23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 NİSAN 2005 ÇARŞAMBA f CUMHURİYET SAYFA denizsom@oumhuriyet.coin.tr 17 İslamcıNecip Mekanoğlu: "Islam peygamberinin 'kıyamet koparken dahi elinizde fidan varsa dikin' sözüne karşılık AKP ormanları satmaya çalışıyor. Islam ile Islamcılık arasındaki fark işte bu." - Talat, yılan gibi soğukkanlıymış... "Rumlann tatlı diline kanmasın da!" Liderler ot çayı içiyormuş. Demek ki yaşam biçimleri! Sayın Pazartesi sabahı, TRT Radyo-1 'de, Avrupa Insan Hakları Mahkemesi'nin ayrılıkçı terörist Abdullah Öcalan'a yönelik olası kararları üzerine fikir yürüten bir öğretim üyesi "Sayın Öcalan" diye söz girip, "Sayın öcalan" diye sözünü bağlıyor. Durak Erol Soysever: "Izmir Hatay'da Inönü Caddesi'ndeki bir durağın üç değişik bölümünde üç değişik ad yazıyor: Şoförler Derneği. Şöförler Derneği. Şoförlar Derneği. Mübarek sanki durak değil, seçmeli sınav sorusu!" TAKSİM Meydanı; 1 Mayıs 1977... Işçı Bayramı'nı kutlamak için alanda toplananların üzerine ateş açıldı ve yaşanan panikte ezilenlerle birlikte büyük bir katliam yaşandı. 1 Mayıs 1977, tarihe "Kanlı 1 Mayıs" olarak geçti ve üzerindeki sis perdesi bir türlü kaldırılamadı. Prof. Dr. Çetin Yetkin, o dönem olayı soruşturan cumhuriyet savcısıydı. Bazı ipuçlarına ulaşmıştı ki görevinden alındı. O sıra Çetin Yetkin'in oğlu Barış yedi yaşındaydı... Barış Yetkin, eğitimini tamamladı ve gazeteciliği seçti. Tv8'de çalışırken 1 Mayıs 1977'nin belgeselini hazırladı. Belgeselin ilk bölümü 1 Mayıs 2004 saat 22.00'de ekrana geldi; büyük ilgi gören belgeselin ikinci bölümü nedense gece yarısından sonra saat 01.15'te yayımlandı ve Mayıs'ın 1'îbu sırada Fehmi Koru, Ali Bayramoğlu, Etyen Mahçupyan gibi kişilerin program yapmaya başladığı Tv8'de Banş Yetkin'in işine son verildi. Kanlı 1 Mayıs, Çetin Yetkin gibi oğlu Barış Yetkin'i de işinden etti. Barış Yetkin'in hazırladığı belgesel "Kırılma Noktası 1 Mayıs 1977 Olayı", geçenlerde Otopsi Yayınlan'ndan kitap olarak çıktı. Kitaptan: "Süleyman Demirel, '13 Eylül günü duran kan, 11 Eylül günü niye akıyordu? Kanlar akıyordu, çünkü Kenan Evren'in Çankaya'ya çıkması gerekiyordu' demişti. Emperyalızmin Kenan Evren ve 12 Eylül darbecilerine verdiği görevi yerine getirebilmeleri için koşulların olgunlaşması, ortamın elverişli olması, bunun için ise anarşi ve terörün yaygınlaşması, gemi azıya alması gerekiyordu. Kenan Evren'in kendisi bu gerçeği, 'Artık vatandaş öyle bir hale gelecekti ki, lanet olsun, cumhuriyet geleceğine, ne gelirse gelsin, yeter ki sokağa rahat çıkalım, rahat gezelim, rahat ticaret yapalım diyecekti' sözleriyle itiraf etmişti. Bu süreç, 1 Mayıs 1977 katliamı ile başlamıştı. 1 Mayıs 1977 olayı, 12 Eylül 1980 darbesini hazırlayan gelişmelerin başlangıcıdır. Türk siyasal yaşamının 'kırılma noktası'dır." Kitap belge dolu. öyle gizli belge falan değil. Örneğin o dönemden bir gazete haberi: Üç ordu komutanı emekliye ayrılınca Orgeneral Kenan Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı oldu. Yine kitaptan: 1 Mayıs olayında bir kontrgerilla parmağı olduğunu ısrarla vurgulayan Bülent Ecevit, başbakan olduktan sonra böyle bir kurumun olmadığını söylüyordu! SESSİZ SEDASIZ (!) AKP'li ahlak zabıtaları görev başında ÇEVRE mühendisi Kaan Disanlı, kız arkadaşıyla bir restoranda akşam yemeği yedikten sonra Dolmabahçe Sarayı'nın yanındaki çay bahçesine gidiyor. Sipariş verdiği çaylar yarım saatte gelmeyince de çay bahçesinden çıkıp kolunu kız arkadaşının omzuna atarak otomobiline doğru yürüyor: "Ortalarda dolaşan ve gelen arabalara yol gösteren işletmecisi sandığımız bir kişi 'arkadaşlar ayrılalım' şeklinde davudi bir sesle bize çıkıştı. Neden diye sormanın bu ülkede sorun yarattığını bildiğim halde yine de 'neden; biz buraya hep geliyoruz, ancak bir daha gelmeyeceğiz' diye bir de karşılık verdim. Muhterem kişi de 'Gelmezseniz gelmeyin' diye çıkıştı. Ama hemen ardından söylediği sözler kızgınlıktan çok insanı düşündürücüydü: 'Ortalıkta AKP'liler cirit atıyor, iki genci yanak yanağa görseler hemen dilekçe verip şikâyet ediyorlar ve işletmeler kapanıyor!' Biz şimdi kime ne anlatalım! Şikâyetçi kesimin çocukları da o akşam bir dolu türbanlı genç olarak orada 'takılıyor'du. Kendilerine gelince kuzu, bize gelince kurt mu olunuyor?" Yüksek Yerilim Hattı erdincutku@yahoo.com Geçlm sıkıntısı nedenlyle evdeki kemerleri sattık: Şimdi kemerbile sıkamıyoruz! ÇEDKOŞESt OKTAY EKİNCİ Gaziantep'te 'İmarDemokrasisi' Gaziantep'te kentin merkezini yöneten Şahinbey Belediyesi ile doktorlar kaışı karşıya... Beledi- ye Başkanı Ömcr Can, imar pla- nmda da "sağhktesisIeri T1 ne aynl- mış alanda, yıllardır özlenen "modern hastane"yı gerçekleştir- mek yerine, plan değışikliğı yapa- rak burayı "belediye hizmet ala- nı"na dönüştürdü. Bu karara Gaziantep-Kilis Ta- bip Odası tepki gösterince de ön- ceki belediye başkanı Yaşar Ağ- yûz döneminde doktorlara veri- len ve inşaatı yüzde 70 oranında tamamlanan "lokal arsası"nın sözleşmesıni feshettı Oda Başkanı Kemal Bakır bu misillemeye özetle diyor ki: "Yaklaşık 30 bin metrekarelik bu alanda zaten öteden beri çeşit- li sağlık tesislerî bulunuyor. Aynı ycrde, artan ihtiyacı karşılayacak geüşkin bir hastanc yapmak du- rurkcn böylc bir olanağı yok et- mck belediyecilik sayılamaz." 20 yıllık deneyim GAP'ın ekonomik başkenti ilan edilen Gaziantep'teki bu tar- rokrasi" yaratmıştı; ama yerelde de aynı amaca uygun bir disıpli- ni sağlayacak yapılanma olma- dan, kentlerin kadennin sadece yerel siyasi kadrolara terk edil- mesi uygun değildi. Kaldı ki hemen hiç kimsenin aklına şu soru da asla gelmedi: "Peki ama demokratikleşmc ve yerelleşme için onca konu ve so- rumluluk durıırken, neden önce imardan başjanıyor?" Nitekim aradan geçen 20 yıhn "sonuçlarına" bakıldığında, so- runun yanıtı "geç" de olsa verile- biliyor; çünkü "inıaıdaki yerel- leşme, ashnda dcmokrasi için de- ğil, kentselyağmanınveimar rant- lannın yöresel siyaset tarafindan belirlenmesi için öncelik taşıdı ve hemen yürürlüğe sokuldu..." Kuşkusuz, imar ve planlama yetkilerini bilimselliğe saygı ve oncelikle kentsel değerleri göze- ten bir duyarlılık içinde kullanan yerel yöneticilerimiz de vardı ve hâlâ varlar... Ancak, ne yazık ki "azınhkta" olan bu örneklerin yurt düzeyin- de yaygııı olmadığını da beldeler- Doktorlann Gaziantep savunnıası... tışmayı duyunca düşündüm. Ülkemizdeki "imar ve planla- ma yetkileri"nin yerel yönetim- lerce kullanılması 20. yılını dol- duruyor... 1985'e kadar, bu konudaki söz ve karar sahibi "merkezi yöne- timrı di... îmar planları ve bu plan- larda yapılan değişiklikler, bu "iş- lev"ine de uygun eski adıyla "tnıaı ve tskân Bakanlığı" tara- findan onaylanmadan yürürlüğe giremezdi. Belediye meclislerin- de ya da il idare kurullarında alı- nan kararlar ise Bakanlığa "yerel görüşün" iletilmesinden öteye yasal bir anlam taşımazlardı... Bu sistem, kentsel hizmetlerde "yerindenyönetimi" etkin kılma- yı öngören anlayışla 1985'te yü- rürlüğe giren 3194 sayılı yeni îmar Yasası'nda terk cdildi. Sade- ce belediye başkanlarını değil, "daha fa/İa inşaat hakkı" özlemı ıçındekı gınşımcılerı ve bunun ıçın oluşmuş profesyonel "iş ta- kipçileri"nı de Bakanlık bürok- ratlannın peşınde koştııran 6785 sayılı yasa, bu ortamın yarattığı "rüşvetdedikodularTyla birlikte tanhe gömüldü Ne var ki asıl önemlı olan, kent planlarının "kent yaranna" dü- zenlenmesi ve denetlenmesiydi. "Ankara onayı" bu konuda "hiz- metleri geciktiren bir merkc/i bii- den metropollere kadaı- her ölçek- tekı yerleşmelerimizin "ortakgö- rünümlerT yetennce kanıtlıyor. Kğer İmar Yasası'ndaki bu ku- ral gerçekten "çözüm" olsaydı, 20 yıl sonra kaçak yapı oranlan yüzde 70'lere tırmanmazdı; imar planları değişikliklennde dunya rekorlan kırılmazdı ve bu degi- şikliklerin büyük çoğuniuğu da genel toplumsal çıkarları göz ar- dı eden "spekülatif" imar hakla- nna yönelik yapılmazlardı... Mevzuata rağmen Şimdi yeniden Gaziantep'e dönersek; işte bu 20 yıllık ay- mazhğın sonucunu yaşamıyor muyuz? Gerçi yürürlükteki mevzuata göre Şahinbey Belediyesi, "aynı plan sınırlan içerisindeve aynı bü- yüklükte yeni bir sağlık alanı gös- termeden" bu ışlev değışıklığını yapama7 Yapmışolsabıleyargı- dan kesınlikle dönecektır; bu sü- rc zarfında belediye hizmet bına- sı inşaatı başlarsa merke/ı hukü- mel de sadcuc seyredecektir. Çünkü yerel imar yetkileri "de- mokrasinin koıuması" altında... Böyle bir imar demokrasisi ise ancak "seçenlerin haklannı scçil- mişlerin keyfîliğine terk etme" an- lamına gelıyor oekinciCucumhuriyet.com.tr KlM KtME DUM DUMA BEHIÇAK behicakdrturk.net ÇİZGlLtK KÂMİL MASARACI kamilmasaracijimynet.com HARBt SEMtHPOROY semihporoyfı yahoo.com HAYAT EPtK TlYATROSU MÜSTAFA BtwtN hayatepik(n>mynet.com APC COfXieu OLDUĞU İCİN .BEŞÎKTAS. .. TEKNIIK DIREKTORUNE; EFENÇ>1 EKMEK 1 SÜV VAZllt I , PANKART -/ ASMISLARI.. "KAPia ÇOCUSU" RI2A ÇAUMBAY 4 .. ŞİSE SUT , ALDI.. SUTLER FENERLÎ OYUNCULARA <?trn. . 4 BOS BOyfK SIŞE DE O PANKARTI ASANLARA.. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 20 Nüan www. nuımtıtz-tırUttın. cotn BLEKTRON MIKROSKOBU İLK KEZ AM&g/&y/U RrfDYO I&JISUUJŞU (j^C/f) TAeAPtMOAN HALKA 77<IAJIT7LM/ÇT7. BİLifdOı- <Sf SıSİ, OPTHC ArtlK#OSKOP£AI2, ME/ZCBK SİSTETMİYİ-e', KÜÇÜıtL Me&JSl£&ı BÜYÜT&- fiSSK SĞST^eefJ ALETlJfrGOİG. ANCAK-, fŞ/Ğl/V ÖZJELLİ&İ AjeOektİYLe SfMtGLt 8Ü- DEĞİÇT'&Me' LİKIE OAMLt £LEK.7KON MİKJSOSKOPLA& İSE ZJOO giM KAT SüYüvegtlMeerEPfc. 8/e ELGK-- TKON TABAMCAStYtA ATTLAM El££HeoMLA£, VA- KUMLU S'/Z TüP /ÇİNOe 8AKILACAK A/EStJE- YB SÖfJDEeİLİÜKEM MASfJETİIC Ö Ü g ME.RCEK. PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Faşizm Nerede Başlar? Son zamanlarda milliyetçilik, ırkçılık, taşizm gibi konularda konuşulanları dinledikçe, yazılanları oku- dukça bende birçoklarının yeterli bilgi donanımına sahip olmadıkları izlenimi uyanıyor. Buna ister "şans", isterseniz "şanssızlık" deyin, benim gibi ya- şamının toplam 30 yılını, yakın tarihinde büyük bir milliyetçilik-ırkçılık-faşizm felaketi yaşamış bir ül- kede geçirmiş bir insan bu konularda farklı duyar- lılıklar kazanıyor. Söze şöyle gireyim: Türkiye'de birçoklarının san- dıklarının ya da görmek istediklerinin tersine faşizm, salt bir "devlet düzeni", bir "sistem", "kendine öz- gü totaliter bir rejim" değil; işlemeye iktidara geç- mekle birlikte başlamıyor. Bir ideoloji olarak faşizm, önce tek tek bireylerin faşistleşmeleriyle hayata ge- çiyor. Faşistleşen bireyler bir araya gelerek, güçle- rini birleştirerek, faşist iktidarın toplumsal zeminini oluşturuyorlar. örneğin Almanya'da bireylerin fa- şistleşme süreci I. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan ülkenin galip devletlerle imzaladığı Versailles Ant- laşması'nın dayatmacı koşullarında başlıyor. Adolf Hitler de 1920'lerin başlarında tarih sahnesine çı- kıyor; faşizmin/nasyonal sosyalizmin iktidarı ele ge- çirmesi ise 1933 yılında gerçekleşiyor. Faşistleşme sürecinin başlarında önce "milliyet- çilik", daha sonra "asırı milliyetçilik" olarak değer- lendirilen nasyonal sosyalizm 1930'lara doğru siya- sal iktidar hedefine yönelik totaliter bir ideoloji ola- rak kendi toplumsal zeminini oluşturuyor, bu zemin üzerinde paramiliter birliklerden çocuk, gençlik, ka- dın örgütlerine kadar kendi yapılarını kuruyor. Her- kesçe bilindiği gibi Alman faşizmi iktidara seçim yo- luyla geliyor. Iktidarını eline geçirdiği VVeimar Cum- huriyeti ise Alman tarihinin en demokratik cumhuri- yeti. Hitler bu cumhuriyeti ortadan kaldırarak yeri- ne, II. Dünya Savaşı'nınsonaerdiği 1945 yılında, Av- rupa'da toplam 50 milyon insanın ölümünden so- rumlu tutulacak olan III. Imparatorluğu kuruyor. Ülkede faşistleşme sürecinin başlamasıyla faşist devletin yıkılışına kadar geçen süre topu topu 25 yıl. Birçok insan bu çeyrek yüzyıllık görece kısa süre- de neler olup bittiğini tam olarak anlayamıyor. Bu açıdan bakıldığında 1945 Mayısı'na kadar Alman yakın tarihi bir anlamda "pişmanlıklar tarihi"d\r de. Ama özel tarihsel koşullar, bireylerin yanıigılarını ba- ğışlamıyor. örneğin, o çeyrek yüzyıllık sürenin son altı ytlında büyük çoğuniuğu Alman Yahudisi olmak üzere Avrupa'da 6 milyon Yahudi gaz odalarında, toplama kamplannda, evlerinde, yollarda, sokaklar- da öldürülüyor. Oysa son haftalarda Türkiye'de "en çok satan kitaplar" arasında yer alan ve 4-5 yayı- nevi tarafindan basılarak kitabevi raflarını dolduran "Kavgam"\ Hitler, Yahudi soykırımının başladığı ta- rihten 15 yıl kadar önce yazmış. O tarihlerde piya- sada satılan, elden ele dolaşan ve Yahudi ırkının ba- şına gelecek soykırım felaketini önceden haber ve- ren bu kitabı tek bir Yahudinin bile okumamış olma- sı düşünülebilir mi? Hiç kuşkusuz Yahudilerde "saf/can" Almanlar gi- bi, cumhuriyetçiler, demokratlar, sosyalistler, ko- münistler gibi bu kitabı okumuşlar, fakat VVeimar Cumhuriyeti'nin özgürlükçü-demokrat koşulların- da ciddiye almamışlardır. Giderek güçlenen faşiz- min sokağa yansımalarına Alman milliyetçiliğinin "yükselen coşkusu" olarak bakmışlar ve bu bakıp da göremeyişin bedelini sonunda canlarıyla öde- mişlerdir. 20'li, 30'lu, 4O'lı yıllan yaşamış yaşlı Almanlarla ko- nuşun, birçoğu size içtenlikle "farkında olmadan faşistleştiklerini" söyleyecektir. I. Dünya Savaşı'nın ülkede yarattığı eziklikten kurtulmak, yitirdikleri öz- güvene yeniden kavuşmak için toplumda yer yer kabarmaya başlayan milliyetçi dalgaların coşkusu- na kapıldıklarını, milliyetçilik ülkede kitleselleştikçe yeni bir ruh kazandıklarını, kendilerine güç veren ye- ni bir aidiyet duygusuyla tanıştıklarını anlatacaklar- dır. Milliyetçiliğin en tehlikeli yanı da budur; farkına varamayıştır, faşizmin nerede başladığını bilemeyiş- tir, coşku seline kapılıp gidiştir, bir yerden sonra ar- tık farkına varılsa da geri dönemeyiştir. Bu salt Al- manya'da değil, Italya'dada, Avusturya'dada, Ro- manya'da da, Ispanya'da da, Portekiz'de de böy- le olmuştur. Konuyu sürdüreceğiz. (e-posta: dkavukcuoglu@superonllne.com) (Faks:0212-23468 73) BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 SOLDANSAĞA: 1/ Anado- lu'nun gü- neybatısında- ki antik böl- ge... Sarp bölgede ku- rulmuş Kaf- kas dağ köy- 6 lerine verilen ad. 2/Bilgide temel olarak düşünceyi alan ve varh- ğı, insan düşüncesi- nin kurduğunu ka- bul eden öğretilerin genel adı. 3/Kıyı ile gemi arasında yük 4 taşımakta kullanılan altı düz tekne... "Gelecek günlerin engüzeli, enferahı/ 8 Kalbi temiz, alnı — 9 sevişenlerinolur" (C.S. Tarancı). 4/Uğraş.. Bar- tın'ın bir ilçesi. 5/Bahkyakalama aracı... Çıplak vücutresmi. 6/Hoşagitmeyen,tatsız... Kimse, ki- şi. 7/Aktinyum elementinin simgesi... Karagöz oyununda kullanılan kamış düdük. 8/ Şöhret... Bayağı, sıradan. 9/ Rakıbin yumruklarıyla çok sarsılmış, fakat hâlâ ayakta durabilen boksör için kullanılan sözcük... Yapma, etme. YUKAR1DAN AŞAĞIYA: 1/Anadolu'nun güneyindeki antık bölge. 2/Ad- ları aynı olanlardan her biri... "Salih — ": Ressa- mımız. 3/Oy... Tuzağa düşürülen şey... Bir nota. 4/Namlusu egmeçli, iki yanı da keskin uzun sa- vaş bıçağı. 5/ "İnsan —'de hayal ettiğı müddetçe yaşar" (Yahya Kemal)... Ünlü bir divan şairi. 6/ Asya'da bir ülke... Eski Mısır'da güneş tanrısı.7/ Ender, seyrek... Kasnaga gerilmiş kumaşa iğne ya da tıgla yapılan bir tür nakış. 8/Çıkar yol, çare... Akarsu yatağı. 9/Tombala gibi kımı oyunlarda sa- yıların yazılı olduğu kart. »» ç>
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle