Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13 TEMMUZ 2004 SALI
14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr
SAHNEDEN
Eski oyunlara yeni yorumlar
AYŞEGÜL YÜKSEL YAZI O D A S I
Ünıversite tiyatrolanna ilişkin yazılar hep ya-
za kalıyor. Çünkü oyunlar, ya izleyemeyeceği-
niz tarihlerde yalnızca bir iki kez sahneleniyor
ya da nisan-mayıs aylan içinde öyle art arda su-
nuluyor ki, birinin peşine düşerken üç başkası-
nı kaçınyorsunuz.
Bu yıl da en aşağı üç yazıyı dolduracak sayı-
da 'gençtiyatro'ürünü seyircisiyle buluştu, ama
ben yalnızca dördünü ızleyebildim.
DTCF Tiyatro Bölümü'nün eğitim veren genç
Öğretim Üyesı Dr. LeventSuner. Çehov'un ölü-
münün 100. yılı dolayısıyla yaptığı 'En Sevgili
Doktor' başlıklı çalışmada, Neil Simon'ın ünlü
'Sevgffi Doktor' oyunu için sahneye uyarladığı
Çeho\ öyküleri ile Çehov'un büyük oyunlann-
dan seçtiği bölümleri buluşturmuş.
Sahnede genel bir Çehov rüzgân estirme yo-
lunda ilginç bir bileşim. Çünkü bir yandan Çe-
hov'un öykülerinde inanılmaz bir ustalıkla bu-
luşturduğu gülünçleştirme ıle hüznü iç içe izler-
ken, bir yandan da 'uzun oyunlan'ndaki hüznün
gülümseten arüannı paylaşıyorsunuz.
çehov'un Insana bakışı
Suner'in yorumunun amacı, Çehov tiyarrosu-
nu örneklemekten çok, o 'set güi doktor'un ın-
sana bakışının ayırtılannı (nüanslannı) yakala-
mak: Toplumsal ezikliğin 'onur' duygusuyla bu-
luşunca nasıl bir içsel patlamaya neden olabile-
ceği; yoksulluğun ya da yoksunluğun getirdiği
çaresizliğin çaresinin 'boyun eğme' olamayaca-
ğı; umut dolu sözlerin umutsuzluğu yok edeme-
yeceği; en coşkulu anlann bile endişe duygusu-
nu yenemeyeceği; aşın sabır ve aşın öfkenin
uyum içinde birbinyle dans edişi; ağlanası du-
rumlara gülerken, gülünesı durumlara ağlayışı-
mız...
Insanın aynı gerçekJer karşısındaki farklı du-
yarlıhklannın sonsuz yansıması kısacası. Insa-
nı insan eden, gülünç ama yürek burkan çelişkı-
ler. Suner, oyunlannı seyirciyle çevrelenmiş bir
orta platformda oluşturmayı seçiyor hep. Oyun-
culanna yıldınm hızıyla rol değiştirtıp bölüm-
den bölüme atlatıyor.
Onlara bir yandan 'kompozisyon oyunculuğu'
çalıştınrken, bir yandan da 'uzunoyunlar'dan bö-
lümlerde onlan 'sohıktu' oyunculuk denemesi içi-
ne atıyor.
Öykülerden üretilmiş oyunlarda çoğu kom-
pozisyonlar olumlu sonuç verirken, kimi kom-
pozisyonJar oyuncunun denetımınden kaçıyor.
'Uzun oyunlar'dan bölümlerde ise oyuncunun
tüm oyundan kopup gelen duyarlılığı bir iki ana
sıkıştırması olanaksız. Yine de ustaca düzenlen-
mış bir 'alaş' içinde. ılgiyi koparmadan kayıp gi-
den bir yapım oluşmuş.
İlcl yüksek llsans çalışması
Hacettepe Üniversitesı Devlet Konservatuva-
n 'nda izlediğim 'Kozalar' ise Burcu Kan'ın yük-
sek lısans çalışması. Adakt Ağaoğlu"nun, çev-
relenne ördükleri kozalara sığınmış üç küçük-
burjuva kadının toplumsal-polıtik etkıler karşı-
sındakı gülünç tutumunu absürd ile gerçekçi an-
latımı iç ıçe koyarak dile getirdiği bu kısa çağ-
niversite tiyatrolannın
bu yılki çahşmalan
genellikle eski yapıtlann
yeni yorumlann içeriyor.
AÜ DTCF Tiyatro Bölümü
ve Hacettepe Üniversitesi
Devlet Konservatuvarı'ndan
izlediğim oyunlann hepsi
de gençlerin farklı bakış
açılannı ve yapımlan soluk
kesici kılan enerjik
yorumlannı yansıtıyor.
daş klasik, önce bir oranda metin düzeyınde gün-
celleştirilmiş, daha sonra da projeksıyon kulla-
nımı ve ses efektleriyle müzıkle oluşturulan bel-
gesel nıtelıkli görsel-ışıtsel eklemelerie iyice 21.
yüzyıla taşınmış. Burcu Kan, oyunculan hem
gerçekçi absürd düzlemde. hem kuJda, hem de
gölge boyutlannda değerlendirerek başanlı bir
tavır ve hareket çalışması yapmış.
Bu çok dınamık ve saat gibi çalışan başanlı
yapımın sorunu, kısa bir oyun metninin, kaldı-
ramayacağı yoğunlukta ve uzunlukta görsel-işit-
sel tekniklerle bezenmiş olması. Bu teknik öğe-
lenn biraz daha seyreltilmesiyle, yönetmenin
kullandığı TiyatrosaT öğelerdaha iyi değerlene-
bilecek.
İzlediğim bir başka yüksek lisans çalışması da
DTCF Tiyatro Bölümü'nden Mustafa Delen'in
'İhanet' yorumu. Pinter'ın, Ingilizlere özgü 'so-
ğukkanlı diyalog' düzleminde yazdığı bu ünlü
oyun. bir aşk üçgeni içinde yer alan iki erkek ve
bir kadın arasındaki karmaşık ilişki yapısını ir-
deler.
Hareketten çok kişilerin birbirlerini belli be-
lirsiz bir biçimde sorgulamalanndan oluşan bu
'soğukkanh' (oysa 'çiftecinayet' nedenı olabile-
cek bir olayı içeren) oyunu yorumlayan Musta-
fa Delen'in. oyunculuğa daha bir duygusallık
kattığı, oyunculan daha hareketlı vr
e -dahası-
'erotik'taîdığıgörülüyor. Böylece soğukkanlı ko-
nuşmalann altında yatan dondurucu gerilim yü-
zeye çıkanlarak bir oranda sıcaklaştınlmış. An-
cak bu durumda tüm oyunun daha canlı ve renk-
li bir oyunculuk ortamına aktanlması gerekirdi.
O zaman oyunun bütünüyle farklı bir yorumda
nasıl bir etki oluşturacağı sınanabilirdi. Oysa
yönetmen Delen, cesurca, aynı zamanda da ib-
tiyat'la yaklaşmış Pinter'ın metnine.
ve coldonl
Levent Suner'in yine DTCF Tiyatro Bölümü
öğrencileriyle yaptığı Goldoni'nin 'İki Efendi-
nin Uşağı' oyununu geçen gece DTCF'nin orta
aviusunda, açık havada izledim. Ortadaki plat-
formu çevTeleyen seyircı ıskemleleri yanında, av-
luyu çevreleyen üç binanın pencere ve balkon-
lannda da konuşlanmış çok sayıda izleyiciyi ina-
nılmaz bir şenlik atmosferine sokan bu çalışma.
bu yıl Ankara'da izlediğim yapımlann en coşku
vereni oldu.
Sahne ve dekor değişimlen, canlı orkestra eş-
liğinde yapılan danslar sırasında gerçekleşen ya-
pımın en önemli başansı, iki buçuk saat boyun-
ca süren enerjisiydı. Commedia del'Arte biçe-
mine bizim seyirlik öğelerimizin de belli belir-
siz katıldığı oyunu sahne düzeni yanında oyun-
culuğun da sevimliliğine diyecek yoktu.
Seyirciyle müthiş bir iletişim kuran gösterinin
tüm yaz boyunca şenliklerde, kentlerin açık alan-
lannda sürdüğünü düşleyiverdim birden. Su-
ner'in 'tki Efendinin Uşağı' yorumunun tiyatro-
yu bilmeyenlere tiyatroyu sevdirmek için bire-
bir olacağını düşündüm. Hem oyunun sevimli ve
yalın konusuyla, hem de ortaya konan tiyatro-
culuğunkalitesiyle...
Ne ki böyle çalışmalann gerçekleşebilmesi için
yoğun bir sponsorluk desteğine gereksinme var...
TüzüUerindeia 'Devletsanatyapamaz' ibaresiAKP'nin Cumhuriyetin temel değerlerine karşı duruşunun biryansısı
Senfoiîik orkestralar tehlikede!..
• Atatürk'e, laikliğe ve çağdaş,
uygar bir toplum yaratmak idealine
tümden karşı olan; bu ideal ile
örtüşen tüm simgesel kurumlan
teker teker kapatan, TÜBlTAKgibi
kapatamadıkları kurumların ise iç
yapısını çeşitli ayak oyunlanyla
değişîirme yoluna giden bu
yönetim, şimdi de senfonik
orkestralara el atmış durumdadır.
SERVERACİM*
Kültür Bakanlığı'na bağlı olan ve ülkemizin
Adana, Antalya ve Mersin gibi illerindekı sen-
foni orkestralanndan bazılannın lağv edılme-
si veya birleştirilmesı ile ılgıli haberler alıyo-
rum. Antalya Devlet Senfoni Orkestrası kapan-
ma yoluna giderken, Çukurova Senfoni Orkest-
rası ile Mersin Opera Orkestrası birleştiril-
ecekken tepkiler üzerine vazgeçilmış. AKP tü-
züğünde yer alan "Devlet sanat üretmez* iba-
resinin bir uygulaması olarak gözüken bu ha-
reket aslında AKP'nin Cumhuriyetin temel de-
ğerlenne olan karşı duruşunun bir yansısıdır. Kül-
tür Bakanlığı'nın daha önce "Her De Bir Ko-
ro" adıyla başlatılan projesi durdurulmuş ve
tüm ıllerde bu proje kapsamında çalışmalannı
sürdüren korolar lağv edılmişti. Atatürk'e. la-
ikliğe ve çağdaş, uygar bir toplum yaratmak ide-
aline tümden karşı olan; bu ideal ile örtüşen tüm
simgesel kurumlan teker teker kapatan, TÜBİ-
TAK gıbı kapatamadıklan kurumlann ise ıç
yapısını çeşitli ayak oyunlanyla değıştırme yo-
luna giden bu yönetim, şımdi de senfonik or-
kestralara el atmış durumdadır. Amaçlan top-
lumun gerçek anlamda, yani evrensel ölçütler-
de çağdaşlaşmasını önlemek olan, ancak konu
Avrupa Birliği olunca akan sular duran ya da
AvTupa Birliği mazeretine sığınarak hayallen-
ni gerçekleştirmeye çalışan, Avrupa Insan Hak-
lan Mahkemesi'nin sağduyulu karan karşısın-
da neye uğradığını şaşıranlar ülkemizi karan-
lığa itmek çabasındadırlar. Tüm çağdaş mede-
niyetler türban konusundaki tutumlanru net bir
şekilde ortaya koyarlarken ülkemize bu konu
ile zaman kaybettınlmektedir.
Sıra Cumhuriyetin en önemli simgesi olan
"Çağdaş ÇoksesH Türk Mûziğine" gelmiştir.
Işe önce çoksesli korolan kapatarak başlayan-
lar şimdi de gözlerini senfonik orkestralara
dikmişlerdir.
Amaçlan senfonik orkestralan kapatmak, bu-
nu beceremezlerse bıle bu orkestralara yeni kad-
rolar vermeyerek, devletin ekonomik desteğini
en aza indirerek onlan neredeyse çalışamaz du-
ruma getirmektir. Ülkemizdeki tüm çoksesli mü-
zik sanatçılannı, Cumhuriyetin en önemli kale-
lerinden biri olan sanat kalesine yapılan saldın-
lara karşı ses vermeye çağınyorum.
*Çağdaş çoksesli Türk müziği bestecisi
OzÜrlÜ ÇOCUklar İÇİtt Cam dünyasının gezginleri
! Kültür Servisi-Cam Ocağı, 25 Temmuz- koleksiyonda yer alıyor. Mimari cam
Kahire Opera ve Balesi, eylül 'de Kazancakis 'in
romanından uyarlanan 'Zorba' balesini sunacak.
• İstanbul Haber Servisi - Kahire Opera ve
Balesi, 'Zorba'yı Istanbul'da özürlü çocuklar
için sergileyecek. Yunan edebiyatının usta
yazan Nikos Kazancakis ın 'Zorba' adlı
romanından uyarlanan bale, 12 Eylül Pazar
günü özürlü çocuklar yaranna sahnelenecek.
Beyoğlu Belediyesi'nin desteğiyle Cemal
Reşit Rey Konser Salonu'nda izleyicilerle
buluşacak olan gösteri nedeniyle Pera Palas
Oteli'nde bir basın toplantısı düzenlendi.
Toplantıda konuşan Beyoğlu Belediye
Başkanı Ahmet Vlisbah Demircan. tüm
yurttaşlan gösteriye katılarak bu etkinliğe
destek vermeye çağırdı. Demircan,
"Zorba için gelecek seyircflerimiz, sahnenin
büvülü ortamında dünyaca tanınmış bir eseri
zevkle sevTedecekler. Böylece özürlü
kardeşlerimize yardım etmiş olmanm da
mutluluğunu yaşavacaklar" dedı. Fildişi
Cumhuriveti'nin Arina Büvükelçi&i
Melek Keçecioğlu, gösterinin gelirinın bir
kısmırun da tedavisi devam eden Izmirli
AIDS taşıyıcısı Y.O.'ya verileceğıni söyledi.
AIDS'in Afrika'da en başta gelen ölüm
nedeni olduğunu ammsatan Keçecioğlu,
taşıyıcı çocuklann yüzde 90'ının virüsü
henüz anne karnında iken aldıklannı anlattı.
Keçecioğlu, yaşam için yapılan en önemli
yatınmın insanlığa, mutluluğa ve umuda
yapılan yatınm olduğunu vurgulayarak "Bu
gösteri sayesüıde insanhk ve umut çanlarının
bir kez daha çalması mümkün olacak. Çünkü
havatta hiç kunsenin tek başına mutlu olmaya
hakkı yok" diye konuştu. 45 kişilik topluluk
tarafından sergilenecek olan Zorba'nın
esinlendiği roman, Nikos Kazancakıs'ın
olgunluk dönemi ürünü olarak nıteleniyor.
(kı perdelik balede, bir Yunan köyünde
yaşayan Amerikalı tunst John ile Zorba'nın
öyküsü anlatılıyor.
Kültür Servisi - Cam Ocağı, 25 Temmuz-
7 Ağustos tarihleri arasında Jane Covvie ve
PhihppaBeveridge'i ağırlayacak.
Dünyada cam üfleme tekniğiyle çalışan
sayıh kadın sanatçıdan biri olan Jane
Covvie, Cam Ocağı'nda gerçekleştinlecek
olan eğitımlerde
katılımcılara sıcak camla
çalışmanın incelıklenni
öğretirken çeşitli
göstenler yardımıyla
farklı tekniklerin ne
şekilde uygulandığını
gösterecek.
Sıcak cam atölyesinde
gerçekleşecek çalışmada,
en basit üfleme
yöntemlerinden cam çubuk
çekmeye, renklendirmeden farklı
biçimlendirme tekniklerine kadar cam
sanatının pek çok aşamasına yer verilecek.
Özellikle kişisel yaratıcılık ve mizah
duygusunu öne çıkaran çalışmalanyla
dünya çapında tarunan Cowie'nın ışleri
Avusrrarya, Asya ve Amerika'da pek çok
koleksiyonda yer alıyor. Mimari cam
eğitimi verecek olan Ingiliz sanatçı Philippa
Beveridge ise konusunda önemli çalışmalar
yapan ve Avrupa'da önemli yapıtlara imza
atan bir isim. Mimar, iç mimar ve peyzaj
mimarlanna önemli katkılar sağlayacak bu
eğitim, cam yapımına ilgi duyan herkese
açık olacak. Farklı renkteki
camlann birbiriyle
kaynaştınldığı füzyon
tekniğınin öğretileceği
eğitim sırasında özellikle iç
ve dış mekân tasanmına
yöneiik dekoratif ve
fonksiyonel çalışmalar
üzerinde durulacak. Dolap
kapağından seperatöre üç
bovutlu heykelden
yerleştirmeye birçok farklı
çalışma yapılacak. Cam Ocağı'nda
gerçekleştirilecek etkinlikler biri
Avustralya'dan. diğeri Ispanya'dan gelecek
iki cam sanatçısının bırikimlerini paylaşmak
isteyen herkese açık olacak.
(0216 433 30 21)
SELİM İLERİ
Sezai'nin Değeri (5)
1898 tarihli Rumuzü 7 Edeb 'in ilk öyküsü "Bedia Ha-
nım", yine uygarlık çatışmalannı odak alarak yaygın
ahlak anlayışına yöneiik bir eleştiridir.
Bedia'yı. Ingiliz mürebbiye Mis Mac Intoch yetiş-
tirmiştir. Bedia'nın alafrangalığı dikkat çeker. Öte yan-
dan kocası Lütfi Bey, gazino gazino dolaşmakta. gön-
lünü eğlendirmektedir. Toplum hoş görür Lütfü Bey'i.
Bedia'nın yazgısında geleneksel değerler hükmü-
nü sürmeye devam edecek; eğitimın, öğretimin alaf-
rangası hiçbir işlev taşımayacaktır. Sezai için insan
tekinin acıst her sınıfta önemlidir. Bu kez bir cariyeyi
öykülemese de, Bedia'nın yalnızlığını dile getimnek-
ten uzak durmaz.
Rumuzü'IEdeb'öekı hikâyeler, genellikle dönemin
değer yargılanna yanıt nıteliğindedir. Sarsıcı yanıtlar.
Sözgelimi "Anneciğım"de, intibah'\n Mehpeyker'ine,
Henüz On Yedi Yaşında'nn genç fahişesine oranla,
'düşkün kız'\r\ acısı çok daha incelikli anlatılmıştır.
Adaya Dair"de incecik bir kınk aşk hikâyesi, ta son-
da anlatılır. Ama bu anlatışa kadarki bölüm, hüzünlü
tasvirlerle, adayı, sonbahan, kışın büsbütün gelişini
çizerek, okuru o acıya hazırlar ve öykü sanatında iç-
li bir şiir yaratır.
Ada, Sezai için yalnızca bir tatil, sayfiye yeri değil-
dir zaten. Orada levanten yaşamasından izlenimler edi-
nerek, öykülerine özgün bir atmosfer sağlar.
Fakat bu kitap, Sami Paşazade Sezai'nin hikâyey-
le makale arasında bir gelgite kapılmış olduğunu da
yansıtır. Yazanmjz, siyasal bir mücadelenin içindedir.
Dönemin baskıcı düzeninden derin bir huzursuzluk duy-
maktadır. Hikâye bazan ıkincı planda kalabilir...
Sergüzeşt'in yazılışına nıce korkular, kaygılar sin-
miştir. Sezai şöyle anımsıyor:
"Edebiyat ile baş başa kalmak için bütün vatanda
bir dinlenme köşesi yoktu."
Edebiyat adamı özgür değildir.
O kadar ki, yaratım sürecınde dış dünya daima ağır
basar. Sanatçının baskı altında oluşu, eserine de yan-
sır: Sergüzeşt'i yazan romancı, kapısında hafıyelerin
ayak seslenni boyuna işıtir.
Yaratıcılığı çeşitli sebeplerle kısıtlanan sanatçı, gö-
rüşlerini, düşüncelerini yaratımsal duyarlıkta dışa vu-
ramadığından makaleye yönelmiş gibıdir.
Rumuzü'l-Edeb'öe yer alan makalemsi yazılar, yi-
ne acıma duygusunun venmi olmakla birlikte, "Dü-
ğün", "Pandomıma" ya da "Anneciğim" ölçüsünde
etkileyici değildir. Oluşturulamamış denemeler dene-
bilir bu yazılara.
Zaten Sezai'yi çok geçmeden edebiyattan uzak-
laşmış görürüz. Hayat hikâyesi de bunu zorunlu kıl-
mışgibidir. Sergüzeşf'ten sonraki mimlenışi, Sezai'yi
yurtdışına kaçmaya sürükler. 1901 'de Paris'e gider.
Orada, Ittihat ve Terakki Cemiyeti'nin yayın organı
Şûra-yı Ümmet'e başyazılar yazar. 1908 Meşruti-
yet'ine kadar Paris'te yaşayacaktır. Siyasal yazılann-
da, II. Abdülhamid yönetımine karşı çıkar.
Fakat arada bir edebiyat yine ağır basacak, öykü-
ler kaleme alacaktır. Kitaplanna girmemiş bu öyküler,
yazınsal yaratıcılık alanındaki son girişimleridir. Bir
de, Konak adını verdıği, taslak halinde kalmış yeni bir
roman çalışması. Bütünüyle kayıp...
Son dönemde yazdıklan arasında, 1925 tarihli "Bir
Yaz Gecesi" hikâyesi sanınm en güzeli. Samipaşa-
zade Sezai'nin birçok yazanmızdan önce, kimi me-
selelere ilk yaklaşan kişı olma özelliğini koruduğunu
görüyoruz.
öte yandan, "Bir Yaz Geces/"nin üslubunda, nice
zamanlardır öykü yazmamış bir sanatçının tutukluğu
da hissedılmekte.
Öneriler
Kitap/lris'a Ağıt, John Bayfey, Nilgün Şarman'ın çe-
virisi, Dünya Kitaplan. {Olağanüstü güzel ve acı bir anı
kitabı. Iris Murdoch sanki en yakın dostumuz, eşinin
anlatımıyla.)
Düzettme
10 Temmuz Cumartesı günkü gazetemizin
9. sayfasında yayımlanan "Edebiyatın
Cumhurbaşkanıvdr başlıklı yazıda geçen
Can Yayınlan Çan Yayınlan olacaktır. Yine aynı
yazıda iki ay önce yapılan "Vedat Günyol'a
Saygı' ızlencesine gazetemız yazan, eğıtimci
Sami Karaören'in de katıldığı belirtilmiştir.
Sami Karaören söz konusu izlenceye
katılamamıştır. Düzeltır, özür dileriz.
Duke Ellington hn
piyanosu satılıyor
• LO.NDRA (BBC) - Duke EHington'ın ünlü
bestelerini yaptığı büvlik Kramer piyanosu,
30 Temmuz'a dek Mıchael Rosenfeldart
Salonu'nda sarışa sunuluyor "Mood Indigo:
The Legacy of Duke Ellington - A Look at Jazz &
Improvisation in .American .Art' (Mood Indigo:
Duke Ellington Efsanesi - Amerikan Sanatı'nda
Caz ve Doğaçlamaya Bir Bakış') adlı sergi
kapsamında yer alan pıyanonun bugünkü sahibi,
kuzeni Stephen James. Sergide. a>nca, caz
müziği ve onun efsane isımlennden esinlenen
sanatçılann yapıtlanna da yer veriliyor.
(WW~H:michaelrosenfeldart. com)
BUCÜN
• AKBANK KLTTÜR SANAT
MERKEZİnde 19. 30da 'Beden Monoloğu',
'Zenne', 'Prag'a ne Oldu ?' adlı ksa filmlerin
gösterimi. (0 212 252 35 00)
İSTANBUL CAZ FESTIVALİ
• AÇIKHAVA SAHNESt'nde 21 OO'de
Charlie Haden's Libcration Music Orchestra
konsen. (0 212 334 (P 57)
• ESMA SULTAN'da 22.00"de Cibelle
konseri. (0 212 334 07 57)