Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 O AĞJSTOS 2004 CUMA CUMHURİYET SAYFA
JV U YJ M. U JLV kultur(5 cumhuriyet.com.tr 15
^Akdeniz 'in yönetmeni Gabriele Salvatores 'in bugün gösterime giren son filmi 'Hiç
Korkmuyorum \ yaz rehavetinde rahatça seyredilen, sıcak, ilginç bir îtalyan yapımı
lo Non Ho Paura /
/önetmen: Gabriele
Salvatores / Senaryo:
Niccolo Amrnaniti,
Francesca Marciano
Kamera:
Italo Petruccione /
Müzik: Enzio Bosso,
Pepo Scherman /
Oyuncular:
Aitana Sanchez-Gijon,
Giuseppe Cristiano,
Mattia Di Piero,
Diego Abatantuono,
Dino Abbrescia,
Giorgio Careccia,
Antonella Stefanucci,
Ricardo Zinna
/ltalya2003
(Medyavizyon)
ocukluğun labirentleri
> 4
^ •
'Hiç Korkmuyorum'da kaçırılan çocuğu Mattia Öi Piero,
'kurtancı meleği'ni ise Giuseppe Cristiano canlandırıyor.
orkulan,
kaygılanyla,
çocukluktan
yeniyetmeliğe
evrilen
Michele'nin
gözünden
anlatılan ve şık
şıkırdım
görüntüleriyle
görsel açıdan
sınıfı geçen film,
seyirciyi giderek
yükselen bir
korku ve gerilim
tansiyonuna
tabi tutuyor.
Salvatores,
çocuk
oyunculanndan
tam verim
alıyor.
Adam kaçırma olaylannın ay-
yuka çıktığı 1970'li yıllann îtal-
ya'sında çok sıcak bir yaz mevsi-
minde geri kalmış, yoİcsul güney
kırsalında, Sicilya'nın uçsuz bu-
caksız bir ıssızlığın hüküm sürdü-
ğü, sadece 5 hanelik bir köyünde-
yiz. Göğe asılmış, kızıl bir tepsi gi-
bi hararet yayan, kızgın güneş al-
tındaki, çöle özgü kum tepelerini
andıran fokur fokur kaynayan, sı-
cak, kıraç ve haşin bir coğrafya.
Fon müziği cırcır böceklerin-
den. Rüzgârla sallanan sararmış
başaklann, dalgalanan sapsan bir
altın denizine çevirdiği, uzayıp
giden tarlalar, ovalar. Genel san
panoramada başaklara karşıtpar-
layan gelıncüder. Ortalıkta pek
yetişkin görmeyiz ama köyün
çocuklan kuytulara sığınmış,
gölgelere kaçrruş büyüklerinin
tersine açık alanda bağnş çağnş
oynamakta, bisiklete binmekteler.
Derken şimdiden birer maço
olan oğlanlann tombul kızı sü-
rekli dışlama ve cezalandırma sah-
neleriyle çocuk dünyasındaki acı-
masızlığa tanık oluyor, hep kız
kardeşini kollayan on yaşındaki
Michele'nin (Giuseppe Cristi-
ano) öne çıktığı, kuzeydekilerle
eşit koşullarda doğmamış bu baht-
sız köy (daha doğrusu mezra) ço-
cuklannı tanıyoruz ufak ufak.
Koruyucu melek: Mlchele
Bu çocuk grubundaki gruplaş-
ma, dayanışma ve çekişmeleri
yansıttıktan sonra Michele'nin,
kız kardeşinin (Adriana Conser-
va) gözlüğünü ararken bir sırra va-
kıf oluşuyla polisıye gerilim ha-
vasına bürünüyor hikâye.
Bu sır, Michele'nin dökünrü bir
ev kahntısındaki mezar gibi bir çu-
kura ayağından zincirlenerek hap-
sedilmiş yaşıtı bir çocuğu tesadü-
fengörmesidir. Çocuğun insanlık-
tan çıkmış halinden önce korkan
Michele, sonra onu besler ve
TV'dekı haberlerden, Fılıppo'nun
(Mattia Di Piero) Milano'daki ai-
lesinden fıdye koparmak için ka-
çınlmış çocuk olduğunu anlar.
Michele'nin babasıyla annesi-
nin (Dino Abbrescia, Aitana
Sanchez-Gijon) de kaçıranlar
arasında yer aldığı bu fidye olayı-
na köyün tüm aileleri, daha doğ-
rusu bütün büyükleri kanşmıştır
ucundan kıyısından.
Odasını paylaşmak zorunda kal-
dığı, babasının dünyayı gezmiş,
esrarengiz, bıçkın arkadaşı Sergio
(Diego Abatantuono) planlamış-
tır Filippo'nun kaçınlmasını. tşte
o andan irıbaren Filippo'nun 'ko-
ruyucu meleği' kesilen Michele
artık hiç korkmaz ve cesaretle
doğru bıldiğini yapar, ailesinin te-
kenne çomak sokmak pahasına...
Sahneye koyduğu oyunlarla adı-
nı duyurduğuriyatrodansinemaya
geçerek bütün 199O'lı yıllan etki-
AvustralyaJ
nın en manyak katili
Hulk ve özellikle Hektor'u oynadığı Troya
filmleriyle son 1-2 yılda tanınıp ünlenen Avust-
raryalı Eric Bana'nın ilk başrolüne çıktığı, Ka-
sap adıyla bugün gösterime giren, Avustralya
2000 yapımı Chopper, gerçek bir olay ve kişiye
dayanan ama alışılmış biyografik film tanımına
da pek sığmayan bir 'psikopat portresi' çiziyor.
Alışılmış 'serial killer' tanımına pek uymasa
da Avustralya'nın suç tarihinde hatın sayılır bir
yer edinip hapisteyken yazdığı çok satan kitap-
İanyla ülkesinde bir kült figüre dönüşen, halen
Tasmanya'daki bir çiftlikte yaşamını sürdürdüğü-
nü son jenerikten öğrendiğimiz, Chopper lakap-
lı, Avustralyalı Mark Read'in (Eric Bana) 'içer-
deki ve dışardakT yaşamından bazı dehşetengiz
kesitler sunan Kasap, müzisyenlere çektiği klip-
ler ve reklam filmleriyle adıru duyuran, Yeni Ze-
landa doğumlu, Avustralyalı yönetmen Andrew
Dominik'ın yazıp yönettiği ilk uzun metraj. Do-
minik'in polis ve mahkeme kayıtlanndan, ceza-
evi arkadaşlanyla yapılmış söyleşilerden hareket-
le çektiği Kasap, suç işlerken acayip soğukkan-
lı kesilen, ardından pişmanlıkla kanşık suçluluk
hissi duyan Read'in, hastalıklı ruh halini, tuhaf
espri anlayışını, sevgiye muhtaç isterik yapısmı
tüm aşınlıklanyla yansıtıyor.
'Kasap': şilrsel adalet tutkunu bir
'satırcıbaşı'
Cezaevinde patron benim havalannda, kulak-
lanna uçlanndan kesip yeniden şekil verecek ka-
dar manyak, kompleksli, sabit fikirli, teşhirci,
cahil olmasına karşın ağzı da laf yapan, imlayı
bilmemesine karşın kitaplannın akademisyenle-
rinkinden çok satmasıyla övünen, dengesiz, döv-
meli ve metal dişli Read, bizim korkunç çivili ka-
tili çağnştıran, suçlu dolu her yere kendi 'şürsel
adaleti'nı getirip uygulayan, özellikle uyuşturu-
cu satıcılannın belalısı, torbacı celladı, tam bir sa-
pık. Kamuoyunun gündeminde yer almak, her
firsatta kameralara poz kesmek, TV programla-
nna çıkmak, röportajcılara demeç vermek, mik-
rofonlara konuşmak, onun için uyuşturucu ba-
ğrmlılığı gibi.
Arkasında bıraktığı leşleri, olaylan ve 19 cina-
yet girişimiyle ülkesinin en korkulan suçlusu sa-
yılagelen Read'i canlandıran Eric Bana'nın ba-
şanlı performansı, tüm sadistliğiyle namlı bir psi-
kopatın yaşamından seçilmiş belgeselimsi kesit-
leri, vahşet ve şiddet dolu sahnelerle aktaran bu
seyri yer yer tahammül isteyen, farklı biyografik
fılmi ilgiyle izlenir kılan etmenlerin başında ge-
liyor.
Alışılmış bir biyogTafık fılmin anlatımından
farklı bir yapıda kurduğu, dozunda bir mizah
öğesine de yer veren ilk filmiyle aklımızda yer
eden Andrew Dominik, bundan böyle çekeceği
fılmlere dikkat edilmesi gereken bir yönetmen ol-
duğunu kanıtlıyor.
leyen Marakeş Ekspres, l\ırne,
Akdeniz, Peurto Escondido, Gü-
ney, Nirvana gibi filmleriyle çağ-
daş ttalyan sinemasının önemli
yönetmenlennden biri haline ge-
len 1950 Napoli doğumlu Gabri-
ele Salvatores'in geçen yıl Filme-
kimi'nde seyrettiğimiz son filmi
Io Non Ho Paura-Hiç Korkmu-
yorum bugün gösterime girenler
arasında öncelikle dikkati çekiyor.
Bir 3. sayfa haberlnden...
1991 'de Akdeniz'le en iyi ya-
bancı film Oscar'ını kazanmış
Salvatores'in aynı ödüle geçen yıl
ttalya'dan aday gösterilmiş bu son
filmi, bir 3. sayfa olayından esin-
lenen yazar-senarist Niccolo Am-
maniti'nin çok satan romanından
perdeye uyarlanmış.
Öteden beri sinema tarihine ba-
zı unutulmaz çocuk kahramanlar
kazandırmış Îtalyan sınemasın-
dan, Yenigerçekçi akımın De Sica
imzalı Bisiklet Hırsızlan, Kaldı-
nm Çocukları gıbı başyapıtlan
ya da Giuseppe Tornatore'nin
1990'landamgalayan CennetSi-
neması ayannda olmasa da kuş-
kusuz iz bırakacak yeni çocuk kah-
raman(lar) sunan Hiç Korkmuyo-
rum, yaz rehavetine renk katacak
nitelikte bir îtalyan yapımı.
Michele'nin hayata bakışı, olay-
lan algılayışı yetişkinlerin dünya-
sıyla çatışıyor. Çocukluğun masu-
mıyetıni yitinrken cesaret kazanı-
yor. Korkulan, kaygılanyla, ço-
cukluktan yeniyetmeliğe evrilen
Michele'nin gözünden anlatılan
film, şık şıkırdım görüntüleriyle
görsel açıdan birinci sınıf. îyi se-
çilmiş, ilk kez kamera karşısına ge-
çen çocuk oyunculanndan verim
almasını bilen Salvatores'in seyir-
ciyi giderek yükselen bir korku ve
gerilim tansiyonuna tabı tuttuğu bu
son filmi, vahşi doğadan bolca
börtü-böcek manzaralan da içeri-
yor. Kargadan yılana, domuzdan
kirpiye, baykuştan kartala, kurba-
ğadan solucana kadar.
İZLEYİCİ ERDAL ATABEK
Seçtiğim filmler... Kaçıranlar için iyi fırsatÇeşitli sinemalarda 'seçilen fümler'in yeni-
len gösterimlen yapılıyor. Kimi filmleri görme-
oiş olanlar için ıyı bir fırsat olan bu yeniden gös-
enmlerde hangi filmler öncelikle görülmeli ya
ja yeniden görülmeli? Bu hafta filmler arasında
iendı seçkımı ızleyıcılere sunmak istiyorum.
DOGVILLE Bu filmi kaçıranlann görmele-
ıni önenrim. Kurgusal sinema türünde çok
inemlı bir yapıt olan Dogville, insan davranışla-
inrn koşullara göre nasıl değiştiğini neredeyse
leneysel nitelikte araştırançok önemli bir film.
vorkulan, çıkarlan, hırslan, kadın-erkek ilişki-
erini, sevgıyi, nefretı ışleyen zengin temasıyla
eniden görülebılecek filmlerin arasmda yer alı-
.or bu yapıt.
BARBARLARINİSTİLASI Bu filme de bü-
.ük bir önem venyorum. Dünyayı değıştirmeye
ararlı bir eylem kuşağının yıllar sonra yaptığı bir
ieğerlendirmenin fılmı. Değışen dünyada ınsan
deallennın yerinı paranın aldığını en acımasız bi-
;unde anlatan film, aynı zamanda insan ilişkile-
rinin en duyarlı noktalan-
nı da gözler önüne seriyor.
Çok nefis bir baba-oğul
ilişkisinin yanı sıra dost-
luklar, kadın-erkek yaşam-
lan sorgulanıyor.
GtZEMLİ NEHİR
Bu fılmi de görmeyenle-
re özellikle öneririm. Sağ-
lam kurgusunun yanı sıra
büyük oyunculuklann ser-
gilendiği filmde yaşam ve
ölüm temasının işlenişı
çok dikkat çekici. însanın
gerçeklerle yüzleşmesinın
ne denli zor olduğunu dü-
şündüren film, görülmeyi
hak ediyor.
21 GRAM Trajik bir olayın çevresınde kesı-
şen insanlann değişen yaşamlannı anlatan film,
insan beklentilerinin farklılıklannı çok iyi vurgu-
luyor. Yaşamda öyle bir o-
lay olur kı insanın yaşamı
bu olayın öncesi ve sonra-
sı olarak ikiye aynlır. Bu
aynlmada insanlann dav-
ranışlan da değişir. Yönet-
menın başarısı, bu değişim
noktasını çok iyi kavraya-
rak ınsanlan yorumlama
gücünde yatıyor. Aynı yö-
netmenın PARAMPAR-
ÇA AŞKLAR-KÖPEK-
LER filmi de bir kereden
çok görülmeyi hak eden
filmler arasındaydı.
İNCt KÜPELİ KIZ
Ünlü bir ressamın, Ver-
meer'in yaşamında özel
yer tutan bir öykü. Resımlen ıçınde ayn bir yeri
olan 'înci Küpeli Kız'ın öyküsünü ele alan film,
bu resmin yapılış öyküsünün içınde yaşanan giz-
h bir aşkı, dönemın armosfen ıçinde ışlıyor.
BENtM CtCt StLAHlM Amenka'dakı sılah
tutkusunu, bu tutkunun acı sonuçlannı çok iyi an-
latan bu film, görülmeyi hak ediyor. Orijınal adı
'Bowling for Columbine" olan film, lisede iki
öğrencinin ginştığı sılahlı kıyımı aynntılanyla
ele alıyor. Kimliğini bulamayan Amerikalı genç-
lerin sılahlara olan düşkünlüğünü anlatırken
Amerikan kültürünün zayıf janlannı da görüyo-
ruz. Yönetmeni Michael Moore, yeni filmi
"Fahrenheit 9/1 Tde de bü>ük başan yakaladı.
SOĞUK DAĞ Bu film de Amerikan ıç sava-
şından bir kesıt venrken insanlann o dönemdeki
yaşamlannı işliyor. Bir aşk öyküsü de bu fihne
zenginlik katıyor. Oyunculann başanlan filmin
güçlü yanlanndan.
HAYATIN İÇİNDEN Gösterimde olan bu
film, yaşamlannı rravmalarla geçiren insanlann
bırbirlerine tutunmalannın öyküsü. Dostluk çer-
çevesinde kurulan bir dayanışmayla zor anlann
nasıl atlatıldığını da izleyıcilere aktanyor.
KEDt GOZU
VECDİ SAYAR
Şenlikler ve
Demokrasi Kültürü
Siz bu satırları okurken biz Datça yolunda
olacağız. Biliyorsunuz, yarın Can Yücel'in do-
ğum günü ve '5. Can Şenliği' başlıyor. Gene,
Türkiye'nin dört biryanından Can dostları Dat-
ça'da toplanacak. Gene, şiirler okunup şarkı-
lar söylenecek, şiir üstüne kuramsal tartışma-
lar yapılacak. Bu yılın temalarından biri 'Doğu
Şiiri-Batı Şiiri'. Prof. Şefika Egecin ve Orhan
Alkaya konuşacak bu panelde. Bir diğer pa-
nel ise "Şiir ve Çeviri" üstüne. Isveçli şair Pe-
ter Curman, Kıbrıslı şair Neşe Yaşin ve Se-
zer Duru, çeşitli ülkelerde katıldıkları şiir çevi-
ri atölyelerindeki deneyimlerini Datça'ya taşı-
yacaklar.
Şenliğin ikinci günü, bu yılın onur konuğu ll-
han Berk'le yapacağımız söyleşinin öncesin-
de, "Türkiye'de Edebiyat ve Şiir Dergileri"ri\n
sorunları tartışılacak Eski Datça'da, Can'ın
kahvesinde. Bu panelde birkaç kentimiz tem-
sil ediliyor. Keşke olanaklar elverseydi de Ana-
dolu'daki tüm şiir dergilerinin kahraman editör-
lerini çağırabilseydik. Zeki Coşkun'un yöne-
teceği panele katılacak şair dostlarımız, Aydın
Şimşek, Şeref Bilsel, Mehmet Çetin, Namık
Kuyumcu ve Sezai Sarıoğlu, Anadolu koşul-
lannda bir edebiyat dergisi çıkarmanın ne de-
mek olduğunu çok yakından biliyorlar. Herhal-
de, Peter Curman'ın da söyleyecekleri olacak-
tır bu konuda. Isveç'te bu tür çabaların devlet
ve yerel yönetimlerce nasıl desteklendiğini, şa-
irlere ne gibi olanaklar sunulduğunu anlata-
caktır.
Datça Belediyesi'nin ev sahipliğinde gerçek-
leşen 'Can Şenliği', Türkiye'nin az sayıdaki 'fe-
matik' festivallerinden biri. Tıpkı aynı yıl başla-
yan 'Istanbul-HakkâriSanatKöprüsü' gibi, 'tü-
ketim'e değil, üretime dönük bir şenlik. Bu yıl
tüm etkinlikler ücretsiz. Ve oteller dışında hiç
sponsoru yok şenliğin. Peki, nasıl altından kal-
kıyorsunuz derseniz, sanatçıların özverisi ile
gerçekleştiğini söyleyebilirim.
Başlangıcından bu yana Türkiye'nin önde
gelen şair ve yazarlarının yanı sıra çok sayıda
müzisyen katıldı Can Şenlikleri'ne. Edip Ak-
bayram, Moğollar, Leman Sam, Marcel
Khalife, Arif Sağ... Bu yıl da Yeni Türkü geli-
yor, Can Yücel'den yaptıkları besteleriyle.
"Hayyam 'dan Can 'a " başlığın ı taşıyan konser-
de ise Pervane grubu şiirimizin ustalarından
yaptıkları şarkılarla selamlayacak Datçalıları.
Umarım, Cüneyt Duru'nun bu güzel bestele-
ri Datça'dan tüm Türkiye'ye ulaşır.
Türkiye'deki festivallerin çoğunluğunun Dat-
ça modelinden çok farklı bir yerde durduğunu
söylememe gerek yok herhalde. Trilyonluk büt-
çeleriyle övünenler mi istersiniz, gazino prog-
ramlarından farkı olmayan içerikleriyle maga-
zin basınımızda baş tacı edilenler mi... Elbet-
te, bu festivallerin ne iç ne de dış turizme hiç-
bir katkısı yok. Ya ülkemizdeki demokrasi kül-
türüne katkıları?.. Ama ne gam, belediye baş-
kanlarının popülaritesini arrtırmaya yarıyorsa
bütün kapılar açılıveriyor. Sponsorların deste-
ği yetmiyormuş gibi, kamu kaynakları da se-
ferber oluyor.
Kuşkusuz, bazı festivallerin 'parasız pulsuz'
gerçekleştirilebilmeleri çok önemli. Tıpkı 'Can
Şenliği' gibi, ülkemiz demokrasi kültürü açısın-
dan önemli bir yere sahip olacağını sandığım
bir şenliği de Marmaris'te başlatacağız bu yıl,
78'lilerle birlikte. Festivalin amacını, adından
çıkarabilirsiniz: 'Netekim Festival'. Mizahıngü-
cünden yararlanarak darbeci zihniyeti teşhir
etmek mümkündür diye düşünüyoruz. Sanatı
toplumsal işlevinden soyutlamak isteyenler,
Marmaris'te böyle bir festivalin gerçekleşme-
sinden hoşnut olmayacaklar besbelli. MHP'li-
ler "Bu festivale izin vermeyeceğiz" demişler,
gazetede okuduğum bir habere göre. Hani,
onlar da 12 Eylül mağdurları arasındaydı? Ha-
ni, demokrasiden yanalardı, ne oldu?
Sanatın, bir ülkede demokrasi kültürünün
gelişip serpilmesine çok ciddi katkıları olabile-
ceğini düşünüyorum. Bu yüzden, salt eğlence-
yi hedeflemeyen, halkın kültürel düzeyini ge-
liştirmekle kendini görevli sayan şenliklerin sa-
yısının artması çok önemli. GeçenlerdeAltıno-
luk'ta yapılan 'Yaşama Saygı' Festivali, ağus-
tos sonunda Dikili'de gerçekleşecek 'Banş
Şenliği' ve bu hafta sonu Istanbul'da -Sarı-
yer'de- ikincisi düzenlenecek 'Barışa Rock'
şenliği, bunlardan yalnızca birkaçı. Eminim,
gitmediğim görmediğim daha nice olumlu ça-
ba vardır Anadolu'nun farklı köşelerinde. Bu
çabalara kamu ne ölçüde destek veriyor aca-
ba? Bunu da bir başka yazıda tartışırız.
vecdisayar / yahoo.com
BUGUN
• ÇUBUKLU HAYAL KAITVTSİ nde
Rock'ın Dark kapsamında 24.00'te Vega
konsen. (0 216 413 68 80)
•HEYBELİADA SU SPORLARI'nda
20.00'de Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık'ın
düzenlediği yaz etkinlikleri kapsamında
Caşmir konseri. (0 212 252 47 00)
DÜzettme: 18 Ağustos Perşembe günü 14.
sayfamızda yayımlanan "Doğ güneşim doğ!'
başlıklı yazıda ITÜ Oyunculan'ndan 10 kişi
yerine İTÜ Oyunculan. Hacıbektaş Belediye
Başkanı Alı Rıza Selmanpakoğlu, Ayşe Emel
Mesci'ye plaket sundu yenne Sangül, Ayşe
Emel Mesci'ye plaket sundu çıkmıştır.
"Karanlığı yenmenin yolu aydınlanma
devrimini doğru kavramaktan geçiyor. Bu
toplum ancak aydınlanma devrimi ile
karanlığı yenebilir" yerine "Karanlığa karşı
aydınlık felsefesini, aydınlanma devrimini
anlamak anlamına geliyor bu. Ülkemizin ve
dünyanın aydınlanması düşüncesi de..."
olarak çıkmıştır. Düzeltir, özür jdileriz.