25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 OCAK 2006 ÇARŞAMBA 6 AVRUPA GÜRAY ÖZ Kış Paniği, Kuş Paniği... 2 3 Ocak 2006, Balkanlar’dan Türkiye’ye kar fırtınası ulaşmış. İstanbul karlı bir havaya teslim olmuş. İstanbul neye teslim olmamış ki! Öyle saf öyle güzel ki, kimse öğretmemiş ona kötüyü. Çekirge gibi doluşmuşlar üstüne. Kolunu, kanadını kaptırmış ellerine. Ağzından girip burnundan çıkıyorlar. Ne suyu kaldı, ne havası. Ağaçlar da tükendi, şimdi fidanları buduyorlar. Çiçekler nerde? Nerde süsenler, nerde hüsnüyusuflar? Cibali Kız Ortaokulu’nun bahçesinde tanımıştım ben onları? İstanbul’um şimdi kar fırtınasının altında. Üşüyor; toprağında betonlar yükselmiş ağaç yerine. Üşüyor; çayırı, çimeni yolunmuş. Üşüyor; denizi ittirilmiş, balıkları kışkışlanmış!.. İstanbul’a kar fırtınası gelmiş Balkanlar’dan. Karlar uçuşuyor betonlar arasında. Düştükleri yerde kolları kanatları kırılıyor, kahroluyorlar. İstanbul, ilham kaynağıydı şairlerin. Aşkların filizlendiği mekândı. Aşkı Memnu’nun Halit Ziya’sı bugün yaşasaydı, Boğaziçi’nin yalılarında filizlenmiş o aşkı nasıl duyumsayabilir; Heybeli’ye, Büyükada’ya çamlıklara nasıl taşırdı!.. ‘‘Çamlıca’daki Eniştemiz’’in Abdülhak Şinasi’si ‘‘Boğaziçi Yalıları’’nı belgesel olsun diye mi yazmıştı?!.. Bir deniz subayı olarak geldiği İstanbul’u kendine mekân eyleyip Eyüp’e yerleşen, Âzâde’ye âşık olup üstüne bir roman yazan Piyer Loti’ye ne demeli?!.. Tası tarağı toplayıp onu buralara çeken, İstanbul hayranlığından başka neydi ki!.. Bugün ‘‘Piyer Loti’’ kahvesi duruyor belki yerinde. Ama oraya çıkan o toprak yol, o çalılar, o gizemli patika nerede? Kahveni yudumlarken ağzındaki tat, gözünün önünde uzanan dinginlik nerede? Oysaki bu karlı kış gününde, ayaklarımızı yerden keserek bizi yollara düşürecek nasıl da büyülü bir kartpostal manzarası oluşurdu orada!.. İstanbul’a kar gelmiş; bir dizi önlem alınıyormuş. 1972’lerden bu yana en büyük kar fırtınası olacakmış bu gelen!.. KORKU VE PANİK Gerçekleri Sulandırma Sanatı Almanya’da araştırmacı gazeteciler içinde özel bir yeri olan Hans Leyendecker, ‘‘Gazeteci, yüzünde öpücük izi değil, yumruk izi olan kişidir’’ demişti bir tarihlerde. Dün, yumruklara değil, bombaya hedef olmuş Uğur Mumcu’nun öldürülüşünün yıldönümüydü. Bu cinayetin sırrı hâlâ çözülebilmiş, kimlerin cinayetin arkasında yer aldığı, hangi örgütlerin kararı ile Mumcu’nun katledildiği ortaya çıkartılabilmiş değildir. Tetikçilerden birisinin ise kısa bir hapislikten sonra devletten konut yardımı bile aldığını gazeteler yazdı. Mumcu’nun ölüm yıldönümünden birkaç gün önce, ‘‘yanlışlıkla’’ tahliye edilen ve Abdi İpekçi’yi katletmekten hükümlü Mehmet Ali Ağca yeniden hapishaneye gönderildi. Yazılısı, sözlüsü, görüntülüsüyle medya üç beş gün Ağca ile yatıp Ağca ile kalktı. Ağırlık, Ağca’nın hapishanede kalma süresi hesaplarına ve özellikle de onun ruhsal durumuna, seks maceralarına ayrıldı. Cinayetin, Papa suikastının arkasındaki sırları merak edenlerin sayısı ise pek fazla değildi. ??? Mumcu, Ağca konusunda da uzman bir gazeteciydi. O, Ağca’nın karanlık hayatının izini sürerken, gözünü hep uluslararası örgütlere dikti. ‘‘Papa, Mafya, Ağca’’ adlı çalışmasında şöyle yazmıştı: ‘‘Ben Ağca ile görüşmeden önce olduğu gibi, görüştükten sonra da aynı kanıyı taşıyorum: Malatyalı terörist hiçbir zaman doğruyu söylemedi. Bütün amacı resmi sorguları saptırmak; yanıltıcı iz vermek, birilerini gizlemek.’’ Mumcu Papa suikastı ile ilgili araştırmalarında kendisinin yönlendirilmesine hiç izin vermedi. Var olan belgeleri ortaya koydu, izlerin uzandığı adresleri gösterdi. ??? Bir başka araştırmacı gazetecinin, İtalya’da yaşayan Alman gazeteci Valeska von Roques’in yayımlandıktan sonra suskunluğa terk edilen ‘‘Ağca Papa’yı Neden Vurdu?’’ adlı kitabı ise yeni ipuçları, yeni kanıtlar, yeni itiraflar içeriyordu. İtalyan Gizli Servisi’nin (Sismi) eski bir ajanının ifadelerine dayanan çalışma, Papa suikastında Bulgaristan ve CIA parmağı yerine daha farklı, daha ilginç ve ‘‘muktedir’’ bir örgütün izini sürüyordu. Batı gizli servisleriyle bağlantılı çalışan ya da daha doğru bir ifadeyle gizli servislerde ilginç ilişkileri bulunan bu örgüt soğuk savaşın son dönemine damgasını vuran örgüttür. Peşine düşülseydi, Ağca’nın bir türlü yanıtlamadığı sorular, örneğin, iki Sismi ajanı ile görüştükten sonra neden ifadesini değiştirdiği ve Bulgar bağlantısını keşfettiği, neden suikast öncesi Almanya’da kaldığı günleri gizlediği belki yanıtlanabilirdi. Valeska von Roques, Abdullah Çatlı ve Papa suikastı sırasında Ağca’nın yanında bulunduğu bilinen Oral Çelik’in Almanya’da eğitildiklerini iddia ediyor. Çatlı, Çelik ve Ağca’nın yalnızca Türkiye’deki ‘‘bozkurtlar’’la değil, daha önemlisi birçok Batılı ülkede varlığı bilinen gizli bir yeraltı örgütüyle ilişkili olduğunu söylüyor. Bu gizli örgütün NATO ile bağlantılı olduğu da yazarın savları arasında. Medya fazla ilgi göstermedi. Ağca’yı popkültürün parıltılı sahteliği içinden görmek daha iyi geldi medyaya. Oysa besbelli ki Ağca’nın bildikleri ve söylemedikleri önemlidir. Uğur Mumcu’nun araştırmalarında pek çok parçasını ortaya çıkardığı mozaik tamamlanmak üzeredir. P2 locasından, Vatikan’daki iç mücadeleye, NATO ülkelerindeki militer, paramiliter örgütlere, Alman GSG9 uzmanlarına, Fransız ve İsviçre gizli servislerine uzanan, taşeronlarının mezhebiyle değil, sonuçlarla ilgilenen ve şimdi kendini gizlemekte zorlanan bir örgüt ve ortakları söz konusudur. Ağca’nın salıverilip yeniden tutuklanması da, Mumcu’nun ölüm yıldönümü de, ilgimizi dişleri hâlâ sivri olan, değişen koşullarda ‘‘neocon’’ların kapısında hizmete girmiş örgüte, örgütlere yöneltebilirdi. Bu örgütleri ve onların taşaronlarını tarih olmuş saymak büyük bir yanılgı olacaktır. Hava, tam onların sevdikleri cinsten, sisli, puslu ve karanlıktır. eposta: guray.oz?cumhuriyet.com.tr Haberleri dinliyorum. Gazeteleri gözden geçiriyorum. Balkona, kuşlara ekmek koymaya da korkuyorum. Karda, kışta biz de kuşlar için önlem alırdık telef olmasınlar diye. İlk defa mı kuş gribi geçti üzerimizden, bu korku niye? Kanatlı gördüğümüz yerde ürküyoruz. Bugün, kar üstünde gördüğümüz cansız bir kuş bedeni, acıma duygumuzu, korku ve paniğe bıraktı. Sait Faik’in ‘‘Son Kuşlar’’ı da kurtarmayacak artık bizi. Yıllar önce Çetin Altan’da rastlamıştım İstanbul’un taşlaşmasıyla ilgili bir taşlamaya!.. İstanbul daha sonra hep taşlandı, Halide Edip Adıvar’ın ‘‘Vurun Kahpeye’’si gibi!.. Çamlıca’daki kır kahvesi de yok artık. Koca yollar yapıldı eteğine; bir kolu batıya bir kolu doğuya uzanıyor. Kadıköy’den bindiğimiz otobüs, Çamlıc Kız Lisesi’nin önünden bizi ‘‘Pulcu Kulübesi’’ durağına ulaştırırdı. Birkaç adım yokuş tırmanıp salaş kır kahvesine varınca, kademe kademe yükselen çamların altında çaylarımızı yudumlayacağımız bir masa bulmakta zorluk çekmezdik! Orada acılı lahmacun yemez; ama Yahya Kemal’li bir Münir Nureddin dinlerdik. Onlar birlikte: ‘‘Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç, Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç...’’ derlerdi!.. Gündüz BERKER Tales’i arar olduk!.. İ Öztürk: Trafik de rahatlayacak Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, yeni sistemin çevre kirliliğini önlediği gibi, trafik açısından da rahatlama sağlayacağını belirterek ‘‘Kadıköy de çöpümüz artık daha çağdaş koşullarda, etrafı kirletmeden, dağıtılmadan hijyen koşullarda saklanıp toplanacak. Kadıköy’ü Dünya Sağlık Örgütü, Sağlıklı Kentler Birliği’ne üye yaptık. Bağdat caddesinde tüm hazırlıklar tamamlandı, diğer sokak ve caddelerimize de koyacağız’’ yonyalı büyük düşünür Tales M.Ö. 640550 yıllarında günümüzden yaklaşık 2500 yıl önce yaşamış ve evreni ne oluşturmuştur?.. sorusuna, ‘‘su’’ yanıtını vererek, aklı ilk kez kullanmaya ve mitozdan Logosa, söylenceden akılcı düşünmeye geçişin ilk adımını atmıştır.. Sonra, bu soruyu Anaksinandos, M.Ö. 610 ‘‘Sonsuz’’; Anaksimenes, M.Ö. 530 ‘‘Hava’’; HerakLeitos, M.Ö. 530 ‘‘Ateş’’ diyerek yanıtlamıştır.. O güne kadar gelen söylemleri akılcı düşünce ile sorgulamaya devam etmişlerdir. Yine, Herakleitos M.Ö. 530 yıllarında... ‘‘Her şey değişir, yalnız değişme değişmez’’ ve ‘‘evrendeki değişimi, akışı, varlıklar arasındaki karşıtlar yaratır’’ ve de ‘‘her şeyin bir karşıtı vardır’’.. diyerek, diyalektik düşüncenin temellerini atmıştır.. olayları ve söylemleri insan aklının süzgecinden geçirmeye, aydınlanmaya, aklın öne çıkmasına, önayak olmuştur. Günümüzde üzücüdür ki; kamuda içki yasağı, ulema tartışmaları, türban, imam hatipler, fal, burç yorumları ve bunların sonucu... ‘‘kadercilik’’.. Nerede!.. Eleştirel bakan, sorgulayan düşünce yapısı... Gel de arama Talesli yılları.. Saim CANATAN Çöpler yer altına alınan su ve koku sızdırmaz çelik konteynerlerde biriktirilecek K O Ş U L L A R Cumhuriyet, sayfalarını CUMOK’lara açtı. ‘‘Söz Okurun’’ sayfamızda yayın ilkelerimize uygun tüm haberlere, duyurulara, görüşlere ve eleştirilere yer veriyoruz. CUMOK’lar bu gazetenin gerçek sahibidirler; ülke yayın yaşamına yepyeni katkılarda bulunup ufuklar açacaklarına, ülkenin yerel ve genel sorunlarını yansıtmakta önemli işlevler üstleneceklerine inanıyoruz. ADD ve ÇYDD’nin var oluşlarını hızlandıracak iletişim ağının ‘‘Söz Okurun’’ sayfasında gerçekleşmesi de olanak kazanacaktır. 2000 vuruşu aşmayacak görüş ve eleştirilerinizi bekliyoruz. posta?cumhuriyet.com.tr Mektup Adresi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul. Tel: (0/212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0/212) 343 72 64 Kadıköy bir ilke imza atıyor İstanbul Haber Servisi Kadıköylülerin çöpleri, İtalya, Fransa, İspanya ve Hollanda’da olduğu gibi yer altına alınan su ve koku sızdırmaz çelik konteynerlerde biriktirilecek. Kadıköy Belediyesi, projeyi ilk olarak Bağdat Caddesi ve Ataşehir’de uygulayacak. Türkiye’de ilk kez Kadıköy Bağdat Caddesi’nde hazırlıkları başlayan yeni sistemde çöpler yerüstündeki konteynerler de biriktirilmeyecek. Apartman önlerinde sokak ve caddelerde bulunan, trafiği engelleyen, etrafa çöplerin ve kağıtların dağıldığı çirkin görünümlü konteynerler kaldırılacak. Yeni sistemde çöp konteynerleri yer altına alınacak. Yer üstünde küçük çöp atma bacalarının yer alacağı yeni sistemde, yurttaşlar, çöplerini bu küçük bacalardan atacak. Konteyner dolduğunda ise özel toplama arabaları 42 saniyede dolusunu alıp yerine temizini koyacak. Böylece, koku, kirlilik ortadan kalkacak, atıklar yerlere dağıtılmadan toplanacak. 3 5 metreküp hacmi olan yer altı konteynerlerinde çöpler yer altı serinliğinde en hijyen şekilde biriktirilecek. İstanbul’da bir grup kadının erkeklerle birlikte cuma namazı kılması din adamlarını ikiye böldü AKP’DE TEPKİ YARATTI Başı açık namaz tartışması İstanbul Haber Servisi Başbakan’ın danışmanı Cüneyd Zapsu’nun eşinin de aralarında bulunduğu bir grup kadının cuma günleri erkeklerle bir arada başları açık şekilde namaz kılmaları, din adamlarını ikiye böldü. Çamlıca’daki Subaşı Camisi’nde kadınerkek bir arada kılınan cuma namazının fotoğrafının basına yansıması, yeni bir tartışmayı gündeme getirdi. Kadınların erkeklerle birlikte ve başı açık namaz kılıp kılmayacağı konusu, din adamlarını karşı karşıya getirdi. Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan konuya ilişkin yapılan açıklamada, ‘‘ibadetlerin şekli ve kuralları üzerinde tartışmanın ve bu çerçeve dışında alternatifler üretmenin, dinen doğru ve kabul edilebilir olmadığı gibi hiç kimseye de bir fayda sağlamayacağı’’ belirtilerek ‘‘Kadınların erkeklerle farklı saflarda ibadet etmeleri kuralını, kadınların aleyhinde hükümler olarak yorumlamak, dinin bireysel, toplumsal ve evrensel gayelerini bilmemekten kaynaklanan bir yanlıştır’’ denildi. Açıklamada, Din İşleri Yüksek Kurulu’nun, kadınların erkeklerle aynı safta ve başı açık namaz kılmasının dinen uygun olmadığına ilişkin kararları anımsatıldı. İstanbul İl Müftüsü Prof. Dr. Osbu ilkeler, fıkıh literatüründe de ittifakla kabul edilmiştir.’’ ‘KADINLAR DIŞLANDI’ Zapsu: Eşimle görüşeceğim ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın danışmanı, AKP Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) üyesi Cüneyd Zapsu’nun eşi Beyza Zapsu’nun camide başı açık namaz kılması, AKP’de tepki yarattı. Zapsu’nun eşinin camide başı açık namaz kılması, AKP’nin grup toplantısında tartışıldı. Milli Eğitim Komisyonu Başkanı Tayyar Altıkulaç, ‘‘Eski bir Diyanet İşleri başkanı olarak bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz’’ sorusu üzerine, ‘‘Başı açık namaz kılmamalı’’ dedi. Altıkulaç, İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı’nın, ‘‘Kadınlar başı açık namaz kılmaz. Bütün İslam bilginlerine göre bu namaz geçersizdir’’ yorumunun doğru olduğunu söyledi. Başı açık namaz kılan kadınlardan Beyza Zapsu’nun eşi Cüneyd Zapsu ise yurtdışından yeni geldiğini belirterek ‘‘Eşim ile görüşeceğim. Kendisinin başörtüsü ile de ibadet ettiğine şahidim. Ve benim bildiğim kadarıyla hanımların namaz ibadeti sırasında başlarının açık olmasının doğru olmadığıdır’’ dedi. Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya, gazetecilerin soruları üzerine ‘‘Parlamentonun fetva işlerine Yaşar Nuri Öztürk bakıyor. Akşam fetvayı vermiş. Başı açık namaz kılınabileceğini ilk kez kendisinden duydum’’ karşılığını verdi. Adana Milletvekili Zeynep Ayhan Tekin Börü ise zorunlu hallerde uygun kıyafetlerle, gerekirse aynı saflarda namaz kılınabileceğini söyledi. Takvim Gazetesi’nin haberi medyada geniş şekilde yer aldı. Çamlıca’daki camide erkeklerle birlikte başı açık namaz kılan kadınlar arasında Başbakan’ın danışmanı Cüneyd Zapsu’nun eşi Beyza Zapsu da yer aldı. man Çağrıcı, dinin kendi ölçüleri olduğunu, kişilere göre yorumlanamayacağını belirterek ‘‘Dinin kuralları vardır. Bizim yorumlarımıza bağlı değildir. Aksi takdirde din olmaz’’ dedi. Dinin dogmalara dayalı olduğunu, kuralları üzerinde rasyonel alanda tartışmanın yapı lamayacağını kaydeden Çağrıcı, İslam dininde ibadetin Kuran’da belirtildiğini anımsatarak ‘‘Bu kurallar bugün de sonra da ‘bana uymuyor’ denilerek değiştirilemez. Değiştirilse bile bu İslam dini olmaz’’ diye konuştu. Kadınerkeğin aynı şekilde el bağlamasının uygulamaya uymamasına karşın namazı bozmayacağını belirten Çağrıcı, şöyle devam etti: ‘‘Ancak, kadınların başları açık bir şekilde ve erkeklerle yan yana namaz kılmaları söz konusu değil. Bu kural, milyarlarca Müslüman kadın tarafından uygulanıyor. Ayrıca Prof. Dr. Zekeriya Beyaz, ‘‘kadınların, İslam dünyasında bin küsur yıldan beri camilerden dışlandıklarını’’ belirterek İslamiyetin ilk yıllarında kadınların camilerde arka saflarda namaz kıldıklarını anımsattı. Sonraki dönemlerde yöneticilerin ve din adamlarının ortaklaşa kararları ile kadınların camiye gelmelerinin engellendiğini kaydeden Beyaz, ‘‘Bütün ilmihal kitaplarının aksine, Kuran’da Cuma Suresi’ne göre kadınerkek ayrımı yapılmadan bütün iman edenlere cuma namazının farz kılındığı ifade edilmektedir’’ diye konuştu. Kuran’da namazlarda kadın ve erkeklerin aynı safta mı, ayrı saflarda mı olacaklarına ve kadınların başlarının açık mı kapalı mı olacağına dair bir açıklamanın olmadığını dile getiren Beyaz,‘‘Kadınların baş açık olarak erkeklerle aynı safta namaz kılmaları Kuran’a değil, sünnet ve mezheplerin görüşlerine aykırı olur’’ dedi. Beyaz, kadınların, manevi huzurun korunması açısından erkeklerden farklı yerlerde bulunmalarının gerekli olduğunu da dile getirdi. CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle