25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 AĞUSTOS 2004 PAZAR HABERLER DÜNY4DA BUGÜN Tabip Odası, Adli Tıp Kurumu'nun Korsakoff hastasını cezaevine geri göndermesine tepki gösterdi ALİ SİRMEN Eyvah! Futbol Mevsimi Başladı! Sevgilı, Çocukluk yıllanmda, ağustos ayının sonlanna doğ- ru, azade günlerimin gittikçe kısaldığını duyumsamak- tan doğan hüznümü hafifletirdi futbol mevsıminin başlangıcı. I Ik maçlar, sanki uzun zaman ayrı kalınmış bir sev- d\ğe kavuşmaya, bır süre terk edilmiş kimi alışkan- lıklara yeniden dönmeye benzer bir duygu uyandı- rırdı. Varım yüzyılı aşkın süre, futbolu hep sevdim, hep iztedim; Galatasaray'ın maçlarının tamamına yakın çoğunluğunda hazır bulundum. Bır süre meslek ge- reği, Cimbom'u yurtiçi ve dışı deplasmanlarındada takip ettim. Futbolun, TV sayesinde evlerimize henüz girme- diği, bu denli yayg/nlaşıp toplumsa! bir histeriye dö- nüşmediği, aydınlar tarafından alabildiğine küçüm- senip horlandığı dönemlerde, ben onu hep izledim ve kimi toplumsal yarartarı olduğunu da savundum. Ama artık futbola olan ilgim kayboldu. Artık futbolun simgelediğı zihniyet ve içinde ba- rındırdığı pislik rahatsız ediyor beni. • • • Eskiden futbolda rakiple rekabeti amaçlayan bir takım-taraftar dayanışması söz konusuydu. Şimdi ise futbol, rekabeti aşıp düşmanlığa dönü- şen ve her yanından şiddet fışkıran bir gösteri. Artık taraftar, taraftar olmaktan çıktı fanatiğe dö- nüştü. Günlük futbol gazetelerinden birinin adı bile "Fanatik". Fanatik sözcüğünün kötü anlamı bile de- ğişti. Genç bir biçare, TV kameralan önünde, "Her- kes fanatik olmalı, ama ılımlı fanatik" diyebiliyor. Ar- tık tribünlerin egemenleri onlardır. Fanatiğe dönüş- müş taraftar futbolu kirletiyor, şiddet yayıyor, kulüp yöneticilerini bile etkileyen bir güce ulaşıyor. Liglerin başladığı ılk gün meydana gelen olaylara bak! Rizespor ile 2-2 berabere kaldıktan sonra, uçağa binmek üzere Trabzon'a hareket eden Fenerbahçe takırrunın otobüsü ikı yerde taşlanıyor, şoför ve oyun- culardan biri yaralanıyor. Fenerbahçe bu yıl Avrupa Şampiyonlar Kupa- sı'nda Türkiye'yi temsil edecek, ülkemize nice ba- şarılar kazandırmış, seçkin bir kulüp, düşmanının kuruluşu değil. Ama gel de bunu, her sportif karşı- laşmada mutlaka olay çıkaran ve genelde yaptıkla- nndan dolayı yaptınm görmeyen o bölge insanına an- lat! Politikacının ve mafyanın güdümündeki futbol, git- tikçe kirleniyor, hakemlik kurumu öylesine yıpratılı- yor ki, hakeme hakaretamiz biçimde fırça çeken fut- bolcunun sesi tribünden bile duyuluyor, kimse de bu durumu ayıplayıp yadırgamıyor. • • • Statlardan devletin kolluk güçlerinin çıkarılıp yer- lerine özel güvenlik kurumlarının yerleştirılmesi ka- ran, zaten içinden çıkılması zorgörünen tribün anar- şi ve şiddetini daha da arttıracak gibi görünüyor, hangi kulüp devletin kolluk kuvvetlerinin bile aldır- madığı kendi fanatiğine karşı etkin bir denetim ku- rabilecek ki? Bu yanlış kararın, tribünleri mezbahaya dönüştür- mesinden korkarım. Tribünlerdeki tezahüratın çirkınden de öte galizli- ği ayrı bir sorun. Üstelik medya bu yangına körükle gidiyor, genel- de hemen hemen günde dört beş sayfasını futbola ayıran gazetelerde, günde birkaç saati bulan TVya- yınlarında hakemler hakkındaki kışkırtıcı yayınlar, ateşe benzin dökme etkisi yaratıyorlar. Futbol medyasındasaldırganlık, uzmanlıktan faz- la reyting yapar hale geldı. Gerçekten işinin ehli fut- bol yorumcularından çok, saldırgan tavır sergıleyen- ler izleniyorlar. Böylece yaşamımızı şenlendirmesı, bizi günlük sı- kıntıların, temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp önümüze ko- nan sorunlardan bir süreliğine kaçmamızı sağlama- sı gereken futbol, açgözlülük, kin, husumet ve şid- det odağı halıne gelıverdi. Bu büyük sanayii bütün dünyada biçim değiştiri- yor, ama kabul edelim ki, bizde çoğu gelişmiş ülke- den daha büyük ölçüde bir kirlenme yaşanıyor. Işte bu yüzden artık futbolu sevmez, hatta futbol mevsiminin açılmasını bile "Eyvah yine başlıyor!"di- ye korkuyla karşılar oldum. Buna karşılık kendisinin makul, objektif bir Fener- bahçeli olduğu ıddiasını biraz kuşkuyla karşıladığım bacanağım Yılmaz Türkeri, bana hep, - Galatasaray'da umut yok da ondan böyle dav- ranıyorsun, hele bır iki maç üst üste kazanın ben se- ni görürüm, diyor. 0nun gibi düşünmüyorum, artık futbolla ilg/lenmi- yorum. Yine de Sevgili, dün kendisıne telefon edıp Rize beraberliğini anımsatarak - Ben sanacuma akşamı üzüleceğini söylemiştim, demeyi ihmal etmedim. Işte böyle! Ölümler durdurulsun' Ailelerden F tipi cezaevine isyan ALPERTURGUT Tekirdağ F Tipi Ceza- evi'nde "ihmal" sonucu yaşamını yitirdiği öne sü- rülen Salih Sevinel'in 20 yaşındaki oğlu Mehmet Sevinel, babasının tecrit uygulamalann 116. kur- banı olduğunu vurgula- yarak "Bugün babam öl- dü. Yann başkalannın babası öleböir" dedi. Tecrit nedeniyle psiko- lojisi bozulan Hasan Tah- sin Akgün'ün (22) anne- sı MelekAkgün ise "Gö- rüş kabinine her girdi- ğiındeoğlumyerine5ya- şındaki bir çocukla kar- şüaşıyonım. Benimle de- ğil, kendi kendine veya başka isimlerve cisimler- lekonuşuyor" deıken göz- leri doluyor. Taksim'deki Makine Mühendisleri Odası Is- tanbul Şubesi'nde "Ha- aran-Temmuz Cezaevle- ri Hak İhlalleri Rapo- ru"nu açıklayan TA- YAD'lı aileler, Erol Za- var, Ufiık Keskin ve Tol- ga BalotacTnın sağlık du- rumlannın iyi olmadığı- nı, Hasan Tahsin Akgün ve Yıldız Baguç Türkoğ- hı'nun ise psikolojik so- runlan bulunduğunu be- lırttiler. Raporda, Izmir Kırklar F Tipi Ceza- evi'nde ölüm oruçuna başlayan Mehmet İnan IşuYin tartaklanarak tek kişilik hücreye kapatıldı- ğı kaydedildi. 'Kizir ölüme sürükleniyor'ANKARA (ANKA) - Adli Tıp Ku- rumu ile Ankara Tabıp Odası arasın- da, Wernicke-KorsakorTsendromlu ba- zı mahkûmlann affedılmesi ya da ye- niden cezaevine gönderilmesi konu- sunda anlaşmazlık çıktı. Korsakoff sendromuna yakalandık- lan gerekçesıyle birçok mahJcûm, te- davi olabilmek ıçin CMUK'un 399'un- cu maddesinden yararlanarak dışan çı- karken, Adli Tıp Kurumu bu mahkûm- lan daha sonra tespit etti, "iyileştT ra- poru verdi ve cezalannın infazını ta- mamlamalan içın geri cezaevine gön- derdi. Adli Tıp Kurumu ile Ankara Ta- bip Odası arasında bu konuda görüş ay- nlığı ortaya çıktı. Ankara Tabip Odası, Insan Haklan Derneğı'nın başNoırusu üzerine, rapo- ru iptal edilerek bir süre önce Kırşehir Cezaevi'ne göndenlen LeylaKizir isim- • Ankara Tabip Odası'nm Leyla Kizir hakkında hazırladığı raporda, Adli Tıp Kurumu eleştirilerin hedefi oldu. Raporda, "Konulan Wernicke-Korsakoff sendromu ve 'sürekli hastalık' tanılanna rağmen cezasının infazının yeniden başlatılmasının, tıbbi-bilimsel gerçeklerle açık bir biçimde çeliştiği ve tıbben onaylanamaz bir durum olduğu sonucuna vanlmıştır" denildi. lı mahkûmun belgelerini inceledi. Oda- nın raporuna göre Kizir hıçbir şekilde iyileşme göstermiyor ve hastalığı gün geçtikçe artıyor. Cezaevindeki yaşam şartlan ise Kizir'i, daha hızlı biçimde ölüme sürüklüyor. ATO raporunda, 2002 ve 2003 yıl- larında ayn ayn Adli Tıp Kurumu ve 19 Mayıs Üniversitesi 'nde yapılan mu- ayenelerinde, Kizir'e Korsakofftanı- sı koyulduğu belirtildi. Raporda, has- talıgın iyileşmesinin tıbben mümkün olmayacağı vurgulandı. Adli Tıp Kurumu'nun "ıyUeşti" teş- hisine ise raporda, Istanbul Tıp Fakül- tesi Nöroloji Bölümü araştırmalanyla yanıt verildi. Raporda "iyileşmek bir yana hastalann kayda değer bir bölü- münde gerek ilk yüda erken ve gerek- se de izleyen yıllar içinde geç dönemler- de ortaya çıkabilen ve tabloyu daha da komplike eden şjzofreniform psikoz ve psikotik depresyon gibi psikivatrik tab- lolar da izienmiştir" denıldı. Adli Tıp Kurumu, Kızır'e verdiğı ilk raporda hastalığın sürekli olduğu- na da vurgu yaparak "Bu sendromun organik bir akıl hastalığı olduğu, CMUK'un 399/1. maddesi gereği ceza- sının tehirinin uygun bulunduğu, has- talığın sürekülik kazanmış olması ne- deniyle tehh" süresi bildirilemeyeceği, kontrol muayenesinegerekolmadığuun oy birliği>1e mütalaa olunduğu" ifade- lenne yer \ermişti. Kizir' in, bu raporun verilmesinden 6 ay sonra yenıden başNiırduğu Adli Tıp Kurumu'nda muayene edılmeden ye- niden Kırşehir Cezaevi'ne konulduğu iddia edildi. ATO'nun Kizir hakkında hazırladı- ğı raporda, Kurum da eleştirilerin he- defi oldu. Raporda, şöyle denildi: "AdK Tıp Kurumu Başkanhğı 3. İh- tisas Kurulu tarafindan, başvuru sahi- bi ile ilgili yapılan iki avrı incelemede, saptanan objektif bulgular ve bu has- tahk ile ilgili yukanda belirtilen bilim- sel gerçekler göz önüne anndıgında, ko- nulan \\ernicke-Korsakoff sendromu ve' sürekli hastalık' tanılanna rağmen cezasınıninfazınınyeniden başlatılma- sının. übbi-büunsel gerçeklerle açıkbir biçimde çeliştiği ve tıbben onaylana- maz birdurum olduğu sonucunavanl- mışür." ATO raporunda, Korsakoff sendro- munun ölümle sonuçlandığına deği- nilerek şu görüşlere yer verildi: "VVernicke-Korsakoff sendromun- da akutdönemdeortaya çıkan VVernic- ke ansefalopatisi tedavisiz kalındığuıda koma \e ölümle sonuçlanabünf YTP LtDERl CEM ABD'DEN DÖNDÜ 'AB olmazsa dünya bitmez' tSTANBUL (.4A) - Yenı Türkiye Partisi (YTP) Genel Başkanı Ismail Cem, bır süredir tedavi gördüğü .ABD'den döndü. THY'ye ait uçakla eşi Elçin Cem üe birlikte New York'tan Istanbul Atatürk Havalimanf na gelen Cem, ABD'deki tedavisine ılışkın "Doğrusu çok ciddi bir olaydL Hem Türkiye'dekt hem ABD'deki hekimlerin dostluğuyla, gav rethie zannediyorum büyük ölçüde çözüm yoluna girdi'' dedı. Türkiye'de yaklaşık 1 ay kaldıktan sonra New York'a giderek tedavisine bir süre daha devam edileceğini anlatan Cem, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu arada boş durmadun. Sosyal demokrasinuı geieceğine itişkin bir çahşmam yayunlandı, yaptığım bir kitap çahşması 'Türkiye, Avrupa, Avrasya'... Bunun birinci cildini yayuniadnn. Ikinci cüdinin de yazunı devam edivor. Bu tatil sırasında ona devam edeceğüa Öte yandan, YTP ile ilgili çahşmalar şu sıralar özeuıkle teoride voğunlaşû. Bu çahşmalara bu bir ay içinde çok yoğun kaülama>acajğun ama arkadaşlanma yardım edeceğun." Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkileriru de degerlendıren YTP Genel Başkanı Ismail Cem, AB konusunda doğru politika izlenmesi ve doğru yaklaşılmasının çok önemli olduğunu vurguladı. Cem, AB konusunda 3 noktaya dikkat edilmesi gerektiğini ifade ederek sözlerini şöyle tamamladı: "Birineisi; AB konusunda bazılanmn sunduğu ve zannettiği gibi hadise bitmiş değiL Almanya YTP Genel Başkanı Ismail Cem, Türkiye'deki ve ABD'deki doktorlann gayretiyle hastahğının büyük ölçüde çözüm yoluna girdiğini söyledi. Başbakanı bizi çok seviyor. İtahan Başbakanı dostumuzla bu iş ohnaz. Arahk ayında bizun beklentimizi karşılama\an bir sonuç çıkabüir. Bunu böyle görmek lazun. Fkinci nokta; iyi sonuç almak için hepimiz elimizden gelen her şeyi v^pahm. Fakat biletim ki AB ile bir müzakere süreci bu dönem başlamazsa, bu Türkiye açısından dümanuı sonu, tarihin sonu değildir. Türkiye güçlü bir memleket Türkhie, yüzlerce yıhn birikimL 700 yılhk bir imparatorlugun devanu. Hükümetin şu havanuı dışına çüanası lazun; 'Olursa mutlaka olmalı. AB ile müzakere tarihi başlamalı. Eğer başlamazsa mahvoiduk, perişan olduk, demokrasi elden gitti, laiklik elden gitti.' Bu havanın tamamen dışına çıkmak lazun. Üçüncü olarak; AB ile bizim geçmişten çıkardığunız ders şudun Malum AB, bizi 1999 yıhnda aday ülke ilan etti. Çok ciddi bir çahşmanm sonucunda bunu başarmıştık. Bu başam^a giden yolda hiçbir zamanricacı,kapı kapı dolaşan bir yaklaşununız ohnadL Hep kendi değerterimizi haürlatnk ve şu mesajı verdik. Şu sıralarda bu noktaya daha fazla önem \erilmesi gerektigi düşüncesindeyim." M A C A Z İ N G Ü N L E R İ - CHP GeneJ Başkanı Deniz Ba>kaL Bolunun Mengen ilçesinde 20'ncisi düzenlenen "Mengen Aşçüar ve Turizm Festh ah'"ne kaüldı. Mengen'in Türkiye'de aşçıhğm başkenti olduğunu belirten Bav kaL "Mengen Aşçıhk Fes- trvali uluslararası düze>de yapdmahdır" dedi. Baykai, dünya nıutfaklannda yer alan yoğurt, bulgur ve sütlü tathlann Osmanh saraylannda görev yapan asçılar tarafindan bulunduğunu ifade ederek "Ben zaman zaman mutfağa girerek yemek yapmayı se- \ivorum" diye konuştu. BaykaL gazetecUerin gündeme Uişkin sonılannı ise yanıtsız bıraktı. Bay kal önceki akşam da Antalya'da j CHP'H manken Tüğba Özay'la birlikte Özcan Deniz'in konserini dinledi. (Fotoğraflar: AA) Disiplin Kurulu Ketenci, Tomanbay veAydın 'ın 'tedbir' karanna itirazını reddetti Uç milletveldline ihraç yoluANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Yüksek Disiplin Kurulu (YDK), Parti Meclisi'nin (PM) kesin ihraç ıstemiyle tedbırlı olarak disipline sevk ettiği 3 mıllervekilinin "tedbir" karanna itirazlaruıı reddetti. YDK, Ankara Milletvekili İsmet Çanakçı'mn başkanlığında CFtP Genel Merkezi'nde dün toplandı. Yaklaşık 2.5 saat süren toplantıda kesin ihracı istenen Istanbul miHetvekilleri Ahmet Güryüz Ketenci ve Hasan Aydın ile Ankara Milletvekili Mehmet Tomanbay'ın tedbir karanna ilişkin itirazlan oybirliğiyle reddedildi. Toplantıya 15 YDKüyesinden 1 l'i katıldı. YDK'nin bu karannın milletvekillerine tebliğ edileceği, kurulun 15 Ağustos pazar günü yapılacak toplantısuıda da milletvekillerinin yazılı A, Güryüz Ketenci Mehmet Tomanbay Hasan Aydın itirazlanrun haksız olarak reddedildiğini sa\-undu. Tomanbay \ e kendisinin 30 Temmuz Cuma günü başvuru yaptıklannı. tüzük uyannca YDK'nin 7 gün içinde toplanarak karar vermesi gerektiğini ve bu sürenin dün itibariyle sona erdiğini anlatan Ketenci, "Bizünle ilgili karar dün verihnehydL Bugün karar verdiklerine göre 'tedbir' • Yüksek Disiplin Kurulu'nun, 15 Ağustos'ta üç milletvekilmin yazılı ve sözlü savunmalannı alacak. ve sözlü sa\oınmalannm almacağı belirtildi. Istanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci, karan değerlendirirken, zaten kendiliğinden ortadan kalkmış demektir. l sulsüzlük yapülar. Tüzük hükümlerini çiğnrvorlar. Bir kez daha hukuk tanunaz olduklannı gösterdiler" diye konuştu. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Yakup Cemil, Ittihat ve Terakki dö- neminin namlı silahşoruydu. Birçok cinayetin faili olarak tarihteki yerini al- dı. Yakup Cemil, Ittihat ve Terakki'nin liderlerinden Enver Paşa'ya çok bağ- lıydı. Onun için canını vermekten ya da onun için başkasını öldürmekten çekinmeyeceğini söylerdi. Hüseyin Cahrt Yalçın da Ittihat Terakki döneminin ünlü gazetecilerin- dendi. Sivri dilliydi ve eleştirici bir ka- lemi vardı. Bu nedenle başı defalarca derde girdi, ölümden döndü. Ata- türk'e tasarlanan 1926 Izmir suikas- tı davasının da sanıklan arasına girmiş, canını zor kurtarmıştı. Hüseyin Cahit Yalçın'ın yakın arkadaşlanndan birisi de Ittihat Terakki'nin Maliye Bakanı Cavit Bey'di. Cavit Bey, 1926 yıhnda tutuklanmış, önce Izmir suikastı da- vasına götürülmüş, daha sonra bu davayla ilgili suçsuz bulunmuş, Anka- ra'ya gönderilmişti. "Üç Aliler Diva- n/"nında yargılanan Cavit Bey idam edilmişti. Hüseyin Cahrt Yalçın, yakın Yakup Cemil ve Enver Paşa arkadaşı Cavit Bey'in yetim kalan oğ- lu Şiar'ı (Yalçın) evlat edinmişti. Hüseyin Cahit Yalçın, anılarını yaz- dığı "Tanıdıklanm" (Yapı Kredi Yayın- lan) kitabında Enver Paşa ile Yakup Ce- mil arasındaki ilişkiye ait ilginç bir anı- sını aktarır: "Enver hastalanmıştı. Apandisiti vardı. Ameliyatyapılacak- tı. Çok mu ağır hastaydı? Başka bir sebep mi vardı? Herhalde ameliya- tın evinde yapılmasına lüzum görül- müştü. Ben o sırada Avrupa 'da idim. Döndüğüm zaman Adnan anlatıyor- du. Enver'in evinde birçok doktorlar toplanmıştı. Konsültasyon yapıyor- lardı. Adnan aşağı indiği zaman, Ya- kup Cemil7 görmüştü. Müteheyyiç, müteessirbir halde odanın içinde pek asabi dolaşıyordu. Adnan'a tabancasını gösterdi: 'Eğer' dedi 'ameliyat neticesinde En- ver ölürse doktora yapacağımı ben bilirim!' Ameliyatı galiba Cemil Paşa yapmıştı. Nasıl bir tehlike atlattığının acaba farkında mıydı?" Hüseyin Cahit Yalçın, tarihte çok kez tekrar etmiş, "dostluktan ihane- te" giden olayların tanığı olmuştu. Enver Paşa için adam öldürmeyi gö- ze alan Yakup Cemil'in sizce kaderi ne oldu dersıniz? Tarihimizin ünlü ga- zetecisı Hüseyin Cahit, ikisi arasın- daki bu candan ilişkinin sonunun na- sıl geldiğini şöyle anlatır: "Enver için o gün bu kadar titreyen Yakup Ce- mil, sonra harp içinde Enver'in ha- yatına suikast etmek cürümüyle mah- kûm oldu ve kurşuna dizildi! Siyaset ne garip, ne mantıksız, insafsız ve iğrenç bir hayat!" Tabii Enver Paşa'nın kaderi de bir başka macerada yitip gitmişti. Enver Paşa şansına güvenen, ölümün kena- nndan defalarca dönmüş birgözü pek Ittihatçıydı. Hüseyin Cahit, Enver'in şansına güvenen bu tutumunu da şöy- le aktarmıştı: "Enver ve arkadaşlan, onun talihine adeta dindarane bir iti- mat besleıierdi. Envermektepten ye- ni çıkmış genç birzabitken, Rumeli'de eşkıya takibatıyla meşgul olmuştu. Bulgar çeteleriyle belkiyirmi kereden fazla çarpışmıştı. Hiçbirindeyaralan- madığını ve hep muvaffak olduğunu temin ediyorlardı. Çanakkale cephe- sini ziyaretimizde, ölüm kurşunları onun otomobil çamuriuğuna sapla- nıyordu. Bunlan anlatanlarda ve kur- şunlan gösterenlerde Enver'in hiçbir zaman bir tesadüfe kurban gitmeye- ceğine dair kanaat vardı. Mütarekeden sonra, Istanbul'dan aynldığı zaman Husya'ya gitmişti. Oradan Kafkasya'ya geçmek üzere bindiği sandal Karadeniz'de devrilmiş ve Enver kurtulmuştu. Mütarekede Almanya'dan Rusya'ya geçmek is- terken bindiği tayyare yere inmiş, En- ver esirdüşmüştü. Fakat hüviyetini an- layamamışlardı. Bu esaretten bir tay- yare ile kaçmaya muvaffak olmuştu. Bir avuç Türk'ü Bolşeviklere karşı ayaklandırarak Rusya içinde müsta- kil bir devlet teşkiline kalkmasında, zannederim ki talihine itimadın büyük hissesi vardı. Bu fazla itimadı haya- tıyla ödedi... Bolşevik kuvvetleriyleye- re düştü." Ittihatçı önderlerin çoğu bir şekil- de öldürüldüler. Onlarla belki de bir de- vir kapandı ve Mustafa Kemal önder- liğinde Türkiye için yeni bir devir açıl- dı. Ittihatçılar, gerçekten maceracı in- sanlar mıydı? Yoksa, yıkılan bir impa- ratorluğu reformlarla kurtarmaya ça* lışan Osmanlının son modemleşme- ci akıncılan mı? Enver Paşa'dan silah- şor Yakup Cemil'e uzanan Ittihatçıla- rın kaderçizgisi, onlan genç yaştaye- nilgi ve ölümle tanıştırdı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle