Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8 AĞUSTOS 2004 PAZAR
HABERLER
DÜNY4DA BUGÜN Tabip Odası, Adli Tıp Kurumu'nun Korsakoff hastasını cezaevine geri göndermesine tepki gösterdi
ALİ SİRMEN
Eyvah! Futbol
Mevsimi Başladı!
Sevgilı,
Çocukluk yıllanmda, ağustos ayının sonlanna doğ-
ru, azade günlerimin gittikçe kısaldığını duyumsamak-
tan doğan hüznümü hafifletirdi futbol mevsıminin
başlangıcı.
I Ik maçlar, sanki uzun zaman ayrı kalınmış bir sev-
d\ğe kavuşmaya, bır süre terk edilmiş kimi alışkan-
lıklara yeniden dönmeye benzer bir duygu uyandı-
rırdı.
Varım yüzyılı aşkın süre, futbolu hep sevdim, hep
iztedim; Galatasaray'ın maçlarının tamamına yakın
çoğunluğunda hazır bulundum. Bır süre meslek ge-
reği, Cimbom'u yurtiçi ve dışı deplasmanlarındada
takip ettim.
Futbolun, TV sayesinde evlerimize henüz girme-
diği, bu denli yayg/nlaşıp toplumsa! bir histeriye dö-
nüşmediği, aydınlar tarafından alabildiğine küçüm-
senip horlandığı dönemlerde, ben onu hep izledim
ve kimi toplumsal yarartarı olduğunu da savundum.
Ama artık futbola olan ilgim kayboldu.
Artık futbolun simgelediğı zihniyet ve içinde ba-
rındırdığı pislik rahatsız ediyor beni.
• • •
Eskiden futbolda rakiple rekabeti amaçlayan bir
takım-taraftar dayanışması söz konusuydu.
Şimdi ise futbol, rekabeti aşıp düşmanlığa dönü-
şen ve her yanından şiddet fışkıran bir gösteri.
Artık taraftar, taraftar olmaktan çıktı fanatiğe dö-
nüştü. Günlük futbol gazetelerinden birinin adı bile
"Fanatik". Fanatik sözcüğünün kötü anlamı bile de-
ğişti. Genç bir biçare, TV kameralan önünde, "Her-
kes fanatik olmalı, ama ılımlı fanatik" diyebiliyor. Ar-
tık tribünlerin egemenleri onlardır. Fanatiğe dönüş-
müş taraftar futbolu kirletiyor, şiddet yayıyor, kulüp
yöneticilerini bile etkileyen bir güce ulaşıyor.
Liglerin başladığı ılk gün meydana gelen olaylara
bak!
Rizespor ile 2-2 berabere kaldıktan sonra, uçağa
binmek üzere Trabzon'a hareket eden Fenerbahçe
takırrunın otobüsü ikı yerde taşlanıyor, şoför ve oyun-
culardan biri yaralanıyor.
Fenerbahçe bu yıl Avrupa Şampiyonlar Kupa-
sı'nda Türkiye'yi temsil edecek, ülkemize nice ba-
şarılar kazandırmış, seçkin bir kulüp, düşmanının
kuruluşu değil. Ama gel de bunu, her sportif karşı-
laşmada mutlaka olay çıkaran ve genelde yaptıkla-
nndan dolayı yaptınm görmeyen o bölge insanına an-
lat!
Politikacının ve mafyanın güdümündeki futbol, git-
tikçe kirleniyor, hakemlik kurumu öylesine yıpratılı-
yor ki, hakeme hakaretamiz biçimde fırça çeken fut-
bolcunun sesi tribünden bile duyuluyor, kimse de bu
durumu ayıplayıp yadırgamıyor.
• • •
Statlardan devletin kolluk güçlerinin çıkarılıp yer-
lerine özel güvenlik kurumlarının yerleştirılmesi ka-
ran, zaten içinden çıkılması zorgörünen tribün anar-
şi ve şiddetini daha da arttıracak gibi görünüyor,
hangi kulüp devletin kolluk kuvvetlerinin bile aldır-
madığı kendi fanatiğine karşı etkin bir denetim ku-
rabilecek ki?
Bu yanlış kararın, tribünleri mezbahaya dönüştür-
mesinden korkarım.
Tribünlerdeki tezahüratın çirkınden de öte galizli-
ği ayrı bir sorun.
Üstelik medya bu yangına körükle gidiyor, genel-
de hemen hemen günde dört beş sayfasını futbola
ayıran gazetelerde, günde birkaç saati bulan TVya-
yınlarında hakemler hakkındaki kışkırtıcı yayınlar,
ateşe benzin dökme etkisi yaratıyorlar.
Futbol medyasındasaldırganlık, uzmanlıktan faz-
la reyting yapar hale geldı. Gerçekten işinin ehli fut-
bol yorumcularından çok, saldırgan tavır sergıleyen-
ler izleniyorlar.
Böylece yaşamımızı şenlendirmesı, bizi günlük sı-
kıntıların, temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp önümüze ko-
nan sorunlardan bir süreliğine kaçmamızı sağlama-
sı gereken futbol, açgözlülük, kin, husumet ve şid-
det odağı halıne gelıverdi.
Bu büyük sanayii bütün dünyada biçim değiştiri-
yor, ama kabul edelim ki, bizde çoğu gelişmiş ülke-
den daha büyük ölçüde bir kirlenme yaşanıyor.
Işte bu yüzden artık futbolu sevmez, hatta futbol
mevsiminin açılmasını bile "Eyvah yine başlıyor!"di-
ye korkuyla karşılar oldum.
Buna karşılık kendisinin makul, objektif bir Fener-
bahçeli olduğu ıddiasını biraz kuşkuyla karşıladığım
bacanağım Yılmaz Türkeri, bana hep,
- Galatasaray'da umut yok da ondan böyle dav-
ranıyorsun, hele bır iki maç üst üste kazanın ben se-
ni görürüm, diyor.
0nun gibi düşünmüyorum, artık futbolla ilg/lenmi-
yorum.
Yine de Sevgili, dün kendisıne telefon edıp Rize
beraberliğini anımsatarak
- Ben sanacuma akşamı üzüleceğini söylemiştim,
demeyi ihmal etmedim.
Işte böyle!
Ölümler durdurulsun'
Ailelerden F tipi
cezaevine isyan
ALPERTURGUT
Tekirdağ F Tipi Ceza-
evi'nde "ihmal" sonucu
yaşamını yitirdiği öne sü-
rülen Salih Sevinel'in 20
yaşındaki oğlu Mehmet
Sevinel, babasının tecrit
uygulamalann 116. kur-
banı olduğunu vurgula-
yarak "Bugün babam öl-
dü. Yann başkalannın
babası öleböir" dedi.
Tecrit nedeniyle psiko-
lojisi bozulan Hasan Tah-
sin Akgün'ün (22) anne-
sı MelekAkgün ise "Gö-
rüş kabinine her girdi-
ğiındeoğlumyerine5ya-
şındaki bir çocukla kar-
şüaşıyonım. Benimle de-
ğil, kendi kendine veya
başka isimlerve cisimler-
lekonuşuyor" deıken göz-
leri doluyor.
Taksim'deki Makine
Mühendisleri Odası Is-
tanbul Şubesi'nde "Ha-
aran-Temmuz Cezaevle-
ri Hak İhlalleri Rapo-
ru"nu açıklayan TA-
YAD'lı aileler, Erol Za-
var, Ufiık Keskin ve Tol-
ga BalotacTnın sağlık du-
rumlannın iyi olmadığı-
nı, Hasan Tahsin Akgün
ve Yıldız Baguç Türkoğ-
hı'nun ise psikolojik so-
runlan bulunduğunu be-
lırttiler. Raporda, Izmir
Kırklar F Tipi Ceza-
evi'nde ölüm oruçuna
başlayan Mehmet İnan
IşuYin tartaklanarak tek
kişilik hücreye kapatıldı-
ğı kaydedildi.
'Kizir ölüme sürükleniyor'ANKARA (ANKA) - Adli Tıp Ku-
rumu ile Ankara Tabıp Odası arasın-
da, Wernicke-KorsakorTsendromlu ba-
zı mahkûmlann affedılmesi ya da ye-
niden cezaevine gönderilmesi konu-
sunda anlaşmazlık çıktı.
Korsakoff sendromuna yakalandık-
lan gerekçesıyle birçok mahJcûm, te-
davi olabilmek ıçin CMUK'un 399'un-
cu maddesinden yararlanarak dışan çı-
karken, Adli Tıp Kurumu bu mahkûm-
lan daha sonra tespit etti, "iyileştT ra-
poru verdi ve cezalannın infazını ta-
mamlamalan içın geri cezaevine gön-
derdi. Adli Tıp Kurumu ile Ankara Ta-
bip Odası arasında bu konuda görüş ay-
nlığı ortaya çıktı.
Ankara Tabip Odası, Insan Haklan
Derneğı'nın başNoırusu üzerine, rapo-
ru iptal edilerek bir süre önce Kırşehir
Cezaevi'ne göndenlen LeylaKizir isim-
• Ankara Tabip Odası'nm Leyla Kizir hakkında hazırladığı raporda, Adli Tıp
Kurumu eleştirilerin hedefi oldu. Raporda, "Konulan Wernicke-Korsakoff sendromu
ve 'sürekli hastalık' tanılanna rağmen cezasının infazının yeniden başlatılmasının,
tıbbi-bilimsel gerçeklerle açık bir biçimde çeliştiği ve tıbben onaylanamaz
bir durum olduğu sonucuna vanlmıştır" denildi.
lı mahkûmun belgelerini inceledi. Oda-
nın raporuna göre Kizir hıçbir şekilde
iyileşme göstermiyor ve hastalığı gün
geçtikçe artıyor. Cezaevindeki yaşam
şartlan ise Kizir'i, daha hızlı biçimde
ölüme sürüklüyor.
ATO raporunda, 2002 ve 2003 yıl-
larında ayn ayn Adli Tıp Kurumu ve
19 Mayıs Üniversitesi 'nde yapılan mu-
ayenelerinde, Kizir'e Korsakofftanı-
sı koyulduğu belirtildi. Raporda, has-
talıgın iyileşmesinin tıbben mümkün
olmayacağı vurgulandı.
Adli Tıp Kurumu'nun "ıyUeşti" teş-
hisine ise raporda, Istanbul Tıp Fakül-
tesi Nöroloji Bölümü araştırmalanyla
yanıt verildi. Raporda "iyileşmek bir
yana hastalann kayda değer bir bölü-
münde gerek ilk yüda erken ve gerek-
se de izleyen yıllar içinde geç dönemler-
de ortaya çıkabilen ve tabloyu daha da
komplike eden şjzofreniform psikoz ve
psikotik depresyon gibi psikivatrik tab-
lolar da izienmiştir" denıldı.
Adli Tıp Kurumu, Kızır'e verdiğı
ilk raporda hastalığın sürekli olduğu-
na da vurgu yaparak "Bu sendromun
organik bir akıl hastalığı olduğu,
CMUK'un 399/1. maddesi gereği ceza-
sının tehirinin uygun bulunduğu, has-
talığın sürekülik kazanmış olması ne-
deniyle tehh" süresi bildirilemeyeceği,
kontrol muayenesinegerekolmadığuun
oy birliği>1e mütalaa olunduğu" ifade-
lenne yer \ermişti.
Kizir' in, bu raporun verilmesinden
6 ay sonra yenıden başNiırduğu Adli Tıp
Kurumu'nda muayene edılmeden ye-
niden Kırşehir Cezaevi'ne konulduğu
iddia edildi.
ATO'nun Kizir hakkında hazırladı-
ğı raporda, Kurum da eleştirilerin he-
defi oldu. Raporda, şöyle denildi:
"AdK Tıp Kurumu Başkanhğı 3. İh-
tisas Kurulu tarafindan, başvuru sahi-
bi ile ilgili yapılan iki avrı incelemede,
saptanan objektif bulgular ve bu has-
tahk ile ilgili yukanda belirtilen bilim-
sel gerçekler göz önüne anndıgında, ko-
nulan \\ernicke-Korsakoff sendromu
ve' sürekli hastalık' tanılanna rağmen
cezasınıninfazınınyeniden başlatılma-
sının. übbi-büunsel gerçeklerle açıkbir
biçimde çeliştiği ve tıbben onaylana-
maz birdurum olduğu sonucunavanl-
mışür."
ATO raporunda, Korsakoff sendro-
munun ölümle sonuçlandığına deği-
nilerek şu görüşlere yer verildi:
"VVernicke-Korsakoff sendromun-
da akutdönemdeortaya çıkan VVernic-
ke ansefalopatisi tedavisiz kalındığuıda
koma \e ölümle sonuçlanabünf
YTP LtDERl CEM ABD'DEN DÖNDÜ
'AB olmazsa
dünya bitmez'
tSTANBUL (.4A) - Yenı Türkiye Partisi (YTP) Genel
Başkanı Ismail Cem, bır süredir tedavi gördüğü
.ABD'den döndü. THY'ye ait uçakla eşi Elçin Cem üe
birlikte New York'tan Istanbul Atatürk
Havalimanf na gelen Cem, ABD'deki tedavisine
ılışkın "Doğrusu çok ciddi bir olaydL Hem
Türkiye'dekt hem ABD'deki hekimlerin dostluğuyla,
gav rethie zannediyorum büyük ölçüde çözüm yoluna
girdi'' dedı. Türkiye'de yaklaşık 1 ay kaldıktan sonra
New York'a giderek tedavisine bir süre daha devam
edileceğini anlatan Cem, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu arada boş durmadun. Sosyal
demokrasinuı geieceğine itişkin
bir çahşmam yayunlandı,
yaptığım bir kitap çahşması
'Türkiye, Avrupa, Avrasya'...
Bunun birinci cildini yayuniadnn.
Ikinci cüdinin de yazunı devam
edivor. Bu tatil sırasında ona
devam edeceğüa Öte yandan,
YTP ile ilgili çahşmalar şu sıralar
özeuıkle teoride voğunlaşû. Bu
çahşmalara bu bir ay içinde çok
yoğun kaülama>acajğun ama
arkadaşlanma yardım edeceğun."
Türkiye-Avrupa Birliği (AB)
ilişkileriru de degerlendıren YTP
Genel Başkanı Ismail Cem, AB
konusunda doğru politika
izlenmesi ve doğru
yaklaşılmasının çok önemli
olduğunu vurguladı. Cem, AB
konusunda 3 noktaya dikkat
edilmesi gerektiğini ifade ederek
sözlerini şöyle tamamladı:
"Birineisi; AB konusunda
bazılanmn sunduğu ve zannettiği
gibi hadise bitmiş değiL Almanya
YTP Genel
Başkanı Ismail
Cem,
Türkiye'deki ve
ABD'deki
doktorlann
gayretiyle
hastahğının
büyük ölçüde
çözüm yoluna
girdiğini
söyledi.
Başbakanı bizi çok seviyor. İtahan Başbakanı
dostumuzla bu iş ohnaz. Arahk ayında bizun
beklentimizi karşılama\an bir sonuç çıkabüir. Bunu
böyle görmek lazun. Fkinci nokta; iyi sonuç almak
için hepimiz elimizden gelen her şeyi v^pahm. Fakat
biletim ki AB ile bir müzakere süreci bu dönem
başlamazsa, bu Türkiye açısından dümanuı sonu,
tarihin sonu değildir. Türkiye güçlü bir memleket
Türkhie, yüzlerce yıhn birikimL 700 yılhk bir
imparatorlugun devanu. Hükümetin şu havanuı
dışına çüanası lazun; 'Olursa mutlaka olmalı. AB ile
müzakere tarihi başlamalı. Eğer başlamazsa
mahvoiduk, perişan olduk, demokrasi elden gitti,
laiklik elden gitti.' Bu havanın tamamen dışına
çıkmak lazun. Üçüncü olarak; AB ile bizim geçmişten
çıkardığunız ders şudun Malum AB, bizi 1999 yıhnda
aday ülke ilan etti. Çok ciddi bir çahşmanm
sonucunda bunu başarmıştık. Bu başam^a giden yolda
hiçbir zamanricacı,kapı kapı dolaşan bir
yaklaşununız ohnadL Hep kendi değerterimizi
haürlatnk ve şu mesajı verdik. Şu sıralarda bu
noktaya daha fazla önem \erilmesi gerektigi
düşüncesindeyim."
M A C A Z İ N G Ü N L E R İ - CHP GeneJ Başkanı Deniz Ba>kaL Bolunun Mengen ilçesinde 20'ncisi düzenlenen "Mengen
Aşçüar ve Turizm Festh ah'"ne kaüldı. Mengen'in Türkiye'de aşçıhğm başkenti olduğunu belirten Bav kaL "Mengen Aşçıhk Fes-
trvali uluslararası düze>de yapdmahdır" dedi. Baykai, dünya nıutfaklannda yer alan yoğurt, bulgur ve sütlü tathlann Osmanh
saraylannda görev yapan asçılar tarafindan bulunduğunu ifade ederek "Ben zaman zaman mutfağa girerek yemek yapmayı se-
\ivorum" diye konuştu. BaykaL gazetecUerin gündeme Uişkin sonılannı ise yanıtsız bıraktı. Bay kal önceki akşam da Antalya'da
j CHP'H manken Tüğba Özay'la birlikte Özcan Deniz'in konserini dinledi. (Fotoğraflar: AA)
Disiplin Kurulu Ketenci, Tomanbay veAydın 'ın 'tedbir' karanna itirazını reddetti
Uç milletveldline ihraç yoluANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP
Yüksek Disiplin Kurulu (YDK), Parti
Meclisi'nin (PM) kesin ihraç ıstemiyle
tedbırlı olarak disipline sevk ettiği 3
mıllervekilinin "tedbir"
karanna itirazlaruıı
reddetti.
YDK, Ankara
Milletvekili İsmet
Çanakçı'mn
başkanlığında CFtP Genel
Merkezi'nde dün
toplandı. Yaklaşık 2.5 saat
süren toplantıda kesin
ihracı istenen Istanbul
miHetvekilleri Ahmet
Güryüz Ketenci ve Hasan
Aydın ile Ankara
Milletvekili Mehmet Tomanbay'ın tedbir
karanna ilişkin itirazlan oybirliğiyle
reddedildi.
Toplantıya 15 YDKüyesinden 1 l'i
katıldı. YDK'nin bu karannın
milletvekillerine tebliğ edileceği, kurulun
15 Ağustos pazar günü yapılacak
toplantısuıda da milletvekillerinin yazılı
A, Güryüz Ketenci Mehmet Tomanbay Hasan Aydın
itirazlanrun haksız olarak reddedildiğini
sa\-undu. Tomanbay \ e kendisinin 30
Temmuz Cuma günü başvuru yaptıklannı.
tüzük uyannca YDK'nin 7 gün içinde
toplanarak
karar vermesi
gerektiğini ve
bu sürenin dün
itibariyle sona
erdiğini anlatan
Ketenci,
"Bizünle ilgili
karar dün
verihnehydL
Bugün karar
verdiklerine
göre 'tedbir'
• Yüksek
Disiplin
Kurulu'nun, 15
Ağustos'ta üç
milletvekilmin
yazılı ve sözlü
savunmalannı
alacak.
ve sözlü sa\oınmalannm almacağı
belirtildi.
Istanbul Milletvekili Ahmet Güryüz
Ketenci, karan değerlendirirken,
zaten
kendiliğinden ortadan kalkmış demektir.
l sulsüzlük yapülar. Tüzük hükümlerini
çiğnrvorlar. Bir kez daha hukuk tanunaz
olduklannı gösterdiler" diye konuştu.
IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected]
Yakup Cemil, Ittihat ve Terakki dö-
neminin namlı silahşoruydu. Birçok
cinayetin faili olarak tarihteki yerini al-
dı. Yakup Cemil, Ittihat ve Terakki'nin
liderlerinden Enver Paşa'ya çok bağ-
lıydı. Onun için canını vermekten ya
da onun için başkasını öldürmekten
çekinmeyeceğini söylerdi.
Hüseyin Cahrt Yalçın da Ittihat
Terakki döneminin ünlü gazetecilerin-
dendi. Sivri dilliydi ve eleştirici bir ka-
lemi vardı. Bu nedenle başı defalarca
derde girdi, ölümden döndü. Ata-
türk'e tasarlanan 1926 Izmir suikas-
tı davasının da sanıklan arasına girmiş,
canını zor kurtarmıştı. Hüseyin Cahit
Yalçın'ın yakın arkadaşlanndan birisi
de Ittihat Terakki'nin Maliye Bakanı
Cavit Bey'di. Cavit Bey, 1926 yıhnda
tutuklanmış, önce Izmir suikastı da-
vasına götürülmüş, daha sonra bu
davayla ilgili suçsuz bulunmuş, Anka-
ra'ya gönderilmişti. "Üç Aliler Diva-
n/"nında yargılanan Cavit Bey idam
edilmişti. Hüseyin Cahrt Yalçın, yakın
Yakup Cemil ve Enver Paşa
arkadaşı Cavit Bey'in yetim kalan oğ-
lu Şiar'ı (Yalçın) evlat edinmişti.
Hüseyin Cahit Yalçın, anılarını yaz-
dığı "Tanıdıklanm" (Yapı Kredi Yayın-
lan) kitabında Enver Paşa ile Yakup Ce-
mil arasındaki ilişkiye ait ilginç bir anı-
sını aktarır: "Enver hastalanmıştı.
Apandisiti vardı. Ameliyatyapılacak-
tı. Çok mu ağır hastaydı? Başka bir
sebep mi vardı? Herhalde ameliya-
tın evinde yapılmasına lüzum görül-
müştü. Ben o sırada Avrupa 'da idim.
Döndüğüm zaman Adnan anlatıyor-
du.
Enver'in evinde birçok doktorlar
toplanmıştı. Konsültasyon yapıyor-
lardı. Adnan aşağı indiği zaman, Ya-
kup Cemil7 görmüştü. Müteheyyiç,
müteessirbir halde odanın içinde pek
asabi dolaşıyordu.
Adnan'a tabancasını gösterdi:
'Eğer' dedi 'ameliyat neticesinde En-
ver ölürse doktora yapacağımı ben
bilirim!' Ameliyatı galiba Cemil Paşa
yapmıştı. Nasıl bir tehlike atlattığının
acaba farkında mıydı?"
Hüseyin Cahit Yalçın, tarihte çok
kez tekrar etmiş, "dostluktan ihane-
te" giden olayların tanığı olmuştu.
Enver Paşa için adam öldürmeyi gö-
ze alan Yakup Cemil'in sizce kaderi
ne oldu dersıniz? Tarihimizin ünlü ga-
zetecisı Hüseyin Cahit, ikisi arasın-
daki bu candan ilişkinin sonunun na-
sıl geldiğini şöyle anlatır: "Enver için
o gün bu kadar titreyen Yakup Ce-
mil, sonra harp içinde Enver'in ha-
yatına suikast etmek cürümüyle mah-
kûm oldu ve kurşuna dizildi! Siyaset
ne garip, ne mantıksız, insafsız ve
iğrenç bir hayat!"
Tabii Enver Paşa'nın kaderi de bir
başka macerada yitip gitmişti. Enver
Paşa şansına güvenen, ölümün kena-
nndan defalarca dönmüş birgözü pek
Ittihatçıydı. Hüseyin Cahit, Enver'in
şansına güvenen bu tutumunu da şöy-
le aktarmıştı: "Enver ve arkadaşlan,
onun talihine adeta dindarane bir iti-
mat besleıierdi. Envermektepten ye-
ni çıkmış genç birzabitken, Rumeli'de
eşkıya takibatıyla meşgul olmuştu.
Bulgar çeteleriyle belkiyirmi kereden
fazla çarpışmıştı. Hiçbirindeyaralan-
madığını ve hep muvaffak olduğunu
temin ediyorlardı. Çanakkale cephe-
sini ziyaretimizde, ölüm kurşunları
onun otomobil çamuriuğuna sapla-
nıyordu. Bunlan anlatanlarda ve kur-
şunlan gösterenlerde Enver'in hiçbir
zaman bir tesadüfe kurban gitmeye-
ceğine dair kanaat vardı.
Mütarekeden sonra, Istanbul'dan
aynldığı zaman Husya'ya gitmişti.
Oradan Kafkasya'ya geçmek üzere
bindiği sandal Karadeniz'de devrilmiş
ve Enver kurtulmuştu. Mütarekede
Almanya'dan Rusya'ya geçmek is-
terken bindiği tayyare yere inmiş, En-
ver esirdüşmüştü. Fakat hüviyetini an-
layamamışlardı. Bu esaretten bir tay-
yare ile kaçmaya muvaffak olmuştu.
Bir avuç Türk'ü Bolşeviklere karşı
ayaklandırarak Rusya içinde müsta-
kil bir devlet teşkiline kalkmasında,
zannederim ki talihine itimadın büyük
hissesi vardı. Bu fazla itimadı haya-
tıyla ödedi... Bolşevik kuvvetleriyleye-
re düştü."
Ittihatçı önderlerin çoğu bir şekil-
de öldürüldüler. Onlarla belki de bir de-
vir kapandı ve Mustafa Kemal önder-
liğinde Türkiye için yeni bir devir açıl-
dı. Ittihatçılar, gerçekten maceracı in-
sanlar mıydı? Yoksa, yıkılan bir impa-
ratorluğu reformlarla kurtarmaya ça*
lışan Osmanlının son modemleşme-
ci akıncılan mı? Enver Paşa'dan silah-
şor Yakup Cemil'e uzanan Ittihatçıla-
rın kaderçizgisi, onlan genç yaştaye-
nilgi ve ölümle tanıştırdı.