Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16 TEMMUZ 2004 CUM
HABERLER
DUNYADABUGUN
ALt StRMEN
Zorunlu Bip Açıklama
Cumhuriyet okurlarının, gazetelerinden söz
ederken en fazla dile getirdikleri husus, bütün
haber ve yazılan okumanın çok zaman aldığıdır.
Sanınm bu bir yakınmadan çok, beğeni ifade-
sidir.
Zaman zaman, özellikle uzun yolculuk dönüş-
lerimde bir sürü gazeteyi birikmiş, beni bekler
bulunca, aynı duyguya ben de kapılıyorum ve
kimi yazılan daha sonra okumak üzere bir yana
kaldırıyorum.
Dostum DemirtaşCeyhun'un "Laisizm, Çar-
pıkDemokrasimiz ve Soğuk Savaş"dizisi de ay-
nı akıbete uğradı ve nihayet üç gün önce oku-
yabildim.
Dizinin beşinci gününde, aziz dostum, benim
ocakayında yayımlanan "Avrupa'da Laiklik ve Tür-
ban Tartışmaian" yazıma atıfta bulunmuş ve''Av-
rupa'da laiklik ile türban tartışmasının heryerde
aynı bıçimde olması beklenemez. Nitekim Fran-
sa 'dakilaiklikkavramı Belçika ve Isviçre'de fark-
1/ ifade edilmektedir" bölümüne yer vermiş.
Demirtaş'ın yazısının tamamını okuduğumda
bu bölümün laiklik kavramının tarifi konusunda-
ki karmaşaya örnek olarak gösterildiği izlenimi-
ne kapddığım için kendimi bu açıklamayı yap-
maya mecbur gördüm.
öncelikle belirtmek isterim ki, Demirtaş, ya-
zımdan bir bölümü alıp, devamını "es geçerek",
"ikrarın, gayrı kabili tecezzi olduğu" yani bir ifa-
denin bütününün içinden yainızca bir bölümünün
alınmasının anlamı bozduğu ilkesine uymamış,
eğer uysaydı; bu yanlış anlama olmayacaktı.
• • •
Laiklik ilkesinin, her ülkedetarihi gelişim ve sos-
yal yap/ya göre değişik bir yol izlediği tanımın-
da ve uygulamasında farklılıkiar gösterdiği birger-
çektir.
Nitekim, söz konusu yazıda da belirtildiği gi-
bi, Belçika ve Isviçre'de uygulamada "Devletin
bütün din ve inançlar karşısındaki tarafsızlığı"
(nötralite) vurgulanmaktadır. (Bakınız DAHLAP
Davası Avrupa'da Laiklik ve Türban Tartışmala-
rı, Ali Sirmen, Cumhuriyet 28 Ocak 2004)
Yine herkesin bildiği bir gerçek de şudur ki,
kendilerini seküler olarak tanımlayan ülkeler ile
düpedüz laiklik (laicite) kavramını benimseyen-
ler arasında ayrıntıda bazı farklılıkiar da vardır.
Ama, Prof. Dr. Bülent Tanör'ün de belirttiği
gibi, "Anayasal söy/em ne olursa olsun, bunlar
da (yani seküler denen sistemler de "Y.N.") fi-
ilen dünyasallaşmış, laikleşmişdevletvetoplum
düzenleridir. Dolayısıyla bu iki grup arasında
anayasal vitrin farklı, gerçeklikler dünyası ise
hemen hemen birdir. (Bknz. Kuruluş, Kurtuluş,
Bülent Tanor, Çağdaş Yayınları, Şubat 1998, Is-
tanbul, Sayfa 240).
Bu gerçekleri böylece belirttikten sonra, De-
mirtaş'ın alıntı yaptığı iki günlük yazının ana fik-
rinin "tarihi nedenlerden kaynaklanan farklılık-
iar ne olursa olsun, artık bütün ülkelerde ben-
zer ortak bir uygulamaya yönelindiği" olduğu-
nu vurgulamak isterim.
Nitekim tarafsızlık (nötralite) ilkesini yani da-
ha pasif bir laiklik tanımını benimsemiş olan Is-
viçre'nin federal mahkemesi de DAHLAP kara-
rında devletin, inanç özgürlüğünü korumak için,
kamu alanlarında örtünme yasağı getirebilece-
ğini söylüyor.
Yine aynı yazıda belirtildiği gibi, AlHM'de çe-
şitli ülkelerle ilgili olarak önüne getirilen dava-
larda verdiği kararlar ile bu yönde müstakar bir
içtihat oluşturuyor.
• • •
Aradan geçen süre içinde, Türkiye'de Recep
Tayyip Erdoğan, toplumu, kendi çıkmazını giz-
leyecek bir kavram karmaşasına doğru sürük-
lemeye çalışırken, Avrupa'da durum daha da net-
leşiyor ve laiklik konusunda olduğu gibi, kamu
alanı kavramında da ortak bir zemin oluşuyor.
Alkollü içki konusunda kamu alanı kavramına
can simidine sanlırgibi yapışan Tayyip Erdoğan,
tesettür söz konusu olduğunda bu tanımı red-
dederken, din - devlet iliskileri alanında çok ken-
dine özgü biryapısı olan ItaJya'da dahi kamu ala-
nında tesettürü yasaklayan kararlara tanık olu-
yoruz.
Italya'nın kuzeyindeki Komo bölgesinde Drez-
zo Belediye Başkanı Talettini, belediye binasın-
da yüzündeki peçeyi açmak istemeyen Sabri-
na Verroni'njn bu davranışı üzerine kamu ala-
nı olan belediye binasında tesettürü yasaklıyor.
Bu kararın, Türkiye'de kimi çevrelerin tepkisi-
ni çeken, Fransa'daki uygulamayı da aştığını
belirtmek isterim.
Görülüyor ki tarihi farklılıklara rağmen bütün
Avrupa ülkeleri ortak bir uygulamada buluşmak-
tadırlar.
Sanırım ki, bu zorunlu açıklama ile Demirtaş
dostumun tereddütlerini de gidermişimdir.
'Hasan Bey'in arkasındayım'
Gül'ün danışmanına
harcırah bile verilmiş
ANKARA (Cumhu-
riyet Bürosu) - Dışiş-
leri Bakanı AbduJlah
Gül'ün, bakanlığın
AlHM dairesınde gö-
revlendirdiği, türbanı
sa\ıınan ve Cumhur-
başkaru AhmetNecdet
Sezer'i türbanhlara kar-
şı "istihbarat çabşma-
sı vapmakla*1
suçlayan
Doç. Dr. Hasan Nuri
Yaşariçin yakın çevre-
sine "Hasan Bey'in ar-
kasmdaymr dediği öğ-
renildı.
Dışişleri Bakanı Ab-
dullah Gül'ün "yakın
arkadaşı" olduğu öğ-
renilen Doç. Dr. Ha-
san Nuri Yaşar'ın, 3 ay-
dır bakanlıkta görevli
bulunmasına karşın
AİHM'deki hiçbir da-
vada resmi görevi bu-
lunmuyor. Buna kar-
şın Doç. Dr. Yaşar. ha-
ziran ayı sonunda Av-
rupa tnsan Hakları
Mahkemesi'nin
(AlHM) bulunduğu
Strazburg'a giderek te-
maslarda bulundu.
Doç. Dr. Yaşar'a, har-
camalan için Dışişleri
Bakanlığı'ndan 1000
Euro'nun üzerinde har-
cırah ödendi.
'Anayasada yer almayan kamusal alanı kimse dayatamaz' diyen Meclis Başkanı'na CHP tepki gösterd
Gerginliği Annç sürdürüyor
Bülent Annç.
ANKARA/tSTANBUL
(Cumburiyet) - Başbakan Tay-
yip Erdoğân ve TBMM Başka-
nı BülentArmç'ın, türbana ka-
musal alanda yer açmak için
yaptığı "kamusalalantarifleri-
ne" CHP'den yanıt geldi. CHP
Konya Milletvekılı ÂtiUaKart,
kişiye ve siyasal tercıhe göre
kamusal alan tarifi yapılama-
yacağını belirterek bu konuda-
ki en somut "tespitin" de A\TU-
pa İnsan HakJarı Mahkeme-
sı'nce (AlHM) yapıldığını bil-
dirdi.
TBMM Başkaru Annç, dün
Dolmabahçe Sarayı'nda, *2.De-
ğerh'Eşya Bötiûnü"nün açılışı-
nın arduıdan Erdoğan'ın baş-
lattığı kamusal alan tartışması-
nı sürdürdü. Annç, anayasa ve
kanuniarda "kamusalalan" dı-
• CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, kişilerin siyasi görüşü ve tercihine
göre kamusal alan tarifi yapılamayacağmı belirterek. kamusal alanın özü ve
içeriğinin en somut biçimde AlHM karanyla tespit edildiğini bildirdi.
ye açıkça tarif edilmiş hiçbir
şeyin bulunmadığını ifade ede-
rek "Anayasada olmayan, bir
kanun içerisinde yer almayan
bir kavramıkimse kendidüşün-
cesiyle 'böyle olmalıdır' diye
kural olarak koyamaz ve daya-
tamaz" dedi. Annç, yasama yet-
kisinin TBMM'de olduğunu
anımsatarak "Anayasayı yapan
kunım MecnYtir. Başka hiçbir
kimse yasama yetJdsini payia-
şamaz" dıye konuştu.
Erdoğan ve Annç'ın "kamu-
sal alan" tanımlanna CHP'den
tepki geldi. CHP Genel Başkan
Yardımcısı Cevdet Sehi,
AKP'nin kamusal alan ve tür-
ban tartışmalannı gündeme ge-
tırmesinın 3 temel nedenı ol-
duğunu belirterek, bunlardan
ılkini dine dayalı devlet kurma
ideolojisi geleneğinden gelinme-
sine bağladı. AKP'nin iktidara
gelince bunun gereğini yerine
getirememenın ve tabanını
memnun edememenin sıkıntısı-
nı yaşadığını kaydeden Selvı,
ikinci önemli nedeni de işsızlik
ve yoksullukla boğuşan yurtaş-
lara dönük bir açılım sağlana-
maması olarak açıkladı.
AKP'nin çözüm üretemeyin-
ce gündemi değiştirmeye dö-
nük bu tartışmalara yöneldiği-
ni kaydeden Selvi, "Bu laflar,
Türkiye'nin gerçekleri doğrul-
tusunda sorunJan çözemeyece-
ğinin farkmdaolarakbalkı ger-
ginleştirip. tabamnın tepldsini
çekmemek için söylenmistir"
dedi.Hükümetin ilenye dönük
somut birekonomi ve kalkınma
politikası olmadığını kaydeden
Selvi, "Bu tariflerin alnnda te-
settür, çarşaf, türban denilen
üniformayı getirme çabası yan-
yor"dedi.
" CHP Konya Milletvekili Kart
ise kamusal alan kavramı ile
özgürlük kavramının iç içe ol-
duğuna dikkat çekerek, kişisel.
siyasi tercihe göre tarif yapıla-
mayacağmı bildirdi. Kart şun-
lan söyledı:
"Kamusal alan kavramı il<
özgürlük kavranılan iç içedir
Ancak özgürlükler anayasa \t
hukuk kurallan çerçevesinde
değerlendirilmeü.Günümüzde
bunun çerçevesi. smırlan. özü
ve içeriği en somut şekilde Av-
rupa İnsan Haklan Mahkeme-
si karanyla tespit edilmiş.tir. Bu,
objektif esaslara dayaJı bir tes-
pittir. Kişisel, siyasi, herkesin
kendi bakış açısına göre yapı-
lan bir tespit degildir."
CHP Nığde Milletvekili ve
TBMM Adalet Komısyonu üye-
si Orhan Eraslan da başlatılan
tartışmanın maksatlı olduğunu
belirterek "Ozamantran'da ni-
ye kamusal alan var? İran'da
da kamusalalana türbansız gir-
mek vasak" dedi.
İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN
Meclis'te veto' tartısması
Şahin'denSezer'e
çirkin suçlama
• Başbakan Yardımcısı Şahin'in
Cumhurbaşkanı Sezer'i 11 Özel İdareleri
Yasası ve Kamu Yönetimi Yasa Tasansf nı
okumamakla suçlayarak 'Cumhurbaşkanlan
hata yapamaz mı?' demesi CHP'nin
tepkisine neden oldu.
AIVKARA (Cumhuriyet nin mutlak doğru anlamı-
Bürosu) - AKP hükümeti, na gelmediğını sa\-unur-
Cumhurbaşkanı Ahmet ken şu görüşleri dile ge-
Necdet Sezer'in veto ede- tirdı:
ceği sinyalıni verdiği tar- "MecKs,kendiiradesiy-
tışmalı Kamu Yönetimi le yeniden görüşür, yasa-
Yasa Tasansı'nın kalan ma görevini en rvi şekilde
maddelerini Meclis'in son yapar. Veto gerekçelerin-
çalışma gününe sıkıştırdı. den önemli bir bölümü-
Görüşmeler sırasında ne katılmıyorum. Milli
CHP'li milletvekilleri, ta- Eğitim BakanhğTnın gö-
sannın anayasaya aykın revlerinin taşra teşkilan-
olduğunu vurgularken, na verilmesi gibi bir şe\
Cumhurbaşkanı Sezer'in yok. Hem o yasa hem de
11 Özel İdareleri Yasası'na Kamu Yönetimi Temel
ilişkin veto gerekçelen- YasaTasansıokunmamış.
ne dikkat çektiler. Başba- Tüm yetkileri merkezde
kan Yardımcısı Mehmet tutuyonız, okumamış.
AB Şahin, Sezer'in veto Eğer okul vapmış olmayı
gerekçelerinin anımsatıl- ülkenin üniteryapısnubo-
ması üzenne, Cumhur- zacak dhe değerlendiri-
başkanı'nın gerekçeferi- yursaıuzben bunakatdnu-
Yargıtay: ifade özgürlüğü çoğunluk gibi düşünmeme, kurulu düzeni sorgulama hakkını da kapsar
Düşiince özgüı*liiğü dersi
ANKARA (CumhuriyetBürosu)'Yar-
gıtay, ifade özgürlüğünün, çoğunluk gi-
bi düşünmeme, kurulu düzeni sorgula-
ma, eleştirme hakkını da kapsadığına
işaret ederken nefret saçan, şiddete da-
vet eden, şiddeti özendiren ifadelerin
ise özgürlük kapsamında değerlendın-
lemeyeceğini vurguladı.
Istanbul 3 No'lu DGM, Erdal Taş'ı,
Yeni Gündem gazetesindeki yazısı ne-
deniyle "Basın yoluyla halkı ırk ve böl-
ge farkhhgı gözeterek kin ve düşmanh-
ğa tahrik etmek" suçundan, Türk Ceza
Yasasının 312. maddesinden mahkûm
etti. Mahkûmıyet karannın temyiz edil-
mesi üzerine, dosya Yargıtay 8. Ceza
Dairesi'ne geldi. Daire, yerel mahke-
menin mahkûmiyet karannı oybirliğiy-
le bozarken karannda, ifade özgürlüğü-
ne ilişkin önemli belirlemeler yaptı.
Bireylerin gelişmesi için anlatım öz-
gürlüğünün korunmasının yaşamsal
önem taşıdığı belirtılen kararda, şu de-
ğerlendirme yapıldı:
"En geniş anlamdahalkın yönetimeka-
nhmını gerçekleşnrmek ancak bu sa>e-
de mümkün olabiür. Elbette temel hak
veözgürlüklergereklidir.Ancak bir ger-
mokratik bir tophımda tek değer degil-
dir. Bu yüzden kamu düzeni, genel ah-
lak. milb* güvenlik, baskalannın hak ve
şerefi gibi değerlerle çatışbğında bir uz-
laşmanın sağlanması gerekh"."
"Nefret saçan veya şiddete davet eden
yahutşiddetkullanmayıözendirenifade-
• Yargıtay Yeni Gündem gazetesindeki bir yazı nedeniyle verdiği
kararda düşiince özgürlüğünün sınırlannı da yorumladı. "Şiddet içeren
düşünce özgürlük dışındadır" denilen kararda, toplumun çoğunluğunu
kızdıran düşüncelerin de özgürlük kapsamında olduğu belirtildi.
çek daha var: Suurlama ve kısıtlama.
Çünkü. kısıtlama ve smırlama ohnadan
toplumsal bir hayat,yanidirökvedüzen
sağlanamaz. Öyieyse yapılacakilk iş, dü-
zenle özgürhık arasında makul bir den-
ge kurnıak ülnıalıdır. Zira, ne kadar de-
ğerb' olursa olsun, ifade özgürlüğü de-
ler kamu düzeni için somut tehfike oluş-
turduklanndan.ifadeözgürlüğünün ko-
ruma alanı dışında kahrlar'" tespitı ya-
pılan kararda, şunlarkaydedildi:
"Dava konusuyazı,halkınbir böhunü-
nü diğerinekarşı şiddetkullanmaya laş-
tartan veya şiddete özendiren ifadeler
içermediği, bu nedenle de kamu düzeni
için tehliketi olabüecek bir şekilde kin ve
düşmanlık beslemeyetahrikeylemediği,
yakın tarihimizile günümüzdeki olayla-
n kendi bakış açısuıagöre değerlendire-
rek zamanıniktidarlaruu,yönetjcüerini,
uyguladıklan polhıkaları sert bir biçim-
de eleştirdiğû Kürt sorununun çözüle-
mediğini ileri sürmeksuretiyle asıl ama-
cının eJeştirive dönük değeıiendirmeler
bulunduğu anlaşılmaktadır."
Bu değerlendumelerin toplumun bir
bölümünü rahatsız edici nitelikte olabi-
leceği belirh'len kararda, "AncakunutuJ-
maması gerekir ki ifade özgürlüğü ço-
ğunlukgibi düşünmeme, kurulu düzeni
sorgulama, hatta eleştirme hakkını da
kapsar. Dahasu sarsıcı nitelik taşıyan,
toplumun çoğunluğunu kızdıran ve tar-
Oşmava yönelten fiköier de ifade özgür-
lüğünün konunası arajıdadu-" denildi.
yorum. Neden il özel ida-
resibaşkanuun vah' olma-
ya devam etmesi isteni-
yor? Buna en fazla
CHP'nin karşıçıkmasıla-
zım. Savın Cumhurbaş-
kanfnın gerekçelerinin,
bir siyasi partiyi bağla-
maması lazrnı."
Şahın'in sözlerine CHP
sıralanndan tepki gelir-
ken. oturumu yöneten
TBMM Başkanvekıli Yü-
maz Ateş, "Sayuı Cum-
hurbaşkanı okumadan
bir şeyin altına imza at-
maz. Herhalde yanhş di-
le getirdiniz" dedi.
Şahin, "Ü Özel İdaresi
Vasası'yla ilgili değerlen-
dirmeyi yaparken kamu
yönetimhieilgili laşra teş-
küaünın yerel yönetimle-
re de\Tedflmeveceğinin in-
ceknmiş,görühnüşoJma-
sıgerekirdL bunu kastedi-
yorum. İnsanlar hata ya-
pamaz mı? Cumhurbaş-
kanlan hata yapamaz
mı?" diye konuştu.
IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@cumhuriyet.com.tr
Bütün diktatörlüklerin birbirlerine
benzeyen taraflarından birisi erkek
egemen olmasıdır. Iran'daki molla re-
jimi de erkek egemen bir diktatörfük.
Molla rejimi en çok kadınlardan kor-
kuyor. Onlann istedikleri gibi giyinip
sokağa çıkmalanyla rejimin gelece-
ği arasında büyük bir bağ görüyor.
Iran gezimiz sırasında Iranlı bir ka-
dın gazeteciye, kadınların örtünme
konusunda daha özgürhareket ettik-
lerini, eskisi kadar sıkı sıkıya çarşafa
bürünmediklerini söylediğimizde,
"Bakmayın siz bu duruma, rejimin
polisleri bir anda bize yeniden sal-
dırıp daha sıkı örtünün diyebiliher.
önceleri bunu defalarca tekrahadı-
lar" yanıtını vermişti,
Geçen yılın eylül ayında iran'a yap-
tığımız gezi sırasında, iran'ın önde
gelen birçok muhalifiyle görüşürken
kadınlann bu muhalefetteki etkili ye-
rine de tanık olmuştuk. En çok kadın-
lar rejimden şikâyet ediyorlar, en çok
onlar tepkilerini dile getiriyoriardı.
Molla rejiminin en sıkı yasağı örtün-
me konusundaydı. Bu da doğrudan
İran'da Kadmlara Tesettür Saldınsı
kadınlan hedef alıyordu. Kadınlarda
süsleri, makyajları, rengârenk giysi-
leri ve saçlannın az bir kısmını örten
eşarplanyla "erkekegemen" molla re-
jiminin yasaklannı delmeye çalışıyor-
lardı.
Geçen şubat ayında yapılan se-
çimleri halkın iradesine rağmen mu-
hafazakârfar kazandılar. Değişim ts-
teyen adayların tamamını veto eden
muhafazakârlar, meclise de egemen
oldular. Bu egemenliğin bir süre son-
ra kadınlan hedefalması kaçınılmaz-
dı. Beklenen oldu.
Işareti, muhafazakârların önderi,
dini lider AyetuKah Hamaney ver-
di. Geçen perşembe günü verdiği
demeçte şunları söyledi:
"Batılı modacılann tasanmlannı ve
moda dergilerini takip etmeniz çok
kötü bir şey. Kıyafetlehnizi kendiniz
yaratmalısınız. Saç biçiminizi, giysi-
lerinizi, yürüyüş tarzınızı değiştirebi-
lirsinizama bu kendiçizgilerinizde ol-
malı. Başkalarını taklit etmeyin."
Sistemin erkek lideri, kıyafet der-
ken tabii ki kadınlan kastetmişti. Ni-
tekim bu çağnnın ardından, tesettü-
re uygun giyinmeyen kadmlara, açık
kadın kıyafetleri satan dükkânlara
saldırılardüzenlendi. Rejimin polisle-
ri, kıyafetlerini uygun görmedikleri
kadınlan gözaltına aldılar. "Islama uy-
gungiyinmeyen" kadınlann kamuya
açık yertere gimnesi yasaklandı. Lo-
kanta ve benzeri yerierde canlı mü-
zik çalınması yasaklandı.
Görünüşte bir kıyafet operasyonu
olarak kabul edilecek olan bu saldı-
n, aslında doğrudan rejimin mantığı-
nı yansıtıyordu. Biz Iran'dayken ka-
dınlar, "/canöede//"konusunu değiş-
tirmeye çalışıyorlardı. Çünkü, ölen ya
da öldürülen kadının kan bedeli er-
keğinkine göre yan sayılıyordu. Şirin
Ebadi'nin önderlik ettiği bu mücade-
le de, erkek egemen sistemin önem-
li göstergelerinden birisiydi.
İran'da bizi en çoketkileyen, kadın-
lann, rejimin yasaklanna karşı direniş-
leriydi. Hiçbir eğlence yerinin bulun-
maması kadınların eve kapanması-
na neden olurken bütün yaşamı da
evlerin içine hapsetmişti. Genç er-
keklerin ve genç kızların bu nedenle
en önemli buluşma mekânlan ya ev-
ler ya da parklar oluyordu.
Tahran'ın kuzeyindeki Çemşit Par-
kı, kız, erkek gençlerin buluşma me-
kânıydı. Gençler parkın derinliklerin-
de gitar çalıyorlar, şarkı söylüyor ve
oynuyorlardı. Birbirlerine sanlıyorlar-
dı. Bu, tam anlamıyla rejimin yasak-
ladığı bir "ahlaksızlık"X\. Gençler ya-
saklan ya buralarda ya da evlerde
düzenledikleri partilerde aşmaya ça-
lışıyorlardı.
Bu ev partilerinden bırini basan po-
lis, kaçan birgenci kafasından vura-
rak öldürmüştü ve konu çok büyütül-
meden kapatılmıştı. Biz ıran'dayken
gazetecıler aralannda, bu "yargısız
infaz" karşısında neden sessiz kaldık-
larını sorguluyorfardı.
• • •
İran'da Islamiyet adına kurulan ve
özgürlükleri baskı attına alan rejim, top-
lumun yüzde 80'inden fazlası tarafın-
dan istenmiyor. Son seçimlerı mu-
hafazakârlar bizim de 12 Eylül döne-
minde tanık olduğumuz bir veto sis-
temiyle kazandılar. Fakat iran halkı de-
mokrasi ve özgürlük istiyor. Bu istek
bir süre daha çeşitli oyunlaria engel-
lenebilir, ancak önüne geçilemez.
Iran gezimizin ardından yazdığımız
kitabın adını Iran: Bir Erkek Diktatör-
lüğü (Gendaş Yayınlan) koyduğuma"
da, bazı Islamcılar buna itiraz etmiş-
lerve abarttığımızı söylemişlerdi. Şim-
di olaylar birkez daha gösterdi ki, Iran
bir erkek egemen diktatörlüktür.
İran'da demokrasi ve özgürlük, ka-
dınlann özgürleşmesiyle paralel ge-
lişecektir.
Kadınların nasıl giyineceğine karaı
veren erkekler, aslında zorbalığın da
temsilcisi olarak öne çıkıyorlar.