09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 MART 2005 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Meclis onur ödülü kitne verüsin? thliyar olana... Elektrortik posta; [email protected] Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Banka borcu intihar ettiriyormuş... "Bazılanna da iftihar!" 5555 K/KAvukat Ali Rıza Kalaycıoğlu: "Bazı çevrelerin bilinçaltına yönelik olacak şekilde, zamanının geldiğine inandığım tarihi bir hareket tarzının uygulamaya geçirilmesi amacıyla sinerji yaratılması gerektiğine inanıyorum. 5.5.2005'te akşamüzeri saat 5'te Kızılay ve Kadıköy meydanlarında bayrakla." Borsa adıköyŞifaHastanesi'nde bir genç kızınmi- desi yıkanıyor. 731 milyon 11 bin liralık fatu- rada her bir işlem ayrıntısıyla yazıyor. Ama bütün operasyon mide yıkanması ve "mide yıkama"nın birim fiyatı 85 milyon lira. Gerisi, fatura- da açıklanan öteki hizmetler. Yaşasın özel sağlık hiz- metleri. 41 sözcükten oluşan bu yazıyı 15 Mart'ta yayımla- mışız. Kadıköy Şifa Hastanesi'nin avukatı Hüdaverdi Aksen notere gidip Basın Kanunu'nun 14. maddesi uyannca yayımlanması talebi ile bize 206 sözcükten oluşan bir tekzip metni göndermiş. Aynen şöyle: "Cumhuriyet Gazetesi'nin işbu açıkla- mamıza konu olan nüshasındayayımlanan 'özel sağlık' başlıklı yazısı gerçeklerden uzak ve yönlendirici içeriğiy- le müvekkil kurumu hastalarından fazla para alma eği- limiyle hareket eden bir işletme gibi lanse etmekte ve haber verme amacını aşan ifadeleriyle müvekkilim has- tanenin hükmi şahsiyetine tecavüz etmektedir. Işte bu Yazıya konu edilen 19 yaşındaki genç kız, 6.3.2005 tarihinde saat 17.00 sularında 'intihar girişimine bağ- lı uyuma isteği' şikâyeti ile müvekkil hastaneye baş- vurması üzerine acil uzmanı hekim tarafından derhal tedavi altına alınmıştır. Tedavisi kapsamında gerekli olan tüm laboratuvar tetkikleri gerçekleştirilen ve mi- desi yıkanan hasta o geceyi hastanenin birinci sınıf odasında ve kendisine tahsis edilen refakatçi nezare- tinde müşahede ve kontrol altında geçirmiştir. Tedavi sürecinde hastanenin tüm olanakları seferber edilen ve tedavi için gerekli tüm tıbbi malzemeler kendisine sunulmuş olan genç kız, 7.3.2005 tarihinde sağlıklı bir şekilde müvekkil hastaneden taburcu edilmiştir. Ayrı- ca verilen tıbbi hizmet dolayısıyla yazılanın aksine 731.77 YTL değil 723.77 YTL tutarında fatura düzen- lenmiştir. Görüldüğü üzere müvekkil hastanede genç kıza verilen tıbbi hizmetin yalnızca bir mide yıkama- sından ibaret olmadığı herhangi bir şüpheye yer ver- meyecek şekilde ortadadır. Müvekkil hastaneyi hastalarından fazla para alma eğilimiyle hareket eden bir işletme şeklinde gösterme amacı taşıyan ve müvekkilimin kamuoyundaki imajı ve ticari itibarını olumsuz yönde etkileyen işbu yazının mevcut gerçeklerle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Türk halkının bilgisine saygı ile sunarız." Iki yazı ortada; takdiri, Türk halkı arasından bu kö- şeyi okuyanlara bırakıyorum. Hastanenin bir doğru- sunu da belirtmek istiyorum; B/122612 numaralı fa- turadaki 210.36 yeni lirayı sıfırın ortasındaki çizgi ne- deniyle 218.36 yeni lira olarak algıladığım için 513.41 yeni liralık B/128643 numaralı fatura ile toplamda 8 yeni liralık bir "iftira" atmışım. 1 Nisan'dan sonra, bu tür "iftira"ların bedelini hapiste ödemek üzere, Türki- ye işte budur! Mehmet Ali Kılınç: "Bu nasıl iştir ki bir ülkede işlerin iyi gittiğinin göstergesi olduğu söylenen borsa endeksi, ülke varlığının simgesi bayrak ayak altında çiğnenirken yükselir; bayrağa sahip çıkıldığında hızlı bir şekilde aşağıya doğru iner!" Heykel Hamza Saykan: "Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih iGökçek 'Ben böyle sanatın içine tükürürüm' diyerek 11 yıl önce kaldırttığı heykeii yargı kararı ile yerine koymak zorunda kaldı. Ne denir buna?" SESStZSEDASIZ(!) / v/iız ÂŞf \ BU \ BUYU/ZSuNLAtZ > Ç Sarı basın kantlanı kaldırılıyor Yeni Türk Ceza Yasası yürürlüğü girdik- ten sonra basındaki gelişmelere ilişkin ön- görüler Akif Kökçe'den: "Basın ödülleri, sicilleri ve dava dos- yaları kabarık basın emekçilerine verilir. Gazetecilere sarı basın kartı yerine sarı mahkûm kartı, cezaevlerinde 25 yılını dol- duran gazetecilere de şeref mahkûm kar- tı verilir. Basın yayın ve halkla ilişkiler, ba- sın yayın infaz koruma memurlarıyla iliş- kiler olarak değiştirilir. lletişim fakülteleri kapatılır, öğrenciler tüm gazetecilerin içerde olması nedeniy- le okul yerine ders yapmak için cezaev- lerine gider. 'Medya Tovver'lar yerine Iki- telli'deki boş arazilere 'Cezaevi Tovver'lar kurulur. Dışarıda gazeteci kalmayacağı için tüm basın toplantıları zorunlu olarak hapishanelerde yapılır. Basın bildirileri Taksim ya da Kızılay Meydanı ve Sirkeci Büyük Postane önünde değil cezaevleri- nin kapısından okunur. Basın bültenleri cezaevlerine gönderilir. Spor gaze- tesi, ekonomi gazetesinden sonra ceza- evi gazeteleri popüler olur. Ekonomi mu- habiri, savaş muhabiri gibi gözde meslek- lere cezaevi muhabirleri eklenir. Basın ajanslarının merkezleri mecburen mah- pushanelere taşınır. Basın özgürlüğün- den, mahpushanelerdeki gazetecilerin volta atma özgürlüğü anlaşılır. Mahkûm gazetecilerden cezaevlerini, 'Basın Site- si' gibi görmeleri istenir. Basın Kanunu denince Ceza Kanunu, kodesteki basın denince ulusal basın anımsanır. Gazete- lere belirli bir oranda tutuksuz-hükümsüz çalıştırma zorunluluğu getirilir." Yüksek Yerilim Hattı Erdoğan şimdi de "Tayyipler Âlemi"ni çizen Penguen'e dava açtı: Mizahçılann devekuşu olmasını istiyor! erdincutkuM yahoo.com Yeniden Ateşlenen Sevr!.. MERİÇ VELtDEDEOĞLU Geçtiğimiz şubat ayının son haftasında Strasbourg'da ya- pılan Türkiye-AB Karma Parla- mento Komisyonu toplantısı- nın kapanış oturumunda, Fransız parlamenter Jacques Toubon, Sevr Antlaşması'nı Türkiye'nin kabul etmesini is- temişti. JacquesToubon'un bu apa- çık isteğiyle bağımsızlığı, ege- menliği ve bütünlüğümüzü kq- rumakta duyarlı oldukları için yıllardır "Sevr sendromu" ya- şamakla damgalananların ne denli haklı olduğu ortaya çıkı- yordu. Bu durumda "Sevr sendro- mu" söylemini sürdürenlerin, bu deyimi "Insan Hakları" ra- porları ile devletin resmi bel- gelerine taşıyanların -az da ol- sa- canlarının sıkıldığını sanı- yoruz; çünkü onlara göre "Sevr Antlaşması yürürlüğe girmemiş!"t\... Çünkü onlar yıllar boyu "Sevr uygulanmadı ki, Sevr'den neden korkuluyor" diye soruyorlardı; şimdi ise Jacques Toubon, onların keyif içinde yaptıkları bu sorgula- maya "yok" gibi saydıkları Sevr'i yeniden dirilterek gölge düşürüyordu. Bu sorgulamayı yapanların kimler olduğunu, "sendrom" damgasını nasıl bastıklarını si- vil toplum örgütlerine nasıl sız- dıklarını, baştaABD olmak üze- re dış kaynaklardan -inanılmaz ölçüde parasal desteklerle- na- sıl beslendiklerini, toplumun bağrına basıp yücelttiği kimi ki- şileri yanlarına çekip ne ölçüde kullandıklarını belgelerle ortaya koyan "Sivil örümceğin Ağın- da" adlı yapıttan irkilerek oku- yup öğrenebilirsiniz. Mustafa Yıldırım tarafın- dan uzun bir araştırma, belge toplama döneminden sonra kaleme alınan kitabın, yalnızca 121,122 ve 569'uncu sayfala- rına şöyle bir bakmak bile "Sevr sendromu" söylemini yaratanların amaçları doğrul- tusunda ne denli yol aldığını görmemizi sağlamaya yeter. Ayrıca, "Sevronaylanıp, uy- gulanmadı ki!" diyerek bu sa- vın yaygınlaştırılmasının, iç ve dış kimi kaynaklarca Kurtuluş Savaşı'nın yani 1918-1923 arası sürdürülen ulusal direni- şin, yalnızca bir "iç savaş", "Sultanın kuvvetierine karşı sürdürülen bir isyan" olarak görülmesine olanak sağladığı anlaşılıyor. Konu özellikle Amerikan KongreKomisyonu'nun Mayıs 2000 tarihli "Din özgürlüğü- nün Yasal Dayanakları" gibi yanıltıcı biradlayayımlanan ra- porunda işlenip açıkça ortaya konmuş. Bu rapora göre, Kurtuluş Savaşı işgalcilere, emperya- listlere karşı gerçekleştirilme- miştir; "Mustafa Kemal milli- yetçilerinin" Osmanlı Devle- ti'ne, Osmanlı Sultanına karşı bir başkaldırı"s\d\r söz konu- su olan... Demek ki Anadolu dört bir yandan istilaedilmemiş, örne- ğin Yunanlılar Izmir'i işgal et- memişler, Batı Anadolu'nun iç- lerine dek girmemişler, Fran- sızlar Antep'i, Hatay'ı, Ada- na'yı yerli Ermenilerle birlikte altüst etmemişler; Italyanları Antalya, Muğla, SökeveKuşa- dası'ndagören olmamış; Ingi- lizler 16 Mart'ta Istanbul'u iş- gal etmemişler, Kocaeli, Ban- dırma, Çanakkale'ye çıkma- mışlar; Ermeniler Doğu Ana- dolu'da ilerleyerek Kazım Ka- rabekir kuvvetleriyle karşı kar- şıyagelmemişler... Yine demek ki, Birinci, Ikin- ci Inönü, Sakarya, ve öbür sa- vaşlaryapılmamış, işgale kar- şı bölgesel direniş olmamış, bir "9 Eylül" yaşanmamıştır... Peki, olup biten ne? Anado- lu'da, Trakya'da cirit atan bu kuvvetler neyin nesi? Bunlar, Osmanlı Devleti'ne karşı oluşan bu isyanı bastır- mak için yardıma gelen güç- ler... Mustafa Yıldırım'ın dedi- ği gibi: "Koalisyon Güçleri!" Kurtuluş Savaşı'nın yasal devlet yönetimine karşı başla- tılan bir "iç savaş" olarak gö- rülüp ortaya konmasının ardın- dan sıra Lozan Antlaşması'na gelecek ti, geldi de; ne ki AB'li dostlar, Lozan'ı parça parça değil bütünüyle yadsımanın gerektiğine inanınca, Sevr'i ile- riye sürmeyi yeğlediler... Şubat 2005'teki Karma Par- lamento Komisyonu toplantı- sına dek Sevr'den genelde ba- sında, özel söyleşilerde söz edilirdi; ilk kez resmi bir AB toplantısında, doğrudan doğ- ruya Türk yetkililere karşı dile getirildiği görülüyor. Her ne koşulda olursa olsun AB'ye girmeyi savunan kimi köşe yazarları, Türkiye'nin "sağlıklı geleceği yaralı geç- mişinden sızan acı anılarla çi- zilmemelidir" diye yazıyorlar; ama AB bu görüşe katılmadı- ğını, 85 yıl önceki Sevr'i, 90 yıl önceki sözde soykırımı yeni- den ateşlemeye kalkmasıyla ortaya koydu. Q Mustafa Yıldırım, Sivil örümcek Ağında, Toplumsal Dönüşüm Yayınları KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACA kamilmasaraci'd mynet.com HAYAT EPtK TtYATROSU MUSTAFA BÎLGİN hayatepikCamynet.com "Tanju(ÇOLAJQ'un transfer ücretının nasıl olup da basbakan(T.O2.AL) tarafından karşılandınına qelince. Sonradan ö'grenıvorunn kı başkanın(METİN AŞIK) katıldıgı ilktMLAK BANKASI ıhalesinde, marj başbakanın talımatıylo yüksek tutuluyor, böylece Tanju'nun Fenerbahçe'ye transferını bir anlamda halkımız gercekleştırmış oluyor." Üstün Akmen "Provasız Hayaf'adlı kitabından. ERKAN AAUMCU; "TURGUT OZAL'IN MtSYONUNU TAMAMLAMAK ÎCtNANAP'IN ^ •' BAŞINA 6ECTÎM" DEMtŞL. BULUT BEBEK miRAYçîFTÇt [email protected] sordtın mu? \ TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 25 Mart www.mumtas-arikan.com T.C. KADIKÖY 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ 2005/103 Vas. Tayinı Mahkememizce verilen 4.3.2005 tarih 2005/103 E. 2005/142 K. sayıh karar ile 1933 doğumlu Muazzez Esin TMK 405. maddesi gereğince vesayet altına alınarak kendisi- ne 1952 doğumlu Selma Aydoğan vasi olarak tayin edilmiştir. 4.3.2005. Basın: 12836 İLK AKROBATIAMBA.. /£./£ /4K/SO- 13O8'D£ 8UGÜKI, OLAtJ "ÇA A/ATUGE" BAT LÂAABANlN YAPILDIĞI Ç De/ZGİ/JİM "8İLİMSEL UYGULAM/U-A/i" SÖ~ LÛhlÜNDE GÖSTERDİĞİ, £L£t£r<e/AC LÂA*SA- LARIMI OAHA /OJL-LAUtŞLl DURUMA GETİ- R£M BU KÛÇÜK- BULUŞ, ILERfC/ YILLAR&A ÇOK 6£üşrı/s/L£ceK ve süeoLAe/AJ VAZ GEÇıLMEZ EŞYALA/ZINDAN 8>£i OLA- CAICTI/Z. YANDAKİ RESİMLESDE 6ÖRÜLDÜĞÜ 6I8İ, İS71E\I£U YÜK££KV'ĞE, AÇIYA V£~ YÖUE £7TİŞİLSSrLEfJ ZuĞMSA, O YfL - A 6Ö/ZE /LSİAJÇ Bİ/S 774ÇAG/M Ö£- ĞİDi BAKIŞ AÇISI Dr. GÜRBÜZ ÇAPAN Savunmad) Cumhuriyet gazetesinde köşe yazmak ya da köşe ya- zarı olmak ne aklımdan geçerdi ne de haddimizedir. 30 yıllıksiyasi hayatımdaokuyarakveyaşamdan biriktirdik- lerimi sizle paylaşmamı, yazar arkadaşlarımın teşvikiyle yapmaya çalışıyorum. Burada biraz da durduğum ye- rin tesprti ve yeniden ilanı gayreti içindeyim. Bir akıl hocalığı gayretinde değilim, olmam da. Biriktirdiklerim arasında, bilgi, görgü, dostluk ve epey- ce de düşmanlık olduğunu görmekteyim. Gelen mek- tuplardan sizleri şaşırttığımı görmekteyim. Yansımamın ne kadarfarklı olduğunu fark ediyorum. "Aaa bu ne- lerde biliyormuş!" gibisinden tut, moda deyimle "takıy- ye" yaptığıma kadar geniş bir yeipaze mevcut. Insanlar genellikle aklındakiyie suçlar karşısındakile- ri. Siz kendinizi anlatamazsanız, onlarsizi algıladıkları gi- bi anlar ve yorumlarlar. Son 100 yılı 30-40 cümle etra- fında tamamlamış bir toplumun bireyi olmak, beni de mutlu etmiyor elbet. Hiçbir sloganla tarif edilemediğimi biliyorum. Ancak bu kadar "derin düşmanlığı" hak et- mediğimi düşünüyorum. Düşmanlık paranoyasınaesirdüşmüş ulusumundüş- manı olmak hiç aklımdan geçmedi. Ama "düşman" ha- line getirildiğim ya da öyle gösterilme gayretlerini şimdi daha iyi ve üzülerek görmekteyim. Eh ne de olsa ben de sizdenim, geç anlamamı hoş görün. "Istanbullu olmayan bir Çıldırlı olarak yerli Istanbul- ludançokdahalstanbul'unsorunlannıbilerekyazdınız" diyor, korsan e-mail adresinde saklı, gölgede yatan bir okurum. Istanbullu olmak gerekiyormuş. Çıldırlı (Kars'ın bir ilçesi) birinin ne haddine buyurmuşlar. Türkiye'nin sorunlarını bilmek, çözüm önermek için önce Çıldır- lı olmamak gerekiyormuş. özür dilerim. Bir daha yap- mam. Istanbul ya da Türkiye sorunları ne haddimize e- fem, lütfen önden siz buyurun... ABD'nin bölge politikalarını irdelememi şaşarak doğ- ru bulduğunu belirttikten sonra: "Ermenistan'a olanzi- yaretinizin anlamını da samimi olarak açıklar mısınız? Ulusallığınızyeni mi aklınıza geldi, yoksa iyi bir değişim mi geçiriyorsunuz:" Yaşa be... Ne kurnazsınız. Hiç de kül yutmuyorsunuz, bravo! Ermenistan ziyaretim: Bölge sorunlarını iliğine kadar yaşamış biraileden geliyorum. Bildiğiniz gibi Çıldırlıyım efem! O ziyaret sivil bir girişim- di. Ancak dönemin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Dışiş- leri Bakanı ve siyasi parti başkanlannın bilgisi dahilinde yapılmıştı. Yanımda Hürriyet'ten Zeynep Atikkan, Cum- huriyet'ten Oral Çalışlar, Sabah'tan Cengiz Çandar veTanerAkçam vardı. Ziyaret sonrası Ermenistan Cum- hurbaşkanı Petrosyan, faşnak Partisi'ni kapattı, seçi- me girmelerini yasakladı. Yöneticilerini de hapsetmişti. Kapı açılırsa Ağdam-Suşa-Zengazur'u boşaltarak Ba- kû'ya koridoru açacağını söylemişti. Ben de Karabağ işgalinin kaldınlmasını önermiştim. Sayın Petrosyan da buna gücünün şimdilikyetmeyeceğini belirtmişti. Daha sonra Karabağ ve Taşnak hareketi onu devirince de bu açıklamaları kendi ağzından bir sefer daha teyit etmişti. Bizim devlet de hiçbir adım atmamıştı. Bugün Ermenis- tan Taşnakların elinde kaldı. Bu gezi A. Türkeş tarafın- dan teşvik, destek görmüş, hattaTürkeş, "Ne kapısı, sı- nırı kaîdırmak gerekir evladım" diyerek beni de şaşırt- mıştı. Ey gölgedeki kardeşim! Bugün devletimiz, benim 10 yıl önceki çalışmamı yakalamaya çalışıyor. Ama o zaman da şimdi de bazı uyanık "ulusalcılan- mız", beni önce Ermeni yaptılar. Ermeni olmadığım an- laşılınca da "koyun kaçakçısı" olduğumu tespit ettiler! Çıldırlıyız abim. Koyun kaçakçılığı yaptık oralarda! "Ermenisin" diyerek bir de mahkemelik olduk. Soru; Ermeni misin? Ne diyeyim? Teşkilat-ı Mahsusa üyesi, 5 yıl Ermenistan'da hapis yatmış, Çıldır Şûra Hükümeti kurucusu amcam da bir dakikada "Yezidi asıllı Kürt olup, Ermeni oğlu Ermeni'dir" diye zapta geçti. Beni bırak, soyum-sopum ayaklar altına alındı. Bütün bunlara kızmak yerine, olur, yetkilerini yanlışa kullandı- lar diye baktım. Küsmedim. Ama kırgınım. Ama bunlar oldu diye ulusuma ve vatanıma düşman olacak halim de yok. "HADEP'le işbirliğiyapan birSHP'nin içinde ne- den varsınız?" buyurmuşsunuz. "Yurtta sulh, cihanda sulh" diyen bir önderimizvardı, hatırlar mısınız bilmem? Ayrılıkçılıktan vazgeçen her Kürt başımın tacıdır. Karde- şimizdir, yurttaşımızdır. Bizimleeşdeğerdirbabam. Böy- le düşündük, affola! "Siz ve kardeşleriniz hâlâ Cumhuriyet gazetesi orta- ğı mısınız, yoksa hisselerCinerGrubu'na satıldı mı, sa- dece kuru birmerak?.." OooL Çok hoşsunuz. Hissele- ri kaptırdık ama Cumhuriyet'e sahipliğimiz devam edi- yor. Cumhuriyet, Cumhuriyetimizin nefes borusudur. Bir damla suyumuz olsa oraya katarız. İlk sıkıntısında M. Ke- mal'in emriyle Inönü para vermişti Cumhuriyet'e. Ikin- ci krizinde de benim emrimle kardeşim para verdi. llhan Selçuk ve fikri bu gazetede hâkim oldukça biz oranın bekçisi olmaya devam edeceğiz. Bana gelince; ölünceye kadar atalarımızın kurduğu Cumhuriyeti demokratikleştirmeye, kotnşu ülkelerle barış içinde yaşamaya, mali ve akli yönden Batı stan- dartlarını yakalamaya adamış durumdayım efeem, bil- gilerinize... gurbuzcapan^/ eksev.org. tr Fax:0212 672 73 79 BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 SOLDANSAĞA: 1/ Kalp kasına oksijence zen- ginkan taşıyan iki damarın or- takadı.2/Halk dilinde kerten- keleye verilen ad... Hayvanla- ra vurulan damga. 3/ Yas havalarına uy- gulanan bir halk ezgisi. 4/ Çit,perde... "Pencere- den — geliyor / Gur- bet bana zor geliyor" (Türkü). 5/Denizli'nin bir ilçesi... Kötü, çir- kin. 6/ Oyunda cezalı çocuk... Mantık. 7/Aı- jantin'in plaka işare- ti... Argoda, eteğin açılmasıyla bacağın 8 görülmesine verilen 9 ad. 8/ Yapmacıklı dav- ranış... Yapraklan çay gibi haşlanarak içilen bir Güney Amerika bitkisi. 9/Dağınık, karışık, perişan. YUKARIDAN AŞAGIYA: 1/ Küfe biçiminde ve iki kulplu büyük sepet. 2/ tspan- yollann sevinç ünlemi... Tarlada suyu akıtmak için ya- pılan tahta oluk. 3/ Eski bir sanat yapıtının, bir yazıtın çizilerek ya da boyanarak yapılmış kopyası... Müstah- kem yer. 4/Müzikli sahne oyunu... Fotoğrafçılıkta "bu- lanık" anlamında kullanılan sözcük. 5/Havadaki su bu- harı... Limonluk. 6/ Yanağın alt kısmı... Yüz, çehre. II Haylaz, serseri. H/Balıkesir'inbir ilçesi. 9/Küçük erkek kardeş... Base cinsinden bir köpek ırkj. ^
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle