Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 OCAK 2005 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Kuşatma değerlendirmesi
CHP delegeleri, eğerokumamışlarsa,
Genel SekreterYardımcısı Oğuz Oyan'ın
kaleminden çıkan ve 15 Ocaktarihini ta-
şıyan değerlendirme raporunu edinip
mutlaka gözden geçirmeliler!
Oyan, "CHP'ye Atış Serbest" başlık-
lı değerlendirmesinde "Toplumda oldu-
ğu gibi partide de çürüyen etik değer-
ler var" diyor ve özeleştirilerini sıralıyor-
du: "MenfaatgüdüleriyleAKP'ye geçe-
cek kadar CHP'lilik değerlerinden uzak-
laşanlar var; bunları CHP'ye milletveki-
li yapan yanlış kararlar var. 1980 önce-
sinin iklimi artık yok: Alt kültürlerden,
lumpenleşmeden beslenen değerler
CHP'yi de, diğerpartiler gibi ciddi ola-
rak etkiliyor. Bütün bunlar CHP'ye dö-
nükyıpratma kampanyasına malzeme ve
fırsat üretiyor. Esasen dost olmayan bir
ortamda faaliyetgösteren CHP'nin için-
den yükselen akortsuz sesler, partisine
zarar verme ve yıpratma pahasına par-
ti içi iktidar mücadelesi yapanların ba-
sına malzeme üretmekte biran bile du-
raksamamalan, kuşatmayı daraltıyor. So-
nuçta amaç hasıl oluyor: CHPörgütü için-
de de kafa kanşıklıklan ve savrulmalarhad
safhaya çıkıyor. Ûrgütün dışında, tüm
seçmen kitlesi, hatta CHP ile hiç alışve-
rişi olmayan kitleler dahi partiye ve sa-
vunageldiği ilkelere karşı olumsuz duy-
gulara yöneltiliyor. Ortada bir linç girişi-
mi var. Sadece partiye karşı değil, onun
temsil ettiği Cumhuriyetçi değerlere,
bağımsızlıkçı karaktere, neo- liberal da-
yatmalara direnen çizgiye karşı..."
CHP'yi hedefe alan "dış ve iç mihrak-
/ar//i"amacınınsoldaAKP'ninsimetriği-
nin yaratılması o'duğunu dile getirmek-
le de kalmıyordu Oğuz Oyan, kurultay ön-
cesi yaratılan iki muhalif hareketin de ay-
nı kaynaktan beslendiğini de vurgulu-
yordu: "Yanlış bilinçle, yanlış değerlen-
dirmeyle (doğru hedefe yanlış adayla
da vanlabileceğıyanılsaması) veya duy-
gusallıkla bu hareketlere savrulmuşlann
bir bölümünü hariç tutabiliriz; ama tes-
pitimiz değişmemektedir: Her iki hare-
ketde, son tahlilde, CHP'yisistemin ge-
nel çıkarları doğrultusunda hizaya getir-
me dayatmasının bilinçli/bilinçsiz araç-
larıdır. CHP muhalefetini, tıpkı iktidar
partisigibi, sistemin genel çıkarlan doğ-
rultusunda yeniden şekillendirmenin un-
surlandır. Dolayısıyla, CHP Kurultayı'nda
muhalifolarak ortaya çıkması beklenen
hareketler, sosyal demokrasiyi 'ılımlı Is-
lam' tezlerine ısındırmak, liberal sistem-
le uyumlu bir ılımlı sosyal demokrat an-
layışyaratmakmisyonuylayüklüdür. Or-
taya çıkacak esere, sosyal-liberal sen-
tez mi denir, evcilleştirilmiş sol mu de-
nir, bunu artık yaratıcılarına bırakalım."
Oğuz Oyan'ın şu sözleri ise CHP'nin
içine itildiği kavganın çetinliğine ve par-
tinin yakın geleceğine ışık tutacak nite-
likte:
"CHPetrafındakikuşatma, sanıldığıgi-
bipartinin liderinin değişmesiyle bitecek
türden değildir; CHP'nin egemen siste-
me tam teslim olmayı reddettiği süre
boyunca bu kuşatma sürecektir."
ISIK KANSU
Sentezci
CHP kurultayı öncesi adaylık
yarışına giren Zülfü
Livaneli'ye imzası ile destek
veren "sosyal-liberal sentez"
çorbasının mucidi Kemal
Derviş, geçen hafta başında
Milliyet gazetesinde
yayımlanan tam sayfalık
makalesinde "so/"un
ekonomiye bakış açılarını
anlattı.
Derviş'in makalesine ilk
tepkilerden biri Milliyet
yazarlarından Güngör
L/ras'tan geldi: "Bir tam
sayfalık yazıda, Türkiye gibi
(ve hatta Türkiye'den daha
da fakir) ülkelerde iş ve aş
sorununun nasıl çözüleceği,
insanların 'doğuştan
itibaren fırsatlara erişme
eşitliğinin nasıl sağlanacağı'
konusunda Kemal Derviş'in
ve 'CHP'ye hâkim olması
önerilen sosyal demokrat
yaklaşımın' ne düşündüğü
konusunda bir işaret
bulunmuyor."
Ekonomist Mustafa Sönmez
ise yine Milliyet yazarı Melih
Aşık'a, Kemal Derviş'in
makalesinde bir tek kez
"IMF" sözcüğünün
geçmediğini açıkladı.
Bir saptama da bizden:
"Solcu" Zülfü Livaneli'yi
destekleyen Kemal Derviş
"çağdaş sosyal demokrasi"
ve "sol" üzerine yazdığı
ve özetle piyasacılığa
daha çok önem verilmesini
istedigi tam sayfalık
makalesinde bir kez bile
"emek" dememiştir.
BiRiSi MAKrAVTAVTAY MMîŞ
100 yıllık yasak
Atatürk'ün boşandığı eşi Latife Ha-
nım'ın günlüklerinin ve mektuplarının
açıklanıp açıklanmaması tartışmasına
tarihçi Prof. Dr. llber Ortaylı da katıldı.
"Dünyada bu türolaylarda genel uygu-
lama nedir" diye sorunca; "Ben, Ingil-
tere'yi iyi biliyorum" dedi Ortaylı, "Ora-
da, bırakın arşivlerdeki özel belge ve
mektupları, devlet tarafından tutulmuş
kişisel sicil belgelerine bile ilgili kişinin
ölümünün üzerinden 100yılgeçmeden
bakılamaz. Gayri ahlakidir bakılması,
ayıptır." Prof. Ortaylı'ya göre Latife Ha-
nım'ın özel belgeleri bugün bulunduğu
yerde, yani TürkTarih Kurumu arşivinde
2075 yılına kadar açılmadan durmalı...
Türkiyeli
MEHMETATEŞ
Osmanlı'da, Muhammet'in
ümmeti, padişahın kulu olmak
vatandaşlık için (kulluk anla-
mında) aranan iki koşuldu. Mu-
hammet'in ümmeti olmayan-
lar azınlık sayılırdı. Din ve ta-
rikatlar devlet yönetiminde
şeyhülislamlık kurumuyla tem-
sil edilirdi.
Türk, Kürt, Boşnak, Çerkez,
Hırvat, Arap milliyetçiliği, impa-
ratorluk için parçalanma ve iha-
net demekti. Milliyetçilik ya-
sak, dini cemaatler ve tarikat-
larözgürdü. Vatan, millet, hür-
riyet sloganları milliyetçi akım-
ların sloganıydı.
Balkanlar'da, Arap yanmada-
sındaki isyan ve savaşlar Os-
manh'yı parçaladı. Çarpıcı olan,
Osmanlı'dan kopanlar değil,
Fransa, Ingiltere, Italya, Yuna-
nistan gibi emperyalist ülkeler
Anadolu'yu işgal ettiler. Os-
manlı'daki milliyetçi akımlar is-
yan edip savaştı, bunlar gelip
işgal ettiler. O zaman vatan,
millet, hürriyet sloganları, şim-
dilerde de, demokrasi, insan
hakları, bağımsızlık. Nedense
üretimsizliğe, işsizliğe, açlığa,
yoksulluğa nasıl önlem alına-
cağından hiç söz edilmiyor.
Sevr, Osmanlı'nın sonu oldu.
Anadolu'yu yurt sayan Ana-
dolu halkı, Kürt, Çerkez, Türk,
Laz, Boşnak, Ermeni, bu işga-
li kabullenmeyerek Atatürk ve
arkadaşlarının önderiiğinde ulu-
sal Kurtuluş Savaşımızı verip
Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdu-
lar. Atatürk, "...Anadolu'daya-
şayan, cumhuriyeti kuran hal-
ka, Tük milleti denir" tanımını
yaparak ulus devlete Türk üst
kimliğini verdi. Ne yazık ki, za-
manla Türk sözcüğü bir soy
kimliğinin (ırkın) adıymış gibi
Türk ırkçılığına dönüştürüldü.
Türk ırkçılığı kendi karşıtı Kürt
ırkçılığını da beraberinde getir-
miş oldu. PKK ile düşük yo-
ğunluklu savaşta otuz bin in-
sanımız yitirildi.
Avrupa Birliği kapısında 17
Aralık'ta müzakere tarihi bek-
lerken, Türk üst kimliği yerine
"Türkiyeli" olmak gibi bir tar-
tışmanın içine itildik.
Diyorlar ki: "Anayasamızda
yer alan... Devleti ve milletiy-
le bütündür ifadesinden millet
sözcüğünü çıkartalım." Ne-
den? Nedeni şu: "Türkiye'de
tekbirhalkyoktur, halklarvar-
dır." Bu gerekçenin doğru oku-
nuşuşu: "Millet halklarabölün-
meli. Türkiyeli Türküm, Türki-
yeli Kürtüm, Türkiyeli Lazım,
Türkiyeli Ermeniyim, Türkiye-
li Çerkezim diyebilmek, Türki-
ye'yi bölünmeden kurtarır. Ulus
devlet zaten devrini tamamla-
dı. Dünya globalleşmeyle bir
değişim geçiriyor. Bu değişi-
mi bizim de yaşamamız kaçı-
nılmaz. Avrupa Birliğide özgür-
lükler ve temel haklar açısın-
dan böyle olmasını istiyor" de-
niyor.
Avrupa Birliği'ne katılan 25 ül-
ke (halk değil) kendi devlet ve
ulus kimliklerini koruyarak Av-
rupa Birliği üst kimliğini benim-
seyip, tek devlet haline geli-
yorlar. Yani birleşme, katılım
çoğulculuk yoluyla demokra-
tikleşme, kalkınma, zenginleş-
me bekliyorlar. Başarıyorlarda.
Biz ulus devlet olarak 80 yıldır
birlik ve bütünlüğümüzü sağ-
lamışken onların tersine Türk
üst kimliğinin rahatsızlığını ba-
hane ederek bütün haline
gelmiş ülkeyi Türkiyeli halkla-
ra bölerek güçleneceğimizi sa-
vunmak, Avrupa Birliği'nin
mantığı ile bağdaşabiliyor mu?
Bağdaşsaydı onlar 25 ülkeyi
(halk değil ülke) neden bir ara-
da tutmaya çalışıyor olurlardı?
Hiç kuşkusuz güçlenmenin
koşulu bölünmek değil tersine
birleşmekten, bütünleşmekten
geçer. Avrupa Birliği'nin yap-
tığı gibi.
Yanlış nerede? Ülkeyi yöne-
ten hükümetlerin, çoğunlukla
sağ hükümetlerin uygulama-
larındadır. Türk üst kimliğini,
ırkçı soy kimliği gibi algılayarak
ve diğer alt kimlikli vatandaş-
larımızı el altından dışlayarak
yaptığı ayrımcı uygulamalarda
ve politikalarda yatmaktadır.
Bugün alt kimlikli vatandaşla-
rımızın tümü, Türk devletinin
anayasasında yazılı eşitlikçi,
ayrımsız, yansız uygulamalar-
dan başka bölünmeyi, ayrıl-
mayı istemediklerini söylüyor-
lar ve görüyoruz da. Devletin
anayasasında "Cumhuriyeti
kuran Anadolu halkına Türk
milleti denir" ifadesini içerme-
yen 1980 Anayasası'ndaki an-
tidemokratik maddeleri hızla
çıkartıp Avrupa Birliği anaya-
sa ve çerçeve yasalarında yer
alan ölçütlerde yeniden yapı-
lanmak kimseyi rahatsız etme-
yecek, Avrupalı dostlarımızı
memnun edecek, adaylığımı-
zı da güçlendirecek, Türk mil-
letini esenliğe çıkaracaktır.
Ulus devleti "Türkiyeli" te-
ziyle parçalamak, Osmanlı'nın
Sevr'i kabul ettiği noktaya gö-
türeceği açıktır. Türkiye Cum-
huriyeti bağımsızlığını Lozan'la
kazandı. Ikinci cumhuriyeti sa-
vunanların Sevr'i savundukla-
rı gün gibi ortaya çıktı. Türki-
ye'nin Avrupa Birliği tezi, Lo-
zan'ı savunarak ve koruyarak
girmeyi içermektedir. Değer-
lendirme sevgili okurlarımızın
kuşkusuz...
Genelkurmay 2. Baş-
kanı Orgeneral llker
Başbuğ, son günlerde
gazetelerde yayımlanan uzun uzun
söyleşilerle gündeme taşınan Fet-
hullah Gülen ile ilgili soruyu yanıt-
larken, "söz konusu kişl" hakkın-
da açılan "ertelenmiş" davada "is-
natedilen suçun", lalkdevletya-
pısını değiştirerek dini kurallara da-
yalı devlet kurmak amacıyla yasa-
dışı örgüt kurarak faallyetle bulun-
mak" olduğunun altını çizdi.
Derinleşecek konu
Üstü örtük bu sözlerin ardında
"hukuksal" anlam var mıydı?
Konuyla yakından ilgilenen hu-
kukçulara göre "yasadışı örgüt"
kurma suçundan davası ertelenen
Fethullah Gülen, son yaptığı açık-
lamalarla, yeni Türk Ceza Kanunu
ilecezasının üstsınırı "20yılhapis"e
çıkmış olan 677 sayılı "Tekke ve
Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve
Türbedarlıklar ile Bir Takım
Unvanların Men ve llgasına
DairKanun "a da aykırı davra-
nıyordu. Böylece Fethullah Gülen,
"ertelenen "davasının ortadan kal-
dınlmasına engel olacak bir "suç"
işliyordu. Suç işleyen Gülen'in "suç"
sayılacak söz ve eylemlerini "öv-
mek" de, yine Türk Ceza Yasa-
sı'na göre "suç" oluşturuyordu...
Birduyum daha: Orgeneral Baş-
buğ'un açıklamalanndan sonra ko-
nu derinleşecek gibi...
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakditurk.net
ÇtZGtLlK KÂMİL MASARACI kamilmasaraciı mynet.com
HARBt SEMİHPOROY semihporoyuı yahoo.com
HAYAT EPÎK TtYATROSU MUSTAFA BILGIN hayatepik@mynet.com
İZMİT'TE
SON
DURUM: KAPATILAMAZ...
A SEVE SEVE
)YA SEKA SEKA
i I i i i I 1
PENDtK AİLE MAHKEMESt'NDEN
2004/70-540 Esas-Karar
Davacı Çiğdem Cuvoğlu vekili Av. Yılmaz Var tarafından davalı
Erdal Cuvoğlu aleyhine mahkememizde açılan 2004/70 esas sayılı
davanm mahkememızin 29.04. 2004 gün ve 2004/540 sayılı kararıyla
tarafların boşanmalanna hükmedilmiştir. Davalı Gaziantep, Şehitka-
mil Karamaraş Köyii C:27 Hane:15 BSN:79'da nüfusa kayıtlı Müs-
lüm ve Zeynep oğlu 25.04.1968 d.lu Erdal Cuvoğlu'ya bilinen en
son adresi Doğu Mah. Aydınlı Cad. No:92/4 Pendik-lstanbul adresin-
de olduğu bildirilen davalıya yöntemine uygun tebligat yapılamamış,
ayrıca dava sırasında tüm araştırmalara rağmen tebligata uygun baş-
kaca adresi tespit edilemeyen davalıya ilan tarihinden itibaren 7 gün
sonra kararın tebliğ edilmiş sayılacağı hususu, 7201 sayılı TK'nun
28 ve devamı maddeleri uyannca ilanen tebliğ olunur.
Basın: 3058
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 29 Ocak www.tnumtazHirikun.com
N£Y USTASI MBY HASTASI..
1953'TE BUGÜhl, NEYZEN TEVFİK KOLAYLI, ?4 VAŞINM
İSrANBUL'PA ÖLPÛ. YEK6İCHİCİV)
ŞİİRLEflİNİN YANİ SIÜA, NEY ÇAL-
MAPAKİ USmuĞrYLA DA TANttJ/yO*
DU. NEYZEN TEVF/K, KENPİUE ÖZSÜ
P£RBEPEŞ -#İÇAhlTI£iriA GENÇUĞİN-
PEN BE/Zİ PitOCATİ ÇEKMİŞTİ. BU, TOf£
LUM KURAUAfİffjA ONUU SİR ÇEÇİT BAŞKHLDI/tl-
SIYPt. ÇOK AZ ÖĞR£NİM ÇÖKMÜÇTİJ AMA KENPİNİ
tETİçrİRM'tŞTİ. OZAN EŞSEF GİBİ, Bi£ÇOK DOSTU-
NUN KATKfStYLA DA f/i/?İA/İ GÜÇLENDiRMffr/.
"HİÇ" VB "AZAB-I MLHCADDEŞ* ADLl İKİ KİTA-
81 BULUMAM NEYZEN 7ByFfH. PAGINIfC yAÇAN
T/SI VE AUCOL DÜÇKÜNLÜ&l NEPENİYLSj OZAN
OLAKAIC HİÇ DÜZBNLİ Q UŞAMAMlŞrf.
SAGNAK
NİLGÜN CERRAHOĞLU
Auschvvitz'de Gösteri
Eski tutsaklardan biri, Auschvvitz'in anma töreni için,
"Tedirgin oldum!" dedi ve ardından şunları söyledi:
"Savaştan sonra buraya birkaç kez döndüm. Ausch-
vvitz'in sessizliğini çok iyi bilirim. Anmak iyi de... gaz
odaları arasındaki bu müthiş gitgel, bu yoğun trafik ra-
hatsız etti beni."
TV karşısında töreni izlerken ben de aynı rahatsızhğı
yaşadım. Kampın kurtarılmasının 60. yıldönümü için ya-
pılan tören; bir "son et lumiere" (ses ve ışık) gösterisi-
ne dönüştü. Kurbanları taşıyan tren sesleri adına yapı-
lan simulasyonlar, kar altında alev toplarıyla tutuşturu-
lan raylar, kulakları tırmalayan fren sesleri, dokunaklı ila-
hilerfalan derken birinci sınıf Hollyvvood mantığıyla kur-
gulanan bir medya olayınatanık olduk.
Brandt'ı hatırlayın
Aklıma Varşova gettosunda dizleri üstüne çökerek
soykınm kurbanlarından özür dileyen VVilly Brandt gel-
di. "Nerde Brandt'ın spontan jestindeki içtenlik, ner-
de bu Hollyvvood düzmecesi?" diye düşünmeden ede-
medim.
70'li yılların başında Polonya'ya yaptığı resmi bir zi-
yarette gettoya çelenk koyan ve birdenbire dizleri üze-
rine çökerek Alman ulusu için "holacaust" kurbanların-
dan özür dileyen VVilly Brandt, bu hareketiyle dünyayı
sarsmış; günlerce, aylarca, hatta yıllarca konuşulmuş-
tu. Brandt'ın gettodaki diz çökmüş fotoğrafı hâlâ gözü-
mün önünde. Bundan 30 yıl sonra "60. yıl törenini" in-
sanlık aynı duygularla hatırlar mı dersiniz?
Antifaşist mücadelenin simgesi haline gelen Brandt'ın
jestini anlamlı kılan; kabak tadı veren bu medyatik nu-
maralar değil; sosyal demokrat liderin kendi kişisel ta-
rihi ve inandıncılığı idi. Auschwitz'de kürsüye çıkan bir
Putin ya da Dick Cheney değildi Brandt.
BBC'deki törenden sonra Fransız televizyonu TV-5'te
yapılan bir açık oturum izledim. Tartışmacılar arasında
Roberto Benigni"'nin "Oscar"lı filmi "Hayat Güzel-
dir"\r\ senaristi Marcello Pezzetti de vardı. "Soykmmı
anma günü" ilan edilen "27 Ocak" için Pezzeti de aynı
şeyi söyledi. "Bu, medyatik bir gün oldu" dedi Pezzet-
ti; "Oysa amaç bir medya olayı düzenlemek değil, in-
sanları düşündürmek olmalıydı..." Yaşadığımız gösteri
çağının son önceliği "düşünce" ve "düşünmek" oldu-
ğuna göre, "ölüm kamplanna" dahi giren bu "ses ve ışık"
gösterilerine artık şaşmak lazım. Ama irkiltici gene de.
Irkçılık sistematiği
Auschvvitz'i gördüğüm için belki, nerdeyse bir "Olim-
piyat açılışım" andıran törenden irkildim doğrusu. Kra-
kov'dan 50 kilometre mesafedeki kampa; insanın ilikle-
rini donduran böyle bir kış günü gitmiştim. Kıta Avru-
pa'sı soğuğunun şiddetini size anlatamam. Gördüğümüz
hiçbir film ya da fotoğraf, Auschwitz'in deşetini anlat-
maya yetmiyor aslında. Auschvvitz'i anlamak için gör-
mek lazım. Uçsuz bucaksız; kuş uçmaz, kervan geçmez
kampın o çaresiz yalnızlığını; koyu kiremit ve gri renkle-
rin hâkim olduğu, insanı yabancılaştıran idare binaları-
nı; ahırden farksız barakaları; günde iki kezden fazla kul-
lanılmasına izin verilmeyen toplu helaları, kontrol kule-
lerini, elektrikli telleri ve krematoryumları görmek lazım.
Kimse kaçamamış burdan. Kaçmaya teşebbüs eden-
lerin hepsi vurulmuş.
"Auschwitz"\n bir baş karargâh tayin edilmesi rast-
lantı değil. Avrupa'nın tam ortası olması itibarıyla kıta-
nın dört biryanından toplanan Yahudilerin sevkıyatını ko-
laylaştırmak amacıyla; ince bir Alman sistematiği ilesap-
tanmış burası. Kampın en stratejik noktası; trenlerden
indirilen tutsakların SS'ler tarafından yoklamaya ve elen-
meye tabi tutuldukları alan. Sağdakiler fırına, soldaki-
lerçalışmakampına... Kalanlar da açlık ve soğuktan kı-
rılmışlar. Sabahları kahveye benzer sıcak bir su, öğlen
turp ya da kurtlanmış patates çorbası, akşam kuru ek-
mek verilirmiş mahkûmlara.
Bir müzik aleti çalmasını bilenler, en sanslı grupmuş.
TV olmadığı için, klasik müzik konserleriyle SS subay-
larını oyalamak, onlara düşmüş. Farklı ırk ve ulus men-
subu tutsaklara çıkarılan muamele -gene benzer bir Al-
man sistematiği ile- kamp üniformalarına yapıştırılan
işaret ve renklere endeksliymiş. Tutsakları bir dizi alt ka-
tegoriye -Yahudi, Çingene, siyasi suçlu, savaş suçlusu,
antissoyaller(muhalifler)-ayırmışAlmanlar. BatıAvrupa-
lılar, gazodalannagönderilmemiş mesela. Güney Avru-
palı ve Islavlara nispeten biraz daha acımasız davranıl-
mış. Yakılanlar; yanlız Yahudiler ve Çingeneler olmuş.
Auschvvitz'i Auschwitz yapan "şeytani mükemmelli-
yetçiliğe" erişen bu "ırkçılıksistematiği"... Yanlız tren ray-
ları ve o korkunç krematoryumlar değil... önceki gün ya-
pılan törenlerde bu ırkçılık sistematiğine karşı siz, sağ-
iam, tok bir mesaj aldınız mı? Ben almadım.
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8
SOLDANSAĞA:
1/Ahşapayak-
lar üzerine ku-
rulan ve çeşitli
tahıl ürünlerini
saklamaya ya-
rayan, Doğu
Karadeniz yö-
resineözgüya-
pı tipi. 2/ Ağır
ve genellikle
ölümle sonuç-
lananbirhasta-
lığayolaçaııvi-
rüs... Müslüman ülke-
lerde oturan Yunan asıl-
lı kimse. 3/ Arnavut-
luk'unparabirimi... "-
- gelicek cümle eksik-
ler biter" (Yunus Em-
re). 4/ Tombul bir fın-
dık cinsi... tlkel benlik.
5/Zihin ve bedence or-
taya konançaba...Teş- 8
his. 6/Bircinsavköpe- 9
ği... "Misket limonıT
da denilen, acı sulu küçük limon. II Küçük mağara...
Boğa güreşçisinin, boğayı şaşırtmak için kullandığı
kırmızı kumaş parçası. 8/ Zambia'nın başkenti... Bir
renk. 9/ Çabuk kurumasmı sağlamak amacıyla boya-
ya katılan bir madde.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Yukandan aşağıya doğru büyüyen oymalı yalaklar-
dan oluşan ve bahçeleri süslemekte kullanılan bir tür
çeşme. 2/Oyunda cezalı çocuk... Saat, mikroskop gi-
bi nesnelerin üzerine kapatılan cam koruncak. 3/Içi küf-
lü bir peynir... Bir nota. 4/ " — Pacino": ABD'li ak-
tör... Toprağı kazıp siper yapmak. 5/Ölen kimsenin vü-
cudu... Dantel ya da nakış ipliği yumağı. 6/ Sığ sular-
da ağır yükleri taşımakta kullanılan, altı düz tekne...
Letonya'nın para birimi. II Bir işi yaptırabilme gücü...
Ağaçlıklı yol. 8/Eski dilde yüz, çehre... Bir tarafa yö-
nelme, dönme. 9/2 Temmuz 1993'te Sıvas'ta gericiler
tarafından yalplan ve 37 kişiye mezar olan otelin adı.