25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
-4KASIM2005CUMA CUMHURİYET SAYFA Kıymet Askerlere kayıtsız koşulsuz muhalefetiyle ünlü gazeteci Nazlı llıcak. Genelkurmay Başkanı Hilmi özkök'ü neden destekliyor; "Hilmi özkök'ün kıymetini bilelim" yazılan yazıyor? Bektronik posta: denizsom©cumhuriyetcom.tr Tel: 0.212.343 72 74 Faks: 0.212.343 72 60 17 - AKP futbolda şikeyi inkâr etmiş... "Şikede bile takıyye vari" Kredi kartı borcu cinnet getirtiyormuş... Oysa cennet getirecek diye dağrtıyoriardı!.. RandevuHaşim Can Sözer "Almanya'da Angela Merkel, bizimkilere randevu vermiyormuş. Daha bizi tanıyamamış. Veririz Levent'te birkaç dönüm arsa ya da Boğaziçi'nde bir proje, bakın nasıl alınz o randevuyu!" Tatbikat Anıl öçal: "Şanlıurfa'da bir yurt müdürünün kız öğrencileri taciz ettiği öne sürülmüş. Yok canım. Başbakan'ın eşi 'şehvetli gelecek'ten söz ettiği için müdür tatbikat yapmıştır!" KISA adı SESAR olan Siyasi, Ekonomik, Sosyal Araştırmalar ve Strateji Geliştirme Merkezi, hâlâ 3 Kasım 2002'deki "seçim zaferi"nin mutluluğunu ve bu yıl 3 Kasım'da başlayan Şeker Bayramı ile biriikte "çifte bayram" yaşayan AKP iktidanna yönelik ilginç bir analiz yapıyor: "Gerek 'AB-BOP Paradoksu'na sıkıştırdığı dış politika, gerek yükselen parti içi muhalefet ve kopmalar, gerekse yaşanan sosyal gerginlikleri tırmandıran 'kışkırtıcı ve kaba söylemler' ile kamuoyu karşısında 'itici bir başbakan' imajı yaratan Recep Tayyip Erdoğan ve aynı kaynaklardan beslenen yakın kadrosu; artık tek başına güçlü iktidar nimetinden ayn düşmek noktasına geldi. Bir yandan, AB ile müzakerelerin başlayabilmesi adına paketienip süslenen ihalelerden artık kapanmaz hale gelen yolsuzluk dosyalanna vanncaya kadar birçok konunun yüce yargı ve halk iradesinin yüksek huzuruna geleceği Güçlü iktidargünler yaklaşırken; diğer yandan da iktidan etkisi altına alan 'Kasımpaşa rüzgârı' aralıksız devam ediyor. Ne var ki gemisi su almaya başlayan kaptan 'dümen'i bırakmamakta ısraıiı görünse de, bu ısrar mevcut manzarayı pek değiştirebileceğe benzemiyor. Nasıl ki 'profesyonellik' başannın bir önkoşulu ise; şiiphesiz 'kurumsal ve sistematik işleyiş' de profesyonelliğin önkoşuludur. Ne var ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin başbakanı sıfatına haiz olan Recep Tayyip Erdoğan'ın çalışma sisteminde bu 'profesyonellik'ten eser görülmediği gibi; aksine siyasi tavırlannda her siyasal problematiği kişiselleştiren dar ve çarpık bir mantık göze çarpıyor. Siyasete devletin milli menfaatlan perspektifinden bakması, anayasal disiplin çerçevesınde hareket etmesi ve stratejik bir mantık üzere davranması gereken her lider; korumakla mükellef olduğu merciinin şahsı ve yakın kadrosu değil, temsil ettiği devlet ve milleti olduğunu çok iyi bilin bilmek durumundadır. Işte bu nedenle 'yürütme'nin başı durumunda olan her devlet yetkilisinin tüm beyanlan, kurumsal ve bütünsel bir çerçeve içinde yer almak durumundadır. Ancak ne ilginçtir ki Başbakan bu mantığı tamamıyla tersyüz etmiş durumda! Meşhur "Kasımpaşalı Tayyip" imgelemini siyasi karizmasına katık etme yönelimi gayet doğaldır. Zira ortada hangi malzeme varsa el mecbur yemek ondan yapılacaktır. Lakin bu 'Kasımpaşalılık merakı', devlet meselelerini şahsileştirme ve bu şahsileştirme üzerinden 'siyasi gösteri' yapma boyutuna vanrsa ki artık bu aşamaya gelmiştir; işte o zaman birileri çıkar ve buna 'dur' der! SESSİZ SEDASIZ (!) Aâp/J&&&&r> m $ I 1 L \ \ Eczacı kalfalarımn meslek sorunu BAYRAM tatilinde nöbetçi eczane aradınız mı bilmiyorum ama eczaneler de sorun yüklü ve Istanbul Eczacı Kalfalan Derneği'nin kamuoyuna bir iletisi var: "Eczacı kalfalığı yasalarda tanımlanmamış bir meslektir. Tamamen usta çırak yöntemiyle öğrenilen bu meslek Osmanlıdaki durumundan daha geriye düşmüştür. Halen ülkemizde eczacı kalfalannın sayısı 56 bin olarak açıklanmıştır. Bu insanlann büyük bir bölümü ilkokul ve ortaokul mezunudur. Meslektaşlarımızın yüzde 50'si sigortasız çalıştınlmaktadır. Sigortalı çalışanlann da bir bölümü asgari ücrette çalışmaktadır. Tüm bu olumsuzluklann düzeltilmesi, mesleğimizin çağdaş ülkelerdeki örnekleri gibi okullu ve yasal olmasını istiyoruz. Bu amaçla 1994 yılında Istanbul Eczacı Kalfalan Derneği'ni kurduk. 63 ilde örgütlü bir meslek grubu olmamıza rağmen hâlâ mesleğin yasallık sorununu çözebilmiş değiliz. Haziran ayında 'yasanız çıkıyor' sözü vermesine rağmen ilgili yasa tasarısında eczacı kalfalan ile ilgili bölüm çıkanlmıştır. Hazırlanan tasanya göre 'Beş yıl bir eczanede çalıştığını SSK kayıtlanyla belgeleyenler, açılacak sınava katılma hakkını elde edecekler. Başanlı olanlar eczacı kalfası unvanını elde edeıier' deniliyor. Bu kanuna eczacı kalfalannın eğitim durumu ilave edilmelidir. Bundan sonraki eczacı yardımcılan okuldan yetişmelidir. Bu mesele sadece eczacı kalfalannın değil halkın da sorunudur." Bu Cumhııriyet Kolay Kıırııhııach LCTFIKALELI Bu cumhuriyet kolay kurulma- dı Sevgili Hasan can! Yüzyıllar boyunca Arap ve Fars dili ile kül- türierinin güdümünde kalan Os- manlı, kendi öz diline ve kültürü- ne yabancılaştı. Melez padişah- lar ve dönme-devşirme sadra- zamlarla şeriatçı şeytıülislamlar tarafından Türklük bilinci körettil- di. Her alanda özgürlüğünü yitir- miş, bağımlı hale getirilmiş bir devlet çatısı altında yaşamaya mahkûm edilen halk "padişahım çok yaşa!" şakşakçılığıyla "te- baa, köle" konumuna getirildi. Osmanlı 1880'liyıllardaborcunu ödeyemez duruma düşünce, borç veren ülkeler "Dûyunu Umumiye" denilen bir örgüt ku- rarak imparatorluğun tüm gelirle- rine el koydular. Böyiece Osman- lı'yı "hasta ada/77"yaptılarvetop- rak bütünlüğünü paylaşmaya kalkıştılar... Işte bu koşullarda can çekışen Osmanlı tükenme noktasında iken Başkomutan Mustafa Ke- mal Paşa ortaya çıktı, halkı öz- gür birey yapmak ve her alanda bağımsız bir devlet kurmak bilin- ci, inancı ve azmiyle bir meşale yakti. Bu meşale ile Anadolu hal- kını ışıklandırdı, yüreklendırdi, ba- ba-oğul, ana-kız herkesi silkindi- rip cephede yer alarak kimliğini, kişiliğini yeniden kazanma sava- şımına yönlendirdi. Ulusal Kurtuluş Savaşı'nda Alevisi, Sünnisi, Türk'ü, Kürt'ü, Lazı, Çerkezi tek bir vücut olup düşmana karşı ortak savaştılar... Bir dilim ekmeğe dahi muhtaç olan yoksul halktan gönüllülük temelinde kuruş kuruş yardım toplayarak cephanesi ve teçhi- zatı kıt olan orduya, postalı, pa- laskası, kasaturası, tüfeği, mer- misi, süngüsü, kılıcı, aşı-ekmeği, katığı, çadın, çarığı, çorabı, ça- maşın, kırbası, matarası olma- yan, güneş altında yanıp çamur- lu Porsuk deresln düşmana karşı dırenen başı dik, yüreği pek askere destek veren kadın ana Halide Edip Adtvar, Kızılay Kadınlar Kolu Başkanı Zehra Müfit Hanım'la, gencecik yaştaki Afet Inan, kilerindeki za- hiresini askerle paylaşan isimsiz kadınlanmızla kızlanmız, ayağın- daki çanğıyla çorabını verecek kadar vatanperver olan Emir- dağ'tn delisi Battal, Osmanlı'nın üniformasını çıkanp Mustafa Ke- mal'in yanında yer alan yürekli paşalarla subaylar ve Yunus Na- di, Enver Behnan Şapolyo gibi genç gazetecilerte Hacıbeirtaşta Ahmet Cemalettin Çelebi, Der- sim'de Diyap Ağa, Maraş'taSüt- çü Imam, Ankara'da Müftü Rrfat Efendi ve diğer isimsiz kahra- manlar ile Aydın'da köy köy do- laşıp gönüllü toplayan çeteci Ay- şe Bacı, Inönü Savaşı'na çapraz silahlı kadın süvarileriyle katılan rtamı diğer Kara Fatma ve ko- lunu kaybetmiş olmalanna kar- şın vatan için savaşmaktan geri durmayan akıncı kadınlar gibi her biri birer Erzurumlu Nene Hatun olan analanmız ve babalarımız birbiıieriyle dostça kenetlenip al kanlannı vererek, alın terierini dö- kerek büyük bir inanç ve azimle Aydınlanma Devrimi'ni gerçek- leştirdiler... 23 Nisan 1920'deTürkiye Bü- yük Millet Meclisi'ni kuran, pa- disahlığı ve halıfelığı kaldırarak 29 Ekim 1923'te devlet şeklinin Cumhuriyet olduğunu ilan eden Mustafa Kemal Atatürk, tüm iş- galci emperyalist devletleri dize getirmiş, mazlum uluslara örnek bir komutan olmuştu. Ancak bunu hazmedemeyen yenik devletler, genç Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmak için işbir- likçilerbulmaktagecikmedilerve hemen Şeyh Said'ı devreye so- karak Doğu Anadolu'da bir ayak- lanma başlattılar. Isyanı kısa za- manda bastıran genç cumhuri- yetçiler tüm engellere karşın yo- luna devam etmesini bildiler... Türkçenin "ses bayrağı" olan değerli şairimiz Fazıl Hüsnü Dağlarca, "Mustafa Kemal'in Kağnısı" adlı şiirinde, ölen öküzü- nün yerine kendisini koşan "Elif- çik'ın şahanda, yurdun dört bir yanından kalkıp cepheye koşar- ken omzunda mermi, sırtında şe- lek, kucağında bebek, eteğinde ekmektaşıyan fedakâr kadınlan- mıza, yani analanmıza, atalanmı- za övgüler diziyor ve o günkü ko- şullarda savaşmanın kutsalhğını şu dizeleriyle betimliyor "Tüfeği kaptım mı ordayım Orda yurt dövüşmekte Toprağımın bütünlüğü kımıl- darken Orda bayraklar kanla dalgala- nır..." Şimdi, canlannı bu vatan ve millet için veren onurlu atalanmı- za her alanda ihanet edenler, he- le de iktidara gelip cumhuriyeti- mizin 82. kuruluş yılında, önce "Bu vatan için dilenirim!" diyerek vatanımızı dilenci konumuna ge- tiren, sonra "Bu vatanı pazaıianm ben!" diyerek de komisyonculu- ğasoyunan yöneticiler, atalanmı- zın kemiklerini mezarlannda sız- latmazlar mı? MUĞLA SULH HUKUK MAHKEMESİ İZALE-İ ŞÜYU SAITŞ MEMURLUĞU'NDAN Esas No: 2003» 11 Satış Muğla Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 18.09.1998 tarih ve 1997720 esas. 1998/571 karar sayılı ilamı ile ortaklıklarının satış sureriyle gidenlmesine karar verilen Muğla ili, Yeşilyurt beldesi, Çatalarmut mevkiindeki 502 parsel sayılı, aynı yer Değirmenderesı 2822 ve 2826 parsel sayılı ve ayıu yer Hacıali mevkiinde kain 3394 parsel sayılı taşınmazlannın yapılan kıymet takdirleri adresieri tüm aramaiara rağmen tespit edilemeyen hısse- darlar Hayriye Ayça Ertem ile Şehnaz Ertem'e tebliğ edilememiş olup, Ilanın neşır tarihinden itibaren 21 gün içerisinde kıymet takdirine ıtiraz etme hususunda ilgili mahkemeye dava açmak ve saüş memurluğumuza bu hususta bilgi vermek üzere muhtariyet kaydı ile satış memurluğumuz- ca yapılan kıymet takdiri sonrasında bilirkişi raporlan ile 502 parsel sayı- lı taşınmaza 1.215.000.000 TL. 2822 parsel sayılı taşınmaza 1.120.000.000 TL, 2826 parsel sayılı taşınmaza 8.430.000.000 TL, 3394 parsel sayılı taşınmaza 3.350. 000.000 TL kıymet takdir edildiği hususu ilanen teblig olunur. 20.09.2005 _ Basın: 47411 KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK [email protected] ÇtZGİLÎK KÂMİL MASARACI kamilmasaraciia mynet.com «w 4'--< OTOBÜSTEKİLER KEMAL VRGENÇ k_urgenc(âyahoo.com HAYAT EPf K TtYATROSU MUSTAFA BILGÎN [email protected] SSŞST!.. SICAK PAKA" HEAAEN KAÇAR, ZATEN EKONOMÎ ÇOK COCUKLARIM S1CAK HASRET, ACLIKTAN TARtHTE BUGÜN MLMTAZARIKAN 4 Kasım umno.nuimtaz-arikan.com UNESCO KURULUYORL 1946 'PA BUGÜN, UNESCO KURULMUÇTU- 8İRLEŞ- MİÇ MİIMETLEK. '(U ESİTİM, 8'LİM VE IGÜLTÜG. ORGAA//ZASYONU PUGUMUAIDA/a UNESOO, O Sf- RADA 2O ÜYE ÛUeePEtJ OIMŞMAK7*YDI. BUN- LAIZPAN 8İRİ PE TİÛS/eİYE 'YPİ V£ KClKLUMÇ YASAStNI TEMSİLC/MİZ MASAN ALi YÛCEL, f6 tCAstMOA itosAL(YACAKT>'(SAĞOA) . ÇALIŞMA • LAGlN ÖMEKALJ KJSMI', FHHİS'VEKt HOTEL MA- JESTİK SALONLAKlNDA SÛRDÛRÜLAMİÇTO (SOL. - DA}. A YA/I BİNJ>, ZT. PÜNYA SAUlO^f S/ISAS/AJPA NA- ZİLEIZ '/A/ GENEL. KM/SARGAHIY01'..UNESCO *UJ- GLULUŞ YASASf 'NIM <S/JŞ/frMP£, SU OKCAHİZAS- YONUM TEMEL. <SÖG£\//KlM,£ğ/r/Asr,8İUM I/E TÜ/S. YOLUYLA BARJÇI yAYGiMLAŞTT&MAK VE GEg- Ç&ICLEÇTİ&MEIC OLDUĞU SEUH.TİL.İYO, GÖRÜŞ MERİÇ VELİDEDEOĞLU Uoyd George'un ÇocuMan Ekim ayı içinde bir televizyon izlencesinde ya- zarTurgut Ozskman, yöneticinin "AB hakkında- ki düşüncetı,^ .. 3dir?" sorusuna günümüz Ingiliz yöneticilerini kasıederek: "Bunlar Şekspir'/n ço- cuklan değil, Loyd Jorj'un çocuklandır!" diyerek yanıt vermiş. Ne denli anlamlı ve içerikli bir uyan olduğunu söylemeye gerek yok sanınz; "Şu Çılgın Türkler" de T. özakman'ın Loyd Jorj'u yalnızca siyasal ki- şiliğiyle değil, insan yapısıyla da ele alan ve bütün roman boyunca süren -belgeli- anlatımı, bu uya- nnın ne denli yerinde olduğunun göstergesidir. Loyd Jorj, 1916 ile 1922 yıllan arasında Ingilte- re'nin başbakanlydı; altı yıllık başbakanlığının son üç yılında gerek Osmanlı'nın yıkılış döneminde ge- rekse Milli Mücadele, Ulusal Kurtuluş Savaşı sü- reçleri sırasında çok etkili bir rol oynamıştı. Osmanlı Devleti'ni paramparça yaparak yok e- den Sevr Antlaşması'nın miman olup bu antlaş- mayı, 1920 yılının Nisan ayında San Remo'da ya- pılan toplantıda sunarken: "Osmanlı'nın mirasçı- sı Yunanistan'dır" diyordu. Sevr projesini kendi parlamentosunda anlatır- ken de: "Türkiye sahneden çekilecek diye üzüle- cek değiliz" dediğini, T. özakman belgesiyle bir- likte verir romanında. 1919 Mayısı'nın on beşinde Yunan ordusunun lzmir*e çıkmasının ardında olan baş kişinin Loyd Jorj olduğu, bu işgali San Remo toplantısının ku- lislerinde ayarladığı tarihte yazılıdır. Yunan ordusu Ege'den Anadolu'nun içerlerine doğru ilerieyip 1921 yılının Martı'nda, "Zito Geor- gis'.ZJto Georgis!" (Yaşasın (Loyd) Jorj!) haykınş- ları içinde Afyon'a girdiğinde, Londra'da Loyd Jorj'un ne denli keyiflendiğini romanı okuyanlar anımsariar. Ne var ki, Inönü'deki karşılaşmada Yunanis- tan'ın yengi kazanamaması, Afyon'dan çekilmesi üzerine, Loyd Jorj hemen manevra alanına girer; Yunanistan'ı desteklemeyen tarafsız bir görünü- mü dünyaya vermeye girişir; ama alttan atta Yu- nan'ın sırtını okşamayı da sürdürür. Parlamentoda, Yunanistan'ın Anadolu'da iler- lemesini sakıncah bulan bir avuç parlamentere verdiği: "Bırakalım sonuna dek savaşsınlar!" biçi- mindeki yanrtı, Ingiliz siyasetinin özünü ortaya ko- yar niteliktedir. Ama Yunan ordusu, aldığı inanılmaz destekler- le derlenip toparlanıp Afyon, Kütahya ve Eskişe- hir'i ele geçirince Loyd Jorj yeniden keyiflenir, öy- le keyiflenir ki: "Yunanlılar artık Sevr ile yetinmez- ler, daha geniş çapta tatmin edilmeleri lazım, ne yapacağımızı düşünelim" demekten kendini ala- maz. Yunan erlerinin "Ankara'ya!" diye haykırmalan ile süren ilerleyişleri Sakarya'da durdurulacak, Yu- nan ordusu inanılmaz bir yenilgiye uğrayacaktır. Kuşkusuz Loyd Jorj yine küplere binecektir a- ma kendini topariayıp, Yunan kuvvetlerinin daha fazla çekilmeyerek Eskişehir - Afyon hattında kal- masını ister; bu isteğin ardındaki amacın Boğaz- lar ile Türkler arasında Yunan ordusunun bulun- ması olduğunu sezinleyen dönemin Yunan Baş- bakanı Gunaris: "BizJ nasıl da Anadolu 'ya ittileri" diyecektir, geç de olsa. Yunanistan'ın düştüğü perişanhğı, Lozan Kon- feransı'nda başdelege olan dönemin başbakanı Venizelos, Anadolu'yu istilaya kendiliklerinden kalkışmadıklannı acı acı belirterek anlatır. Lozan Konferansı tutanaklannda bu açıklama şöyle yer alır: "Mûttefikdevletlerden üçü, Yunanistan'ı Kü- çükAsya'da savaşa girmeye çağırmıştı. (...) Yu- nanistan için askeri üslerinden yüzlerce kilomet- re uzağında, Anadolu'nun içinde savaşı sürdür- mek bir 'budalalık' olmuştur." Bu budalalığı işleyenler, yani Ingiliz siyasetine sırtını dayayıp Lord Jorj'un ağzına bakanlar eski Başbakan Gunaris, savaş, dışişleri, içişleri bakan- lan, Başkomutan Generâl Hacıanesti tutuklanır, yargılanır ve topluca kurşuna diziliıier. Loyd Jorj'a gelince, o da başbakanhktan çeki- lip, yıllarca birlikte yaşadığı sekreteriyle evlenerek mutlu bir yaşama adımını atacaktır. Işte bugün Ingiliz siyasetini yürüten Başba- kan Tony Blair ve arkadaşları "Şekspir"\r\ değil bu "Loyd Jorj'un'' çocuklandır diyor T. özak- man... BULMACA SEDAT YAŞAYAM SOLDANSAĞA: 1/ Güney Anadolu'ya özgü, cevizli birhamurtat- lısı. 2/ Me- saj... înce dantel. 3/ îlgi çekici ve de- ğişikkimse... Kumag, ya da kâğıt süslemede kullanılan bir boyama tekniği 1 2 3 4 5 6 7 8 9 4/ 1 2 3 4 5 6 7 8 Kırmızı mercimek 1 ve ince bulgurla ya- 2 püanbirçorba. 5/Bir 3 nota... Rütbesiz as- 4 ker... Evcil bir geyik 5 cinsi. 6/ San rerikli 6 bir üzüm cinsi. II 7 Iran'dabirgöl... Ha- 8 yat arkadaşı. 8/Yak- 9 laşık 12.000 yıl önce Pasifık'e gömüldüğüne ina- nılan, insanlığın ve uygarlığın anayurdu sayılan kıta... Metalleri tutturma işlemlerinde kullanılan, kalay ve kurşun alaşımlannın genel adı. 9/Tann- tanunaz... Vücut ısısı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 17 Siirt yöresine özgü, et ve bulgurla yapılan bir tür köfte. 2/ Vücuttaki AIDS virüsünü saptamak- ta kullanılan test... îskambilde bir kâğıt. 3/ Bir menkul kıymetin belirli bir vade sonunda geri alınması koşuluyla satılması işlemi... Ilaç. 4/Bir gıda maddesi... Fethiye ilçesinde, doğal güzellik- liğiyle tanınmış bir koy. 5/ "•Kuşdili, hasaJban" gi- bi adlar da verilen ve yapraklan baharat olarak kullanılan bir bitki. 6/ Bir renk... Kurtuluş, kur- tulma. 7/Sırtı dikenli bir balık... Köpek. 8/Tek- rarlama. 9/Güneydoğu Anadolu'da, daha çok ka- dınlann yaptırdıklan bir tür dövme... Duvar için- de bırakılan oyuk.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle