25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27MART2005PAZAR PAZAR KONUGU leyla.tavsanoglıi" ciiinhuriyet.com.tr Saadet Partisi GenelBaşkan Yardımcısı ŞevketKazan AKPlileri topa tuttıı 'Onlar diplomasız öğrenciler' 4 Hiçbir hükümet AKP kadar basından destek görmemiştir. Nerede bize yapılanlar, nerede onlara yapılanlar? Herhalde mağdur olduklarını sanıyorlar. ft Erdoğan 'a 5 nasihatta bulundum. En önemlisi şuydu: Bir gün başbakan olacaksın. Tekbaşına iktidar olursan dahi muktedir olurum zannetme. {§ Türkiye'ye başbakan olabilmek için mutlaka ABD 'ye gitmek gerekiyor. Korkııt Özal devreye girdi. Rant ekonomisinin devam edeceği taahhüdü verilince ABD'ye gidildi ^ 4 AKP, ABD'nin Irak'ta bize destek vereceksiniz, Annan Planı 'nı onaylayacaksınız, ekonominizi IMF götürecek, Büyük Israil Projesi'nde taşeron olacaksınız isteklerine 'evet' dedi. / SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Saadet Partısf nin (SP) en üst yö- neticilerinden eski Adalet ve Çalışma Ba- kanı Şevket Kazan'la birlikteyiz. Bal- gat'taki parti merkezinde, odasında çay içerek konuşuyoruz. Konular yine eski RP'li öğrenciler olan AKP takımının ne- leryaptığı, 1 Nısan'da yürürlüğe girecek TCK'nin basın ve medyanın üzerine na- sıl kâbus gibi çökeceği, AKP hükümeti- nin önlenemeyen inişı ve Türkiye'de gi- derek artan ABD aleyhtan duygulann nedeni. Kazan, "diplomasız öğrenciler" olarak nitelediği AKP'nin çekirdek kad- rosuna ateş püskürüyor. Dışişleri Baka- nı Abdullah Gfil'ü ve Baş- bakan Tayyip Erdoğan'ı hep başbakan, par- ti genel başka- nıolmahırsıta- şımakla suçlu- yor. Gül'e, Av- rupa Parlamen- tosu temsilci- siyken sadece kendi çıkarına çalıştığını söyleyerek yüklenıyor. O bunlan telafliız ederken ben de ıçim- den,"lyi ki daha 1 Nisan gelmedi. Yoksa hapıyuttuğumuzun resmiydi" düşüncesini geçinyorum: - Siz Refahyol hükümeti dönemin- de 1996yılında TCK'de bir değisiklik yapmak istediniz. Ama basının büyük tepkisiyle karşılaştınız. Bugün ise si- Zİn öğrencileriniz bu değişikliği yap- mak üzereler. Basınla ilgiti madde- de de basın ve medyaya akıl almaz cezalar getiriyorlar. Bunu nasıl karşı- lıyorsunuz? KAZAN -Bir kere onlar diplomasız öğ- renciler? Acaba basın o tarihte bana yap- tığının bugün cezasını mı çekıyor? Ben o tarihte Batı basınında, basın kanunla- nnın hükümleri neyse onlann aynısını bizim Basın Kanunumuza aktarmak is- tedim. Benim yapmak istedığim değışık- lik sadece iki-üç maddeye tekabül ediyor- du. Yoksa, TCK yoluyla basın hayatını al- tüst eder tarzda bir değışıklık değıldı. Ama o birdenbire çok ciddi tepkilerle karşılandı. Mesele taa Avrupa Konse- yi'ne kadar gitti. Bir de o tanhtekı engel DYP'de Basından Sorumlu Devlet Ba- kanı olan Namık Kemal Zeybek'tı. Zey- bek biliyorsunuz, Aydın Doğan' ın da ak- rabası oluyor. Birdenbire Bakanlar Kurulu toplantı- sında Zeybek kalktı,"Basından sorumlu bakanbenim. Bu kanunuben hazuianra Siz basına sansiir getiriyorsunuz" dedi. Refahyol hükümetinde basının benı ade- ta hedef adam haline getirmesının baş- hca nedeni o kanunla ilgili çalışma- ları başlatmamızdır. Destekçl medyaya darbe - TCK 1 Nisan 'dayürürlüğe girecek diye tutturdular. Oysa bizim basının ve medyanın önemli bölümü AKP'nin ik- tidara taşınmasına yardımcı oldu. Siz- ce hükümet bu yasayı çıkarmakta ne- den bu kadar ısrarlı? - Herhalde mağdur olduklanm sanı- yorlar. Dedığınız gıbı, hiçbir hükümet AKP hükümeti kadar basından destek görmemiştir. Nerede bize yapılanlar, ne- rede onlara yapılanlar? Bunu bızım yap- tığımız gibi de yapmıyorlar. Ben bu tas- lağı hazırlarken Batı ülkelerındekı uygu- lamalan örnek aldım. Beni bu yola iten sebeplerdenbirisideyerlibasındaki "Ku- vayı Milliye" gazetesıydı. -Nasıloldu bu? - Kuvayı Milliye Ankara'da çıkan kü- çük bir gazeteydi. Pek çok ünlü köşe ya- zannın yazılan da bu gazetede yayımla- nıyordu. Bu yazılarda basının halinden şi- kâyet ediyorlar ve basına çekıdüzen ge- tinlmesıni istıyorlardı. Bütün o yazılar benim çalışmalarımın adeta harcını teş- kil ettı. Ama Kuvayı Milliye'de onlan ya- zanlar bizim çalışmalanmızda karşımıza dikildiler. Bakanlar Kurulu kararı olarak geçirmek istemiştik. Ama o muhalefet karşısında geçiremedık. Parti grubu ola- rak halledelim dedik. O da olmadı. Erdoğan'a sonuçsuz naslhat - Siz Recep Tayyip Erdoğan 'la ilgili önemli bir belgeden söz ediyordunuz- O belge nedir? - Belge değil, nasihat? Defterı kanştı- rırken buldum. Kendisiyle 24 Ağustos 1998'de bir görüşme yapmışız. 1998'de FP kurulmuştu. Kurucu genel başkan da Ismail Alptekin'di 14 Mayıs'ta kongre yapılacaktı ve genel başkanın değişmesi söz konusuydu. Bir haylı arkadaş,"Baş- kan Recep Tayyip Erdoğan olsun" de- mişler. Bazı arkadaşlar da Recai Kutan Bey'e destek vermişler. Nitekim genel başkanlığa Recai Kutan Bey seçildi. Ken- disinın genel başkan olmasından sonra FP içinde "Yenilikçiler Hareketi"nı başla- tanlar önlerinın kesildığını düşünmüşler. Bazı konuşmalarında da çatlak sesler çı- kartnklan kulağımıza gelmeye başladı. Ya- ni RP'deki birlık beraberlik, ıfade para- lelliği kalmamıştı. - Bu çatlak sesleri kimler çıkarıyor- du? - Bunlardan bırisi Erdoğan'dı. îstan- bul'da bulunduğum günlerden birisinde yine gazetelerde bir demecini gördüm. Kendisine telefon edip "Seninle bir ko- nuşma yapmamız lazun"dedım. 24 Ağustos'ta Harem'deki ISFALT te- sislerinde bir araya gelmek üzere sözleş- tik. Ikimiz baş başayız. Kendisine şunla- n söyledim: "Erbakan Hoca seni sever. Ben de severim. Ama bizim sana olan sev- gimizden zaman zaman şüphelendiğini düşünüyoruz. Sanki bir şey olman gere- kiyor da yolun kesiliyor gibi? Ama böyle bir şey yok. O bakımdan, beni sevmiyor- lar diye bir şeyi aklından geçirme. tküıcisi, bir siyasi kadronun sorumlu- luğunu yüklencn insanlann en başta ge- len vazifesi kcndilerinden sonraki kadro- ları yeüştirnıektir. Biz si/i yetiştiriyoruz. Sen bu yaşta İstanbulBüyükşehirBeledi- bu çemberl aşıp içeri gıremıyoruz' diye şikâyetediyorsunuz.Ama Erbakan'ınet- rafında dalkavuk yok. Onun etrafinda, gördükleriniolduğu gibiona yansıtan ar- kadaşlan var." - Peki, uzaklaştırdı mı? - Hayır. Üçüncü nasihatim şu oldu: "Bak, tstanbul Belediyesi'yle ilgili ku- lağuna bazı haberler geliyor. Acaba bu haberlertstanbul BelediyesiCHP'deyken patlak veren İSKİ olayuıa doğru ınu gidi- yor? Bizim gelişimizlebirlikte belediyeler- den riişvet gitti. Ama son zamanlarda ba- zı duy uınlar geliyor. Bunlar tuzak da ola- bilir. Bunlara karşı tedbirini aL Dördüncüsü, sen daha boşsun. Kendi- nidoldıır.Hamasikonuşmalaryapryorsıııı. Bunlar belki halkın hoşuna gidiyor. Ama ohamasikonuşmalarladevletiidareetmek nıümkün değildir. İstanbul'da üniversite- ler, ekonomistler, sosyal bilimciler, dış po- litika uzmanlan var. Bunlarla zaman za- man bir araya gclip fıkir jimnastigi yap. Başbakan olarak Türkiye için ne yap- mayıdüşünüyorsun? Yapacaklann bizim RP olarak önümüze koyduklaıımızdan daha ileridcolnıalı. Dış politikada nasıl bir yol izleyeceksin? O nedenle bu konuda kendini yetiştir. Sen televizyonda Denız bunlar başımıza geldi. 0 kitabı okumuş, ama esas "Oku" dediğim yerlerini oku- mamış. OkitaptaSüleymanDemireTin na- sıl başbakan olduğu da anlatılır. ARD'ye verllen sözler Türkiye'de başbakan olabilmek için mutlaka ABD'ye gitmek gerekiyor. Kor- kut Özal devreye girdı. O Cüneyd Zap- su'yu buldu. 0 görüşmenın arkasından TÜSlAD bir yemekli toplantı düzenledi. Rant ekonomisinin devam edeceği taah- hüdü verilince iş oldu. ABD'ye gidildi. Orada gerekli çevrelerle görüşüldü. Se- çildiğinde iç ve dış borç tutan 204 mıl- yar dolardı; şimdi 312 milyar dolar. De- mek ki anlaşma ıyi gıdıyor. Zaten orada sözler de verildi. - Ne gibi sözler? -ABD'dedendiki: "Biz Irak'ta operasyon yapacağız. Bi- ze destek verecek misiniz?" Tamam. "Kıbrıs için Annan Planı'nı onaylaya- cak nusınız?" Tamam. "Ekonominizi EMF'den götüreceksi- niz." Kazan, AKP'nin ABD'nin isteklerini kabul ederek iktidara geldiğini söyledi. (Fotoğraflar: KORAY AVCi) ye Başkanı oldıın. Biz bu \ azifcvi yapıyo- nız da, an geliyor nasihatta da bulunma- ını/ icap ediyor. Bugün bu nasihati yap- mak için buradayız." - Peki, nasihatleriniz nelerdi? - Ona, "Beş konudanasihattebulunmak istiyorum" dedıkten sonra şöyle devam et- tim: "Oğlum,bizdegörevistenmez,veri- lir. Çünkü sana göreviverecekolanlar bel- lidir. Ama onlar o görevi vermekiçin sen- de bazı şeylerinoluşmasınıbekleıier. Oluş- tuğunu görünce de o görevi verirler. Sab- ret. Bir gün sana bu görev verilecektir. Senden bir şey esirgeniyormuş gibi yanlış beyanatlar veriyorsun. Partinin birliğini beraberliğini bozuyorsun. Ikincisi, senin etrafuıda dalkavuklann var. Bir misyonu üstlenen kişiler, dava adamlan için en büyük tehlikelerden bi- risi etrafuıda dalkavuklann toplanması- dmHenıykîbsen'inbirsözüvardır: 'Döv- düler, yıkılmadık. Sövdüler, yıkılmadık. Işkence ettıler, yıkılmadık. Alkışladılar, övdüler, yıkıldık.' Onun içinetrafindaki dalkavııklan ken- dinden uzaklaşnr. Sizfcrzamanzaman, 'Er- bakan'ın etrafında bir çember var. Bizler Baykal, Tansu Çıller, Mesut Yılmaz'la otur. Seni 15 dakikada yerler." Ben bun- lan ona hep ınanarak söyledim. Bakın 3 Kasım seçımlerı öncesı Baykal'la ikısını televızyona çıkardılar. Karşılıklı birbirle- rine hak verdıler. Öyle söyleşi mi olur? Danışıklı dövüş? Beşincisiveenönemlısı... "Bak,bizgö- rürüz,görmeyiz,bir gün başbakanolacak- suı" dedım. Ama o tarihte başka bir par- tide, bir başka çızgide siyaset yapacağı ak- lımın köşesınden geçmezdi. Sonra şun- ları ekledım: "Tek basına iktidar olsan dahi, muktedir olurum zannetme." - Neden, muktedir olurum zannetme, dediniz? - Çünkü iktidarlann perde arkasmda öyle güçler vardır kı bir çengel takarlar neye uğradıgınızı şaşınrsınız. Kendisine bunu da söyledim. "Ne gibi çengeller ta- kılır konusunu uzun uzun anlatamam. Vakit nıiisail değil. Ama Erol Toy'un yaz- dığı, Vehbı Koç'un hayatmı anlatan 'lm- parator' Idtabını aç oku. Çengeller ayağa nasıltakılıyormuşoradagörürsün" dedim. - Acaba kitabı okudu mu? - Onu anlatacağım. O kitabı okumuş da Tamam. Bir dördüncüsü de varmış. Sonradan açı- ğa çıktı "Bizim Büyük Israil Projemiz var. Bu projeyc destek olacak mısınız? Hattataşcronuolacakmısunz?" Tamam. Bu sözlerin verıldiği bir gerçek. Çün- kü uygulanıyor. Bunun üzerine oradan rüzgâr estirildi. Oradan talimat gelince medya gruplan ve köşe yazarlan sefer- ber oldular. Bir anda bir ikili oluşturul- du. Bir yanda Türk siyasetinin olmazsa olmazı CHP, onun karşısında birlik bü- tünlük içinde AKP lanse edıldi. Bu mil- letin kafasmı anketlerle şartlandırdılar. Cül kendlne çalıştı - TBMMtutanaklannda var. 1995'te Abdullah Gül, RP Kayseri milletvekili olarak Meclis kürsüsündeyaptığı konuş- malarda AB aleyhine söylenecek her şeyi söyledL Şimdi ise ondan dahafaz- la AB şampiyonu yok. Siz bu değişimi nasıl değerlendiriyorsunuz? - "Çocuktanalhaberi", bazen de "Ha- nımdan al haberi" derler. 1991 'de biz 62 mılletvekiliyle TBMM'ye girdık. Sonra Türkiye'deki ABD etkisinin nedeni yardımlar- Bundan 1950 itibarıyla bugüne kadar hep ABD 'nin onayladığı hükümetlerin mi Türkiye'de işbaşına geldiği çıkıyor? - Evet. Marshallyardımıyla başlayan ilışkıler, asken yar- dım furyası, milli harp sanayimize balta indirmiştır. Bütün paşalarımız ABD'ye göndenlmış, orada yetıştırılmiştir. So- nunda da Türkıye'nın savunma sanayııne olan olmuştur. Onun ıçınbız 1974'te Ecevit'le, 1975'te Demirel'le o hükü- metlen kurduğumuz zaman en çok ağırlık verdiğımız ko- nulardan birisi milli harp sanayiiydi. Türkiye'nın ABD'nin etkisı altında kalmasının sebebı de Amerikan yardımlandır. - Siz hükümetin verilen sözlerin hepsiniyerinegetirdiğini söylediniz. Ama sanki AKP hükümeti inişegeçti, kan kay- bediyor gibi. Bunu nasıl izuh ediyorsunuz? - Çünkü Irak'ta yaşananlar televizyonlardan bu millete yan- sıtıldı. Şu anda parlamentoda mılletin yüzde 40'ı temsıl edıhyor. Yüzde 60 bunun dışında. Biz dıyoruz kı:"Milletin çoğunluğunu biz temsil ediyoruz, sloganınm altında gclin, hep berabertoplanalım. Ve parlamentodışı muhalefet platlörmu oluşturalım." Ama hiç oralı olmadılar. Bu olaylar fevkalade dayanılmaz hale gelince biz SP olarak bir program yaptık. Ekimden ben uyguladığımız bu programa göre dokuz yer- de mitıng, 250 yerde konferans, bın beldede de milli uyanış geceleri düzenleyeceğız. Besmeleyi Istanbul'dan çektik. Yüzde 2 oy almış denilen bu parti Istanbul'da polis kayıt- larına göre 134 bin kişilık bir miting yaptı. Onun arkasm- dan sekiz büyük ilde daha miting yapıldı. - Bir de Adana 'da bir olay olmustu. Onu anlatır mısınız? - Bizim o mıtingler olurken bir gün ABD Başkonsolosu, Adana Valisı'ne telefon ediyor. "Bir generalimiz sivil top- lum kuruluşlan (STK) temsilcileriylc bir görüşme yapmayı arzu ediyor. Yardımcı olur musunuz?" diyor. ABD Kon- solosluğu'ndaki toplantı için bu STK temsilcilerine haber venlıyor. Toplantıda Amerikak gcneral."Son dönenıknfc Tür- kiye'de ABD aleyhtan bir hava oluşuyor. Biz bu havadan fev- kalade rahatsızız. SP mitingler başlattL Adana'da da miting yapılacak. Bu mitinge kaülmamanızı sizden rica ediyorum. Bu durum bizi rahatsız ediyor"diyor. Bir STK temsilcisi de ona şunu söylüyor: "Sayuı general, sizin de Irak'ta yapüğunz bizi rahatsızediyor. Bunun ötesinde kahrediyor." Başka tcp- kiler de gelince Amerikah general toplantıyı bitiriyor. Bu mıtingler Türkıye'yı canlandırdı. Bir de AB îlerleme Raporu var. 'Sevr'eHayu''toplantılannazenunoluşturuyor. "Raporu okuduk. Sevr'le ilgili bir şey yok" dıyorlar. Üstünü okuyor- sunuz. Eklentılenni niye okumuyorsunuz? Şeytan aynn- tılarda gızlıdir. 22 milletvekili aynldı. Biz 40 vekille kal- dık, ama sapasağlamız. O dönemde ana muhalefeti biz yaptık. Bizim hanım o ta- rihlerde bir gün bana, "Yeni genç millet- vekitiarkadaşlannhanunlanylazamanza- man toplanıp konuşuyoruz. Abdullah Gül'ün hanınu, 'Benim eşim genel baş- kan, başbakan olacak adam' deyip duru- yor" dedi. Ben de, "Bırak desin dursun. Bizim partide bir disiplin vardu*. O disip- lin var oldukça bu gibi hevesler meydan bulup at koşturanıaz" diye cevap verdim. Gerçekten de bizim partimizde bunu ya- pamadılar. Biz Gül'de ne kadar yanıldı- ğımızı Avrupa lnsan Haklan Mahkeme- si'ndeki (AtHM) davada gördük. - Nasılyanıldınız? - Gül, RP'nın, 1991'den kapatıldığı 1998 yılına kadar Avrupa Parlamento- su'nda (AP) temsilciliğini yaptı. Biz sa- nıyorduk ki Gül AP'ye gittiği zaman Av- rupalı parlamenterlerle konuşurken RP'yi anlatıyor. Halbuki hiç alakası yok. Bu, sadece kendini anlatıyormuş. - Siz bunu ne zaman fark ettiniz? - Bu acı gerçeğı RP'nin kapatılması karan ilan edildikten sonra AİHM'de aç- tığımız davanın karan aşamasnıda anla- P O R T R E ŞEVKET KAZAN 1933, Adapazan doğumlu. Yükseköğ- renimini IÜ Hukuk Fakültesi'nde tamamladı. TBMM'ye ilk kez 1973'te MSP'den Kocaeli milletve- kili olarak girdi. 1974'te kurulan CHP-MSP koalisyon hükümetinde Adalet Bakanı oldu. 1977'de kuru- lan MC Hükümeti'nde Çalışma Ba- kanlığı görevini üstlendi. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra siyasi ya- saklı oldu. 1986'da MSP'nin yeri- ne Refah Partisi'nin (RP) kurulma- sıyla genel başkan yardımcılığına getirildi. Ömrü 26 Haziran 1996 ile 30 Haziran 1997'ye kadar olan RE- FAHYOL hükümetinde Adalet Ba- kanlığı görevini yürüttü. 3 Kasım se- çimlerinde Saadet Partisi yüzde 2 oyda kalınca seçilemedi. Şimdi Sa- adet Partisi'nin genel başkan yar- dımcısı ve halkla ilişkiler başkanı. dık. Benim AÎHM Komisyon Başkanı olan Trechel adında bir dostum vardı. RP'nın kapatılmasına karşıhk AlHM'de açacağımız davanın en azından sürünce- mede kalmaması için nasıl bir yol ızlen- mesi gerektığı konusunda kendisinden akıl almam gerekıyordu. Kalktım Frank- rurt'a gittim. O sıralar Kanal 7 'nin Frank- furt temsilcisi arkadaşımızla birlikte Trec- hel'ı ziyaret ettik. O gün AP'de genel ku- rul var. Genel kurulda Gül konuşma ya- pacak ve "Türkiye'de bir siyasi parti ka- patdıyor. Sizden tepki yok" diyecek. Zi- yaretten dönüyoruz. Yanımızdaki arkada- şın cep telefonu çaldı. Ağlamaklı bir ses. Kanal 7'nin canlı yayın aracı AP'ye git- miş. Çünkü Gül konuşma yapacak. On- lar da canlı yayımlayacaklar. Telefonda ağlayarak anlatıyor: "Biz kalkük Frank- furt'lan buraya geldik. Adam otelde uyu- yakalmış." Söz sırası geçtiğı için Dani- markalı bir parlamentere bu konuşmayı yapmasını söylemiş. O parlamenter de lafı ağzında geveledikten sonra şunlan söyledi: "Şu anda Abdullah Gül ve ar- kadaşlan lokalde çay içiyorlar." - Tepkiniz ne oldu? - O zaman MaKk Akbaş bana dedi ki: "Ahağabey,AP'yeniyebuAbdullah Gül'fi tensipediyorsunuz? Bu AbdullahGül bu- radaRP içinhiçbir şey yapmamıştır. O sa- dece kendireklamınıyapmış, sadece ken- dini tanıtmışür. Bunun İngili/cesi de mü- kemmel değiltür. Çok yazıkettiniz. En ha- yati görevi yapacağı günde adam oturu- yoıf Telefonu kapattıktan hemen sonra be- ni Erbakan Hoca aradı. Ona durumu an- lattım. Strasbourg'daki çocuk yarım sa- at geçti geçmedi beni yeniden aradı: "Ağa- bey, bunlara birdenbire ne oldu? Birden ayaklandılar. Şimdibasuıtoplantısıyapa- caklarmış. Bu saatten sonra basın toplan- tısı mı olur" Istanbul'dakini (Erdoğan) MortonAbramovvitz, Ankara'dakini (Gül) de Marc Grossman parlattı. - Peki, nasıl oldu bu? - Gül biz hükümetteyken ikide bir ge- lip, "Hocam, bugün Grossman'la görüş- tüm. Ingiüz Büyükelçisi'yle görüştüm" deyip dururdu. Biz de bunlan dinlerken hiçbir art maksat düşünmedik, tam tersı- ne faydah bulduk. Bizim partinin Batı'yla ilişkileri kestiği gibi bir görüntü hasıl ola- bilirdi. Böyle bir görüntü ohnasın diye de Gül'ün Batılı büyükelçilerle görüşme- sinden memnun oluyor, "Sen tamam gö- rüşmeye devam et Dengeyi sağlamış olu- yorsun" diyorduk. Halbuki bizim den- gemizbozuluyormuş. Perde arkasındada KorkutÖzal'ın olduğunu inkâr etmemek lazım. O ikisınin kafasına da "ABD'ye rağ- men politika yapdmaz" ınancım o yerleş- tirmiştir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle