Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4 KAS1M 2004 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
EYET/HAYIR
OKTAY AHBAL
Atatiirk Bir Bütündür
Gazi Mustafa Kemal Atatürk.
Bu, bir insanın adıdır. Üç sözcük. Birbirinden ay-
rılmaz, kopmaz. Bir bütün...
Ama kimileri Mustafa Kemal'i, kimi Gazi'yi, kimi
atatürk'ü sever, över, beğenir!..
Mustafa Kemal, Istiklal Savaşı kahramanıdır. Ül-
Ifceyi kurtarmıştır. Gazi, TBMM'yi kurmuştur, ardın-
«dan da Cumhuriyeti...
Atatürk ise Türk ulusunu yokluktan var etmiş,
ona bir ad, bir kirnlik vermiş insandır. Türk insanını
çağa yaklaştırmış, uyandırmış, birey olarak tek tek
irısanımızı çağına, gününe, uygarlığa, ölümsüzlüğe
Navuşturmuştur...
Mustafa Kemal ayn biri değildir. Gazi de öyle.
Atatürk de...
Yazılar, kitaplar, romanlar, incelemeler!..
Bakıyorum, bu bütünlüğü göremeyenler de var.
"Atatürk" adını anmadan Mustafa Kemal'i, Gazi'yi
yorumlayanlar, övenler! Atatürk deyince susanlar,
gizli gizlı çekiştirenler, yeri geldiğinde yerenler, kö-
tüleyenler, yaptıklannı, başardıklannı yanlış bulan-
lar!..
Ulusal bayramlarda çıkan gazetelere bakın, ince-
leme, eleştirme kitaplarına bakın... Bu bütünü gör-
mek istemeyenler çoğunlukta! Hele bugünlerde!..
Bir hain kurşunla öldürülen dostum Prof. Dr. Ca-
vit Orhan Tütengil'in birkitabı var: "Atatürk'ü An-
lamak ve Tamamlamak". Bu değerli çalışmayı her-
kesin, hele Atatürk'le Mustafa Kemal'i birbirinden
ayırmaya çalışanlann okumasını isterim... Bir insa-
nı parçalayarak değil, bir bütünlüğe kavuşturarak,
bir güzel başlangıctn iyice anlaşılması gerektiğini du-
yuran bir yapıt... Mustafa Kemal ile Atatürk'ü ta
1920'den, belki de Mustafa Kemal'in daha önceki
yıllarından bu yana tek' bir düşüncenin, tek bir
amacın, tek bir özlemin, isteğin, yapıcılığın insanı
olduğunu anlamak ıçin Tütengil okunmalı...
Evet, maksatlıdir, Atatürk'ü unutup Mustafa Ke-
mal'i, Gazi'yi anlatmaya, tanrtmayaçalışmak. "Mus-
tafa Kemal yurdu kurtarmış, sağ olsun, teşekkür,
ama işi orda bırakmalıydı" diyenleri, yazanlan gör-
medik mi? Bir başka takım da yurdu kurtardıktan
sonra eskı rejimin, eski kafanın sürdürülmesinden
yanadır! Hem de Atatürk'ün en yakın savaş arka-
daşlandır böyleleri! Partiler kurmuşlar, çirkin oyun-
lar tezgâhlamışlardır, onun giriştiği atılımlan engel-
lemek ıstemişlerdir. Kısacası zekâları, görgüleri, bil-
gileri yetişmemiştir onu ve gerçekleştirmek istedik-
lerini anlamaya, benimsemeye, desteklemeye...
Yıllar geçmiş, yirminciden yirmi birinci yüzyıla
geçmişiz, durum değişmemiştir! Yine o kişiliği ayır-
ma girişimleri bu kez daha inandırıcı olmaya çalı-
şarak sürdürülmekte... Oysa Türkiye bir bütündür.
Türkjye'deyaşayan haJktrTürkmilletiniyapan... "Tür-
kiye Cumhuriyeti'ni kuran halka Türk milleti denir"
tanımı da onun değil mi?
"Gazi Mustafa Kemal Atatürk"... Bu bir kitabın
da adı, Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın Atatürk'le, Mus-
tafa Kemal'le, Gazi ile ilgili şiirlerini toplayan yapıt...
Bakın büyük şair bir bölme, bir ayırma, bir parça-
lama yapmamış. Yüzbaşı, yarbay, albay, general,
mareşal, cumhurbaşkanı kişiliklerini bir bütün ola-
rak görmüş.
Cumhuriyetin 81. yıldönümündegazetemizde çı-
kan kısacıkşiiri her şeyi, benim burada yazmak zo-
runda kaldığım düşünceyi kör gözlere, kör kafala-
ra anlatıyor:
"Kim bayrak
Kim şehit
Kim kurucu
Kim sonsuzluk
Kimde
Mustafa Kemal
Büyük Millet Meclisine dönüştü
29Ekimde..."
Kimse, hiç kimse Mustafa Kemal'i Atatürk'ten
ayıramaz, Atatürk'ü de Gazi'den, Mustafa Ke-
mal'den... Tek insan, tek anıtL
Unite Dergileri Kaldınlıyor (mu?)
T
Nacİ AKAY Eskı Istanbul Milli Eğitim Müdürü
am 54 yıldanberi okul kitaplannın Ne var ki, Bakanlığın bir kezde verdiği yetki
yerini alan, ancak kitabın yenni yıllarca kullanılıyor ve Bakanlığın denetimi
bir daha ortadan kalkıyor. Dergi sayısının çok
olması rekabeti artûnyor. Ne çare ki rekabet ka-
lite üzerinde değil, fiyatlar üzerinde yapılıyor.
Şöyle ki, dergi üreticisi kendi kazancını belir-
ledıkten sonra, okul idarecilerine vereceği pa-
yı (komisyon) bu miktara ekleyerek derginin
fıyatını belirliyor. Örneğin, fıyatı 100 lira olan
bir derginin 60 lirası üretici için yeterli oluyor-
sa. 40 lirası "pazarlama payı" olarak aynlmış
oluyor. Pazarlama payının bazen üreticinin ka-
zancını bile aştığı görülebiliyor. Bir başka nok-
ta da okulda alınacak dergiyi sınıfin öğretme-
ni değil, okulun müdürü seçiyor ve pazarlama
payını da tabü ki okul müdürü alıyor. Istanbul
Milli Eğitim Müdürü iken, öğretmenlerden bu
konuda çok sayıda şikâyet almıştım.
Milli Eğitim Vakfi'nın Istanbul Şubesi Mü-
dürlügü'nü yaptığım yıllarda, eğer dergilerin
yayını devam edecekse, Milli Eğitim Vakfi'nın
da piyasaya girerek dergi üretmesini istemiş-
tim. Bu konunun görüşüldüğü toplantıda, o za-
manki Istanbul Milli Eğitim Müdürü, Istanbul
Valisi'ne dönerek "Bu sektör çok güçlüdür,
böyle bir teşebbüs sizi VaKlikten, beni de MiIK
Eğitim Müdüriüğü'nden eder" diyebilmişti.
Aradan 5 yıl geçtıkten sonra Istanbul Milli
Eğitim Müdürü olunca, öncelikle bu konuya el
attım. Tabü ki dergileri kaldırmak ya da yasak-
lamak gibi bir düşünceın olmadan... Pazarlama
sırasında okul müdürlerine ya da öbür aracıla-
ra verilen "komisyon" şekündeki bu paralann
haksız yere öğrencilerden ahndığını, bunun için
fıyatlann şişirildiğini belirterek, bu farkın okul
kooperatifîne ya da okul aile birliklerine öden-
mesini ve okullann ihtiyaçlannda kullanılma-
sım istedim. Bir genelge yayımlayarak durumu
bütün okullara bildirdim. tlk tepki hemen der-
gi üreticilerinden geldi. Ankara'dan 8, Istan-
bul'dan 11 dergi üreticisi randevu alarak beni
ziyarete geldiler. Dergiciler, verdikleri komis-
yonun okul kooperatiflerine ya da okul koru-
ma derneği ya da aile birliklerine ödenmesi ve
makbuzlandınlması halinde, okullara hiçbir
dergi satamayacaklannı ve bunun kendileri için
bir "yüaın'' olacağını, bu nedenle bu genelge-
yi derhal kaldırmamı benden istediler. Bakan-
hiçbir zaman dolduramayan ve ta-
mamen ticari amaçlarla okullara
sokulan "Ünite dergüeri"nin, bir
sektör durumuna geldiği artık inkâr edilemi-
yor. Bugüne kadar bu sektörün gücünün aza-
meti ve cesareti kolay kolay kınlabilecek gibi
göriilmüyordu ama Milli Eğitim BakanlığYnın,
bu konuya da tam bir kararhlıkla el attığı artık
görülüyor. Beş yıllık ilkokulu bitireli tam ya-
nm yüzyıl oldu. Ünite dergileri, 1950'li yılla-
nn başında yayımlanmaya ve bu okullara gir-
meye başladı. Biz, bu dergileri, sadece 2. ve 3.
sınıfta iken okumuştuk. Ama kısa bir süre son-
ra beş sınıfa birden yayıldı ve bugünlere gel-
di. Ök yıllarda sadece iki yayıncı fırmanın üret-
tiği dergileri, bugün tam 20 firma üretiyor ve
yayımlıyor. Dergiler, hemen bütün ilköğretim
okullanna dağıtılıyor, pazarlanıyor, hem de kı-
ran kırana bir rekabet içinde ve çetin satış pa-
zarlıklan yapılarak...
DergOer gereldi ve yaraıiı mıdır?
Ünite dergilerinin ne gerekli, ne de çok ya-
rarlı olduğu söylenemez. Okul kitaplanndaki
konulan ayn ayn ele alıp (ünitelere bölerek),
yani kitaplan aylık dergiler haline getirip ay-
nntılandırmaktan öte, dergilerin bir işlevi yok.
Kitaplardan farkh olarak öğrencılerin daha faz-
la ilgisini çekebilecek resimler ve değişik ko-
nu öraekleri, belki bir fark ve üstünlük gibi
gösterilebilir. Dergi üreten bazı yayıncı firma-
lann, ilk beş sınıfin bütün sayüannı hazırladık-
tan ve yayımladıktan sonra, takip eden yıllar-
da aynı baskılan tekrar ettikleri sıkça görülü-
yor. O kadar ki bazı konulann hayatın akışı
içinde biçim değiştirmesi bile fark edılmeden
ya da yenilenmeden eski hali ile öğrencinin
önüne konabiliyor.
Mesela aritmetik konulanna giren birçok
malın fıyatı piyasa koşullannda değişse de bu
tür dergilerde pek değişmiyor. Çünkü, bu der-
gilerde yülarca aynı bilgiler tekrarlanıyor. Pa-
zarlanış biçimine gelince: Dergi üreticileri,
Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Ku-
rulu'ndan yayın yetkisi aldıktan sonra fiyatlan-
dınnakonusunda tamamen serbest bırakılıyor.
lıktan aldığım uyan da dergicijeri destekleyin-
ce, bu genelgemi tam uygulayabildiğimi söy-
leyemem. Nitekim, daha sonra yalan haberle-
riyle üzerime saldıran bir gazetenin, bu cihet-
ten de kışkırtıldığını ve çıkar gruplannın bir
"kompk)''su ile karşı karşıya kaldığımı büyük
bir üzüntüyle gördüm.
Ülkemizde serbest piyasa koşullanna göre
herkesin ticaret yapması, mal ve hizmet üret-
mesi ve pazarlamasıyla beraber, kitap ve dergi
üretip pazarlaması da herkesin doğal hakkıdır.
Ancak Milh' Eğitim Bakanlığı'nın denetimin-
de de olsa, eğitim için pek fazla gerekli olma-
yan bırtakım malzemenin okullara sokulması-
m, hele bu malzemeler eğitimin yaranna ol-
maktan öte tamamen ticari amaç taşıyorsa, böy-
le bir alışverişi tasvip etmek mümkün olamaz.
Sakıncalann özeti şöyle:
1. Dergiler gereksizdir. Eğer gerekliyse, ki-
taplar gereksiz duruma gelir. O zaman veliye
ikinci bir külfet neden yükleniyor?
2. Öğretmenlerin hazırlaması gereken, ancak
dergilerin hazırlayıp dağıttığı" Ünite planlan"
öğretmenleri tam bir atalete (tembelliğe) sevk
ediyor.
3. Dergilerin pazarlanması yolsuz bir orta-
mın oluşumunu sağlıyor. Bu yolsuzluğa bu-
laşmayanlar da mutlaka "zan" altına girebili-
yor. Serbest belirlenen yüksek fiyatlar, velile-
re ayn ve büyük bir yük getiriyor.
4. Her yıl denetlenemeyen ve kendilerini ye-
nilemeyen bazı dergiler, öğrenciler için yarar-
dan çok zararlı oluyor.
Bakanhk. bu sorunu çözebttir mi? Tabü kiçö-
zer. Çünkü bugün gelınen nokta, bu dergilerin
tamamen kaldınhnasını gerektiren bir nokta-
dır. Ancak Bakanlığın yaptığı açıklama, soru-
nun hemen çözülebileceğini göstermiyor. Çün-
kü okullar açıldıktan sonra konunun gündeme
getirihnesi, bu öğretim yılında da dergilerin
satışının devam edeceğıni gösteriyor. Öte yan-
dan, kayıtlar sırasında bazı okullarda dergi pa-
ralan öğrencilerden peşin alındı bile. Bakanlı-
ğın yaptığı açıklamada her ne kadar, bu konu-
da öğrenci ve velilere baskı yapılamayacağı, okul
personelinin alım satımla ugraşmayacağı ve
dergilerin öğretmenlere verdiği "ünite planla-
rTnın artık kullanılamayacağı ifade edılıyor-
sa da. bu açıklama okullar açılmadan, daha
doğrusu yaz tatilinin başında yapıhnahydı.
Aramızdan Bir Yıldız Daha Kaydı: Necdet Uğur...
Mustafa GAZALCI CHPDenizli Milletvekili
29
Eylül 2004, gün-
lerden çarşam-
ba Istanbul Teş-
vikiye Camisi'nde birçok
aydın, sanatçı, siyasetçi, bü-
rokrat bir arada 27 Eylül'de
yitirdiğimiz eski Istanbul
Belediye Başkanı, eski Içiş-
leri ve Milli Eğitim Bakan-
lanndan NecdetUğur'u son
yolculuğuna uğurluyoruz.
Gerçek birkültürve dev-
let adamı olan Necdet
Uğur'u bugünkü siyasetçi-
lerin, gençlerin tanımasın-
da, düşüncelerini bilmesin-
de içinde bulunduğumuz
yozlaşma ortamında sayı-
lamayacak kadar çok yarar
vardır. Ama biliyorum ki
bu olmayacak. Televizyon-
lar onun için program yap-
mayacak. Ûniversiteler
onun yaşamını araşnrmaya-
cak. Milli Eğitim Bakanlı-
gı, Kültür Bakanlığı onun
için bir etkinlik düzenle-
meyecek. Onu gerçekten
tanıyan birkaç dostu birkaç
yazı yazıp konu kapana-
cak.
Necdet Uğur, niteliği ve
derinliği olan bir insandı.
Kendini yetiştirmiş, düşün-
müş, olanak buldukça dü-
şüncelerini uygulamış ger-
çek bir insan.
tlhan Seiçuk 29 Eylül
2004 tarihh" Pencere köşe-
sinde "Dosdar \erev« Gi-
derler" yazısında "Necdet
Uğur'un insanhğmdakipa-
ha biçilmez değeri tartabi-
fccek kantar daha kat edü-
medL_" diyor. Daha ne de-
nir... Bundan güzel nasıl
anlatılır... Peki kendisine
sayısız hizmet etmiş böyle
bir insanı devlet, halk niçin
bağnna basmıyor, ona ger-
çek değerini vermiyor. So-
run da burada. Devleti ele
geçirenler, halkın sesi ola-
cakyazıh ve görsel basın sa-
hipleri halkına, Cumhuriye-
tine, aydnılanmaya yaban-
cılaşmış. Bu güç sahipleri
çıkar, bağımhhkla gerçek
değerleri unutturuyor. Top-
lum kesimlerinin örgütsüz-
13. ULUSAL KALİTE KONGRESİ
GELECEĞİ ŞEKlLLENDlRMEK
ÖZEL OTURUM KONUŞMACILARÜUZ
24Ka5ITl20O4
ütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı 200424-25 KASIM
BİSMİ SFONSOR1AR
OH Cumhurtyet
etka Eurest
Kobi Efof PL\Tt.N
7 TIIKAN UK indeks:
KONGRE SPONSORLARJ
, ^ »ftıBten
OTURUM SPONSOMARI
*»fçtm -Poteıa» SIEMENS
SS»
HİZMET SPONSORLAR1
KalDer
www.katder.org/kongre
KttDtı: Cenlrum Iş Martuzi Aydwwlef S»ayı Cad No 3 34854 Kûçûkyaiı - ISTANBUL TW *«0 216 618 42 &4 Faks
Orgotlzasyon / Oıgmtnd by: TW: +90 212 230 13 31 F«x: +90 212 230 64 26 www.vlptourtMi.com / kalrt.eyiplourt»m.comir
lüğü, güçlerini bir araya ge-
tirememesi de ayn bir dert.
MustafeNecan'nın, Hasan
ÂB Yücel'in, Necdet
Uğur'un görev yapüğı Mil-
li Eğitim Bakanlığı'na ba-
kın. Sayın Hüseyin ÇeBk
ne ulusalük ne bilımsellik
ne de hukuk tanıyor. Varsa
yoksa kıyım, dinselleştir-
me ve özelleştirme. Göre-
ve geldiğinden beri Milli
Eğitim Temel Kanunu'nu,
yönetmelikleri birçok kez
degiştirerek, kimi zaman
değiştirmeden, mahkeme
kararlannı, kurallan hiçe
sayarak kadrolaşıyor, eği-
tüni öğretim birliğinden
uzaklaştınyor, paralı duru-
ma getiriyor. Aıada bir ile-
riye sürülen reform sözle-
ri bir aldatmaca. Bir yandan
gerçek eğitimcileri, eğitim
yöneticılenni kıyıp bir yan-
dan da reform olmaz. Eği-
timde öğretmenlerin gönül-
den desteklemediği köklü
bir iyileştirme ohnaz.
Necdet Uğur, 1977 yı-
lında Milliyetçi Çephe or-
taklannın bugünkü AXP
hükümeti gibi devlet düze-
ninde kurallan bozduğu,
başta Eğitim Enstitüleri ol-
mak üzere bakanlığın her
birimine mihtanlannın yer-
leştirildiği bir ortamda Mil-
li Eğitim Bakarüıgı'na ge-
tirildi. Herkes ondan kilit
noktalara kendi parti mih-
tanlannı getirmesüıi, tor-
pilin, kayırmanın sürmesi-
ni bekledi. Kendisine veri-
len her notun yerine getiril-
mesini istedi. Necdet Uğur
bunlan yapmadı. Birçok
baskıyı göğüsleyerekyeni-
den kurallan egemen kddı.
Kısa bir süre sonra hem
öğretmenlerden, hem eği-
tim yöneticilerinden hem
de devlet yöneticilerinden
saygı gördü. Gittiği gezi-
lerde halkla, öğretmenler-
le içtenhkle söyleşti. Onla-
nn görüşlerini aldı. Çok iyi
bir dinleyiciydi. Bu kadar
çok dostu olmasının, sevil-
mesininbirnedeni de içten-
likle üısanlan dinlemesi-
dir.
Milli Eğitim Bakanlı-
ğı'nın eğitim işlerinin dışın-
da "personel atama bakan-
hğma" döndüğü tanısını
koydu. Önce bunu önlemek
gerekir, dedi. Kimsenin kar-
şı koyamayacağı bilgisayar
ortamında ad çekme (kura)
yöntemini başlattı.
Bakanlık üst büimlerine
ehil ve uzman olanlan ge-
tirdi. Meslekı teknik öğre-
tim kökenli müsteşar tlhan
Ozdil, Köy Enstitüsü çıkış-
lı, kendilerini yetiştirmiş
Mustafa Üsündağ zama-
nında bulup getirihniş ge-
nel müdürlerle Necdet Uğur
sonuna kadar birlikte ça-
hştı. HüsnüCla,FetlıiEseo-
daL Celal Şentürk, Hüse-
yin Işık, Eyüp Yaşar, Prof.
Dr. tbrahim Ethem Başa-
ran ve daha niceleri. Bu de-
ğerlı kişilerle Cumhuriye-
tin ilk yıllannda olduğu gi-
bi sabahtan akşama kadar
çalıştı, geceleri de değer-
lendirme toplanülan yapü.
Necdet Uğur, üniversiteler-
den de yararlanarak kaduı
bürokratlann en üst görev-
lerde bulunmasını sağladı.
Bir süre Ortaöğretim Genel
Müdürlüğü yapan Güler
Tamolaç camı avlusunda
"Bürokrat bağh olduğu ba-
kan ölünce ağjar nu_ Ben
ağladım. Başka bir insandı
Necdet Uğur" dıyor bütün
içtenliğiyle.
Necdet Uğur, eğitimi ez-
bercihkten kurtarmaya, ya-
şamla bagını kurmaya ça-
lışti. Bunun için okul-sa-
nayi işbirliğini sağlayan
OSANOR (Okul Sanayi
Ortaklaşa Eğitimi) proje-
sini uyguladı. Milli Eğitim
Bakanlığı bilgisayar kul-
lanmaya ilk onun zamanın-
da gü-di. Üniversitelerin
kendi kendilerini özgürce
yönetmeleri, bu arada eşgü-
dümün de sağlanacağı bir
yapıya kav-uşturmak için
aylarca üniversite yöneti-
cileriyle, uzmanlarla top-
lantı yaptı.
Ne acı ki bu çalışma so-
nuçlanamadı. 12 Eylül 1980
darbesini yapanlar boşluk-
tan da yararlanarak bash-
cı YÖK düzenini kolaylık-
la getirdiler.
fsmet İnönü'nün, Bü-
lent Ecevit'in çok yakmın-
da partide görevler üstlen-
di. Devlet yapısının gerçek
anlamda yerelleşemediği
ve demokratikleşemediği
için boşa dönen bü- çark ol-
duğunu, bunun için yeniden
köklü bir yapılanmaya ge-
rek olduğunu söylerdi. SHP
ve ÇHP'de yaptiğımız par-
ti içi egitim çalışmalanna
hep destek verdi. 12 Eylül
1980'den sonra solun ye-
niden toparlanması için çok
çaba harcadı.
Necdet Uğur, örnek alı-
nacak, uygulamalanndan
ders çıkanlacak sanatçı ruh-
lu gerçek bir siyasetçiydi.
Amsınasaygıyla...
PENCERE
Kör Kör Parmağım
Gözüne.
Graham Fuller ülkemizde çok ünlüdür; ama, yi-
ne de küçük bir tanıtıma gerek var:
CIA için Ortadoğu'da 25 yıl çalışmış Fuller, bu ör-
gütte Ulusal Istihbarat Konseyi Başkan Yardımcı-
lığı'na yükselmiş, ABD için, yaşadığımız coğrafya-
da politikalar üretmiş, en büyük buluşu 'ılımlı Islam'
kuramı...
Devrim Sevimay'ın Vatan gazetesinde Fuller ile
bir uzun röportajı yayımlandı; çok çarpıcı ve Türk-
ler için önemli dersler içeriyor...
Fuller'in Sevimay'a söylediklerini okurken attını çiz-
diğim satırlan aktanyorum.
•
• "Bütün dünya radikal Islamı Sovyetler'e karşı
kullanmak istedi; sadece ABD değil..."
• "Yeşil Kuşak fikri bizimdi..."
• "Bu kavram hakkında en çok konuşan bendim;
komünizme karşı gerçek bir duvar oluyordu Is-
lam..."
• "Türkiye'de çok kuvvetli bir sol vardı; hem
1950, 1960'larda, hem 1970'lerde.. Türkiye'deIs-
lam komünizme karşı çok efektifdeğildi. ıslam za-
yıfama, solculukgüçlüydü..."
Sonuçta sol konusunda, abartmalı da olsa, bil-
diğimiz bir olguyu rtiraf ediyor Fuller; ABD, 12 Ey-
lül'de askeri kullanarak solu çökertti.
•
Peki, bugün durum nasıl?..
Fuller anlatıyor:
• "AKP gibi birpartinin iktidara gelmesiyle artık
bir nevi siyasal Islam problemi için çözüm bulun-
muş oldu..."
• "Çok ılımlı bir Islam gibi de olsa artık entegre
oldular. Türkiye dışında ise siyasal Islam normal bir
parti haline gelmedi..."
• "AKP Islam dünyası için örnek görülürse bu
çok güzel olur..."
• "MaalesefIslam dünyasında liberal, sosyal de-
mokrat parti diye bir şey yok. Varsa da küçük ve
etkisiz. Türkiye'deliberalleriktidaragelirse Arap dün-
yasında kimse dönüp bakmaz. 'Bunlar da Batı'nın
değerlerinde' der ve dikkate almazlar."
• "Kemalizmin zohu bir süreç olarak sonuna ge-
lindi ve belki de sonuna gelmesi iyi oldu..." (Vatan,
1-2 Kasım 2004)
•
Graham Fuller'in Devrim Sevimay'a söyledikle-
ri, hem geçmişin itiraflan hem geleceğin tasarım-
larıdır...
Ancak bunu salt Fuller'a bağlamak da yanlıştır;
ABD'nin geçmışteTürkiye'yi çekip çevirdiği, bugün
de geleceğe programladıgı açık seçik ortadadır;
ancak bir ahmak olan bitenleri anlamaz...
Vaşington tam bir toplum mühendisliği yaparak
ülkemizi istediği gibi yoğuruyor; sonra da bu oyu-
nun adını demokrasi yaftasıyla örtüyor...
Peki, laik Cumhuriyetin tehlikede olduğunu söy-
leyenler bu durumda haklı mıdırtar?..
Düşünmek gerek!..
•
Elimizdeki tartışmasız gerçek şu: Geçmişte
ABD'nin toplum mühendisleri Türkiye'yi avuçlan-
nın içinde oynatmışlar; istedikleri gibi çekip çevir-
mişler...
Peki, ABD Cumhurbaşkanı Bush, daha milletve-
kili bile degilken, Tayyip Erdoğan ı neden Beyaz
Saray'a çağırıp konuştu?..
Kemal Derviş durup dururken neden seçimi
gündeme getirip içinde bulunduğu Ecevit Hükü-
meti'ni dağıtmak görevini yerine getirdi?..
Amerikalı akıllı, yüzde 10 seçim barajıyla ılımlı Is-
lamı Türkiye'de tek başına iktidara getireceğini he-
sapladı; bizim aptal başına gelecegi göremedi...
Geleceğe bakarken bir adım ötesini göremeyen
aptal bugün geçmişi bile anlayamıyor...
Fuller'in konuşmasından sonra da anlayabilecek
mi dersiniz?..
Bilemem!..
Prof. Dr.
Ahmet
İnam
ı
Ne Oluyor Bize?"
4 Kasıin 2004
Perşembe 18.30 - 20.00
um:ag Toplantı Salonu
U1QIJİ"ARAŞTIIWACI
m ı ı r v & ı ı
6 A Z E T E C İ l t K
lllUlllCrUvAKFl
Pans Caddesı No 14
Kavakiıdere - Ankara
Tel: (0312) 417 77 20 pbx
Faks (0312)417 57 46
e-posta
www umag Ofg tr
FATİH 3. ASLİ>T HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
DosyaNo: 2002,880
Davacılar Hunye Cn\er, Ayşe Nusret Onver. Talat Kor-
man. Şehnaz Ümer tarafından mahkememızde açılan gaiplık
da\ asının yargılaması sonunda.
Istanbul. Emınönü (1305). Mollafenarı. Cılf 21. Hane:
1980'de nüftısa kayıtlı Mehmet ve Fatma Nenman'dan olma
14.11.1954 Istanbul dogumlu Ali Ünver'in bütün aramalara
rağmen bulunamadığı. hayat ve mematından iimıt kesıldığı
anlaşılmakla adı geçen Alı Cnver'in gaiplığıne hâkımliğımı-
zın 2002 880 esas. 2004 257 karar ve 01.10.2004 tanhlı kara-
n rle karar \enlmış olup işbu ilanın gazete ile ılanı tanhınden
itıbaren 1 ay zarfında karar temyız olunmadığı takdirde kara-
nn kesınleştınleceğı hususu tebligat yerine kaim olmak üzere
ılanen teblığ olunur 22 10.2004 Basın: 49655
MESEN OTEL
Ornıan-Deniz-Sessizlik
www.mesenotel.com
O38O 61 14436 AKÇAKOCA