22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15ŞUBAT2005SALI 4- CUMHURİYET SAYFA 17 Enerji Iiakanhgı'nda kaza: thaleler ruydan çıktıl Elektronik posta; deniz5om@cumhuriyet.com,tr www.denizsom.com Tet: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Maaşlar, AB'den 35 yıl geriymiş... "Buaün ait. 35 yıl sonra gel!" Vapurlar Istanbul'da Şehir Hatları Işletmesi'nin vapurları, iskeleleri, binaları ve hatta tersanesi ile belediyeye devredileceğini, çalışanların ise işten çıkanlacağını aylar önce yazmıştık. Kimse yalanlamadı. Şu sıra Türkiye Denizciler Sendikası, vapurlara astığı pankartlarla devir işlemini protesto ediyor. Alan da veren de yine sesini çıkarmıyor. Aynen, saman altından "deniz" yürütülüyor! Neyse ki bu olayı belediyenin aylık "bülten"inden ilk kez ve resmen öğreniyoruz. Şehir Hatları Işletmesi ile belediyenin Istanbul Deniz Otobüsleri şirketi arasında yapılan bir protokolle deniz ulaşımı tek bir elde toplanmış. Milyar dolar değerindeki Şehir Hatları Işletmesi'nin neden, nasıl, kaç paraya toplandığı ise kamuoyundan saklanmaya devam ediyor. Sanki ağaçtan elma topluyorlar! Bu gizlilik neden kaynaklanıyor? Belli ki ^ birşeylerden mk korkuyorlar! ikkatinizden kaçmamıştır. Adalet ve Kalkın- ma Partisi iktidarı, eskisi gibi yargıdan şikâ- yetçi olmuyor. Islamcı iktidar bir zamanlar güvenmediğini söylediği yargıya pek eleşti- ri getirmiyor. Bilakis, yargıdan bazı eleştiriler geliyor ki bunlar da iktidara değil "düzerT'e ilişkin oluyor. Örneğin, Yargıtay Başkan Vekili Osman Şirin, la- ikliğin korunmasına artık gerek kalmadığına karar verdikten sonra bir dönemin de sona erdiğini söylü- yor. Yüksek yargıyı temsil eden Osman Şirin'in yeni Türk Ceza Yasası'nın yürürlüğe girmesiyle sona ere- ceğini söylediği dönem, Türkiye'nin ilk Adalet Ba- kanlarından ve Cumhuriyet Devrimlerinin saygın isim- lerinden Mahmut Esat Bozkurt'un 79 yıllık "hüküm- ranlık" dönemi oluyor. Önemli bir ayrıntı; Osman Şirin, yeni yasal düzen- leme ile bir dönemin çağa göre geliştiğini değil de so- na erdirildiğini düşünüyor. Mahmut Esat Ne de olsa memlekette düşünce özgürlüğü var! Avukat Şıhca Yavuz ise Şirin'den farklı düşünüyor, "Mahmut Esat bir yönü ile müdafaa-i hukukçu yani ulusal hakları savunan bir devrimci, öte yandan Ku- vay-i Milliyeci'dir. Iki kimliği bir bedende taşımış bir hukukçudur. Kurtuluşçudur, laik hukuk düzenimizin kurucusudur" diyor ve eski bir davayı anımsatıyor: "2 Ağustos 1926'da Fransızlara ait Lotus gemisi ile Türkiye'ye ait Bozkurt nakliye gemisi Kuzey Ege'de çarpışırlar. Bizim gemi ikiye bölüneıek batar. Fransa, kazanın açık denizde meydana geldiğini her iki kap- tanın da Fransa'da yargılanması gerektiğini ileri sü- rerken Adliye Bakanı Mahmut Esat, ulusal hukuku- muza göre davaya bakma yetkisinin bize ait olduğu- nu savunur. Ulusal mahkememizin kararından sonra Lahey Yüksek Adalet Divanı'a gidilebileceğini belir- terek bu görüşünü Lahey'de de savunur, dava olum- lu sonuçlanır. Bu dava, Türkiye Cumhuriyeti'nin uluslararası hu- kukta kazandığı ilk zaferdir. Bozkurt-Lotus davasının sonuçlanmasından çok sonra Istanbul Tramvay Idaresi'nin millileştirilmesi davasında Fransız şirketi, Mahmut Esat Bozkurt'a yüklü bir ücretle şirket avukatlığını önerir. Müdafaa-i hukukçu Mahmut Esat Bozkurt, Türki- ye Cumhuriyeti'nin vekilliğini ücretsiz üstlenir. Dava lehimize sonuçlanır. Mahmut Esat Bozkurt dönemini sonlandırmak de- ğil geliştirmek zorunda olduğumuzu beynimizde ve yüreğimizde duyabilsek!" Avukat Yavuz, yanılıyor! Yanılıyor çünkü devir, yabancıların avukatlığını yap- ma devri. Işte bu nedenle Mahmut Esat Bozkurt'un dönemi sona ediyor. SESSİZ SEDASIZ (!) Uludağ Üniversitesi'nin örnek kararı Ankara'dan Mustafa Yıldırım dostu- muz bildiriyor: "Bursa Ticaret ve Sanayi Odası kendi içinde bir 'ABD Bilgi Bürosu' kurmuş. Olabilir, işin içinde ticaret var. Ne ki, işin ucu ticaretle kalmamış. Bursa'nın sa- nayicileri, ABD Istanbul Başkonsolos- luğu ile birlikte 'ABD ve Ortadoğu lliş- kileri' adını verdikleri bir konferans dü- zenleme kararı almış. En iyi yer de, genç- lik ve bilim adamları yuvası olan Uludağ Üniversitesi olacakmış. Olamamış çünkü Rektör Vekili Prof. Dr. Mehmet Genç şu açıklamayı yap- mış: 'Irak'ta ve özellikle Kerkük'teki Türk- menlerin çıkarlannın ABD tarafından dik- kate alınmaması ve Türkmenlerin etnik birgrubun insafınaterk edilmesi necjen- leriyle ABD'i bir diplomatın Uludağ Üni- versitesi'nde konuşmacı olarak konuk edilmesi üniversitemizce uygun görül- memiştir.' Yurttaşlar, bu özlenen onurlu bir çıkıştır! Özellikle son 25 yıldır, 'ABD bizim ca- nımız, feda olsun kanımız' hesabıyla her denilene, her yapılana baş eğen, ABD ve AB örgütlerinin av alanı olan üniver- siteler ulusal tavır deyince, bir iki laik- likbijdirisiyleyetinmekteydi. Bursa Ulu- dağ Üniversitesi bir ilki gerçekleştirdi ve onurlu sesini yükseltti. Bu kararı selam- lıyorum. öteki üniversitelere örnek ol- masını, yabancıya kapılarını herdurum- da açmayı hüner sayan üniversite yöne- ticilerinin kulaklarına da küpe olmasını diliyorum." Yüksek Yerilim Hattı Gece tarifesi uyguluyorlar gece hayatına! Fiyatlar el yakıyor... erdincutku@yahoo.com Washüıgton'un Körleri TÜRKKAYAATAÖV ABD'de seçimi kazanan Başkan, 20 Ocak'ta Kong- re'de ilk "ulusa sesleniş" ko- nuşmasını yapar. Pennsylva- nia Caddesi'nde Capitol Tepe- si'ne tırmanışta atla ya da ya- yan giden başkanlar da ol- muştur ama, gelenek artık li- muzinlerledir. Bush da böyle gitti. Ancak "koruma" önlem- leri öyleydi ki, ABC'den G. VVill'in dediği gibi, "sanki bir askeri işgal birliği düşman toprağını yarıp geçmek istiyor gibiydi". Cadde boyunca 13.000 polis görevliydi. Artı, si- vil giysili gizli komando birlik- leri ve tüm yol boyunca dam- lara sık yerleştirilmiş dürbün tüfekli keskin nişancılar. Bush kurşun geçirmez lastikli, kim- yasal saldırı olursa oksijen sis- temi de bulunan zırhlı arabanın içine saklanmıştı. En sonda inip birkaç adım yürüdüğünde onu alkışlayan ufak grup ora- ya yerleştirilenler ile orada bu- lunmak için 300 dolar ödeyen- lerdi. Aralarına sızan ve onlar da para ödemiş olan protesto- cular kafese kapatılmış av hayvanları gibiydiler. Bu önlemler paranoyanın dik âlâsıdır. Amerika'yı ve kü- reyi nereye getirdiği belli olan Bush kendini de bu uçta kilit- lemiştir. "özgürlük" ve "gü- venlik" maskesiyle içte yurttaş haklarına, dışta egemenliklere saldırının sonucu budur. Bu önlemleri Hitler için Goebbels bile almamıştı. Bir de büyük Atatürk'ün Yalova plajında Cumhuriyet kuşaklarıyla yüzü- şünü, hastayken bile ve dok- torlarının önerilerine de karşı çıkarak, Bursa'da halkla birlik- te harmandalı oynayışını anım- sayalım. Bush ikinci döneme ilk dört yılda yaptıklarına tam bir kör bakışla yaklaşıyor. Eylemleri baştan sona başarısızdır. I- rak'taki saldırgan savaş binler- ce Amerikalı, on binlerce Arap öldürmüştür. Resmen onayla- nan siyaset El-Garaib, Guan- tanamo ve başkayerlerdeki iş- kence çılgınlıklarına varmıştır. "Terörle savaşıyoruzl" yayma- cası, direnci de terorizmi de birkaç kez katlamıştır. Para ve ticaret açığı büyümüş, doların değeri inişe geçmiştir. Ülkede (ve dünyada) eşitsizlik rekor düzeyindedir. Işsizlik (1929 ekonomik çöküşünü hazırla- yan) Başkan H. Hoover'dan bu yana en üst düzeydedir. Bir avuç tekelci sermayedann vergileri sıfıra doğru indirilir- ken, sıradan Amerikalının mut- fağı daralmakta, sağlık ve eği- tim hakları çiğnenmektedir. ABD'nin büyük katkısıyla ge- len iklim değişikliği tehlike, hatta ölüm çanları çalıyor. Te- miz hava ve su tarihe karışmak üzeredir. Bunların değişeceğine iliş- kin işaret de yok. Irak'taki ba- şarısızlığı hazırlayanlarödülle- niyor, uyaranlarcezagörüyor- lar. Şirketlerin sahteciliği ve za- rarlı eylemleri görmezden ge- linirken, sosyal sigortaözelleş- tirilerek yıllann güvencesi yurt- taşın elinden alınıyor. Eğitime, sağlığa, gıdaya ve yaşlılara yardımlar kesiliyor. Adalet sis- temine tutucu ve gerici yargıç- lar konuyor. Sendika hakları ve çevre koruması sanki ticaret özgürlüğüne sınırlar getiriyor- muş gibi sunuluyor. Ceket ye- rine sanki Amerikan bayrağı giydiğine ve Tanrı'yla sıkça ko- nuşma sürdürdüğüne inanan Bush, özgürlük ve güvenlik maskeleri ardına gizleniyor. Bush'un Kongre'deki yirmi dakikalık konuşmasında da "özgürlük" sözcüğü 49 kez geçti. Saldırı, işgal, işkence, ci- nayet, ayaklanma, petrole el koyma, üslerve ülke bölme gi- bi kavramlara hiç gönderme yok. "Özgürlük"ten anladığı iç- te tutucu gündem, dışta kanlı saldırı. Soğuk Savaş yıllarında "komünizme karşı özgür dün- ya " çarpıcı sözleri varken ABD başkanlan Latin Amerikan dik- tatörlerini, Iran'da Şah meza- limini, Güney Afrika'da ırk ay- rımını destekliyorlardı. Bush da "tiranlık"tan dem vuruyor ama Suudi Arabistan'da ve petrol, doğalgaz ve üsler bu- lunan kimi yerlerde olan bu. I- rak'taki koalisyona katılanlarda kendi halklarının istencini hiçe sayarakoradalar. 0nun "özgür- lük" anlayışı tekelci sermaye- nin yorumudur, ama sanki birT. JeffersonyadaA. Lincoln ko- nuşuyor edası içinde. Konuşmadan sonra basına kapalı akşam yemeğinde Afri- ka kökenli kadın subayla dans etmesi tasarlanmış bir göste- riydi. Aydın çizgisi düşük bu çerçevede eşinin tuvaletiyle yemeklerin lezzetinin konuşul- ması doğal ama boş bir zaman öldürmedir. Öte yandan, Ame- rikan yönetimi ülkeyi sözde güvenlik duyarlığıyla G. Or- vvell'in "1984" adlı yapıtında tanımladığı baskı batağına doğru hızla ilerletiyor. "özgür- lük" Bush'un değil, muhalefet- le görevli Demokratlar'ın bay- rağı olmalıdır. " HARBt SEMİll POROY semihporoy0oyahoo.com 5, M6 YAPTı \ y ON 6UN ÖHCS BULUT BEBEK bulutbBbekOi-hotmail.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc(n>yahoo.com TARlHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN 15 Şubat uıııv.mumtaz-arikan. com M0NTE CASSIN0 B0MBARDIMANI 1944-'TE BUGÜN,E-CHJNYA SAVAŞI YA'bA, MOfjrS CASSINO A0>Ll tC4SA8A MÜTTEF/K- LSR TXRAPWP4M BOMBAI-AMMlŞTt'. OCAK. AYt- NIN İKİNCİ YAZtSfNDA, 5OS/A/ K/ŞİUK 8fe AtAE- fci&tN ve İMGİLrZ K.UW£Tİ, ALMANLARlN HEMÇN AtZtCASfNA PÜÇEN ANZIO'YA ÇİKAR.MA YAPMIÇ- T(."çiZMe"DBN YUKAIZl POgfZU İLEISLBHK.SN, NAPOÜ-ROMA AZASfNOA KALAN MONTB CASStMO KASA8AStAtl>A ÇAtaLtP KALMIÇn. ES- Ki \/E BÜYÜK s/e MA/y/AsrriKiN BULUNCHJĞU rapat>E MEI/Z/LENMIÇ OLAM ALMAULAR, OULARI BMGELLBMBe.TBYC'l'• SoNClfJPA, MÜTTBF/Ktee^Za BO/UgAGPIMAM UÇAĞ/YLA 4-63 TON SOMgA YAĞOl- KAK ÇÖZÜME OLAÇA4AK İSTEMİÇ^MA YİHB DE MAYISA PE6İN SÜfSMüÇTİİ.. Merhum Hatice ve üğuz Antulul'uıı kı^ı, Üiker Baççıl ve merhum üemır Anadol'un ablası, Nuıan Anadol'un görümcesı, Etem Baççıl'nı baldızı, llknur, Şermiıı vc Dr. Vahit Hmrc Anadol'un sevgili lıalası, Zcynep Alpaslan vc Nazlı Baççıl'ın teyzcsi şaır, yazar, eınekli edebiyat öğrctmcni MÜFİDE GtİZİTV ANADOL 12 02 2005 tarihitıde vcfat ctmiştir. Tvim sevenleriııin ve öğrcncilcrinin başı sağ olsun. AİLESİ ACIKAYBIMIZ Opt. Dr. R. MUSTAFA CAICALI'yı•/13 Şubat 2005 tarihinde kaybettik. Cenazesi 15 Şubat 2005 Salı günü (bugün) Sahrayıcedit Camii'nden ikindi namazını müteakip kaldınlacaktır. EMİNE, DEVRİN, DOĞA CAKALI Çiçek gönderilmemesi, ar7.11 edenlerin Türk Eğitim Vakfı 'na bağışta bulunmalan rica olunur. GÖRÜŞ BEDRI BAYKAM Sanatta Cehalet, Başarı ve Riyakârlık... "Karşı Sanat Çalışmalan" 4-5 yıldır Beyoğlu'nda, El- hamra Pasajı'nın içinde, iddialı, çarpıcı ve gerçekten "çağ- daş" sergiler açan bir galeri. Karşı Sanat ve onun değerinde Istanbul'daki 8-10 ga- leri, özellikle Türkiye'de çağdaş sanatın gelişmesine bü- yük baltavuran müzayede evlerinin körüklediği pahalı, ge- cikmeli üretilmiş, Türkiye sınırlannı aşamayacaktutucu sa- nat eserlerinin piyasayadayatılmalarıntn getirdiği büyük za- rarlara karşı bir direnç gösteriyorlar. Sanatta "yetersiz" bi- le denemeyecek bir eğitim iflası yaşayan çoğu burjuvala- rımızın estetikdeğerskalası, Picasso'nun 1910'larda baş- lattığı kolaja kadar bile henüz gelememiş, 1890'lar ve iz- lenimcilik sonrasında tıkanıp gitmiş... Cehalet diz boyu. Neyse, bugün için esas konumuz Karşı Sanat'ta üç sa- natçının beraber açtıkları sergi: Hakan Gürsoytrak, Me- tin Üstündağ ve "Extramücadele" (Memed Erdener). Hakan Gürsoytrak daha önce "Hafriyat" isimli grupta ilk çıkışını yapan bir ressam. Yeni Dışavurumculuk akımının etkilerinden yola çıkarak kendine oldukça özgün bir stil ka- zandırdı. Anadolu ve Ankara insanının tozu, karmaşık ya- şamı, onun deyişiyle "kent hikâyeleri". Hakan'ın resimle- rinin temel konusunu oluşturuyor. Önce Siyasal'ı bitirip sonra akademide resim okuyan Hakan'ın çalışmalarının ciddi bir albenisi var. Metin Üstündağ, ünlü karikatüristimiz "Mef-Üst"ün ta kendisi. Kendisini şu sözlerle tanıtıyor: "15 Şubat 65yılın- da Erzincan'da doğdu, 8 yaşından beri Istanbul'da gezi- yor, yazar-çizer, şair, baba, editör ve iflah olmaz bir hayal- hayat menajeri. Dünya yürürken o biraz aksıyor." Bu ça- lışmalara topluca baktığımızda aklımıza gelen ilk soru şu: "Hangisinialayım?" Met-Üst, bu işleri yaparken belli ki ke- yif alıyor, yapıtlarını da seviyor. Gidin, keşfedin. Ancak, Karşı Sanaf'a uğradığınızda bu üçlü sergide yer alan diğer isim "Extramücadele" sizi kızdırabilir. Memed Erdener, kendi tanıtıcı metinlerinde özetle şöy- le diyor: "Extramücadele 1997'de başlamış büyük bir projedir. Hayali siparişler üzerine çalışır. Aynen bir gra- fikerin müşterisi için bir işaret tasaıiaması gibi, top lumsal baskı ahındaki bütün topluluklar için işaretler tasarlar. Onlann hayali isteklerine uygun resimler ya- par. Ünîversîteye alınmayan türbanlı kız da, Kürtçe ko- nuşması hoş karşılanmayan adam da, Avrupalılaşma hureketine karşı çıkan Islamcı da, Islamcının karşıdev- rim arzusundan rahatsız olan ordu ve sol aydın da Extramücadele'nin hayali müşterileridir. Extramüca- dele'nin hiçbir politik düşüncesi yoktur. Taraf değildir. Olamaz." Aynca sanat dünyamızda Erdener'i izleyen küratörlere sorarsanız, onlara göre bu genç sanatçı kendisine daya- tılan imgelere karşı tarafsız bir şekilde mizahı da kullana- rak zeki çıkışlar yapıyor! Bana göre öyle değil. "Ertramücadele" kafasını tama- men Cumhuriyet, Atatürk ve milliyetçilikle bozmuş. Taraf- sız olduğu savları tamamen havada kalıyor. 2. Cumhuri- yetçilerin artık fazlasıy la "şablon "laşmış Cumhuriyet eleş- tirilerinin bir karikatüral sözcüsü gibi, Cumhuriyetin üzeri- ne kurulu olduğu temel değerieri, kurnaz gerekçelerin ar- kasına sığınarak dinamitlemek, "Extramücadele"n\n ana görevi anlaşılan. Benim de tabii bir 0 kadar bunları eleştir- me hakkım var. "£>rtramt/cadete"yaptıklannın arkasındadurmuyor, söz- de bir taratsızlık masalı arkasına sığınarak sistematik sal- dırısını uyguluyor. Bu kumaz dediğim yöntemler çoğu za- man zevksizliğin had saflarında. Orneğin: "MazgalYürek" isimli, 2000 yılında yapılmış bir işte Anıtkabir, yerlerde sü- rünen bir mazgalın üstünde, onun yansıması gibi duruyor. Bu fotomontaja verilen Ingilizce isim çok daha utaç veri- ci. "Kurucu Baba fıgürü, olukta (Mazgalda)." Extramücadele, bir de denklemlere merak sarmış ve şu sonucu bize ulaştınyor. KKTC bölü TC-KK. Evet... K ve K'yi okuyabilirsiniz artık... Erdener'in bir grafik animasyon videosunda iseAtatürk, Anıtkabir'den çıkıp bir arabaya atlayıp ormana gidiyor. Orada bir kısa tereddüt geçirdikten sonra kara peçeli "Tür- ban Şoray"ın koluna girerek dostça yürüyor! Bir başka odada, "pixelportreler"öe, fotokopi olarak aynı odadaay- nı boyda Leyla Zana'yı, Ayşegül Nadir'i, Metin Kaplan'ı yapmış...yanlarına da aynı boy ve tekniklerle Atatürk'ü koymuş. Atatürk'ün üstünde Ârapça "insan" yazıyor. Şu anlama geliyor bu: Işte sonuçta Atatürk de altı üstü diğer- leri gibi herhangi bir insan... Işte benim gibi "ahmaklar" böyle alınganca algılıyorlar bu zeki gencimizi. Erdener'in ana görevi, mizahi üslubu içinde temel de- ğerleri kavram kargaşasında boğup yok etmek. "Hoşgö- rü ve demokrasi" bu mu oluyor? öte yandan bütün sinsi saldırganlığın içinde. "Extramü- cade/e" iyi bir çağdaş sanatçı. Dilini iyi oluşturmuş. Hrtler de, korkunç emel ve eylemlerini kenarda tutarsanız, iyi bir askeri dehaydı! Bir de Memed'den daha açık sözlüydü... e-mail: bedbay«' tnn.net Faks: 0212 227 34 65 1 2 3 4 5 6 : 9 1 f 2 - 3 4 5 6 ffl 1 n 7 8 9 1 2 3 4 5 B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ Antalya'nın Akseki ilçesin- de, Türki- ye'nin enderin mağaraların- danbiri. 2/Ge- lir... Etken. 3/ Koyun tüyü... "Başıııı taştan taşa vurup ge- zer — su"(Fu- zuli).4/"Ekip, pike, ipek, cpik" örneğınde oldu- ğu gibi, bir sözcük içindeki seslerin yeri- ni değiştirerek elde edilen yeni sözcüğe verilen ad. 5/ Pamuk ya da keten ipliğinden yapılandokuma...De- 6 rebeylik Japonya- 7 sı'nda en aşağı sınıfı 8 oluşturan halk. 6/ Ge- 9 | reğinden çok yemek yiyen... Bir şeyin içindeki öz. 7/Birmeyve. 8/Gemi- lerde türlü işlerde kullanılan bir tür demir halka... Tav- lada "üç" sayısı. 9/Moğol devlet örgütünde ulus ile oymak arasında yer alan sosyal ve idari bölüm... "Aka- ju" da denilen bir ağaç. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Hıristiyanlıkta papazın yardımcısı olan din adamı. 2/ Doğadan elde edilen yararh şey... 1950'lerde ABD'de ortaya çıkan ve bohenı sanatçı topluluklan çevresinde gelişen toplumsal ve edebi hareket. 3/Ok- tay Rifat'ın romanı. 4/Bir gıda maddesi... Gelinle gü- veyin ilk kez birlikte olmalan. 5/ Yeryüzü... Aldatma işi, hile. 6/ Endonezya'yı oluşturan adalardan biri... Acı, üzüntü. 7/Kadın hapishanesi. 8/Pasak... Boru se- si... "Ne zaman seni düşünsem / Bir ceylan — içme- ye iner" (tlhan Berk) 9/Osmanlılardöneminde İstan- bul'da ve büyük liman kentlerinde yaşayan ve ticaret- le uğraşan Müslüman olmayan azınlıklara verilen ad.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle