Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15ŞUBAT2005SALI
İNCELEME
Düşünceyi açıklama özgürlüğü sınırsız değildir. Kısıtlamalar ancak yasalar yoluyla yapılabilir
Lafldikten ödünolmazSABİH KANADOĞLU
Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı
I
fade, bir başka deyimle düşünceyi açık-
lama özgürlüğü anlam ve önemi nedeniy-
le çağdaş demokrasilerin olmazsa olmaz
koşuludur. Çoğulculuğun sağlanması,
ancak ifade özgürlüğüyle olanaklıdu". Aynca
diğer temel hak ve özgürlükler de var oluşla-
nnı ifade özgürlüğüne borçludurlar. Bilim ve
sanat, basın özgürlüklerinin oluşumu, ifade
özgürlüğünün varlığına bağhdır. Toplantı hak
ve özgürlüğü kapsamındaki, toplantı ve gös-
teri yürüyüşü düzenleme hakkı, dernek, siya-
si parti, sendika kurma özgürlüğü gibi ortak
özgürlükler de ifade özgürlüğünün sonucu-
dur. Kanaat oluşturma ve oluşan kanaati din-
sel alana taşıma halindc, din ve vicdan özgür-
lüğü kavramı ve ilkesine ulaşılmaktadır. İfa-
de özgürlüğünün "eksen özgürlük" olarak ni-
telendirilmesinin dayanağı, açıklanan özellik-
leridir.
Bu nedenlerle ifade özgürlüğünün korunma-
sı büyük önem taşımakta, uluslararası sözleş-
melerle ve anayasalarla güvence altına alınma-
sı yoluna gidilmektedir. Bu güvence, ifade öz-
gürlüğünün sınırsız olduğu anlamına gelmez.
Tüm önemine karşın ifade özgürlüğü de diğer
temel hak ve özgürlükler gibi sınırsız değil-
dir. özgürlükler bireyler için vardır ve bu ne-
denle paylaşılmaları zorunludur. Paylaşma,
beraberinde doğal olarak sınırlandırmayı ge-
tirir.
Bireylerin temel hak ve özgürlükler kadar
güvenli, huzurlu bir ortamda, barış içerisinde
yaşama haklan vardır. Otoritcyi gerektiren bu
yaşam hakkıyla özgürlükler arasında denge
arayışları, özgürlükleri asıl ve sınırlandırma-
lan istisna kabul eden bir anlayışla çözümlen-
miştir.
Kısıtlamalar yasayla beltrlenlr
Birleşmiş Milletler (BM) Siyasal ve Kişisel
Haklar Sözleşmesi'nin 19'uncu maddesinde,
herkesin ifade özgürlüğüne salıip olduğu vur-
gulanmakla beraber, "Bu hak belirli kısıtla-
malara tabi tutulabilir. Ancak bunlar yasayla
öngöriilmek koşuluyla, başkalannın hakları-
na ve itibarlanna saygı göstermek, ulusal gü-
venliği vcya kamu düzenini veya kamıı sağlığı
ve genel ahlakı korumak için ğerekli olan kısıt-
laınalar olabilir" sınırlandınlma ölçütleri be-
lirlenmiştir.
Insan Haklan Avrupa Sözleşmesi'nin (ÎHAS)
10'uncu maddesinde de ifade özgürlüğüne yer
verilmiş, maddenin 2'nci fıkrasında bu özgür-
lüklerin kullanılmasınm, hak sahibi bireylere
görev ve sorumluluk yükleyeceği vurgulandık-
tan sonra sınırlandırma koşulları sayılmıştır.
Avrupa Insan Haklan Mahkemesi de (AÎHM)
üye devletler aleyhiııe açılan davalarda, bu sı-
nırlandırma koşullanna uygun biçimde ince-
leme ve irdeleme yapmakta, karar vermekte-
dir.
Sözleşmeler hükümlerine ve AÎHM karar-
larına öncelik vermemiz, anayasanın değişik
90'ıncı maddesinde kendilerine tanınan üs-
tünlüğün doğal sonucudur.
Sınırlamanın ölçütleri
Sözleşmelere ve AİHM kararlanna göre,
ifade özgürlüğüne getirilebilecek sınırlamala-
nn ölçütleri şunlardır:
A- İfade özgürlüğüne sınırlandırma; işlem-
lere, koşullara, sınırlamalara ve yaptmmlara
bağlama biçimindc yapılabilir.
B- Sınırlamalar ancak "yasalar" yoluyla ya-
pılabilir.
C- Sınırlama, kabul edilebilir haklı bir ama-
ca dayanmahdır. Bu amaçlar, mutlak olarak:
1- Genel yararı korumaya dönük olanlar
(Ulusal güvenliği, toprak bütünlüğünü, kamu
güvenliğini, kamu düzenini koruma, suçu ön-
leme, sağhğı ya da ahlakı koruma),
2- Kişisel haklan korumaya dönük olanlar
(Başkalannın şcref ve haysiyetleriyle diğer
haklaruıın korunması),
3- Yargı erkinin üstünlüğünün ve tarafsızh-
ğının saglanması olmalıdıı.
D- Sımrlamanın, demokratik toplum için
zorunlu olması, başka bir deyimle zorlayıcı sos-
yal bir gereksinimden saglanması ve ölçülü-
lük ilkesine uygun bulunması gereklidir. Bu
gereksinimin her toplum, her üye devlet için
ayn nitelik taşıması doğaldır.
E- Ceza yaptınmına, kamu düzeni için açık,
yakın ve somut bir tehlike oluşturan veya kin
duygusunu yaymaya ve şiddeti kışkırtmaya
yol açan ifadelerin vaılığı halinde gidilebilir.
Lalkllk llkesl koruma altında
Anayasamızda da açıklanan uluslararası söz-
leşmelere koşut olarak I3'üncü, 14'üncü ve
26'ncı maddelerde sınırlama koşullan belir-
lenmiştir.
Özellikle vurgulanması gereken bir diğer
ortak nokta, BM Sözleşmesi'nin 5'inci,
İHAS'nin 17'nci ve anayasamızın 14/2'nci
maddelerinde yer alan, koruma altına alınan
haklann kötüye kullanılamayacağı ve bu hak-
lann diğer hak ve özgürlükleri yok edici bi-
çimde yorumlanamayacağma ilişkin açık, ke-
sin ve buyurucu hükümdür. Aynca anayasa-
mızın baslanp'ç bölümünde, laiklik ilkesinin
• •
Ö
zgürlükler bireyler için vardır ve bu nedenle
paylaşılmaları zorunludur. Paylaşma,
beraberinde doğal olarak sınırlandırmayı getirir.
Laiklik ilkesinin karşıtı şeriattır. Şeriat, Insan Haklan
Avrupa Sözleşmesi'nde öngörülen temel demokrasi
ilkeleriyle bağdaşmaz ve her demokrasinin kendisini
koruma hakkı vardır. Bir başka deyimle, özgürlükleri
yok etme sonucunu hedefleyen ve şiddeti de
reddetmeyen bu düşünce sistemine özgürlükleri
kullanarak hedefine ulaşma olanağı tanınamaz.
gereği olarak kutsal din duygulannın, devlet
işlerine ve politikaya kesinlikle kanştmlama-
yacağına değinilmiş ve laiklik ilkesi, 2'nci,
4'üncü, 13'üncü, 14'üncü ve 24/son madde-
leriyle koruma altına alınmıştır. Bu saptama-
laraAlHM'ninkararlanndaöneçıkanlan,aşa-
ğıdaki değerlendirmeleri de eklemekte yarar
vardır:
1- Kin, nefret söylemini oluşturan somut
ifadeler ve küfıirsel sözler, kişileri veya grup-
lan hedef aldığında İHAS'nin 10'uncu mad-
desinin sağladığı güvenceden yararlanamaz.
(AİHM'nin 23.9.1994 günlü, Jersild/Dani-
marka Karan).
2- Türkiye'deki laiklik kavramı, sözleşme-
nin temelini oluşturan değerlerle uyumludur
ve bu ilkenin desteklenmesi, Türkiye'de demok-
rasinin korunması için gereklidir (AİHM'nin
29.6.2004 günlü Leyla Şahin/Türkiye Karan).
3- Şeriat, İHAS'de öngörülen temel demok-
karşısuçlar" başlığı altında ve beşinci bölüm-
de düzenlenmiştir. Maddenin bırinci fıkrası
aynen 'İıalkuı sosyal sııııf, ırk, din, mezhep ve-
ya bölge bakınıından farklı bir kcsimini, diğer
bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen
tahrik eden kiınse, bu nedenle kamu güvenli-
ği açısından, açık ve yakın bir tehlikenin orta-
ya çıkması halinde" ceza yaptınmını öngör-
mektedir.
ikl madde metnl arasındakl fark
Ikı madde metni arasında farklılıklar oldu-
ğu görülmektedir. Kamu düzeni aleyhine suç-
lar başlığı, kamu banşına karşı suçlar olarak
değiştirilmiştir. Kamu düzeni, genel olarak
kamunun huzurunun ve güvenliğinin korun-
ması olarak kabul edildiğine göre, başlığın
kamu banşı olarak düzenlenmesinde, koru-
nan değer yönünden büyük bir farklılık yara-
• ' ' 'i '• ' \ 'r'
Anayasamızın başlangıç bölümünde, laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duy-
gulannın, devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı belirtilmiştir.
rasi ilkeleriyle bağdaşmaz. Mahkeme, dinin ön-
gördüğü dogmalan ve ilahi kurallan yansıtan
şeriatın, durağan ve değişmez nitelikte oldu
ğunu düşünmektedir. Siyasi alanda çoğulcu-
luk ya da kamu özgürlüklerinin sürekli geliş-
mesi gibi ilkelerin şeriatta yeri yokrur. Mah-
keme, şeriatın getirilmesine açıkça atıf içeren
ifadelerin, demokrasinin temel ilkeleriyle bağ-
daşmadığına dikkat çeker (AİHM'nin
13.2.2003 günlü Refah Partisi ve Diğerle-
ri/Türkiye Karan).
Bu yasal düzenlemelerin ve AİHM kararla-
nnın ışığında TCY'nın 312/2'nci (Yeni
TCY'nin 216.) maddesinde yer alan ve yap-
tınm içeren yasaklamanın, ifade özgürlüğüne
getirilen bir sınırlama olduğu açıkça görül-
mektedir. Halen yürürlükte olan TCY'nin
312/2'nci maddesi "sosyal sınıf, ırk, din, mez-
hep veya bölge farklıhğına dayanarak halkı
birbirine karşı kamu düzeni için tehlikeli ola-
bilecek bir sckilık düşmanhğa veya kin besle-
meye alenen tahrik eden kinıseyc" ceza yaptı-
rımı öngörmüştür. Madde "ammenizamı aley-
hine işlenen cürümler" başlığı altında ve be-
şinci bapta yer almaktadır.
1 Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe girecek ye-
ni TCY'nin 216'ncı maddesi "kanııı barışma
tılmamıştır. Madde ıçınde yer alan "kamu dü-
zeni için tehlikeli olabilecek bir şekUde" ıbarc-
siyse "kamu güvenh'ği açısuıdan açık ve yakın
bir tehlikenin ortaya çıkması" biçiminde de-
ğiştirilmiştir. Uygulamada, Yargıtay 8'inci Ce-
za Dairesi'nce uzun süredır öğe olarak aranan
"açıkveyakın tehlike" ibaresinin maddeye ek-
lenmesi yerinde olmuştur. Aynı yerindeliği,
daha geniş bir kapsam taşıyan "kamu düze-
ni'' kavramının "kaıııu gttvenliği" ıle değişti-
rilmesinde söylemek olanaklı değildir. Ancak
genel olarak maddeyle kofunan değerlerin,
suç unsurlannın değışmediğini söyleyebiliriz.
Açık ve yakın tehlikenin
saptanması
O halde, yapılması gereken, her somut olay-
da düşünce açıklamasının halkın farklı bir ke-
simini, diğer birkesim aleyhine kin ve düşman-
lığa alenen tahrik edip etmediğini ve bu tah-
nkin kamu güvenliği açısından açık ve yakın
bir tehlikenin ortaya çıkmasına neden olup ol-
madığmı saptamaktanibarettir. Bu saptama sı-
rasında iki ayn araştırmanın da yapılması ge-
reklidir:
1- Düşünce açıklaması sırasında, farklı ke-
sim aleyhine, o kesimin şeref ve haysiyetleri-
ni kıncı, sövme ve hakaretler, ifade özgürlü-
ğü kapsamında kabul edilemezler. Bu tür söz-
ler, kendılığinden kin ve nefret oluştururlar
ve diğer kesimi kin ve düşmanlığa alenen tah-
rik i içerirler.
2- Türkiye Cumhuriyeti laik ve demokratik
bir devlettir. Laiklik ilkesi, Cumhuriyetin ana-
yasada yer alan tüm ilke ve niteliklerinin var-
lık nedenidir. Bağımsızlığın, uluslaşmamn,
ulusal egemenliğin, demokrasinin doğuşu, ge-
lişimi ve bugün toplumumuzun vazgeçilmez
değerlen oluşu, laiklik ilkesinin eseridir. Bü-
tünlüğümüzün korunması da bu ilkenin ödün-
süz uygulanmasıyla olanaklıdır. Laiklik ilke-
sinin karşıtı şeriattır. AtHM'nin değinilen ka-
rarlaruıda da vurgulandığı gibi, şeriat tHAS'de
öngörülen temel demokrasi ilkeleriyle bağ-
daşmaz ve her demokrasinin kendisini koru-
ma hakkı vardır. Bir başka deyimle, özgürlük-
leri yok etme sonucunu hedefleyen ve şidde-
ti de reddetmeyen bu düşünce sistemine öz-
gürlükleri kullanarak hedefine ulaşma olana-
ğı tanınamaz.
Hukuki süreç devam ettiği için Yargıtay
CGK'nin vardığı hukuksal sonuç tartışmanın
dışındadır. Ancak CGK çoğunluğunun gerek-
mediği halde gerekçeye taşıdığı ve ilke olarak
tanımladığı konulan, karann Yargıtay resmi web
sayfasında kamuoyunun bilgisine sunulması
nedeniyle bilimsel bir biçimde tartışmada top-
lumsal yarar bulunmaktadır. Şöyle ki:
İlk kez rastlanan sav
1- Bir yazının, kendi içındeki yetersizlik,
ölçüsüzlük ve ifade zafiyeti, suç unsurlannın
oluşmasını önlemez. Öngörülen suç, bir teh-
like suçudur. Tahrik içeren yazının, yeterli, öl-
çülü ve ifade düzeyliği taşıması aranmaz. Su-
çun öğeleri arasında, okuyucu kitlesinin ölçü-
tüyoktur.
2- "Laik demokrasi sevdahlannın benimse-
mediği fîkirler karşısında, şiddet ve kavga iç-
güdüsünekapılacağı görüşü terk«lilmeliw fark-
lılıkl.ııın kavgasızlığı deneyerek hoşgörü duy-
gularuu artnrmalanna ve karşı söylemle yek-
diğcrini iknaya yönelmelerine olanak sağla-
mak surenyle birlikteliğe dayalı bir kamu «lîi-
zeniyaraülmalıdıh
9
CGK çoğunluğunun bu gö-
rüşü suçun mağduruna ayn bir görev yükle-
mekte ve onun kin düşmanlığa karşı korun-
masını önlemektedir. TCY'nin 312/2'nci (Ye-
ni TCY'nin 216.) maddesinin mağduru, mad-
dede sayılan özellikleri taşıyan ve diğer kesi-
min kin düşmanlığına hedef gösterilen kesim-
dir. Tehlike altındakı kesime yapılan hoşgörü
önerisine ve böylece kamu düzeninin sağla-
nacağı savına ilk kez rastlanmaktadır.
3- "Tam bagımsızlık" ilkesi anımsandığın-
da, ilk akla gelen Kurtuluş Savaşı'nı zaferle
sonuçlandıran, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin
kurucusu, "Bağımsızhk benim karakterim-
dir" diyen MustafaKemal Atatürk'tür. "Tam
bağunsızhk" ilkesinin, bugünkü haline neden,
nasıl ve niçin getirildiğinin ırdelenmesi, kuş-
kusuz uygun yer ve ortamda yapılmalıdır. An-
cak bunun yeri, herhalde bir CGK çoğunluk
görüşü ve karan olmamalıdır.
Resml IdeoloJI kavramı
4- Devlet düzeniyle kamu düzeni kavram-
lannın ayn anlamlar taşıdığında kuşku yoktur.
Bu bilinen gerçeğı yinelemek için "resmi ide-
oloji" kavramını irdelemeye ve resmi ideolo-
jiyi devletin yönetim gücünü elinde bulundu-
ranlann, bu yetkiyle halka dayatılan -uyulma-
sı zorunlu kurallar- bütünü olarak tanımlamak
çok vahim bir hatadtr.
Demokrasi bir kurallar rejimidır ve her dev-
letin bir resmi ideolojisi vardır. Bu ideoloji, dev-
letin kuruluş felsefesini yansıtır. Türkiye Cuın-
huriyeti'nin resmi ideolojisi, anayasanın de-
ğiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edılemez
l'inci, 2'nci ve 3'üncü maddelerinde göste-
rihniştir. Bu değerleri, dayatma olarak nitelen-
dirme biçiminde algılanacak ifadeler kulla-
nılmasından kaçınmak gerekir.
5- Yakın tarihimiz hatulanmalı "birbirleriy-
le öliuncül düzeyde ideoloji kavgasıyapanların,
şiddetten anndıklannda aynı siyasi koalisyon-
da demokratik uygarhkla millete hizmet vere-
bildikleri göz önüne j»cl iıilıııcliclir'".
CGK çoğunluğunun bu görüşü, siyasi ko-
alisyonlarda görev alanlann tümünün, ölüm-
cül düzeyde ideoloji kavgası yaptıklan savını
ileri sürerek, kuşkusuz amacını aşmakla be-
raber, eksik bir değerlendirnıedir. Menemen,
Kahramanmaraş, Çorum ve Sıvas olaylannın
da yakın tarihimiz içerisinde yer aldığı unu-
rulmamalıdır.
6- Laik Cumhuriyetin yüksek yargı orga-
nında kutsal kıtaba gönderme yapılmasının
bugüne kadar bir örneği görülmemıştir.
Bozkurt'un ışıflı yol gösterecek
Bu bağlamda belirtmek gerekir ki laik hu-
kuk devrimi, Türkiye'nin uluslaşma, çağdaş-
laşma ve uygarlaşma yolundaki başlangıç nok-
tasıdır. Bu devrim, gelişerek işlevini sürdüre-
cektir. Laik hukuk devrimının anıtsal bir sim-
gesi olan Malııııut Esat Bozkurt da Laik Cum-
huriyetic birlikte amlacak ve tuttuğu ışık ge-
leceİcte de Türkyargısına yol gösterccektir. Ken-
disini dönemsel adalet bakanlanndan ayıran
bu özelliğini vurgulayarak aziz anısı önünde
saygıyla eğiliyonım.
SALI
ORHAN BURSALI
Mucizeler Yılı |
Güncel konuların baskılarından kurtulupdaay-
lardır gündemimde olan Einstein'i köşeye taşı-
yamadım. Neden konu gündemde? Çünkü 2005,
insanlığın doğuştan en parlak bireylerinden olan
Einstein'in yılı! Tam 100 yıl önce, 1905'te Albert
Einstein, ortaya attığı kuramla insanlığın evrene
bakışını temelden değiştirdi. Dünyayı, evreni an-
layış ve kavrayışta tam anlamıyla bir devrim ger-
çekieşmiş, insanlık atom ve parçacıkları dünya-
sına adım atmıştı.
1905 bu açıdan bir "Mucizeler Yılı" olarak ni-
telendirilmekte: 26 yaşında bir genç olarak, Eins-
tein, başka bir bilimciye tek bir referans bile ver-
mediği "ÖZÖI Görelilik Kuramı" makalesini ya-
yımladı. Aynı yıl, aralarında "Fotoelektriksel et-
ki"yi anlattığı ve kendisine Nobel Ödülü getiren
makaleyle birlikte, 3 makale daha yayımladı ve fi-
ziğin zaman, mekân, ışık, hız, madde, enerji.. gi-
bi ana kavramlarını tanımladı ve içeriklerini belir-
ledi.
Elimdeki kaynaklara bakıyorum. Birtanesi, 1905
katkılannın bugüne mirasını güzel derlemiş, bu kıs-
mını ondan özetlersem:
a) Işığın ikili karakterini, hem dalga hem parça-
çık özelliğini gösterdi. "Işığın kuantum kuramı Ile
modern elektroniğin temellerini kurdu." Atomun
varlığını gösterdi.
b) "Fotoelektrlk etki" kuramıyla kuantum fizi-
ğini doğurdu.
c) Işığın enerji paketleri halinde oluştuğunu var
saydı.
d) Atomların varlığını, Brovvnien hareketi maka-
lesiyle deneysel olarak gösterdi ve atom var mı
yok mu tartışmalarını bitirdi!
e) Dördüncü Boyut: Uzay-zaman kavramı ve bir-
likteliği ile en-boy-yüksekliğe zaman eklenmiş ol-
du.
f) Atomun büyüklüğünü hesapladı.
g) "Evrendeki tüm hareketlerin dikey geliştiği-
ni" varsayarak ışığın bükülebileceğini ve ışıkyol-
larının koni oluşturduğunu ve ışıktan hızlı gidile-
meyeceğini gösterdi.
h) Tabii, hayatının büyük bölümünü feda ettiği
ve bütün fizik yasalarını tek bir yasada birleştir-
meye adadığı Birleşik Alan Kuramı için çalışma-
ları tetikledi..
Einstein, 1905 yılını, Görelilik Kuramı'ndan çı-
kardığı sonuçları özetlediği ve maddeyi enerjinin
yoğun bir hali olarak nitelendirdiği ünlü E=mc2 for-
mülünü dile getirdiği makalesiyle bitirdi (ener-
ji=kütle çarpı ışık hızının karesi). Aslında bilim
dünyası, "Einstein'in üç temel makalesine üç
Nobel verilmeliydi" görüşünde!
Alman Hükümeti, Schröder'in açılış konuşma-
sıyla resmen başlayan Einstein Yılı'yla ilgl'i bütün
etkinlikleri himayesine aldı.. Tabii UNESCO da
1905'in yıldönümü nedeniyle 2005'i DUnya Fizik
Yılı ilan etti. Bütün dünyada Einstein, katkıları ve
bugüne etkileri konulu makaleler yayımlanmak-
ta, halkın katılımıyla şölenler düzenlenmekte ve
fiziğin temel uğraş alanları tanıtılmakta.
• • •
Einstein üzerine kişisel açıdan yazılıp çizilenler-
den önemli bir bölümü, tabii ki dehalığını kapsı-
yor. Bilimsel rüştünü akademik olarak "kanıtlama-
dan", fizikteki gelişmeleri sadece mesleki yayın-
lardan izleyerek ulaşılan büyük başarı.. patent
ofisinde çalışan gençten bir çocuk... Bu nasıl bir
beyindir ki, bütün fizik anlayışlarını tersyüz ede-
biliyoı-?
Omeğin Harvard Üniversitesi'nden Howard
Gardner, Einstein'in dahiliğini, hiçbir zaman ço-
cuksu saflığını kaybetmemesine bağlıyor ve onu
ebedi çocuk olarak nitelendiriyor.
Yine bir başkası, Einstein'in, bütün istasyonlar-
daki saatleri senkronize olarak doğru çalıştırma-
nın teknik olanaklarını araştırırken görelilik kura-
mının kaynağıyla karşılaştığını ileri sürüyor. Tabii,
bütün bunlar dehayı açıklamak için yetersiz.. Eins-
tein'in sinir bağlantılarının özgün yapısı mı yoksa
bütün bu zekâ şimşeklerini çaktıran?
Bence, Einstein'in doğru bir genetik birleşme
sonucu doğru yer ve zamanda dünyaya gelişi, 1905
Mucizesi'nin temelinde yatan ana rastlantı!..
• • •
Televizyon, güneş hücresi, lazer, fiber optikler,
digital kameraları, CD çalar, TV, uzaydan coğra-
fi konumlama (GPS) gibi bilimin ve günlük yaşa-
mın vazgeçilmez ürün ve sistemleri, Einstein'in bu
öğretileri sayesinde geliştirilebilmektedir...
Einstein insancıl bir kişiliğe sahip. Savaş aleyh-
tarı.. Kuruimasını desteklediği Israil Devleti'nin
Filistinlilere zulmetmesine karşı çıktı. Devletin,
yurttaş için var olduğu ve tersinin doğru olmadı-
ğı inancında..
Şimdi dünya, Einstein gibi bir dâhinin daha
dünyaya ne zaman geleceğini merak ediyor ve
olasılıkları tartışıyor!
obursali(o)cumhuriyet.com.tr.
KADIKOY 2. SULH HUKUK
MAHKEMESİ
(AHKÂMIŞAHSİYE)
2004/1552 Vas. Tayini
Mahkememızce verılen 18.01.2005 tarih ve
2004/1552E 2OO511K. sayılı karar ıle ilyas ve Şakıre
kızı 1925 doğmulu Gülfe Okan TMK 405. maddesi
gereğınce vesayct altına alınarak kendisine 1954 doğ-
mulu oğlu Veysel Levend Okan vası olarak tayin
edilmiştk. 01.02.2005 Basın: 5381
KADIKÖY 2. SULH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
(AHKÂMIŞAIISİYE)
2004/1766 Vas. Tayini
Mahkememızce verilen 18.1.2005 tarih ve
2004/1766 E. 2005/20 sayılı karar ıle Mehmet ve Ne-
sibe oğlu 1.4.1922 doğumlu Osman Arkon'a TMK.
405. maddesi gereğince vesayet altına alınarak kendi-
sine oğlu 1949 doğmulu Mehmet llhan Arkon vasi
olarak tayin edilmiştır. 31.01.2005. Basın: 5359
Kimlik Cüzdanımı kaybettim. Hüküınsüzdür.
MEI1MET BAŞARAN