halkın din duygularını ve Türkiye’den gelenlere güvenini kullanarak toplanan ve ortadan kaybolan yaklaşık 5 milyar Avro’luk soygunun tüm özelliklerini içeren bir özeti. Cenaze törenine katılan Uyar, Interpol tarafından aranıyor. Almanya’nın başvurusu üzerine Interpol, Uyar hakkında 8 Şubat 2005 tarihinde tutuklama kararı çıkardı. Yani, Almanya’ya giderse tutuklanacak. Türkiye’de kalırsa, dokunulmazlık zırhında yaşayacak! ??? AKP iktidarı döneminde yeşil sermaye soygununun boyutları saklanamayacak düzeye gelince Meclis’te bir komisyon kuruldu. Komisyon üyeleri yurtiçi, yurtdışı bir dizi çalışma yaptı. Ortaya ‘‘İslamcı holding’’ diye tanımlanan toplam 78 kurumun nasıl para topladığını gün ışığına çıkaran kapsamlı bir rapor çıktı. Raporun gereği yapıldı mı? Hayır! Kimin yapması gerekiyor? AKP... Rapora göre bu soygunu yapanlar hangi partiye yakın? AKP’ye... Başka soruya gerek var mı? AKP’liler bu soygunun hesabını sormak yerine neredeyse hesabını tutuyor, desek yeridir! Cumhuriyet, konuya ilişkin gelişmeleri en ince ayrıntılarına kadar işliyor. Son olarak Alman Die Welt gazetesi, Yimpaş paralarının Avustralya üzerinden Türkiye’deki Nakşilere gittiğini yazdı. Die Welt gazetesinin belgeleriyle ispatladığı aktarım 20 milyon doları geçiyor. ??? Yimpaş olayı, AKP tipi siyasetin para kaynaklarının ne olduğunu da gösteriyor. Girişte vurguladığımız, tarikatsiyasetticaret üçgeni giderek güçlendi ve devletin içine sızmaktan öte, neredeyse devleti kendine ‘memur’ etti! Bu yapı, iktidarını değişmez kılmak için yılda ortalama 15 milyar dolara hükmediyor. Bunun 5 milyar doları, fakir kişilere gıda yardımı yapıp kendisine muhtaç ve oy vermeye mecbur hale getirmek için kullanılıyor. 5 milyar doları, okul çağındaki çocukları yurtlarda, özel evlerde barındırıp daha dünyaya gözlerini açmadan beyinlerini kapatmak için kullanılıyor. 5 milyar doları da medya ve halkla ilişkiler yelpazesinde kullanılıyor. Yimpaş bu genel yapıdan küçük bir kesit! Böyle bir yapıda demokrasi gelişir mi? Böyle bir yapıda seçimler halkın iradesini yansıtır, denebilir mi? İşimiz çok zor... Yılgınlığa düşmeden, bu halkanın kırılması için çabalamak, halkı uyandırmak gerekiyor. Mevcut görünüm tatsız: Cenaze namazında yan yana gelmişler saf saf... Halkımız olup bitenleri izler saf saf... ankcum?cumhuriyet.com.tr Sanat kurumları çökertiliyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Devlet Tiyatroları Sanatçıları Derneği (DETİS) Başkanı Mehmet Ege, Devlet Tiyatroları’na yeni bir yasa yapılması için çalışmaların başlatıldığına, ancak bu yasanın yasal olmadığı halde hâlâ genel müdürlük makamında oturan Mine Acar’ın vekâletine asalet kazandırmaktan başka bir amaç taşımadığına dikkat çekti. Yasayla sanat kurumlarının özerk yapılarının ellerinden alınacağını vurgulayan Ege, ‘‘Kültür ve Turizm Bakanlığı, Devlet Tiyatroları, Devlet Opera ve Balesi ile Senfoni orkestralarını bir merkezde toplayarak kurumları içten çökertmeyi hedefliyor’’ dedi. DETİS Genel Başkanı Mehmet Ege, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’nün ortak bir karar ile 30 yıllık Devlet Tiyatrosu’na yeni bir yasa yapmaya karar vermelerinin altında, sanat kurumlarının özerk yapısını bozarak onları kendi içinde yıpratma çalışması olduğuna işaret etti. Ege, ‘‘Yasal olarak genel müdürlük makamında oturması Cumhurbaşkanı tarafından uygun görülmeyen bir kişinin tutup yasa yapmaya kalkması, acaba ne derece doğrudur? Yasa, tiyatroların sorunlarına çözüm aramak için değil, Devlet Tiyatrosu genel müdürünün atanmasına ilişkin olan 4. maddeyi değiştirmeyi amaçlıyor’’ dedi. Yasada yer alan ‘‘Tiyatroyu tiyatrocu yönetir’’ ibaresinin yok sayıldığını vurgulayan Ege, bugün yapılmak istenenin, çağdaş Cumhuriyetin öncesi olan bu kurumları yok etmek olduğunu vurguladı. Ege şöyle konuştu: ‘‘Şu anda bakanlık görevini yürütmekte olan Atilla Koç, göreve yeni geldiği dönemlerde Devlet Tiyatroları’na yaptığı bir ziyareti sırasında ‘Ben buraya yasa yapmaya gelmedim’ demişti. Bu düşünceyi taşıyan bakan, bugün nedense yasal olmamasına karşın kendi atadığı genel müdürün yetkilerini yasallaştırabilmek adına yasa yapmama fikrinden vazgeçmiş görünüyor.’’ ‘‘Devletin ödenekli sanat kurumlarına göz dikildi’’ diyen Ege, ‘‘Bu hükümetin amacı, ulusallaşmış bir toplum değil cemaatleşmiş bir toplumdur’’ görüşünü dile getirdi. Gazozda alkol tartışması Piyasalara dinsel baskı ESRA YAZDIÇ Deprem için ‘fay tartışmaları’na ara verip çürümüş imar düzenini sorgulamak gerekiyor Acilen şehircilik yasası çıkarılmalı OKTAY EKİNCİ Gemlik’teki 5.2’lik sarsıntıyla birlikte artık “çekişmeye” dönüşen sonsuz “fay tartışmaları” yeniden ekranları kapladı. Asıl sorgulanması gereken “yasasız kentleşme” yine dikkatlerden kaçıyor... Oysa fay nerede kırılırsa kırılsın, kentleşmedeki “çürümüş imar düzeni” giderilemediği sürece “depremlerin felakete dönüşmesi” de önlenemeyecek. Sağlıklı kentleşme için o “kaçınılmaz” olan “imar ve şehircilik yasası” 3 yıldır Meclis gündemine bile getirilmedi. Aslında bu “temel” yasaya göre düzenlenmesi gereken, ancak “şehircilik disiplini” yine ertelenerek hazırlandığı için “plansızlığın yeni imar aflarıyla sürmesi”nden başka işe yaramayacak olan “kentsel dönüşüm yasası” ise Meclis gündemine alındı bile... Peki kamuoyu ve hükümet, depremlere asıl önlem olarak plansız ve sağlıksız kentleşmeyi durduracak genel bir yasanın acilliği konusunda neden böylesine umarsız?.. Yanıtı, bunun ya sa yerine durmadan gündeme getirilen “imar rantı dönüşümleri”nin çekiciliğinde yatıyor. Ekonomisi ve siyaseti “emlak ve inşaat kazançları”na bağlanmış bir ülkede, toplum da aynı kazançlara düşkün olunca, depreme ve talana karşı “yapılaşma disiplini”ne kimse yanaşmıyor... Dahası, her konuda kendi hukukunu dayatan AB bile Avrupa kentlerindeki imar düzenini Türkiye için öngörmüyor. Demek ki bu “talan demokrasisi”nden Avrupalı rantçılar da nemalanmaya hazırlanıyor... “YOK EDİLEN” TASARI: Oysa, ülkedeki kentleşmeyi planlamanın, mimarlığın ve mühendisliğin gereklerine göre yönlendirmeye aday bir imar ve şehircilik yasası için ciddi bir tasarı hazırlanmıştı. Hatta, meslek odalarının da katıldıkları toplantılarda “ana ilkeleriyle beğenilen” bir metin, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın resmi web sitesinde 2005 yılının Mayıs ayına kadar tartışmaya da açılmıştı. Kentsel dönüşümü de aynı yasa içinde şehircilik ilkelerine bağ ladığı için destek bile verilen bu tasarı, hiçbir açıklama yapılmayarak 2005’te “ortadan kaldırıldı”. Bunun yerine hazırlandığı açıklanan “planlama ve imar yasa tasarısı” ise öncekinin hemen tüm kazanımlarını yok ediyor, keyfi imar düzenini gidermeyen hükümler içeriyor... “SAKINCALI” GÖRÜLEN HÜKÜMLER: Oysa, dayanıklı yapılaşmayla birlikte çevreye saygılı ve düzenli bir kentleşme için Türkiye’nin “acil” gereksinmesi olan imar ve şehircilik yasasında, belli ki “sakıncalı” sayılan şu ilkeler esas alınmıştı: ? Bugün çok sayıda kuruma dağıtılan imar yetkilerini, her biri sadece kendi çıkarlarına kullanıyor. Tasarı, bu “planlı karmaşa”yı giderecek bir “imar disiplini”ni amaçlıyordu... ? Ülke kalkınma planlaması yapılmadığı için, bölgesel ve kentsel ölçekte yerel ve ulusal dengeler kurulamıyor. Tasarı, komşu kentlerin bile ortak gereksinmelerini planlayamadıkları durumu giderebilecek bir “imar eşgüdümü”nü hedeflemişti... ? Kaçak yapılaşma ile keyfi imar kararları önlenemiyor. Şehirciliğin, dar çıkarları gözeten siyasete bağlandığı bu duruma da son vermek için, “bilimsel ve toplum yararını gözeten bir denetim” öngörülmüştü. İşte bunlarla birlikte, inşaatlarda “yapı denetim şirketleri”nin yetkilendirildiği sistemin yeni yolsuzluklar yaratarak çöktüğünü de artık kabul etmek gerekiyor. Sözün kısası, Gemlik depremini de kentleşme ve yapılaşmada depreme dayanıksız uygulamalara önlem getirmeyen, bilim dışı bir yasal düzen içinde yaşadık. Büyük Marmara sarsıntısından bu yana geçen 7 yılı aşkın zamanda, depremleri felakete dönüştüren yasalarda hâlâ bir değişiklik yapılmamış olması da egemen siyasetin hukuk dışı rantlara olan “kara sevdası”nı kanıtlamıyor mu? Bakalım, hükümet bir yana, medya ve kamuoyu da fay tartışmalarıyla oyalanmak yerine, asıl bu temel konuları ne zaman gündemine alabilecek?.. ANKARA Tüketiciler Birliği’nin ‘‘gazozların içindekiler bölümüne etil alkolün yazılmadığını ve böylelikle tüketicilerin yanıltıldığını’’ açıklamasıyla harekete geçen tüketici dernekleri, ‘‘Piyasanın dinsel baskı altına alınmaya çalışıldığına’’ dikkat çekiyorlar. Tüketiciyi Koruma Derneği Genel Başkanı Ali Er, eski adı ‘‘Müstakil Tüketiciler Birliği’’ olan bugünkü Tüketiciler Birliği’nin ‘‘helal gıda sertifikası uygulamasını’’ anımsatarak, yapılan çalışmaların ramazana özel olduğunu söyledi. Gazlı içeceklerin içerisinde alkol olduğuna ilişkin tartışmalar yaşanırken tüketici hakları temsilcileri bu ürünlerin sektör üzerinde dini baskı yarattığına işaret ediyor. Tüketiciyi Koruma Derneği Genel Başkanı Ali Er, araştırmayı yaptıran birliğin daha önce ‘‘Müstakil Tüketiciler Birliği’’ olduğunu anımsatarak ‘‘Bu kuruluş şimdi Tüketiciler Birliği adı ile var olmaya çalışıyor’’ dedi. Er, tartışmalara yol açan araştırmalar hakkında şöyle konuştu: ‘‘Bugün alkol dediğimiz madde tükettiğimiz gıdaların yüzde 90’ında var. Eğer içeriğinde alkol bulundu diye bu ürünleri kullanmayalım dersek, bırakın Türkiye’yi dünyadaki hiç kimse hiçbir şey yememeli. Şimdi dillerine dolayıp ellerine bayrak yaptılar, 10 gazozda alkol var, diye. Bu ürünlerin satışlarına bakalım. İftar için alışveriş yapanları görmüşsünüzdür. Herkesin elinde mutlaka bir şişe gazoz vardı. Alkol varmış, etiketlerde belirtilmemiş. Biz işin insan sağlığına etkisine bakarız. Bu yaklaşım piyasaya dini baskı yapmaktan başka bir anlam taşımaz.’’ CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle