26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 NİSAN 2004 PAZAR 10 P A Z A R ifAZILARI dishabiacumhuriyet.com.tr Amerikan radyo savaşlan... Bugünlerde .Amerikan radyolannda müthiş bır tartışma var. Amerika, sanki radyonun temel iletişım aracı olduğu güınlere geri döndü. Hani sabahtan akşama kadar radyonun dınlendiğı, dünyada neler olup bittıği hakkında haberlerin yalnızca o küçük kutudan alındığı günlere... Amerikalı Demokratlar, Cumhuriyetçilerin radyo yayıncılığındaki egemenliğıne son vermek ve 1 iberal politikalan konuşup topluma yaymak üzere Air Amenca Radio'yu kurdular. 31 Mart'ta yayına başlayan radyo, şu anda Nevv York, LosA ngeles. Chıcago. Portland (Oregon). Inland Empire (Kalifomiya). Minneapolis'te dinlenebiliyor. Çok yakında b u bölgelere San Fr ancisco da eklenecek. Zamanlama öylesine iyi ayarlandı ki medyanın bütiin sağcı takırru kafa kafaya vermiş George Bush'u nasıl yeniden seçtireceğini düşünürken, sürekli Bush'un yalanlannı ve başansızlıklannı dınleyicilerine aktaran bir radyo yayına başladı. Hatta Bush'un rakibi başkan adayı Demokrat John Kerry'nin seçim kampanyasının geçen sonbaharda başkanlığını yapan Mark VValsh da Air Amenca'mn ekibıne katıldı.Başkanlığını reklam ve pazar araştırmalan alanlarında 15 yıldır çalışan medya dünyasının ünlü ısmi Ewan M. Cohen'in yaptığı radyo, bır grup intemet ve medya uzmanını, politıkaya yakınlıklanyla bılınen sanatçı, yazar ve popüler isimle buluşturan son derece akıllıca tasarlanmış bir ekıp çalışması. Oyuncu ve komedyen Jeanne Garofolo, çevre aktivısti Robert F. Kennedy Jr., başanlı radyo programlanyla tanınan Randy Rhodes. siyah nürusun kahramanlanndan ve hip-hop'ın en önde gelen gruplanndan Publıc NEW YORK ZULAL KALKANDELEN Enemy'den ChuckD, program sunuculanndan bazılan. Fakat Air America Radıo'nun en büyük kozu, ünlü komedi şovu Sarurday Nıght Liveın egosantrik karakteri ^ ~ " ~ ^ ^ " ^ ~ ^ ~ ~ ~ komedyen-yazar Al Franken. Franken, medya devı Rupert Murdochun kanalı Fox Nevvs'ta program yapan, sağcı kesımın çığırtkanlanndan Bill O'Reillyye karşı program sunmaya başladı. llkesinin, savunmaya yönelik Japon dövüş sıstemı "ju-jitsu^dan esınleneceğini söylüyor Franken. Yanı karşı taraf sıze ne yapıyor ya da ne söylüyorsa onlara aym yöntemle karşılık vermek. Bu yüzden, Al Franken'in şovunun adı. The O'Reilly Factor'e karşılık olarak. The OTranken Factor. Yetkili Müdür Mark VValsh. Air America Radio'nun bugüne kadar devam eden politik radyo yayıncıhğında sağ seslenn baskınlığına karşı bır dengeleme sağlayacağım söylüyor. Amerika'nın kırmızı (Cumhuriyetçiler) ve mavi (Demokratlar) olarak ikiye bölündüğü seçım öncesi dönemde son derece önemlı bir girişım bu. Böylece, düşünen ama seslerini radyoda duyuramayan milyonlarca Amerikalı içın büyük bir şans yaratılmış oluyor. Son bir haftadır sürekli dinliyorum Air America'yı. Hem bilgi \erici hem de son derece eğlendirici. Bush ve Başkan Yardımcısı Dick Ctaeney'nın nasıl tüm dünyaya yalan söyleyerek Irak'a saldırdıklan, hükümetin ekonomideki başansızlıklan, Savunma Sekreteri Donald Rumsfeldın Saddanı ıçın "yaklaşan tehlike" ıfadesıni o güne kadar hıç kullanmadığını iddia etmesinden sonra bir televızyon röportajı sırasında söylediği kanıtlandığında gösterdiği zavallı tepki, Amerika'daki sağ kesımin giderek ırkçılığa varan politikalan ve daha nıcelen... Liberal aktivist grup MoveOn'un düzenlediği yanşma ıse olan biteni daha da ilginç kılacağa benziyor: Sağın sözcülerinden birinin söylediği en aptalca sözü buhna yanşması! Yanşmaya katılmak ıçin sağ kanattan herhangi bir kışınin ya da Bush yönetiminden bir yetkilının televızyon ya da radyoda yayımlanan aptalca bir sözünü yakalayıp Al Franken'in programına göndermek gerekiyor. Son günlerde Amerika'da radyo dinlemek gerçekten zevkli. İktidann şakşakçılığını yapan tek sesli televizyon kanallanndan sonra, radyodaki hareketlilik çok cezbedici. kzulaKavahoo.com AMSTERDAM YAKUP KARAHAN Elmanın •••• ^•• •• çurugunu Türk'e satarlar!Türk olmanın mücadelesini veren, her fırsatta niye Türk olmak zorunda kaldığını açıklamak ve Türk olduğundan dolayı üstüne gelindiği için "Öyleysem öyleyim, size ne arkadaş" diyen bızler, Türkiye'de yaşarken bu konuya pek kafa yormamıştık. Yani zaten kafa yormamız da gerekmıyordu. Kendi dilimizi konuşup bize benzeyen ınsanlarla yaşarken sohbetlenmızden ve konuştuğumuz dilden, o dılin ıncelıklennden. kıvraklıklarından inanılmaz zevkler alırken hıç aklımıza gelmedi. "Va biz Türküz ya da Anadoluluyuz, ne de güzel sobbet ediyoruzdur kinı bilir" gibı şeyler söylemedik. Avrupa'da yaşamaya başlayanlar zamanla kendi dıllerini, kültürlerini, bunlann ınceliklennı de fark errneye başlıyor. Ha. bunu A\ rupalılann sayesinde ya da orada geliştiklen içın değıl. bıraz kenara itildikleri için fark ediyorlar. "Şimdi memlekette olsaydık. şöyie yapardık ya da dostlaria sabahlara kadar sohbetler ederdik de arük sohbetten yorgun düşünce uykuya dalardık" gıbi şeyler gündeme gelmeye başlıyor. Türklenn aslında yaşadıklan yerlere uyum sağlayamamalannın, yaşadıklan ülkelerin dillerini öğrenememelerinin nedeni de bu. Kendi kültürlerini çok sevmeleri ve kendi dıllerinde yaptıklan sohbetlerden ınanıhnaz zevk almalan. Kendi kültürü ve dilinin ınceliklerini tanıdıktan sonra başka kültürlere uyum gerçekten zorlaşıyor ve başka dillen öğrenme zorunluluğu da acı vermeye başlıyor. Türklerin başka kültürlere uyumu ve dıl öğrenmelen ile ilgıli bilimsel araştırmalar var. Araştırma sonuçlan gerçeğe çok yakın mı bilemiyorum ama şunu söyleyebılirim, bir Türk'ün Almanca ya da Hollandacayı doğru dürüst, en azından anlaşabilecek düzeyde öğrenebilmesi ve bunu acı çekmeden. zevk alarak yapabilmesi içın Almanların ya da Hollandalıların sabahlara kadar rakı eşliğinde sohbet etmeleri gerekmektedir. Yani ortamın buna uygun hale getirilmesı gerekmektedir ki. bizler yaşadığımız ülkenın dilıni, kültürünü öğrenebilelim. Farkında olmadan ~Konuşup zevk alamayacaksam o dili öğrenmenT deriz bız. Bugün Avrupa'da öyle ılgınç durumlar yaşanmaktadır ki, Türkler yaşadıklan ülkelenn dılini öğrenemedikleri gibi birlikte yaşadıklan, çalıştıklan ınsanlara Türkçe öğretmeye başlamışlardır. Hiç beklemediğiniz bırinden, bir Alman, Hollandalı ya da Surinamlfdan Türkçe sözcükler duyabilirsınız. "Adamlar aniaşabilmek için pes edip bizim dilimizi öğreniyor* da denilebilir. Amsterdam merkez gannda bir dilenci benden 1 florin istedi. Ben de Hollandaca. "Ben Türküm, Hollandaca bilmiyorum. benimle Türkçe konuşursanız yardımcı olabiürim" dedim. Dilenci. tt Ben Türkçe bilmiyorum ama bir Türk arkadaşımdan bir kefime öğrendim. Atatürk" dedi. Tabii ben bu durumda 2 gulden verdim. Ben bu olaylan her gün yaşadığım için çok iyi bilmekteyım. Eğer bir dil kursundakı sınıfta birden fazla Türk varsa bunlar dil öğrenemeyeceklerdir. Nedeni. bu arkadaşlann kendi dillerine âşık olmalan (farkında olmadan) ve kendi dıllermdeki sohbetlerden büyük zevk almalandır. Bır süre sonra hocalar da pes edecek, "Aranızda konuşmayuT gibi şeyler söylemeyi bırakacaklardır. Söz Türkçeden açıhnışken bir başka anıyı aktarmak ıstıyorum. Hollanda ulusal kanallanndan Nederland 2 "anadiT konusunda bir program hazırlamış ve yabancılann gittiği dıl kurslannda çekımler yapmış. Bu arada bizimkiler gruplaşmış tatlı tatlı sohbet etmekteler. Çekim yapıldığının farkında değiller, kamera bunlara yaklaştıkça ses kaydı yapıldığından sohbetı duyabilıyoruz. Bizimkiler bu güzel sohbetın arasında inanılmaz şekilde. neredeyse ağza alınmayacak küfürlerle konuşmaktalar. Kameramn yaklaştığını fark ettiler ve brr güzel kameramana. ekıbe. gelene geçene de sövmeye başladılar. Aralanndaki konuşma Türkçe, ekip Hollandalı olduğundan bir şey anlamıyorlar konuşmalardan. Bızım memlekette bir laf vardır, çok şaşınnca "Gurudum galdım" derler. işte ben de aynen "Kurudum kaldım" doğrusu. Aslında yazıma başlarken geçmışten bugüne A\Tupa"da Türk sözcüğünün içerdüderini de sizlerle paylaşacaktım. Hâlâ Hollanda'da kullanılan bazı eskı sözlüklerde Türk sözcüğünün karşılıklannın pek de hoş olmadığını, hakaret ıçerdiğıni, yazı başlığı olarak seçtığım Karaman Rumlannm söylediği bır türküyü, Osmanlı ıçınde Türk olmaktan bugün Avrupa'da Türk olmaya kadar bir şeyler yazmayı planlıyordum ama yeri de kimsenin hakkını gasp etmeden kullanmak gerek. Başka bir pazara bunlan yazmayı deneyeceğım. Dervişin zikri neymiş tspamaSosyalistİşçiPaıiisilkteriJoseLuisRodrigııez Zapatero,dün yenün ederek başbakanlık görevine resmen başladL MecKsten güvenoyunu önceki gün alan SosyaHst Parti Bderi Başbakan Zapatero. Kral Juan Carlos (sağda) ve Kraliçe Sofia. Yüksek Mahkeme Baş>argKi huzurunda küçük bir masada İnciTe el basarak yeminetti. Masada İspanya'ıun 1978 Anayasası yer aldı. \emin töneıûnde göre\i Zapatero'ya devTeden Halkçı Parti lideri Başbakan Jose Maria Aznar da hazır bulundu. Zapatero, koşullann dcgişmenıesi haünde, Irak'taki İspanyol askerlerini haziran ayında geri çekeceğini açıklanuşü. (Fotoğraf: REUTERS) Stockholm'dekı ClıffBaraes bannın başı resmi makamlarla dertte. Kara tahtaya beyaz tebeşirle yazdıklan espnlı sözler, "Alkoî içümesini ctkili bir şekilde arttırmaya yönelik dikkat çekici üanlan" yasaklav an Alkol Yasası'na aykın bulundu. Bann sahıbı Stefan YVolff,kara tahtaya ne yazmıştı? "Maaşını burda yak" başlıklı tahtada. -İnsan alkolsüz de güzel vakit gccircbilir. ama neden riske girsüı ki?" Benım oturduğum semtteki Kululu vatandaşlann ışlettıği "hakiki İngiliz pubV New Castle Inn'de şu ilan var: "Telefonla arayıp sizin burada olup olmadığınızı soran hanımlara ne yanıt veretim: Burada - bedava. Şinıdi geldi -10 kron. Çıkmak üzere - 20 kron \e o da kim? 100 kron." İsveç'in içki politikasına gehreceğim sözü. 18 yaşındaki kışınin genel seçimlerde oy kullanma hakkı vardır. ama içki tekeli Systembolaget'e girip bir bıra alma hakkı yoktur! Ülkenin geleceğini etkileyecek derecede ^—^-^ yetişkin kabul edilir. ama alkol konusunda çocuk yerine konulur. 21 yaşına girmeden yetişkin kabul edilmez. Devletin en büyük gelir kaynaklanndan biri, alkollü içkilerden alınan. yüzde 200'ü bulan ve dünyada benzeri olmayan >ükseklikteki \ ergidir çünkü. Bu korkunç oran, halk sağlığını korumak ve alkol ka>Tiaklı hastalıklan asgariye indümek gibi kutsal gerekçelerle açıklanıyorsa da bunu AB'nin diğer ülkelerine yutturmak kolay olmuyor. Cstelik, kıta Avrupası'na \aklaşan lsveç halkı da nıhayet homurdanmay a başladı. Son gelişmeler içinde, Danimarka'dan sonra Finlandıya ve Estonya'nın da alkol vergisini yanlaması geliyor. A>nca Brüksel, İs\eç"i STOCKHOLM yurtdışındn gelen kışilenn beraberlerinde getırdikleri ve ülkeye gümrüksüz sokabıldıkleri ıçkı mıktannı arttırmaya da zorladı. Bu gelışmelerin sonucu, Isveç-Danimarka ve lsveç- Fınlandiya arasuıda gemi turlanna olan ilgi büyük ölçüde arttı. Aynca. Danimarka'ya karayoluyla giden İsveçlılenn sayısı da arttı. Ö> le ya 75'lik bir şışe cını 250 krona mı almayı yeğlersıniz, yoksa 90'a mı? Başbakan Göran Persson, müstakbel AB ü\ elen eskı Doğu Bloku ülkelennden "sosyal turistier" ıstenıedığinı dile getırmiş ve serbest ışgücü dolaşımı için bazı sınırlamalar konulması gerektığinı söylemişti. Şimdi de, açıkça ve adını vererek Estonv a ile Polonya"yı, aşın düşük vergi politikasırun bedelını İsveç'ten çıkarmak ıstemekle suçladı. Persson. "İsveç, Finlandiya ve Danimarka'nın yüksek vergileme politikası. buraya gelecek Doğu Avrupalılaruı ^—^^-^^— wrgiödeme>enüsttabakasuıa para göndereceğimiz anlamına gelmemelidir. Bunu kabul edeme\iz" şeklinde konuşru. Bu ikı ülkenın ucuz ıçkı satmasından kavnaklanan bu tepki. buzdağının yalnızca göriilen kısmı hıç kuşkusuz. Alkolden alınan vergı oranını yanya ındıren Finlilerin bu görüşe katıldığından emin değilım. Haber yeni çünkü. Örnekler. içkiden oldu. Derler ya, dervişin aklı nerdeyse, zıkn de odur diye. Ama şu sıralar havalı gece kulüplerinde geçerli olan bir espriyle bitıreyim yazıyı: "Size bir kokteyl ikram edebüir mivim" dıye soran delikanlı\a. gururu okşanan, ama gece daha erken olduğu içın bır süre kasılması gereken genç kızm yanıtı: "Hayır, teşekkürier. Ama parasını kabul ederim." GURHAN UÇK\N Kalle'nin listesi KÜLTUR • SAIUT (0212) 2*3 t« 7t Son bırkaç haftadır Kanada'da. özellıkle Toronto ve şimdi Montreal'de. Yahudilere karşı nefret dolu hareketler arttı. Önceleri kapılara Nazi işaretleri koymakla ya da mezar taşı de\irmekle başlayan bu olaylar. en son Montrearde bir Yahudi okulunun ateşe \erilmesi ve okul kütüphanesının yanmasıyla ıyıce dikkatleri çekti. llk olaylar birkaç sokak çetesinin işi gibi gelmişti herkese. Bu son olayda n sonra pek de öyle olmadığı, hatta arkasında Filistin-İsrailçatışmasının yattığı anlaşılıyor. En son Montreal'de çıkan olaylarda duvarlara bırakılan notlara göre olayın failleri "Siz FilistinlUeri rahat bırakmadığuuz sürece, biz de gerigeleceğiz" diyorlar... Siyasiler demeç üstüne demeç \ eriyor. Başbakan Paul Martin "Burası benim Ranadam değU" diye sesleniyor Kanada'ya. Gazetelerde, Yahudisi, Yahudi ohnayanı bu konu üstüne kalem çalıştınyor. Bugün. Hitler zamanında Macaristan'da çocukluğu geçmiş olan bir gazeteci, "Ben büvüklerimin,' Yok Çekoslovakya'da olur ama burada asla olmaz' sözkrini dinJeyerek korku dolu günler geçirdim. Derken ola\ lar Macaristana bulaşö. yok Budapeşte'ye gelmez, böyle u> «ariığın ortasuıda böyle olaylar olamaz derken, kendimizi olaylann ortasuıda bukhüV diye yazıyordu ana sayfada. Yani. diyordu ki kısacası, bu küçük olaylan hafife almaya gelmez, bir bakmışsınız - ^ — ^ ^ ~ kapınıza dıkilmış. Gerçekten de küçük çete işi gibi görünen olaylar. okul yakmaya dek ^'ardı ne yazık kı... Bu arada Adbusters dergismde neocon (yenı- muhafazakâr) Yahudiler hakkında çıkan bir yazı da çok şiddetli tepki gördü. Son haftalarda Yahudiler üstüne çıkan haberler. onca Mel Gibson'un filmı İsa'nın Çilesi ile başlayan tartışmalar. Toronto ve Montreal'deki olaylar ve Adbusters "dakı yazı derken. hemen her gün medyada bir ıkı köşeyı ya da 1. sayfayı işgal etmeye başladı. Adbusters'daki yazıya geçmeden önce belki bıraz bu dergiden bahsetmek lazım, zira dergi kendi başma bir konu. Vancouverde basılan bu derginin abonelerinin üçte ıkisi ABD'de yaşıyor. Ve genel olarak ABD'nin simgelediği değerli yaşam tarzını ve polıtikalannı hedef alıyor. Dergıyi size tek bir örnekle anlatmam gerekirse ilk aklıma gelen. derginin yıllardır öncülüğünü yaptığı ve epey taraftar toplayan 'buy nothing da>•' - "hiçbir şe> almama günü" olurdu. Dergı, her sene Amenka'nm Şükran Günü'nün ertesinde, okuyuculannı 24 saat boyunca hiçbir şey satın almamaya çağırdığı bu kampanya gibi daha başka kampanyalar da yapıyor. TV izlememe haftası ya da dünya gündemini kontrol eden ve yönlendiren medyaya. şirket logolanna, reklamlara karşı yürütülen kampanyalar. Isminden de anlaşıldığı gibi derginin sayfalannda hiçbir reklama rastlamıyorsunuz. Derginin MartNisan sayısında editör KaDe Lasn'ın Yahudi neocon'larla ilgili yazdığı yazıya dönersek, evet yazı gazetelerde çokça eleştirildi. zaten yazar da bu eleştinnin geleceğini bilerek bu tartışmayı başlatıyor. Yazının başlığı: 'Neden kimse onlann Yahudi olduğunu söyiemeyecek?'. Yazar, kısaca, Yahudilenn ABD'nin nüfusunun yüzde ikisini oluşturduğu halde, en çok etkili 50 neocon'un yansının Yahudi olduğunu vurguladıktan sonra bu dengesiz oranın ABD'nin dış politikasını nasıl etkilediğıni, özellikle Irak savaşı ve İsrail-Filistin gerilimi çe\Tesinde sorguluyor. Kalle. • ^ ^ ^ — ^ — ^ ^ 50 en etkili neocon'un ismini bır bir sıraladıktan sonra. içlerinde Paul \\olfimitz ve Richard Perle'nin de olduğu Yahudileri bir noktayla işaretlemış ve demiş ki. "Yahudilere dikkat çekmek çok riskli bir iş. Bunu kim yaparsa, anti-semitik olnıakla otomank olarak damgalanacaktır". Gerçekten Kalle Lasn ve sıyah noktalı listesi çok tepki gördü. dergıye mektuplar yağdı, gazetelerin köşe yazarlan kızgın yazılar yazdılar, kimi okuyuculan aboneliklennı ıptal etti. Fakat editör. konunun bu derece ilgi görmesinden son derece memnun olduğunu ve konuyu yazmaya devam edeceğini bildiriyor ve soruyor: "Eğer neoconlann yansı Fihstinli olsavdı, acaba ABD Irak'ı işgal eder mi\'di?..rı llanlannıı Iç/n : (0212) 293»? 71 ptmrtklmQptrmtimiam.tr [email protected] www.ptrarttiam.com.tr ISınema 2'NİN VAR\ 11( İSINDAN BirHIDEONAIUTAFıtıi» K \l! \M IK SI1ARDARK « \TKK 16.30 19.00-21.30 TORONTO mBERNA DE.MİRYOL GEREDE ASLİ\T HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No. 2003 8 Bağ-Kur Genel Müdürlüğü vekili tarafından davalılar Ayhan Abarşu, Oktay Aras aleyhine mahkememize açı- lan rücuen alacak davasının verilen ara karan gereğınce: Davalı Ayhan Abarşu'ya duruşma günü tebliğ edileme- miş olup. zabıtaca yapılan adres tahkıkatmda bu şahsın adresinin tespit edilemediği, tanıyan bilenin olmadığı bildirilmış olmakla dava dilekçesi ve meşruhatlı da\a dilekçesı ve duruşma gününün ilanen tebliğıne karar veril- mekle, Bu nedenle duruşma günü olan 13.5.2004 günü saat 10da davalı Ayhan Abarşu'nun duruşmada hazır bulunması veya kendisini vekil vasıtasıyla temsil enırmesı aksi takdirde dunışmanın yokluğunda devam edile- ceği ve yokluğunda karar verileceğinin dava dilekçesı tebliğı yerine kaım olmak üzere ilan olunur. Basın: 46506 TIN AYI EN İYİ FH.M ODUL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle