18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 NİSAN 2004 PAZAR SAGLIK Dar gelirlilerin alışveriş alanları olan pazar yerlerinde satılan gıda maddeleri sağlığı önemli oranda tehdit ediyor. Ancak sağlıksız olduğu bilinmesine karşın halk buralara yoğun ilgi gösteriyor. Yurttaşlar "Geçim derdiyle mi uğraşayım, sağlığı mı düşüneyim? Mikropları hiç düşünmüyoruz bile" diyor. Türkiye'de 2000-2001 yıllan arasında gıda ve su yüzünden 1069 kişi yaşamını yitirdi Ucuzetinyahnisiöldürüyor PAZAR ŞULEKÖKTÜRK SEVCAN ÖZDEMtR TAYLAN SIĞIRCI A nsız bal üretimi, kokmuş peynırden eritme peynir yapımı, tavuk densinden sucuk doldurma, tekstil boyası ve demir sülfat ile zeytin ka- rartma, zeytinyagına ayçıçeği yağı ve- ya ayçiçeği yağına pamuk yagı ka- rıştırma, Tarlabaşı bodrumlannda midye doldurma, farelenn gezdiğı ka- zanlarda üretılen çikolatalar, şeker- ler ve daha birçoğu... DENETLEME YETERSİZ "Gıda Terörü" isminı verebilece- ğimiz bu durum, bizleri iştahtan kes- mek bir yana, herhangi bir gıda ürü- nünü alırken bir kez daha düşünme- ye, yemek yemekten korkmaya sevk ediyor. Ekonomik durumu uygun olanlar kaliteli gıdalar alarak riskten uzak durabiliyor. Ancak, milyonlar- ca kişinin günde 1 dolann altında pa- rayla yaşadığı Türkiye'de halkın yüz- de 30'u denetimsiz ve ucuz üriinle- rin satıldığı pazardan alışveriş yapı- yor. Bu ürünlere ilgi gösteren toplu- mun sağlığı ise tehdit altında. Uzman- lar, gıda terörüniin, sıkı denerimle ön- lenebileceğini belirterek mevzuatın buna uygun olduğunu söylüyorlar. Denetimden sorumlu makamlar ise kadro yetersizliğinden dolayı yete- rince denetleme yapamamaktan ya- kınıyor. MERDIVEN ALTI Tanm ve Köyişleri Bakanlığı yet- kililerinin açıklamalanna göre Tür- kiye'de 25 binin üzerinde gıda işlet- mesi var. "Merdiven altı sektörü" ise bunun dışında kalıyor. Kayıt dı- şı işletmelerin denetlenebilmesi şöy- le dursun, sayısı bile tahmin edile- miyor. Birleşmiş Milletler Sosyal ve Kül- türel Haklar Komitesi'nin 12 numa- ralı genel bildirgesinde insanlann doğru ve yeterli beslenme hakkı şöy- le ifade ediliyor: "G*iaara,nitetikvenketikolarak, kişilerin beslenme ihthacını karşıla- yacak ve kendi kültürü içüıde hiçbir zararh etkisi olmadan kabul edilebi- Br düzeyde ve yeterli olmabdır. Tü- ketime sunulacak gıdalar, sürdürü- lebiMik çerçevesinde kolay erişilebi- Hr otmata ve başka insanlann hakla- nnı engeBeyecek şetdlde kullanılma- mandır." HİJYENDEN UZAK Tüketiciyi Koruma Derneği (TÜ- KODER) Başkanı Mehmet Se\im, Türkiye'de uygunsuz sağlık koşul- lannda üretım yapan 25 ile 28 büı arası işletmenin olduğunu belirte- rek "Gıda maddelerinin en temel so- runu, üretim yerlerinin hijyenden uzak oünasıdır. Ancak bu sorun sa- dece üretimde değil, dağıtun ve sabş- ta da devam ediyor" dedi. Türkiye nüfusunun yüzde 30'unun pazar yer- lerinden alışveriş yaptığını vurgu- layan Sevim, böyle yerlerde satılan gıda maddelerinin genelde denetim- siz olduğunu söyledi. Sevim, "Bii- yük ahşveriş merkezlerinde bile sa- ülan ürünkrin önemli kısnunda Ta- nm ve Köy İşleri Bakanlığı izni yok. Ürünkrde üretim izniotanası, üriinün asgari standartiara uygun obnası an- lamına gefir" diye konuştu. BASIBOZUKLÜK 1995 yılında çıkan 560 sayılı ka- nun hükmünde kararname ile işlet- menin ruhsat izni Sağlık Bakanlı- ğı'na, gıdanın niteüklerinin denetlen- mesi Tanm ye Köy işleri Bakanlı- T ürkiye nüfusunun yüzde 30'u pazar yerlerinden alışveriş yapıyor. Uzmanlar, böyle yerlerde satılan gıda maddelerinin genellikle denetimsiz olduğuna dikkati çekiyor. TÜKODER Başkanı Mehmet Sevim, "Aynı işletmenin Etiler'de sattığı ürünle Ümraniye'de sattığı ürün arasında fark var. Yoksul yerlerde satılan ürünlerde güvenlik kurallarına uygun davranılmadığı görülüyor" dedi. A merika'da yapılan bir araştırmada 2 bin 751 gıda kaynaklı vakanın yüzde 86'sının hastalandığı belirlendi. Hastalananların yüzde 75'i gıda nedeniyle zehirlenirken yüzde 17'si besin içine katılan kimyasallar, diğerleri ise virüs ve parazitler nedeniyle hastaneye yattı. ABD'de yılda 76 milyon kişinin gıda kaynaklı hastalıklara maruz kaldığı tahmin ediliyor. ğı'na verildi. Bu kararnamenin de- netünde bir aksakTık yarattığıru an- latan Sevim, "Daha önce işletmele- rin denetim izni belediyelerdeydi. Sonra kararname ile yaşanan çok başuhk, bir karmaşa ve başıbozuk- hık oluşturdu. Gıda maddesi sağfağı doğrudan etkilediği için denetimler daha fazla ciddiye ahnmab" şeklın- de konuştu. IHBARİAR VE ŞİKAYETLER İstanbul II Tanm Müdürü Ahmet Kavak, 2003 yılı sonu itiban ile yak- laşık 2 bin 500 işyerini denetledik- lerini kaydederek, üretim izni almış işletmelerin yılda en az iki kez de- netlendiğini ifade ettı. Kavak, "Ba- kanlığımız yıMık program çerçeve- sinde işletmeleri denetüyor. Aynca, şüphe ve şikâyetler doğrultusunda her ihbar değerlendirühor" diye ko- nuştu. Yurttaşların da bu konuda özenli olmaları gerektiğine dıkkat çeken Kavak, "Ozelükle ahnan ürii- nün etiketinin olmasma ve etiket üze- rindeki son kuDanım tarihlerinin de- ğiştirilip değiştirilmedigine dikkat edilmeli. Raf ömrü dolmuş ürünler kesinükle annmanıalT dedi. Türk Mühendıs ve Mimar Odala- n Birliği (TMMOB) Gıda Mühen- disleri Odası ise basında yer alan bebe bisküvilerindeki "akrilamid" isimli maddenin kanserojen madde içerdiği iddıalannı yalanladı. Gıda Mühendislen Odası Başkanı Petek Ataman, söz konusu maddenin Av- rupa Birliği (AB) Gıda Bilimsel Ko- mitesi. Uluslararası Kanser Araştır- ma Kurumu ve Dünya Sağlık Örgü- tü tarafından incelemeye alındığını ifade etti. Ataman, "Akrilamid ile ilgiliçabş- malar henüz tanıamlanmadı. Araş- tırma düzeyinde olan bir konuda tü- keticileri uyarmak ve toplumda en- dişeye yol açmak yanhştır" dedi. ABD/DEKI 2EHİRLENMELER ABD'de 1993-1997 yıllan arasın- da yapılan bir araştumada 2 bin 751 gıda kaynaklı vakanın yüzde 86'sı- nın hastalandığı belirlendi. Hasta- lananlann yüzde 75 'i gıda nedeniy- le zehirlenirken yüzde 17'si besin içine katılan kimyasallar, diğerleri ise virüs ve parazitler nedeniyle hasta- nelere yattı. ABD'de ortalama ola- rak yılda 76 milyon kişinin gıda kay- naklı hastalıklara maruz kaldığı. bun- lardan 300 bin kişinin hastanelerde tedavi gördüğü, 5 bininin de öldüğü tahmin ediliyor. TÜBlTAK Marmara Araştırma Merkezi tarafından yapılan araştır- malara göre ise 2000 yılında 146 bin 77 kişi gıda ve su kaynaklı hastalık- lara yakalandı ve 578 kişi bu neden- le yaşamını yitirdi. 2001 yılında bu rakamda artış gözlenıyor. 157 bin 951 kişinin yakalandığı gıda ve su kaynaklı hastalıkJar nedeniyle 1031 kişi kişi yaşamını yitirdi. Ölümlerin bazılannm bireysel olması ve has- taneye ulaştınlamaması nedeniyle bu sayının daha fazla olduğu tah- min ediliyor. OEÇİM DERDİ VE SAGLIK Pazardan gıda maddesi de aldığı- nı belirten serbest meslek sahibi Un- sal Eraslan, "Geçim derdiyle mi uğ- raşayım, sağhğı mı düşüneyim? Mik- roplan hiç düşünmüyoruz bile" de- di. E\ hanımı FatnıaKaya, gıda mad- delen pazarlarda daha ucuz olduğu için oralardan alışveriş yaptığını söy- leyerek "Zaten İstanbul'da her gün havadan. sudan bir sürü mikrop ah- yoruz. Bunu düşünecek kadar zen- gin değiliz" diye konuştu. Tüketici haklan ile ilgili bilgisı olup olmadı- ğını sorduğumuzAyşegül Hatay, sa- dece ürünlenn son kullanma tarihi- ne baktığını bildirdi. Pazar alanlan yerine ucuzluk marketlerini seçtiği- TÜKODER: ÜZÜMÜ YE. BAĞINI SOR TÜKODER başlattığı kampanyada yetkılilerden ve sorumlulardan şu taleplerde bulunuyor: Gıda satış yerierinde mevzuat gereği Tanm ve Köyişleri Bakanlığf ndan üretim izni almamış hıçbır hazır gıdanın satılmaması. Süpermarketlerde ambalajsız olarak veya streç film ile kaplanmış kaplarda yan ambalajlı olarak satılan gıdalann nereden geldiğini, nerede üretildiğinin açıklanması. Sebze ve meyvelerin tür adlannı, menşelerini, kullanım özelliklerini bildiren etiketlerin, süpermarketlerin reyonlannda bulundurulması. Gıda ürünlerınin içeriğinde bulunan katkı maddelennın olası yan etkılerinin. etiketler üzerinde tüketicilerce hemen fark edilebilecek ve herkesçe anlaşılabilecek bir ifade ile belırtılmesı. Genetik olarak değiştiribniş (genetik modifiye) tanm ürünlerinin üzerinde bilgilendirici etiket bulunması. Genetik modifiye tohumlar ile tanmsal üretimin engellenmesi. Gıda işletmelerinde gıda güvenlıği sorumluluğu. Denetimlerin öngörülen periyotlarda düzenh olarak yapıhnası. ni ifade eden Hatay, şöyle konuştu: "Bazenyanhşhklason kullanmata- rihi geçmiş ürünleri ahyorum. Anıa markete gidip geri verecek kadar vaktim yok." TERORE KARSI SAVAS TÜKODER insanlann yeterli ve doğru beslenme hakkına dayanarak Gıda Komisyonu kurdu ve gıda te- rörüne karşı savaş başlattı. Komis- yon gıda piyasası hakkında araştır- malar yapmak, Gıda Mühendislen Odası gibi ilgili meslek kuruluşlan ile temas ederek işbirliği olanakla- nnı araştırmak, Uluslararası Tüke- ticiler Örgütü ile birlikte çalışmalar yapmak gibi faaliyetler içinde. Gı- da piyasasına çekidüzen verecek ola- mn aslında mevzuat ya da kamu de- netçileri oknadığına dikkati çeken TÜKODER. tüketicilerin bilinçlı dawanışlanmn önemine dikkati çe- kiyor. Gıdalann bozuk çıkması du- rumunda, o gıdayı tükermeden atıp zarannı sineye çeken tüketicilerin oranı da dikkat çekici boyutta. Gıda satın almada tüketici davra- nışlan ile ilgili araştırmalar. üretim tarihi ve son kullanma tarihi dışın- da. gıda etiketlerindeki bilgilerin tü- keticilerce yeterince önemsenmedi- ğini gösteriyor. ^ ORHAN BURSALI j Kıbrıs ve Zorluklar \ Kıbns'ta referandum bir hafta sonra yapıla-; cak. Öyle görülüyor ki, Türk kesiminden evet oyu çıkacak. Serdar Denktaş, babasının, üze-i rindeki büyük manevi ağırlığına rağmen, söz- de "tarafsız" kalarak aslında 'evet'\ güçlendir-i me eğilimini belli etti. Serdar Bey "hain", "ver- kurtulcu" mu, merak ettim... Biz Kıbnslı Türk- leri ve onlann bizden farklı olan duygu ve dü- şüncelerini anlamakta zorlanıyoruz. Aynca Kıbns'ı "Hatay" ile kıyaslıyoruz ve iki konunun tamamen çok farklı tarihi arka plan- lara sahip olduğunu, en iyimser bir deyişle "akademik" olarak bile kavramaktan uzağızf Ama akademisyenlik oynamaktan geri kalmı- yoruz! Rauf Denktaş, "düne kadar" sürdürülen Kıbrıs politikalannın insanıydı. Kıbrıs'ta ulusla- rarası hukukun eninde sonunda bir çözümü gün- deme getirecegi ve yeni bir dönemi başlata- cağı bir sır degildi. Rauf Bey KKTC'nin esas yöneticisi olarak, "bugünleriçin", KıbnslıTürk- lerin elini güçlendirmeyi hiç düşünmedi! Ora- da zayıf, kötü yönetilen, tamamen Türkiye'nin uzantısı bir devlet ve ülke yarattı! Üç kuruş kazanmak için Rum kesiminde iş kuyruğunagiren insanlann yaşadığı bir ülke! Tür- kiye ile el ele yaratılan güçsüz ve zayıf bir ül- ke! Oturduğum mahallenin nüfusu kadar, 200 bin kişilik bir ülkeyi abad edebilecek bir yöne- tim aklını, ne anlı şanlı Türk hükümetleri ve on- lann kıymeti harbiyesinin ne olduğu bilinen li- derleri, ne de Denktaş gösterebildi! Bu durum, Türkiye ve KKTC'yi yönetenler için yerin dibine geçilecek bir durumdur! Kıbns üzerine gerçek bir hamaset yapılabilmesi için elde ne vardır? Rauf Bey ne kadar dünün ise, oğlu Serdar Denktaş geleceğin Kıbns politikacısıdır. Bu doğaldır. Serdar Bey'in sürdürebilecegi bir"Baba politikası" yoktur. Politikayı, ancak, birteşik Kıbns'ta yapabileceğinin farkındadır. Babasının Rumlara karşı siyasal planda "Türk haklannı savunma başansının" birkaç katını, so- nuç ne olursa olsun, referandumla birlikte açı- lacak yeni dönemde, şimdi yine Türklerin ve Türk kesiminin geleceği için göstermek zorun- dadır. Bu anlamda, "Birinci Denktaş Dönemi" kapanmakta ve ikincisi başlamaktadır. Kıbns'ta, eğer iki kesimden de evet çıkarsa, çok zor bir yönetim dönemi kapıda duruyor. Zorluk, sadece Annan Anlaşması'nın "kan- şıkyapısından" ve uygulamada ortaya çıkacak anlaşmazlıklardan vb. ileri gelmiyor. Esas zorluk, anlaşmanın yüz yüze, karşılıklı sevgivesaygıylayapılmamışolmasında. Ben, Papadopulos un yüzünü her gördüğümde, "Bu adamla ortak bir devlet nasıl yürütülebi- lir" diye düşündüm hep. İki kesim, yıllarca süren görüşmelerde hiç anlaşamadı ve sonuçta bir anlaşma uluslara- rası olarak dikte edildi. Ancak bunu sadece "dış güçlerin diktası" olarak görmek de doğru de- ğil- Çünkü bu kabulde, her iki tarafın da, hem Kıb- ns'ın iki kesimi hem de Atina ve Ankara'nın kıs- men zımni, kısmen göz yumulan, kısmen ka- bullü desteği vardır. Yoksa, bu anlaşma refe- randum noktasına kadar getirilemezdi. Başro- lü Annan'a bırakarak, taraflar, kamuoylanna kar- şı siyasi sorumluluklannın bir kısmından "kur- tuldu"\ar. Eğer birleşik Kıbns kurulursa epey bir zaman kargaşa yaşanacağa benziyor. Normal işleyen bir düzenin kurulması, ancak iki tarafın da sa- dece kendi kesim ve ırklannın değil, Kıbns ül- kesinin ve Türk ve Rum halklannın ortak sa- hipleri ve yöneticileri oldukları kavrayışını gös- terebilmelerine ve ortak bir gelecek inşa etme niyetlerine bağlıdır. Başta dediğimiz gibi, Türk kesiminden evet çıkma olasılığı çok yüksektir; ama önümüzde- ki günlerdeki gelişmelerin, Rum kesiminden de evet çıkartması sürpriz olmayacak. Rum kesiminden hayır çıkarsa, yeni bir du- rum doğacak. Ama bu yeni durumun da pek rahat olaca- ğını ve her şeyin yağdan kıl çeker gibi kolayca oluşacağını sanmıyorum. Her bakımdan zorluklar kapıda duruyor... obursali cumhuriyet.com.tr. Gıda terörü Çin'de Bebekler sahte süt- tozuyüzünden öldü PEKİN (AA) - Çin'de. 50'den fazla yeni doğmuş bebeğin, besleyici maddelerden yoksun sahte süttozunun yol açtığı hastalıklar nedeniyle öldüğü bildirildi. Beijing News gazetesi, Fuyang belediyesine bağlı çok sayıda yerleşim bölgesinde geçen yıldan iribaren, mevzuatın besin yönetmeliklerine uymayan süttozunun piyasaya sürüldüğünü duyurdu. Gazete, 100 ila 200 bebeğin kafalannın anormal şekilde büyüdüğü için doktora götürüldüğünü, bebeklerin bir kısmmın raşitizm hastası olduğunu yazdı. Haberde, yöneticilerin halkı süttozunun tehlıkesi hakkında bilgilendinnediği de kaydedildi. Çin'de, sahte pirinçten sahte ilaçlara kadar birçok yetersiz ürün satılıyor ve ölüme sebebiyet \erdiği belirlenen sahte gıda imalatçılan idam cezasma çarptınlabiliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle