Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 AĞUSTOS 2004 CUW
HABERLER
DUTVYADABUGUN
ALİStRMEN
Talan Sosyal Adaleti
Vahşi kapitalizmin küreselleşme yoluyla bütün
dünyaya egemen olduğu, büyük çoğunluklann
insanca yaşama umutlannı gittikçe dahafazla sol-
durduğu, varsıl ülkeler içinde bile varsılla yoksul
arasındaki dengeyi iyice bozduğu bir dönemde fır-
sat eşitliği deyiminı dile getirenler, hatta anımsa-
yanlar tabii ki azalacaktır.
Demokrasilerde, eğitime, başarıya, mutluluğa,
servete erişebilme yanşında, bütün vatandaşlara
fırsat eşitliği sağlanması, sosyal demokrasinin,
eninde sonunda demokrasinin kendisini de güç-
lendirecek olan, işlevlerinden biridir.
Üretim araçlannın özel mülkiyetine dokunma-
yan, ama fırsat eşitliğini sağlamak için gelir dağı-
lımını vergilendirme ve sosyal güvenlikleri pekiş-
tirerek gerçekleştirmeyi amaçlayan sosyal de-
mokrasiler, küreselleşen vahşi kapitalizmin saldı-
nsı ve bu alandaki haksız rekabet karşısında ge-
rilemekte, sosyal demokrat partiler, temsili de-
mokrasinin kendisini de kuşatan bir krize sürük-
lenmektedirler.
Sosyal devlet kavramının en gelişmiş olduğu
ülkelerde bile bu alandaki kazanımlarda gerile-
meler yaşanır, sosyal güvenceler zedelenirken,
buna paralel olarak sandık başına giden seçmen
sayısı, yani rejime inancını belirten vatandaş ora-
nı gittikçe düşmektedir.
Yakında demokrasilerde fırsat eşitliği kavramı,
bir anı olarak hatırianmaktan Öteye geçmeyecek,
biraz da içi boşaltılmış şekilde telaffuz edilir ola-
caktır.
• • •
Küresel düzen, "paran kadar eğitim gör, paran
kadaryaşa, yaşamın başında aileden tevarüs et-
tiğin maddi olanaklann kadaryarışa önde başla"
ilkelerine dayanmaktadır.
Tabii üretimin oluşturulmasında, denetlenmesin-
de ve paylaştınlmasında az çok hakkaniyet ara-
yan bu kavramlann, ürettiğinden çok üreyen Tür-
kiye'deki sistemle uzaktan yakından bir ilgisi yok-
tur.
Biraz çelişkili bir deyişle "yeheşik - göçebe" ola-
rak niteleyebileceğimiz sistemde, Orta Asya'nın
eski potlaç adetinden kalma alışkanlıklar sürmek-
tedir.
Sistemin özü üretime dayanmadığı zaman, üre-
timin paylaşılması sorunu da önemini doğallıkla
yitirir.
Ama yalnızca, geniş kitlelerin oyuna dayanmak-
la yetinen eski deyimiyle psuedo demokrasilerde
(yapay demokrasiler) bile, geniş kitlelere, yani seç-
menlere bir şeyler vermek zorunluluğu vardır.
Yetersiz üretim toplumlannda bu alanda çare,
sistemin özünün dayandığı talan ve avantayı yal-
nızca tavandakilerin tekeline hapsetmeyip, kural
dışı aracılan da palazlandırarak, onu tabana da yay-
maktır.
Gerçi burada gerçek anlamda bir fırsat eşitliğin-
den söz edilemez, olsa olsa, yağmaya ucundan
bucağından da olsa katılabilmek olanağının tanın-
masıdır söz konusu olan; ama bu da o kadar
önemli değildir. Çünkü geniş topluluklar bu han-ı
yağmada sofrada kendisine de küçük bir pay ay-
rılması olasılığına inandığı sürece sistem işleye-
cektir.
• • •
Uzaktan bakıldığında, demokratik sistemlerde
birzamanlargeçerli olan sosyal adalet ilkesine ben-
zer bir durumdur söz konusu olan, ama bu ger-
çekte bir talan sosyal adaletidir.
Talan sosyal adaletinin en çarpıcı örneğine, Sa-
nyer sırtlarında rastlayabilirsiniz, bir yanda zade-
gânın "uysa da uymasa da uydurdum" koope-
ratifleri, bir yandan din ticaretinin ekonomik yan-
sıması olan camii çevresine toplanmış kaçak dük-
kânlar ve ticarethaneleri, öte yandan da halkımı-
zın, kural dışı aktarma kayışı arazi mafyasının ara-
cılığıyla elde ertiği gecekondulan.
Hepsi de talanın birergörüntüsü olan yapılar, sis-
temin özü olan talan sosyal adaletinin gösterge-
leridir.
Türkiye'de sistem bunun üzerine oturtulduğu için,
hiçbir şeye şaşmamak gerekir.
Dünkü gazetelerde yer alan, Bodrum'un Kum-
bahçe Mahallesi, Manastırardı Mevkii'nde ruh-
satsız olarak yapılan ve iki yılda yükselen, yüksel-
mesini kimsenin engelleyemediği 1200, evet bin
iki yüz yataklı otelin ve "Kimse beni engelleye-
mez, buraya müşterialacağım" diyen Abidin Fer-
hadoğlu ile Alibeyköy'deki kaçak bina sahibi va-
tandaşın öykülerinin kesiştiği nokta, bu talan sos-
yal adaleti noktasıdır.
Hakkında kaçak bina yaptırmaktan hüküm bu-
lunan kişinin Başbakanlık koltuğuna oturmasını sağ-
layan da, sistemin talan sosyal adaleti ilkesidir.
Türkiye talanda ve avantada bütünleşmiş in-
sanların ülkesidir.
Bu durumda dünya üzerindeki yerinin burası
olmasında da şaşılacak bir yön yoktur.
Kız kaçırmaktan yargılanıyordu
Gazeteci Parlak cami
avlusunda öldürüldü
DİYARBAKIR
(CumhuriyetBürosu) -
Diyarbakır'ın Silvan il-
çesinde yayımlanan ye-
rel "Mücadele" gaze-
tesinin sahibi YaşarPar-
lak (48) uğradığı sılah-
h saldın sonucu yaşa-
mını yitirdi.
Parlak, önceki gün
Selahaddini Eyyübi Ca-
mii avlusunda oturur-
ken kimliği belirlene-
meyen birkişinin silah-
h saldınsına uğradı. Par-
lak'ın ensesine taban-
cayla tek el ateş eden
saldırgan olay yerinden
kaçtı. Ağıryaralı olarak
Silvan Devlet Hastane-
si'ne kaldınlaı*Parlak,
Dicle Üniversitesi Tıp
Fakültesi Hastanesi'ne
sevk edilirken yolda ya-
şamını yitirdi.
Parlak'ın, 4 ay önce
T. K. isimli 14 yaşın-
daki birkjzı alıkoymak-
tan gözaltına alındığı.
ancak şikâyetçi bulun-
maması üzerine mah-
kemece tutuksuz yar-
gılanmak üzere serbest
bırakıldığı öğrenildi.
Polis, hem bu olay hem
de Parlak'ın ilişkilen
ve yazılanndan yola çı-
karak cinayeti çok yön-
lü soruşturuyor.
Parlak'ın6 çocuğu ve
eşinin îstanbul'da ya-
şadığı öğrenildi.
ABD güdümünde yeni parti kuran Osman Öcalan ve arkadaşlan PKK'nin tehdidi altında yaşıyor
Musul'da suikastpaniğiMEHMET FARAÇ
PKKKONGRA GEL'den kaça-
rak. Musul'da ABD denetiminde
parti kuran Osman Ocalan'm eki-
binde suikast paniği yaşanıyor...
Muhaliflerden Kani Yümaz saldın
endişesini dışa \nrarak eski arkadaş-
lannı "uygar olmaya" çağırırken,
onunla bırlikte örgütten kopan ve
PKK'lilerce kaçınlan kadın sorum-
lusu MizginŞen den haberahnamı-
yor...
PKK'ye eleştiriler yönelterek Mu-
sul da, Partiya VVelatparezen (PVVD-
DemokratikYurtseverParti)'yi ku-
ran Osman Öcalan ve 40 arkadaşı.
KONGRA GEL'ın tehdidi altında
yaşıyor... PWD'nin Musul'un Ne-
bi Yunus semtindeki merkezinin 14
Ağustos'ta silahlı bir grup tarafın-
dan basılmasının ardından, muha-
liflerin paniği artıyor... Saldınnın
• Osman Öcalan'ın kurduğu partinin Musul'un Nebi Yunus semtindeki merkezinin 14
Ağustos'ta silahlı bir grup tarafından basılmasmın ardından, muhaliflerdeki
'öldürülme' korkusunun daha da arttığı belirtiliyor.
"KONGRA GEL özel kuvvetlerin-
den beş kişiiik cinayet tinıi tarafın-
dan" gerçekleşririldiğini duyuran
PVVDTiler, endişeleriru. "KONGRA
GEL yönetimi,demokrasiveözgür-
liik kavramlannm arkasına sığına-
rak yıırtsever demokrat insanlan
katietmeve devam edeceğe benzi-
yor" diye aktanyor...
Musul'daki bu saldın PWD yöne-
ticilerine yaşam hakkı tanınmaya-
cağının ilk sinyali olarak değerlen-
diriliyor...
Ancak PKK'den aynlanlann öl-
dürülme endişesini haklı çıkaran
olaylar da yaşanıyor... Örneğin
PKK'den kaçan örgütün Avrupa'da-
ki yöneticilerinden ve kadın sorum-
lusu Mizgin Şen'den haftalardır ha-
ber ahnamıyor... KONGRA GEL
militanlannca sorgulandığı öğreni-
len Şen'in nerede olduğu bilinmi-
yor...
Musul saldınsı ve Şen'in ortadan
kaybolması nedeniyle PVVD'de ya-
şanan paniği, asıl adı Faysal Dun-
layıcı olan Kani Yılmaz yansıtıyor...
Bir dönem PKK'nin Avrupa temsil-
cisi olan ve Ocalan'ın yakalanma-
sı olayında pasif kaldığı için ceza-
landınlarak Ali Haydar Kaytan'la
birlikte dağ kadrolanna alınan ve ge-
çen hafta Osman Öcalan'a sığınan
Yılmaz'a, sık sık "Suikast!.." tehdit-
leri ulaşıyor...
Kandil Dağı'nda yapılan toplan-
tıda haklannda ölüm karan alındı-
ğını öğrenen Yılmaz'ın şu sözleri
PWD'cilenn ruh halinı de aktanyor:
"Kuşkusuz suikast veşiddetgeüş-
tirme olanakları var. Bu şekilde ba-
züarunızdan kurrulma imkânı da
eldeedebilirier. ZatenMusul'daki gi-
rişinı debunukaıutnvor.Ama Kürt-
lervedemokratikgüçlerin tepkisin-
den hiçbir şekilde kurtulamazlar."
İdeolojik eleştiri...
Yılmaz, çeşıtli kaynaklar aracılı-
ğıyla PKK'lileri "uygar ve demok-
rat olmaya" çağınyor... Kültürel
haklarkonusunda Türkiye'de teşvik
edilmesi gereken adımlann atıldı-
ğı bir dönemde, şiddet ve savaş po-
litikasuıın sürdürühnesini eleştiren
Yılmaz, örgütten bu nedenle aynl-
dığını duyuruyor... Yılmaz, feodal
ya da salt ideolojik onura bağlana-
rak se\gide zayıfkişilikler haline gel-
diklerini, bu kadar siyasal, ideolo-
jik, örgütsel ve ruhsal çelışkinin
içinden çıkmanın gerekli olduğunu
açıklıyor... Kandil'den Musul'a uza-
nan yolda yaşanan politik çatlak,
hem KONGRA GEL'in dağ kadro-
lannı huzursuz ediyor hem iç sava-
şı körüklüyor... PKK bir taraftan
ABD baskısı, diğer yandan Güney-
doğu'da güvenlikgüçlerinin daralt-
tığı kıskaçta iç sorunlanyla bogu- .
şurken bütünlüğü de kanla koru-
mayı hesaplıyor... Örgütün \arlığı-
nı sürdürebilmesi ve kadrolarda
erozyonu durdurması için PWD
üzerindeki şiddeti yükseltmesi bu
nedenle kaçınılmaz görünüyor...
SlVAS KATLİAMI
Uçsanığın
adresi
bulunamadı
ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu)
- Sıvas katliamı
davası
hükümlülerinden
Topluma Kazandırma
Yasası'ndan
yararlanmak isteyen
Ramazan Önder,
Halis Duran ve
Tajfun CajTnaz'ın
adresi belirlenemedi.
Ankara 11. Ağır Ceza
Mahkemesi'nde
görülen davanın
dünkü duruşmasına,
müdahil avukatlan
katıldılar.
Fransa'ya sonıldu
Mahkeme Başkanı
Mehmet Orhan
Karadeniz, Topluma
Kazandu-ma
Yasası'ndan
yararlanmak için
başvuran hükümlüler
Ramazan Önder,
Halis Duran ve
Tayfun Caymaz'ın
ifadelerinin alınması
için ilgili yerlere
yazılan yazılara
verilen yanıtta, bu
kişilerin adreslerinin
tespit edilemediğinin
bildirildiğini söyledi.
Karadeniz, Fransa'da
yaşadığı ifade edilen
Özkan Doğan için de
Fransa adli
makamlanna yazılan
müzekkereye yanıt
gelmediğini bildirdi.
Mahkeme heyeti,
hükümlüler Önder,
Duran ve Caymaz'ın
adreslerinin tespiti
için cumhuriyet
savcılığtna yazı
yazılmasuıa ve diğer
eksikliklerin
giderihnesine karar
\ererek duruşmayı
erteledi.
Çanakkale kahramanları sergisi
"Çanakkale Kahramanlan \e Mustafa Kemal Sergisi", Bakırköy Öz-
gürlük Me>danında açıldL Bakırköy Beledryesi ve Çanakkale Şehitleri
Taıutıın ve Araşürma DerneğTnce düzenlenen sergüıin açıhşmda konu-
şan Bakırköy Beledhe Başkanı Ateş Ünal Erzea, serginin, Çanakkale
Savaşı'nın nasılgerçekleştirildiğinin yeni v^tişen nesle anlatılması açısın-
dan önemli olduğunu MirguladL 110 vaşmda ölen ve diimamn "en >aş-
h gazisi" unvanına sahip olan Hüseyin Kaçmaz'u oğlu Turgut Kaçmaz
da, "Çanakkale Savaşı kazamlmasa\dı Cumhuriyet kurulanıazdı" di\c
konuştu. Balarköy'den sonra Sanyer ve Zeytinburnu nda açılacak olan
sergjde. Çanakkale Destanı'nı anlatan resimlerin yani sıra savaşta kul-
lanılan siİah \e mermiler de >er ahvor. (Fotoğraf: MERVE PİRİLİ)
Türkiye'de 9 bin 40 olmasıgereken sığınaksaytsının 9 olduğu belirtildi
Belediyeden sığınma evi
IÇİŞLERİ BAKANLIĞI'NDAN GENELGE
Dayakçı polisin
psikolojisi
araştırılacak
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Içişleri Bakanı
Abdülkadir Aksu yayımladığı genelgeyle, polisin
toplumsa! olaya müdahale sırasında orantısız güç
kullanımının altında yatan psikolojik, ailevi, eğitim
ve çalışma koşullannın ortaya çıkanlması, aynca
nedenlerinin giderilme yollannın araşhnlması
talimatmı verdi. Aksu, olaylarda "oranüSE cop"
kullandığı belirlenen polisler hakkında cezai işlem
yapılması gerektiğini vurguladı. Içişleri Bakanı
Aksu, 81 il valisine gönderdiği genelgede, polisin
toplumsal olaylara müdahalesinde istenmeyen
görüntülerin yer aldığuıı anımsatarak, bu
görüntülerin. "Ülkemiz ve kolluk kuvvetierimiz
hakkında adil olmayan kanaatlerin ohışmasuıa
zemin" hazırladığını belırtti. Aksu, zor kullanma
yetkisi smırlannın aşılması durumlannın, en aza,
mümkünse sıfıra indirilmesini istedi. Içişleri
Bakanı, toplumsal olaya müdahale sırasında
orantısız güç kullanımının — — ^ — — — -
altında yatan psikolojik, • Içişleri
ailevi, eğitim, çalışma Bakanı Aksu,
koşullannın ortaya olaylarda
çıkanlması ve nedenlennın t
J
giderilme yollannın orantısız cop
araştınlması talimatı da kullandığı
verdi. Aksu yetkililerden. belirlenen
illerinde yapılan gösteri ve polisler
yürüyüşlerin türleri ile hakkında cezai
müdahale bıçımlennin . n a K K m a a c e z a ı
belırlenmesınde yardımcı 1!
>lem
yapimasi
olabılecek veri tabanlannı gerektiğini
hazırlatmalannı, bunun için vurguladı.
gerektiğinde, sivil toplum
ÖZGÜRERBAŞ
Istanbul Büyükşehır Belediye-
si, aile içi şiddete maruz kalan ka-
dınlara, seks işçiliğine zorlanan
yabancı kadınlar için açılacak sı-
ğınağı adres gösterdi. —
Istanbul Kadına Yö-
nelik Şiddete Karşı
Platform üyeleri, "ka-
dın sığınma evi açılma-
sı" için Büyükşehır Be-
lediyesi'ne başvurdu.
Başvuruyu yanıtlayan Genel
Sekreter Yardımcısı Muammer
EroL Büyükşehır Belediyesi ile
Insan Kaynağını Geliştirme
Vakfi (İKGV) arasmda imzala-
nan protokolü anımsatarak "Sı-
ğuuna evlerine ilişkin çahşnıa,
vakıf tarafından açılan kadın
sığınma ev lerinin ihtiyaçianmn
gjderilmesi şeklinde yürütül-
mektedir'1
dedi.
• Tüm Türkiye'de kadınlar, yasa gereği
sığınma evi açmakla görevli olmasına
karşın dilekçelerine olumlu yanıt vermeyen
belediyelere dava açmaya hazırlanıyorlar.
Büyükşehir Belediyesi ile
tKGV arasında 29 Haziran 2004
tarihinde yapılan protokol çer-
çevesinde açılan sığınma evi,
Türkiye'ye üısan kaçakçılığıyla
getirilip seks işçiliğine zorlanan
kadmlar için hazırlandı.
Türkiye çapında yürütülen
kampanya kapsamında platform
üyeleri, yerel yönetimlere sığın-
ma evi açılması için dilekçe ver-
mişti. Kadmlar dilekçe-
de, uluslararası standart-
lara göre Türkiye'de 9 bin
40 olması gereken sığın-
ma evi sayısırun toplam 9
olduğunu belirtmişlerdi.
Tüm Türkiye'de kadm-
lar, yasa gereği sığınma evi aç-
makla görevli olmasına karşın
dilekçelerine olumlu yanıt ver-
meyen belediyelere dava açma-
ya hazırlamyorlar.
örgütleri, üniversiteler ve diğer devlet kurumlan ile f
işbirliği yapmalan gerektiğini de belirtti. Aksu,
orantısız güç kullandığı belirlenen personel
hakkında gerekli idari ve disiplin işlemlerinin derhal
yapılacağını kaydederek bu işlemlerin yapılmasında
il valileri, il jandarma komutanlan ve il emniyet
müdürlerinin bizzat sonımlu tutulacağını bildirdi.
Aksu, disiplin işlemlerinin sonuçlannın ise
Bakanlık Mülkiye Teftiş Kurulu Insan Haklarını
Inceleme Bürosu'na gönderileceğini belirterek,
raporlann Teftış Kunalu Başkanlığı tarafından
titizlikle inceleceğini kaydetri. Bakan Aksu, kolluk
kuvvetlerinin toplumsal olaylara müdahalelerinde,
zor kullanma yetkilerini ciddi ölçüde aştığı yönünde
iddia ve şikâyetlerin olması veya müdahale
esnasında toplumu incitici ve rahatsız edici fiillerin
kamuoyuna yansıması durumunda ise Bakanlık
Mülkiye Teftiş Kurulu'na, talep olmaksızın,
değerlendirmelere esas olmak üzere bütün bilgi,
belge ile konu hakkında il valilerinin şahsi
görüşlerini derhal göndermelerini istedi.
IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@cumhuriyet.com.tr
Tatil kasabalarında insanlar, gün-
delik yaşamdan daha farklı bir dav-
ranış içine giriyorlar. Çalışma yaşa-
mının dışına çıkınca zaman, mekân
ve giyim-kuşamla ilgili alışkanlıklan da
kesintiye uğruyor. Herkes için geçer-
li olmasa bile böyle bir değişiklik ya-
şandığı ortada. Her sabah işe git-
mek için erkenden kalkmak zorunlu-
luğu yok, işyeri kıyafeti sorunu yok,
amirim 'ne der' derdi yok. Bütün
bunların yerini kısa süreyi iyi değer-
lendirme stresi alır. Tatil yerlerinde
dikkatimi çeken bir durumu sizlerle
paylaşmak istiyorum. Tatile çıkan ka-
dınlarla erkekler arasındaki gelenek-
sel fark bir kez daha öne çıkıyor. Ka-
dınlar tatilde de olsalar, giydiklerine,
takıp takıştırdıklarına dikkat ediyor-
lar. örneğin bir arabanın içinden çı-
kan tipik bir Türk yazlıkçı aileyi göz-
lerseniz şöyle bir manzarayla karşı-
laşırsınız: Kadınlar, renkli ve bakımlı
giysileri, taranmış saçlan, terlikleri ve
gözlükleriyle çevreye güzel görün-
meye özen gösteriyorlar.
Tatil Yerlerinde Erkekler ve Kadmlar
Peki erkekler nasıl derseniz, işte
bu noktada da geleneksel Türk erke-
ğinin tipik görünüşü ortaya çıkıyor. Ge-
nellikle sevimsiz birşort, kocaman bı-
yıklann çevresini saran uzamış sakal-
lar, gri veya siyah rasgele birterlik, ta-
til havasına uymayan, cebine bir şey-
ler konmuş sarkık ve sarsak bir göm-
lek dikkat çekiyor. Şimdi benim bu ya-
zımı okuyan birçok er kişi tepki gös-
terecek. Haksızlık etmek istemiyo-
rum, erkeklerin içinde de kılığına kı-
yafetine dikkat edenler olduğunu gö-
rüyorum. Erkekler içinde de bir de-
ğişim ve kendini güzel gösterme ça-
bası geçmişle kıyaslanınca artmış
durumda. Fakat yine de genel man-
zarada bir değişiklik olduğunu söy-
leyemeyiz.
Plaj ve deniz kıyafetleri satan dük-
kânlan gözleyince de erkeklerin renk-
sizliğe, bakımsızlığa teşvik edildiği
gibi bir izlenim edinmemek mümkün
değil. Erkek giysileri daha renksiz ve
daha koyu renkli. Avrupalı erkeklerin
bu konuda bizden daha fazla mesa-
fe aldıkları da bir gerçek. Avrupalı er-
keklerin, Türk erkekleriyle kıyaslan-
dığında daha özenli olduklan söyle-
nebilir.
•••
Türk erkeklerinin çoğunluğunun
neden böyle renksiz ve bakımsız ol-
duklan üzerine gelin biraz fikir yürü-
telim. "Ne o lanü! Kan gibi süslenip
duruyorsun..." denmez mi? Renkli
giysilere meraklı erkekler konusunda
çeşitli yorumlar yapılır. "Adamın kılı-
ğına bak! Eşcinsel mi ne?" sözcük-
leri yine erkeklerin sıkça kullandığı
cümlelerden değil mi? Erkeklerin, bir
iktidar sembolü olarak lacivert elbi-
se giydikleri, siyah elbise veya gri el-
bise giymeye teşvik edildikleri de ül-
kemizin bir başka gerçeği.
Yanımdan geçen bir aileye bakıyo-
rum, baba sanki o topluluğun maaş-
lı şoförü görüntüsü veriyor. Hem de
bakımsız bir şoför... Adamcağız yıl-
larca "Erkekler süslenmez, erkekler
süslüpüslü şeylergiymez" kültürüy-
le yetiştiği için muhtemelen böyle
davranması gerektiğini düşünüyor.
Zaten işyerinde, gündelik yaşamın-
da da aynı renkleri kullanıyor. Tabii ta-
til yerindeyim diye iyice serip, iyice
bakımsız bir hale dönüşüyor. üyle
giyinmesi, öyle bir görüntü vermesi
de herkes tarafından normal karşıla-
nıyor.
Kadınlar ise tam tersine, yazın ge-
leceğini fark ettikleri andan itibaren
en azından fazla kilolan nasıl atabili-
rim diye birtelaş içine giriyorlar. Ma-
yo seçerken, yazlık elbise alırken
renkli ve göz alıcı renkleri tercih edi-
yorlar. Bu noktada kadına da top-
lumca yüklenmiş bir misyon devre-
ye giriyor. Kadınların, erkekler ve di-
ğer kadınlar tarafından beğenilmek,
giyimi, kuşamı ve görünüşüyle ilgili gü-
zel sözlerduymak istediği kabul edi-
liyor.
Bunlar doğanın kanunu mu? Ba-
zılanna göre öyle. Bence bunlar, "cid-
diyet ve iktidann erkeklere", "este-
tik, güzellik vezarafetin kadınlara" art
olduğunu düşünen egemen bir an-
layışın yansımaları sayılabilir. Belki
doğadan, doğurganlıktan gelen ne-
denleri de vardır.
Fakat biz erkekler, neden kendi-
mize özen göstermeyelim! Neden
renkli giysileri, süslenmeyi yalnızca ka-
dın işi gibi görelim. Bizler de doğa-
nın bir parçasıyız, kadınlar kadar süs-
lenmeye, kendimize özen gösterme-
ye çalışmalryız. Birçok okurum, abart-
tığımı düşünebilir, bir de bu gözle ta-
til yörelerindeki kadınlan ve erkekle-
ri gözleyin. Teriiklerine, mayolarına,
gözlüklerine, gömleklerine, tişörtleri-
ne, şortlarına bakın! Haklı olduğumu
kabul edeceksiniz.
Bu durumu değiştirmeliyiz.