17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 TEMMUZ 2004 CUM HABERLER DUNYADABUGUN ALt StRMEN Zorunlu Bip Açıklama Cumhuriyet okurlarının, gazetelerinden söz ederken en fazla dile getirdikleri husus, bütün haber ve yazılan okumanın çok zaman aldığıdır. Sanınm bu bir yakınmadan çok, beğeni ifade- sidir. Zaman zaman, özellikle uzun yolculuk dönüş- lerimde bir sürü gazeteyi birikmiş, beni bekler bulunca, aynı duyguya ben de kapılıyorum ve kimi yazılan daha sonra okumak üzere bir yana kaldırıyorum. Dostum DemirtaşCeyhun'un "Laisizm, Çar- pıkDemokrasimiz ve Soğuk Savaş"dizisi de ay- nı akıbete uğradı ve nihayet üç gün önce oku- yabildim. Dizinin beşinci gününde, aziz dostum, benim ocakayında yayımlanan "Avrupa'da Laiklik ve Tür- ban Tartışmaian" yazıma atıfta bulunmuş ve''Av- rupa'da laiklik ile türban tartışmasının heryerde aynı bıçimde olması beklenemez. Nitekim Fran- sa 'dakilaiklikkavramı Belçika ve Isviçre'de fark- 1/ ifade edilmektedir" bölümüne yer vermiş. Demirtaş'ın yazısının tamamını okuduğumda bu bölümün laiklik kavramının tarifi konusunda- ki karmaşaya örnek olarak gösterildiği izlenimi- ne kapddığım için kendimi bu açıklamayı yap- maya mecbur gördüm. öncelikle belirtmek isterim ki, Demirtaş, ya- zımdan bir bölümü alıp, devamını "es geçerek", "ikrarın, gayrı kabili tecezzi olduğu" yani bir ifa- denin bütününün içinden yainızca bir bölümünün alınmasının anlamı bozduğu ilkesine uymamış, eğer uysaydı; bu yanlış anlama olmayacaktı. • • • Laiklik ilkesinin, her ülkedetarihi gelişim ve sos- yal yap/ya göre değişik bir yol izlediği tanımın- da ve uygulamasında farklılıkiar gösterdiği birger- çektir. Nitekim, söz konusu yazıda da belirtildiği gi- bi, Belçika ve Isviçre'de uygulamada "Devletin bütün din ve inançlar karşısındaki tarafsızlığı" (nötralite) vurgulanmaktadır. (Bakınız DAHLAP Davası Avrupa'da Laiklik ve Türban Tartışmala- rı, Ali Sirmen, Cumhuriyet 28 Ocak 2004) Yine herkesin bildiği bir gerçek de şudur ki, kendilerini seküler olarak tanımlayan ülkeler ile düpedüz laiklik (laicite) kavramını benimseyen- ler arasında ayrıntıda bazı farklılıkiar da vardır. Ama, Prof. Dr. Bülent Tanör'ün de belirttiği gibi, "Anayasal söy/em ne olursa olsun, bunlar da (yani seküler denen sistemler de "Y.N.") fi- ilen dünyasallaşmış, laikleşmişdevletvetoplum düzenleridir. Dolayısıyla bu iki grup arasında anayasal vitrin farklı, gerçeklikler dünyası ise hemen hemen birdir. (Bknz. Kuruluş, Kurtuluş, Bülent Tanor, Çağdaş Yayınları, Şubat 1998, Is- tanbul, Sayfa 240). Bu gerçekleri böylece belirttikten sonra, De- mirtaş'ın alıntı yaptığı iki günlük yazının ana fik- rinin "tarihi nedenlerden kaynaklanan farklılık- iar ne olursa olsun, artık bütün ülkelerde ben- zer ortak bir uygulamaya yönelindiği" olduğu- nu vurgulamak isterim. Nitekim tarafsızlık (nötralite) ilkesini yani da- ha pasif bir laiklik tanımını benimsemiş olan Is- viçre'nin federal mahkemesi de DAHLAP kara- rında devletin, inanç özgürlüğünü korumak için, kamu alanlarında örtünme yasağı getirebilece- ğini söylüyor. Yine aynı yazıda belirtildiği gibi, AlHM'de çe- şitli ülkelerle ilgili olarak önüne getirilen dava- larda verdiği kararlar ile bu yönde müstakar bir içtihat oluşturuyor. • • • Aradan geçen süre içinde, Türkiye'de Recep Tayyip Erdoğan, toplumu, kendi çıkmazını giz- leyecek bir kavram karmaşasına doğru sürük- lemeye çalışırken, Avrupa'da durum daha da net- leşiyor ve laiklik konusunda olduğu gibi, kamu alanı kavramında da ortak bir zemin oluşuyor. Alkollü içki konusunda kamu alanı kavramına can simidine sanlırgibi yapışan Tayyip Erdoğan, tesettür söz konusu olduğunda bu tanımı red- dederken, din - devlet iliskileri alanında çok ken- dine özgü biryapısı olan ItaJya'da dahi kamu ala- nında tesettürü yasaklayan kararlara tanık olu- yoruz. Italya'nın kuzeyindeki Komo bölgesinde Drez- zo Belediye Başkanı Talettini, belediye binasın- da yüzündeki peçeyi açmak istemeyen Sabri- na Verroni'njn bu davranışı üzerine kamu ala- nı olan belediye binasında tesettürü yasaklıyor. Bu kararın, Türkiye'de kimi çevrelerin tepkisi- ni çeken, Fransa'daki uygulamayı da aştığını belirtmek isterim. Görülüyor ki tarihi farklılıklara rağmen bütün Avrupa ülkeleri ortak bir uygulamada buluşmak- tadırlar. Sanırım ki, bu zorunlu açıklama ile Demirtaş dostumun tereddütlerini de gidermişimdir. 'Hasan Bey'in arkasındayım' Gül'ün danışmanına harcırah bile verilmiş ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - Dışiş- leri Bakanı AbduJlah Gül'ün, bakanlığın AlHM dairesınde gö- revlendirdiği, türbanı sa\ıınan ve Cumhur- başkaru AhmetNecdet Sezer'i türbanhlara kar- şı "istihbarat çabşma- sı vapmakla*1 suçlayan Doç. Dr. Hasan Nuri Yaşariçin yakın çevre- sine "Hasan Bey'in ar- kasmdaymr dediği öğ- renildı. Dışişleri Bakanı Ab- dullah Gül'ün "yakın arkadaşı" olduğu öğ- renilen Doç. Dr. Ha- san Nuri Yaşar'ın, 3 ay- dır bakanlıkta görevli bulunmasına karşın AİHM'deki hiçbir da- vada resmi görevi bu- lunmuyor. Buna kar- şın Doç. Dr. Yaşar. ha- ziran ayı sonunda Av- rupa tnsan Hakları Mahkemesi'nin (AlHM) bulunduğu Strazburg'a giderek te- maslarda bulundu. Doç. Dr. Yaşar'a, har- camalan için Dışişleri Bakanlığı'ndan 1000 Euro'nun üzerinde har- cırah ödendi. 'Anayasada yer almayan kamusal alanı kimse dayatamaz' diyen Meclis Başkanı'na CHP tepki gösterd Gerginliği Annç sürdürüyor Bülent Annç. ANKARA/tSTANBUL (Cumburiyet) - Başbakan Tay- yip Erdoğân ve TBMM Başka- nı BülentArmç'ın, türbana ka- musal alanda yer açmak için yaptığı "kamusalalantarifleri- ne" CHP'den yanıt geldi. CHP Konya Milletvekılı ÂtiUaKart, kişiye ve siyasal tercıhe göre kamusal alan tarifi yapılama- yacağını belirterek bu konuda- ki en somut "tespitin" de A\TU- pa İnsan HakJarı Mahkeme- sı'nce (AlHM) yapıldığını bil- dirdi. TBMM Başkaru Annç, dün Dolmabahçe Sarayı'nda, *2.De- ğerh'Eşya Bötiûnü"nün açılışı- nın arduıdan Erdoğan'ın baş- lattığı kamusal alan tartışması- nı sürdürdü. Annç, anayasa ve kanuniarda "kamusalalan" dı- • CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, kişilerin siyasi görüşü ve tercihine göre kamusal alan tarifi yapılamayacağmı belirterek. kamusal alanın özü ve içeriğinin en somut biçimde AlHM karanyla tespit edildiğini bildirdi. ye açıkça tarif edilmiş hiçbir şeyin bulunmadığını ifade ede- rek "Anayasada olmayan, bir kanun içerisinde yer almayan bir kavramıkimse kendidüşün- cesiyle 'böyle olmalıdır' diye kural olarak koyamaz ve daya- tamaz" dedi. Annç, yasama yet- kisinin TBMM'de olduğunu anımsatarak "Anayasayı yapan kunım MecnYtir. Başka hiçbir kimse yasama yetJdsini payia- şamaz" dıye konuştu. Erdoğan ve Annç'ın "kamu- sal alan" tanımlanna CHP'den tepki geldi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Sehi, AKP'nin kamusal alan ve tür- ban tartışmalannı gündeme ge- tırmesinın 3 temel nedenı ol- duğunu belirterek, bunlardan ılkini dine dayalı devlet kurma ideolojisi geleneğinden gelinme- sine bağladı. AKP'nin iktidara gelince bunun gereğini yerine getirememenın ve tabanını memnun edememenin sıkıntısı- nı yaşadığını kaydeden Selvı, ikinci önemli nedeni de işsızlik ve yoksullukla boğuşan yurtaş- lara dönük bir açılım sağlana- maması olarak açıkladı. AKP'nin çözüm üretemeyin- ce gündemi değiştirmeye dö- nük bu tartışmalara yöneldiği- ni kaydeden Selvi, "Bu laflar, Türkiye'nin gerçekleri doğrul- tusunda sorunJan çözemeyece- ğinin farkmdaolarakbalkı ger- ginleştirip. tabamnın tepldsini çekmemek için söylenmistir" dedi.Hükümetin ilenye dönük somut birekonomi ve kalkınma politikası olmadığını kaydeden Selvi, "Bu tariflerin alnnda te- settür, çarşaf, türban denilen üniformayı getirme çabası yan- yor"dedi. " CHP Konya Milletvekili Kart ise kamusal alan kavramı ile özgürlük kavramının iç içe ol- duğuna dikkat çekerek, kişisel. siyasi tercihe göre tarif yapıla- mayacağmı bildirdi. Kart şun- lan söyledı: "Kamusal alan kavramı il< özgürlük kavranılan iç içedir Ancak özgürlükler anayasa \t hukuk kurallan çerçevesinde değerlendirilmeü.Günümüzde bunun çerçevesi. smırlan. özü ve içeriği en somut şekilde Av- rupa İnsan Haklan Mahkeme- si karanyla tespit edilmiş.tir. Bu, objektif esaslara dayaJı bir tes- pittir. Kişisel, siyasi, herkesin kendi bakış açısına göre yapı- lan bir tespit degildir." CHP Nığde Milletvekili ve TBMM Adalet Komısyonu üye- si Orhan Eraslan da başlatılan tartışmanın maksatlı olduğunu belirterek "Ozamantran'da ni- ye kamusal alan var? İran'da da kamusalalana türbansız gir- mek vasak" dedi. İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN Meclis'te veto' tartısması Şahin'denSezer'e çirkin suçlama • Başbakan Yardımcısı Şahin'in Cumhurbaşkanı Sezer'i 11 Özel İdareleri Yasası ve Kamu Yönetimi Yasa Tasansf nı okumamakla suçlayarak 'Cumhurbaşkanlan hata yapamaz mı?' demesi CHP'nin tepkisine neden oldu. AIVKARA (Cumhuriyet nin mutlak doğru anlamı- Bürosu) - AKP hükümeti, na gelmediğını sa\-unur- Cumhurbaşkanı Ahmet ken şu görüşleri dile ge- Necdet Sezer'in veto ede- tirdı: ceği sinyalıni verdiği tar- "MecKs,kendiiradesiy- tışmalı Kamu Yönetimi le yeniden görüşür, yasa- Yasa Tasansı'nın kalan ma görevini en rvi şekilde maddelerini Meclis'in son yapar. Veto gerekçelerin- çalışma gününe sıkıştırdı. den önemli bir bölümü- Görüşmeler sırasında ne katılmıyorum. Milli CHP'li milletvekilleri, ta- Eğitim BakanhğTnın gö- sannın anayasaya aykın revlerinin taşra teşkilan- olduğunu vurgularken, na verilmesi gibi bir şe\ Cumhurbaşkanı Sezer'in yok. Hem o yasa hem de 11 Özel İdareleri Yasası'na Kamu Yönetimi Temel ilişkin veto gerekçelen- YasaTasansıokunmamış. ne dikkat çektiler. Başba- Tüm yetkileri merkezde kan Yardımcısı Mehmet tutuyonız, okumamış. AB Şahin, Sezer'in veto Eğer okul vapmış olmayı gerekçelerinin anımsatıl- ülkenin üniteryapısnubo- ması üzenne, Cumhur- zacak dhe değerlendiri- başkanı'nın gerekçeferi- yursaıuzben bunakatdnu- Yargıtay: ifade özgürlüğü çoğunluk gibi düşünmeme, kurulu düzeni sorgulama hakkını da kapsar Düşiince özgüı*liiğü dersi ANKARA (CumhuriyetBürosu)'Yar- gıtay, ifade özgürlüğünün, çoğunluk gi- bi düşünmeme, kurulu düzeni sorgula- ma, eleştirme hakkını da kapsadığına işaret ederken nefret saçan, şiddete da- vet eden, şiddeti özendiren ifadelerin ise özgürlük kapsamında değerlendın- lemeyeceğini vurguladı. Istanbul 3 No'lu DGM, Erdal Taş'ı, Yeni Gündem gazetesindeki yazısı ne- deniyle "Basın yoluyla halkı ırk ve böl- ge farkhhgı gözeterek kin ve düşmanh- ğa tahrik etmek" suçundan, Türk Ceza Yasasının 312. maddesinden mahkûm etti. Mahkûmıyet karannın temyiz edil- mesi üzerine, dosya Yargıtay 8. Ceza Dairesi'ne geldi. Daire, yerel mahke- menin mahkûmiyet karannı oybirliğiy- le bozarken karannda, ifade özgürlüğü- ne ilişkin önemli belirlemeler yaptı. Bireylerin gelişmesi için anlatım öz- gürlüğünün korunmasının yaşamsal önem taşıdığı belirtılen kararda, şu de- ğerlendirme yapıldı: "En geniş anlamdahalkın yönetimeka- nhmını gerçekleşnrmek ancak bu sa>e- de mümkün olabiür. Elbette temel hak veözgürlüklergereklidir.Ancak bir ger- mokratik bir tophımda tek değer degil- dir. Bu yüzden kamu düzeni, genel ah- lak. milb* güvenlik, baskalannın hak ve şerefi gibi değerlerle çatışbğında bir uz- laşmanın sağlanması gerekh"." "Nefret saçan veya şiddete davet eden yahutşiddetkullanmayıözendirenifade- • Yargıtay Yeni Gündem gazetesindeki bir yazı nedeniyle verdiği kararda düşiince özgürlüğünün sınırlannı da yorumladı. "Şiddet içeren düşünce özgürlük dışındadır" denilen kararda, toplumun çoğunluğunu kızdıran düşüncelerin de özgürlük kapsamında olduğu belirtildi. çek daha var: Suurlama ve kısıtlama. Çünkü. kısıtlama ve smırlama ohnadan toplumsal bir hayat,yanidirökvedüzen sağlanamaz. Öyieyse yapılacakilk iş, dü- zenle özgürhık arasında makul bir den- ge kurnıak ülnıalıdır. Zira, ne kadar de- ğerb' olursa olsun, ifade özgürlüğü de- ler kamu düzeni için somut tehfike oluş- turduklanndan.ifadeözgürlüğünün ko- ruma alanı dışında kahrlar'" tespitı ya- pılan kararda, şunlarkaydedildi: "Dava konusuyazı,halkınbir böhunü- nü diğerinekarşı şiddetkullanmaya laş- tartan veya şiddete özendiren ifadeler içermediği, bu nedenle de kamu düzeni için tehliketi olabüecek bir şekilde kin ve düşmanlık beslemeyetahrikeylemediği, yakın tarihimizile günümüzdeki olayla- n kendi bakış açısuıagöre değerlendire- rek zamanıniktidarlaruu,yönetjcüerini, uyguladıklan polhıkaları sert bir biçim- de eleştirdiğû Kürt sorununun çözüle- mediğini ileri sürmeksuretiyle asıl ama- cının eJeştirive dönük değeıiendirmeler bulunduğu anlaşılmaktadır." Bu değerlendumelerin toplumun bir bölümünü rahatsız edici nitelikte olabi- leceği belirh'len kararda, "AncakunutuJ- maması gerekir ki ifade özgürlüğü ço- ğunlukgibi düşünmeme, kurulu düzeni sorgulama, hatta eleştirme hakkını da kapsar. Dahasu sarsıcı nitelik taşıyan, toplumun çoğunluğunu kızdıran ve tar- Oşmava yönelten fiköier de ifade özgür- lüğünün konunası arajıdadu-" denildi. yorum. Neden il özel ida- resibaşkanuun vah' olma- ya devam etmesi isteni- yor? Buna en fazla CHP'nin karşıçıkmasıla- zım. Savın Cumhurbaş- kanfnın gerekçelerinin, bir siyasi partiyi bağla- maması lazrnı." Şahın'in sözlerine CHP sıralanndan tepki gelir- ken. oturumu yöneten TBMM Başkanvekıli Yü- maz Ateş, "Sayuı Cum- hurbaşkanı okumadan bir şeyin altına imza at- maz. Herhalde yanhş di- le getirdiniz" dedi. Şahin, "Ü Özel İdaresi Vasası'yla ilgili değerlen- dirmeyi yaparken kamu yönetimhieilgili laşra teş- küaünın yerel yönetimle- re de\Tedflmeveceğinin in- ceknmiş,görühnüşoJma- sıgerekirdL bunu kastedi- yorum. İnsanlar hata ya- pamaz mı? Cumhurbaş- kanlan hata yapamaz mı?" diye konuştu. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Bütün diktatörlüklerin birbirlerine benzeyen taraflarından birisi erkek egemen olmasıdır. Iran'daki molla re- jimi de erkek egemen bir diktatörfük. Molla rejimi en çok kadınlardan kor- kuyor. Onlann istedikleri gibi giyinip sokağa çıkmalanyla rejimin gelece- ği arasında büyük bir bağ görüyor. Iran gezimiz sırasında Iranlı bir ka- dın gazeteciye, kadınların örtünme konusunda daha özgürhareket ettik- lerini, eskisi kadar sıkı sıkıya çarşafa bürünmediklerini söylediğimizde, "Bakmayın siz bu duruma, rejimin polisleri bir anda bize yeniden sal- dırıp daha sıkı örtünün diyebiliher. önceleri bunu defalarca tekrahadı- lar" yanıtını vermişti, Geçen yılın eylül ayında iran'a yap- tığımız gezi sırasında, iran'ın önde gelen birçok muhalifiyle görüşürken kadınlann bu muhalefetteki etkili ye- rine de tanık olmuştuk. En çok kadın- lar rejimden şikâyet ediyorlar, en çok onlar tepkilerini dile getiriyoriardı. Molla rejiminin en sıkı yasağı örtün- me konusundaydı. Bu da doğrudan İran'da Kadmlara Tesettür Saldınsı kadınlan hedef alıyordu. Kadınlarda süsleri, makyajları, rengârenk giysi- leri ve saçlannın az bir kısmını örten eşarplanyla "erkekegemen" molla re- jiminin yasaklannı delmeye çalışıyor- lardı. Geçen şubat ayında yapılan se- çimleri halkın iradesine rağmen mu- hafazakârfar kazandılar. Değişim ts- teyen adayların tamamını veto eden muhafazakârlar, meclise de egemen oldular. Bu egemenliğin bir süre son- ra kadınlan hedefalması kaçınılmaz- dı. Beklenen oldu. Işareti, muhafazakârların önderi, dini lider AyetuKah Hamaney ver- di. Geçen perşembe günü verdiği demeçte şunları söyledi: "Batılı modacılann tasanmlannı ve moda dergilerini takip etmeniz çok kötü bir şey. Kıyafetlehnizi kendiniz yaratmalısınız. Saç biçiminizi, giysi- lerinizi, yürüyüş tarzınızı değiştirebi- lirsinizama bu kendiçizgilerinizde ol- malı. Başkalarını taklit etmeyin." Sistemin erkek lideri, kıyafet der- ken tabii ki kadınlan kastetmişti. Ni- tekim bu çağnnın ardından, tesettü- re uygun giyinmeyen kadmlara, açık kadın kıyafetleri satan dükkânlara saldırılardüzenlendi. Rejimin polisle- ri, kıyafetlerini uygun görmedikleri kadınlan gözaltına aldılar. "Islama uy- gungiyinmeyen" kadınlann kamuya açık yertere gimnesi yasaklandı. Lo- kanta ve benzeri yerierde canlı mü- zik çalınması yasaklandı. Görünüşte bir kıyafet operasyonu olarak kabul edilecek olan bu saldı- n, aslında doğrudan rejimin mantığı- nı yansıtıyordu. Biz Iran'dayken ka- dınlar, "/canöede//"konusunu değiş- tirmeye çalışıyorlardı. Çünkü, ölen ya da öldürülen kadının kan bedeli er- keğinkine göre yan sayılıyordu. Şirin Ebadi'nin önderlik ettiği bu mücade- le de, erkek egemen sistemin önem- li göstergelerinden birisiydi. İran'da bizi en çoketkileyen, kadın- lann, rejimin yasaklanna karşı direniş- leriydi. Hiçbir eğlence yerinin bulun- maması kadınların eve kapanması- na neden olurken bütün yaşamı da evlerin içine hapsetmişti. Genç er- keklerin ve genç kızların bu nedenle en önemli buluşma mekânlan ya ev- ler ya da parklar oluyordu. Tahran'ın kuzeyindeki Çemşit Par- kı, kız, erkek gençlerin buluşma me- kânıydı. Gençler parkın derinliklerin- de gitar çalıyorlar, şarkı söylüyor ve oynuyorlardı. Birbirlerine sanlıyorlar- dı. Bu, tam anlamıyla rejimin yasak- ladığı bir "ahlaksızlık"X\. Gençler ya- saklan ya buralarda ya da evlerde düzenledikleri partilerde aşmaya ça- lışıyorlardı. Bu ev partilerinden bırini basan po- lis, kaçan birgenci kafasından vura- rak öldürmüştü ve konu çok büyütül- meden kapatılmıştı. Biz ıran'dayken gazetecıler aralannda, bu "yargısız infaz" karşısında neden sessiz kaldık- larını sorguluyorfardı. • • • İran'da Islamiyet adına kurulan ve özgürlükleri baskı attına alan rejim, top- lumun yüzde 80'inden fazlası tarafın- dan istenmiyor. Son seçimlerı mu- hafazakârlar bizim de 12 Eylül döne- minde tanık olduğumuz bir veto sis- temiyle kazandılar. Fakat iran halkı de- mokrasi ve özgürlük istiyor. Bu istek bir süre daha çeşitli oyunlaria engel- lenebilir, ancak önüne geçilemez. Iran gezimizin ardından yazdığımız kitabın adını Iran: Bir Erkek Diktatör- lüğü (Gendaş Yayınlan) koyduğuma" da, bazı Islamcılar buna itiraz etmiş- lerve abarttığımızı söylemişlerdi. Şim- di olaylar birkez daha gösterdi ki, Iran bir erkek egemen diktatörlüktür. İran'da demokrasi ve özgürlük, ka- dınlann özgürleşmesiyle paralel ge- lişecektir. Kadınların nasıl giyineceğine karaı veren erkekler, aslında zorbalığın da temsilcisi olarak öne çıkıyorlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle