Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 MART 2005 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
J\^ U ğ_j _|_ U J \ kultur('/ cumhuriyet.com.tr 15
KULE CANBAZI SUNAY AKIN
Diş firçası ve Ay!..Dolunayın şeklini taşa yontmak
için başını ikide bir yukan kaldır-
maktan yorulmuştu. Gün doğmak
üzereydi. Birazdan ortalık aydınlana-
cak, yıldızlar görünmez olacak, ama
onun taşa yonttuğu dolunay hiç kay-
bolmayacaktı. Uzun süre aramıştı şe-
kil vereceği taşı. Sonunda burada, te-
penin eteğinde yumuşak, kolay yon-
tulan taşlardan birini bulmuştu. Elın-
deki sert taşı, yumuşak taşın yüzeyi-
ne vurmasıyla kopan parçalar birer
yıldız gibi yere yayıldıkça dolunay
daha da ortaya çıkıyordu.
Güneşin ilk ışınlarıyla birlikte bek-
lenmedik bir şey oldu. Üç gündür
ufalanan taş, aldığı şekil yüzünden
yerinden hareket etti ve yamaç bo-
yunca yuvarlanmaya başladı. Peşin-
den koşsa da, ay biçimindeki taş gi-
derek hızlanıyor ve ırmağa doğru
yaklaşıyordu. Sonunda korktuğu şey
başma geldi. Taş, birkaç kurbağayı
ürküterek suyun maviliğinde kaybol-
du gözden. Irmağın kenanna oturdu
ve başını yukan kaldırdı. Gökyüzün-
deki ay da yok olmuştu. Başını iki
elinin arasına alarak düşündü: Ayın
her gece yuvarlak olmayışının nede-
ni, onun da yuvarlanarak suya düş-
mesi miydi? Bir ırmak mı vardı gök-
yüzünde? Ay şeklindeki taş yuvarla-
nırken nasıl da hızlanıyordu... Peki
ya, onun üstünde oturabilir miydi?..
Tekerleği bulduğundan habersiz akıp
giden ırmağa bakarken, kendisine
sessizce yaklaşmakta olan yahşi bir
hayvanı fark edemedi!
Uygarlık tarihinin en önemli icat-
lanndan biri olan tekerleğin ortaya
çıkışı, anlattığımız öyküdekj gıbı in-
sanın dolunayı taklit etmesi olup ol-
madığını bilemeyiz. Ama, insanın
aya ulaşma çabasında tekerleğin bu-
lunuşunun büyük bir adım olduğunu
yadsıyamayız. Tekerleğin üstüne
oturmayı düşünen insanlığın geldiği
en son nokta, Einstein'ın özlemidir:
Bir ışın demetinin üstüne oturmak ve
oradan dünyayı seyretmek.
Ister tekerlek üstünde olsun, ister
deve ya da at sırtında, yapılan tüm
yolculuklar aya ulaşma özleminin bi-
rer parçasıdır. İnsanın, aya dokunma-
sı için katettiği yol yalnızca dünyay-
la ay arasındaki mesafe olan 384.400
km. değildir. Bu uğurda insanlık,
yüzyıllar süren yolculuğunda dünya-
nın etrafını dolaşmış ve tüm dağlann
zirvelerine tırmanmıştır. Pusulanın
bulunmadığı yıllarda, denizciler göz-
lerini gökyüzünden ayırmadılar hiç-
bır gece. Gitmek istediklerı limana
ulaşmak için yönlerinı hesaplarken
aya ve yıldızlara bakarak şunu geçir-
diler içlerinden: "Bir gün size de sı-
ra gelecek!.."
Ali AtıfBir'e sanatçılardan tepki
Tüm bu yolculuklarda bir şeyi ayır-
madık yanımızdan: Diş firçası!.. Te-
kerleğin ortaya çıkışına kesin bir ta-
rih veremiyoruz ama.. Mısırmumya-
lannda ağız sağlığına verilen önemin
tarihinin MÖ 4000 yılına dayandığı-
nı biliyoruz. Sümerliler dişlerini al-
tın kürdanlarla temizlerken, MÖ
2500 yılında yazılan Çin'e ait en es-
ki 'Hwang-Fi' adlı tıp kitabında diş
hastalıklanndan söz edilir. Yine, ilk
çiğneme çubuklarını ve diş fırçasını
kullananlann Çinliler olduğu kabul
edilir. Romalı şairler, yazmış olduk-
ları birçok şiirde diş firçası kullan-
maya değinirler. Dişlerin güzel görü-
nümünü sağlama çabalannı modern
tıbbın başlangıcıyla düşünmek hata-
dır. Yüz estetiğinde önemli bir yer tu-
tan dişlere verilen değerin çok eski-
lere dayandığını gözler önüne sermek
amacıyla şair Nikarkos'a kulak ve-
riyoruz:
Hanım çarşıya gitti
Takma saç aldı
Dudak boyası, balnıumu
Rastık, takma diş...
Bütün bunları alacağına,
Yeni bir yüz alsa daha iyi ederdi.
Bir şiirinde "Söyleyin, ne var bu
yolculukta?" diye soran Orhan Ve-
li, ceketınin iç cebinde taşırdı diş fır-
çasını. Yine birkaç günlüğüne Anka-
ra'ya giden şair, okul arkadaşı Şina-
si Baray'ın 'Üçnal Lokantası'nda
içtikten sonra, karanlık bir yolda be-
lediyenin açtığı çukura düşer ve ls-
tanbul'a döndükten birkaç gün sonra
beyinkanamasından ölür. Kardeşinin
eşyalarını almak üzere Cerrahpaşa
Hastanesi'nın deposuna giden Ad-
nan Veli, cepleri karıştırdığında at
yanşlanna aitbirprogram ve san am-
balaj kâğıdına sanlmış bir diş firçası
bulur Diş fırçasının sanlı olduğu kâ-
ğıda 'Aşk Resmi Geçidi' adlı şiirini
yazmıştır Orhan Veli. Şairin âşık ol-
duğu kadınları andığı bu şiirin kimi
yerleri diş fırçasının ıslaklığının mü-
DVD / VCD Vcnilûr
rekkebi dağıtmasından dolayı okuna-
mamaktadır.
Diş firçası ortaya çıkmadan önce
ağız bakımında misvak kullanılırdı.
Suya temas edince lifleri bir fırça gi-
bi açılan bu bitki yüzyıllardır diş sağ-
lığına hizmet etmektedir. Hiç şüphe-
siz ki, MÖ 160 yılında, bugünkü Ur-
fa'nın civanna denk düşen Samosa-
ta kentine gelen kervan sahipleri, ko-
nakladıklan handa şair Lucian' ın hi-
kâyesini dinlerken misvakı ağızların-
dan eksik etmezlerdi. Lucian, Atlas
Okyanusu'na açılan bir gemiye bin-
diğinden söz eder hikâyesinde. Öyle
bir fırtınaya yakalanırlar ki, rüzgâr
bulutlara savurur koca gemiyi. Gök-
yüzünde yedi gün yedi gece yol alır-
lar ve sonunda aya inerler. Kısa boy-
lu, çıplak kafalı, uzun sakallı olan ay
yaratıklan dünyalılan yakalayıp kral-
larınınhuzuruna getırirler... Lucian'ı
dikkatle dinleyen yolcular, hikâyeden
öylesine etkilenirler ki, ağızlarında-
ki misvak otunu heyecandan ısırma-
yabaşlarlar!..
Şüphesiz ki Lucıan'ın hikâyesi, do-
lunaylı gecelerde dinleyiciler üstün-
de daha etkili olurdu. tnsanhk tarihi-
nin ilk uzay romanı kabul edilen 'Ay
Savaşçıları' Berlın'de bir müzede
bulunmaktadır. Hikâyenin sonunu
merak mı ediyorsunuz? Öyleyse biz
de yeniden yıllar öncesinin Urfa'sına
gidelim ve ocak ateşinin etrafında
toplanan kervan sahiplerinin arasına
kanşalım: Ay kralı, dünyahlann kö-
tü amaçlı olmadıklarını anladıktan
sonra, güneşle olan savaşlannda ken-
dılerine yardım etmelerini ister. Lu-
cian ve arkadaşlan kanatlı atlara bi-
nerek güneşle savaşmaya giderler. Ay
ordusunda azgın pireler, canavar ka-
nncalar ve dev örümcekler de var-
dır...
Ve ne gariptir ki, insanoğlunu 20
Temmuz 1969'da, Apollo ll'den ay-
nlarak aya taşıyan ilk araç da bir bö-
cek görünümündedir!
Bir grup tiyatro sanatçısı, Ali Atıf Bir'in Hürriyet
gazetesinde 10 Mart'ta yayımlanan yazısını
protesto eden bir bildiri yayımladı: "Açıktır ki
ülkemizde sanatsal etkinliklere yönelik cleştiri,
yorum yapabilecek, alanında yetişmiş, insaıı
sayısı azdır. Bu, sanat yapan insanlar için de
sağuksız bir durum teşkil etmektedir. Zira
sanatı kendisine konu edinen bir kişi aynı
zamanda sanat alanının içinde bulunur ve bu
alanda bulunnıak, sanatsal olanla sanatsal
olmayan ayrımını yapabilmemize yol açan
parametreleri idrak edebilmiş olmaktan geçer.
Yazınızda böyle bir yorum mevcut değildir.
Tiyatro sanatını seyirci sayısına indirgemek ve
bu yolla değerli sanatçı ve hocamız Müşfik
Kenter'in ders çıkarmasını beklemekse
amacınız, bu ancak saygısızlık ve sığlık olarak
adlandırılabilir. Ülkenin bir büyük nıcdya
kuruluşunda yazan, düşüncelerini milyonlarca
insana ulaştırabilen bir iletişim profesörü
! olarak, bundan böyle değerli sanatçılarla ilgili
I yorumlarınızda daha dikkatli ve seçici
| olacağını/ı umuyoruz." Bildiriyi Ankara Devlet
Tiyatrosu'ndan Kcnıal Başar, Levent Çelmen,
Meltem Keskin Bayur, Devrim Yakut, Lale
Başar, Gökhan Yolcu, Esra Özmener, Atila
Gürçay, Sibel Akkaya, Özlem Türe, Aynur
Tangören, Aylin Eldek, Pervin Atak, Nusret
Şenay; Istanbul Devlet Tiyatrosu'ndan Murat
Karasu, Galip Erdal, Atsız Karaduman, Adnan
Birici, Elif Erdal, Yüksel Aymaz, Zeynep Efser
Erkekli; Antalya Devlet Tiyatrosu'ndan Sedat
Savtak, Reha Özcan; Trabzon Devlet
Tiyatrosu'ndan Mesut Yüce, Meltem Gülenç,
Suat Karausta; Konya Devlet Tiyatrosu'ndan
Gerçek Özkök, Ali Hakan Beşen; Izmir Devlet
Tiyatrosu'ndan Yaşar Ürük; Sivas Devlet
Tiyatrosu'ndan Meliha Savaş, Fırat Demirağ,
Erdinç Doğan, Taner Turan, İsnıct Numanoğlu,
Emre Başer, Menekşe Bendeş, Ulaş Ersoy,
Gülin Ersoy, Cevat Duman, Cebrail Esen,
Önıer Devrim Akkaya, Selma Bayraktargil,
Ozan Uçar, Arif Yavuz, Demet Bölükbaşı, Banu
Sipahi, Fuat Çiyiltepe, Hülya Dizmen, Ozkan
Gezgin, Serap Kanak, Kerem Yücel ve Adana
Devlet Tiyatrosu'ndan Şekip Taşpınar imzaladı.
flıWfl1m*V* h^^ft*W#«>ftbi«#î#^^'*
!
!4öSH^^
KÜLTÜR • SANAT (02121 293 «9 7«
SES-1885 ORTAOYUNCULAR
www.ortaoyuncular.com
Ferhan Şensoy'un
BENİBENMİDELİRTTİM?E2
Cumartesi 20.00 ve Pazar 17.00 ^ ^ ^
Ferhan Şensoy
FERHANGIŞEYLER1 Nisan Cııma 20.00
Ferhan Şensoy
FELEK BİR GÜN SALAKKENL
8 Nisan Cuma 20.00
İSTİKLAL CAD. N0:140 TEL: (0 212) 25118 65-66 FAX: (0 212) 244 43 27 kara sohbet
Yazan: Yavuz Pekman
28 Mart Pazartesi
2030 Yöneten: Ayşenil Şamlıoğlu
29MartSalı -*''' ••
20:30 '•
~ I Ç€VİR€N: SİN6M V€N6L VÖN€T€N flRZU 8İGAT BflRll
OVUNCULflR: €MR€ KINflV - flRİF AKKflYfl
30 Mart / 8-9 Nisan saat eı oo, 10 Nıson Soot 15 ÎO
(Profllo Kültür Merkezl 2 Solon'do)
T°Plu
satış rezervasyonu İçin
Tel 0212 245 40 66
Bosın Halkla llşk. 0212 216 80 00 • uuww durutivatro com
The Party (Parti)/ Yön: Blake
Edvvards/ Oyn: Peter Sellers,
Claudine Longet/1965, renkli, 103
dakika I MGM-Tiglon.
Özgün öyküsünden çektiği bu
çalışmada Blake
Edwards, sessiz
sinema dönemini
saygıyla selamlayarak
dönemin tüm trüklerini
de kullanarak tek
mekânda, tek gecede
geçen başanlı bir durum
komedisi
gerçekleştirmiş. Hintli
sakar figüran Hrundi V
Bakshi, setini mahvettiği
yapımcı Clutterbuck'ın evindeki özel
Hollyvvood partisine yanhşlıkla çağnlır.
Gecenın ilerleyen saatlerinde Bakshi
sakarlıklanyla bu sıkıcı partiyi
eğlenceli ve sıcak bir havaya sokar.
Bakshi'de Peter Sellers, sarhoş
garsonda Steven Franken,
Clutterbuck'ta J. Edward McKinley'in
oyunculukları olağanüstü. Yapmı
tasanmcısı Fernando Carrere'mn
setleri (açılıp kapanan döşemeler,
yüzme havuzu, kontrol panolan)
alabildiğine yaratıcı. Komedi
klasikleri içinde tartışmasız yerini
almış çahşmanın 2 diskli Özel
Versiyon'unun Özel Bölümler'inde
Edwards'a göre komedi, Edwards-
Sellers ışbirliği, yaratıcı ekibin
düşünceleri, unutulmaz aktör P.
Sellers'in oyunculuğu, doğaçlama
senaryo ve oyunculuk üstüne, setin-
karakterlerin yaratımı, köpük banyosu
sahnesi, çekim anılan, video kamera
sıstemi, yaratıcı kadronun profilleri, P.
Sellers'le kısa söyleşiler, P. Sellers'ın
oynadığı Barclays Bankası reklamlan,
fragman, filmin afişleri, set fotoğraflan
var. Gerçekten görülmeye değer.
Anacondas 2: The Hunt for the
Blood Orchid (Anaconda 2: Lanetli
Orkidenin Peşinde) / Yön: Dwight
Little / Oyn: Johnny Messner,
Kadee Strickland, Salli
Richardson / 2004, renkli, 93
dakika I Columbia Tristar-Sony.
1997'de çekilen filmin, H. Bauer,
J. Cash, J. Epps JR'ın özgün
öyküsünden uyarlanan ikincısinde,
Borneo'da yetişen, yedi yıl
boyunca uyuyan, yalnız altı
aylığına ciçeİc açan kan
orkidesinin taşıdığı kimyevi bir
maddenin hücre yaşamını uzatma
özelliğini öğrenen farmakoloji
şirketi bu tarihin en büyük tıbbi
buluşuna duyarsız kalamaz. Şirketin bu
duyarlılığında doğaldır ki en çok
paranın rolü vardır. Dev yılanlar
Anaconda'ların doğal yaşama alanlan,
yuvalannda yetişen kan orkidelerini
toplamak için şirket Borneo'ya
alelacele bir araştırma ekibi yollar. Para
hrrsıyla gözleri dönmüş ekip, başka bir
canlının doğal ortamına
girip onun koşullannı
zorlamaya başlar.
Doğanın dengesini
1
bozmakta hiçbir canlının
engelleyemediği insanın
doymak bilmeyen
açgözlülüğü bu kez ona
pahalıya patlayacaktrr.
Bu ilginç aksiyon
gerilimin Özel
Bölümler'inde
Anaconda'lan yaratım, son teknolojileri
kullanım, ön çalışma, dev yılanın-
geminin tasanrru, dijital efektler,
animatronik kuklalar, set görüntüleri,
ekibin yorumları, çıkanlmış sahneler,
fragman var.
îzmirli Levantenlerin öyküsü
<;i;VRK TIVVI'ROSIİ
tŞ| ^ ! ; iijjjl. mt'
ulunmaz Tiyatro-İstanbul
n d a n d a k i Ş a i r
N A M I K K E M A L
Yazan ŞUKRAN KURDAKUL
Yöneten HİLMİ BULUNMAZ
Oynayan IHSAN USTAOĞLU
HER PAZAR 18:00 / 5 YTL
www.bulunmaztiyatro.com
UvıtiGökışcm
BurcnAydiMalp
28 MART P.tesl, Saat: 20.30
Devlet Tiyatroları Taksim Sahnesi
Glşe Tel: 0212 251 56 00 - 249 69 44
Kültür Servisi - Izmir'de Alman
Goethe Enstitüsü ve Fransız Kültür
Merkezi'nin desteğiyle, Ege
Üniversitesi (EÜ) iletişim Fakültesi
Radyo-TV Sinema Bölümü ve DEÜ
Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema-
Televizyon Bölümü'nün hazırladığı,
"Izmir'de yaşayan Levantenler ve
tzmir'de yaşayan başka bir ülkeye
göç etmiş ve geri dönmüşler"in
öyküsünü anlatan belgesel fılm
çalışmaları tamamlandı. Göç etmiş ve
başka bir ülkede hayata yeniden
başlama cesareti göstermiş insanlann
yaşam maceralarının anlatıldığı
belgesellerde orijinal müziklerin
kullanıldığını açıklayan Yrd. Doç. Dr.
Dilek Imançer, Levantenlerin
tzmir'in Batılı yüzünü temsil eden bir
toplum olarak kent hayatında önemli
bir yeri olduğunu vurguladı.
Yönetmenliğini îletişim Fakültesi
Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Dilek
İmançer'in yaptığı "Levant'ın
Aynasında Batılı Yansımalar" ve
Yrd. Doç. Dr. Alev Parsa'nın
"Göçmen Kuşlar... Döndüler",
Güzel Sanatlar Fakültesi'nden Yrd.
Doç. Dr. Ragıp Taranç'ın "Bazıları
Onlara Levanten Diyor", Yrd. Doç.
Dr. Dilaver Başaran ve Zuhal
Çetin'in "Geri Dönenler" adlı
belgeselleri perşembe günü DEÜ
DESEM Salonu'nda saat 19.30'da
gösterime girecek. Gösterimler 1,2,4
ve 5 Nisan'da tekrarlanacak.
ESİNTÎLER
ZEYNEP ORAL
Londra liyatro Müzesi'nde
LONDRA - önceki akşam Londra'nın orta ye-
rinde Covent Garden'daki Tiyatro Müzesi'nde
"Türkiye'de Tiyatro Yaşamı" başlıklı bir toplantı
vardı. Toplantının üç konuşmacısı, hem Ingilte-
re'de hem Türkiye'de yönetmenlik yapan Meh-
met Ergen, Ingiltere'de tiyatro eğitmenliği yapan
Ayşegül Jenkinson ve bendik. Türkiye'deki ti-
yatronun dününü ve bugününü; geçirdiği evre-
leri, yaşadığı sorunları; gücünü, etki alanlarını ve
zayıflıklarını tartıştık. Salonu dolduran Ingiliz ve
Türk dinleyicilerden gelen, ardı kesilmeyen so-
ruları yanıtladık. Dünyanın birçok yerinde tiyat-
ro sanatının karşılaştığı sorunların birbirinden
pek de farklı olmadığını gördük. Ve bir kez daha
tiyatro coşkusuyla kanatlandık.
Bütün gece boyunca beni en çok etkileyen Ti-
yatro Müzesi'nin büyülü atmosferi oldu. Daha
müzenin girişinde büyük usta Peter Brook biz-
leri karşılıyordu. (Kendisi değil elbet, heykeli, vi-
deodaki görüntüsü ve sesi). Onun sorduğu "77-
yatro nedir" sorusuna, her ziyaretçi bir yanıt ver-
meye çalışıyor ve yanıtlar beyaz kâğıtlara dökül-
dükten sonra boy boy sergileniyordu.
Tiyatro Müzesi'nin her köşesinde, Ingiliz tiyat-
ro tarihinin bir evresi yer alıyordu. Bizim toplan-
tının yer aldığı salona ulaşıncaya kadar gelmiş
geçmiş ünlü oyuncuların el izlerinin arasından
geçiyordunuz. Kırmızı kadife koltuklu, kırmızı ka-
dife perdeli salona vardığınızda, yüzyılların tiyat-
ro birikimini yüklenmiş oluyordunuz. Orada bir
kez daha Haldun Taner'in konuşturduğu Tomas
Fasulyacuyan'ın sözlerini duyar gibi oldum: Top-
lantı bitip, bizlerdağıldığımızda bile perdenin kıv-
rımlarına gizlenmiş olan replikler, gözyaşları ve
kahkahalar sabaha dek fısıldaşıp duracaklardı.
Dünya dediğimiz bu kubbede sanat adına atılan
her adım yerini bulacak, asla kaybolmayacaktı.
Tiyatro Müzesi'nden, Londra'dan ayrılmakzo-
rundayım. Çünkü mesleğimin banayüklediği so-
rumluluk bilinciyle sizlerle bir çağrıyı paylaşmak
istiyorum. Işte çağrımız:
Gazetecilerin çağrısı
Türk Ceza
Kanunu; yazı-
lı, görsel ve
elektronik ba-
sına hapis ce-
zaları getiren
birçok hükmü
içinde barındı-
rıyor.
Söz konusu
hükümler, Ko-
penhag Kri-
terleri, Avrupa Insan Hakları Mahkemesi Ka-
rarları ve Içtihatları, Basın Kanunu ve birey öz-
gürlüklerinin esas olduğunu iddia eden TCK'nin
yeni anlayışı ile çelişiyor.
Yeni TCK bu haliyle, demokrasinin omurga-
sını oluşturan halkın haber alma hakkına yöne-
lik ciddi ve kaygı verici bir kısıtlamadır.
Yeni TCK; içerdiği ağır hapis cezaları ve de-
mokratik değil otoriter devlet anlayışını sürdü-
ren yapısıyla, basın suçlarına yönelik cezaları
yarı yarıya arttırıcı hükümleriyle, mesleğimizi
olanaksız hale getiriyor.
Biz gazeteciler;
Basın ve ifade özgürlüklerini tehdit eden hü-
kümlerin değiştirilmesini talep ediyoruz.
www.zeyneporal.com
faks:0212 25716 50
Seinfeld'in 'habası' Martin öldii
• Kültür Servisi - Canlandırdığı Jerry
Seinfeld'in babası Morty karakteriyle tanınan
Barney Martin, 82 yaşında hayata veda etti.
Şov dünyasına girmeden önce polis dedektifi
olan Martin, 3 Mart 1923'te Queens'te doğmuş
ve 2. Dünya Savaşı süresince Hava
Kuvvetleri'nde görev almıştı. Savaş sonrası 20
yıl süreyle New York'ta dedektif polis olarak
çalıştıktan sonra 1968'de bir Mel Brooks
projesi olan 'The Producers' ile uzun metraj
film oyunculuğuna adım attı. Martin,
'Chicago', 'SouthPacific', 'The Fantasticks',
'Ali American', 'How Now Dow Jones' vb. pek
çok Broadvvay müzikalinde oynadı. Martin
ayrıca 90'larda 'The Tony Randall Show',
'US', 'Sydney' ve 'Zorro and Son' gibi
televizyon dizilerinde de rol aldı.
Edelman'dan fotoğraf sergisi
• ANKARA (AA) - Türkiye-ABD
ilişkilerindeki sıkmtılar sürerken 4 Nisan'da
Milli Kütüphane'de "Türk-Amerikan
Dostluğu'nun 100 Yılı" adlı fotoğraf sergisi
düzenlenecek. Sergi, 11 Mart'ta görevinden
istifa eden ABD Büyükelçisi Eric Edelman
tarafından açılacak. Sergi davetiyesinde
Türkçe ve tngilizce olarak "Bu sergi, birlikte
çalışan, birlikte okuyan, birbirlerinin
ülkelerinde yaşayan ve de Türk-Amerikan
ilişkilerinin gerçek ve kalıcı temelıni
oluşturan, sıcak, kişısel dostluklar kuran,
yaşamınm her kademesindeki binlerce Türk ve
Amerikalıya atfedilmıştir" diye yazıldı.
Glenn Hughes yeniden
• Kültür Servisi - Deep Purple'ın
unutulmaz basgitaristi ve solisti Glenn
Hughes yeniden Türkiye'de. Hughes Turner
Project kadrosuyla gelen Hughes, 1 Nisan
Cuma akşamı Ankara Saklıkent'te, 2 Nisan
Cumartesi günü de Istanbul Yeni Melek'te
olmak üzere iki konser verecek. Ingiltere'de
1952'de doğan Glenn Hughes, müzik
hayatına Trapeze adlı grupta başladı ve
1973 'te Deep Purple grubuna dahil oldu.
BUGÜN
• BİLGİ ÜNÎVERSİTESİ DOLAPDERE
KAMPUSU'nda 15.00'te 'Beş Engel',
17.00'de 'Tomorrow Never Dies', 20.00'de
'İki Arada Bir Adada', Sinema Tarihi: tlk
Filmlerl'. (444 0 428)