18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 MAYIS 2004 PAZA 12 PAZAR KONUGU AlHMYargıcı Dr. Rıza Türmen 'leLoizidu ve benzeri davalan, Irak'taki insan hakları sorunlarını konı S Ö Y L E $ İ : LEYLA TAVŞANOĞLU leyia.tavsanoglu@ cumhuriyetcom.tr Türkiye 'nin insan hakları karnesinin çok iyi olmadığı biliniyor. Hele de son yıllarda Avrupa insan Hakları Mahkemesi 'nde (AİHM) mahkümiyet şampiyonluğuna oynuyor. En son olarak da Kıbrıslı Rum Tiiina Loizidu 'ya 1.12 milyon Euro tutarında bir tazminat ödemek zorunda kaldı. Ama hep vur abahya... Irak'ta işgalgüçleriyerel halka inamlmaz işkenceîeryapıyor; fotoğrafları boy boy internet siteleri, gazeteler ve televizyonlarda yayımlanıyor. Bunlann yargıya götürülmelerini sağlayabilecek bir mekanizma ortalıkta görünmüyor. Tam bu olaylar yaşanırken AÎHM'nin Türkyargıcı Büyükelçi Rıza Türmen, Istanbul 'a geliyor. İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi 'nin 50. yılı nedeniyle düzenlenen "İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve Türkiye " konulu insan hakları kurultayına katıhyor. Hazır, Rıza Türmen 7 bulmuşken ayrıntıh bir konuşma yapmamak olmaz. Onunla Loizidu ve benzeri davalan, Irak 'ın işgalinden doğan insan hakları ihlallerini ve bunun hukuksal boyutlarını konuştuk. Türkiyeihkllerdensorumludur- Girne'dekimülklerindenyararianamadıjh ge- rekçesiyle Türkiye Cumhuriyeti'neAvrupa insan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) dava açıp ka- zanan ve kendisine 1.12 milyon Euro tazminat ödenen KıbrıslıRum TıtinaLoizidudavasının Tür- kiye veAvrupa insan Haklan Sözleşmesi (AİHS) için önemi nedir? TÜRMEN - Türkiye ıçin birkaç önemi var. Baş- ta tabii ki ödediği ve ödeyeceğı tazminat miktan. 900'e yakın dava başvurusu var. Obürlerinin gerçi bu ka- dar geniş mülkiyet hakkt olmadığı ıçin Loizidu'ya ödediği kadar yüksek mıktarda para ödemez. Ama yine de bır para ödeyecek. Bu bırincı sorun. Türki- ye Loizidu'ya ılk tahakkuk eden tazmınaü ödeme- diği ıçin faizlenyle birlikte 1 milyon Euro'nun üze- rinde bir para ödedı. Ikınci sorun, Türkiye'nin, Lo- izidu davası ve Kıbns devletinın açtığı davalaria KKTC'deki insan haklan ihJallerinden sorumJu tu- tulması. Bu, Türkiye'nin temel tezJeriyle çelişen bir durum. -Nasıl? TÜRMEN - Çünkü Türkiye, Kuzey Kıbns'ta ba- ğımsız bir devlet olduğunu söylüyor. Ama AİHM, KKTC'nin bağımsız devlet olduğunu tanımadı. KKTC'yi Türkiye'nin birvilayeb olarak niteledi. Ta- bii ki bu da Türkiye'nin siyası tezleri bakımından bir darbe oldu. Bundan sonra ise olay büsbütün önem kazanacak. Çünkü arkadan benzen davalar ge- liyor. BunJar ne olacak? 'AİHM'nln tanıyıp tanımaması önemll' - Evet, dediğinizgibi 900 kadardava var. Bir de Rum tarafindan sadecegerçek kişilerdeğil, tüzel- kişilerin, şirketlerin açtığı davalar da var. Öyle değil mi? TÜRMEN- Bunlar da zaman içinde görüşülecek ve karara bağlanacak. Şimdi bunlar nasıl sonuçla- nacak? - Büdiğim kadanyla KKTC'de bir TazminatKo- misyonu kurulmuştu. Bu komisyon iç hukuk açı- sından davalarAİHM 'yegitmeden önceyerel da- valara bakan mahkeme. Bu komisyonun verdiği kararlarAİHMkararlannı etküermi? Bu komis- yonun varlığı Türkiye 'nin lehine midir? Loizi- du 'nun avukatı Achilleas Demetrıades bu komis- yonun hukuk açısından geçersiz olduğunu söylü- yor. Bu doğru mu? TÜRMEN - Tabu kı avukatın komisyonu tanıyıp tanımaması önemli değil. AlHM'nin tanıyıp tanı- maması önemlıdır. -Peki, AİHM, komisyonu tanıyıp tanımama ko- nusunda karar verdi mi? TÜRMEN - Mahkeme daha o konuda bir karar vermedı. Ama gerçek olan şey şudur: KKTC'deki Tazminat Komisyonu'nun dayandığı hukuki bir ze- min var. 0 zemin de şu: Kıbns devletinin dördün- cü başvurusunda Türkiye'nrn bırtakım ihlallen or- taya çıkar. Fakat o başvuruya karşı mahkeme şoyle der: Devlet olarak tanınmamış olsa bıle bır ıç yargı yolu varsa bu iç yargı yolunun tükenlmesi gerekir. Bunu söylerken de Uluslararası Adalet Divanı'nın Namibya'yla ilgili karannı esas aldı. Bıliyorsunuz, bır dönem Namibya, devlet olarak tanınmayan hu- kukı bıroluşumdu. O zaman Uluslararası Adalet Di- vanı, Namibya'yla ılgiiı karannda, "Evet, burası devletolarak tanmmıyor. Ama eğerburada biriçyar- gı yolu \arsa bu sonuna kadar rüketihnetidir" dedı. Tazminat Komisyonu - Yani Strasbourg'daki AİHM aynı mantığt mı yürüttü? TÜRMEN - Evet. Ondan esinlenerek KKTC'de iç yargı yolunun tüketilmesıni kabul etti. Dolayısıy- la KKTC'de kurulan Tazminat Komisyonu'nun da- yandığı hukuki zemin budur. Annan Planı yürürlü- ğe gırmediğine göre AİHM duruma bakacak. Bun- dan sonra da içtihat ortaya çıkacak. -Annan Planı, Rum tarafmda kabul edilmedi- ğinegöre nasıl bir durum ortaya çıkabilir? TÜRMEN - Annan Planı 'nda tazminatlarla ilgi- li yapılan bır düzenleme vardı. Mülkiyet KuruJu (Property Board) üzerinde bir de Mülkiyet Mahke- mesi kuruyordu. Annan Planı'nın reddedilmesiyle buyürürlüğe girmedi. Plan yürürlüğe girseydi bu me- kanizma hayata geçecek ve tazminat ödenecekti. Bir kısım davacı mülklerine geri dönecekti, bir kıs- mına da bu Mülk Kurulu ve Mülk Mahkemesi ka- nalıyla tazminat ödenecekti. Bu olmadı. Bu olma- yınca yeniden eski duruma bakmamız gerekiyor. - Eski durumu bir daha gözden geçirebilir mi- yiz? TÜRMEN - Eski durumda, KKTC'de bir Tazmi- nat Komisyonu var. Dolayısıyla AİHM bu Tazmi- nat Komisyonu'na bakacak. Yani, bu Tazminat Ko- misyonu etkili bir iç yargı yolu mudur, değil midir? Etkili bir iç yargı yolu olrnası için bunun bağımsız çalışması, karar verebilecek nitelikte bir komisyon olması ve ömekleri olması gerekiyor. AİHM, taz- minat komisyonunun etkili bir iç yargı yolu oldu- ğuna karar verirse o zaman Loizidu benzeri dava- lar için şunu diyecek: Orada (KKTC) bir yargı yo- lu vardır. önce gidin onu tüketin. Ve kendisine ya- pıJan başvurulan oraya yönlendirecek. - YaniAnnan Planı hiç olmasaydı mekanizma böyle mi işleyecekti? TÜRMEN - Evet. Buradaki soru şimdi şu: An- nan Planı bu şekilde reddedildiğine göre bu, statü- Dr. RIZA TÜRMEN 1941, İstanbul doğumlu. Ortaöğrenimini İngiliz Erkek Lisesi'nde (British High School), yükseköğrenimini İÜ Hukuk Fakültesi'nde yaptu Kanada'da McGill Üniversitesi'nde hukuk masteri yaptu A Ü Siyasal Bilgiler Fakültesi 'nde siyaset bilimi doktorasım aldı. 1966'da Dışişleri Bakanhğı 'na girdi. Singapur Büyükelçiliği'ni kurdu. Bern, Avrupa Konseyi nezdinde Türkiye büyükelçisi oldu. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) nezdinde biryıl delegasyon başkanlığı yaptu Avrupa Konseyi 'nde büyükelçi iken Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) yargıçlık görevi açıldu 1998'den buyana AİHM yargıcı olarak çalışıyor. koda bır değışıkliğe yol açıyor mu? Daha başka bir deyişle mahkeme, Loizidu davası ve öbür devlet başvurulannda ne diye Türkiye'nin KKTC'deki in- san haklan ıhlallerinden sorumlu olduğuna kararver- di? AlHM dedı kı: Türkıye'nin orada 30 bin aske- ri vardır. Bu 30 bın asker aracılığıyla Türkiye ora- da etkili bır kontrol kurmuştur. Dolayısıyla yetkisi- nı oraya taşımıştır. Onun için de oradakı ıhlallerden sorumludur. Tabii ki Irak işgali nedeniyle Ingiltere için de aynı mantık söz konusu. Orada ağır birişgal var. Yani, demek h Türkıye'nin orada askeri olma- saydı KKTC'den sorumlu olmayacakt. Peki, ama Annan Planı yürürlüğe gırmiş olsaydı Türkiye ora- dan askerini çekecektı. Türkiye bunu kabul etmiş- ti; KKTC bunu kabul etmişti. Kıbns Rum tarafinın planı kabul ettnemesi nedenıyle Türkrye askerini Kıb- ns'tan geri çekemıyor. Bu da Türkıye'nin iradesi dı- şı birnedenden kaynaklanıyor. Bu durumda hâlâ Tür- kiye'nın sorumlu olduğunu söyleyebilecek nüyız? Şimdi bır de böyle bir mesele var. SorumJu değil- dir dersek bu geçmişe mi etkili olacak, yoksa sade- ce bundan sonra açılacak davalar bakımından mı ge- çerlı olacak? - 1yi de, artık uluslararası toplum KKTC'ye, onu tanımasa bile böyle hukuki tasamıflan ge- çerliolan bir oluşum, biryapı statüsü verecek mi? TÜRMEN - Sankı venyor gibi... Bunlar Annan Planı'nın reddedilmesınden sonra ortaya çıkan so- rular. Şimdi buniann cevaplannı bulmak lazım. AİHM tabu ki bunlarla da uğraşacak. -SizceRumlar "hayır "oyunayönelirken bu tür sorunlann ortaya çıkacağını hiç hesap edemedi- lermi? TÜRMEN - Belki Rumlann siyasi birtakım he- saplan vardır. Ben şimdi ortaya çıkan sorulan orta- ya koydum. Ama cevaplannı vermedim. -Amagaliba cevaplansorulann içindegizli öy- le değil mi? TÜRMEN - Yani... Mahkemeden ne tür bır karar çıkacak, bilmiyorum. En azından KKTC'deki Taz- minat Komisyonu'nun iç yargı olup olmadığının cevabı ne olacak? tkinci soru da Türkiye hâlâ so- rumlu mudur? Yani geçmiş davalar için sorumlulu- ğu ne olacak0 Bunun cevabını doğrusu bilmiyorum. Ama bu sorular mevcut. Eski davalar örtülecek 1 - KKTC'deki TazminatKomisyonu Türkiye 'nin lehine olan bir kuruluş mu? TÜRMEN - Türkiye'nın lehine tabii. Önce eski davalar örtülecek. Bir kere, Türkıye'yle ılgıli ihlal karan çıkmayacak. Sonra, tazminat tutarlan farkh olacak. - Siz birAİHM yargıcı olarak elinizi vicdanını- za koyup söyler misiniz; bu davalar iyi savunul- du mu? Çünkü bildiğim kadanyla bunlann iyi savunulmadığı biçiminde eleştirüer var... TÜRMEN - Öyle mı? Başka türlü nasıl savunul- ması gerekiyormuş peki?.. - Yani savunmada hep davalann esastan ele alınmasıyoluna gidildiği söylenir... TÜRMEN - Bu davalann savunmasıyla ilgili or- tada tek bir tartışma vardı. Burada şimdi bir yargıç olarak konuşmayayım da dışandan bakan birisi ola- rak yanıtlayayım. Savunma için yapılacak her şey yapıldı gibi gözükuyor bana. Türkiye, 1987 yılında bireysel başvuru hakkını kabul ederken başına bu davalann geleceğini gördüğü için bir beyanda bu- lundu ve bireysel başvuru haklannı Türkıye sınır- lanyla sınırladığını, Türkiye'nifl sınırlan dışındaJd olaylardan sorumlu tutulamayacağını açıkladı. Ama bu beyanı o zamanki Avrupa insan Haklan Komis- yonu tarafindan kabul edilmedi. "Bubirçekmcedir" denildi. Türkiye geleceklen gördüve gerekli tedbir- leri de almak istedi. Şunu da unutmamak lazım ki Bayan Loizidu'nun davası, Papahristomosdavasıy- la önce İnsan Haklan Komisyonu'na geldı. Bayan Loizidu, 1989'da gösteri yaparak Yeşil Hat'ı geçen- lerden birisiydi. Türkiye o zaman insan Haklan Ko- misyonu'ndaki o davayı kazandı. Türkiye ikinci davayı kaybetti - Loizidu ondan sonra mı mahkemeyeyeniden başvurdu? TÜRMEN - Evet. Şimdi Türkiye bu ikinci davayı kaybetti. Dolayısıyla Türkiye'nin savunmasının başansız olduğunu söylemek doğru değil. Fakat oradaki tek tartışma, Türkiye'nin davaya hangi aşamada katılmış olduğudur. Davanın kabul edilebilirlik aşamasına kadar katıldı, ondan sonrasma katılmadı. Esasla ilgili görüş bildirmedi. KKTC'nin görüşünü bildirdi. Yani dördüncü başvuruda da ayrusı oldu. - Peki, Türkiye başka türlü davransaydı başka türlü bir sonuç çıkar mıydı? TÜRMEN - Hayır. başka türlü bir sonuç çıkmazdı. Mahkemeden yine bu sonuç çıkardı. - Şimdi daha pek çok dava var, anlaşılan. Dolayısıyla Türkiye'yi ne gibi sorunlar bekliyor? TÜRMEN - Türkiye, çok büyük bir para ödeme gibi bir sonuçla karşılaşabilir. Ikıncisi de Türkiye'nin KKTC'den sorumlu olduğunu belirten çok büyük sayıda ihJaJ iddialanna maruz kalabilir. Türkiye, Loizidu'nun parasını ödedı. "Ama bundan sonrasuu ödemem" diyor. - ödemezse daha büyük sorunlar ortaya çıkmayacak mı? TÜRMEN - Çıkacak tabii. Bir kere mahkeme kararlannı uygulamamaktan doğan sonuçlar ortaya çıkacak. Türkiye'nin AİHM ve Avrupa Konseyi'yle büyük bir sürtüşmesi olacak. Hele de AB üyesi olma sürecindeyken bu konjonktürde bu sürtüşmeyi ne kadar kaldırabilir? Böyle meseleler ortaya çıkacaktır. Siz bana, Tazminat Komisyonu önemli mi diye sordunuz. Işte bu bakımdan çok önemli. İç yargı yolu haJledilirse arnk AİHM olmayacak. - Tazminat Komisyonu 'nun işleyişi bir anlamda KKTC'nin dolaylı da olsa tanınmasının önünii açmıyor mu? TÜRMEN - Olabilir. Ama AİHM, "Ben KKTC'yi tanımryorunr diyor. Ama Namibya gibi işgal altında bir bölgede bağımsız bir iç yargı yolu varsa bunu da kabul ediyor. - KKTC'de Işın Ramadan adlı hanımın Titina Loizidu 'nun hak iddia ettiği evde oturduğu biliniyor. Işın Ramadan dava sürecine herhangi bir şekilde müdahale etti mi? TÜRMEN - Hayır, etmedi. Ama bireysel olarak müdahale edemezdi de hükümet aracılığıyla edebilirdi. Hâlâ da yapabilir. Çünkü biliyorsunuz, Loizidu davasında tazminat ödendi, ama Loizidu'nun evine dönme hakkı açık bırakıldı. Bakanlar Komitesi karann o bölümünü 2005'te göriişeceklerini açıkladı. Böyle bir durum varsa Bakanlar Komitesi bunu dikkate almak isteyebilir. - Tazminat tutarlan hangi kanıtlara ve hangi kriterlere göre belirtendi? TÜRMEN - Yerindeki değere, değer arûşına, arü, o yeri kullanmamaktan doğan zarara göre belirlendi. Orneğin, o evi kullanma hakkına sahip olsaydı belki orayı kiraya verecekti, belki satacaktı. Tabii ki her gayrimenkul için aynı miktar ödenecek demek değil bu. ABD insanlık suçu işliyor - Irak'ın işgali olayına gelirsek... Irak'ın işgali nedeniyleIngütere aleyhine açdmış devlet nezdinde ya da kişisel başvuru var mı? TÜRMEN - Birçok Iraklının kişisel başvurusu var. Ama devlet başvurusu yok. Irak bakımından da aynı sorun ortaya çıkacak. AlHM, işgal altında olmasına rağmen Irak vatandaşlanrun Ingiliz askerlerinin yaptıklannı şikâyet edebilecekleri bir iç yargı yolu olup olmadığına, bağımsız olup olmadığına ve etkili çalışıp çalışmadığına bakacak. - İşgal alhndaki bir bölgede bağımsız mahkemeden söz edilebilir mi? TÜRMEN - Söz edilebilir. Bunun bağımsız olup olmadığını mahkeme inceleyecektir. Burada şunu da belirtmek istiyorum: ABD aleyhinde başvuru yapamıyorlar. Çünkü ABD, Avrupa însan Haklan Sözleşmesi'ne (AÎHS) taraf değil. Ama Irak'ta hâlâ AİHS'ye taraf Ingiltere, Polonya, Macaristan dahil birtakım devletlerin askerleri var. Slvlllere yapılan Işkenceler - Devletler tarafindan Irak'ın işgaliyle ilgili inamlmaz bir sessizlik sürüyor. O zaman, insan haklannın bunca zaman şampiyonluğunu yapmış Avrupahlann insan haklan konsepti ciddi biçimde çökmez mi? TÜRMEN - AlHS bölgesel bir sözleşme. Bireysel başvuru ağırlıklı bir mekanizma. Tabii ki o inanılmaz işkence olaylan genel olarak insan haklan konsepti bakımından büyük bir darbe. Bu, insan haklan alanında Öcinci Dünya Savaşı 'ndan bu yana kazanılmış olan mesafeyi bir anda geriye götürdü. O işkencelerle orada çok ciddi bir insanlık suçu işleniyor. Buna karşı da hiçbir yargı organına başvurulamıyor. Son derece rahatsız edici bir durum. Yani ABD aleyhinde yargı yoluna başvurarruyorsunuz. Yargı yoluna başvuramamanız demek, bunun suç olmadığı demek değil. Yani yargılanamaz olması, suçun niteliğini değiştümiyor, O işkence fotoğraflan Cenevre Sözleşmeleri'ne ne kadar uygundur sorusunu insana sorduruyor. Orada bir işgal olduğu için tabii ki Cenevre Sözleşmeleri 'nin gerekleri uygulanır. Sivillere yapılan işkenceîer de Dördüncü Cenevre Sözleşmesi kapsamına giriyor. Burada ABD'nin ve Ingiltere'nin tabii ki sorumluluğu var. Gerçi îngiliz basuıında şimdi o fotoğraflann sahte olduklan iddia ediliyor. Bütün bunlara karşı hiçbir yargılama mekanizması yok. Bu da çok rahatsız edici bir durum. Aflır bir darbe - Peki, ne yapûabilir? TÜRMEN - Orada bu suçlan işleyenler başka devletlere gittiklerinde o de\'letler bu kişileri kendi mahkemelerinde yargılayabilirler. Özetle söylemek gerekirse bu derece ağrr suçlar işlendiği halde bunlann cezasız kalması, bir yargılamanın olmaması insan haklanndaki gelişmelere indirilmiş çok ağır bir darbedir. - ABD 'li ve İngiliz yetkililer, bu işkenceciler için onlara verilmiş böyle talimatlar olmadığını, kendi başlanna buyruk olarak hareket ettiklerini ileri sürüyorlar. Siz bir AİHM yargıcı değil de sıradan bir insan olarak böyle birşeyin olabileceğini düşünüyor musunuz? TÜRMEN - işkence olaylanndan ben şunu biliyorum: Işkencenin görüldüğü her ülkede işkenceye yol açan neden de o görevlilere devletin tanıdığı korumadır. Talimat verilmesi gerekmez. Ama onu yapanlar biliyorlardır ki bundan dolayı devletin müsamahası vardır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle