23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16TEMMUZ2004CUMA 14 KULTUR kultur@ cumhuriyet.com.tr İstanbul'un en seçkin semtlerinde açılan sergilerin bile izleyici bulmakta zorlandıklan bir gerçek Iköğretim aşamalarından başlayarak, sanat yapıtı izleme ve kavrama alışkanlığının yerleşmesine ve kültürel bir ihtiyaca dönüşmesine ortam hazırlayacak özendirici önlemler alınmadıkça, estetik bilgilenmenin önü açılmadıkça, kültürel programlar yaşama geçirilmedikçe, ona ulaşmanın yolu ve yöntemi de uzağımızda kalmaya devam edecektir. SanatyapıtırayabanalaşmaKAYAÖZSEZGtN Son aylarda yolu düşüp de İstan- bul'un sanat galerilerini ziyaret eden- ler, özenle hazırlanmış sergiler or- tamında sinek avlandığına tanık ol- maktan, sanınm üzüntü duymuşlar- dır. Halkın ayak altında. rasgele uğrak yeri olarak salt merak duygusuyla ya da boş zamanını degerlendirmek gü- düsüyle şöyle bir bakıp çıktığı ga- lenlere bir sözüm yok; oralarda bir- kaç insan karaltısını görebilirsiniz. Ama ıyi sergi yaptıkları konusun- da iddia taşıyanlar da dahil, Istan- bul'un seçkin semtlennde mekân bulmuş olanlar, ziyaretçi yönünden çabalannın karşılığını bulmakta zor- lanıyorlar. Aynca bu olumsuz gelişme, son ay- lann bir ürünü değil: öyle olsa, ka- muoyunun ilgisini çeken başka et- kinliklerin son aylardaki yoğunluğu- nu göz önünde tutarak buna da bir izah yolu bulabilirdik. Meraklısı bilir, yazılı basının ve görsel medyanın ilgisine mazhar ola- bilecek(!) bir "trend" yakalanma- dığı sürece, kamuoyunun yolunu ga- lerilerden yana çevirmek, pek de olanaklı görünmüyor. Pir aşkına galeri dolaşmak, sergi- lerin ayırdına vararak seçmeci bir titizlikle ve kültürel bir ihtiyaçla ga- leri kapısı çalmak pek de kimsele- rin akhna gelmiyor ya da gelse bi- le, ihmalinden endişe duyulmaya- cak bir olgu şeklınde kenara itilebi- liyor. İzleylcl bekteyen sergiler Hele kapısında kuyruk oluşturacak kadar kitlesel bir olgu düzeyine va- racak ölçüde, başka ülkelerde olan- lara benzer bir sergi tehacümüyle karsılaşmak içın, pek çok şeyin de- ğişmesini beklemek gerekecek. Ama bütün bunJardan vazgeçtik, hiç değilse sanat olgusundan payı- nı ve nasibini almış olduğuna inan- dığımız ya da öyle olduğunu var- saydığımız bir avuç aydınımız ve entelektüelımiz, plastik sanatlann da yandaşı olduğunu kanıtlayacak bir girışimle, sergilerde de boy gös- terebilse... Türüvetekniğifarklı da olsa, sanat yapıtının, "öz"ünde or- tak nitelikli bir estetik mesaj içerdı- ğini, bununsa ancak somut bir ta- leple ışlevini yenne getirebıleceğı- ni bilmek ve bunun bilincinde olmak, izleyıcinin ilgi spektrumunu geniş tut- masına bağlı dogai olarak. Bu spektrum içinde, sanat dalla- nndan biri ya da öteki ağır basabi- lir, ama tümünü içermemek söz ko- nusu olamaz. Sözgelişi şür sevenin, roman oku- yanın, müzik dinletisine aşina ola- nın. resim ya da heykele büsbütün uzak kalması düşünülemez. Sanat alanında yaşanan değişim ve olu- şumlar, eğilim ve yönelişler, farklı dallarda farklı sonuçlarla, ama kö- kensel değerleraçısından "organik" bileşimlerle çıkar karşımıza. Bu bileşimlerin kaynagına inildi- ğinde de "yaprt" kavramı karşılar bizi. O nedenle, sanat üretimi, yapı- tın kendisinde bulur somut anlamı- nı, ona dayandınr gerçek kimliğini. Yapıtlann izlenebıldıği yerler ise öncelikli olarak müzeler, daha son- ra da sergi salonlandır. Bizde sergi gezme alışkanlığının yer etmemiş olması, kuşkusuz büyük ölçüde mü- ze kültürünün eksikliğinden kaynak- lanıyor. Ama sergi gezmemeyi, salt müze- sizliğe bağlamak ve bunu bir "ma- zeret" olarak öne sürmek. işin sorun- sal yönünü görmezden gelmek olur. Sergisiz bir sanat ortamı ya da ge- zilip görülmekten uzak sergilerin açıhp kapandığı izleyicisız bir ser- giler ortamı, gelecekte kurulması beklenen müzelerin, canlı birer ku- rum olarak yaşama katılma şansla- nnı olumsuz yönde etkiler. Sanat eğltlmlnln öneml Sergilere yabancı kalınan ortam- larda, müze kavramının kök salma- sını düşünmek uzak bir hayal olur. Sanat toplumbilimi açısından ba- kılırsa, sanatçının elinden çıkmış ya- pıtın, tüketici konumundaki kişiler- le (izleyici, alıcı ve meraklılarla) ile- tişim aşamasına geçebilmesi. o ya- pıtın sergilenmesini ya da geniş kit- leye ulaşmasını gerektiren olgula- nn bir arada yaşanmasıyla, bu yön- deki etkileşimin kurulup işlemesiy- le olanakhdır. Seçkinlerin tekelinden çıkarak, geniş kitlenin beğenisıne sunulma- sıyla, sanat yapıtı da demokratik bir yaşam damanna kavuşur; bunun ise iki yüz elli yıllık bir geçmişi vardır. Bizim bu tarihsel geçmişle bağ kur- mamızın gerisinde yüz yıllık bir ge- leneğin izleri egemendir. Bugün geldığimiz noktanın öne- mi göz ardı edilmese bile, sanat ya- pıtınuı sunumuyla kitlesel iletişim arasındaki duraklann yeterince aşıl- mış olduğunu söylemek zordur. tlköğretim aşamalarından başlaya- rak, sanat yapıtı izleme ve kavrama alışkanhğının yerleşmesine ve kül- türel bir ihtiyaca dönüşmesine ortam hazırlayacak özendirici önlemler alınmadıkça, estetik bilgilenmenin önü açılmadıkça, kültürel program- lar yaşama geçirilmedikçe, ona ulaş- manın yolu ve yöntemi de uzağı- mızda kalmaya devam edecektir. • 2000'de yıtirdiğimiz piyanist Vedat Kosal'ın, kendisine adanan ve Sevda-Cenap And Müzik Vakfı yapımı 'Osmanlı Saray Müziği' adlı CD'de seslendirdiği yapıtlar arasında başlıcalan Osmaniye Marşı, Osmanlı Sergisi Marşı (Callisto Guatelli Paşa), Mecidiye Marşı (Giuseppe Donizetti Paşa). Aspendos 6 Bir Yaz Gecesi Rüyası' gibi sona eriyor öaray müzikleri GURSUKUNT Kültür Servisi - 2000'de yitırdıği- miz piyanist Vedat Kosal ın, kendisine adanan ve Sevda-Cenap And Müzik Vakfı yapımı 'Osmanh Saray Müziği' adlı CD Avrupa piyasalanndan sonra Türkiye'de de müzikseverlerle buluş- tu. Vedat Kosal ve Henschel Quart- tet'in, 17. Ankara Müzik Festivali kap- samında 3 Mayıs 2000'de Devlet Re- sim ve Heykel Müzesi Konser Salo- nu'nda verdikleri konserin canlı kay- dından oluşan CD'de piyano ve oda mü- ziği için padişahlar, padişah kızlan ve ogullan, Muzika-i Humayun besteci- leri, Italo SeheDi. Dikran Çuhacıyan ve Henri Furiani'nm bestelerinden oluşan 28 yapıt yer alıyor. 10 yaşında Cemal Reşit Rey'den pi- yano ve kompozisyon dersleri alan Kosal. 1975te "İstanbul Filarmoni Ödülü'ne değer görüldü. Italya'da çe- şitli ödüller aldı. Kariyerl ödullerle dolu 1986'da Darmstadt'da 2. FederalAl- man Chopin Piyano Yanşmasf nda ödül ve 'Bir Chopin Sonan'nın En Iyi Yorumu' ödülüne değer görüldü. CD'de seslendirdiği yapıtlan arasında başlıcalan Osmaniye Marşı, Osman- lı Sergisi Marşı (Callisto Guatelli Pa- şa), Mecidiye Marşı (Giuseppe Doni- zetti Paşa), Hamidiye Marşı Dikran Çuhacıyan), Hamidiye Marşı (Yesa- rizade Âhmed Necib Paşa). Hamidiye Marşı (RıfatBey). (0 212 427 08 55) ANTALYA - Dünyanın en köklü ve saygın topluluklanndan La Sca- la Tiyatrosu Bale Topluluğu, 11. Aspendos Uluslararası Opera ve Bale Festivali'nin kapanışı için "Bir Yaz Gecesi Rüyası" ile ilk kez Tür- kiye'de. Yapıt ve 2000 yıllık tiyatro için ayn ayn "büyülü'' tanımlamasını ya- pan topluluğun yönetmenı OKveie- ri ile sanatçılar, "Ddsinin ortak bü- yüsüylegörkemli birgeceyaşanaca- ğına inanıyoruz" diye konuştular Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Remzi Buharah ise kapa- nışta gerçek bir yaz gecesi riiyası- nın yaşanacağını söyledi. Toplam 100 kişiden oluşan ancak 67 sanatçısıyla Antalya'ya gelen La Scala Balesi 'ne. Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü Orkest- rası, Antalya Opera ve Balesi Ka- dın Korosu ve Antalya Çocuk Ba- lesi de eşlikedecek. Yapıt, 16 ve 17 Temmuz akşamlan, Aspendos Ti- yatrosu'nda sahnelenecek. Kurulduğu 1778 yılından bu ya- na Türkiye'ye ilk kez gelen La Sca- la Tiyatrosu Bale Topluluğu, Sha- kespeare' in "Bir Yaz Gecesi Rüya- sTnı. Mendelssohn'un müziğiyle, Aspendos'un büyülü atmosferinde sahneleyecek. 2005'ln programı hazır Koreografisını 1962'de George Balanchine ın yaptığı yapıt. özgün bıçıminin A\Tupa'da göstenm hak- lannı elinde bulunduran tek toplu- luk olan La Scala 'nın karrvıziti ola- rak niteleniyor. Birinci perdeyi görselliği fazla, ikinci perdeyi de teknik açıdan ol- dukça zor olarak tanımlayan La Scala Balesi Yönetmenı Oliveieri. "İkinci perdede bir bayram havası yaşanıyor ve benim için mücevher diye konuştu. Oüveien, ya- pıtta kendılerine eşlik edecek An- talya Çocuk Balesi'ni de oldukça ye- tenekli bulduğunu belirtti. Festivale bu yıl dünyanın en iyi- lerinın katıldığını söyleyen Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Remzı Buharah ise "Avrupa'nın çok önde topluluklan festivalde yer abnakiçin başvıırdu. Ancak2005yı- hnın programı hazır.Onlara bir son- raki yıl için tarih verebilhoruz. As- pendos Opera ve Bale Festivali. ar- ük kendini kabul ettirdi" diye ko- nuştu. Kapamş gösterisini izlemek için gelen AB Kültür Forumu Başkanı Dieter Top da Aspendos'un önü- müzdeki yıl A%rupa Kültür Ödü- lü'ne aday göstenleceğini belirte- rek "Antalya sadece bir turizm ken- ti değil, kültür sanat kenti olduğu- nu kanıtladı. Aspendos'u çok ilginç buluyonız ve ödüJc aday gösterik- cek" dedi. *. YAZIODASI SELIM ILERI Sezai'nin Değeri (6) Sezai'nın son kitabı lclal'dir. 1924 tarihli lclal, Ce- nab Şahabeddin in saptayımıyla, "felakete bir rüya manzarası" vermeyi denemiştir. lclal, uzun bir anı yazısıyla başlar. Ama hemen ardından, yine yaratım dışı sayılabilecek yazılara yer verir. Bütün o yolculuk izlenimleri, gezi çizik- tirmeleri de yazınsal bir dille bütünlenmelerine kar- şın, Sezai'deki yaratıcılık duraklamasını hissettirir. Sezai. edebiyat üzerine düşüncelerini de kale- me getırmiştir. özellikle dil konusunda enikonu ileri görüşlü olduğunu fark ederiz. "LJsan" adlı makalesinde, Türkçenin o günkü da- ğarından yola çıkan yazar, dilde sadeleşmeyle zenginleşmeyi bir arada irdeliyor ve yabancı kö- kenli sözcüklerden dilimize yerleşmiş olanların ayırtı, nüans değen üzerinde vurgulayışlarla duru- yor. Sözcüklerin edebiyat metnine nasıl birduyar- lık sağlayacağını yansıtan bu yazı, bugün de öne- mini -bence- korumaktadır. Yine bu yazılardan, Halid Ziya'nın Bir Yazın Ta- rihi'ne ilişkin olanı, yazarımızın kendisinden son- raki bir sanatçıya duyduğu eleştirel saygıyı ifade etmesi bakımından anılmaya değer. Sergüzeşt yazannı biz bugün, dönemi için, Do- ğu eğitımiyle Batı düşüncesini gerçekten 'b;7e- şim'le değertendirmiş bir sanatçı olarak tanımla- yabiliriz. Ruşen Eşref'e şöyle diyor zaten: "Mesela Nef'i'ye, ahenginden dolayı, ilk defa ben 'Vagneriyen bir musikisi var' demiştim. Fu- zuli de gayet büyük bir liriktir." Ruşen Eşref in bıyık altından gülümsediği bu sözler, bu değeriendirişler günümüz için büsbü- tün abartık edalı olabilir. Ama Sezai'nin sentez ara- yışını yansıttığı içın her zaman anlamlı kalacaktır. Sergüzeşt'in çeşitli toplumsal katmanlan iç içe ve birbırleriyle ilişki halinde saptaması, yazann ye- nilik edebıyatımıza en büyük armağanıdır. Kimi eleştirmenlerin bu saptayışları 'acemice' bulması bana pek bir şey söyfemiyor. Çünkü Sergüzeşt, ken- disinden sonrakı esertere gerçekten yol açmıştır. Gerek romanında, gerek öykülerinde, yazınsal sağduyuyu, estetik arayışları öne çıkartmak iste- diği için, Samipaşazade Sezai bugün de yeterin- ce saygın. Yenilik edebiyatımız adına asıl üzülmemiz gere- kense, Sezai'nin yazarlık serüvenidir. Memleketın baskıyla donatılmış olması, sanatla, edebiyatla uğraşmak isteyen kişiyi öylesine kösteklemiş ki, Sezai de, sonunda, yazmaktan, hele yaratımsal ve- rimden bütünüyle caymış. Sergüzeşt'te romancılık gücünü kanıtlayan bir yazar, herhalde başka romanlar da yazmak iste- yecekti... "Düğün "deki konak, düğün öncesi görünümüy- le, Sezai'nin ait olduğu toplumsal katmana nasıl uzak durduğunu yansıtmaya yetip artar. Duyarsız- lığın ve acımasızlığın saltanat kurduğu konak ya- şaması yanna bir umut söylememektedir. Zaten konağın ıssız duvarlanna yalnızca kış rüz- gârlannın iniltileri çarpar, kaplamalarında çatlaklar, buruşuklarbelınniştir, duvarlarda eğrilmeler, çukur- lar... Konak dıştan da çökmekte. Içerde hep terk edilmiş, boş odalar... Bir dönemin, bir yaşama bıçiminin sonuna ge- lindiğini Sezai'nin bırçok sayfasında hissederiz. Halid Ziya Uşaklıgii, eşsiz güzellikteki uzunöy- küsü "Bir Yazın Tarihi"r\de Sergüzeşt'ten saygıy- la söz açar. Sanki bu esere gönül borcunu öde- mek ister. Halid Ziya'nın Sergüzeşt'i unutamamış olması bile, Sezai'nin değerini söylemiyor mu? Öneriler: Kitap/Sytvie, Gerard de Nerval, Sitare Sevin'in çe- virisi, MEB Klasikleri, 1948, (Proust'a yol açan eser. Yeni okudum. Sahaflarda arayın.) Troya kanlanna devam • ÇANAIOCALE (Cumhuriyet) - Troya kazılan yeniden başladı. Almanya'nın Tübingen Üniversitesi öğretim üyelerinden Manfred Korfman başkanlığındaki kazıda 12 ülkeden 50 bilim adamı görev alıyor. Troya fiuninin gösterime gırmesiyle üzerinde çok konuşulan, Çanakkale'ye bağlı Te\fikiye köyü sınırlan içindeki Troya Antik kentindeki kazılann 15 Eylül'e dek süreceği bildirildi. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) öğretim görevlisi Dr. Göksel Sazcı, '"Bu yıUa kazılarda Troya şehri ile kalesinin iç ve dış kısmına ağırlık vereceğiz. Aynca Troya'daki yüzey araşnrmalanna yoğunlaşacağız. Tro\a filmi ile bu bölgeye ilgi daha da arttı. Bu sayede sponsor firmalann savısının artmasını beklivoruz" dedi. BUCUN • AKBANK KÜLTÜR SANAT MERKEZİ'nde 18.00"de laser-dısc'ten Brahmsın Senfoni No.3 ve 4'ün seslendınldiği konser. (0 212 252 35 00) İSTANBUL CAZ FESTİVALİ • AÇKHAVA SAHNESİ'nde 21.00'de Kurt Rosenminkel Group (0 212 334 07 00) • BABYXON'da 23.00'te Russel Gunn ve Ethomusicology konseri. (0 212 292 73 68) • İSTİKLAL CADDESlnde 22.00'de FunkOff. (0 212 334 07 00)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle