23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 OCAK 2006 PAZARTESİ 4 Baykal, Atina yolcusu ? ANKARA (AA) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, 3031 Ocak’ta yapılacak Sosyalist Enternasyonal toplantısına katılmak üzere bugün Atina’ya gidecek. CHP Genel Merkezi’nden yapılan açıklamaya göre, Sosyalist Enternasyonal Başkan Yardımcısı Baykal, Sosyalist Enternasyonal yöneticileri ve üye partilerin liderleriyle ikili görüşmeler yapacak. Toplantıda, Sosyalist Enternasyonal’in yeni başkanı da seçilecek. HABERLER DİSK Başkanı Çelebi, solun iç kavgalar nedeniyle iktidar olamadığını söyledi 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK ‘Amacımız bütünleşme’ CAN HACIOĞLU Çığ Altında Kalan İnsanlık... Bitlis’in Şeytan Deresi’nde bir otobüsün üstüne çığ düştü ve otobüs sürüklenerek büyük bir kazaya uğradı. Birçok araba durmuştu, kaza yerinde bekliyorlardı. Yaralılara yardım edecek durumdaydılar. Dondurucu soğukta yaralıları arabalarına alarak donmaktan kurtarabilirlerdi. Hiç kimse yardım etmedi. Sonradan kazaya uğrayan otobüsteki sekiz kişinin donarak öldüğü açıklandı. Bu sekiz kişi yaralı değildi, sadece otobüste kalarak soğuktan dondular ve öldüler. Duyarlı yazar arkadaşım Ali Sirmen, geçen cuma günkü yazısında bu olayı yazdı, değişimin neresinde olduğumuzu sordu. Ben konuya yeniden değinme gereği duydum, çünkü üzerinde pek çok açıdan durulması gereken bir olaydır bu. Sosyal psikoloji ‘‘özgecilik’’ konusu üzerinde çok araştırma yapılan bir alandır. ‘‘Bir ödül beklentisi olmaksızın başkasına yapılan yardım’’ demek olan özgecilik, elbette ki insanın ‘‘kişisel çıkar’’ güdüsüne aykırı bir davranıştır. ‘‘İyilik yap, denize at, balık bilmezse Halik bilir’’ diyen atasözünde gene bir ödül vardır, kişinin bilmediğini Tanrı bilecektir. Ama genel olarak Doğu kültürlerinde din ve gelenek kaynaklı ‘‘hayır işleme’’, ‘‘başkasına iyilik yapma’’ davranışı, sosyal bir değerdir. Bu davranışı ‘‘Sana mı kaldı?’ diye eleştiren, ‘‘Sen kendi paçanı kurtar’’ diyen anlayış, bireyci kapitalist toplum kültürüdür. 1980’den sonra bu kültürün öncülüğünü yapan da gariptir ki bir yanı tarikatçı bir yanı liberal şirketçi olan Özal ve onun anlayışıdır. Şimdi bu ‘‘güç durumda olandan sana ne? Buna belediye baksın, devlet ilgilensin, sana mı kaldı?’ anlayışı yaygınlaşmış, gözünün önünde yaralanan, inleyen, yardım isteyen insanlara sırt çeviren, seslerini duymazdan gelen, arabalarının yanına kadar gelenlere camlarını kapatan insanlar topluluğu oluşmuştur. Yıllar yılı tartışılan ‘‘yetkin birey, örgütlü toplum’’ hedefleri, ilköğretim, ortaöğretim, yükseköğrenimin sayılıp dökülen amaçları, işte bir çığ olayının önünde yıkılıp gitmiştir. Bu olay bu denli mi önemlidir? Evet, bu olay bu denli önemlidir. Bir toplumda kurumlar ne için vardır? Devlet, hükümet, parlamento, siyasal partiler, meslek kuruluşları, birlikler, odalar, sendikalar, dernekler, okullar, hastaneler ne için vardır? İnsanı yaşatmak, yetiştirmek, toplumun bir üyesi yapmak, var etmek için vardır. Eğer sonuçta böyle insanlar yaratmışsa bir toplumun insanla ilgili bütün kurumları ‘‘insanı insan yapma’’ amacında işe yaramıyor demektir. İnsanların yardım etme isteklerini durduran koşullar da vardır. Örneğin, aşırı derecede sarhoş birinin düşmesi durumunda insanlar, bir yaşlı insanın düşmesindeki yardım etme isteğini duymazlar. Örneğin, bir hırsızın ikinci kat penceresinden düşerek bacağını kırması olayında, insanlar içlerinden hırsızı yargılayarak duralarlar. Yanlış yapan birisine yardım ederken yanlışa ortak sayılmak olasılığı, yardım edebilecek kişiyi engeller. Birisine yardım ederken tehlikeye atılma gereği, birçok kişiyi durdurabilir. Yardım ederken kayba uğrama olasılığı, bir borca kefil olmada kişiyi düşündürebilir. Ama, ‘‘Arabam kirlenmesin’’ diye bir trafik kazasında yardımdan kaçınmak, sık görülen davranışlardandır. ‘‘Şimdi zamanım gidecek, işimden gücümden olacağım’’ diye bir olaya yardım edebilecekken oralı olmamak, açık bir sorumsuzluktur. Tanıklığı bir olayın aydınlanmasında yararlı olacak kişilerin tanıklıktan kaçınmaları da benzer bir sorumluluktan kaçınmadır. İşte, toplum böyle toplum olmaktan çıkıp topluluk olmaktadır. Sosyal güven aşınması, giderek yok olması budur. Bir kar yağışında kimsenin evinin önünü süpürmeyi aklına bile getirmemesi, böyle bir durumdur. Kimse, hiç kimse için, giderek kendisi için de bir şey yapmayacaktır. Toplumsal çığ düşmesi de budur, toplumsal afet de budur. Sorumlusunun kendimiz olduğu bir toplumsal felaket... email: erdalatak?superonline.com erdalatak?gmail.com website:www.erdalatabek.com Coşkun, Sezer’i hedef aldı ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MÜSİAD Ankara Şubesi’nin 16’ncı Genel Kurulu’nda konuşan Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun, hükümetin icraatlarına bazı güç odaklarının engel olduğunu söyledi. Coşkun, adres olarak ise Cumhurbaşkanı Sezer’i gösterdi. Coşkun, MÜSİAD Başkanı’nın, Sezer’i ziyaret ederek 2B yasasına ilişkin vetoyu gözden geçirmesini istediğini belirterek ‘‘Bazı dengeler, hükümetin her şeyi arzu ettiği şekilde yapmasına engel oluyor’’ dedi. Süleyman Çelebi. ESKİŞEHİR Solda yenilenme, bütünleşme ve kitleselleşmeyi hedefleyen 10 Aralık Platformu’nun Eskişehir toplantısı dün sona ererken, DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, ‘‘Birbirimiz ile kavgalarımız nedeniyle bugün sol iktidarda değil. Bu hareketin önderi yok. Mayıs ayı sonunda Ankara’da yapılacak toplantıda yurdun çeşitli yerlerinden gelenler, ne yapılması gerektiğine karar verecekler’’ dedi. Eskişehir’deki toplantıyı Cumhuriyet’e değerlendiren Çelebi, 2 bin katılımcı olmasının sol adına sevindirici bir durum olduğunu belirtti. Çelebi, ‘‘Karkış demeden insanlar koşarak top ? 10 Aralık Platformu’nun hiçbir sol parti veya lideri hedef almadığını belirten Süleyman Çelebi, “Solcular, solda yenilenme, bütünleşme ve kitleselleşme istiyor” dedi. lantıya katıldı. Ortada bir şey yokken, platformun çağrısı üzerine solcular bir araya geldi. Çalışmaları ve panelistleri dikkatlice dinledi. Türk insanı iyi bir gelecek ve daha iyi yaşamak için çareler arıyor. Solcular, solda yenilenme, bütünleşme ve kitleselleşme istiyor’’ diye konuştu. örgütleri, sendikalar ile yola çıktık. Hiçbir sol partiyi ve liderini hedef alan çalışmalar içinde olmadık ve olmayacağız. Nasıl bütünleşeceğiz, kitleselleşeceğiz bunu düşünüyoruz. 10 Aralık Platformu’nun resmi görüşleri toplantılarda açıklananlardır. Tek tek konuşmalar, herkesin kendisini bağlar.’’ 10 Aralık Platformu’nun önderinin bulunmadığını vurgulayan Çelebi, solcuların birbirleriyle olan kavgaları nedeniyle bugün iktidarda olamadıklarını yineledi. Bu platformun diğer hareketler gibi ‘‘tepeden inmeci’’ olmadığını ifade eden Çelebi, ‘‘Çünkü, tepeden inmeci hareketlerin solda başarılı oldukları görülmemiştir. Bunun için bu çalışmaları başlattık. Çalışmalar kesinlikle kolektif çalışmanın ürünüdür. Bu hareketin önderi yoktur. Bizler de harekette bulunan bir bireyiz’’ dedi. ‘DİSK, kolaylaştırıcı’ Süleyman Çelebi, platform için DİSK’in rolünü ise şöyle açıkladı:‘‘DİSK’in sadece kolaylaştırıcı rolü vardır. Mayıs ayı sonunda Ankara’da yapılacak toplantıda yurdun çeşitli yerlerinden gelenler, ne yapılması gerektiğine karar verecekler.’’ ‘Önder yok’ Bu toplantıyla Eskişehir’den Anadolu’ya yönelik bir başlangıç yaptıklarını anlatan Çelebi, şunları söyledi: ‘‘Sivil toplum DİYANET İŞLERİ ‘Gücümüzü bilgiden alıyoruz’ İstanbul Haber Servisi Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, ‘‘Biz gücümüzü ve otoritemizi sarığımızdan, cübbemizden değil, vereceğimiz bilginin doğruluğundan ve gücünden alırız’’ dedi. Bardakoğlu, dün Almanya’ya hareketinden önce Atatürk Havalimanı’nda düzenlediği basın toplantısında, dinsel konularda toplumda tereddüt meydana geldiğinde, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın açıklama yapmasının gerekli olduğunu söyledi. Bardakoğlu, camilerin, gösteri yeri, magazin haberlerine konu mekânlar olmaktan çıkarılması gerektiğini vurguladı. Bardakoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı olarak, özellikle İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirler başta olmak üzere kadınların camide yeterince ve rahat bir şekilde ibadet etmelerini sağlayacak tedbirlerin alınması için değişik genelgeler yayımladıklarını kaydetti. Cemaatin, ‘‘Erkekler, kadınlar, gençler ve çocuklar’’ olmak üzere dört unsurdan oluştuğunu belirten Bardakoğlu, ‘‘Camilerimiz yetmiyorsa dışarıda namaz kılınacak. Bu konuda erkekler ve özellikle gençler fedakârlık göstersinler ve kendileri kar üzerinde namaz kılsınlar’’ dedi. F tipi protestosu Mücadele Birliği Platformu, F tipi cezaevlerinin kapatılması istemiyle Gebze M Tipi Cezaevi’nde sürdürdüğü ölüm orucunun 218. gününe giren Serpil Cabadan’a destek eylemi yaptı. Tünel’deki tramvay durağında toplanan platform üyeleri, sloganlar atarak Galatasaray Meydanı’na kadar yürüdü. Burada Mücadele Birliği Platformu adına yapılan açıklamada, “Ölüm orucu, insanlar bir daha aç kalmasın, F tipi cezaevleri kapatılsın, emekçiler insanca yaşayabilsin, üniversite kapıları emekçi çocuklarının yüzüne kapanmasın diye sürüyor’’ denildi. Grup, açıklamanın ardından olaysız dağıldı. (Fotoğraf: ÖZLEM GÜVEMLİ) Uzman erbaş alınacak ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kara Kuvvetleri Komutanlığı, uzman erbaş alacak. İstihdam edilmek isteyenler, 131 Mart 2006 tarihleri arasında, Kara Kuvvetleri Personel Temin Merkezi Komutanlığı’na şahsen veya posta ile başvuracak. Adaylar, başvuru kılavuzu ve formlarını, askerlik şubeleri, garnizon komutanlıkları ve birlik komutanlıklarından temin edebilecek. Balkanlar’da Diyanet’e ‘başrol’ Arnavutluk, BosnaHersek ve Makedonya’daki soydaşlarla kültürel etkileşim ‘dini’ düzeyde kaldı. Kültür Bakanlığı’nın tek yaptığı, film haftaları düzenlemek AYŞE SAYIN Kadirli’de çirkin saldırı ? KADİRLİ (AA) Osmaniye’nin Kadirli ilçesi Sanayi Sitesi’ndeki direkte asılı Türk bayrağı, dün gece kimliği henüz belirlenemeyen kişi ya da kişilerce kısmen yakıldı. Kadirli Kaymakamı Sadettin Kalkan, yapılan çirkin saldırının fail ya da faillerinin bulunmasına çalışıldığını söyledi. Emniyet Müdürlüğü olay yeri inceleme ekiplerinin tespitlerinin ardından, Madeni Eşya Sanatkârlar Odası ve Kadirli Ağaç İşleri ve Sanatkârlar Odası binalarının önündeki direğe yeni bir Türk bayrağı çekildi. Yabancılar anlamıyor Bardakoğlu Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Avrasya İslam Şurası’nın öncülük ettiğini, din eğitimi ve örgütlenme konusunda işbirliği yaptıklarını söyledi. Avrupalı heyetlerin laik bir devlet yapısı içerisinde Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ve din kurumunun olmasının anlamını kavrayamadıklarını anlatan Bardakoğlu, ‘‘Nasıl olur da, laik bir devlet din adamlarının maaşını ödüyor, din kurumu var ve resmi bir kurum var? Bunu anlamakta zorlanıyorlar’’ dedi. Bardakoğlu, mekanizma olarak devlet yapısı içinde yer almasının, devletin dini kontrol ettiği anlamına gelmediğini anlattığını belirterek ‘‘Biz şimdiye kadar din alanında ne söylememiz gerekiyorsa onu kendimiz, kendi bilgimiz, donanımımızla, kaynaklarımızla, özgürce ve bağımsız olarak söylüyoruz. Başkalarının gözünün içine bakmayız. Laikliğin gereği de budur.’’ ANKARA AKP hükümeti, Balkan ülkelerindeki soydaşlara yönelik ‘‘yardımlaşma ve dayanışma’’ politikasında ‘‘başrol’’ü Diyanet İşleri Başkanlığı’na verdi. CHP Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in soru önergesine, ‘‘Türk Devletleri ile Akraba Toplulukların Eşgüdümü’’nden sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın verdiği yanıtta Balkan ülkelerine dönük yapılan yardım faaliyetlerinde en etkin kurum Diyanet oldu. Türkiye’nin bu ülkelere yönelik destek programında, ‘‘gazete dergi, vakıflara destek verme, Türkiye’ye öğrenci getirme, yaz kamplarına öğrenci getirme, radyo yayınlarına Türkiye’den teknik destek sağlama, panayır, şenlik, şölen düzenleme’’ etkinlikleri yer almasına karşın, yapılan destek faaliyetleri daha çok ‘‘dinsel içerikle’’ sınırlı kaldı. Diyanet’in yaptığı yardım ve etkinliklerin dağılımı şöyle: ARNAVUTLUK: Türkiye 2005 yılında Arnavutluk’a 13 din görevlisi gönderdi. Arnavutluk’tan 20052006 eğitim öğretim yılında 50 din görevlisine Türkiye’de eğitim verildi. 53 öğrenci Türkiye’de dini eğitim görüyor. Türkiye’den Arnavutluk’a 203 bin adet de dini bilgiler içeren yayın gönderildi. Arnavutluk’a 100 ton da gıda malzemesi gönderildi. Diyanet İşleri Başkanlığı’nca Türk azınlıkların bulunduğu bazı ülkelerle ilgili yaptığı çalışmalar şöyle: BULGARİSTAN: 2005 yılında 25 mahalli din görevlisine hizmet içi eğitim verildi. Halen 45 öğrenci Türkiye’de dini eğitim görüyor. Bulgaristan’daki Türk ihtiyaç sahiplerine dağıtılmak üzere 60 ton gıda malzemesi de gönderildi. 2004 yılında 730 çocuk sünnet ettirildi. 1993 yılından bu yana Bulgaristan’a 193 bin 861 adet dini bilgiler içeren kitap ve doküman gönderildi. BATI TRAKYA: Batı Trakya’dan 62 öğrenci Kuran kursu eğitimi için Türkiye’ye getirildi. Bir öğrenci ilahiyat fakültesinde okuyor. Bölgeye 3 bin 500 adet imsakiyenin yanında çok sayıda dini kitap ve takvim de gönderildi. BOSNA HERSEK: BosnaHersek’ten 17 öğrenci halen Türkiye’de eğitim görüyor. BosnaHersek’e 77 bin 847 adet de dini bilgiler içeren kitap gönderildi. MAKEDONYA: Türkiye 2005 yılında ramazan ayı nedeniyle bu bölgeye iki din görevlisi gönderdi. Halen 4 öğrenci Kuran kursuna, 9 öğrenci imam hatip lisesine, 12 öğrenci ilahiyat fakültesine devam ediyor. Bir öğrenci de yüksek lisans eğitimi alıyor. Makedonya’ya bugüne kadar 58 bin 934 adet dini bilgiler içeren kitap gönderildi. ROMANYA: Romanya’dan Türkiye’ye gelen öğrencilerden 2’si imam hatip lisesinde, 4’ü ise ilahiyat fakültesinde okuyor. Biri ise yüksek lisans eğitimi alıyor. 2005 yılında vekâleten kurban kampanyası çerçevesinde 70 adet kurban Romanya’da kestirilerek buradaki soydaşlara dağıtıldı. Bugüne kadar Romanya’ya 51 bin 798 adet kitap ve doküman gönderildi. SIRBİSTANKARADAĞ: SırbistanKaradağ’dan 7’si imam hatip lisesinde olmak üzere toplam 10 öğrenci eğitim görüyor. Belgrad Müftülüğü’ne ise 100 adet Kuranıkerim gönderildi. KOSOV A: Kosova Türk Eşgüdüm Bürosu bünyesinde kurulan din görevlileri yöneticiliğine bağlı olarak çalışan 3 din görevlisi bulunuyor. Ramazan ayında da bölgeye bir din görevlisi gönderildi. 137’si Kuran kursu öğrencisi olmak üzere toplum 150 Kosovalı Türk öğrenci Türkiye’de eğitim görüyor. Kosova’ya bugüne kadar 63 bin 299 adet dini bilgiler içeren kitap gönderildi. İMO SEÇİMLERİ Cemal Gökçe yeniden başkan ? TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nin 40. Olağan Genel Kurulu’nda yapılan seçimlerde Çağdaş Mühendisler grubunun listesi 1530 oy aldı. İstanbul Haber Servisi TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) İstanbul Şubesi’nin 40. Olağan Genel Kurulu’nda Cemal Gökçe yeniden başkan seçildi. İMO İstanbul Şubesi’nin yeni yönetimini belirlemek için Şişli Karagözyan İlkokulu’nda yapılan seçim sonucunda Cemal Gökçe’nin başkanlığını yaptığı Çağdaş Mühendisler grubunun listesi 1530 oy aldı. Demokrat Mühendisler 265 oy alırken Meslekte Birliğe Çağrı grubu 829 oy topladı. İMO seçimlerinde, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis Başkanı İdris Güllüce, Toplu Konut İdaresi (TOKİ) Başkanı Erdoğan Bayraktar, AKP’li ilçe ve belde belediye başkanları da oy kullandı. İMO seçiminde en çok oyu alan Çağdaş Mühendisler grubunun kazandığını belirten İMO Başkanı Cemal Gökçe, ‘‘İstanbul açısından, kent yağmasının önlenmesi açısından, kentimizin demokratikleştirilmesi açısından güzel bir sonuç oldu. Bu sesi susturmaya çalıştılar, duyarlı bütün mühendis arkadaşlara teşekkür ederim’’ dedi. 11 Eylül’de New Yok’ta ikiz kulelerinin vurulmasından sonra ABD’de bir alarm sistemi geliştirildi. Bu sistemin üç rengi vardı. Kırmızı, turuncu ve sarı. Bu üç renk ABD’lilerin benzinin solması için özel olarak icat edilmiş gibiydi. Alarmlar birbirini izliyor ve Amerikalılar korku paranoyası içinde ‘‘savaş evet’’ ruh haline sokulmaya çalışılıyordu. Tabii burası ABD. Emperyalisti, istilacısı, darbe planlayıcısı, terör korkutucusu olduğu gibi savaş karşıtları da vardı. Irak’ın işgalinden bu yana yeni bir kadın hareketi ortaya çıktı. Onların adı Code Pink, yani ‘‘Kod Adı Pembe.’’ Çiğdem Mater, Dünya Sosyal Forumu’ndan, Caracas’tan her gün değişik ve ilginç yorumlar yazıyor. 27 Ocak 2006 tarihinde BİA’nın (Bağımsız İletişim Ağı) internet gazetesinde, işte bu Amerikalı kadınları yazmış. Onların temsilcilerinden Medea Benjamin’le konuşmuş. Zenginler ve dünyayı idare edenler Davos’ta toplanırken dünyanın muhalifleri, savaş karşıtları da Venezüella’nın başkenti Caracas’ta toplanıyorlar. ??? Çiğdem Mater’e Medea Benjamin’in Kod Adı Pembe (Code Pink) söylediği ilginç bir değerlendirme dikkat çekici. Medea, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 1 Mart 2003 tarihinde ABD birliklerinin Irak’ı işgal amacıyla Türkiye topraklarında konuşlandırılmasını amaçlayan ‘‘Tezkere’’yi reddetmesine gönderme yaparak şunları söylüyor: ‘‘Türkiye bizi Irak savaşı konusunda gururlandıran bir ülke. Çok özel bir örnek. Türkiye’yi yönetenlerin halkın savaş karşıtlığını anlayarak değerlendirmesinden Bush’un da ders alması gerektiğini düşünüyorum. Bunun için o kararı önemsiyorum.’’ Çiğdem Mater Kod Adı Pembe grubunun Caracas’taki eylemlerini ve gösterilerini şöyle anlatıyor: ‘‘Caracas sokaklarında dün kadınlar vardı. Tepeden tırnağa pembeler giymiş kadınlar, forum alanında 20 kişi başladıkları ‘savaşa karşı’ yürüyüşlerini yaklaşık 250 kişiyle bitirdiler. Aralarına her katılana da pembe bir şeyler giydiriyorlar. Çünkü, onlar ‘Kod adı Pembe’ (Code Pink) grubu. Bu adı George W. Bush’un terör kodlamaları bağlantısıyla almışlar. Şimdilerde Pembeler, Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) savaş karşıtı kadın hareketinin etkin gruplarından birisi.’’ ‘‘Grup, Irak’ta işgal başladığından beri sadece bu savaşı değil, bütün savaşları bitirmek için çalışıyor. Önce kadınlar olarak başlamışlar işe, ama şimdi erkekleri de aralarına bekliyorlar. Caracas’a ‘Kod Adı Pembe’, kadınlar, gençler, öğretmenler, akademisyenler ve gazeteciler olarak 230 kişi gelmiş. Medea, ‘Neredeyse bir uçak dolusu insan yani’ diyor.’’ ‘‘Medea ile eylem arası konuşmaya çalışıyoruz, çok heyecanlı. ABD’de 1500 kadar örgütün bir araya geldiği Barış ve Adalet İçin Birlik (United for Peace and Justice) üyesi olduğunu söylüyor önce: ‘Yüz binlerce insanla Irak savaşına karşı sokağa döküldük. Bu yıl 19 Mart’ta küresel eylemlere dahil olacağız. ABD’de 700 ayrı yerde gösterilerle sokakta olacağız. 29 Nisan’da New York’ta kadınlar ve göçmenlerle barış için yürüyeceğiz.‘’ ??? ‘‘ABD dışındaki insanlar Amerika Birleşik Devletleri’nde savaş karşıtı bir hareket olduğunu öğrendiklerinde şaşırıyorlar. Bize sarılıp ağlayanlar bile oldu. Bu da bizi şaşırtıyor aslında.’’ Tayland’da geçen yıl bir toplantıda Medea’nın ABD’den olduğumu öğrendiklerinde önce çok mesafeli davranmışlar. Beyaz Saray’ın önünde tutuklandığını öğrenince artık akan sular durmuş. ‘‘ABD’de belki dışarıdan çok fark edilmese de çok ciddi ve büyük bir savaş karşıtı örgütlenme var. Bush yönetimine ve işbirlikçi medyaya karşı büyük bir mücadele yürütüyoruz. 2005 Haziranı’ndan beri yapılan anketler Irak’a gidilmesinin bir hata olduğunu net olarak ortaya koyuyor. Bu savaş karşıtı hareketin bir başarısı.’’ Arap Birliği’nden Latin Amerika’ya kadar dünyanın pek çok yerindeki kadın örgütleriyle dirsek temasındaki örgütlenme, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde yapılacak büyük eylemlere hazırlanıyor. Medea, şu anda en çok ‘‘Kod Adı Pembe’’ grubunu önemsiyor ve dileklerini Türkiye’de barış için mücadele eden kadınlara ulaşması için anlatıyor: ‘‘Grup olarak ‘Kadınlar savaşa hayır diyor’ adıyla yeni bir kampanya başlattık. 8 Mart’ta toplanan imzaları dünyanın her yerindeki ABD büyükelçiliklerine teslim edeceğiz, savaşa ve Bush’a tepkimizi göstermek için.’’ Şu ana kadar, 30 bin imza toplanmış; amaçları daha fazla kadını bir araya getirmek. ‘‘Latin Amerika’da kadınlar daha iyi örgütlenebilir; Kuzey Amerika’da da, Filipinler’de de, dünyanın her yerinde kadınların daha iyi örgütlenmesini başardığımız anda dünya daha güzel bir yer olacak.’’ Bu kampanyayı planlarken dünyanın pek çok yerinde ABD büyükelçilik ve konsolosluk binalarının şehirlerin dışına taşındığını öğrenmişler. Yani değil eylem yapmak, yaklaşmak bile imkânsızmış. İstanbul’daki ABD Başkonsolosluğu’nun da şehir dışına çıktığını duymuşlar, yine de kadınların bu elçilik ve konsolosluklara ulaşmayı başaracağından eminler. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle