22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 O AĞJSTOS 2004 CUMA CUMHURİYET SAYFA JV U YJ M. U JLV kultur(5 cumhuriyet.com.tr 15 ^Akdeniz 'in yönetmeni Gabriele Salvatores 'in bugün gösterime giren son filmi 'Hiç Korkmuyorum \ yaz rehavetinde rahatça seyredilen, sıcak, ilginç bir îtalyan yapımı lo Non Ho Paura / /önetmen: Gabriele Salvatores / Senaryo: Niccolo Amrnaniti, Francesca Marciano Kamera: Italo Petruccione / Müzik: Enzio Bosso, Pepo Scherman / Oyuncular: Aitana Sanchez-Gijon, Giuseppe Cristiano, Mattia Di Piero, Diego Abatantuono, Dino Abbrescia, Giorgio Careccia, Antonella Stefanucci, Ricardo Zinna /ltalya2003 (Medyavizyon) ocukluğun labirentleri > 4 ^ • 'Hiç Korkmuyorum'da kaçırılan çocuğu Mattia Öi Piero, 'kurtancı meleği'ni ise Giuseppe Cristiano canlandırıyor. orkulan, kaygılanyla, çocukluktan yeniyetmeliğe evrilen Michele'nin gözünden anlatılan ve şık şıkırdım görüntüleriyle görsel açıdan sınıfı geçen film, seyirciyi giderek yükselen bir korku ve gerilim tansiyonuna tabi tutuyor. Salvatores, çocuk oyunculanndan tam verim alıyor. Adam kaçırma olaylannın ay- yuka çıktığı 1970'li yıllann îtal- ya'sında çok sıcak bir yaz mevsi- minde geri kalmış, yoİcsul güney kırsalında, Sicilya'nın uçsuz bu- caksız bir ıssızlığın hüküm sürdü- ğü, sadece 5 hanelik bir köyünde- yiz. Göğe asılmış, kızıl bir tepsi gi- bi hararet yayan, kızgın güneş al- tındaki, çöle özgü kum tepelerini andıran fokur fokur kaynayan, sı- cak, kıraç ve haşin bir coğrafya. Fon müziği cırcır böceklerin- den. Rüzgârla sallanan sararmış başaklann, dalgalanan sapsan bir altın denizine çevirdiği, uzayıp giden tarlalar, ovalar. Genel san panoramada başaklara karşıtpar- layan gelıncüder. Ortalıkta pek yetişkin görmeyiz ama köyün çocuklan kuytulara sığınmış, gölgelere kaçrruş büyüklerinin tersine açık alanda bağnş çağnş oynamakta, bisiklete binmekteler. Derken şimdiden birer maço olan oğlanlann tombul kızı sü- rekli dışlama ve cezalandırma sah- neleriyle çocuk dünyasındaki acı- masızlığa tanık oluyor, hep kız kardeşini kollayan on yaşındaki Michele'nin (Giuseppe Cristi- ano) öne çıktığı, kuzeydekilerle eşit koşullarda doğmamış bu baht- sız köy (daha doğrusu mezra) ço- cuklannı tanıyoruz ufak ufak. Koruyucu melek: Mlchele Bu çocuk grubundaki gruplaş- ma, dayanışma ve çekişmeleri yansıttıktan sonra Michele'nin, kız kardeşinin (Adriana Conser- va) gözlüğünü ararken bir sırra va- kıf oluşuyla polisıye gerilim ha- vasına bürünüyor hikâye. Bu sır, Michele'nin dökünrü bir ev kahntısındaki mezar gibi bir çu- kura ayağından zincirlenerek hap- sedilmiş yaşıtı bir çocuğu tesadü- fengörmesidir. Çocuğun insanlık- tan çıkmış halinden önce korkan Michele, sonra onu besler ve TV'dekı haberlerden, Fılıppo'nun (Mattia Di Piero) Milano'daki ai- lesinden fıdye koparmak için ka- çınlmış çocuk olduğunu anlar. Michele'nin babasıyla annesi- nin (Dino Abbrescia, Aitana Sanchez-Gijon) de kaçıranlar arasında yer aldığı bu fidye olayı- na köyün tüm aileleri, daha doğ- rusu bütün büyükleri kanşmıştır ucundan kıyısından. Odasını paylaşmak zorunda kal- dığı, babasının dünyayı gezmiş, esrarengiz, bıçkın arkadaşı Sergio (Diego Abatantuono) planlamış- tır Filippo'nun kaçınlmasını. tşte o andan irıbaren Filippo'nun 'ko- ruyucu meleği' kesilen Michele artık hiç korkmaz ve cesaretle doğru bıldiğini yapar, ailesinin te- kenne çomak sokmak pahasına... Sahneye koyduğu oyunlarla adı- nı duyurduğuriyatrodansinemaya geçerek bütün 199O'lı yıllan etki- AvustralyaJ nın en manyak katili Hulk ve özellikle Hektor'u oynadığı Troya filmleriyle son 1-2 yılda tanınıp ünlenen Avust- raryalı Eric Bana'nın ilk başrolüne çıktığı, Ka- sap adıyla bugün gösterime giren, Avustralya 2000 yapımı Chopper, gerçek bir olay ve kişiye dayanan ama alışılmış biyografik film tanımına da pek sığmayan bir 'psikopat portresi' çiziyor. Alışılmış 'serial killer' tanımına pek uymasa da Avustralya'nın suç tarihinde hatın sayılır bir yer edinip hapisteyken yazdığı çok satan kitap- İanyla ülkesinde bir kült figüre dönüşen, halen Tasmanya'daki bir çiftlikte yaşamını sürdürdüğü- nü son jenerikten öğrendiğimiz, Chopper lakap- lı, Avustralyalı Mark Read'in (Eric Bana) 'içer- deki ve dışardakT yaşamından bazı dehşetengiz kesitler sunan Kasap, müzisyenlere çektiği klip- ler ve reklam filmleriyle adıru duyuran, Yeni Ze- landa doğumlu, Avustralyalı yönetmen Andrew Dominik'ın yazıp yönettiği ilk uzun metraj. Do- minik'in polis ve mahkeme kayıtlanndan, ceza- evi arkadaşlanyla yapılmış söyleşilerden hareket- le çektiği Kasap, suç işlerken acayip soğukkan- lı kesilen, ardından pişmanlıkla kanşık suçluluk hissi duyan Read'in, hastalıklı ruh halini, tuhaf espri anlayışını, sevgiye muhtaç isterik yapısmı tüm aşınlıklanyla yansıtıyor. 'Kasap': şilrsel adalet tutkunu bir 'satırcıbaşı' Cezaevinde patron benim havalannda, kulak- lanna uçlanndan kesip yeniden şekil verecek ka- dar manyak, kompleksli, sabit fikirli, teşhirci, cahil olmasına karşın ağzı da laf yapan, imlayı bilmemesine karşın kitaplannın akademisyenle- rinkinden çok satmasıyla övünen, dengesiz, döv- meli ve metal dişli Read, bizim korkunç çivili ka- tili çağnştıran, suçlu dolu her yere kendi 'şürsel adaleti'nı getirip uygulayan, özellikle uyuşturu- cu satıcılannın belalısı, torbacı celladı, tam bir sa- pık. Kamuoyunun gündeminde yer almak, her firsatta kameralara poz kesmek, TV programla- nna çıkmak, röportajcılara demeç vermek, mik- rofonlara konuşmak, onun için uyuşturucu ba- ğrmlılığı gibi. Arkasında bıraktığı leşleri, olaylan ve 19 cina- yet girişimiyle ülkesinin en korkulan suçlusu sa- yılagelen Read'i canlandıran Eric Bana'nın ba- şanlı performansı, tüm sadistliğiyle namlı bir psi- kopatın yaşamından seçilmiş belgeselimsi kesit- leri, vahşet ve şiddet dolu sahnelerle aktaran bu seyri yer yer tahammül isteyen, farklı biyografik fılmi ilgiyle izlenir kılan etmenlerin başında ge- liyor. Alışılmış bir biyogTafık fılmin anlatımından farklı bir yapıda kurduğu, dozunda bir mizah öğesine de yer veren ilk filmiyle aklımızda yer eden Andrew Dominik, bundan böyle çekeceği fılmlere dikkat edilmesi gereken bir yönetmen ol- duğunu kanıtlıyor. leyen Marakeş Ekspres, l\ırne, Akdeniz, Peurto Escondido, Gü- ney, Nirvana gibi filmleriyle çağ- daş ttalyan sinemasının önemli yönetmenlennden biri haline ge- len 1950 Napoli doğumlu Gabri- ele Salvatores'in geçen yıl Filme- kimi'nde seyrettiğimiz son filmi Io Non Ho Paura-Hiç Korkmu- yorum bugün gösterime girenler arasında öncelikle dikkati çekiyor. Bir 3. sayfa haberlnden... 1991 'de Akdeniz'le en iyi ya- bancı film Oscar'ını kazanmış Salvatores'in aynı ödüle geçen yıl ttalya'dan aday gösterilmiş bu son filmi, bir 3. sayfa olayından esin- lenen yazar-senarist Niccolo Am- maniti'nin çok satan romanından perdeye uyarlanmış. Öteden beri sinema tarihine ba- zı unutulmaz çocuk kahramanlar kazandırmış Îtalyan sınemasın- dan, Yenigerçekçi akımın De Sica imzalı Bisiklet Hırsızlan, Kaldı- nm Çocukları gıbı başyapıtlan ya da Giuseppe Tornatore'nin 1990'landamgalayan CennetSi- neması ayannda olmasa da kuş- kusuz iz bırakacak yeni çocuk kah- raman(lar) sunan Hiç Korkmuyo- rum, yaz rehavetine renk katacak nitelikte bir îtalyan yapımı. Michele'nin hayata bakışı, olay- lan algılayışı yetişkinlerin dünya- sıyla çatışıyor. Çocukluğun masu- mıyetıni yitinrken cesaret kazanı- yor. Korkulan, kaygılanyla, ço- cukluktan yeniyetmeliğe evrilen Michele'nin gözünden anlatılan film, şık şıkırdım görüntüleriyle görsel açıdan birinci sınıf. îyi se- çilmiş, ilk kez kamera karşısına ge- çen çocuk oyunculanndan verim almasını bilen Salvatores'in seyir- ciyi giderek yükselen bir korku ve gerilim tansiyonuna tabı tuttuğu bu son filmi, vahşi doğadan bolca börtü-böcek manzaralan da içeri- yor. Kargadan yılana, domuzdan kirpiye, baykuştan kartala, kurba- ğadan solucana kadar. İZLEYİCİ ERDAL ATABEK Seçtiğim filmler... Kaçıranlar için iyi fırsatÇeşitli sinemalarda 'seçilen fümler'in yeni- len gösterimlen yapılıyor. Kimi filmleri görme- oiş olanlar için ıyı bir fırsat olan bu yeniden gös- enmlerde hangi filmler öncelikle görülmeli ya ja yeniden görülmeli? Bu hafta filmler arasında iendı seçkımı ızleyıcılere sunmak istiyorum. DOGVILLE Bu filmi kaçıranlann görmele- ıni önenrim. Kurgusal sinema türünde çok inemlı bir yapıt olan Dogville, insan davranışla- inrn koşullara göre nasıl değiştiğini neredeyse leneysel nitelikte araştırançok önemli bir film. vorkulan, çıkarlan, hırslan, kadın-erkek ilişki- erini, sevgıyi, nefretı ışleyen zengin temasıyla eniden görülebılecek filmlerin arasmda yer alı- .or bu yapıt. BARBARLARINİSTİLASI Bu filme de bü- .ük bir önem venyorum. Dünyayı değıştirmeye ararlı bir eylem kuşağının yıllar sonra yaptığı bir ieğerlendirmenin fılmı. Değışen dünyada ınsan deallennın yerinı paranın aldığını en acımasız bi- ;unde anlatan film, aynı zamanda insan ilişkile- rinin en duyarlı noktalan- nı da gözler önüne seriyor. Çok nefis bir baba-oğul ilişkisinin yanı sıra dost- luklar, kadın-erkek yaşam- lan sorgulanıyor. GtZEMLİ NEHİR Bu fılmi de görmeyenle- re özellikle öneririm. Sağ- lam kurgusunun yanı sıra büyük oyunculuklann ser- gilendiği filmde yaşam ve ölüm temasının işlenişı çok dikkat çekici. însanın gerçeklerle yüzleşmesinın ne denli zor olduğunu dü- şündüren film, görülmeyi hak ediyor. 21 GRAM Trajik bir olayın çevresınde kesı- şen insanlann değişen yaşamlannı anlatan film, insan beklentilerinin farklılıklannı çok iyi vurgu- luyor. Yaşamda öyle bir o- lay olur kı insanın yaşamı bu olayın öncesi ve sonra- sı olarak ikiye aynlır. Bu aynlmada insanlann dav- ranışlan da değişir. Yönet- menın başarısı, bu değişim noktasını çok iyi kavraya- rak ınsanlan yorumlama gücünde yatıyor. Aynı yö- netmenın PARAMPAR- ÇA AŞKLAR-KÖPEK- LER filmi de bir kereden çok görülmeyi hak eden filmler arasındaydı. İNCt KÜPELİ KIZ Ünlü bir ressamın, Ver- meer'in yaşamında özel yer tutan bir öykü. Resımlen ıçınde ayn bir yeri olan 'înci Küpeli Kız'ın öyküsünü ele alan film, bu resmin yapılış öyküsünün içınde yaşanan giz- h bir aşkı, dönemın armosfen ıçinde ışlıyor. BENtM CtCt StLAHlM Amenka'dakı sılah tutkusunu, bu tutkunun acı sonuçlannı çok iyi an- latan bu film, görülmeyi hak ediyor. Orijınal adı 'Bowling for Columbine" olan film, lisede iki öğrencinin ginştığı sılahlı kıyımı aynntılanyla ele alıyor. Kimliğini bulamayan Amerikalı genç- lerin sılahlara olan düşkünlüğünü anlatırken Amerikan kültürünün zayıf janlannı da görüyo- ruz. Yönetmeni Michael Moore, yeni filmi "Fahrenheit 9/1 Tde de bü>ük başan yakaladı. SOĞUK DAĞ Bu film de Amerikan ıç sava- şından bir kesıt venrken insanlann o dönemdeki yaşamlannı işliyor. Bir aşk öyküsü de bu fihne zenginlik katıyor. Oyunculann başanlan filmin güçlü yanlanndan. HAYATIN İÇİNDEN Gösterimde olan bu film, yaşamlannı rravmalarla geçiren insanlann bırbirlerine tutunmalannın öyküsü. Dostluk çer- çevesinde kurulan bir dayanışmayla zor anlann nasıl atlatıldığını da izleyıcilere aktanyor. KEDt GOZU VECDİ SAYAR Şenlikler ve Demokrasi Kültürü Siz bu satırları okurken biz Datça yolunda olacağız. Biliyorsunuz, yarın Can Yücel'in do- ğum günü ve '5. Can Şenliği' başlıyor. Gene, Türkiye'nin dört biryanından Can dostları Dat- ça'da toplanacak. Gene, şiirler okunup şarkı- lar söylenecek, şiir üstüne kuramsal tartışma- lar yapılacak. Bu yılın temalarından biri 'Doğu Şiiri-Batı Şiiri'. Prof. Şefika Egecin ve Orhan Alkaya konuşacak bu panelde. Bir diğer pa- nel ise "Şiir ve Çeviri" üstüne. Isveçli şair Pe- ter Curman, Kıbrıslı şair Neşe Yaşin ve Se- zer Duru, çeşitli ülkelerde katıldıkları şiir çevi- ri atölyelerindeki deneyimlerini Datça'ya taşı- yacaklar. Şenliğin ikinci günü, bu yılın onur konuğu ll- han Berk'le yapacağımız söyleşinin öncesin- de, "Türkiye'de Edebiyat ve Şiir Dergileri"ri\n sorunları tartışılacak Eski Datça'da, Can'ın kahvesinde. Bu panelde birkaç kentimiz tem- sil ediliyor. Keşke olanaklar elverseydi de Ana- dolu'daki tüm şiir dergilerinin kahraman editör- lerini çağırabilseydik. Zeki Coşkun'un yöne- teceği panele katılacak şair dostlarımız, Aydın Şimşek, Şeref Bilsel, Mehmet Çetin, Namık Kuyumcu ve Sezai Sarıoğlu, Anadolu koşul- lannda bir edebiyat dergisi çıkarmanın ne de- mek olduğunu çok yakından biliyorlar. Herhal- de, Peter Curman'ın da söyleyecekleri olacak- tır bu konuda. Isveç'te bu tür çabaların devlet ve yerel yönetimlerce nasıl desteklendiğini, şa- irlere ne gibi olanaklar sunulduğunu anlata- caktır. Datça Belediyesi'nin ev sahipliğinde gerçek- leşen 'Can Şenliği', Türkiye'nin az sayıdaki 'fe- matik' festivallerinden biri. Tıpkı aynı yıl başla- yan 'Istanbul-HakkâriSanatKöprüsü' gibi, 'tü- ketim'e değil, üretime dönük bir şenlik. Bu yıl tüm etkinlikler ücretsiz. Ve oteller dışında hiç sponsoru yok şenliğin. Peki, nasıl altından kal- kıyorsunuz derseniz, sanatçıların özverisi ile gerçekleştiğini söyleyebilirim. Başlangıcından bu yana Türkiye'nin önde gelen şair ve yazarlarının yanı sıra çok sayıda müzisyen katıldı Can Şenlikleri'ne. Edip Ak- bayram, Moğollar, Leman Sam, Marcel Khalife, Arif Sağ... Bu yıl da Yeni Türkü geli- yor, Can Yücel'den yaptıkları besteleriyle. "Hayyam 'dan Can 'a " başlığın ı taşıyan konser- de ise Pervane grubu şiirimizin ustalarından yaptıkları şarkılarla selamlayacak Datçalıları. Umarım, Cüneyt Duru'nun bu güzel bestele- ri Datça'dan tüm Türkiye'ye ulaşır. Türkiye'deki festivallerin çoğunluğunun Dat- ça modelinden çok farklı bir yerde durduğunu söylememe gerek yok herhalde. Trilyonluk büt- çeleriyle övünenler mi istersiniz, gazino prog- ramlarından farkı olmayan içerikleriyle maga- zin basınımızda baş tacı edilenler mi... Elbet- te, bu festivallerin ne iç ne de dış turizme hiç- bir katkısı yok. Ya ülkemizdeki demokrasi kül- türüne katkıları?.. Ama ne gam, belediye baş- kanlarının popülaritesini arrtırmaya yarıyorsa bütün kapılar açılıveriyor. Sponsorların deste- ği yetmiyormuş gibi, kamu kaynakları da se- ferber oluyor. Kuşkusuz, bazı festivallerin 'parasız pulsuz' gerçekleştirilebilmeleri çok önemli. Tıpkı 'Can Şenliği' gibi, ülkemiz demokrasi kültürü açısın- dan önemli bir yere sahip olacağını sandığım bir şenliği de Marmaris'te başlatacağız bu yıl, 78'lilerle birlikte. Festivalin amacını, adından çıkarabilirsiniz: 'Netekim Festival'. Mizahıngü- cünden yararlanarak darbeci zihniyeti teşhir etmek mümkündür diye düşünüyoruz. Sanatı toplumsal işlevinden soyutlamak isteyenler, Marmaris'te böyle bir festivalin gerçekleşme- sinden hoşnut olmayacaklar besbelli. MHP'li- ler "Bu festivale izin vermeyeceğiz" demişler, gazetede okuduğum bir habere göre. Hani, onlar da 12 Eylül mağdurları arasındaydı? Ha- ni, demokrasiden yanalardı, ne oldu? Sanatın, bir ülkede demokrasi kültürünün gelişip serpilmesine çok ciddi katkıları olabile- ceğini düşünüyorum. Bu yüzden, salt eğlence- yi hedeflemeyen, halkın kültürel düzeyini ge- liştirmekle kendini görevli sayan şenliklerin sa- yısının artması çok önemli. GeçenlerdeAltıno- luk'ta yapılan 'Yaşama Saygı' Festivali, ağus- tos sonunda Dikili'de gerçekleşecek 'Banş Şenliği' ve bu hafta sonu Istanbul'da -Sarı- yer'de- ikincisi düzenlenecek 'Barışa Rock' şenliği, bunlardan yalnızca birkaçı. Eminim, gitmediğim görmediğim daha nice olumlu ça- ba vardır Anadolu'nun farklı köşelerinde. Bu çabalara kamu ne ölçüde destek veriyor aca- ba? Bunu da bir başka yazıda tartışırız. vecdisayar / yahoo.com BUGUN • ÇUBUKLU HAYAL KAITVTSİ nde Rock'ın Dark kapsamında 24.00'te Vega konsen. (0 216 413 68 80) •HEYBELİADA SU SPORLARI'nda 20.00'de Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık'ın düzenlediği yaz etkinlikleri kapsamında Caşmir konseri. (0 212 252 47 00) DÜzettme: 18 Ağustos Perşembe günü 14. sayfamızda yayımlanan "Doğ güneşim doğ!' başlıklı yazıda ITÜ Oyunculan'ndan 10 kişi yerine İTÜ Oyunculan. Hacıbektaş Belediye Başkanı Alı Rıza Selmanpakoğlu, Ayşe Emel Mesci'ye plaket sundu yenne Sangül, Ayşe Emel Mesci'ye plaket sundu çıkmıştır. "Karanlığı yenmenin yolu aydınlanma devrimini doğru kavramaktan geçiyor. Bu toplum ancak aydınlanma devrimi ile karanlığı yenebilir" yerine "Karanlığa karşı aydınlık felsefesini, aydınlanma devrimini anlamak anlamına geliyor bu. Ülkemizin ve dünyanın aydınlanması düşüncesi de..." olarak çıkmıştır. Düzeltir, özür jdileriz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle