Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 MART 2005 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET / HAYIR
OKTAY AKBAL
Gençleri föştandnyoriar!
"Kuzu gibi olun diyorlar
Büyüyüp ortaya çıkınca
Koyun gibi gütmek için sizi..."
Can Yücel
On Iki Mart'lar, On Iki Eylül'ler!.. Gençliğin ateşi-
ni söndürdü mü? Genç mi kalmadı ortalıkta? Hep-
si, işi eğlenceye mi döktü? Bu yurdu benimsemek,
bu yurdun 'tam bağımsız' niteliğini savunmak, bu
yolda çaba harcamak, dar anlayışları yıkmak, ger-
çeközgürlüğü istemek!..
Gençlik bir uyanışın başlangıcıdır. Daha doğru-
su yaşamı duymak, anlamak, yorumlamak, çö-
zümleraramayabaşlamakçağıdır... Öylegeldi, öy-
le gitti. Abdülhamit döneminden bu yana, hep
gençtiler, hep yaşamın en ateşli, en dirençli çağın-
daydılar... Kimler mi? Say sayabildiğine... Niya-
zi'ler, Enver'ler, Rauf'lar, Mustafa Kemal'ler, Inö-
nü'ler, Karabekir'ler... Hepsi otuzlu yaşlardaydılar.
Bu yurdu kurtarmak için kanla ateşle savaş verdik-
lerinde.
Can Yücel'in bu kısacık şiirini bir takvim yapra-
ğında gördüm: "Kuzu gibi olun diyorlar/ Büyüyüp
ortaya çıkınca/ Koyun gibi gütmek için sizi" de-
miş... Herhalde kendi delikanlılık günlerini anımsa-
mıştır. Sonra da çevresine bakıp, "Nedir bu uyu-
şukluk, bu miskinlik, gerçek dünyadan, sorunlar-
dan bu kopuş" diye düşünüp üzülmüştür...
"Bu milletin yarısı Merinos" diye bir reklam var-
dı, anımsarsımz. Bir de Aziz Nesin'in "Bu milletin
yarıdan çoğu aptal" dediğini!.. öyle mi? Zekâ ne-
dir, aptallık nedir? Bunun çözümünü kim yapabil-
miş? Zekâ, kurnazlık mıdır, işini bilmek midir, teh-
likeden kaçmak mıdır? "Küçücükaşım, dertsizba-
şım" demek midir? "Bana dokunmayan yılan bin
yılyaşasın" diye hesaplamak mıdır?
"Kuzu gibi olmak" kolay güdülmek için değil yal-
nız, kolay yenilip yutulmak, kolay aldatılmak, ko-
lay orayaburayasürüklenipgötürülmek için midir?
Ne demişti Nâzım Hikmet, "Kolayca götürülmek
için mi salhaneye" mi? Zaman, ağır yüktür, ezer,
bıktırır, kopartır heyecanlardan, coşkulardan, öz-
lemlerden... Ama genç insan, öyle mi ya!.. Ara-
mak, koşmak, uyanmak, uyandırmak, boş yere
harcamamak o güzel, bir daha ele geçirilemeye-
cek zaman parçasını... Atatürk niye Cumhuriyeti
gençliğe bıraktı? O günün bu günün gençlerine
"genç" olanlara, her zaman gençliğini yaşayanla-
ra!... "Yorulsanız da beni izleyeceksiniz" demedi
mi? Ama bakıyorum sağa sola, "gençlik" nerdey-
seazalmış, sindirilmiş, uyuşturulmakistenmiş, ku-
zulaştırılmak işlemi başarılı olmuş ya da olmakta!..
Son kıpırtılar, son uyanmalar da copla mopla ezi-
lip yok edilmek istenmekte!. Bir ülkenin genç kad-
rolarını bir yana iterseniz, etkisizliğe mahkûm eder-
seniz, arada bir "Ne oluyor, nereye gidiyoruz, bu
yolun sonu neresi" diye bir şeyler yapmak, yarat-
mak isteğini duyanları cezayla, hapisle, sürgünle,
işsizlikle sindirmeye kalkarsanız, içinde yaşadığı-
nız toplumu da, ülkeyi de, o ülkenin geleceğini de
elinizle batırmış olursunuz...
Eskiden partilerin gençlik kolları vardı. Partilere
canlılık veren bir güçtü. Politikada görev yerlerine
genç kadrolargelirdi. Yeni düşünceleri uygulamak
için uğraş verenler, bu yolda zaman zaman kırılıp
yenik düşseler de yeniden ayağa kalkıp başarıla-
ra koşanlar vardı. Deniz'leri mi anımsatmak istiyo-
rum. Deniz'lero kadarçoktu ki!.. Yaşamadılar, ya-
şatılmadılar... Hiçbir zaman genç olmayanlar, kork-
tular onlann gençliğinden... Bakmayın yaşlarına, hep-
si yaşlıydılar, son kırk elli yıldır politika sahnesinin
ön yerlerine gelenler hepsi ihtiyardı... Kafalarıyla,
tutumlarıyla. Şimdi de öyle, yaşlıların yönetimi al-
tındayız, görmüyor musunuz? Yaşları kırk elli ara-
sı olsada...
Bu ülke ne zaman şahlanır, ne zaman büyük bir
coşkuyla, güçlü bir bilinçle çağına yakışır? Ne za-
man gençlerimizi kuzulargibi gütmekten vazgeçer-
sek!. Daha doğrusu gençlerimiz, gerçekten genç
olanlarımız, kendilerini bir sürünün koyunları say-
maktan vazgeçip de gençliklerini duymaya başlar-
larsa, belki, o zaman!..
ULUKIŞLA ASLtYE HUKUK
MAHKEMESt'NDEN
Esas No: 2004/229
Davacı Bağ-Kur Genel Müdürlüğü vekili tarafıdan da-
valılar llhan Yazıcı ve Ahmet Arık aleyhine açılan taz-
minat davasının mahkememizde yapılarak bitirilen du-
ruşması sonucunda verilen hüküm uyarınca,
Davalı Ahmet Arık'a Sindelhöyük kasabası, Develi
adreslerine karar tebliğ edilemediği gibi adresi de tespıt
edilememiştir.
Aşağıda yazılı hüküm özetinin gazetede ilan edildiği
tarihten itibaren 8 gün içinde tetnyız edebileceğı, aksi
takdirde kesinleşeceği ilanen tebliğ olunur.
Hüküm: Davanın kabulüne, 2.806.751.694.-TL alaca-
ğın tahsis onay tarihinden itibaren ve 30.000 TL cenaze
yardımının ödeme tarihinden itibaren yasal faızi ile bır-
likte davalılardan müştereken ve müteselsileıı alınarak
davacıya verilmesine karar verildi. 24.02.2005
Basın: 8758
3 Mart - Devrimin En Onemli Günü
Alev COŞKUN
3
Mart 1924, laik Cumhuriyetin kurul-
masındaki süreçte siyasal ve toplum-
sal yaşamımızın en önemli günüdür.
Emperyalizme karşı, mazlum millet-
lerin ilk başkaldınşı, destansı Ulusal
Kurtuluş Savaşımız 9 Eylül 1922 günü zaferle
sonuçlanınca, peş peşe aşağıdaki büyük günle-
re kavuşuldu.
1 Kasım 1922, saltanatınkaldınlışı;böylece,
Osmanlı Imparatorluğu'nu 600 yılı aşkın bir
süre yönetmiş olan Osmanlı hanedanlığının ege-
menliği sona eriyordu.
29 Ekinı 1923, Cumhuriyet'in ilanı; böylece
ülkemizde ilk kez egemenliğin halkın elinde ol-
duğu cumhuriyet modeline dayalı bir siyasal re-
jim kabul ediliyordu.
3 Mart 1924, dört önemli devrim yasasının ka-
bulünün tarihidir. Bugün bu yasalann kabul edil-
mesinin 81. yılını kutluyoruz. Bu yasalar şun-
lardır;
1. Halifeliğin kaldınlması yasası,
2. Tevhid-i Tedrisat (Eğitimın Birleştirilme-
si) Yasası,
3. Şeriye (Din 1şleri) ve Vakıflar Bakanlığı ile
Genelkurmay başkanlıklannın kaldınlması ya-
sası,
4. Diyanet Işleri Başkanlığı ile Vakıflar Ge-
nel Müdürlüğü'nün kurulması yasası...
Bu yasalann kabul edilmesi kolay olmadı.
Lozan Barış Antlaşması Meclis'te onaylanmış-
tı (23 Ağustos 1923). Padişahlık daha önce kalk-
mıştı ama gene değişmeyen çok şey vardı.
Osmanlılık kafası hâlâ egemendi. Kimi, ye-
ni seçilen halifenin padişah olmasmı, kimi de
Meşrutiyet yönetiminin yeniden yürürlüğe so-
kulmasını istiyordu.
Falih Rıfla Atay' ın yazdığı gibi, Mustafa Ke-
mal'in Fransız Devrimi'ne ait bir kitabı okuya-
rak "republique" kelimesinin anlamı hakkrnda
arkadaşlan ile konuşması bile Meclis'teki kimi
kesimleri telaşlandırmıştı. Hele Viyana'da ya-
yımlanan Neue Fnte Presse gazetesine yaptığı
bir açıklamada "Cumhuriyeften söz etmesi
Meclis'tekilerin yüreğini oynatmıştı.
Kimi milletvekilleri gruplar halinde Mustafa
Kemal'in Meclis'teki küçücük odasına koşu-
yor, ondan bu dil sürçmesini düzeltmesini isti-
yorlardı. Çünkü onlara göre cumhuriyet sözcü-
ğü "şapka" sözü kadar kötü ve korkuluydu. Yo-
bazın lügatında "gâvur" anlamına geliyordu.
Ancak önderin kafası bu konularda açıktı.
Gerçekleri tam olarak göremeyen, çağdaşlaşma-
nın ne olduğunu kavrayamayan bir ortamda bu-
lunsa da çağdaşlaşma yolunda ilerlerken Türk
ulusunun kendisini izleyeceğinden, yaptıklan-
nı onaylayacağmdan hiç kuşkusu yoktu.
Laik temeller
Saltanatın kaldınlması sonucunda kişısel hü-
kümranlık yerine ulus adına egemenliğı kulla-
nan TBMM egemen oluyordu. Devlet gücü kay-
nağını ve meşruiyetini (yasallığını) ulusun ira-
desınden (istencinden) ahyordu. Halifeliğin kal-
dınlmasıyla da devletin yasal temelleri, dinsel
kurallar yerine laik temellere oturuyordu. 29
Ekim 1923'te kabul edilen Cumhuriyet sadece
bir çerçeveden ibaretti. Ancak, 3 Mart 1924'te
kabul edilen yasalarla Cumhuriyet rejiminin
içeriği doldurulmuş oluyordu. Asıl önemlisi,
kabul edilen "Eğfömin Birleştirilmesi" Yasası ile
Türkiye Cumhuriyeti laik eğitime geçiyordu.
Kız, erkek tüm çocuklar çağdaş öğretim ve eği-
timden geçirilerek yetiştirilecekler, aklın egemen
olduğu bu eğitim sistemi ayncalıksız tüm yurt-
ta uygulanacaktı. Mahalle mektepleri ve med-
reseler kaldınlıyordu.
Çağdaşlaşma
3 Mart yasalannın temeü, Prof. Berkes'in de
belirttiği gibi "Din devleti görüşüne karşı, ulus
devletigörüşününzaferidir." 3 Mart yasalan te-
mel başlangıçtır, bu yasalar, çağdaşlaşma yolun-
da, laik devletin inşası (kurulması) yolunda bir-
biri ardından gelecek bir dizi reformun kapısı-
nı açmış oluyordu.
Hilafete bağlı teokratik devletin terk edilme-
sini ve ona bağlı dinsel eğitim sistemlerinin çö-
zümünden sonra diğer devrimlerin çözüm yol-
lan kendiliğinden açılmış oluyordu.
Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı, Osmanlı saltana-
tını ve lslam halifeliğini yeniden kurma savaşı
sananlar, savaş bitince sultanlı-halifeli meşruti-
yet rejimi isteyenler 3 Mart 1924 yasalanyla yı-
kıma uğramışlardır.
Aslında, 81 yıl geçtikten sonra hâlâ bu konu-
da kalem oynatan köktendincilerin bölücü ve ikin-
ci Cumhuriyetçilerin öfkeleri bu yıkım nedeniy-
ledir. Çünkü, EğHJm Birligi Yasası'yla, Doğu
toplumlannın ve özellikle îslam dünyasının ken-
dine özgü teokratik yapısından kurtulmak için
dinsel kökenli eğitim yerine çağdaş laik eğitim
getirilmiştir.
Karşıdevrim
Türkiye'nin yanm yüzyılı aşan çok partili de-
mokrasi sürecinde yaşanan en büyük karşıdev-
rim hareketi, Atatürk'ün gerçekleştirdiği bu
çağdaş eğitim birliği yasasının delinmesinde
yaşanmıştır.
1950'den sonra siyasal iktidan ele geçirenler
devrim yasalannın temeli olan "Eğitim BirtiğT
Yasası 'nı yıkmak için uğraşmışlardır. Kutsal din
duygularımn seçimlere ve politikaya alet edil-
mesi sürekli gerçekleşmiş, sonunda 600'den faz-
la imam hatip lisesi ve 20'den fazla ilahiyat fa-
kültesi kurulmuştur.
Laik eğitim, insan aklının sonsuz gelişimine
inanmış, yaşamdaki bütün gerçeğin ilim ve fen-
de olduğunu, bunun dışında gerçek aramanın çağ-
daşlıkla bağdaşmayacağını kabul eden bir sis-
temdir.
Bugün ne yazıkki eğitim sıstemimiz eğitim bir-
liği ilkelerinden uzaklaşmıştır.
Bir tarafta Avrupa Birliği'ne girme çabalan
öte yanda eğitimin bilimden uzaklaştınlması.
Bir yanda demokrasiyi savunduğunu söyle-
yen, ama imam hatip liselerini ve türbanı demok-
rasinin koşulu gören aymazlar... Bu cephe için-
de yer alan kimileri demokrasinin olmazsa ol-
maz koşulunun laıklik olduğunu pekâlâ bilirler
ama yalakalıktan, popülizmden kurtulamazlar...
işte AKP'nin ve günümüz Türk demokrasisinin
en büyük çelişkısi...
Demokrasi talepleri ne denli yoğun olursa ol-
sun, Eğitim Birliği Yasası tekrar etkin bir biçim-
de hayata geçirilmedikçe gerçek demokrasiye
ulaşılamayacağmın bilinmesi gerekir...
Teftiş Kurulları Kamu Reformuna Engel mi?
R. BÜlent TARHAN Başbakanlık Müfettişleri Derneği Başkanı
Dolayısıyla bu yasada olarak görevlendirileceği
-teftişin kaldınlmasının ya- sorulan yanıtsız bırakılmak-
T
ürkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Ku-
rulu'nda löTemmuz
2004 tarihinde kabul edi-
len 5227 sayılı "Kamu Yö-
netiıniniıı İlkeleri ve Yeni-
den Yapılandırdması Hak-
kmda Kanun"un teftiş ku-
rullarını tasfiye eden "dene-
tim" başhkh ve 38, 39 ve
40'ıncı maddeleri Sayın
Cumhurbaşkanımız tarafın-
dan veto edilmiştir.
Yetkililerin ve tasan tas-
laklanrun hazırlanması aşa-
masında görev alan bürok-
ratlann savunmakta en faz-
la zorlandıklan düzenleme-
lerin başında denetimle il-
gili olanlar gelmektedir.
Haziran 2003 tarihli tas-
lakta teftiş kurulları güç-
lendirilerek muhafaza edi-
lirken iki ay sonra hazırla-
nan taslakta teftiş kurulla-
rını tasfiye eden düzenle-
melere yer verilmesi; dü-
zenlemenin nesnelliği ve
bilimselliği konusunda te-
reddüt doğurmaktadrr.
Yasanın 39'uncumadde-
sinde yer alan "iç denetim"
tanımının evrensel "içdene-
tim" tanımıyla hiçbir ilgisi
bulunmamaktadır. Gerek bu
maddede, gerekse 40'ıncı
maddede "iç denetim" adı
altında düzenlenen faaliyet
türü, iç denetim (internal
audit) olmayıp, denetim hi-
yerarşisinde en alt basamak
olan ve yöneticiler eliyle
yürütülen iç kontroldür (in-
ternal control).
YEDİTEPE ÜNİVER8İTE8İ
HUKUK FAKÛLTESİ
GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ
HUKUK FAKÛLTESİ
İSTANBUL BAROSU
BAŞKANLIĞI
TÜRK CEZA HUKUKU
DERNEĞİ
TÜRK CEZA KANUNU SEMPOZYUMU
Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı SABİH KANADOĞLU
Prof. Dr. DUYGUN YARSUVAT Prof. Dr. KÖKSAL BAYRAKTAR
Prof. Dr. NUR CENTEL Prof. Dr. EMİN ARTUK
Prof. Dr. ERSAN ŞEN
Av. FEHMİ DEMİR
Yrd. Doç. Dr. YILMAZ YAZICIOĞLU
Av. FİKRETİKİZ
5 MART 2005 Cumartesi Saat: 10.00
YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ
Rektörlük, İnan Kıraç Salonu, Kat:4
Yedıtepe Unıversılesı servıs otobuslerı Saat 9 30'da Uskudar, Kadıkoy,
Bostancı vapur ıskelelerı, 9.15'de Taksım AKM ve Bakırkoy Adlıyesı
onunden hareket edecektır
YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÛLTESİ
26 Aflustos Yerleşımı Kayışdağı Cad 34755 Kayışdağı / istanbul Tel (0216)578 07 92 e-posta adenız@yedltepe edu tr
www.yeditepe.adu.tr
nı sıra- "iç denetim" de yok-
tur.
Kaldı ki kurumsal kül-
türden soyutlanmış; herhan-
gi bir kurumsal yapı içinde
yer almayan, fonksiyonel
bağımsızlıktan ve mesleki
güvencelerden yoksun ele-
manlarla evrensel iç dene-
tim standartlanna uygun bir
iç denetim sistemi kurma
olanağı yoktur.
Öte yandan "teftiş", iç
denetimden farklı bir kültür-
dür ve öncelikle düzenlilik
denetimi (regularty audit)
yani "kurallara uygunluk
denetimi" ve "mali tablo-
lar denetimi" ile -bir kısmı
yasalarla da emredilen- ida-
ri soruşturma süreçlerini
kapsar. Başta ABD olmak
üzere kıta Avrupası ülkele-
rinin hemen hemen tama-
mında teftiş kurullan vardır.
Kıta Avrupası'nda zaten var
olan teftiş (inspection) sis-
teminin, son yıllarda Ingil-
tere gibi bazı Anglo-Sak-
son ülkelerinde de yükselen
değer olduğu bilinmekte-
dir. Ingütere Başbakanlığı
Kamu Reformlan Ofısi'nin
hazırladığı "Kamu Kuru-
luşlarının Teftişi Üzerine
Hükümet Politikalan (The
Govenıments PoHcyon ins-
pection of Public Services"
ve "Gelişmeİçin Teltiş (ins-
pectionForImprovement)"
isimli kitapçıklar, aslında
yazımızın üst başhğını oluş-
turan sorunun da yanıtı ni-
teliğindedir.
Yasanın 39'uncumadde-
sinde "hukuka uygunluk"
denetimi, bir denetim türü
olarak tanımlanmış; ancak
"hukuka uygunluk" dene-
tirninin en önemli kurumsal
yapıları olan teftiş kurulla-
rının sistem dışı bırakılma-
sıyla söz konusu tanım an-
lamsızlaştnıhrnştır.
Öte yandan teftiş kurul-
lannın kaldınlması halinde
soruşturma hizmetlerinin
kimler tarafından, nasıl ye-
rine getirileceğinin yasada
karşılığı bulunmamaktadır.
Özellikle birden fazla ka-
mu kurum ve kuruluşunu
ilgilendiren soruşturmala-
nn nasıl yapılacağı; dayana-
ğını anayasanın 129'uncu
maddesinden alan 4483 sa-
yıh Memurlar ve Diğer Ka-
mu Görevlilerinin Yargılan-
ması Hakkmdaki Kanun hü-
kümlerine göre yürütülecek
soruşturmalar -ki bu soruş-
turmalann tamamı uzman
birikimi gerektirmektedir-
için kimlerin soruşturmacı
tadır.
Söz konusu yasayla, mü-
fettişlerin yerine ikame edi-
lecek iç denetçilerin; iktidar-
la birlikte gelip gitmesi ön-
görülen müsteşar veya ge-
nel müdürlere bağlanması
nedeniyle "siyasi memur"
haline getirilmeleri kaçmıl-
maz olacaktır.
Soruşturmaların, Danış-
tay kararları ve tüzük hü-
kümleri uyarınca göreli de
olsa mesleki güvencelere
sahip müfettişler tarafından
yürütülmesi, aslında me-
murlarve diğer kamu görev-
lileri yönünden güvence ni-
teliğindedir.
Yasanm 40'ıncı maddesi,
sadece amirler eliyle yapı-
lan hiyerarşik kontrolü ön-
gördüğünden düzenleme bu
haliyle uluslararası belgeler-
de yer alan denetirn ilkele-
rine de aykrndrr. Örneğüı
Avrupa Konseyi'nin Yol-
suzluîda Mücadelede Yirmi
Temel Ilke Karan'nın 11 ve
12'nci maddeleri "Kamu
yönetiminin ve kamu kesi-
minin faaliyetlerinc uygun
denetim prosedürlerinin uy-
gulanmasuu sağlamak" ve
"Denetim prosedürlerinin
kamu yönetiminin dışında-
ki yolsu/Jukların tespite ve
önlenmesinde rol oynama-
suu kabul etmek" içerikli-
dir. BM Yolsuzlukla Müca-
dele Sözleşmesi'nin 9'un-
cu, Avrupa Birliği Aday Ül-
kelerde Yolsuzlukla Müca-
delenin Güçlendirilmesine
Ilişkin On Ilke isimli met-
nin 3'üncü, Gümrükler Iş-
birliği Konseyi Arusha Dek-
larasyonu'nun "İç denetim
düzenlemelerişüphe edilen
tüm yolsu/Juk ve kötü yöne-
tim uygulamalannı teftiş et-
me özel görevine sahip olan
bir içsel birim tarafından
hazırlanmalıdır" içerikli
6'ncı, Uluslararası Para Fo-
nu (IMF) Mali Saydamlık
1yi Uygulamalar Tüzü-
ğü'nün 4'üncü maddeleri
aklımıza ilk gelen ulusla-
rarası hükümler olarak sıra-
lanabilir.
Anayasanan 112'nci
maddesinin ikinci fıkrası-
na göre bakanlann "kendi
yetkisi içindeki işlerden ve
emri alnndakilerin eylem ve
işlemlerinden" dolayı "so-
rumluluklannın" dengelen-
mesi, "gözetimve denetim"
yetkisine sahip ohnalanyla
mümkündür. Bakanlann bu
yetkiyi bizzat ve fiilen kul-
lanmaları mümkün olma-
dığmdan bu yetki teftiş ku-
4—'
rullan eliyle kuüanılmak-
tadır. Teftiş kurullannın kal-
dırılması halinde bu bağ-
lamdaki yetki-sorumluluk
dengesinin bozulacağı açık-
tır.
Taşra teşkilatı kaldmlan
bakanlıklann yerel düzey-
de sürdürülecek hizmetleri-
nin "idarenin bütünlüğü"
ilkesine uygun bir biçimde
yürütülebilmesi için mer-
kezin uygulamaya yönelik
standartlar belirlemesi ge-
rektiği kuşkusuzdur. Ancak
merkezi idare tarafından be-
lirlenecek standartlardan
sapma olup olmadığını sap-
tayacak mekanizmalar (tef-
tiş kurullan) kaldınlacağın-
dan anayasadaki "vesayet
denetimi" işlemez hale ge-
lecektir. Bu denetimin -üret-
tikleri hizmetin doğası ge-
reği- iç denetçiler eliyle ya-
pılamayacağı açıktır.
Yasarun, kaldmlan kuru-
luşlar personeUnin diğer ka-
mu kurum ve kuruluşlanna
atanmasmı düzenleyen ge-
çici 7'nci maddesi, statü hu-
kukunun "kazanıunış hak"
kavram içinde yer alan "rol",
"sosyalkonum", "statünün
kazamlma koşullan" gibi
birçok unsuru yok sayarak
kazanılmış hak kavramını
sadece "ücret" boyutuna in-
dirgemektedir.
Danıştay ve İdare Mahke-
mesi kararlarına göre teftiş
hizmetlerı "kariyer" olup
müfettişlerin kendi istekle-
ri dışında ve teftiş hızmet-
leriyle bağdaşmayacak ku-
surlan saptanmadıkça teftiş
hizmetleri dışında bir gö-
reve atanmalan olanaklı de-
ğildir. Bu kararların dayana-
ğı, öncelikle müfettişlerin
seçilme ve atanma yöntem-
leridir.
Dolayısıyla yasa gücüy-
le de olsa müfettişlerin dev-
lete giriş koşullarına uygun
bir göreve atanmamaları,
kazanılmış haklar yönün-
den ciddi bir hukuk ihlali
olacaktır.
Başbakanhğrn internet si-
tesinde yayımlanan "Deği-
şünin Yönetimi İçin Yöne-
timde Değişim" isimli ra-
porda, çok sayıdaki denetim
elemanına rağmen yolsuz-
luklann önlenemediği belir-
tilerek, denetim elemanla-
nna örtülü eleştiriler yönel-
tilmekte; benzeri iddialar
tasan taslağını hazırlayan-
lar tarafından çeşitli vesi-
lelerle ifade edilmektedir.
Teftiş kurulları, yolsuz-
luklann önlenmesinden çok
oluşan yolsuzluklann orta-
ya çıkanlması ve uygula-
nacak yaptınmlar konusun-
da idareye yardımcı olabi-
lecek konumdadırlar. Yol-
suzluğun önlenmesi sadece
teftiş kurullannın üstesinden
gelebileceği bir sorun değil;
tüm sistemin sorunudur.
Kaldı ki önemli yolsuzluk
olaylannın tamamına yakı-
nının ortaya çıkartılmasın-
da denetim elemanlarının
yadsınamaz katkısı vardır:
Susurluk, NesnnMalki,Kj-
zılay, Neşter, Beyaz Enerji,
Akrep operasyonlan, Emlak
Bankası, lmar Bankası, Pa-
mukbank, Demirbank gibi
birçok önemli soruşturma-
lar başlıca örnekler arasın-
dadır. TBMM Yolsuzlukla-
n Araştırma Komisyonu ta-
rafından talep edilen 35 ay-
n konudaki soruşturma da
denetim elemanlarından
oluşan komisyonlar tarafın-
dan yürütülmüş; TBMM'de
kurulan araştırma ve soruş-
turma komisyonlarında da
çok sayıda müfettiş görev al-
mıştır.
Başbakanlık Müfettişle-
ri Derneği tarafından yapı-
lan bir ön çalışmaya göre
verilerine ulaşılabilen -ba-
kanlık ve müsteşarlık teftiş
kurullannın tamamrnın da-
hil olduğu- yirmi iki dene-
tim biriminin 2004 yılı büt-
çelerinin toplamı
80.788.000.000.000 TL
iken (ki 2004 yılı bütçesi-
nin sadece 0.054'üne teka-
bül etmektedir.) 7 Temmuz
2004 tarihli gazetelerde yer
alan bir habere göre Baş-
bakanlık Teftiş Kurulu'nca
yapılan inceleme sonucun-
da Türk Telekom'da sadece
bir tek olayda saptanan ka-
mu alacağı 297 trilyon lira-
dır. Emlak Bankasf nın ko-
nut sektörüyle ilgili olarak
Başbakanlık müfettişleri ta-
rafından tespit edilen zarar
miktan 7.9 katrilyondur.
Sonuç
Teftiş kurullannın tasfi-
yesi halinde, bunun doğal
sonucu olarak:
Idari soruşturmaların ve
uzmanlık isteyen büyük
montanlı, kompleks soruş-
turmalaruı yapılamayacak
ya da uzman olmayan ele-
manlarca yürütülecek ol-
ması ve öngörülen sistem
gereği üst düzey yöneticiler
üzerindeki denetimin he-
men hemen tümüyle orta-
dan kaldınlması nedenle-
riyle yolsuzluklann ve usul-
süzlüklerin eskisinden çok
daha fazla artacağı kuşku-
suzdur.
Oysa toplumu yolsuzluk-
lardan anndırmadan sağ-
lıklı bir kamu yönetimi re-
formunu inşa etmek olanak-
sızdır.
PENCERE
Ne Bu Telaş?..
Birtelaş var..
Nedir o?..
Sabah'ta Aslı Aydıntaşbaş yazıyor, son günler-
de AKP'li milletvekilleri birbirlerine soruyorlarmış:
"- Bizim için bihleri düğmeye mi bastı?"
"Merak edilen, medyada iktidar partisine yöne-
lik eleştirilerin, Enerji Bakanlığı operasyonunun,
partiden istifalar ve ABD'den gelen tepkinin,
AKP'yi iktidardan uzaklaştırmak amacıyla yapılan
bir 'global orkestrasyon' olup olmadığı." (28 Şu-
bat 2005)
Sabah'ta çıkan yazıda kıvrılan bu soru işareti-
nin çengeli her yere takılıyor:
- AKP'nin üstüne çarpı işareti mi kondu?..
- Defteri dürülüyor mu?..
- Düğmeye basmışlar mı?..
Herkes Türkiye'nin ipinin kimin elinde olduğu-
nu biliyor, değil mi?..
•
Emre Kongar 'Aydınlanma' köşesinde iki yazı
yazdı, birincisinin adı:
"Dış Dinamik Türkiye'ye Nasıl Egemen Oldu?"
Yazının girişi şöyle:
"Bugün Türkiye, hemen hemen tümüyle dış di-
namik öğelerine teslim olmuş durumda.
Ekonomisi IMF tarafından yönetiliyor.
Mali ve ekonomikyapı, Uluslararası Para Fonu,
IMF'nin isteklerine göre biçimlendiriliyor, örneğin
vergi sistemi, sosyal sigorta düzeni, bankacılık
sistemi, devlet bütçesi IMF'nin direktifleri doğrul-
tusunda yeniden biçimlendiriliyor.
Hukuk yapısı AB tarafından düzenleniyor.
Anayasası'ndan Medeni Yasası'na, Ceza Ya-
sası'na kadar tüm hukuk düzeni temelden değiş-
tiriliyor.
Dış politikası Amerika Birleşik Devletleri tarafın-
dan belirleniyor.
Türkiye'nin, bırakın dünyayı, kendi içinde yaşa-
dığı bölge olan Balkanlar'da, Kafkaslar'da ve Or-
tadoğu 'da bile ne yapıp yapmayacağını ABD söy-
lüyor.
Kültürü (ve tabii medyası) Amerikan kültürüne
teslim olmuş durumda.
Türkçemiz bile, yarı Ingilizce yarı Türkçe garip ]
bir dil haline geldi." (14 Şubat 2005)
Emre Kongar bu yazısında ve bir hafta sonraki
devamında 'karar merkezi' yurtdışına kayan Tür-
kiye'nin nasıl kurtulabileceğini irdeliyor ve çözüm
yolları gösteriyor...
Kime?..
AnlayanaL
Emre Kongar haklı ve gerçekçi!..
Bir Türkiye düşünün ki en başta yönetimi ve
medyası olmak üzere herkes gözlerini Amerika'ya
çevirmiş bekliyor:
- Acaba AKP iktidarının defteri dürülecek mi?
Tüm gazetelerde bu yolda çarşaf çarşaf yorum
yapılıyor, ABD'yi çok iyi bildiğini iddia eden sözüm
ona gazeteciler neler de neler söylemiyorlar, insa-
nın midesi bulanıyor!..
Osmanlı'nın çöküntü dönemine mi düştük?..
Babıâli'deki Ingiliz Büyükelçisi Lord Stratford
Canning "Türkiye Hatıraları "nda yazıyor:
"- Osmanlı Hükümeti ansızın değişiverdi. Re-
şit'/e sadrazam azledildi. O saat padişaha çıktım.
Yeniden vazifeleri başına getirildiler."
Recep Tayyip Erdoğan'ın yazgısı Başkan
Bush'un iki dudağı arasında mı?
Değilse, ne bu telaş?..
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ
"3 MART
Açılış Konuşması
Panel Yöneticisi
Konuşmacılar
Ver :
Tarih :
Saal :
Gö'rsel etkinlik :
GENEL MERKEZİ
PANEL
YASALARI VE CUMHURİYETİMİZ"
Turgul UNLU (ADI), GYK UyeM, Marmara Böl Sor.)
: Dr Alev Coşkun (C'umhunyet Vakfi Bşk. Yrd.)
: llhan SELÇUK (C'umhunyet (jazetesı Başyazan)
Prof Dr Erdal İNONU
Ertuğrul KAZANCI (ADD Genel Bşk )
Ibrahım YETKİN (T ZıraatçilerDer.üen Bşk.)
Beşıklaş Fvlendjrme Daıresı
(lurkalıMah NuzhetıyeCad No:60lhlamur
Kaüi KarşiM Beşıktaş' lsl)
3Marl2005Perşembe
14 30
Prof Dr Ahmcl Sdhk (ADD Genel BoşkanYardtmcm)
Giriş Scrbcsttir.
rESTTRAVELKLASİKLERİ
SÜRÜYOR...
SARAYBURNll'NDAN KADIRGA'YA
12 Mart 2005 Cumartesi
İSTANBUL KORULARI FLORASI
12 Mart 2005 Cumartesi
KLASİK DÖNEM CAMİLERÎN KRONOLOJİK GELİŞİMİ
12 Mat2005 Cumartesi
MİMARSİNAN YAPILARI-II
13 Mart 2005 Pazar
TRAKYA'DAKİ OSMANLI ESERLERİ
19 Marl 2005 Cumartesi
ÜSKÜDAR
20 Mart 2005 Pazar
BURSAVEÇEVRESİ
2-3 Nısan 2005
FATİH 2. AİLE MAHKEMESÎ'NDEN
DosyaNo: 2004/165
Davacı Aygül Öztürk tarafından davalı Sami Öztürk
aleyhine açılan boşanma davasında,
Ordekkasap Mahallesı, Selim Sabit Sokak, Özen
Apt. No:9/5 Fatih-lstanbul adresinde ikamet ettiği bil-
dirilen davalı Sami Öztürk'e duruşma gününün tebliğ
edilemediği gibi zabıtaca yapılan araştırmada netice
vermediğınden duruşma gününün ulusal bir gazetede
ilanen tebliğine karar verilmiş olup adı geçenin duruş-
manın atılı bulunduğu 28.04.2005 günü saat 10.00'da
mahkememizde HUMK'nun 213 ve 377. mad. gere-
ğince hazır bulunması, hazır bulunmadığı veya kendi-
sini bir vekille temsil ettirmediği takdirde tahkikata
yokluğunda devam edileceği hususu davetiye yerine
geçmek üzere ilanen tebliğ olunur. 4.2.2005
Basın: 8858