09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 MART 2005 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Gençleri föştandnyoriar! "Kuzu gibi olun diyorlar Büyüyüp ortaya çıkınca Koyun gibi gütmek için sizi..." Can Yücel On Iki Mart'lar, On Iki Eylül'ler!.. Gençliğin ateşi- ni söndürdü mü? Genç mi kalmadı ortalıkta? Hep- si, işi eğlenceye mi döktü? Bu yurdu benimsemek, bu yurdun 'tam bağımsız' niteliğini savunmak, bu yolda çaba harcamak, dar anlayışları yıkmak, ger- çeközgürlüğü istemek!.. Gençlik bir uyanışın başlangıcıdır. Daha doğru- su yaşamı duymak, anlamak, yorumlamak, çö- zümleraramayabaşlamakçağıdır... Öylegeldi, öy- le gitti. Abdülhamit döneminden bu yana, hep gençtiler, hep yaşamın en ateşli, en dirençli çağın- daydılar... Kimler mi? Say sayabildiğine... Niya- zi'ler, Enver'ler, Rauf'lar, Mustafa Kemal'ler, Inö- nü'ler, Karabekir'ler... Hepsi otuzlu yaşlardaydılar. Bu yurdu kurtarmak için kanla ateşle savaş verdik- lerinde. Can Yücel'in bu kısacık şiirini bir takvim yapra- ğında gördüm: "Kuzu gibi olun diyorlar/ Büyüyüp ortaya çıkınca/ Koyun gibi gütmek için sizi" de- miş... Herhalde kendi delikanlılık günlerini anımsa- mıştır. Sonra da çevresine bakıp, "Nedir bu uyu- şukluk, bu miskinlik, gerçek dünyadan, sorunlar- dan bu kopuş" diye düşünüp üzülmüştür... "Bu milletin yarısı Merinos" diye bir reklam var- dı, anımsarsımz. Bir de Aziz Nesin'in "Bu milletin yarıdan çoğu aptal" dediğini!.. öyle mi? Zekâ ne- dir, aptallık nedir? Bunun çözümünü kim yapabil- miş? Zekâ, kurnazlık mıdır, işini bilmek midir, teh- likeden kaçmak mıdır? "Küçücükaşım, dertsizba- şım" demek midir? "Bana dokunmayan yılan bin yılyaşasın" diye hesaplamak mıdır? "Kuzu gibi olmak" kolay güdülmek için değil yal- nız, kolay yenilip yutulmak, kolay aldatılmak, ko- lay orayaburayasürüklenipgötürülmek için midir? Ne demişti Nâzım Hikmet, "Kolayca götürülmek için mi salhaneye" mi? Zaman, ağır yüktür, ezer, bıktırır, kopartır heyecanlardan, coşkulardan, öz- lemlerden... Ama genç insan, öyle mi ya!.. Ara- mak, koşmak, uyanmak, uyandırmak, boş yere harcamamak o güzel, bir daha ele geçirilemeye- cek zaman parçasını... Atatürk niye Cumhuriyeti gençliğe bıraktı? O günün bu günün gençlerine "genç" olanlara, her zaman gençliğini yaşayanla- ra!... "Yorulsanız da beni izleyeceksiniz" demedi mi? Ama bakıyorum sağa sola, "gençlik" nerdey- seazalmış, sindirilmiş, uyuşturulmakistenmiş, ku- zulaştırılmak işlemi başarılı olmuş ya da olmakta!.. Son kıpırtılar, son uyanmalar da copla mopla ezi- lip yok edilmek istenmekte!. Bir ülkenin genç kad- rolarını bir yana iterseniz, etkisizliğe mahkûm eder- seniz, arada bir "Ne oluyor, nereye gidiyoruz, bu yolun sonu neresi" diye bir şeyler yapmak, yarat- mak isteğini duyanları cezayla, hapisle, sürgünle, işsizlikle sindirmeye kalkarsanız, içinde yaşadığı- nız toplumu da, ülkeyi de, o ülkenin geleceğini de elinizle batırmış olursunuz... Eskiden partilerin gençlik kolları vardı. Partilere canlılık veren bir güçtü. Politikada görev yerlerine genç kadrolargelirdi. Yeni düşünceleri uygulamak için uğraş verenler, bu yolda zaman zaman kırılıp yenik düşseler de yeniden ayağa kalkıp başarıla- ra koşanlar vardı. Deniz'leri mi anımsatmak istiyo- rum. Deniz'lero kadarçoktu ki!.. Yaşamadılar, ya- şatılmadılar... Hiçbir zaman genç olmayanlar, kork- tular onlann gençliğinden... Bakmayın yaşlarına, hep- si yaşlıydılar, son kırk elli yıldır politika sahnesinin ön yerlerine gelenler hepsi ihtiyardı... Kafalarıyla, tutumlarıyla. Şimdi de öyle, yaşlıların yönetimi al- tındayız, görmüyor musunuz? Yaşları kırk elli ara- sı olsada... Bu ülke ne zaman şahlanır, ne zaman büyük bir coşkuyla, güçlü bir bilinçle çağına yakışır? Ne za- man gençlerimizi kuzulargibi gütmekten vazgeçer- sek!. Daha doğrusu gençlerimiz, gerçekten genç olanlarımız, kendilerini bir sürünün koyunları say- maktan vazgeçip de gençliklerini duymaya başlar- larsa, belki, o zaman!.. ULUKIŞLA ASLtYE HUKUK MAHKEMESt'NDEN Esas No: 2004/229 Davacı Bağ-Kur Genel Müdürlüğü vekili tarafıdan da- valılar llhan Yazıcı ve Ahmet Arık aleyhine açılan taz- minat davasının mahkememizde yapılarak bitirilen du- ruşması sonucunda verilen hüküm uyarınca, Davalı Ahmet Arık'a Sindelhöyük kasabası, Develi adreslerine karar tebliğ edilemediği gibi adresi de tespıt edilememiştir. Aşağıda yazılı hüküm özetinin gazetede ilan edildiği tarihten itibaren 8 gün içinde tetnyız edebileceğı, aksi takdirde kesinleşeceği ilanen tebliğ olunur. Hüküm: Davanın kabulüne, 2.806.751.694.-TL alaca- ğın tahsis onay tarihinden itibaren ve 30.000 TL cenaze yardımının ödeme tarihinden itibaren yasal faızi ile bır- likte davalılardan müştereken ve müteselsileıı alınarak davacıya verilmesine karar verildi. 24.02.2005 Basın: 8758 3 Mart - Devrimin En Onemli Günü Alev COŞKUN 3 Mart 1924, laik Cumhuriyetin kurul- masındaki süreçte siyasal ve toplum- sal yaşamımızın en önemli günüdür. Emperyalizme karşı, mazlum millet- lerin ilk başkaldınşı, destansı Ulusal Kurtuluş Savaşımız 9 Eylül 1922 günü zaferle sonuçlanınca, peş peşe aşağıdaki büyük günle- re kavuşuldu. 1 Kasım 1922, saltanatınkaldınlışı;böylece, Osmanlı Imparatorluğu'nu 600 yılı aşkın bir süre yönetmiş olan Osmanlı hanedanlığının ege- menliği sona eriyordu. 29 Ekinı 1923, Cumhuriyet'in ilanı; böylece ülkemizde ilk kez egemenliğin halkın elinde ol- duğu cumhuriyet modeline dayalı bir siyasal re- jim kabul ediliyordu. 3 Mart 1924, dört önemli devrim yasasının ka- bulünün tarihidir. Bugün bu yasalann kabul edil- mesinin 81. yılını kutluyoruz. Bu yasalar şun- lardır; 1. Halifeliğin kaldınlması yasası, 2. Tevhid-i Tedrisat (Eğitimın Birleştirilme- si) Yasası, 3. Şeriye (Din 1şleri) ve Vakıflar Bakanlığı ile Genelkurmay başkanlıklannın kaldınlması ya- sası, 4. Diyanet Işleri Başkanlığı ile Vakıflar Ge- nel Müdürlüğü'nün kurulması yasası... Bu yasalann kabul edilmesi kolay olmadı. Lozan Barış Antlaşması Meclis'te onaylanmış- tı (23 Ağustos 1923). Padişahlık daha önce kalk- mıştı ama gene değişmeyen çok şey vardı. Osmanlılık kafası hâlâ egemendi. Kimi, ye- ni seçilen halifenin padişah olmasmı, kimi de Meşrutiyet yönetiminin yeniden yürürlüğe so- kulmasını istiyordu. Falih Rıfla Atay' ın yazdığı gibi, Mustafa Ke- mal'in Fransız Devrimi'ne ait bir kitabı okuya- rak "republique" kelimesinin anlamı hakkrnda arkadaşlan ile konuşması bile Meclis'teki kimi kesimleri telaşlandırmıştı. Hele Viyana'da ya- yımlanan Neue Fnte Presse gazetesine yaptığı bir açıklamada "Cumhuriyeften söz etmesi Meclis'tekilerin yüreğini oynatmıştı. Kimi milletvekilleri gruplar halinde Mustafa Kemal'in Meclis'teki küçücük odasına koşu- yor, ondan bu dil sürçmesini düzeltmesini isti- yorlardı. Çünkü onlara göre cumhuriyet sözcü- ğü "şapka" sözü kadar kötü ve korkuluydu. Yo- bazın lügatında "gâvur" anlamına geliyordu. Ancak önderin kafası bu konularda açıktı. Gerçekleri tam olarak göremeyen, çağdaşlaşma- nın ne olduğunu kavrayamayan bir ortamda bu- lunsa da çağdaşlaşma yolunda ilerlerken Türk ulusunun kendisini izleyeceğinden, yaptıklan- nı onaylayacağmdan hiç kuşkusu yoktu. Laik temeller Saltanatın kaldınlması sonucunda kişısel hü- kümranlık yerine ulus adına egemenliğı kulla- nan TBMM egemen oluyordu. Devlet gücü kay- nağını ve meşruiyetini (yasallığını) ulusun ira- desınden (istencinden) ahyordu. Halifeliğin kal- dınlmasıyla da devletin yasal temelleri, dinsel kurallar yerine laik temellere oturuyordu. 29 Ekim 1923'te kabul edilen Cumhuriyet sadece bir çerçeveden ibaretti. Ancak, 3 Mart 1924'te kabul edilen yasalarla Cumhuriyet rejiminin içeriği doldurulmuş oluyordu. Asıl önemlisi, kabul edilen "Eğfömin Birleştirilmesi" Yasası ile Türkiye Cumhuriyeti laik eğitime geçiyordu. Kız, erkek tüm çocuklar çağdaş öğretim ve eği- timden geçirilerek yetiştirilecekler, aklın egemen olduğu bu eğitim sistemi ayncalıksız tüm yurt- ta uygulanacaktı. Mahalle mektepleri ve med- reseler kaldınlıyordu. Çağdaşlaşma 3 Mart yasalannın temeü, Prof. Berkes'in de belirttiği gibi "Din devleti görüşüne karşı, ulus devletigörüşününzaferidir." 3 Mart yasalan te- mel başlangıçtır, bu yasalar, çağdaşlaşma yolun- da, laik devletin inşası (kurulması) yolunda bir- biri ardından gelecek bir dizi reformun kapısı- nı açmış oluyordu. Hilafete bağlı teokratik devletin terk edilme- sini ve ona bağlı dinsel eğitim sistemlerinin çö- zümünden sonra diğer devrimlerin çözüm yol- lan kendiliğinden açılmış oluyordu. Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı, Osmanlı saltana- tını ve lslam halifeliğini yeniden kurma savaşı sananlar, savaş bitince sultanlı-halifeli meşruti- yet rejimi isteyenler 3 Mart 1924 yasalanyla yı- kıma uğramışlardır. Aslında, 81 yıl geçtikten sonra hâlâ bu konu- da kalem oynatan köktendincilerin bölücü ve ikin- ci Cumhuriyetçilerin öfkeleri bu yıkım nedeniy- ledir. Çünkü, EğHJm Birligi Yasası'yla, Doğu toplumlannın ve özellikle îslam dünyasının ken- dine özgü teokratik yapısından kurtulmak için dinsel kökenli eğitim yerine çağdaş laik eğitim getirilmiştir. Karşıdevrim Türkiye'nin yanm yüzyılı aşan çok partili de- mokrasi sürecinde yaşanan en büyük karşıdev- rim hareketi, Atatürk'ün gerçekleştirdiği bu çağdaş eğitim birliği yasasının delinmesinde yaşanmıştır. 1950'den sonra siyasal iktidan ele geçirenler devrim yasalannın temeli olan "Eğitim BirtiğT Yasası 'nı yıkmak için uğraşmışlardır. Kutsal din duygularımn seçimlere ve politikaya alet edil- mesi sürekli gerçekleşmiş, sonunda 600'den faz- la imam hatip lisesi ve 20'den fazla ilahiyat fa- kültesi kurulmuştur. Laik eğitim, insan aklının sonsuz gelişimine inanmış, yaşamdaki bütün gerçeğin ilim ve fen- de olduğunu, bunun dışında gerçek aramanın çağ- daşlıkla bağdaşmayacağını kabul eden bir sis- temdir. Bugün ne yazıkki eğitim sıstemimiz eğitim bir- liği ilkelerinden uzaklaşmıştır. Bir tarafta Avrupa Birliği'ne girme çabalan öte yanda eğitimin bilimden uzaklaştınlması. Bir yanda demokrasiyi savunduğunu söyle- yen, ama imam hatip liselerini ve türbanı demok- rasinin koşulu gören aymazlar... Bu cephe için- de yer alan kimileri demokrasinin olmazsa ol- maz koşulunun laıklik olduğunu pekâlâ bilirler ama yalakalıktan, popülizmden kurtulamazlar... işte AKP'nin ve günümüz Türk demokrasisinin en büyük çelişkısi... Demokrasi talepleri ne denli yoğun olursa ol- sun, Eğitim Birliği Yasası tekrar etkin bir biçim- de hayata geçirilmedikçe gerçek demokrasiye ulaşılamayacağmın bilinmesi gerekir... Teftiş Kurulları Kamu Reformuna Engel mi? R. BÜlent TARHAN Başbakanlık Müfettişleri Derneği Başkanı Dolayısıyla bu yasada olarak görevlendirileceği -teftişin kaldınlmasının ya- sorulan yanıtsız bırakılmak- T ürkiye Büyük Millet Meclisi Genel Ku- rulu'nda löTemmuz 2004 tarihinde kabul edi- len 5227 sayılı "Kamu Yö- netiıniniıı İlkeleri ve Yeni- den Yapılandırdması Hak- kmda Kanun"un teftiş ku- rullarını tasfiye eden "dene- tim" başhkh ve 38, 39 ve 40'ıncı maddeleri Sayın Cumhurbaşkanımız tarafın- dan veto edilmiştir. Yetkililerin ve tasan tas- laklanrun hazırlanması aşa- masında görev alan bürok- ratlann savunmakta en faz- la zorlandıklan düzenleme- lerin başında denetimle il- gili olanlar gelmektedir. Haziran 2003 tarihli tas- lakta teftiş kurulları güç- lendirilerek muhafaza edi- lirken iki ay sonra hazırla- nan taslakta teftiş kurulla- rını tasfiye eden düzenle- melere yer verilmesi; dü- zenlemenin nesnelliği ve bilimselliği konusunda te- reddüt doğurmaktadrr. Yasanın 39'uncumadde- sinde yer alan "iç denetim" tanımının evrensel "içdene- tim" tanımıyla hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Gerek bu maddede, gerekse 40'ıncı maddede "iç denetim" adı altında düzenlenen faaliyet türü, iç denetim (internal audit) olmayıp, denetim hi- yerarşisinde en alt basamak olan ve yöneticiler eliyle yürütülen iç kontroldür (in- ternal control). YEDİTEPE ÜNİVER8İTE8İ HUKUK FAKÛLTESİ GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÛLTESİ İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI TÜRK CEZA HUKUKU DERNEĞİ TÜRK CEZA KANUNU SEMPOZYUMU Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı SABİH KANADOĞLU Prof. Dr. DUYGUN YARSUVAT Prof. Dr. KÖKSAL BAYRAKTAR Prof. Dr. NUR CENTEL Prof. Dr. EMİN ARTUK Prof. Dr. ERSAN ŞEN Av. FEHMİ DEMİR Yrd. Doç. Dr. YILMAZ YAZICIOĞLU Av. FİKRETİKİZ 5 MART 2005 Cumartesi Saat: 10.00 YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ Rektörlük, İnan Kıraç Salonu, Kat:4 Yedıtepe Unıversılesı servıs otobuslerı Saat 9 30'da Uskudar, Kadıkoy, Bostancı vapur ıskelelerı, 9.15'de Taksım AKM ve Bakırkoy Adlıyesı onunden hareket edecektır YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÛLTESİ 26 Aflustos Yerleşımı Kayışdağı Cad 34755 Kayışdağı / istanbul Tel (0216)578 07 92 e-posta adenız@yedltepe edu tr www.yeditepe.adu.tr nı sıra- "iç denetim" de yok- tur. Kaldı ki kurumsal kül- türden soyutlanmış; herhan- gi bir kurumsal yapı içinde yer almayan, fonksiyonel bağımsızlıktan ve mesleki güvencelerden yoksun ele- manlarla evrensel iç dene- tim standartlanna uygun bir iç denetim sistemi kurma olanağı yoktur. Öte yandan "teftiş", iç denetimden farklı bir kültür- dür ve öncelikle düzenlilik denetimi (regularty audit) yani "kurallara uygunluk denetimi" ve "mali tablo- lar denetimi" ile -bir kısmı yasalarla da emredilen- ida- ri soruşturma süreçlerini kapsar. Başta ABD olmak üzere kıta Avrupası ülkele- rinin hemen hemen tama- mında teftiş kurullan vardır. Kıta Avrupası'nda zaten var olan teftiş (inspection) sis- teminin, son yıllarda Ingil- tere gibi bazı Anglo-Sak- son ülkelerinde de yükselen değer olduğu bilinmekte- dir. Ingütere Başbakanlığı Kamu Reformlan Ofısi'nin hazırladığı "Kamu Kuru- luşlarının Teftişi Üzerine Hükümet Politikalan (The Govenıments PoHcyon ins- pection of Public Services" ve "Gelişmeİçin Teltiş (ins- pectionForImprovement)" isimli kitapçıklar, aslında yazımızın üst başhğını oluş- turan sorunun da yanıtı ni- teliğindedir. Yasanın 39'uncumadde- sinde "hukuka uygunluk" denetimi, bir denetim türü olarak tanımlanmış; ancak "hukuka uygunluk" dene- tirninin en önemli kurumsal yapıları olan teftiş kurulla- rının sistem dışı bırakılma- sıyla söz konusu tanım an- lamsızlaştnıhrnştır. Öte yandan teftiş kurul- lannın kaldınlması halinde soruşturma hizmetlerinin kimler tarafından, nasıl ye- rine getirileceğinin yasada karşılığı bulunmamaktadır. Özellikle birden fazla ka- mu kurum ve kuruluşunu ilgilendiren soruşturmala- nn nasıl yapılacağı; dayana- ğını anayasanın 129'uncu maddesinden alan 4483 sa- yıh Memurlar ve Diğer Ka- mu Görevlilerinin Yargılan- ması Hakkmdaki Kanun hü- kümlerine göre yürütülecek soruşturmalar -ki bu soruş- turmalann tamamı uzman birikimi gerektirmektedir- için kimlerin soruşturmacı tadır. Söz konusu yasayla, mü- fettişlerin yerine ikame edi- lecek iç denetçilerin; iktidar- la birlikte gelip gitmesi ön- görülen müsteşar veya ge- nel müdürlere bağlanması nedeniyle "siyasi memur" haline getirilmeleri kaçmıl- maz olacaktır. Soruşturmaların, Danış- tay kararları ve tüzük hü- kümleri uyarınca göreli de olsa mesleki güvencelere sahip müfettişler tarafından yürütülmesi, aslında me- murlarve diğer kamu görev- lileri yönünden güvence ni- teliğindedir. Yasanm 40'ıncı maddesi, sadece amirler eliyle yapı- lan hiyerarşik kontrolü ön- gördüğünden düzenleme bu haliyle uluslararası belgeler- de yer alan denetirn ilkele- rine de aykrndrr. Örneğüı Avrupa Konseyi'nin Yol- suzluîda Mücadelede Yirmi Temel Ilke Karan'nın 11 ve 12'nci maddeleri "Kamu yönetiminin ve kamu kesi- minin faaliyetlerinc uygun denetim prosedürlerinin uy- gulanmasuu sağlamak" ve "Denetim prosedürlerinin kamu yönetiminin dışında- ki yolsu/Jukların tespite ve önlenmesinde rol oynama- suu kabul etmek" içerikli- dir. BM Yolsuzlukla Müca- dele Sözleşmesi'nin 9'un- cu, Avrupa Birliği Aday Ül- kelerde Yolsuzlukla Müca- delenin Güçlendirilmesine Ilişkin On Ilke isimli met- nin 3'üncü, Gümrükler Iş- birliği Konseyi Arusha Dek- larasyonu'nun "İç denetim düzenlemelerişüphe edilen tüm yolsu/Juk ve kötü yöne- tim uygulamalannı teftiş et- me özel görevine sahip olan bir içsel birim tarafından hazırlanmalıdır" içerikli 6'ncı, Uluslararası Para Fo- nu (IMF) Mali Saydamlık 1yi Uygulamalar Tüzü- ğü'nün 4'üncü maddeleri aklımıza ilk gelen ulusla- rarası hükümler olarak sıra- lanabilir. Anayasanan 112'nci maddesinin ikinci fıkrası- na göre bakanlann "kendi yetkisi içindeki işlerden ve emri alnndakilerin eylem ve işlemlerinden" dolayı "so- rumluluklannın" dengelen- mesi, "gözetimve denetim" yetkisine sahip ohnalanyla mümkündür. Bakanlann bu yetkiyi bizzat ve fiilen kul- lanmaları mümkün olma- dığmdan bu yetki teftiş ku- 4—' rullan eliyle kuüanılmak- tadır. Teftiş kurullannın kal- dırılması halinde bu bağ- lamdaki yetki-sorumluluk dengesinin bozulacağı açık- tır. Taşra teşkilatı kaldmlan bakanlıklann yerel düzey- de sürdürülecek hizmetleri- nin "idarenin bütünlüğü" ilkesine uygun bir biçimde yürütülebilmesi için mer- kezin uygulamaya yönelik standartlar belirlemesi ge- rektiği kuşkusuzdur. Ancak merkezi idare tarafından be- lirlenecek standartlardan sapma olup olmadığını sap- tayacak mekanizmalar (tef- tiş kurullan) kaldınlacağın- dan anayasadaki "vesayet denetimi" işlemez hale ge- lecektir. Bu denetimin -üret- tikleri hizmetin doğası ge- reği- iç denetçiler eliyle ya- pılamayacağı açıktır. Yasarun, kaldmlan kuru- luşlar personeUnin diğer ka- mu kurum ve kuruluşlanna atanmasmı düzenleyen ge- çici 7'nci maddesi, statü hu- kukunun "kazanıunış hak" kavram içinde yer alan "rol", "sosyalkonum", "statünün kazamlma koşullan" gibi birçok unsuru yok sayarak kazanılmış hak kavramını sadece "ücret" boyutuna in- dirgemektedir. Danıştay ve İdare Mahke- mesi kararlarına göre teftiş hizmetlerı "kariyer" olup müfettişlerin kendi istekle- ri dışında ve teftiş hızmet- leriyle bağdaşmayacak ku- surlan saptanmadıkça teftiş hizmetleri dışında bir gö- reve atanmalan olanaklı de- ğildir. Bu kararların dayana- ğı, öncelikle müfettişlerin seçilme ve atanma yöntem- leridir. Dolayısıyla yasa gücüy- le de olsa müfettişlerin dev- lete giriş koşullarına uygun bir göreve atanmamaları, kazanılmış haklar yönün- den ciddi bir hukuk ihlali olacaktır. Başbakanhğrn internet si- tesinde yayımlanan "Deği- şünin Yönetimi İçin Yöne- timde Değişim" isimli ra- porda, çok sayıdaki denetim elemanına rağmen yolsuz- luklann önlenemediği belir- tilerek, denetim elemanla- nna örtülü eleştiriler yönel- tilmekte; benzeri iddialar tasan taslağını hazırlayan- lar tarafından çeşitli vesi- lelerle ifade edilmektedir. Teftiş kurulları, yolsuz- luklann önlenmesinden çok oluşan yolsuzluklann orta- ya çıkanlması ve uygula- nacak yaptınmlar konusun- da idareye yardımcı olabi- lecek konumdadırlar. Yol- suzluğun önlenmesi sadece teftiş kurullannın üstesinden gelebileceği bir sorun değil; tüm sistemin sorunudur. Kaldı ki önemli yolsuzluk olaylannın tamamına yakı- nının ortaya çıkartılmasın- da denetim elemanlarının yadsınamaz katkısı vardır: Susurluk, NesnnMalki,Kj- zılay, Neşter, Beyaz Enerji, Akrep operasyonlan, Emlak Bankası, lmar Bankası, Pa- mukbank, Demirbank gibi birçok önemli soruşturma- lar başlıca örnekler arasın- dadır. TBMM Yolsuzlukla- n Araştırma Komisyonu ta- rafından talep edilen 35 ay- n konudaki soruşturma da denetim elemanlarından oluşan komisyonlar tarafın- dan yürütülmüş; TBMM'de kurulan araştırma ve soruş- turma komisyonlarında da çok sayıda müfettiş görev al- mıştır. Başbakanlık Müfettişle- ri Derneği tarafından yapı- lan bir ön çalışmaya göre verilerine ulaşılabilen -ba- kanlık ve müsteşarlık teftiş kurullannın tamamrnın da- hil olduğu- yirmi iki dene- tim biriminin 2004 yılı büt- çelerinin toplamı 80.788.000.000.000 TL iken (ki 2004 yılı bütçesi- nin sadece 0.054'üne teka- bül etmektedir.) 7 Temmuz 2004 tarihli gazetelerde yer alan bir habere göre Baş- bakanlık Teftiş Kurulu'nca yapılan inceleme sonucun- da Türk Telekom'da sadece bir tek olayda saptanan ka- mu alacağı 297 trilyon lira- dır. Emlak Bankasf nın ko- nut sektörüyle ilgili olarak Başbakanlık müfettişleri ta- rafından tespit edilen zarar miktan 7.9 katrilyondur. Sonuç Teftiş kurullannın tasfi- yesi halinde, bunun doğal sonucu olarak: Idari soruşturmaların ve uzmanlık isteyen büyük montanlı, kompleks soruş- turmalaruı yapılamayacak ya da uzman olmayan ele- manlarca yürütülecek ol- ması ve öngörülen sistem gereği üst düzey yöneticiler üzerindeki denetimin he- men hemen tümüyle orta- dan kaldınlması nedenle- riyle yolsuzluklann ve usul- süzlüklerin eskisinden çok daha fazla artacağı kuşku- suzdur. Oysa toplumu yolsuzluk- lardan anndırmadan sağ- lıklı bir kamu yönetimi re- formunu inşa etmek olanak- sızdır. PENCERE Ne Bu Telaş?.. Birtelaş var.. Nedir o?.. Sabah'ta Aslı Aydıntaşbaş yazıyor, son günler- de AKP'li milletvekilleri birbirlerine soruyorlarmış: "- Bizim için bihleri düğmeye mi bastı?" "Merak edilen, medyada iktidar partisine yöne- lik eleştirilerin, Enerji Bakanlığı operasyonunun, partiden istifalar ve ABD'den gelen tepkinin, AKP'yi iktidardan uzaklaştırmak amacıyla yapılan bir 'global orkestrasyon' olup olmadığı." (28 Şu- bat 2005) Sabah'ta çıkan yazıda kıvrılan bu soru işareti- nin çengeli her yere takılıyor: - AKP'nin üstüne çarpı işareti mi kondu?.. - Defteri dürülüyor mu?.. - Düğmeye basmışlar mı?.. Herkes Türkiye'nin ipinin kimin elinde olduğu- nu biliyor, değil mi?.. • Emre Kongar 'Aydınlanma' köşesinde iki yazı yazdı, birincisinin adı: "Dış Dinamik Türkiye'ye Nasıl Egemen Oldu?" Yazının girişi şöyle: "Bugün Türkiye, hemen hemen tümüyle dış di- namik öğelerine teslim olmuş durumda. Ekonomisi IMF tarafından yönetiliyor. Mali ve ekonomikyapı, Uluslararası Para Fonu, IMF'nin isteklerine göre biçimlendiriliyor, örneğin vergi sistemi, sosyal sigorta düzeni, bankacılık sistemi, devlet bütçesi IMF'nin direktifleri doğrul- tusunda yeniden biçimlendiriliyor. Hukuk yapısı AB tarafından düzenleniyor. Anayasası'ndan Medeni Yasası'na, Ceza Ya- sası'na kadar tüm hukuk düzeni temelden değiş- tiriliyor. Dış politikası Amerika Birleşik Devletleri tarafın- dan belirleniyor. Türkiye'nin, bırakın dünyayı, kendi içinde yaşa- dığı bölge olan Balkanlar'da, Kafkaslar'da ve Or- tadoğu 'da bile ne yapıp yapmayacağını ABD söy- lüyor. Kültürü (ve tabii medyası) Amerikan kültürüne teslim olmuş durumda. Türkçemiz bile, yarı Ingilizce yarı Türkçe garip ] bir dil haline geldi." (14 Şubat 2005) Emre Kongar bu yazısında ve bir hafta sonraki devamında 'karar merkezi' yurtdışına kayan Tür- kiye'nin nasıl kurtulabileceğini irdeliyor ve çözüm yolları gösteriyor... Kime?.. AnlayanaL Emre Kongar haklı ve gerçekçi!.. Bir Türkiye düşünün ki en başta yönetimi ve medyası olmak üzere herkes gözlerini Amerika'ya çevirmiş bekliyor: - Acaba AKP iktidarının defteri dürülecek mi? Tüm gazetelerde bu yolda çarşaf çarşaf yorum yapılıyor, ABD'yi çok iyi bildiğini iddia eden sözüm ona gazeteciler neler de neler söylemiyorlar, insa- nın midesi bulanıyor!.. Osmanlı'nın çöküntü dönemine mi düştük?.. Babıâli'deki Ingiliz Büyükelçisi Lord Stratford Canning "Türkiye Hatıraları "nda yazıyor: "- Osmanlı Hükümeti ansızın değişiverdi. Re- şit'/e sadrazam azledildi. O saat padişaha çıktım. Yeniden vazifeleri başına getirildiler." Recep Tayyip Erdoğan'ın yazgısı Başkan Bush'un iki dudağı arasında mı? Değilse, ne bu telaş?.. ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ "3 MART Açılış Konuşması Panel Yöneticisi Konuşmacılar Ver : Tarih : Saal : Gö'rsel etkinlik : GENEL MERKEZİ PANEL YASALARI VE CUMHURİYETİMİZ" Turgul UNLU (ADI), GYK UyeM, Marmara Böl Sor.) : Dr Alev Coşkun (C'umhunyet Vakfi Bşk. Yrd.) : llhan SELÇUK (C'umhunyet (jazetesı Başyazan) Prof Dr Erdal İNONU Ertuğrul KAZANCI (ADD Genel Bşk ) Ibrahım YETKİN (T ZıraatçilerDer.üen Bşk.) Beşıklaş Fvlendjrme Daıresı (lurkalıMah NuzhetıyeCad No:60lhlamur Kaüi KarşiM Beşıktaş' lsl) 3Marl2005Perşembe 14 30 Prof Dr Ahmcl Sdhk (ADD Genel BoşkanYardtmcm) Giriş Scrbcsttir. rESTTRAVELKLASİKLERİ SÜRÜYOR... SARAYBURNll'NDAN KADIRGA'YA 12 Mart 2005 Cumartesi İSTANBUL KORULARI FLORASI 12 Mart 2005 Cumartesi KLASİK DÖNEM CAMİLERÎN KRONOLOJİK GELİŞİMİ 12 Mat2005 Cumartesi MİMARSİNAN YAPILARI-II 13 Mart 2005 Pazar TRAKYA'DAKİ OSMANLI ESERLERİ 19 Marl 2005 Cumartesi ÜSKÜDAR 20 Mart 2005 Pazar BURSAVEÇEVRESİ 2-3 Nısan 2005 FATİH 2. AİLE MAHKEMESÎ'NDEN DosyaNo: 2004/165 Davacı Aygül Öztürk tarafından davalı Sami Öztürk aleyhine açılan boşanma davasında, Ordekkasap Mahallesı, Selim Sabit Sokak, Özen Apt. No:9/5 Fatih-lstanbul adresinde ikamet ettiği bil- dirilen davalı Sami Öztürk'e duruşma gününün tebliğ edilemediği gibi zabıtaca yapılan araştırmada netice vermediğınden duruşma gününün ulusal bir gazetede ilanen tebliğine karar verilmiş olup adı geçenin duruş- manın atılı bulunduğu 28.04.2005 günü saat 10.00'da mahkememizde HUMK'nun 213 ve 377. mad. gere- ğince hazır bulunması, hazır bulunmadığı veya kendi- sini bir vekille temsil ettirmediği takdirde tahkikata yokluğunda devam edileceği hususu davetiye yerine geçmek üzere ilanen tebliğ olunur. 4.2.2005 Basın: 8858
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle