Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27MART2005PAZAR
PAZAR KONUGU leyla.tavsanoglıi" ciiinhuriyet.com.tr
Saadet Partisi GenelBaşkan Yardımcısı ŞevketKazan AKPlileri topa tuttıı
'Onlar diplomasız öğrenciler'
4 Hiçbir hükümet AKP
kadar basından destek
görmemiştir. Nerede bize
yapılanlar, nerede onlara
yapılanlar? Herhalde
mağdur olduklarını
sanıyorlar. ft
Erdoğan 'a 5 nasihatta
bulundum. En önemlisi
şuydu: Bir gün başbakan
olacaksın. Tekbaşına
iktidar olursan dahi
muktedir olurum
zannetme.
{§ Türkiye'ye başbakan
olabilmek için mutlaka
ABD 'ye gitmek gerekiyor.
Korkııt Özal devreye girdi.
Rant ekonomisinin devam
edeceği taahhüdü verilince
ABD'ye gidildi ^
4 AKP, ABD'nin Irak'ta
bize destek vereceksiniz,
Annan Planı 'nı
onaylayacaksınız,
ekonominizi IMF götürecek,
Büyük Israil Projesi'nde
taşeron olacaksınız
isteklerine 'evet' dedi. /
SÖYLEŞİ
LEYLA TAVŞANOĞLU
Saadet Partısf nin (SP) en üst yö-
neticilerinden eski Adalet ve Çalışma Ba-
kanı Şevket Kazan'la birlikteyiz. Bal-
gat'taki parti merkezinde, odasında çay
içerek konuşuyoruz. Konular yine eski
RP'li öğrenciler olan AKP takımının ne-
leryaptığı, 1 Nısan'da yürürlüğe girecek
TCK'nin basın ve medyanın üzerine na-
sıl kâbus gibi çökeceği, AKP hükümeti-
nin önlenemeyen inişı ve Türkiye'de gi-
derek artan ABD aleyhtan duygulann
nedeni. Kazan, "diplomasız öğrenciler"
olarak nitelediği AKP'nin çekirdek kad-
rosuna ateş püskürüyor. Dışişleri Baka-
nı Abdullah
Gfil'ü ve Baş-
bakan Tayyip
Erdoğan'ı hep
başbakan, par-
ti genel başka-
nıolmahırsıta-
şımakla suçlu-
yor. Gül'e, Av-
rupa Parlamen-
tosu temsilci-
siyken sadece
kendi çıkarına
çalıştığını söyleyerek yüklenıyor. O
bunlan telafliız ederken ben de ıçim-
den,"lyi ki daha 1 Nisan gelmedi.
Yoksa hapıyuttuğumuzun resmiydi"
düşüncesini geçinyorum:
- Siz Refahyol hükümeti dönemin-
de 1996yılında TCK'de bir değisiklik
yapmak istediniz. Ama basının büyük
tepkisiyle karşılaştınız. Bugün ise si-
Zİn öğrencileriniz bu değişikliği yap-
mak üzereler. Basınla ilgiti madde-
de de basın ve medyaya akıl almaz
cezalar getiriyorlar. Bunu nasıl karşı-
lıyorsunuz?
KAZAN -Bir kere onlar diplomasız öğ-
renciler? Acaba basın o tarihte bana yap-
tığının bugün cezasını mı çekıyor? Ben
o tarihte Batı basınında, basın kanunla-
nnın hükümleri neyse onlann aynısını
bizim Basın Kanunumuza aktarmak is-
tedim. Benim yapmak istedığim değışık-
lik sadece iki-üç maddeye tekabül ediyor-
du. Yoksa, TCK yoluyla basın hayatını al-
tüst eder tarzda bir değışıklık değıldı.
Ama o birdenbire çok ciddi tepkilerle
karşılandı. Mesele taa Avrupa Konse-
yi'ne kadar gitti. Bir de o tanhtekı engel
DYP'de Basından Sorumlu Devlet Ba-
kanı olan Namık Kemal Zeybek'tı. Zey-
bek biliyorsunuz, Aydın Doğan' ın da ak-
rabası oluyor.
Birdenbire Bakanlar Kurulu toplantı-
sında Zeybek kalktı,"Basından sorumlu
bakanbenim. Bu kanunuben hazuianra
Siz basına sansiir getiriyorsunuz" dedi.
Refahyol hükümetinde basının benı ade-
ta hedef adam haline getirmesının baş-
hca nedeni o kanunla ilgili çalışma-
ları başlatmamızdır.
Destekçl medyaya darbe
- TCK 1 Nisan 'dayürürlüğe girecek
diye tutturdular. Oysa bizim basının ve
medyanın önemli bölümü AKP'nin ik-
tidara taşınmasına yardımcı oldu. Siz-
ce hükümet bu yasayı çıkarmakta ne-
den bu kadar ısrarlı?
- Herhalde mağdur olduklanm sanı-
yorlar. Dedığınız gıbı, hiçbir hükümet
AKP hükümeti kadar basından destek
görmemiştir. Nerede bize yapılanlar, ne-
rede onlara yapılanlar? Bunu bızım yap-
tığımız gibi de yapmıyorlar. Ben bu tas-
lağı hazırlarken Batı ülkelerındekı uygu-
lamalan örnek aldım. Beni bu yola iten
sebeplerdenbirisideyerlibasındaki "Ku-
vayı Milliye" gazetesıydı.
-Nasıloldu bu?
- Kuvayı Milliye Ankara'da çıkan kü-
çük bir gazeteydi. Pek çok ünlü köşe ya-
zannın yazılan da bu gazetede yayımla-
nıyordu. Bu yazılarda basının halinden şi-
kâyet ediyorlar ve basına çekıdüzen ge-
tinlmesıni istıyorlardı. Bütün o yazılar
benim çalışmalarımın adeta harcını teş-
kil ettı. Ama Kuvayı Milliye'de onlan ya-
zanlar bizim çalışmalanmızda karşımıza
dikildiler. Bakanlar Kurulu kararı olarak
geçirmek istemiştik. Ama o muhalefet
karşısında geçiremedık. Parti grubu ola-
rak halledelim dedik. O da olmadı.
Erdoğan'a sonuçsuz
naslhat
- Siz Recep Tayyip Erdoğan 'la ilgili
önemli bir belgeden söz ediyordunuz- O
belge nedir?
- Belge değil, nasihat? Defterı kanştı-
rırken buldum. Kendisiyle 24 Ağustos
1998'de bir görüşme yapmışız. 1998'de
FP kurulmuştu. Kurucu genel başkan da
Ismail Alptekin'di 14 Mayıs'ta kongre
yapılacaktı ve genel başkanın değişmesi
söz konusuydu. Bir haylı arkadaş,"Baş-
kan Recep Tayyip Erdoğan olsun" de-
mişler. Bazı arkadaşlar da Recai Kutan
Bey'e destek vermişler. Nitekim genel
başkanlığa Recai Kutan Bey seçildi. Ken-
disinın genel başkan olmasından sonra FP
içinde "Yenilikçiler Hareketi"nı başla-
tanlar önlerinın kesildığını düşünmüşler.
Bazı konuşmalarında da çatlak sesler çı-
kartnklan kulağımıza gelmeye başladı. Ya-
ni RP'deki birlık beraberlik, ıfade para-
lelliği kalmamıştı.
- Bu çatlak sesleri kimler çıkarıyor-
du?
- Bunlardan bırisi Erdoğan'dı. îstan-
bul'da bulunduğum günlerden birisinde
yine gazetelerde bir demecini gördüm.
Kendisine telefon edip "Seninle bir ko-
nuşma yapmamız lazun"dedım.
24 Ağustos'ta Harem'deki ISFALT te-
sislerinde bir araya gelmek üzere sözleş-
tik. Ikimiz baş başayız. Kendisine şunla-
n söyledim: "Erbakan Hoca seni sever.
Ben de severim. Ama bizim sana olan sev-
gimizden zaman zaman şüphelendiğini
düşünüyoruz. Sanki bir şey olman gere-
kiyor da yolun kesiliyor gibi? Ama böyle
bir şey yok. O bakımdan, beni sevmiyor-
lar diye bir şeyi aklından geçirme.
tküıcisi, bir siyasi kadronun sorumlu-
luğunu yüklencn insanlann en başta ge-
len vazifesi kcndilerinden sonraki kadro-
ları yeüştirnıektir. Biz si/i yetiştiriyoruz.
Sen bu yaşta İstanbulBüyükşehirBeledi-
bu çemberl aşıp içeri gıremıyoruz' diye
şikâyetediyorsunuz.Ama Erbakan'ınet-
rafında dalkavuk yok. Onun etrafinda,
gördükleriniolduğu gibiona yansıtan ar-
kadaşlan var."
- Peki, uzaklaştırdı mı?
- Hayır. Üçüncü nasihatim şu oldu:
"Bak, tstanbul Belediyesi'yle ilgili ku-
lağuna bazı haberler geliyor. Acaba bu
haberlertstanbul BelediyesiCHP'deyken
patlak veren İSKİ olayuıa doğru ınu gidi-
yor? Bizim gelişimizlebirlikte belediyeler-
den riişvet gitti. Ama son zamanlarda ba-
zı duy uınlar geliyor. Bunlar tuzak da ola-
bilir. Bunlara karşı tedbirini aL
Dördüncüsü, sen daha boşsun. Kendi-
nidoldıır.Hamasikonuşmalaryapryorsıııı.
Bunlar belki halkın hoşuna gidiyor. Ama
ohamasikonuşmalarladevletiidareetmek
nıümkün değildir. İstanbul'da üniversite-
ler, ekonomistler, sosyal bilimciler, dış po-
litika uzmanlan var. Bunlarla zaman za-
man bir araya gclip fıkir jimnastigi yap.
Başbakan olarak Türkiye için ne yap-
mayıdüşünüyorsun? Yapacaklann bizim
RP olarak önümüze koyduklaıımızdan
daha ileridcolnıalı. Dış politikada nasıl bir
yol izleyeceksin? O nedenle bu konuda
kendini yetiştir. Sen televizyonda Denız
bunlar başımıza geldi. 0 kitabı okumuş,
ama esas "Oku" dediğim yerlerini oku-
mamış. OkitaptaSüleymanDemireTin na-
sıl başbakan olduğu da anlatılır.
ARD'ye verllen sözler
Türkiye'de başbakan olabilmek için
mutlaka ABD'ye gitmek gerekiyor. Kor-
kut Özal devreye girdı. O Cüneyd Zap-
su'yu buldu. 0 görüşmenın arkasından
TÜSlAD bir yemekli toplantı düzenledi.
Rant ekonomisinin devam edeceği taah-
hüdü verilince iş oldu. ABD'ye gidildi.
Orada gerekli çevrelerle görüşüldü. Se-
çildiğinde iç ve dış borç tutan 204 mıl-
yar dolardı; şimdi 312 milyar dolar. De-
mek ki anlaşma ıyi gıdıyor.
Zaten orada sözler de verildi.
- Ne gibi sözler?
-ABD'dedendiki:
"Biz Irak'ta operasyon yapacağız. Bi-
ze destek verecek misiniz?"
Tamam.
"Kıbrıs için Annan Planı'nı onaylaya-
cak nusınız?"
Tamam.
"Ekonominizi EMF'den götüreceksi-
niz."
Kazan, AKP'nin ABD'nin isteklerini kabul ederek iktidara geldiğini söyledi. (Fotoğraflar: KORAY AVCi)
ye Başkanı oldıın. Biz bu \ azifcvi yapıyo-
nız da, an geliyor nasihatta da bulunma-
ını/ icap ediyor. Bugün bu nasihati yap-
mak için buradayız."
- Peki, nasihatleriniz nelerdi?
- Ona, "Beş konudanasihattebulunmak
istiyorum" dedıkten sonra şöyle devam et-
tim: "Oğlum,bizdegörevistenmez,veri-
lir. Çünkü sana göreviverecekolanlar bel-
lidir. Ama onlar o görevi vermekiçin sen-
de bazı şeylerinoluşmasınıbekleıier. Oluş-
tuğunu görünce de o görevi verirler. Sab-
ret. Bir gün sana bu görev verilecektir.
Senden bir şey esirgeniyormuş gibi yanlış
beyanatlar veriyorsun. Partinin birliğini
beraberliğini bozuyorsun.
Ikincisi, senin etrafuıda dalkavuklann
var. Bir misyonu üstlenen kişiler, dava
adamlan için en büyük tehlikelerden bi-
risi etrafuıda dalkavuklann toplanması-
dmHenıykîbsen'inbirsözüvardır: 'Döv-
düler, yıkılmadık. Sövdüler, yıkılmadık.
Işkence ettıler, yıkılmadık. Alkışladılar,
övdüler, yıkıldık.'
Onun içinetrafindaki dalkavııklan ken-
dinden uzaklaşnr. Sizfcrzamanzaman, 'Er-
bakan'ın etrafında bir çember var. Bizler
Baykal, Tansu Çıller, Mesut Yılmaz'la
otur. Seni 15 dakikada yerler." Ben bun-
lan ona hep ınanarak söyledim. Bakın 3
Kasım seçımlerı öncesı Baykal'la ikısını
televızyona çıkardılar. Karşılıklı birbirle-
rine hak verdıler. Öyle söyleşi mi olur?
Danışıklı dövüş?
Beşincisiveenönemlısı... "Bak,bizgö-
rürüz,görmeyiz,bir gün başbakanolacak-
suı" dedım. Ama o tarihte başka bir par-
tide, bir başka çızgide siyaset yapacağı ak-
lımın köşesınden geçmezdi. Sonra şun-
ları ekledım: "Tek basına iktidar olsan
dahi, muktedir olurum zannetme."
- Neden, muktedir olurum zannetme,
dediniz?
- Çünkü iktidarlann perde arkasmda
öyle güçler vardır kı bir çengel takarlar
neye uğradıgınızı şaşınrsınız. Kendisine
bunu da söyledim. "Ne gibi çengeller ta-
kılır konusunu uzun uzun anlatamam.
Vakit nıiisail değil. Ama Erol Toy'un yaz-
dığı, Vehbı Koç'un hayatmı anlatan 'lm-
parator' Idtabını aç oku. Çengeller ayağa
nasıltakılıyormuşoradagörürsün" dedim.
- Acaba kitabı okudu mu?
- Onu anlatacağım. O kitabı okumuş da
Tamam.
Bir dördüncüsü de varmış. Sonradan açı-
ğa çıktı "Bizim Büyük Israil Projemiz
var. Bu projeyc destek olacak mısınız?
Hattataşcronuolacakmısunz?" Tamam.
Bu sözlerin verıldiği bir gerçek. Çün-
kü uygulanıyor. Bunun üzerine oradan
rüzgâr estirildi. Oradan talimat gelince
medya gruplan ve köşe yazarlan sefer-
ber oldular. Bir anda bir ikili oluşturul-
du. Bir yanda Türk siyasetinin olmazsa
olmazı CHP, onun karşısında birlik bü-
tünlük içinde AKP lanse edıldi. Bu mil-
letin kafasmı anketlerle şartlandırdılar.
Cül kendlne çalıştı
- TBMMtutanaklannda var. 1995'te
Abdullah Gül, RP Kayseri milletvekili
olarak Meclis kürsüsündeyaptığı konuş-
malarda AB aleyhine söylenecek her
şeyi söyledL Şimdi ise ondan dahafaz-
la AB şampiyonu yok. Siz bu değişimi
nasıl değerlendiriyorsunuz?
- "Çocuktanalhaberi", bazen de "Ha-
nımdan al haberi" derler. 1991 'de biz 62
mılletvekiliyle TBMM'ye girdık. Sonra
Türkiye'deki ABD
etkisinin nedeni yardımlar- Bundan 1950 itibarıyla bugüne kadar hep ABD 'nin
onayladığı hükümetlerin mi Türkiye'de işbaşına geldiği
çıkıyor?
- Evet. Marshallyardımıyla başlayan ilışkıler, asken yar-
dım furyası, milli harp sanayimize balta indirmiştır. Bütün
paşalarımız ABD'ye göndenlmış, orada yetıştırılmiştir. So-
nunda da Türkıye'nın savunma sanayııne olan olmuştur.
Onun ıçınbız 1974'te Ecevit'le, 1975'te Demirel'le o hükü-
metlen kurduğumuz zaman en çok ağırlık verdiğımız ko-
nulardan birisi milli harp sanayiiydi. Türkiye'nın ABD'nin
etkisı altında kalmasının sebebı de Amerikan yardımlandır.
- Siz hükümetin verilen sözlerin hepsiniyerinegetirdiğini
söylediniz. Ama sanki AKP hükümeti inişegeçti, kan kay-
bediyor gibi. Bunu nasıl izuh ediyorsunuz?
- Çünkü Irak'ta yaşananlar televizyonlardan bu millete yan-
sıtıldı. Şu anda parlamentoda mılletin yüzde 40'ı temsıl
edıhyor. Yüzde 60 bunun dışında. Biz dıyoruz kı:"Milletin
çoğunluğunu biz temsil ediyoruz, sloganınm altında gclin, hep
berabertoplanalım. Ve parlamentodışı muhalefet platlörmu
oluşturalım." Ama hiç oralı olmadılar. Bu olaylar fevkalade
dayanılmaz hale gelince biz SP olarak bir program yaptık.
Ekimden ben uyguladığımız bu programa göre dokuz yer-
de mitıng, 250 yerde konferans, bın beldede de milli uyanış
geceleri düzenleyeceğız. Besmeleyi Istanbul'dan çektik.
Yüzde 2 oy almış denilen bu parti Istanbul'da polis kayıt-
larına göre 134 bin kişilık bir miting yaptı. Onun arkasm-
dan sekiz büyük ilde daha miting yapıldı.
- Bir de Adana 'da bir olay olmustu. Onu anlatır mısınız?
- Bizim o mıtingler olurken bir gün ABD Başkonsolosu,
Adana Valisı'ne telefon ediyor. "Bir generalimiz sivil top-
lum kuruluşlan (STK) temsilcileriylc bir görüşme yapmayı
arzu ediyor. Yardımcı olur musunuz?" diyor. ABD Kon-
solosluğu'ndaki toplantı için bu STK temsilcilerine haber
venlıyor. Toplantıda Amerikak gcneral."Son dönenıknfc Tür-
kiye'de ABD aleyhtan bir hava oluşuyor. Biz bu havadan fev-
kalade rahatsızız. SP mitingler başlattL Adana'da da miting
yapılacak. Bu mitinge kaülmamanızı sizden rica ediyorum.
Bu durum bizi rahatsız ediyor"diyor. Bir STK temsilcisi de
ona şunu söylüyor: "Sayuı general, sizin de Irak'ta yapüğunz
bizi rahatsızediyor. Bunun ötesinde kahrediyor." Başka tcp-
kiler de gelince Amerikah general toplantıyı bitiriyor. Bu
mıtingler Türkıye'yı canlandırdı. Bir de AB îlerleme Raporu
var. 'Sevr'eHayu''toplantılannazenunoluşturuyor. "Raporu
okuduk. Sevr'le ilgili bir şey yok" dıyorlar. Üstünü okuyor-
sunuz. Eklentılenni niye okumuyorsunuz? Şeytan aynn-
tılarda gızlıdir.
22 milletvekili aynldı. Biz 40 vekille kal-
dık, ama sapasağlamız. O dönemde ana
muhalefeti biz yaptık. Bizim hanım o ta-
rihlerde bir gün bana, "Yeni genç millet-
vekitiarkadaşlannhanunlanylazamanza-
man toplanıp konuşuyoruz. Abdullah
Gül'ün hanınu, 'Benim eşim genel baş-
kan, başbakan olacak adam' deyip duru-
yor" dedi. Ben de, "Bırak desin dursun.
Bizim partide bir disiplin vardu*. O disip-
lin var oldukça bu gibi hevesler meydan
bulup at koşturanıaz" diye cevap verdim.
Gerçekten de bizim partimizde bunu ya-
pamadılar. Biz Gül'de ne kadar yanıldı-
ğımızı Avrupa lnsan Haklan Mahkeme-
si'ndeki (AtHM) davada gördük.
- Nasılyanıldınız?
- Gül, RP'nın, 1991'den kapatıldığı
1998 yılına kadar Avrupa Parlamento-
su'nda (AP) temsilciliğini yaptı. Biz sa-
nıyorduk ki Gül AP'ye gittiği zaman Av-
rupalı parlamenterlerle konuşurken RP'yi
anlatıyor. Halbuki hiç alakası yok. Bu,
sadece kendini anlatıyormuş.
- Siz bunu ne zaman fark ettiniz?
- Bu acı gerçeğı RP'nin kapatılması
karan ilan edildikten sonra AİHM'de aç-
tığımız davanın karan aşamasnıda anla-
P O R T R E
ŞEVKET KAZAN
1933, Adapazan doğumlu. Yükseköğ-
renimini IÜ Hukuk Fakültesi'nde
tamamladı. TBMM'ye ilk kez
1973'te MSP'den Kocaeli milletve-
kili olarak girdi. 1974'te kurulan
CHP-MSP koalisyon hükümetinde
Adalet Bakanı oldu. 1977'de kuru-
lan MC Hükümeti'nde Çalışma Ba-
kanlığı görevini üstlendi. 12 Eylül
1980 darbesinden sonra siyasi ya-
saklı oldu. 1986'da MSP'nin yeri-
ne Refah Partisi'nin (RP) kurulma-
sıyla genel başkan yardımcılığına
getirildi. Ömrü 26 Haziran 1996 ile
30 Haziran 1997'ye kadar olan RE-
FAHYOL hükümetinde Adalet Ba-
kanlığı görevini yürüttü. 3 Kasım se-
çimlerinde Saadet Partisi yüzde 2
oyda kalınca seçilemedi. Şimdi Sa-
adet Partisi'nin genel başkan yar-
dımcısı ve halkla ilişkiler başkanı.
dık. Benim AÎHM Komisyon Başkanı
olan Trechel adında bir dostum vardı.
RP'nın kapatılmasına karşıhk AlHM'de
açacağımız davanın en azından sürünce-
mede kalmaması için nasıl bir yol ızlen-
mesi gerektığı konusunda kendisinden
akıl almam gerekıyordu. Kalktım Frank-
rurt'a gittim. O sıralar Kanal 7 'nin Frank-
furt temsilcisi arkadaşımızla birlikte Trec-
hel'ı ziyaret ettik. O gün AP'de genel ku-
rul var. Genel kurulda Gül konuşma ya-
pacak ve "Türkiye'de bir siyasi parti ka-
patdıyor. Sizden tepki yok" diyecek. Zi-
yaretten dönüyoruz. Yanımızdaki arkada-
şın cep telefonu çaldı. Ağlamaklı bir ses.
Kanal 7'nin canlı yayın aracı AP'ye git-
miş. Çünkü Gül konuşma yapacak. On-
lar da canlı yayımlayacaklar. Telefonda
ağlayarak anlatıyor: "Biz kalkük Frank-
furt'lan buraya geldik. Adam otelde uyu-
yakalmış." Söz sırası geçtiğı için Dani-
markalı bir parlamentere bu konuşmayı
yapmasını söylemiş. O parlamenter de
lafı ağzında geveledikten sonra şunlan
söyledi: "Şu anda Abdullah Gül ve ar-
kadaşlan lokalde çay içiyorlar."
- Tepkiniz ne oldu?
- O zaman MaKk Akbaş bana dedi ki:
"Ahağabey,AP'yeniyebuAbdullah Gül'fi
tensipediyorsunuz? Bu AbdullahGül bu-
radaRP içinhiçbir şey yapmamıştır. O sa-
dece kendireklamınıyapmış, sadece ken-
dini tanıtmışür. Bunun İngili/cesi de mü-
kemmel değiltür. Çok yazıkettiniz. En ha-
yati görevi yapacağı günde adam oturu-
yoıf Telefonu kapattıktan hemen sonra be-
ni Erbakan Hoca aradı. Ona durumu an-
lattım. Strasbourg'daki çocuk yarım sa-
at geçti geçmedi beni yeniden aradı: "Ağa-
bey, bunlara birdenbire ne oldu? Birden
ayaklandılar. Şimdibasuıtoplantısıyapa-
caklarmış. Bu saatten sonra basın toplan-
tısı mı olur" Istanbul'dakini (Erdoğan)
MortonAbramovvitz, Ankara'dakini (Gül)
de Marc Grossman parlattı.
- Peki, nasıl oldu bu?
- Gül biz hükümetteyken ikide bir ge-
lip, "Hocam, bugün Grossman'la görüş-
tüm. Ingiüz Büyükelçisi'yle görüştüm"
deyip dururdu. Biz de bunlan dinlerken
hiçbir art maksat düşünmedik, tam tersı-
ne faydah bulduk. Bizim partinin Batı'yla
ilişkileri kestiği gibi bir görüntü hasıl ola-
bilirdi. Böyle bir görüntü ohnasın diye de
Gül'ün Batılı büyükelçilerle görüşme-
sinden memnun oluyor, "Sen tamam gö-
rüşmeye devam et Dengeyi sağlamış olu-
yorsun" diyorduk. Halbuki bizim den-
gemizbozuluyormuş. Perde arkasındada
KorkutÖzal'ın olduğunu inkâr etmemek
lazım. O ikisınin kafasına da "ABD'ye rağ-
men politika yapdmaz" ınancım o yerleş-
tirmiştir.