23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 OCAK 2006 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr HAYATIN ÖTE YAKASI FERİDUN ANDAÇ 15 Doğumunun 100. yılında Ali Hadi Bara ? Kültür Servisi Eczacıbaşı Sanal Müzesi, şubat ayında modern heykel sanatımızın en önemli kimliklerinden birisini ‘‘Doğumunun 100. Yılında Türk Heykel Sanatının Öncü İsmi Ali Hadi Bara (19061971)’’ sergisi ile izleyicilerine sunacak. Türk heykel sanatına yeni bir konu ve biçim anlayışı getiren sanatçının eserlerinden oluşacak serginin küratörlüğünü Mehmet Üstünipek yapıyor. Sanal Müze’de ayrıca ocak ayında açılan ve küratörlüğünü Burcu Pelvanoğlu’nun yaptığı ‘‘Tevfik Fikret Retrospektifi’’ yayımlanmaya devam ediyor. Tolstoy: Aykırı bağlanma Doğu’ya yaptığım tren yolculuğumda, yanıma aldığım okuma kitaplarımın arasında Tolstoy’un Polikuşka’sı da vardı. Gogol’ün Petersburg Öyküleri’nin yanında hemen onu tutmamın nedeni; karlı bir coğrafyaya yönümüzü dönerken, gidip buluşacağım kırsal hayatın rengini/soluğunu bana hissettirecek bir duyarlığı önceden yakalama isteğimdi. Puşkin’in Erzurum Yolculuğu’nu, bilmem kaçıncı kez kentteki bir kahvede okuyacaktım. Anna Ahmatova ile sızıların izlerine dönecektim yol boyunca. Ingeborg Bachmann, yakamı bırakmayacaktı; Doğu’ya gittikçe Batı’dan gelen esintinin, yakıcı ten/tin sayrısının adını anımsatacaktı kaçınılmaz biçimde. Bütün bu yol okumalarımın gitgeline, bellek şenliğine/ sızısına sabrımı verip; Molla Cami’nin Baharistan’ındaki ‘‘hikâye’’lerle gelen mesellerden can süzüp söz devşirerek Tolstoy’un getirip önüme koyduğu duyarlılık evreninden bakmaya çalışıyordum bozkıra... Onun, geçmişte, bir öğreti gibi okuyup sindirdiğim Halk İçin Hikâyeler’ini geride bırakıp; Diriliş, Savaş ve Barış, Anna Karenina adlı destansı romanları arasında gezinip dururken; karşımda duranın salt bir romancı olmadığına da karar verecek bir okuma çağındaydım. Diriliş’i ikinci kez okumak Karikatür yarışması sonuçlandı ? BURSA (AA) Türkiye’de karikatürün Tolstoy’a, ilkgençlik okumalarımda Kroyçer Sonat, İvan İlyiç’in Ölümü, Hacı Murat’la adım atıp hikâyeleriyle yaşadığımız Doğu gerçeğine bakmayı öğrenmeye çalıştığım günlerde; izlediğim Doktor Jivago’nun etkisi, üniversitede kurduğum dostluklarımdan (o günlerin tıp öğrencisi Sezer Şener’den) gelen parıltılı bir sözün uyarısıyla (‘‘Diriliş, Ekim Devrimi’nin ayak seslerini hissettirir’’ sözleri belleğimdedir); Nesrin Altınova’nın çevirisi Diriliş’le yatıp kalkmıştım günlerce. Bir film izler gibi soluk soluğa okuyup bitirmiştim romanı. Tolstoy, elinizden tutup, sizi bir döneme döndürüp, bir coğrafyada gezindiriyordu... Bir zaman sonra, onun okuru değil, kendinizi roman kahramanlarından biri gibi hissetmeye başlıyordunuz. Diriliş’i ikinci kez okuyuşum daha zenginleştirici, daha ufuk açıcı olmuştur. İlk okumada göremediğim birçok gerçekliği bu okumada görüp kavramıştım. Burada da, o günlerde, 1970’lerin sonu, dostum Orhan İyiler’in Diriliş’i oyunlaştırma çabası, bunun üzerine konuşmalarımız, Tolstoy ve bu romanı için yazdıkları benim için etkileyici olmuştur. Hatırlarım. Dışarıda, adeta kan gövdeyi götürüyordu. Bedrettin Cömert, Cavit Orhan Tütengil öldürülmüştü. Kapandığım öğrenci/yazı/yaşam evimde soluksuzca Tolstoy’u okuyordum. Başucumda Lenin’in, Gorki’nin, Nabokov’un, Romain Rolland’ın Tolstoy üzerine yazdıkları vardı. Ondaki aykırı duruşu, bağlanmayı gördükçe; hayatın anlamının başka bir yerde olduğunu sorgulamaya da başlıyordum kaçınılmaz biçimde. Ona, ‘‘ermiş bir yazar’’ nitelemesini yakıştırmadan, ‘‘gençlik yılları’’nı konu edindiği Çocukluk, İlk Gençlik ve Gençlik’ini önüme almış, Tolstoy’u, artık, duygularımı dindiren bir yazar olarak okumaya yönelmiştim. Uzaklaştığı Tanrı düşüncesini bana geri getiren bir ‘‘yalvaç’’ gibi bakmadan; toplumun vicdanı olmak düşüncesinin nerede yattığını görmeye çalıştım onunla. Tolstoy’a doğru yürüdükçe çağının çağdaşı bir yazarla daha çok yüzleştiğimi de söylemeliyim burada, sevgili okurum. Roman ve öykülerinde Rusya’nın toprak köleliği döneminden Devrim’in ayak seslerinin OKUMA ÖNERİLERİ *Tolstoy’un toplu eserleri İletişim Yayınları’nca yayımlanmaktadır. Bugüne kadar yayımlananlar: Anna Karenina, Çev. Ergin Altay; Diriliş, Çev.: E. Altay, Savaş ve Barış, Çev.: Leyla Soykut; İvan İlyiç’in Ölümü, Çev.: E. Altay; Kroyçer Sonat, Çev.: E. Altay; Aile Mutluluğu, Çev.: Mehmet Özgül. *Hacı Murat, Çev.: Nihal Yalaza Taluy; Polikuşka, Çev.: Mehmet Özgül, Can Yay. *Tolstoy’dan Ruha Dokunan Düşünceler, Haz.: Esra Uluç, 2006, Carpe Diem Kitap Yay., 188 s. *Romain Rolland: Tolstoy, Çev.: Tahsin Yücel, 2001, Multilingual Yay., 191 s. *Sabahattin Tuncer: Tolstoy Yaşamöyküsü/Savaş ve Barış, 2004, 228 s *Orhan Düz: Tolstoy, Hayatı Eserleri Üzerine Makaleler ve Aforizmalar, 2002, Kaknüs Yay., 448 s. gelişmesinde büyük emeği geçen usta mizahçı Cemal Nadir Güler’i anmak ve karikatür sanatını genç nesillere sevdirmek amacıyla Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen ‘‘4. Uluslararası Cemal Nadir Güler Karikatür Yarışması’’nda İngiltere’den Hümayun Mahmudi birinci oldu. 53 ülkeden 655 karikatür sanatçısının toplam 987 eserle katıldığı yarışmada ikinciliği Bulgaristan’dan Rumen Dragostinov, üçüncülüğü ise Ukrayna’dan Vladimir Kazanevsky kazandı. ‘‘4. Uluslararası Cemal Nadir Güler Karikatür Yarışması’’nın ödül töreni ve sergi açılışı, 23 Şubat’ta Tayyare Kültür Merkezi’nde yapılacak. ‘Dünyanın İşçileri’ gösterilecek ? Kültür Servisi Osmanlı Bankası Müzesi yaşandığı döneme uzanan tarihsel/ toplumsal bir panorama çizer, Tolstoy. Bir bakıma onun yapıtlarında uyanış düşüncesinin savlarını gözleriz. Daha da önemlisi Rusya’daki aydınlanma düşüncesinin en temel tözlerini düşünsel bağlamda dile getirmesiyle de tartışmalara neden olan bir yazardır. Tolstoy, eğitim alanında geliştirdiği düşünceler kadar Tanrı/din/kilise/savaş üzerine de yapıtlar kaleme almıştır. Yazar kişiliğini pekiştiren ‘‘düşünce adamı’’ yanı, aykırı bir bağlanmanın simgesi olarak döneminde iz bırakmış; öyle ki, ‘‘Tolstoyculuk’’ gibi bir anlayışın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Sürekli sorgulayan bir yazar Lenin, Tolstoy’un yazar/düşünür yanını değerlendirirken; onun yapıtlarının asıl kurulduğu, Rusya gerçeğinden söz ettiği 1861 1905 döneminin öneminden söz eder. Tolstoy ve yapıtı toplumun dönüşüm döneminde var olmuştur. Getirdiği tanıklık tarihsel boyut içermektedir. Oradaki yaşanmışlık duygusu insanın trajedisine yöneliktir. Aşktan ölüme, köylülükten/kölelikten aristokrasiye uzanan duygu/yaşam tanıklığında Rusya gerçeğini, insan ruhunun derinliklerindeki sızının kaynağıyla içselleştirerek anlatır, Tolstoy. Zamanının tanığı bir yazar olması, onu, yeni tanımlar, yeni kavramlar getirerek insanı/hayatı kavramanın yalvacı konumuna eriştirir. Rusya’nın ruhunda açılan derin yaranın sağaltıcı bakışını yapıtlarına yansıtır. Savaşın, dinin, köleliğin, insanın sömürüsünün, aşkın yüzsüzlüğünün, aldatmanın sanrısının, kıskançlığın ölümcül yanlarının, yalanla gerçeğin ayrılmazlığının, karasevdanın derin kederinin, vicdanın elem verici bakışının bin bir yüzünün onun ya pıtlarının ruhunu oluşturduğu söylenmelidir. Tolstoy, sürekli sorgulayan bir yazardır. Öğreticidir, bir o kadar da huzursuz edicidir. Başyapıtları olarak nitelendirebileceğimiz Savaş ve Barış (1862), Anna Karenina (1877), Diriliş (1899) salt Rusya’nın değil, insanlığın ruh ve yaşam kroniğidir. Burada ördüğü duygu/ düşünce aurası diğer yapıtlarının her birinde apayrı savlarla karşımıza çıkar. Aile Mutluluğu, Kroyçer Sonat, Polikuşka, İvan İlyiç’in Ölümü, Hacı Murat, Kazaklar vb. Tolstoy’un edebi tanıklığının da izlerini yansıtır. Tolstoyculuğu bir öğreti kılan düşüncenin izleri tüm yapıtlarının tözünü oluşturmaktadır. Lenin’in şu belirlemesi Tolstoy’un duruşunu, aykırı bağlanma düşüncesinin iklimini göstermektedir bize: ‘‘Tolstoyculuğun gerçek tarihsel içeriği ile temsil ettiği, işte asıl Doğulu, Asya’ya özgü sistemin ideolojisidir. Tolstoycu öğretideki keşişlikte, kötülüğe şiddet kullanarak karşı koymama da, kötümserlikle dolu çizgiler de, ‘her şey yokluktur, her şey maddi yokluktur’ anlayışı da ‘her şeyin esası olan’ ‘ruh’a karşı duyulan inanç da ki bu açıdan insan, ‘ruhunun kurtuluşu işiyle görevlendirilmiş bir işçiden’ başka bir şey değildir hep bu ideolojiden kaynaklanır.’’ Bu açılımı da göz önünde tutarak Kroyçer Sonat’ı tam otuz beş yıl sonra yeniden okuduğumda bambaşka bir zenginlikle yüzleştim. Oturup ‘‘Solgun Bir Gül Gibi’’ öykümü bu itkiyle yazmaya koyuldum. Aile Mutluluğu’ndaki sezgisel bakış, kurduğu yüzleşme öyküsü ile yol alırken de; ‘‘Adın Kaldı Dillerde’’yi yazıyordum artık. Usta bir yazarın yapıtının taşıyıcı ne çok yanı olduğunu düşünmeden edemiyorum Tolstoy’a her döndüğümde, ondaki aykırı bağlanmanın anlamını kavradığımda... Sineması’nda ‘İktisat/Ekonomi’ teması altında, 2 Şubat Perşembe saat 19.00’da ‘Dünyanın İşçileri’ adlı filmin gösterimi yapılacak. Yönetmenliğini MarieFrance Collard’ın yaptığı Belçika yapımı film, Levi Strauss Europe şirketinin ucuz işgücü arayışı içinde endüstriyel üretimini Avrupa’dan gelişmekte olan ülkelere kaydırma sürecini anlatıyor. Belgesel, şirketin Belçika ve Fransa’daki 4 fabrikasını kapatarak 1400 kişinin işine son verdiği kriz anına tanıklık ediyor. Film, yeniden yapılanmalar, işten çıkarmalar ve yer değiştirmelerden hareketle, küreselleşme olgusu hakkındaki görüşlere katkıda bulunmayı amaçlıyor. Gösterimden sonra, Boğaziçi Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi Hasan Ersel’in ‘Tek Boyutlu Küre Olur mu?’ başlıklı söyleşisi yapılacak. Cumartesi şiir 1 yaşında ? Kültür Servisi BELLEK KUTUSU ‘‘Uzun zaman önce kendimi, her sanat eseri hakkında üç açıdan karar verme kuralına bağladım. Birincisi; içerik yönü; bir sanatçının yeni bir bakış açısından, insan için gerekli ve önemli olanı ne ölçüde yansıttığı... Bence hayatın yeni bir yönünü yansıtan eser, sanat eseridir. İkinci olarak; eserin biçiminin ne ölçüde iyi, güzel ve içeriğine uygun olduğu... Üçüncü olarak; sanatçıyla işlediği konu arasındaki ilişkinin ne ölçüde gerçek olduğu, yani yazarın bize sunduğuna kendisinin ne kadar inandığı. Bu son özellik, daima bana bir sanat eserindeki en önemli özellik olarak görünmüştür.’’ Tolstoy İnternet ortamında hazırlanıp eposta yoluyla dağıtılan şiir dergisi Cumartesi bir yaşını doldurdu. Enver Topaloğlu’nun Turgay Kantürk ve Metin Sefa’nın katkılarıyla hazırlayıp dağıttığı derginin on üçüncü sayısı yayımlandı. Bir yaşını dolduran derginin son sayısında J. J. Tablada, Ali Duran Topuz, Kadir Aydemir, Levent Karataş, Metin Sefa ve Enver Topaloğlu’nun şiirlerine yer veriliyor. Cumartesi dergisinin eski sayılarına www.yitikulke.com/cumartesi adresinden ulaşılabiliyor. (cumartesisiir?gmail.com) Ayasofya Müzesi finale kaldı ? BERLİN (AA) Ayasofya Müzesi, dünyanın ‘İçerdekiler’ 1 Şubat’ta İstanbul seyircisiyle buluşacak BBT’den yeni bir oyun‘Tartuffe’ Kültür Servisi Bakırköy Belediye Tiyatroları ile Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları oyunları karşılıklı olarak birbirlerinin sahnelerinde gösterime sunuluyor. İlk olarak Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın ‘‘İçerdekiler’’ adlı oyunu Yunus Emre Kültür Merkezi’nde 1 Şubat günü saat 20.30’da İstanbul izleyicisi ile buluşacak. Melih Cevdet Anday’ın yazdığı Murat Karasu’nun yönettiği oyun, tutuklama kararı olmadan 345 gün siyasi bölüm başkomiseri tarafından sorgulanan ve suçlanan bir öğretmenin yaşadıklarını konu alıyor. Betül Çobanoğlu, Şafak Karaali ve Emin Gürsoy’un rol aldığı oyunun sahne tasarımı Ebru Aklar’a, ışık tasarımı ise Cafer Yiğit’e ait. 15 Şubat’ta ise; Molière’in yazdığı, Gürcistan Rustaveli Tiyatrosu’ndan Prof. George Antadze’ın yönettiği, ‘‘Tartuffe’’ adlı oyun Bakırköy Belediye Sera Tokay yönetimindeki Şişli Belediyesi Oda Orkestrası yarın saat 20.00’de İTÜ Maçka Yerleşkesi Mustafa Kemal Konferans Salonu’nda konser verecek. Şişli Belediyesi Oda Orkestrası’nın ilk konseri Kültür Servisi Daimi şef Sera Tokay yönetimindeki Şişli Belediyesi Oda Orkestrası, ilk konserini yarın akşam saat 20.00’de İTÜ Maçka Yerleşkesi Mustafa Kemal Konferans Salonu’nda verecek. Orkestranın daha önce 25 Ocak’ta yine burada yer alacağı duyurulan konseri, olumsuz hava koşulları nedeniyle ertelenmişti. İTÜ Vakfı Sosyal ve Kültürel Hizmetler Komitesi ve Şişli Belediyesi işbirliğiyle düzenlenen konserde, orkestra, A. Dvorak’ın ‘Serenad’, Richard Strauss’un ‘Serenad’ ve Wagner’ın ‘Sgfried Idyll’ yapıtlarını seslendirecek. İTÜ Vakfı Sosyal ve Kültürel Hizmetler Komitesi, kurulduğu 1989 yılından bu yana İTÜ öğrencilerine burs ve başka hizmetleri sağlamak amacıyla birçok etkinlik düzenledi ve öğrencilere destek verdi. Şişli Belediyesi Oda Orkestrası, Şubat 2006’da Afganistan’da bir konser verecek, mart ayında da Berliöz’ün ‘Fantastik Senfoni’si ve Ravel ile Poulenc’in yapıtlarıyla müzikseverlerin karşısına çıkacak. Sera Tokay, dünyanın sayılı kadın orkestra şeflerinden biri. Yüksek müzik eğitimini Paris’te Fransız hükümetinin verdiği piyano bursuyla tamamlayan Tokay, orkestra şefliği eğitimini yarışmayla girmeye hak kazandığı Lausanne Yüksek Konservatuvarı’nda aldı. Geneve ve Laussane orkestralarını birçok kez yöneten Tokay, felese alanında ‘fenomenoloji’ doktorası yapmasının yanı sıra, şefle orkestra arasındaki bağlantı üzerine beyin bilimi uzmanı İtalyan L. Fediga’yla da çalışmalarını sürdürüyor. Molière’in yazdığı ve Prof. George Antadze’ın yönettiği ‘Tartuffe’ adlı oyun 15 Şubat akşamı saat 20.30’da Bakırköy Belediye Tiyatroları Yunus Emre Kültür Merkezi’nde sahnelenecek. 7 yeni harikasını belirlemek amacıyla 2000 yılında internette başlatılan bir yarışmada, bu yıl finale kalan 21 seçenek arasına girdi. İsviçreli film yapımcısı Bernhard Weber tarafından başlatılan ve şu ana kadar 200 ülkeden 20 milyon insanın oy kullandığı yarışmada, Ayasofya Müzesi, toplam 180 seçenek arasından finale kalan 21 yapı arasında yer alıyor. Finale kalan diğer yapılar arasında Atina’daki Akropol, Paris’teki Eyfel Kulesi, New York’taki Özgürlük Anıtı, Çin Seddi, Roma’daki Kollezyum, Hindistan’daki Tac Mahal, Mısır’daki Gize Piramidi, Sydney’deki Opera Binası, Moskova’daki Basilius Katedrali, Rio de Janeiro’daki İsa Heykeli ve AlmanyaAvusturya sınırındaki Neuschwanstein Sarayı da bulunuyor. Yarışmanın sonuçları 1 Ocak 2007 tarihinde açıklanacak. Tiyatroları Yunus Emre Kültür Merkezi’nde saat 20.30’da sahnelenecek. Oyun, dinine son derece bağlı Orgon’un yine bu dini duygularına dayanarak kendisini sofu olarak tanıştıran Tartuffe’u evine almasıyla başlıyor. Başkalarını oyuna getirmek isterken oyuna gelen Tartuffe’un öyküsünde Engin Benli, Zeliha Çetinkaya, Aydın Sigalı, Zuhal Gencer, Tarık Keskiner, Ahmet Yaşar Özveri, M. Eylem Tanrıver, Emir Özbek Yıldız ve Burcu Güner rol alıyor. (0212 661 19 4142) PENDİK 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN Dosya No: 2005/652 Davacı Şaban Mutlu tarafından davalı Pendik Nüfus Müdürlüğü aleyhine mahkememizde açılan isim tashihi davasının yapılan duruşmalarında, Bitlis, Adilcevaz (1106) Erikbağı Köyü, C: 13 K: 38’de nüfusa kayıtlı Ali ve Zübeyde’den olma, 1986 d.lu davacı Şaban Mutlu’nun isminin Mutluhan Mutlu olarak düzeltilmesine karar verilmiştir. İlan olunur. 16.01.2006 Basın: 29413 CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle