27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 OCAK 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Özür Gökcan Erus: ‘‘Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Zeki Sezer ‘Af konusunda Ecevit’leri suçlayanlar özür dilesin’ demiş. Ümraniye’de öğretmen kızı acımasızca öldürülen anne de aftan yararlanan katil için özür dilesin mi!’’ Ya ğ m u r E k i m UMUT Davası hükümlüsüne para yardımı yapılmış... “Yakında kredi de açarlar!” KÖSEOĞLU firmasının 7 Ocak saat 12.00’de Ankara’dan kalkan 48 M 8311 plakalı otobüsü Aydın’a gidiyor. Yola çıktıktan yarım saat sonra şoför videoya bir film koyuyor. Sonrasını bir yolcu anlatıyor: ‘‘Filmin bir sahnesinde genç kız ile erkek arkadaşı birbirlerine veda ederken beş saniyeliğine öpüştüler. Bir süre sonra bilgi verilmeden film durduruldu. Bir bayan yolcu, muavini çağırarak filmin neden durdurulduğunu sordu. Muavin ‘Şikâyet var abla’ dedi. Ben de şikâyetin kim tarafından ve hangi gerekçe ile yapıldığını sordum. Muavin yanıt vermeden, yan koltukların birinde oturan eşi kara çarşaflı bir adam ve arka tarafta oturan ve hem eşi hem de yanındaki kızları türbanlı bir başka adam araya girerek ‘Burası Müslüman bir ülke kardeşim, gidin böyle PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Kültür Bakanı: “Deve güreşini tanıtalım!” Yok deve... Yandan Anıl Öçal: ‘‘Görevi yaşamı düzenlemek olan yöneticiler, yaşamı durdurucu çağrılarla vaziyeti kurtarmaya uğraşıyor. İktidar ve yönetiminin özeti: Kar da gösterdi ki, tüm sorunlarda olduğu gibi çamura battık yan yattık! şeyleri evinizde izleyin. Burada ahlaksız şeyler izleyemezsiniz’ türünden laflar söylemeye başladı. Ben, yanımda oturan ve astsubay olduğunu söyleyen genç bir arkadaş ile iki bayan yolcu bu sözler karşısında tepkimizi dile getirerek filmin kaldığı yerden devam ettirilmesini talep ettik. Fakat eşleri kara çarşaflı ve türbanlı olan adamlar hiddetle daha fazla bağırmaya başladılar. Ben ‘Burası medeni bir ülke. Herkesi kafa yapınıza göre şekillendiremezsiniz. Evlerinizdeki televizyonlarda bunların binlercesi çıkıyor, biraz samimi olun’ gibi sözler söyledim. Diğer arkadaşlar da çeşitli biçimlerde tepkilerini dile getirdiler. Ancak diğer yolcular öylece oturdular. Daha fazla dayanamayarak; Otobüste ‘Otobüsteki herkese sesleniyorum. Neden susuyorsunuz? Neden korkuyorsunuz? Bir süre sonra sokağa bile çıkamaz hale geleceksiniz. Herkesin kafasını türbanla kapattırabileceklerini sanmalarına neden izin veriyorsunuz’ gibi şeyler söyledim. Benim bu tepkim üzerine arka taraftaki adam ve türbanlı eşi ayağa kalkarak bağırıp çağırmaya başladılar. ‘Burası Müslüman bir ülke. Beğenmiyorsan gidin başka yerde yaşayın. Biz namuslu insanlarız’ dediler. Bunun üzerine sinirlenerek, ‘Bu kadar insan namuslu değil mi? Siz kendinizi ne zannediyorsunuz’ diye tepki verdim. Daha sonra otobüsün ikinci şoförü, muavin ve hostes geldiler ve tartışmayı sonlandırdılar. Ama bizim filmin devam ettirilmesi yönündeki talebimizi de yerine getiremeyeceklerini söylediler.’’ Eksik Demokrasi Son haftalarda yine bir ara gündeme geldi: Türkiye, yüzde 10’luk seçim barajıyla Avrupa’da ‘‘tek’’ olma özelliğini koruyor. İktidardaki AKP gibi muhalefetteki partilerin söylemlerine bakılacak olursa bu ‘‘tek’’ olma özelliğini bundan böyle de sürdüreceğe benziyor. Çünkü AKP’nin Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan gibi CHP’nin, Anavatan’ın, DYP’nin, MHP’nin liderleri de yüzde 10’luk barajın korunması konusunda görüş birliğindeler. Avrupa’da tek olan bu yüzde 10’luk baraj, seçmen oylarının yüzde 40’ının çöpe gitmesi anlamına geliyormuş, bu, hiçbirinin umurunda değil. Biz nasıl olsa Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girecek kadar oy alırız, mantığıyla hareket ederek bu seçim sisteminin parlamenter demokrasiyi yaraladığını, bu durumun ‘‘eksik bir demokrasi’’ye yol açtığını düşünmek istemiyorlar. Avrupa’da ‘‘tek’’ olan yüzde 10’luk seçim barajı, süngülü 12 Eylül rejiminin ülkemiz demokrasisine attığı bir kazıktır. Daha doğrusu attığı kazıklardan yalnızca biridir, fakat en önemlilerinden, en belirleyici olanlarındandır. Baraj, bu yüksekliğini koruduğu sürece Türkiye’de işleyen bir parlamenter demokrasiden söz etmek olası değildir. Fakat, yukarıda adlarını sıraladığım partilerin ‘‘demokrat’’ olduklarını iddia eden liderleri bu 12 Eylül kazığını korumakta kararlıdırlar, bunda da direniyorlar. Bu partilerin, antidemokratik bir 12 Eylül yaptırımına bu denli sarılmalarını insan ister istemez yadırgıyor. ??? Aslında yadırgamamamız, bu partilerin özlerini yıllar içinde kavramış olmamız gerekiyor, ama nedense yapamıyoruz, olmayacak dualara ‘‘Amin’’ diyoruz. DSP’nin eski lideri Sayın Bülent Ecevit’in de bu yüksek barajdan rahatsızlık duymadığını, değiştirmek için kılını bile kıpırdatmadığını anımsıyorum. Geçenlerde bir televizyon konuşmasında SHP’nin Genel Başkanı Murat Karayalçın da bu barajın kendileri için bir sorun oluşturmadığını söylüyordu. İktidardaki ya da muhalefetteki, parlamento içindeki ya da dışındaki bu partiler niçin bu konuda böylesine ısrarlılar? MHP gibi ‘‘açık sözlüler’’, DEHAP ve devamı partilerin TBMM’ye girmemesi için, diyebiliyorlar. Fakat CHP, DSP ve SHP niçin ısrarlı, bunu bilemiyoruz, çünkü açık açık söylemiyorlar. ‘‘İstikrar’’ diyorlar. Peki, neyin istikrarı? Zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapan bu düzenin istikrarı mı? ‘‘Sol’’ tarafta olduklarını söyleyen partiler bu soygun düzeninin bekçiliğini yapmak, bu düzenin istikrarını sağlamak için mi varlar? ??? Eksik demokrasiyle, seçmen oyunun yüzde 40’ının yok sayıldığı bir ‘‘sözde demokrasi’’yle istikrar sağlanabilir mi? Böyle yarım yamalak bir demokrasiyle siyasaltoplumsal istikrarı sağlamayı başarmış tek bir ülke bile var mıdır yeryüzünde? Topluma süngü zoruyla kabul ettirilmiş bir anayasa ile, partiler yasası ile, seçim yasası ile gerçek demokrasiye geçilebilir mi? Demokrasi işletilebilir mi? Kürt oylarının kendilerine yakın bir partiye yönelip TBMM’ye temsilci göndermesinden çekinenlere, bu nedenle de demokrasiyi eksik kılan 12 Eylül yaptırımlarına can simidi gibi sarılanlara soruyorum: Oyları boşa gitmiş, siyasetten umudunu kesmiş, parlamento dışı çözümler arayan kitleler mi, yoksa ne istediğini Meclis kürsüsünde dile getirebilen bir siyasal güç mü siyasaltoplumsal istikrar için bir ‘‘tehdit’’tir? Gönlümüzden geçen çoğulcu, özgürlükçü, eşitlikçi, dayanışmacı, insan haklarını yüce bir değer bilen bir demokrasi ise yüzde 10’luk barajı mutlaka Avrupa’da uygulanan en yüksek orana, yüzde 5’e çekmek zorundayız. Aksi halde gerçek demokrasi bizim için hep bir hayal olarak kalır. Sevgili Aydın Güven Gürkan’ı saygıyla anarak. (eposta: dkavukcuoglu?superonline.com) SESSİZ SEDASIZ (!) Hükümet, muhtaç yaşlılara gol attı TIP Kurumu Başkanı Dr. Mehmet Altınok, ‘‘AKP Hükümeti sessiz sedasız biçimde yaşlı ve muhtaçların ücretsiz tedavi olma hakkını ya da yaşlılık aylıklarını ellerinden aldı’’ diyor: ‘‘Yaklaşık 30 yıldır uygulanan 2022 sayılı yasa ile, 65 yaşını doldurmuş ve muhtaçlığını belgelerle kanıtlayan yurttaşlara aylık bağlanmakta ve bu kişilere devlet hastanelerinde ücretsiz tedavi olanağı vermekteydi. Emekli Sandığı verilerine göre 930 bin yurttaşımız her üç ayda yaklaşık 200 milyon lira yaşlılık aylığı almakta ve ücretsiz tedavi olmaktaydı. Sağlık hizmetlerinin büyük ölçüde piyasaya havale edildiği ABD’de bile 65 yaşını dolduran güçsüzlere kamusal fonlarla oluşturulan yaşlılık bakım ve sağlık sigortaları aracılığıyla bu hizmetler ücretsiz olarak sunulurken AKP, 2022 sayılı yasada değişiklik yaptı ve 65 yaşını geçmiş muhtaç yaşlılarımızın tedaviden yararlanma koşulunu ‘yeşil kart’a bağladı. Oysa yeşil karttan yararlanmak isteyenlerin herhangi bir geliri olmaması gerekiyor. Üç ayda bir 200 milyon lira alan birinin yeşil kart sağlık hizmetlerinden yararlanmaları mümkün değildi. Kırk katır mı kırk satır mı, ne dersiniz dendi. Muhtaç yaşlılarımıza reva görülen bu muameleyle ne kadar tasarruf sağlanacak derseniz, kaynakların har vurup harman savrulduğu düzende bırakın devede kulak olmayı, devede kıl bile olamayacak bir tasarruf!’’ Faizli Akif Kökçe: “Özel okulda çocuk okutan velinin kredi faizinin yarısını devlet ödeyecek. Milli değil, faizli eğitim!” ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ‘Ulaşım Zirvesi’nin Ardından... projesi’’ni bile umursamazken zirvenin diğer Bakanı Faruk Nafiz Özak da öncelikle bir ‘‘Karadenizli’’ olduğunu çoktan unutmuş görünüyor... Kültür ve çevre düşmanı ‘‘kıyı dolgu yolu’’na müdahale bile edemeyen ‘‘Trabzonlu’’ Bayındırlık ve İskân Bakanımız, ulaşım adına neler söyleyebilirdi ki!.. Sorun değil ‘kriz’ var Evet... İstanbul’da artık ulaşım sorunu değil, ‘‘kriz’’i yaşanıyor... ‘‘Eskort’’luların dışında hiç kimsenin ‘‘ulaşamadığı’’ bir metropolde, milyonlarca insan sadece ‘‘zaman’’larını değil, dengelerini, sinirlerini, akıllarını yitirmek üzereler... Peki, bunu kim önleyecek?... İstanbul’u ‘‘demir ağlar’’la kim örecek?... Yanıtı ‘‘belediye’’ olunca, olmuyor; olamıyor... Çünkü dünyadaki hemen tüm metroları belediyeler değil ‘‘devlet’’ yaptı ve yapıyor. Bizde ise devleti yönetenler, 50 yıldır ‘‘karayolu’’ diyorlar. ‘‘Zirve’’lerinde bile ‘‘İstanbul’un metrosunu devlet tamamlayacak’’ diyemiyorlar... Dahası, ‘‘yapişletdevret’’le planlanan 3. köprünün o meçhul ‘‘yatırımcı adayı’’ her kimse, Marmaray’ın hizmete girip trafiği rahatlatmasından İşte, 3. köprünün “İstanbul tahribatı” haritası... önce en az 25 yıllık geçiş parasına yapıldı. Ne var ki ‘‘iki bakan’’ bir an önce kavuşmayı adeta katıldığı için ‘‘umutla’’ beklenen ‘‘hükümet kararı’’na dönüştürebu ‘‘üst düzey’’ buluşmadan yi biliyor... ne ‘‘3. köprü’’ çıktı... Köprü geSakın mevcut köprülerde de çişlerinin ise ‘‘bedava’’ değil, sa ‘‘paralı geçişe devam’’ edilmesi dece ‘‘nakit ödemesiz’’ olacağı belki ‘‘O’’nun yüzünden olmaaçıklandı... sın?... Yapişlet devret köprüYani, ne onca sözlere rağmen sünden ‘‘parasız’’ geçilemeyece‘‘köprü gelirleri’’nden vazgeçil ğine göre... di, ne de kentin kuzeyindeki son ‘Sürdürülemez’ politika kalan yeşil alanlara göz koyan ‘‘Zirve’’de ne denirse densin, ‘‘3. köprü rantı’’ndan... ‘‘Çağrılmadığımız’’ için ancak ‘‘bilim’’ şunu söylüyor. İstan‘‘sonuçları’’nı öğrenebildiğimiz bul’da nüfus 2 kat artarken araç zirvede, Ulaştırma Bakanı Bina sayısı 8 kat çoğalmış. Bu fark li Yıldırım’a örneğin şu ‘‘temel yıldan yıla daha da artarken sasoru’’yu kimse yöneltmemiş: dece araçları ulaştırmayı hedef‘‘Ülkemizdeki ulaşımın yüzde lemek ‘‘sürdürülemez’’ bir poli95’i olan karayolları neden sizin tika... Tek çözüm olan ‘‘özel araçlabakanlığınıza bağlı değil?...’’ Ulaştırma Bakanımız da ula ra gereksinimi azaltacak’’ toplu şımdaki bu ‘‘yüzde 95 yetkisiz’’li taşım sistemi içinse yıllardır siğini sorgulamak yerine, 3. köp yaseti etkileyen iki ‘‘güç’’ten rüyü savunarak ‘‘TIR’ları geçi kurtulmak gerekiyor: Birincisi; partilerle içli dışlı olan ‘‘yol ve receğiz’’ demiş... Anlaşılan hiç kimse de ‘‘Hani, kavşak müteahhitleri’’... İkinciMarmaray’daki 3. demiryolu si de uluslararası destekli ‘‘karahattından da kıtalar arası yük ta yolu lobisi’’... Bunu kim başarabilir derseşımacılığı sağlanacak böylece TIR geçişi azalarak 3. köprü ih niz; ‘‘kriz’’i aşmayı da düşünmetiyacı kalmayacaktı?’’ deme ye başlamışsınız demektir... miş... Marmaray’ın Bakanı ‘‘kendi ekinci?cumhuriyet.com.tr Kar altındaki İstanbul yine Türkiye’nin gündemi... Ulusumuz kendi derdini bırakmış, İstanbul’u izliyor... Yakın yıllara kadar ‘‘kış haberleri’’nin başında kapanan köy yolları; hastanelere yetiştirilemeyen hastalar; kızaklarda taşınan hamileler; yani ‘‘Anadolu’nun çilesi’’ gelirdi... İstanbul ise birinci sayfalardaki yerini ‘‘romantik kış manzaraları’’ ile alırdı... Yurdun birçok bölgesi, bugün de benzer çileyi çekmekte... Kim bilir kaç kentimizde, kaç köyümüzde karakış ‘‘kapkara’’ geçmekte... Örneğin Orhan Pamuk yazınca herkesin pek sevdiği Kars, sıfırın altındaki 30’lu derecelerini kış boyunca ‘‘yakacak sıkıntısı’’ içinde yaşamasına rağmen hâlâ ‘‘doğalgaza’’ bile kavuşamadıysa, kimin umurunda? Bakanların özlemi 3. köprü Nitekim, son yılların en önemli ‘‘ulaşım zirvesi’’ de geçen hafta (21 Ocak 2006) İstanbul için ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com BULMACA HARBİ SEMİH POROY SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 25 Ocak www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Bir tür 1 mezgit balığı. 2/ Karakter... 2 Ata binme ve 3 kement atma gibi becerile 4 re dayanan 5 Amerikan 6 oyunu. 3/ Ke7 sintilerden sonra kalan 8 miktar... Gü 9 ney Ameri1 2 3 4 5 6 7 8 9 ka’daki dağ sırası. 4/ 1 B İ T İ Ş K E N Bir çikolata cinsi... R E Y Bir nota. 5/ Hararet... 2 U M A C I A R A K L I Parçaların birleştiril 3 L A İ L mesiyle değişik şe 4 G R İ Z A Y S E A S K I killerin elde edildiği 5 A Ş bir oyuncak. 6/ İs 6 R A N T İ Y E Ğ N AM kambillerle oynanan 7 İ F A bir oyun... Ordu’nun 8 İ T İ F İ F A Perşembe ilçesinin 9 A S P R A T İ K eski adı. 7/ Plan... Kalın bükülmüş sicim. 8/ Sıkıcı, durgun, donuk. 9/ Öğütülmüş tahıl... Şiilerin kerbela olayıyla ilgili olarak genellikle muharrem ayında düzenledikleri yas niteliğindeki dinsel seyirlik oyun. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ ‘‘Lekeli mercan’’ da denilen, eti lezzetli bir balık... Yaklaşık on iki bin yıl önce Pasifik’e gömüldüğüne inanılan, insanlığın ve uygarlığın anayurdu sayılan kıta. 2/ Rütbesiz asker... Organik maddeleri eritmekte kullanılan, eter kokusunda bir sıvı. 3/ Verim. 4/ Yabancı... Halk dilinde kırmızı pul bibere verilen ad. 5/ Eski Rusya’da gönüllü emekçiler birliği... Cet. 6/ Japon lirik dramı... Ruhsal kaynaklı sinir hastalığı. 7/ Evin bölümü... Çin ve Japonya’dan tüm dünyaya yayılmış bir strateji oyunu... Nikel elementinin simgesi. 8/ Orkestra için bestelenmiş uzun kompozisyon. 9/ Yeniçeri kışlası... Solunumun az ya da çok süreli olarak durması. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle