08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 MART 2005 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA JV. U \_A M. U xV kulturCficumhuriyet.com.tr 15 UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ Antik kenti yutmaya hazırlanan baraj projesinin değiştirilmesi için hukuksal girişim Allianoi'nin 'Uygarlık Dilekçesi' Ülkemizdeki "baraj projeleri- nin" tehdit ettıği antik yerleşmeler arasında önce Ilısu Barajı için göz- den çıkartılan Hasankeyf için diren- dik. Yıllardır süren tepki kampan- yalarının sonucunda, bu tarihsel baş- kente "şimdilik" kurtuldu gözüyle bakılıyor. Benzer tepkilerin yeterince sonuç veremediği "Zeugma"nın ıse önemlı bir kesimi artık Birecik Ba- rajı'nın altında. Aynı vadideki Hal- feti ise gölleşen Fırat'ın kıyısında "yarısı boğulmuş" durumda... Enerjı adına başımıza gelen bu kültür kıyımına yine son yıllarda Ço- ruh vadısinde planlanan barajlar ne- denıyle "Yıldızeli" gibi Doğu Ka- radeniz bölgemizin özgün yayla yer- leşimleri de eklenecek. Mitolojide efsanevi tanrıların vadisi olarak anı- lan Güney-Ege'deki Gökbel Dere- si'nın ünlü "Incekemer" Köprüsü de Çine Barajı'mn kurbanı... Böylesi bir "kara liste" dünya- nın hangı uygar ülkesinde var? Ege'de kara bulutlar Aynı kara listede olmasına rağmen "kurtulacak"' sanılan Kuzey Ege'deki Yortanh Barajı alanındaki "Allianoi" içinse ufukta yeniden "kara bulutlar" görünmeye baş- landı. Çünkü, burayla ilgıli duyarlı uz- nıanlarca geliştirilen ve antik kentin "kurtulmasını sağlayacak proje seçenekleri" DSt'nin gündemine bir türlü alınamıyor. Üstelik, özellikle son yıllardaki "kurtarma kazıları" ile ortaya çı- kan bulgular buranın da tarihsel bir "su merkezi" olduğunu kanıthyor. Bu anlamda aslında bir kamu kuru- mu ve devlet kuruluşu olarak, DSÎ'nin de burayı "kurumsal kül- tür mirası" sayması gerekliliğine rağmen "kendi uygarlık kökleri- ne" bile aldırmıyor... Son çare hukuk îşte bu tutumun yakında "baskın bir inşaat"a dönüşmemesi için, Iz- • 1- Nymphe'nin yerinde bulunuşu, 2-1994 yılında onarılmış Ronıa Köprüsü, 3- Minıari kalıntıların bir kısmı ve Asklepios başı. mir'de yıllardır çevre duyarhhğının "savunmanları" olarak görev ya- pan Av. Arif Ali Cangı ve tarih dost- iarı, çareyi "hukuksiirecini başlat- makta" buldular. Allianoi'yi tehdit eden baraj projesinin "değiştirilme- si"ni ya da bu olamazsa aynı proje- nin "durdurulması"nı sağlayabil- mek için, ilk aşama olarak ayrıntılı bir dilekçe hazırladılar. Türkiye'nin, dünyadakı yegâne eşsiz zenginliğı olan ve uluslararası duruşundaki "ayrıcalığı" olarak gö- zü gibi bakması gereken tarihsel mi- rasının, hiç değilse Yortanh Barajı gibi aslında "farklı çözümlere açık" projelerle yok edilmemesi yö- nündeki bu çabaya destek vermek isteyen herkesin dilekçedeki imzala- ra "ortak" olması mümkün. Tarihsel başvuru Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan- lığı DSl Genel Müdürlüğü'ne veril- mek üzere hazırlanan bu "uygarlık dilekçesi"nde antik yazarlardan Aristides'in Hieroi Logoi adlı ese- rinde de anılan, 1800 yaşındaki Alli- anoi kentinde Tunç Çağı'na ait ünlü "Yortan Kabı"nın, ÇakmakTepe'de çok sayıda çakmak taşı eserin, dolgu topraktan iki adet taş baltanın bulun- duğu, bu nedenlerle alanın "tarih öncesi çağlarda" bile önemlı bir yer- leşim yeri olduğu vurgulanıyor. Helenistik dönemde ise buradaki sıcak sudan yararlanılmaya başlandı- ğı ve özellikle de Roma ve Bizans dönemlerinde bir "kült merkezi" olarak gelıştiği belirtilen dilekçede, tüm bu bulguların anlamı şöyle özet- leniyor: "Roma İmparatorluk Döne- mi'nde (MSII. yy.) ılıcanın yanı sı- ra, köprüler, caddeler, sokaklar, yapı adaları, geçiş yapısı ve çeşme binası yapılmış, Bizans çağıyla bir- likte de biiyiik bir kilise ve şapeller inşa edilmiş, metal, seramik ve canı atölyeleri kurulmuştur." Osmanlı'nın da ılıcası DSl'yi yönetenler önemserler mi bilinmez ama Allıaoni, Osmanlı dö- neminde de önem taşıyan bir yer. Adı "Paşa Ilıcası" ve Osmanlı'ya ait sik- keler, seramikler ve günlük kullanı- ma yönelik eşyalar bulundu. Ayrıca geç dönem bir "Osmanlı mezarlı- ğı" bile var. 2O.yy'ın başında da Ber- gama Kaymakamı Kemal Bey tara- fından ılıcanın yeniden kullanıma açılması sağlanmış. Aynı yerdeki anıtsal Roma köprüsü de Osmanlı döneminden 1979 yılına kadar Bergama-tvrindı yolunun geç- tiği köprü olarak kullanılmış. Ne var kı bu eser 1992 yılında Karayolları ta- rafından sözde "onarımdan" geçın- lince, özgün kimlığini yıtırmış... Ay- nı yıl tzmır ll Özel tdaresf ınce başla- tılan "termal tesisleri inşaatı" sı- rasında da antik ılıca yapıları üzerınde yenı bınalar yüksel- mış... $ Tarihsel serüvenı böyle olan Allianoi, halen sıcak- lığı 45-47 derece termal su- yu ile de aslında sağlık ve kültür turızmıne hizmet ede- bılecek olanaklarıyla barajın sağlayacağından çok daha büyük bir ekonomiyı bölgeye kazandıra- bılecek bir zenginlik... Ne var ki dilekçedeki bu "uyarı"nın da DSl için çok geçerlı olamayacağı sanıldığından, asıl başvuru konu- su olarak "baraj projesinin de- ğiştirilmesi" talebi de şöyle vur- gulanıyor: "Projeye göre Allianoi gölet alanının tanı ortasında kalınak- tadır. tnşaatının tanıanılanma- sı ve su tutmasıyla birlikte bu tarih hazinesi yaklaşık 17 nıet- re suya gömülecektir. Söz konusu baraja 40-50 yıl ömiir biçilmektedir. Barajın ömrünü tamanıladıktan sonra da Allianoi'nin gün ışığına çı- karılması olanağı bulunma- nıaktadır." Konuyla ılgili tüm ulusal ve uluslararası hukuk dayanakları- nın da belırtildıği dılekçeye DSl bakalım ne yanıt verecek. Yortan- lı Barajı projesinin şımdıki şek- lınde ısrar edılırse tarih ve kültür mirasını korumak için sıra bu pro- jenin yargı yoluyla ıptahnı iste- meye gelecek... Sözünkısası, 1800yıllıkyaşan- mışlığın belgelerı, tarıhöncesıne ait "insanlık anıları"yla da bir- likte, -sadece- yarım yüzyılhk bir beklenti için feda ediliyorsa hu- kuk devletinin buna bir yanıtı ol- malı... Bu hukuk mücadelesinde Alli- anoi'yı yalnız bırakmak isteme- yenlerin dilekçeye imzalarını at- maları için başvuracakları tele- fon ve e-adres ıse şöyle: Tel-Faks: 0 232 425 66 88 - 89 e-posta: [email protected] Çok sevdiği çocuklarla bir araya gelen Dağlarca, "Bana ömrünüzden birer da- kikanızı verir misiniz? Verirseniz ben biraz daha yaşarım. Ne iyi olur" dedi. Bilfen KolejVnde 'Dağlarca Burada' odası açıldı Fazıl Hüsnü Dağlarca çocuklarla buluştu tstanbul Haber Servisi - Türk ede- biyatının yaşayan en büyük şairi Fazıl Hüsnü Dağlarca, çok sevdiği çocuk- larla Bilfen Koleji'nde buluştu. Okulda kurulan ve Fazıl Hüsnü Dağ- larca'nın çalışma masası, özel eşyala- n, kitapları, çeşitli kuruluşlar tarafın- dan kendisine takdim edilen şiltler ve belgelerinde içinde yer aldığı "Dağ- larca Burada" odasında gerçekleştiri- len söyleşi çok keyifli geçti. Fazıl Hüs- nü Dağlarca, "Dağlarca Burada"da gün boyunca, ders saatlerinde sınıfiar halinde kendisini ziyaret eden öğrenci- lerle birlikte oldu. Öğrencilerin sorularını yanıtlayan Dağlarca, kendisini, 90 yaşını aşması- na karşın, çocuk olarak gördüğünü, dünyadaki en önemli kavramın çocuk olduğunu, çocuklara mutlaka çok değer verilmesi gerektiğini söyledi. Kendi çocukluğunu anlatan Dağlarca, öğren- cilere düşen işın, o sofradan bir şeyler almak olduğunu, bu yolda dinleme işi- nin çok önemli olduğunu söyleyerek "Sevdiğiniz işi yapın, o işte kendini- zi geliştirin bunun için de çok oku- yun" önerisinde bulundu. 9O'lı yaşla- nnda olmasına karşın halen her gün şi- ir yazdığını, kendisini ayakta tutanm da bu tutkusunun olduğunu anlattı. •Çocukluğumuzu yaşatmalıyır Dağlarca, okuldaki tüm çocuklardan "Bana ömrünüzden birer dakikanı- zı verir misiniz? Verirseniz ben biraz daha yaşarım. Ne iyi olur" diye de is- tekte bulundu. Çocukluğun hayatımız- da en önemli, en güzel yıllar olduğunu ve ömür boyu çocukluğumuzu içimiz- de yaşatmamız gerektiğini vurgulayan Dağlarca, "Ben 90 yaşında bir çocu- ğum ve hep böyle kalacağım" diye yaşam dersi verdi. Öğrenciler tarafın- dan büyük bir ilgiyle dinlenen Fazıl Hüsnü Dağlarca, çok sevdiği çocuklar tarafından sevgiyle uğurlandı. İSTANBUL ORIENTAL ENSEMBLE'IN KONSERİİŞ SANATTAYDI Burhan Oçal 'minik dâhüerle' sahneye çıktıKültür Servisi - Burhan Öçal üstün yetenekli çocuklar için ver- diği konsere, çocuklarla birlikte çıktı. Klasik Türk müziği, Osman- lı dönemindeki saray ve halk mü- ziklerinden etkilenerek oluşturdu- ğu İstanbul Oriental Ensemble tasansmın Iş Sanat'taki konsenne katılan TEVtTÖL öğrencıleri Ege- men Kesikli (klavye - piyano), Emre Laleli(bağlama), Kadir Özgür (viyolensel), Erkinalp Ke- sikli (trompet), Göker Alpağ (vi- yola), Burkay Gür (gitar), Ozan Ertürk (darbuka) Cemrecan Aş- lamacı ve Ayça Deniz Moham- nıadi Nazi (şan - keman)'ydi. Bur- han Öçal, minik dâhilerle yaptığı bu ortak çalışmadan oldukça hoş- nut olduğunu ve çocuklarla daha büyük tasarılarda da bir araya gel- mek istediğini belirtti. TEVİTÖL'de öğrenim gören ço- cukların özel yeteneklerinin gelış- tırilmesi için onlara özel ılgi gös- terilmesi gerektiğinin altını çizdi. Konserin geliri Türk Eğitim Vakfı lnanç Türkeş Özel Lısesi'ne (TE- VİTÖL) bağışlandı. Böylece Tür- kiye'nin ilk ve tek maddi durumu yetersiz, resimden müziğe, edebı- yata, matematiğe kadar tüm dal- larda üstün yeteneğe sahip çocuk- Konserde, klasik Türk müziği eserlerine yer verildi. ların okulu TEVÎTÖL'de eğitim gören öğrenciler, bu katkıyla daha iyi koşullarda eğitim alabılme ola- nağına sahip olacak. İŞ Sanat ve Doublemoon'un katkılanyla gerçekleşen konseri, Ömer-Ayşegül Dinçkök, Rona- Nur Yırcah, Ömer Koç, Osman Çarmıklı, Sedat-Yascnıin Aloğ- lıı, Sinan-Bilgün Dereli, Musta- fa-Dilek Toner, Esra-Cüneyt Ça- lıcıoğlu, Ayşe-Ege Ece, Şennur Dinçkök, Adnan-Mualla İğne- bekçili, Ahmet Orhun, thsan Güdükkürt, Prof.Dr. Yahya Lale- li gibi eğitim konusunda duyarlı kışiler de izledi. TEVlTÖL Türk Eğitim Vakfı lnanç Türkeş Özel Lisesi Türki- ye'de 'üstün yetenekli çocuklar'a eğitim veren ilk ve tek okul. Sezai Türkeş'in eğitime kazandırdığı, 2001 yılında Türk Eğitim Vakfı'na geçen okul şımdıye kadar 165 me- zun verdi ve bu mezunların hepsi yurtiçi ve yurtdışındaki çok önem- li üniversıtelerde tam burslu olarak öğrenimlerini sürdürüyor. TUYAP Bursa Kitap Fuarı Kültür Servisi - Bu yıl üçüncüsü düzenlenen TÜYAP Bursa Kıtap Fuarı 5-13 Mart tarihleri arasında yapılacak. Fuar kapsamında 5 Mart günü saat 17.15'te A Salonu'nda Kemal Selçuk'un 'Hüznün Kan- tosu-Okuma', saat 15.15'te B Salonu'nda Nedim Gürsel'in yöneteceği, Ömer Ayhan, Ethem Baran, Onur Caymaz ve Günhan Kuşkanat'ın konuşmacı olarak katılacağı 'Kent, Kültür ve Öykü', 6 Mart günü saat 16.15'te B Salonu'nda Mario Levi'nin yöneteceği, Hakan Akdoğan, İnanç Çakıroğlu, Rı- za Kıraç ve Göksel Yılmaz'ın katılakları 'Kent, Kültür ve Roman' konulu söyleşıler yer alacak. 13 Mart'a dek devam edecek olan fiıarda Bülent Ecevit, Nedim Gürsel, Kemal Selçuk, Jale Sancak, Deniz Kavukçuoğlu, Göksel Yılnıaz, İnanç Çakıroğlu, Selim 1leri, Nihal Yeğinobalı, Ethem Ba- ran, Onur Gaymaz, Günhan Kuşkanat, Ömer Ayhan, Rıza Kıraç, Sibel K. Türker, Mario Levi, Gülriz Sururi, Uygar Şirin, Nur Batur, Ahmet Ümit, Kemal Anadol, Altan Öymen, Nuriye Ak- man, Deniz Banoğlu, Altan Çimen, Sahrap Soysal, Gül lrepoğlu, Alpay kıtaplarını ımzalayacaklar. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Atatürk, Kemalizm ve Şu Bizim 'Haymatlos' Aydınlarımız (1) Aslında Devletler Hukuku alanınaait birterim olan haymatlos, Almanca "heimatlos" sözcüğünden ge- lir ve hiçbir devletin vatandaşlığına sahip bulunma- yan (Alm. Heimat = vatan), vatandaşlık haklarından yoksun bırakılmış, vatansız kişi demektir. Devletler Hukuku'na göre haymatlos'luk, herhangi bir neden- le vatandaşlık haklannı yitirmiş olanlar için oluştu- rulmuş özel ve geçici bir kategoridir; bu kategoriye girenlerin konumu, aslında geçici bir konumdur. Böyle kişiler için, bulundukları ülkelerin yönetimle- rince -yeniden bir devletin vatandaşlığına alınmala- rına kadar geçerli kalan- haymatlos olduklarını gös- teren bir belge düzenlenir. Bu belge, onlara bulun- dukları ülkede geçerli bütün vatandaşlık haklarını kazandırmaz; sadece o kişileri yaşadıkları toprak- larda birer bilinmeyen olmaktan çıkarır. özellikle Ikinci Dünya Savaşı sırasında ülkelerinden kaçmak zorunda kalan ve terk ettikleh ülkelerin yönetimle- rince vatandaşlıktan atılanlar için haymatlos kate- gorisi, büyük önem kazanmıştır. Ülkemizin yakın tarihinin en önemli haymatlos olayı ise Nâzım Hikmet'in vatandaşlıktan çıkarılma- sıyla gerçekleşmiştir. Dünyaca ünlü şairimiz, 25 Temmuz 1951 tarihli -üstelik hiçbir hukuki gerekçe- ye dayanmadığı artık çoktandır kanıtlanmış- bir Ba- kanlar Kurulu kararnamesiyle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarılmış, böylece de haymatlos durumuna düşmüştür. (Bu konuda ayrıntılı bilgi için, daha önceki kaynakların yanı sıra, Bkz. Altan Öy- men, Değişim Yılları, Doğan Kitap, 2. Baskı, Ekim 2004, İstanbul, s. 513 vd.) Yukarıdaki açıklamalardan görüldüğü gibi hay- matlos'luk durumu, ıradi ya da seçim sonucu değil, fakat irade dışı gerçekleşen olumsuz bir durumdur. öteyandan haymatlos'luğu, belli bir devletin vatan- daşı olan bir kişinin, bağnazlıktan uzak bir tutumla ve gerektiğinde devletinin politikalarını da eleştir- mekten çekinmemesiyle karıştırmamak gerekir; böyle bir durumda ortada kendini artık açıktan ve- ya gizli biçimde bir devletin vatandaşı saymama değil, tam tersine, eleştirel bakışı belli bir devletin vatandaşı sıfatıyla da elden bırakmama söz konu- sudur. Bu, bir aydın tavrıdır ve bu kategoriye giren- ler, eleştirel bakış ile eleştirileri için uygun zamanı ve zemini umursamamayı birbirine karıştırmayacak, eleştirilerini sergileyiş biçimleriyle kendilerini ülke- lerine düşmanlık etmek için hiçbir fırsatı kaçırma- yan yabancılarla ağız birliği etmiş durumuna düşür- meyecek kadar, yani gerçek anlamda aydın kişiler- dir. Böyle aydınlar, eleştirel değerlendirmeleri orta- ya koymakta, amaca uygunluk bağlamında, üslu- bun da çok önemli olduğunun bilincindedirler. Bu- na karşılık, bir ülkeye ne zaman düşman mihraklar- dan eleştiri adı altında saldırılar yöneltilse, bu saldı- rılar için başlanmış cümleleri tamamlarcasına be- nimser ve onaylar bir tutumla işin gerisini getirme- nin, vatanından yana bir eleştirel aydın tavrıyla hiç- bir ilintisi yoktur. Hele hele böyle birtutum, tarihsel açıdan doğruluğu henüz kanıtlanmamış birtakım savlardan yana, uğraşları yazı olanlarca, başka de- yişle sözcüklerin nasıl kullanılacağını herkesten iyi bilmelerı gerekenler tarafından, özellikle de o sav- ların filizlendırildiği ortamlarda sergilendiğinde, ay- dın sorumluluğunun çok dikkatle değerlendirilme- si, bu arada bir sorunun mutlaka sorulması gerek- mektedir: Böyle bir durumda ortada ülkesinin poli- tikalarını gerçekten ülkesinin daha iyiye gitmesi için nesnel bir eleştirinin süzgecinden geçirmeyi koşul sayan bir aydın tavrı mı, yoksa, adeta gönüllü bir haymatlos olarak ve -tıpkı kimilerince ülkemizde sergilendiği gibi-, kendi Batılılıklarını ve Batıcılıkla- rını her fırsatta, dost ya da düşman, tüm Batılılara göstermek, bunun için hiçbir fırsatı kaçırmamak gi- bi, ancak gaflet ve dalalet (sapkınlık) diye nitelendi- rilebilecek bir tutum mu vardır? Bu sorunun yanıtını haftaya, bu tür aydınların(!) ül- kemizin genel aydın portresi içersindeki yerlerini ve gerek Mustafa Kemal Atatürk, gerekse Kemalizm konusundaki yönelimlerini örnek alarak daha somut biçimde vermeye çalışacağım. e-posta: ahmetcemal" superonline.com acem20(" hotmail.com Dans pisti satışa çıkarıldı • ANKARA (AA) - Disko müziğın kasıp kavurduğu 1970'li yıllara damgasını vuran 'Saturday Night Fever' adlı filmin dans sahnelerinin çekildiği pist satışa çıkarıldı. Filmle şöhretin ilk basamaklannı çıkan ünlü oyuncu John Travolta'nın dans marifetlerini sergilediği dıskodaki pistin, 80 bin dolardan fazlaya alıcı bulması bekleniyor. Dans sahnelerinin çekildiği Brooklyn'deki '2001 Odyssey' adlı gece kulübünün geçen hafta kapanmasımn ardından, dans pistini satışa çıkaran 'Tarihten Profiller' adlı şirketin sözcüsü Brıan Chanes, uluslararası çapta ılgi gördüklerini söyledi. Pistin, 1 Nisan'da eBay'in internet sitesinde açık arttırmaya sunulacağı belirtildi. Vızyona 1977'de giren Saturday Night Fever'ın başrol oyuncusu John Travolta, disko tutkunu Tony Manero rolüyle Oscar'a aday gösterılmişti. Filmin müziklerıni Bee Gees yapmıştı. Şehir'în 4. sayısı çıktı • Kültür Servisi - Aylık Kültür ve Sanat dergisi Şehır'ın mart sayısı çıktı. Bölge Haber gazetesinin yan ürünü olarak çıkan Şehir dergisinin Mart 2005 sayısı çıktı. 8 sayfalık dergıde, 18 Şubat 2005 tarihinde yaşammı yitiren Devrekli Şair Müfide Güzin Anadol'un bir şiirine yer veriliyor. Dergiye; Orhan Tüleylıoğlu, tbrahim Tığ, Serap Karakuş, Fatma Kılıç, Hasan Güneş, Uygur Orhan şiirleriyle, Fahrettin Koyuncu ' 100 Temel Eseri Kim Okuyacak?', Özgür Demircı 'Akademı ve Modernizm', Mithat Yaban 'Muzaffer Tayip Uslu', Ahmet Öztürk 'Herkes Içindeki Kente Gıder' adlı yazılarıyla, Hüsnü Y. Öztürk 'Boş Tüfek', Şaziye lnanç 'Ay Büyürken' ve Mevlüt Kırnapçı'nın 'Sızı' adlı öykülerine yer veriliyor. Dergide aynca; Rüstem Şerifoğlu 'Şubat 2005' dergilerini inceliyor. Servet Büyükkol'un karakalem çalışması yanında, karikatürist Kürşat Coşgun da karikatürüyle Şehir'e katkı koyuyor. Dergi'nin sahipliğini şaır-yazar Ibrahim Tığ, genel yayın yönetmenliğini Celal Telci yapıyor. Şehir Aylık Kültür ve Sanat Dergisi'nin yazışma adresi: (ibrahimtiglynet.com)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle