19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 TEMMUZ 2004 SALI 14 KULTUR [email protected] SAHNEDEN Eski oyunlara yeni yorumlar AYŞEGÜL YÜKSEL YAZI O D A S I Ünıversite tiyatrolanna ilişkin yazılar hep ya- za kalıyor. Çünkü oyunlar, ya izleyemeyeceği- niz tarihlerde yalnızca bir iki kez sahneleniyor ya da nisan-mayıs aylan içinde öyle art arda su- nuluyor ki, birinin peşine düşerken üç başkası- nı kaçınyorsunuz. Bu yıl da en aşağı üç yazıyı dolduracak sayı- da 'gençtiyatro'ürünü seyircisiyle buluştu, ama ben yalnızca dördünü ızleyebildim. DTCF Tiyatro Bölümü'nün eğitim veren genç Öğretim Üyesı Dr. LeventSuner. Çehov'un ölü- münün 100. yılı dolayısıyla yaptığı 'En Sevgili Doktor' başlıklı çalışmada, Neil Simon'ın ünlü 'Sevgffi Doktor' oyunu için sahneye uyarladığı Çeho\ öyküleri ile Çehov'un büyük oyunlann- dan seçtiği bölümleri buluşturmuş. Sahnede genel bir Çehov rüzgân estirme yo- lunda ilginç bir bileşim. Çünkü bir yandan Çe- hov'un öykülerinde inanılmaz bir ustalıkla bu- luşturduğu gülünçleştirme ıle hüznü iç içe izler- ken, bir yandan da 'uzun oyunlan'ndaki hüznün gülümseten arüannı paylaşıyorsunuz. çehov'un Insana bakışı Suner'in yorumunun amacı, Çehov tiyarrosu- nu örneklemekten çok, o 'set güi doktor'un ın- sana bakışının ayırtılannı (nüanslannı) yakala- mak: Toplumsal ezikliğin 'onur' duygusuyla bu- luşunca nasıl bir içsel patlamaya neden olabile- ceği; yoksulluğun ya da yoksunluğun getirdiği çaresizliğin çaresinin 'boyun eğme' olamayaca- ğı; umut dolu sözlerin umutsuzluğu yok edeme- yeceği; en coşkulu anlann bile endişe duygusu- nu yenemeyeceği; aşın sabır ve aşın öfkenin uyum içinde birbinyle dans edişi; ağlanası du- rumlara gülerken, gülünesı durumlara ağlayışı- mız... Insanın aynı gerçekJer karşısındaki farklı du- yarlıhklannın sonsuz yansıması kısacası. Insa- nı insan eden, gülünç ama yürek burkan çelişkı- ler. Suner, oyunlannı seyirciyle çevrelenmiş bir orta platformda oluşturmayı seçiyor hep. Oyun- culanna yıldınm hızıyla rol değiştirtıp bölüm- den bölüme atlatıyor. Onlara bir yandan 'kompozisyon oyunculuğu' çalıştınrken, bir yandan da 'uzunoyunlar'dan bö- lümlerde onlan 'sohıktu' oyunculuk denemesi içi- ne atıyor. Öykülerden üretilmiş oyunlarda çoğu kom- pozisyonlar olumlu sonuç verirken, kimi kom- pozisyonJar oyuncunun denetımınden kaçıyor. 'Uzun oyunlar'dan bölümlerde ise oyuncunun tüm oyundan kopup gelen duyarlılığı bir iki ana sıkıştırması olanaksız. Yine de ustaca düzenlen- mış bir 'alaş' içinde. ılgiyi koparmadan kayıp gi- den bir yapım oluşmuş. İlcl yüksek llsans çalışması Hacettepe Üniversitesı Devlet Konservatuva- n 'nda izlediğim 'Kozalar' ise Burcu Kan'ın yük- sek lısans çalışması. Adakt Ağaoğlu"nun, çev- relenne ördükleri kozalara sığınmış üç küçük- burjuva kadının toplumsal-polıtik etkıler karşı- sındakı gülünç tutumunu absürd ile gerçekçi an- latımı iç ıçe koyarak dile getirdiği bu kısa çağ- niversite tiyatrolannın bu yılki çahşmalan genellikle eski yapıtlann yeni yorumlann içeriyor. AÜ DTCF Tiyatro Bölümü ve Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'ndan izlediğim oyunlann hepsi de gençlerin farklı bakış açılannı ve yapımlan soluk kesici kılan enerjik yorumlannı yansıtıyor. daş klasik, önce bir oranda metin düzeyınde gün- celleştirilmiş, daha sonra da projeksıyon kulla- nımı ve ses efektleriyle müzıkle oluşturulan bel- gesel nıtelıkli görsel-ışıtsel eklemelerie iyice 21. yüzyıla taşınmış. Burcu Kan, oyunculan hem gerçekçi absürd düzlemde. hem kuJda, hem de gölge boyutlannda değerlendirerek başanlı bir tavır ve hareket çalışması yapmış. Bu çok dınamık ve saat gibi çalışan başanlı yapımın sorunu, kısa bir oyun metninin, kaldı- ramayacağı yoğunlukta ve uzunlukta görsel-işit- sel tekniklerle bezenmiş olması. Bu teknik öğe- lenn biraz daha seyreltilmesiyle, yönetmenin kullandığı TiyatrosaT öğelerdaha iyi değerlene- bilecek. İzlediğim bir başka yüksek lisans çalışması da DTCF Tiyatro Bölümü'nden Mustafa Delen'in 'İhanet' yorumu. Pinter'ın, Ingilizlere özgü 'so- ğukkanlı diyalog' düzleminde yazdığı bu ünlü oyun. bir aşk üçgeni içinde yer alan iki erkek ve bir kadın arasındaki karmaşık ilişki yapısını ir- deler. Hareketten çok kişilerin birbirlerini belli be- lirsiz bir biçimde sorgulamalanndan oluşan bu 'soğukkanh' (oysa 'çiftecinayet' nedenı olabile- cek bir olayı içeren) oyunu yorumlayan Musta- fa Delen'in. oyunculuğa daha bir duygusallık kattığı, oyunculan daha hareketlı vr e -dahası- 'erotik'taîdığıgörülüyor. Böylece soğukkanlı ko- nuşmalann altında yatan dondurucu gerilim yü- zeye çıkanlarak bir oranda sıcaklaştınlmış. An- cak bu durumda tüm oyunun daha canlı ve renk- li bir oyunculuk ortamına aktanlması gerekirdi. O zaman oyunun bütünüyle farklı bir yorumda nasıl bir etki oluşturacağı sınanabilirdi. Oysa yönetmen Delen, cesurca, aynı zamanda da ib- tiyat'la yaklaşmış Pinter'ın metnine. ve coldonl Levent Suner'in yine DTCF Tiyatro Bölümü öğrencileriyle yaptığı Goldoni'nin 'İki Efendi- nin Uşağı' oyununu geçen gece DTCF'nin orta aviusunda, açık havada izledim. Ortadaki plat- formu çevTeleyen seyircı ıskemleleri yanında, av- luyu çevreleyen üç binanın pencere ve balkon- lannda da konuşlanmış çok sayıda izleyiciyi ina- nılmaz bir şenlik atmosferine sokan bu çalışma. bu yıl Ankara'da izlediğim yapımlann en coşku vereni oldu. Sahne ve dekor değişimlen, canlı orkestra eş- liğinde yapılan danslar sırasında gerçekleşen ya- pımın en önemli başansı, iki buçuk saat boyun- ca süren enerjisiydı. Commedia del'Arte biçe- mine bizim seyirlik öğelerimizin de belli belir- siz katıldığı oyunu sahne düzeni yanında oyun- culuğun da sevimliliğine diyecek yoktu. Seyirciyle müthiş bir iletişim kuran gösterinin tüm yaz boyunca şenliklerde, kentlerin açık alan- lannda sürdüğünü düşleyiverdim birden. Su- ner'in 'tki Efendinin Uşağı' yorumunun tiyatro- yu bilmeyenlere tiyatroyu sevdirmek için bire- bir olacağını düşündüm. Hem oyunun sevimli ve yalın konusuyla, hem de ortaya konan tiyatro- culuğunkalitesiyle... Ne ki böyle çalışmalann gerçekleşebilmesi için yoğun bir sponsorluk desteğine gereksinme var... TüzüUerindeia 'Devletsanatyapamaz' ibaresiAKP'nin Cumhuriyetin temel değerlerine karşı duruşunun biryansısı Senfoiîik orkestralar tehlikede!.. • Atatürk'e, laikliğe ve çağdaş, uygar bir toplum yaratmak idealine tümden karşı olan; bu ideal ile örtüşen tüm simgesel kurumlan teker teker kapatan, TÜBlTAKgibi kapatamadıkları kurumların ise iç yapısını çeşitli ayak oyunlanyla değişîirme yoluna giden bu yönetim, şimdi de senfonik orkestralara el atmış durumdadır. SERVERACİM* Kültür Bakanlığı'na bağlı olan ve ülkemizin Adana, Antalya ve Mersin gibi illerindekı sen- foni orkestralanndan bazılannın lağv edılme- si veya birleştirilmesı ile ılgıli haberler alıyo- rum. Antalya Devlet Senfoni Orkestrası kapan- ma yoluna giderken, Çukurova Senfoni Orkest- rası ile Mersin Opera Orkestrası birleştiril- ecekken tepkiler üzerine vazgeçilmış. AKP tü- züğünde yer alan "Devlet sanat üretmez* iba- resinin bir uygulaması olarak gözüken bu ha- reket aslında AKP'nin Cumhuriyetin temel de- ğerlenne olan karşı duruşunun bir yansısıdır. Kül- tür Bakanlığı'nın daha önce "Her De Bir Ko- ro" adıyla başlatılan projesi durdurulmuş ve tüm ıllerde bu proje kapsamında çalışmalannı sürdüren korolar lağv edılmişti. Atatürk'e. la- ikliğe ve çağdaş, uygar bir toplum yaratmak ide- aline tümden karşı olan; bu ideal ile örtüşen tüm simgesel kurumlan teker teker kapatan, TÜBİ- TAK gıbı kapatamadıklan kurumlann ise ıç yapısını çeşitli ayak oyunlanyla değıştırme yo- luna giden bu yönetim, şımdi de senfonik or- kestralara el atmış durumdadır. Amaçlan top- lumun gerçek anlamda, yani evrensel ölçütler- de çağdaşlaşmasını önlemek olan, ancak konu Avrupa Birliği olunca akan sular duran ya da AvTupa Birliği mazeretine sığınarak hayallen- ni gerçekleştirmeye çalışan, Avrupa Insan Hak- lan Mahkemesi'nin sağduyulu karan karşısın- da neye uğradığını şaşıranlar ülkemizi karan- lığa itmek çabasındadırlar. Tüm çağdaş mede- niyetler türban konusundaki tutumlanru net bir şekilde ortaya koyarlarken ülkemize bu konu ile zaman kaybettınlmektedir. Sıra Cumhuriyetin en önemli simgesi olan "Çağdaş ÇoksesH Türk Mûziğine" gelmiştir. Işe önce çoksesli korolan kapatarak başlayan- lar şimdi de gözlerini senfonik orkestralara dikmişlerdir. Amaçlan senfonik orkestralan kapatmak, bu- nu beceremezlerse bıle bu orkestralara yeni kad- rolar vermeyerek, devletin ekonomik desteğini en aza indirerek onlan neredeyse çalışamaz du- ruma getirmektir. Ülkemizdeki tüm çoksesli mü- zik sanatçılannı, Cumhuriyetin en önemli kale- lerinden biri olan sanat kalesine yapılan saldın- lara karşı ses vermeye çağınyorum. *Çağdaş çoksesli Türk müziği bestecisi OzÜrlÜ ÇOCUklar İÇİtt Cam dünyasının gezginleri ! Kültür Servisi-Cam Ocağı, 25 Temmuz- koleksiyonda yer alıyor. Mimari cam Kahire Opera ve Balesi, eylül 'de Kazancakis 'in romanından uyarlanan 'Zorba' balesini sunacak. • İstanbul Haber Servisi - Kahire Opera ve Balesi, 'Zorba'yı Istanbul'da özürlü çocuklar için sergileyecek. Yunan edebiyatının usta yazan Nikos Kazancakis ın 'Zorba' adlı romanından uyarlanan bale, 12 Eylül Pazar günü özürlü çocuklar yaranna sahnelenecek. Beyoğlu Belediyesi'nin desteğiyle Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda izleyicilerle buluşacak olan gösteri nedeniyle Pera Palas Oteli'nde bir basın toplantısı düzenlendi. Toplantıda konuşan Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Vlisbah Demircan. tüm yurttaşlan gösteriye katılarak bu etkinliğe destek vermeye çağırdı. Demircan, "Zorba için gelecek seyircflerimiz, sahnenin büvülü ortamında dünyaca tanınmış bir eseri zevkle sevTedecekler. Böylece özürlü kardeşlerimize yardım etmiş olmanm da mutluluğunu yaşavacaklar" dedı. Fildişi Cumhuriveti'nin Arina Büvükelçi&i Melek Keçecioğlu, gösterinin gelirinın bir kısmırun da tedavisi devam eden Izmirli AIDS taşıyıcısı Y.O.'ya verileceğıni söyledi. AIDS'in Afrika'da en başta gelen ölüm nedeni olduğunu ammsatan Keçecioğlu, taşıyıcı çocuklann yüzde 90'ının virüsü henüz anne karnında iken aldıklannı anlattı. Keçecioğlu, yaşam için yapılan en önemli yatınmın insanlığa, mutluluğa ve umuda yapılan yatınm olduğunu vurgulayarak "Bu gösteri sayesüıde insanhk ve umut çanlarının bir kez daha çalması mümkün olacak. Çünkü havatta hiç kunsenin tek başına mutlu olmaya hakkı yok" diye konuştu. 45 kişilik topluluk tarafından sergilenecek olan Zorba'nın esinlendiği roman, Nikos Kazancakıs'ın olgunluk dönemi ürünü olarak nıteleniyor. (kı perdelik balede, bir Yunan köyünde yaşayan Amerikalı tunst John ile Zorba'nın öyküsü anlatılıyor. Kültür Servisi - Cam Ocağı, 25 Temmuz- 7 Ağustos tarihleri arasında Jane Covvie ve PhihppaBeveridge'i ağırlayacak. Dünyada cam üfleme tekniğiyle çalışan sayıh kadın sanatçıdan biri olan Jane Covvie, Cam Ocağı'nda gerçekleştinlecek olan eğitımlerde katılımcılara sıcak camla çalışmanın incelıklenni öğretirken çeşitli göstenler yardımıyla farklı tekniklerin ne şekilde uygulandığını gösterecek. Sıcak cam atölyesinde gerçekleşecek çalışmada, en basit üfleme yöntemlerinden cam çubuk çekmeye, renklendirmeden farklı biçimlendirme tekniklerine kadar cam sanatının pek çok aşamasına yer verilecek. Özellikle kişisel yaratıcılık ve mizah duygusunu öne çıkaran çalışmalanyla dünya çapında tarunan Cowie'nın ışleri Avusrrarya, Asya ve Amerika'da pek çok koleksiyonda yer alıyor. Mimari cam eğitimi verecek olan Ingiliz sanatçı Philippa Beveridge ise konusunda önemli çalışmalar yapan ve Avrupa'da önemli yapıtlara imza atan bir isim. Mimar, iç mimar ve peyzaj mimarlanna önemli katkılar sağlayacak bu eğitim, cam yapımına ilgi duyan herkese açık olacak. Farklı renkteki camlann birbiriyle kaynaştınldığı füzyon tekniğınin öğretileceği eğitim sırasında özellikle iç ve dış mekân tasanmına yöneiik dekoratif ve fonksiyonel çalışmalar üzerinde durulacak. Dolap kapağından seperatöre üç bovutlu heykelden yerleştirmeye birçok farklı çalışma yapılacak. Cam Ocağı'nda gerçekleştirilecek etkinlikler biri Avustralya'dan. diğeri Ispanya'dan gelecek iki cam sanatçısının bırikimlerini paylaşmak isteyen herkese açık olacak. (0216 433 30 21) SELİM İLERİ Sezai'nin Değeri (5) 1898 tarihli Rumuzü 7 Edeb 'in ilk öyküsü "Bedia Ha- nım", yine uygarlık çatışmalannı odak alarak yaygın ahlak anlayışına yöneiik bir eleştiridir. Bedia'yı. Ingiliz mürebbiye Mis Mac Intoch yetiş- tirmiştir. Bedia'nın alafrangalığı dikkat çeker. Öte yan- dan kocası Lütfi Bey, gazino gazino dolaşmakta. gön- lünü eğlendirmektedir. Toplum hoş görür Lütfü Bey'i. Bedia'nın yazgısında geleneksel değerler hükmü- nü sürmeye devam edecek; eğitimın, öğretimin alaf- rangası hiçbir işlev taşımayacaktır. Sezai için insan tekinin acıst her sınıfta önemlidir. Bu kez bir cariyeyi öykülemese de, Bedia'nın yalnızlığını dile getimnek- ten uzak durmaz. Rumuzü'IEdeb'öekı hikâyeler, genellikle dönemin değer yargılanna yanıt nıteliğindedir. Sarsıcı yanıtlar. Sözgelimi "Anneciğım"de, intibah'\n Mehpeyker'ine, Henüz On Yedi Yaşında'nn genç fahişesine oranla, 'düşkün kız'\r\ acısı çok daha incelikli anlatılmıştır. Adaya Dair"de incecik bir kınk aşk hikâyesi, ta son- da anlatılır. Ama bu anlatışa kadarki bölüm, hüzünlü tasvirlerle, adayı, sonbahan, kışın büsbütün gelişini çizerek, okuru o acıya hazırlar ve öykü sanatında iç- li bir şiir yaratır. Ada, Sezai için yalnızca bir tatil, sayfiye yeri değil- dir zaten. Orada levanten yaşamasından izlenimler edi- nerek, öykülerine özgün bir atmosfer sağlar. Fakat bu kitap, Sami Paşazade Sezai'nin hikâyey- le makale arasında bir gelgite kapılmış olduğunu da yansıtır. Yazanmjz, siyasal bir mücadelenin içindedir. Dönemin baskıcı düzeninden derin bir huzursuzluk duy- maktadır. Hikâye bazan ıkincı planda kalabilir... Sergüzeşt'in yazılışına nıce korkular, kaygılar sin- miştir. Sezai şöyle anımsıyor: "Edebiyat ile baş başa kalmak için bütün vatanda bir dinlenme köşesi yoktu." Edebiyat adamı özgür değildir. O kadar ki, yaratım sürecınde dış dünya daima ağır basar. Sanatçının baskı altında oluşu, eserine de yan- sır: Sergüzeşt'i yazan romancı, kapısında hafıyelerin ayak seslenni boyuna işıtir. Yaratıcılığı çeşitli sebeplerle kısıtlanan sanatçı, gö- rüşlerini, düşüncelerini yaratımsal duyarlıkta dışa vu- ramadığından makaleye yönelmiş gibıdir. Rumuzü'l-Edeb'öe yer alan makalemsi yazılar, yi- ne acıma duygusunun venmi olmakla birlikte, "Dü- ğün", "Pandomıma" ya da "Anneciğim" ölçüsünde etkileyici değildir. Oluşturulamamış denemeler dene- bilir bu yazılara. Zaten Sezai'yi çok geçmeden edebiyattan uzak- laşmış görürüz. Hayat hikâyesi de bunu zorunlu kıl- mışgibidir. Sergüzeşf'ten sonraki mimlenışi, Sezai'yi yurtdışına kaçmaya sürükler. 1901 'de Paris'e gider. Orada, Ittihat ve Terakki Cemiyeti'nin yayın organı Şûra-yı Ümmet'e başyazılar yazar. 1908 Meşruti- yet'ine kadar Paris'te yaşayacaktır. Siyasal yazılann- da, II. Abdülhamid yönetımine karşı çıkar. Fakat arada bir edebiyat yine ağır basacak, öykü- ler kaleme alacaktır. Kitaplanna girmemiş bu öyküler, yazınsal yaratıcılık alanındaki son girişimleridir. Bir de, Konak adını verdıği, taslak halinde kalmış yeni bir roman çalışması. Bütünüyle kayıp... Son dönemde yazdıklan arasında, 1925 tarihli "Bir Yaz Gecesi" hikâyesi sanınm en güzeli. Samipaşa- zade Sezai'nin birçok yazanmızdan önce, kimi me- selelere ilk yaklaşan kişı olma özelliğini koruduğunu görüyoruz. öte yandan, "Bir Yaz Geces/"nin üslubunda, nice zamanlardır öykü yazmamış bir sanatçının tutukluğu da hissedılmekte. Öneriler Kitap/lris'a Ağıt, John Bayfey, Nilgün Şarman'ın çe- virisi, Dünya Kitaplan. {Olağanüstü güzel ve acı bir anı kitabı. Iris Murdoch sanki en yakın dostumuz, eşinin anlatımıyla.) Düzettme 10 Temmuz Cumartesı günkü gazetemizin 9. sayfasında yayımlanan "Edebiyatın Cumhurbaşkanıvdr başlıklı yazıda geçen Can Yayınlan Çan Yayınlan olacaktır. Yine aynı yazıda iki ay önce yapılan "Vedat Günyol'a Saygı' ızlencesine gazetemız yazan, eğıtimci Sami Karaören'in de katıldığı belirtilmiştir. Sami Karaören söz konusu izlenceye katılamamıştır. Düzeltır, özür dileriz. Duke Ellington hn piyanosu satılıyor • LO.NDRA (BBC) - Duke EHington'ın ünlü bestelerini yaptığı büvlik Kramer piyanosu, 30 Temmuz'a dek Mıchael Rosenfeldart Salonu'nda sarışa sunuluyor "Mood Indigo: The Legacy of Duke Ellington - A Look at Jazz & Improvisation in .American .Art' (Mood Indigo: Duke Ellington Efsanesi - Amerikan Sanatı'nda Caz ve Doğaçlamaya Bir Bakış') adlı sergi kapsamında yer alan pıyanonun bugünkü sahibi, kuzeni Stephen James. Sergide. a>nca, caz müziği ve onun efsane isımlennden esinlenen sanatçılann yapıtlanna da yer veriliyor. (WW~H:michaelrosenfeldart. com) BUCÜN • AKBANK KLTTÜR SANAT MERKEZİnde 19. 30da 'Beden Monoloğu', 'Zenne', 'Prag'a ne Oldu ?' adlı ksa filmlerin gösterimi. (0 212 252 35 00) İSTANBUL CAZ FESTIVALİ • AÇIKHAVA SAHNESt'nde 21 OO'de Charlie Haden's Libcration Music Orchestra konsen. (0 212 334 (P 57) • ESMA SULTAN'da 22.00"de Cibelle konseri. (0 212 334 07 57)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle