12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 OCAK 2006 SALI CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr 15 Nâzım Hikmet’e armağan ? Kültür Servisi Nâzım Hikmet’in 104. doğum günü olan 15 Ocak 2006’da, merkezi Almanya’da olan ve TürkçeAlmanca olarak iki dilde yayımlanan Don Quichotte mizah dergisiyle Nâzım Hikmet Kültür Merkezi, ortaklaşa bir ‘armağan’ karikatür sergisi düzenledi. Aralarında BosnaHersek, İran, Özbekistan, Afganistan, Fransa, İtalya, İngiltere, Brezilya gibi ülkelerin de bulunduğu 20 ülkenin Nâzım sevdalısı karikatür sanatçıları 50 ayrı çalışmaları ile Nâzım’ı yorumladılar. Sergi açılışında Don Quichotte dergisi yayın yönetmeni Erdoğan Karayel, izleyicilere serginin oluşum sürecini anlattı, ayrıca serginin Almanya’da da çeşitli kentlerde açılacağını söyledi. Sergi Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nin sergi salonunda 1 ay boyunca açık kalacak. Geçen yıl boyunca doğumunun 100. yıldönümü dolayısıyla Jean Paul Sartre konuşuldu, tartışıldı Dünyadan sorumlu bir aydın ENVER AYSEVER Elinde taş İsrail askerlerine saldırırken Edward Said tüm dünya Jean Paul Sartre’ı görür gibi olmuştu yeniden. Bir aydın eli silahlı olur muydu? (Eğer taş bir silahsa?) Fransa pek de uygarlığın ürünü olmayan görüntülerle dünya gündemine gelirken Sartre düştü akıllara yeniden. Aydın nasıl bir tutum takınmalıdır bu toplumsal tepki karşısında? Örnekler çoğaltılabilir elbet... Bu çağ aydınlara pek uygun değil gibi. Teknolojinin yaşamımızda işgal ettiği yere bakarsak, yük ağırlaştıkça sorumluluk artıyor; kendinden başka hiçbir güvencesi olmayan aydınların bunun altında ezileceği apaçık ortaya çıkıyor böylece. Hangi birine yetişeceksiniz soysuzlukların, arsızlıkların, acıların, şiddetin, sömürünün, savaşların? Tuhaf olan; kimse aydınlardan böyle bir görev beklemiyor ama, olmuyor işte. Şimdi nostaljik ve biraz da romantik sözcükler gibi duran ‘özgürlük’ ve ‘adalet’ arzusu, kişinin kendi kendini her şeyden sorumlu tutmasına neden oluyor. Nerede bir yoksul, ezilmiş, düşkün halk varsa yanında olmak gerekli. Onlar seni çağırmasa da hatta yanlarında olduğun zaman kafana balyozla vursalar da; dahası seni zehirli bir mahluk gibi kavrasa da herkes, yine bildiğini okuyacaksın, yine başının dikine gideceksin ve haykıracaksın yine! Server Tanilli Hoca’nın deyimiyle, ‘Peygamber Aydın’ tipinin öncüleriyle yolun kesişmişse; dünya sorunlarına karşı aldıkları tavrı görmüşse kişi; olup biten her şeye kafayı takacak demektir; evine beyazcamdan sızan yalanlara inanamazsın artık, acılı yüzlere seyirci kalamazsın, insanın insana ettiğini görmezden gelemezsin ve kimseler seni davet etmese de bu sorunları çözmen için, yine de duramazsın! Birkaç satır Sartre okumuşsa kişi, yolunun özgürlüğe, aydınlığa düşmemesi olası değildir. Kimileri modası geçmiş dese de, kimileri bile bile üstüne basmaya çalışsa da (Özellikle kendi ülkesinde, Fransa’da) gün Hugo, Voltaire, Aziz P ek çok filozof ve edebiyatçıdan farklı, bir eylem adamıdır Sartre. Belki bu yüzden hep ‘öteki’ olmuştur. Felsefeciler, onun edebiyatçı olduğunu düşünmüş, fikir adamı tarafını görmezden gelmişlerdir; edebiyatçılarda da durum farklı değildir. O iyi bir düşünürdür, ama iş edebiyatçılığa gelince durum farklıdır. Bu çelişki yaşamı boyu sürmüş, hep kavga eden, partilerde rol üstlenen, taraf olmuştur Sartre. Jean Paul Sartre ‘‘Parçalanmış toplumların ürünü olan aydın, bu toplumların varlığının kanıtıdır, çünkü onların parçalanmışlığını içselleştirmiştir. O halde, aydın tarihin bir ürünüdür. Bu bakımdan, hiçbir toplum kendini suçlamadan aydınlarından şikâyet edemez, çünkü ne ettiyse onu bulmuştur.’’ (Aydınlar Üzerine, s. 30) Aydın olmanın sorumluluğu Nesin, Uğur Mumcu, Sartre günüdür. Eğer Sıvas’ta insanlar yakılmışsa, Fransız banliyölerinde özgürlük, aş, iş çığlığı atılıyorsa, Irak’ta katliam sürüyorsa, çokuluslu sermayeleriyle şirketler insanlara nefes aldırmıyorsa; Sartre’ın modası geçemez! Farklı bir eylem adamı Pek çok filozof ve edebiyatçıdan farklı, bir eylem adamıdır Sartre. Belki bu yüzden hep ‘öteki’ olmuştur. Felsefeciler, onun edebiyatçı olduğunu düşünmüş, fikir adamı tarafını görmezden gelmişlerdir; edebiyatçılarda da durum farklı değildir. O iyi bir düşünürdür, ama iş edebiyatçılığa gelince durum farklıdır. Bu çelişki yaşamı boyu sürmüş, hep kavga e den, partilerde rol üstlenen, taraf olmuştur Sartre. İçinde bulunduğu tüm grupları tedirgin etmiştir. Tutkulu bir yaşamın gereği olan her şeyi yapmıştır. Ama daima ‘özgürlük’ peşinde koşmuştur Sartre. ‘‘Demek ki yazar, okuyucuların özgürlüğüne çağrıda bulunmak için yazar ve bu özgürlüğün yapıtını canlandırmasını ister. Ama bununla yetinmez ve okuyuculardan, onlara gösterdiği güveni kendisine göstermelerini, kendi yaratıcı özgürlüğünü tanımalarını, bakışık ve ters yönlü bir çağrıyla bu özgürlüğe seslenmelerini ister.’’ (Edebiyat Nedir? s. 52) ‘Aydın’ın çelişkileri Sartre’ın en önemli sorunlarından biridir. Burjuvalardan çıkacağını düşünür aydınla rın Sartre. Okumuş, yazmış, kimi konforu edinmiş, ekonomik anlamda konumu belli olan biridir aydın. Tam da bu durumundan dolayı çelişkilidir. Hem içinde bulunduğu toplumsal durumdan memnun değildir, uyumsuzdur. Hem de diğer sınıflarla (Örneğin işçi sınıfı) ilişkilerinde sorunlar çıkmaktadır. Burjuva kazanımlarından tam anlamıyla vazgeçemediğini söyler aydınların, öte taraftan da işçi sınıfı tarafından da horlandığına işaret eder. Kendi sınıfındakilerin ihanet suçlamalarıyla uğraşır bir yandan aydın, diğer yandan iktidar sahiplerinin zorbalıklarıyla boğuşur, en kötüsü, işçi sınıfının özgürlüğü için verdiği savaşta, tam da bu sınıfın insanları tarafından acımasız biçimde yargılanır. Kimseye yaranamaz aydın. Böyle bir beklentisi de yoktur. Temel sorun da budur. Peki niçin böyledir? Olup bitenlere kayıtsız olamayışı, aydının felsefi konumuyla ilgilidir. İnsanlık tarihinin doğal akışı içinde doğmuştur aydın figürü. Bir çeşit reddediş üzerine kuruludur aydın yaşamı. Sartre için; her şeyi ve herkesi yadsıyan, kurulu düzenle sürekli sorunları olan, sözünü esirgemeyen ve bu yüzden başı dertten kurtulmayan biri diyebiliriz kolaylıkla. Herhangi bir dayanak aramamıştır, kimse tarafından övülmeye gereksinim duymamıştır, kimi zaman ardında kimsenin olmadığını ya da kalmayacağını bilerek ilerlemiştir Sartre. Huzursuzluk çıkarmaktan çekinmemiştir, kimin alanına girdiğini sorgulamamıştır, hangi çıkar çevrelerinin canını yaktığını düşünmemiş, daha ötesi bedelin ne olacağını aldırmaksızın başının dikine ilerlemiştir Jean Paul Sartre. Neden üstü örtülmek istenir, hangi dengelerin sonucu olarak yok sayılmaya çalışılır Sartre? Bu soruların yanıtları, pek çok şeyi aydınlatacaktır. Özgürlüğün Yolları Üçlemesi (Akıl Çağı, Yaşanmayan Zaman, Yıkılış), Bulantı, Aydınlar Üzerine, Edebiyat Nedir?, Tiyatro Oyunları (Gizli Oturum, Sinekler) Varlık ve Hiçlik, Diyalektik Aklın Eleştirisi bugün kimileri pek hoşlanmasa da önemlidir, aydınlanmanın kalıcı ürünleridir. Yaş günü kutlamalarını pek sevmem, ama bu yapıtları yeniden gündeme getirmek için iyi bir gerekçe Jean Paul Sartre’nin yüzüncü yaşı... (Cumhuriyet) ‘BloodRayne’ beyazperdede ? Kültür Servisi ‘‘BloodRayne’’ adlı bilgisayar oyununun sinema uyarlaması ABD’de gösterime girdi. Uwe Boll’un yönettiği filmde Kristanna Loken, Michelle Rodriguez, Ben Kingsley ve Michael Madsen gibi oyuncular rol alıyor. Geçen hafta ilk gösterimi yapılan ‘‘BloodRayne’’in konusu 18’inci yüzyılın Romanya’sında geçiyor. Kristanna Loken, ‘‘benim karakterim Rayne, bir ‘dhampir’. Bunun anlamı yarı vampir yarı insan. O yüzden Rayne’in bir kalbi var. Bunun yanında kana karşı şehvetini de her zaman dizginleyemiyor. Bunun için çok pişman oluyor. Ayrıca çok güçlü insani özelliklere sahip’’ dedi. En son ‘Kill Bill’de kötü adamlardan birini canlandıran Michael Madsen da bu filmde iyilerin yanında mücadele ediyor. Geniş bir seyirci kitlesi yakalamak istediğine de değinen Boll, ‘‘o yüzden insanlar bu oyununun ismini hiç duymasalar da bu filmi görmeliler. Çünkü çıkışta iyi bir vampir filmi olduğunu düşünecekler’’ dedi. ‘‘BloodRayne’’in Türkiye’deki gösterim tarihi ise kesinleşmedi. Etkinliği,Türkiye Yazarlar Sendikası ile Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Merkezi sürdürüyor Nasrettin Hoca dünyaya tanıtıldı ? KONYA (AA) Ünlü mizah ustası Nasrettin Hoca, 2005 yılı içinde ulusal ve uluslararası çapta düzenlenen birçok etkinlikte dünyaya tanıtıldı. Konya’nın Akşehir İlçesi Belediye Başkanı Mustafa Baloğlu, Nasrettin Hoca’nın hem mizah yoluyla toplumsal konulara eleştiri getirip çözümler önermesiyle hem de hoşgörü, kardeşlik, barış, iyimserlik mesajları taşımasıyla tüm insanlığa seslendiğini ifade etti. Baloğlu, Nasrettin Hoca’nın Türkiye ve dünyada tanıtımı için çeşitli etkinlikler düzenliyoruz. Bu çerçevede 2005 yılında yurtiçi ve yurtdışında ulusal ve uluslararası çeşitli etkinlikler gerçekleştirdik. Toplantılar, konferanslar yaptık. Akşehir’de 46. Uluslararası Nasrettin Hoca Şenliklerini gerçekleştirdik. Bu uluslararası nitelikteki bu şenlikte, Nasrettin Hoca ile ilgili söyleşiler, karikatür, gülmece, öykü, fotoğraf yarışmaları, halk oyunları, konserler, tiyatro gösterilerinin yanı sıra karikatür, resim ve fotoğraf sergileri gibi çeşitli etkinlikler düzenledik.’’ ‘Leylâ Erbil’de Etik ve Estetik’ Tarık Zafer’de Kültür Servisi Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Merkezi ve Türkiye Yazarlar Sendikası, 21 Ocak Cumartesi günü saat 10.00’da Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi’nde ‘Tuhaf Bir Yazar: Leylâ Erbil’de Etik ve Estetik’ başlıklı bir etkinlik gerçekleştiriyor. Etkinlik Talat S. Halman (TEM), Enver Ercan (TYS), Hülya Dündar’ın ‘Leylâ Erbil’in Yaşam Öyküsü’ ve Nilay Özer’in ‘Leylâ Erbil’in Bibliyografyası’ başlıklı konuşmalarıyla başlayacak. Hilmi Yavuz’un oturum başkanlığını yapacağı birinci oturumda Necmi Sönmez ‘Leylâ Erbil’in Kurgu Teknikleri’, Önay Sözer ‘Aşk Mektubu Kime Yazılır: Leylâ Erbil’in Mektup Aşkları Üzerine’, Şeyda Başlı ‘Aykırı Mekânlar, Tuhaf Kadınlar’, Mehmet Fatih Uslu ‘Leylâ Erbil’de Yozlaşma Öfkesi ve Siyasal Açmaz’ başlıklı konuşmaları yapacak. Hulki Aktunç’un ‘Leylâ Erbil: İsyan Grameri’, Sema Bulutsuz’un ‘Leylâ Erbil’in Yapıtlarında Fantastik Öğeler’, Orhan Koşak’ın ‘Leylâ Erbil’in Hikâyelerinde Deneyim ve Kurgu’, Cem Mumcu’nun ‘Yaratıcılık ve Leylâ Erbil’, Süha Oğuzertem’in ‘Kaybolmayan Yazar: Leylâ Erbil’in Özgünlüğü, Özgürlüğü’ başlıklarının yer alacağı ikinci oturumun başkanı Sibel Irzık. Enver Ercan’ın başkanlığını yaptığı üçüncü oturumda yer alan yazarlar şunlar: Ahmet Oktay (Leylâ Erbil: Bir Put Kırıcı), Sennur Sezer (‘Leylâ Erbil’de Bireysel Kâbustan Toplumsal Kâbusa’), Mahmut Temizyürek (‘Yoksa Ben de mi Celladın Gibi’), Ayfer Tunç (‘Ayna’ ve ‘Bunak’ Öykülerinde Anne Figürüne Bakış). Etkinliğin son oturumunun başkanı Hülya Soyşekerci. Bu oturumda Dilek Yazar ‘Bilinçli Eğitime Eğilim’, Tamer Kütükçü ‘Eski Sevgili Öyküsünde Eskiyen Sevgi, Nilay Özer ‘Leylâ Erbil’in Romanlarında Politik Söylemin İşlevi’, Günil Özlem Ayayadın Cebe ‘Tuhaf Bir Kadın’da Olmayan Aşkın Tutkusu’ başlıklı konuşmaları yapacak. Leylâ Erbil bu özel etkinlikte 19.30 21.00 saatleri arasında okurlarıyla buluşacak. SERGİ 10 ŞUBAT’A DEK GALERİ X’TE GÖRÜLEBİLİR CEM MANSUR’UN YÖNETİMİNDEKİ ORKESTRA BU AKŞAM BİLKENT’TE Gülsün Erbil retrospektifi Kültür Servisi Gülsün Erbil’in ‘‘20. Yüzyılı 21. Yüzyıla Bağlayan’’ başlıklı retrospektif sergisi 10 Şubat’a dek Galeri X’te görülebilir. Erbil bu sergisinde 40 yıllık sanat serüvenini sanatseverlerle buluşturuyor. Mevlana’nın felsefesini 1973’ten beri araştırdığını ve 1977’den bu yana yapıtlarına da yansıttığını belirten sanatçı, 1978 yılında soyut sanata kavram yükleyerek dünya sanatında kavramsal sanat mı, soyut sanat mı tartışmalarına yeni bir kapı açtığını söylüyor. Sergi çağrılığında, Erbil’in yapıtlarında, İslam felsefesinden Sufizme, Mevlana Celalettin Rumi’nin tasavvuf felsefesinden, barış ve sevgi çağrısından esinlenerek yüklediği kavramda ‘‘diyalektik materyalizmi’ de soyutlayarak mistik döngüsüyle simgelediği açıklanıyor. Bu arada, Gülsün Erbil gelecek yıl gerçekleşmesini hedeflediği İzmir Bienali için çalışmalarını sürdürmekte. Erbil, ‘‘Yaratıcılık yüzeysel bir olgu değildir. Varoluşsal, hatta dinsel bir olgu haline dönüşebilir ve insanları ‘insan’ yapmaya yarar. ‘Yaratıcılıkla’ dünya sevgiye, barışa kavuşur, insanlar eğitilir ve gelişmiş ülkelerin önünde yer alınabilir’’ diyor. (0 212 249 37 39) Ernest Bloch gecesi... Kültür Servisi Konuk şef Cem Mansur’un yönetimindeki Bilkent Senfoni Orkestrası bu Cem Mansur akşam saat 20.00’de Bilkent Kon 1998’den bu ser Salonu’nda bir konser vere yana Akbank cek. Viyolonsel sanatçısı Rapha Oda el Wallfisch’in solist olarak katı Orkestrası’nın lacağı konser, postromantizmin sürekli önemli temsilcilerinden Ernest şefliğini Bloch’un yapıtları çalınacak. yapıyor. Konserde, bestecinin viyolonsel ve orkestra için bestelediği ‘Schelomo’, ‘A Voice in the Wilderness’ ile ‘Viyola ve Orkestra için Süit’ adlı yapıtının viyolonsel düzenlemesi seslendirilecek. Müzik eğitimini Londra’da City University, Ricordi Şeflik Ödülü’nü aldığı Guildhall School of Music and Drama ve daha sonra Raphael Wallfisch, 24 yaşındayken FloranLeonard Bernstein’ın öğrencisi olduğu Los Angeles Filarmoni Enstitüsü’nde alan Cem sa’da uluslararası Gaspar Cassado Viyolonsel Mansur, 198189 yıllarında İstanbul Devlet Yarışması’nı kazanmasıyla başladığı dünya çaOperası şefliği yaptı. Hollanda, Fransa, İtalya, pındaki kariyeri boyunca aralarında Londra SenÇek Cumhuriyeti, Romanya, Macaristan, Al foni, Londra Filarmoni, BBC Senfoni, İngiltere manya, İsveç, İspanya, Meksika, İsrail ve Rus Oda Orkestrası, Birmingham Şehir Senfoni Orya’da orkestra ve operalarda konuk şef olarak ça kestrası, Leipzig Gewandhaus, Berlin Senfoni, lışmalarını sürdüren sanatçı, 198997 yıllarında Westdeutscher Rundfunk, Los Angeles FilarmoOxford Şehir Orkestrası birinci şefliğini üstlen ni, Indianapolis Senfoni, Varşova Filarmoni ve di. 1998’den bu yana Akbank Oda Orkestrası’nın Çek Filarmoni Orkestrası’nın da bulunduğu birsürekli şefi gibi olan Mansur, 1986 yılında çok toplulukla konserler verdi. BBC Proms, EdinLondra’da, Elgar’ın bitmemiş operası ‘The burg, Aldeburgh, Spoleto, Prades, Oslo ve SchlesSpanish Lady’nin ilk seslendirilişini ve 2000 yı wig Holstein festivallerine düzenli olarak her yıl lında City of London Festival’de Offenbach’ın katılmaya devam eden sanatçı, İsviçre Zürih Win126 yıldır duyulmayan operası ‘Whittington’u terthur Konservatuvarı ve Almanya Hochschule yönetti. Mainz’de ders veriyor. (0 312 290 17 75) BUGÜN ? BABYLON’da 21.30’da Timuçin Şahin Trio konseri. (0 212 292 73 68) ? ORHAN KEMAL İL HALK KÜTÜPHANESİ’nde 14.00’te Muhsine Helimoğlu Yavuz’un ‘Mit, Din ve Gelenek Aynasında Kadın’ başlıklı söyleşisi. (0 212 518 10 47) Açıklama Kültür Servisi Gazetemizde 29.12.2005 tarihinde çıkan ‘‘Şair Nabi’nin Mezarına Ne Oldu?’’ başlıklı habere karşılık olarak İstanbul Milletvekili Dr. Zeynep Karahan Uslu yazılı bir açıklama yolladı. Gazetemizde çıkan haberin ardından Şanlıurfalılar Derneği yetkilileriyle ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Mezarlıklar Müdürü Adem Avcı ile görüşen Zeynep Karahan Uslu yaptığı yazılı açıklamada şöyle diyor: ‘‘İstanbul Büyükşehir Belediyesi Mezarlıklar Müdürü Adem Avcı’dan alınan bilgiye göre Şair Nabi’nin naaşı 1985 yılında İstanbul Mistik Döngü, 1985. Karacaahmet Mezarlığı’na nakledilmiştir. Mezarın üzerine başka birinin gömülmesi gibi bir durum söz konusu olmayıp 1995 yılında mezar taşının üzerine Şair Nabi ile ilişkisi olmayan reklam mahiyetinde bir yazı yazılmıştır. Ancak Mezarlıklar Müdürlüğü’nün kayıtlarında bu ilave yazılara dair herhangi bir kayda rastlanmamıştır.’’ Açıklamada ayrıca, Zeynep Karahan Uslu’nun girişimiyle mezarlık yetkilileri tarafından gerekli düzenlemenin yapılıp Şair Nabi ile ilişkisiz yazıların mezar taşlarından kaldırıldığı dile getiriliyor. CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle