Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7 ŞUBAT 2005 PAZARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MIJMTAZ SOYSAL
Telafi
HER SAVAŞ, zaferle bitse bile, mutlaka kayıp-
lar da getirir. Yalnız canlar değil silah, cephane de
azalmıştır. Enerji de. Ele geçen birtoprak, kazanıl-
mış bir dava yoksa, ganimetler kayıpları karşılama-
ya yetmez.
Meğer ki, zaferin sonrasında, kayıpları telafi ede-
cek başka büyük ve başarılı işler yapılabilsin.
Mustafa Kemal'in saltanatı yıkıp Cumhuriyeti kur-
ması, toplumu çağdaşlık yoluna sokması gibi. Yok-
sa, Izmir'e varan ordu son gücünü harcamış, yor-
gun düşmüş bir orduydu. Zafer alanlarında tüke-
nen enerjiyi başka alanların başarılarıylayenilemek
gerekiyordu.
Baykal, beklendiği gibi, partisine musallat olan
ya da kendisinin vaktiyle musallat ettiği dış oyun
uzantılarını, ikinci cumhuriyetçiliği, IMF'ciliği yen-
mekte başarılı oldu. Ama, kabul etmek gerekir ki
bu süreç onu da yıprattı, peşindekilerin sayısını bi-
raz daha azalttı, saygınlığına zarar verdi.
Şimdi, kimilerinin "Pyrrhuszaferi" dedikleri birsa-
vaşın sonundaki bu çok yönlü yıpranışı bir şeyler
yaparak telafi etmesi, kayıplarını başka başarılar-
la karşılaması gerekiyor. Öyle bir şeyler olmalı ki bun-
lar, yalnız kendisinin değil, kendinden öncekilerin
de yanlışlarıyla partisinin uğratıldığı kayıpları telafi
etsin.
Herhalde, en başta devrimcilikten uzaklaşmayı
durdurup tersine çevirerek.
Bunu başarmak, partinin de ötesinde, Türki-
ye'nin de devrimcilikten, çağdaşlaşmadan, de-
mokrasiden, laiklikten, kısacası Kemalist cumhu-
riyetçilikten uzaklaşmasını durdurmaya katkıda bu-
lunacak, partinin aynı endişeyi duyan güçlerin sa-
fında bundan sonra tereddüt uyandırmayacak bi-
çimde yer almasını sağlayacaktır.
Çünkü, karşıdevrim gemi azıya almış, yalnız si-
yasal kurumların değil, bürokrasinin, güvenlik me-
kanizmasının, yargının en yüksek düzeylerine sız-
mış, ekonomik yaşamda ağırlık kazanmış durum-
dadır. Kamunun üretim gücü yavaş yavaş dış odak-
lara kaymakta, Tüpraş, Telekom, THY ve Erdemir
gibi Cumhuriyetin en büyük işletmeleri elden çıka-
rılıp ulusal bankalar gitgide yabancı egemenliğine
girmektedir.
Hepsinden daha acı verici ve vahim olmak üze-
re, beyinler yabancı etkilerin işgali altındadır ve
korkunç bir medya baskısı bu işgalin varlığını göz-
lerden uzak tutup örtmekte başarılı olmaktadır.
Bu "ahvalveşerait içinde", halkınçıkarlannı, ül-
kenin bütünlüğünü ve ulusun geleceğini güven-
ceye almak sorumluluğunu taşıması gereken bü-
tün kamu güçleri gibi, CHP niteliğindeki köklü bir
partinin de iç kavgalarla zaman kaybedip devrim-
ci çizgiye uzak durma lüksü kalmamıştır. Cumhu-
riyeti ayakta tutup koruyacak cephede böylesine
büyük gediklerin açılması ancak karşıdevrimcileri
sevindirir.
Düşmezse düşmesin
yakamızdan ölüm,
bizim de ülkemizde
Sabah olacak gülüm
Değerli dostumuz,
Demokratik Öğretmen Hareketinin
öncülerinden, TÖB-DER yöneticisi
SELAHATTİN
YETKİNaramızdan ayrıldı.
Hepimizin başı sağ olsun.
Sezai Kaynak, Ali Bayraktar, Muzaffer Yalçın,
Ismail Aydın, Cemal Ünlü, Fikret Telci, llker
Uysal, Aynur Duru, Rıza Duru, Muzaffer
Tokmak, Akay Sayılır, Nejdet Kök, Mustafa
Izci, Cengiz Kaplan, Osman Güney, Mustafa
Atasoy, Sait Güldoğan, Akif Coşkun
Memleket meselcleri ile ilgilenenlerin
yeni iııtcrnet adresı
inadina.com
15 Universite Daha...
Prof. Dr. Necdet ADABAG DTCFDekam
B
uyıliçınde ülkemiz-
de on beş. universite
daha açılacakmış.
Medyadan duyduk.
Ancak henüz nere-
lerde açilacağı saptanmamış. Yıl
ortasında belli olacakmiş. Bu ha-
bere sevinenler olmuştur Paçayı
sıvayanlar da.. dere gözüktüğüne
göre!.. Bundan böyle çok dahaet-
kin kulısler yapılacaktır. Kendi
yörelerine bir universite çekebil-
mek için tüm siyasıler, milletve-
killeri ya da bakanlar uğraş vere-
cektir.
Ne ki, her şeyimizde olduğu gi-
bi bu konuda da nesnel ölçütler, ye-
rini, pazarlıklara ya da klienteliz-
mc bırakacaktır. Univcrsiteyi ger-
çekteıı hak eden yörelerimiz ola-
bilir, belki vardır da.. ama bugii-
ne dek edindiğıtniz deneyime ba-
kılırsa çoğu kentunizde açılan üni-
versıteler yersiz ve geçerli gerck-
çelerolnıadanaçılmıslardır. Uni-
versite siyasal yatinm aracı ol-
muştur. Seçimle işbaşına gelen
tüm yetkililer için zamanı geldi-
ğınde kullanılması gereken bir koz
olarak görülmüştür.
Bu yaklaşım, doğal olarak, iş-
levsiz bırakılan ünıversitenin za-
rarına olmuş ve yeterince verim ali-
namadığı için zaman içinde bir
yüksek, okuldan farkı kalmamış-
tır. Böylesi üniversıtelerde maale-
scf universite ülküsü göz önünde
tutulmadığı için evrensellik içe-
reıı universite kavramına gölge
düşmüş ve universite yolundan
saptınlmıştır.
Eğitimi, öğretimi ve bilimselli-
ği tartışmaya açık kurumlar ola-
rak Anadolu'nıın çoğu kentindc
mantar gibi biten ve kapısında bir
levha ile dört duvardan oluşmuş
bu yapılar sanki universite özlemi
içindeki gençlenmizi bir dört yıl
daha oyalamak, kahve köşelerin-
den kurtarmak için açılnrış gibi
görüntü veı mişler vc zaman ıçın-
de bu yönde oluşan yaygın kanı-
dan ötürü kamuoyunda güven yi-
tirmışlerdir.
Böylesi oluşumlar oralara eğı-
tim için giden ancak aradığını bu-
lamayan gençlenmizın de bunalı-
ma gırmesıne yol açmış, ardından
belki de hiç ar/.u ctmediklen dı-
kenli yollara sapmalanna neden ol-
muşlardır. Parasal sorunlarla bo-
ğuşan gençlerimiz üzerinde kötü
emeller besleyen kişi ve kuruluş-
larbuolumsuzluklardanyürekle-
nip tasanmlannı kolayca geıçek-
lcştirmenın yollannı bulmuşlar-
dır.
Universite beklentisi içinde olan
kentler hep aynı gerekçeyi öne
sürmüşlerdır: Universite her açı-
dan kalkınmamızı sağlayacaktır. II-
ginç olan çoğu ycrde bırakın kal-
kınmayı, universite, kentı de geri
çekerek birlikte gerilemişlerdir.
(,'ünkü universite gerekli altya-
pıdan ve akadcmik kadrodan yok-
sun bırakıldığı ve gcreklı zıhınsel
kalkınmasını gerçekleştıremedi-
gi için kendisini yenilemekten
uzak kaldığı gibi çağdaşlık adına
içinde bulunduğu kentc hıçbır şey
veremez olmuştur.
Dahası, yemlenmek çaba ge-
rckrirdiğınden, eskiye uyumunsa
daha çabuk ve daha kolay olması
nedeniyle, biraz da kolaycılığa
yatkın yapımızdan ve sabırsızhğı-
mı/dan gelen bir dürtüyle kentin
var olan yapısına ayak uydurmak
her zaman daha çok yeğlenmiştir.
Kısacası, kentin üniversiteye
benzemesı gerekirken kent üni-
versiteyı kendine benzetmiştir. Bu-
nuıı çokça örnekleri vardır. Yıllar
yıllar öncc kurulmuş ancak ne keıı-
disine ne de bulunduğu kente ya-
ran olmuş universite (üniversite-
ler) adı vermek olanaklı. Üniver-
sitelerin halka açılması oldum ola-
sı beklenen bırolgudur. Doğal ola-
rak bu düşünce olunısu/luğu de-
ğil, olunıluluğu saklı tutmaktadır
içinde.
Üniversitenin her anlamda hal-
ka yol gösterici olması beklen-
mışrir. Bugüne kadar bu beklcn-
tiyi büyük üniversiteler de gerek-
tigi biçimdc yerine getirememiş-
ler, kent ve universite arasında sağ-
lıklı, sürekli, dizgesel bir eşgü-
düm sağlayamamışlardır.
Ayrıca Anadolıı'dakı ünıversi-
teler, kadro sorunu çeken büyük
üniversitelerdeki genç öğretim
üyelerinın sıcak baktıklan ku-
runılar olarak aldıklan bu genç öğ-
retim üyelerine gerekli bılımsel or-
tamlar hazırlayamadıkları ve et-
kınlıklerıni derinleştirmeye ola-
nak tanıyamadıkları gibi giderek
artan edilgenleşmelerini engel-
leyici dizgeler geliştirememişler-
dır.
Bu yol, Anadolu üni vcrsiteleri-
nin kendilerine bir yarar sağlaya-
mamış, öğretim üyesı sıkıntısı çe-
ken büyük üniversitelerin de kad-
ro açısından daha da gerilemcle-
rine ve sıkıntıya düşmclenne ne-
den olmuştur. Anadolu üniversi-
telennin bir başka çıkmazı da iki-
lı, kinıi yeılerde üçlü eğitim ve
öğretim yapmalarıdır. Öğretim
üyelerinin parasal sıkıntılanndan
ötürü sıcak baktıklan bu uygula-
malar bılımsel açıdan söz konusu
üniversitelerin üretkenliklerini kır-
makta ve bilimsellik maratonun-
da daha da geri kalmalanna neden
olmaktadırlar.
Genel anlamda universite ve
üniversiteliyle ilgili olarak bir baş-
ka temel sorun, üniversiteye gir-
mek isteyen çoğu gencin üniver-
siteleri, ülküsel bir eğitiııı öğretim
kıunmıı olarak değil, gelecekte
"karnını doyuracak" olanaklara
kapı açmasını bekledikleri basa-
mak kurumlar gibi görmclcridir.
Bir başka deyişle, kendisini ka-
facayetkinleştirmek; okumak, öğ-
renmek ve kişisel, toplumsal hak
ve çıkarlannı uygarca korumak
ve kollamak yeteneğini kazan-
mak, uluslararası düzeyde bilgi-
lenmek, muhakeme becerisini art-
tırmak, evrensel ölçekte söz sahi-
bi olmak için değil, kendisine al-
çakgönüllü bir gclecek sağlamak
için üniversiteye girmış olmasıdır.
tlginç olan, kendi geleceğiyle de
ilgili olarak çok ihtiraslı olmadı-
ğıdır.
Okumayı sevmeyen, ortaöğre-
timdc eline zorla aldığı ders kıtap-
lannın dışında kitap almamış olan
gençlerin üniversiteye "kapakat-
nıaya" kalkışmaları ne kadaryan-
lışsa, hiç "mürekkepyalamamış"
ailelenn de ailede biri okusun di-
ye mutlaka çocuğunu universite
serüvenine sokmuş olması o ka-
dar yanlıştır. (ierçek anlamda üni-
versiteli olmak bir gelcnek ışıdir.
Oniversitelilik üniversitede değil
ana kucağından başlayan bir süreç-
tir. üoğal olarak istisnaları vardır.
Ancak aile olarak ne kadar çok
bu geleneğe sahip çıkılırsa ülke
olarak bu konııda o kadar çok ba-
şanlı olıınur düşüncesini taşıyo-
rum.
Kısacası, okumayı, araştırma-
yı, incelemeyi sevmeyen bir top-
lum olarak nıçın bu kadar çok üni-
versıtelı olmak istiyoruz anlamak
zor. Nedeni, sanıyorum yukanda
söylediğimde gizli. Amaç o ıse
bunun başka yollan vardır. 0 da
AB'nin de bizden istediği ve çok-
ça eksikliğini saptadığı, çağdaş
bir eğitim dizgcsine dayalı teknık
ve mesleki okullardır. Samyorum
kol kuvvetıne dayalı işleri toplum
olarak daha iyi yapmaktayız.
Yükseköğretimde okullaşma
oranını yükselteceğiz ve AB ölçüt-
lcrine ulaşacağız diye durmadan
öğrencıleri üniversiteye koşullan-
dırmanın hiçbir anlamı yoktur.
Çünkü yarın üniversitelerimızde
eğitim- öğretim kalıtesını tuttura-
madık ve AB ölçütlerini kovala-
yamadık diye AB, birçok üniver-
sitenıizi kapatmayakalkabilir. Böy-
le bir risk her zaman vardır.
Universite açmak konusunda
universite eğitimi, öğretimi konu-
sunda akılcı davranırsak ülkemiz
bir uluslararası universite ülkesi
olabilir. Ve yurtdışına şöyle ya da
böyle üruversite eğitimi almak için
gıden gençlerimize ödediğimiz
paralar cebimizde kalabilir.
Ardından, ülkemiz, Avrasya,
Ortadoğu ve dahası, Afrika için
universite bağlamında albcnisi
olan bir ülke olabilir. Kafamızın
gerisindcki düşünce doğrultusun-
da büyük üniversiteleri parçala-
yarak gücünü kırmak ve kuraca-
ğımız küçük üniversitelerde siya-
sallaşmaya hız kazandıracak yol ve
yöntemleri uygulamak yerine bu
olasıhğı gözden uzak tutmazsak,
gerek ülkenin gerekse gençlerin ge-
leceğinc daha çok hizmet etmış
oluruz diye düşünüyorum.
AB'ye U)aım Süreci ve Kültürel Erozyon
İffet A K S O Y T O K G Ö Z Öğretim Görevlisi / Çamıkkale Onsekiz Mart ÜntversitesiEğitim Fakültesı
vrupa Birligi'ne geçtikçe kültürel bir eroz- sosyal yapısına yön ver- kazandıımaktadır. Bilgı
Aiuyum surecı ve
.küreselleşme biz-
lere oldııkça doğalmış gi-
bi sunulan, ama hiç de o
kadar masum olmayan
kavramlar kanımca.
Kültürel anlamda ya-
şanan bu değişim, zama-
nm ve gelişmenin olağan
sonucu mu? Sanınm de-
ğil... Gelişmenin değil
ama değışimin hiç de do-
ğal olmayan bir sonucu...
Maalesef ülkemiz, tarih-
scl geçmişi 1963 yılına
dayanan ve o zamanki adı
ile Ortak Pazar, AET (Av-
rupa Ekonomik Toplulıı-
ğu) olan, günümüzdeki
adıyla Avrııpa Toplulu-
ğu'na girme süreci ve Av-
rupalılaşma çabası ile gün
KAMUOYUNA DUYURU
25 Ocak 2005 tarıhli bir gazetenin ckinde "Koskoca paşa elimi öpmek
istedi" başlığı altında A. Cevher ÖZDEN ile yapılan röportajda, merhum
eınekli tümgeneral Srtla ULAY ile ilgili, ÖZDEN tarafından kullanılan
ifadeler gerçeği yansıtmamaktadır.
Sıtkı IUAY, öne süriildüğü şekli ile Vakıflar Bankasf nın Yönetim Kurulu
Başkanı değil, Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yapmıştır. Bunun yanı
sıra kendisinin hayatı boyunca "kurban olam" ve benzen bir üslup
kullandığı hiçbir zaman görülmemiştir.
Merhum Sıtkı UI>AY ıddıa edıldıği bu şekilde bir el öpmeye teşebbüs
tarzını sergıleyebilecek bir yapıda olmayan, taşınır/taşınmaz hiçbir mal
varlığına sahip bulunmayan, aılesine miras olarak sadece şerefıni bırakan,
I ürk Silahlı Kuvvetleri'nin onurlu bir mensubudur.
1982 yılında yaşandığı öne sürülen bu asılsız iddianın vefat tarihı olan
1997 yılının Hazıran ayına kadar geçen zaman süresı içinde konu
edilmemiş olması da, cbcdiyctc ıntıkal etmiş kişilerin gereken cevabı
veremeyeceğinin bilinmesi açısından da ilginçtir. Ancak onların aileleri,
evlatları ve torunlan olduğu da asla gözardı edihnemelidir
Kamuoyuna saygıyla duyıırulur.
Salilı özdemir ULAY, Günay ULAY, Asumaıı KTRMACI
yon yaşamaktadır.
Fransızca "culture" kc-
limcsinden dilimize yer-
lcşen kiiltür kelınıesi,
" larih'ı, toplumsal gcliş-
mc süreci içinde yaratı-
lan biitün maddi ve ma-
nevi değerler ile bunları
yararmada, sonraki ne-
sillerc üetmede kullanı-
lan, insaııın duğal ve top-
lumsal çevresine egemen-
liginin ölçüsünü gösteren
araçlann biilimü " olarak
tanımlanmaktadır (Bkz.
TDK).
llkel toplumlardan tu-
tun da en gelişmiş insan
topluluklarına kadar, bü-
tün toplumlann kendile-
rine göre zaman içinde
oluşan bireı kültürleri,
toplumsal değerleri var-
dır. Bulunduklan coğraf-
ya, yaşam bıçimleri,
inançlan ve dılleri bir top-
lumu diğerlerinden fark-
lı kılaı.
Kültür, bir toplumun
diği gibi, o topluma kişi-
lik kazandıran değerler
bütününü içermektedir.
Tüm toplumlarda oldu-
ğu gibi 1 ürk halkının da
kendine özgü değerleri,
inançlan ve yaşam biçi-
mi vardır.
Fakat, tüm toplumlar-
dan daha büyük bir hız-
la çağdaşlaşmak vc Batı-
lılasmak adı altında san-
ki scferberlık halınde top-
lumsal değerlerinıizi yi-
tımıekteyiz. Görsel med-
yada, SO'li yılların sonun-
da özcl kanallann açıl-
ması ve sayılarının hızla
artnıasıyla birlikle nice-
lik artışına paralel, nitc-
lik azalmasını görmekte-
yiz.
Günümüzde kültür em-
peryalizminin bir sonucu
olan popülcr kültürün ya-
yılmasını sağlayan med-
ya vc basın yayın organ-
ları, kültürel erozyona
inanılmaz derecedc hız
fakirliğinden olsa gerek
fikir fakirliği içindeki ba-
zı köşe yazarları, Türkçc-
yi anlamsız bir aksanla
konuşan özcl kanal spi-
kerlcri ve dizi oyuncula-
n, özel hayatın özııelli-
ğini hıçe sayan program-
lar bizi kültürümüzden
uzaklaştırmakla kalma-
makta, toplumsal yaban-
cılaşma ve anomi (ııorm-
suzluk) yaşanmaktadır.
Popüler kültür, bir kül-
tür öğesı ve kültür taşıyı-
cısı olarak tanımlanan dil-
deki degişimleri de bera-
berinde gctirmişhr. Dil,
elbette dınamik (hareket-
lı) bir yapıya sahıptir ve
düşün alanındaki geliş-
melcrin yanı sıra, sanat-
sal üretimlere dc aracılık
ederken, tanhî, sosyal ve
kültürel şekillenmelere
bağh olarak, zaman için-
de az çok değişip geliş-
mektedir
Fakat günümüzde yaşa-
nan, yaşadıgımız geliş-
menin ötesinde yozlaş-
ma ve kirliliktir. AB üye-
si ülkelere baktığımızda
acaba bu kadar hızlı kül-
türel dönüşüm yaşayan
bir örnek var mıdır? Sa-
nınm uyum sağlama, Av-
rupalılaşma, çağdaşlaş-
ma adına dcğerlenni bu
kadar büyük bir hızla yi-
tırmekte olan başka ülke
yoktur.
Ulusal bilincimizin
simgesi olan dılımızi ve
kültürümüzü korumak
ıçın soniiululuklarımızın
aıiık farkına varalım. l'o-
püler kültürün, bundan
çıkar sağlayanlar dışında
kımseye bir getirisi yok-
tur.
Sığ düşünceleri bir ke-
nara bırakarak yannlan-
mıza kültür olarak neyi
bırakacağımızı bir düşü-
nelim. Avrupalılaşma ça-
bası kulaklarunızı, gözle-
rimizi ve beynimizi kö-
reltmesin.. köreltmesin
kı ıraksak düşünüp gele-
ceğimizi görebilelim.
Umut Bizi Terk Etmiş Gibi...
NeşeDOSTER
tstanbul'un göbeğindc iki halk
kütüphanesi okurlarakapalı. Nede-
ni, memur yok, kadro yok. Ve yıne
tstanbul'da bazı miize ve kütüpha-
neler kadro yokluğundan ötürü hi/.-
nıet veremiyor.
Vehükümelimız2005 bütçesınde
Diyanet tşlcn'ne l. 15 katnlyon, bi-
limscl araştırmalara da 450 trilyon
ayırıyor!
Memleketin okurya/ara, araştınp
sorgulayana ihtiyaç duymadığının
göstergesi olan ve gazetelenmizin
son sayfalannda ancak yer bulabi-
len bu iki küçüciik haber bu yazının
omurgasını oluşturdu. Vc bizi kula-
ğımızdan tutup yıllar öncesine gö-
türdü, daha doğrusu savurdu.
Yıl 1932-1952 arası... Tûrkiye o
yoksul bütçesiyle 478 Halkevi, 4322
Halk Odası, 21 Köy Enstıtüsü açmış.
I929'da açılan Mıllet Mekteple-
nyle halka hızla okuma ya/ma öğ-
retmek amaçlanmış.
I932'de açılan Ilalkcvlerıyle ev-
rensel ve çağdaş kültür halkın aya-
ğına getirilmiş, dünya klasikleri ge-
niş halk yığınlannın hizmetıne su-
nulmuş.
Ve 1940 yılında açılan Köy Ens-
titülenyle de köy gençlerine aydın-
lanmanın kapıları açılmış, Türki-
ye'nin yalnı/ca 9 köyünde elektnk
varken tüm enstıtüler elektriğe ka-
vuşmuş. Nüflısunun yüzde 80' i köy-
lerde yaşayan ve yüzde 75'i okuma
yazma bilnıeyen halka özgür ve eşit
koşullarda uygulamalı, çok amaçlı,
karma ve nitelikli eğitim-öğretim
hizmetı verilmış.
Ucundan kenanndan aşina oldu-
ğumuz bu konulara ilişkin gınzgâh-
tan sonra gelelim sözün özüne; ens-
titülenn fikır babası Hasan Âli Yii-
cel 17 Nisan 1940 yılındaTBMM'ye
şöyle seslenir; "Bu bir kopya değil-
dir. Bu memlekerimizin gerçcklcri-
ne ve gereklerine uygun bir modcl-
dir. Bu bizimdir. Kinısedcn almadık,
başkalanbi/deıı alsııı." Zaman, Ha-
san Âlı Yücel'ı haklı çıkaracaktır. Ve
yıllar sonra Köy Enstitüleri Batılı
bilim adamlannın doktora tezlerine
konu olacak, dünya Pedagoji ansik-
lopedılenne "TürkBuluşu Kurum-
lar" olarak geçecek ve IJNESCO
tarafından tüm geri kalmış ülkelere
"Çağdaş Kalkınma Modeli'' olarak
sunulacaktir.
Enstitüleri kapatan zihniyet, ül-
kenıızi karanlığa-gericiliğc teslim
eden zihniyettir. Bu kurumlar ka-
panmasaydı, ülkemizde "Yaban"
sayısı azalacak, köylü aydınlanacak,
aydın köyün yolunu tutacak ve bir
emek destanı yanm kalmayacaktı...
Şimdi gelelim bizim sorulanmı-
za ve yorumumuza!
Evrensel kültür nedir? Ve ona na-
sıl ulaşılır?
Müze ve kütüphanclcri kapalı tu-
tarak, kadro vcrmeyerek, personel sa-
yısını azaltarak, uzmanlan geri hiz-
mete alıp yandaşları ön saflara sü-
rerek hedeflencn ne olabilir?
\ Jmut bizi terk etmiş gibi! Ne der-
siniz?
TEŞEKKÜR
Hastalığımın teşhis ve tedavisi
süresince, Haydarpaşa Numune
Hastanesi 2. Üroloji Servisi'nde
gösterilen çok yakın ilgiden dolayı, başta,
Sayın Dr. Senad Kalkan
olmak üzere tüm servis doktorlarına,
hemşirelere ve diğer çalışanlara
sonsuz teşekkürler...
Ahmet Yazıcı
TC
TARSUS1. ASLİYE HIIKUK
MAPTKEIVIESİ'NDEN
EsasNo: 2004/188
Davacı K.H. tarafından davalılar Sercan Atar ve
Nüfus Müdürlüğü aleyhine mahkememize açılan yaş
tashıhı davasının verilen ara kararı gereğınce,
Tüm araştırmalara rağmen adresı tespit edilemeyen
davalı Sercan Atar'a duruşma günii ve dava dilekçesi-
nin tebliğ edılcmedığinden durıışmanın yapılacağı
04.03. 2005 günü saat 11.00'de mahkememızde hazır
bulunması veya kendisini bir vekillc tcmsil ettirmesi,
aksi takdirde yargılamaya yokluğunda devam edile-
rek davanın yokluğunda bitirileceği davetiye yerine
kaım olmak üzcre ılan olıınur. 20. 09.2004
Basın: 45792
TC
FATİH 2. ASLİYE HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
Hsas No: 2002/842
Davacı ijükrü Dilbaz tarafından davalılar Nüfus
Müdürlüğü, Melımet Nüzhet Akça vs. aleyhlerine
mahkememize açılan Baba ısım tashihi (düzeltilmesi)
davası sebebiyle,
Davanın kabulü ile Fatih, Kocamustafapaşa Mah.
Cılt:47, H:73'te BSN:1, TC No: 41860491676 olarak
kayıth Niyazi Dilbaz'ın Nun yazılı baba adının Meh-
met Nuri olarak düzeltılmesine karar verilmiştir.
Adresı meçhul olan davalı Mehınet Nusret Akça
karar tebliğ edilemediğinden bu karar özctı karar teb-
liği yerine kaim olmak üzere davalı Mehmet Nüzhet
Akça'ya ilanen tebliğ olunur. 25.01. 2005
Basın: 4203
KIJÇLJKÇEKMECE 1. AÎLE
MAHKEIVIESrNDEN DİLAN ÖNER'E
tLANEN TEBLlGAT
Hsas No: 2004/552
Karar No: 2004/3111
Mahkememızın 02.11.2004 tarilıii karan ile Erzıı-
ruıu, Karaçoban ılçcsı, Karaköprü, C:13, HN:64'te ka-
yıtlı Yıinıaz ve Becıce'den olma 1973 d.lıı Faruk Öner
ile aynı yer nüfusuna kayıth Saıt ve Müzeyyen'den ol-
ma 1985 d.lu Dilan Öner'ın aıle bırlığının temelinden
sarsılması nedeniyle boşamnalarına karar verilmiştir.
Daha önce duruşnıa gününü bildirir açıklamalı dava
dilekçesi dc davalıya ilanen tebliğ edilmıs olduğundan
bu ilanm yayımlanmasından itibareıı 15 gün sonra ge-
rekçelı karann davalı Dilan öner'e tebliğ edilmış sayı-
lacağı vc bunu takıp edien 15 giin içerisinde kararı
lemyiz edebıleceğı, aksi halde boşanma kararının ke-
.sinieşeceği davalı Dilan Öner'e ilanen tebliğ olunur.
02.02. 2005 Basın: 4533
KARS 1. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Dosya No: 2002/64
Davacı Kurban Sakar vekili tarafından davalı !>cra-
fettin Atalay'ın aleyhine açmış olduğu şufa davasının
yapılan duruşması sırasında verilen ara kararı gere-
ğince,
Dahili davalılardan Dılber Sakar, Yalçın Sakar ve
Mürii Sakar'ın (Saday) tüm aramalara rağmen kendi-
lerine dahili dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ
edilemediğinden dolayı ilanen tebligıne karar verildi-
ğınden adiarı geçen dahili davalılar Dılber Sakar, Yal-
çın Sakar ve Hürü Sakar'ın (Saday) davaya karşı di-
yeceklennin durıışmanın atılı bulunduğu 08.04.2005
günü saat 9.00'a kadar mahkememızın 2002/64 esas
sayılı dosyasına bildirmeleri veya duruşmada hazır
bulunmaları ya da kendilerini vekille temsil etlırme-
leri, aksi takdirde yargılamaya yokkıklarında devam
olunacağı vc karar verileceği ilanen tebliğ olunur.
15.10 2004 Basın: 47898
İSPİR ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2002/78
Davacı Hanifi Dağcı tarafından davalılar Ispır Mai-
müdürlüğii ve Gimey K.öyü Muhtarlığı aleyhine mah-
kememize açmış olduğu tescıl davasının yapılan açık
yargılaması sırasında verilen ara kararı gereğince,
Aşağıda açık kimliği yazılı davacı tarafından tcscil-
li talep edilen Brzurum ili, lspir ılçesı, (iüney köyü,
köyiçi mevkiinde kain, doğusu kuru bir dere ve dere-
nin yanında kavaklık, batısı ark, kuzeyi köy yolu ve
ark, güneyı eski Bayburt yolu ile çevrıli arsa vasfında-
ki taşınmaz üzerinde herhangı bir hak ıddıa edenlerin
ilan tarihinden ıtıbarcn üç (3) aylık süre içerisinde ls-
pir Aslıye llukuk Mahkemesi'nin yukanda esas nu-
marası yazılı tescil dosyasına müracaalta bulunmaları
hususu TMK'nıın 713/4. nıaddesi uyannca ilan olu-
nur
Hanıfı Dağcı, Seyfullah oğlu, 1942 d.lu, Güney
Köyü, tspır. nasın:4441
TÜRKOĞLU ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİNDEN
Esas No: 2003/81
Karar No: 2004/359
Davacı Ahmet Altun yekılı Av. Osman Solak tara-
fından davalı Cîülcihan Özkan aleyhine ıkame olunan
men-ı müdahale davasının yapılan yargılaması sonun-
da,
Mahkememızın 16.12.2004 tarih, 2003/81 esas vc
2004/359 sayılı kararı ile Tiirkoğhı ilçesi, Özbek (Kc-
lesikli) Köyü, 696 parscl sayılı taşınmaz maliki davalı
Gülcihan Özkan'ın davacı Ahmet Altun adına kayıth
aynı köydeki 695 parscl sayılı taşınmazın 19476.33
m2'lik kısmına vaki müdahalesının men-ine karar ve-
rildiği, ancak davalı Gülcihan Özkan'ın yapılan tüm
aramalara rağmen adresi tespit edilemediğinden dava-
lıya karann ilanen tebliğine karar venldıgınden işbu
ilan özetinin gazetede yayımlandığı tarıhlcn itıbaren
15 gün sonra davalıya tebliğ edilmiş. sayılacağı husu-
su tebliğ yennc kaim olmak üzere ilan olunur. 26.01.
2005 Basın: 4470