19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 KAS1M 2004 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER EYET/HAYIR OKTAY AHBAL Atatiirk Bir Bütündür Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Bu, bir insanın adıdır. Üç sözcük. Birbirinden ay- rılmaz, kopmaz. Bir bütün... Ama kimileri Mustafa Kemal'i, kimi Gazi'yi, kimi atatürk'ü sever, över, beğenir!.. Mustafa Kemal, Istiklal Savaşı kahramanıdır. Ül- Ifceyi kurtarmıştır. Gazi, TBMM'yi kurmuştur, ardın- «dan da Cumhuriyeti... Atatürk ise Türk ulusunu yokluktan var etmiş, ona bir ad, bir kirnlik vermiş insandır. Türk insanını çağa yaklaştırmış, uyandırmış, birey olarak tek tek irısanımızı çağına, gününe, uygarlığa, ölümsüzlüğe Navuşturmuştur... Mustafa Kemal ayn biri değildir. Gazi de öyle. Atatürk de... Yazılar, kitaplar, romanlar, incelemeler!.. Bakıyorum, bu bütünlüğü göremeyenler de var. "Atatürk" adını anmadan Mustafa Kemal'i, Gazi'yi yorumlayanlar, övenler! Atatürk deyince susanlar, gizli gizlı çekiştirenler, yeri geldiğinde yerenler, kö- tüleyenler, yaptıklannı, başardıklannı yanlış bulan- lar!.. Ulusal bayramlarda çıkan gazetelere bakın, ince- leme, eleştirme kitaplarına bakın... Bu bütünü gör- mek istemeyenler çoğunlukta! Hele bugünlerde!.. Bir hain kurşunla öldürülen dostum Prof. Dr. Ca- vit Orhan Tütengil'in birkitabı var: "Atatürk'ü An- lamak ve Tamamlamak". Bu değerli çalışmayı her- kesin, hele Atatürk'le Mustafa Kemal'i birbirinden ayırmaya çalışanlann okumasını isterim... Bir insa- nı parçalayarak değil, bir bütünlüğe kavuşturarak, bir güzel başlangıctn iyice anlaşılması gerektiğini du- yuran bir yapıt... Mustafa Kemal ile Atatürk'ü ta 1920'den, belki de Mustafa Kemal'in daha önceki yıllarından bu yana tek' bir düşüncenin, tek bir amacın, tek bir özlemin, isteğin, yapıcılığın insanı olduğunu anlamak ıçin Tütengil okunmalı... Evet, maksatlıdir, Atatürk'ü unutup Mustafa Ke- mal'i, Gazi'yi anlatmaya, tanrtmayaçalışmak. "Mus- tafa Kemal yurdu kurtarmış, sağ olsun, teşekkür, ama işi orda bırakmalıydı" diyenleri, yazanlan gör- medik mi? Bir başka takım da yurdu kurtardıktan sonra eskı rejimin, eski kafanın sürdürülmesinden yanadır! Hem de Atatürk'ün en yakın savaş arka- daşlandır böyleleri! Partiler kurmuşlar, çirkin oyun- lar tezgâhlamışlardır, onun giriştiği atılımlan engel- lemek ıstemişlerdir. Kısacası zekâları, görgüleri, bil- gileri yetişmemiştir onu ve gerçekleştirmek istedik- lerini anlamaya, benimsemeye, desteklemeye... Yıllar geçmiş, yirminciden yirmi birinci yüzyıla geçmişiz, durum değişmemiştir! Yine o kişiliği ayır- ma girişimleri bu kez daha inandırıcı olmaya çalı- şarak sürdürülmekte... Oysa Türkiye bir bütündür. Türkjye'deyaşayan haJktrTürkmilletiniyapan... "Tür- kiye Cumhuriyeti'ni kuran halka Türk milleti denir" tanımı da onun değil mi? "Gazi Mustafa Kemal Atatürk"... Bu bir kitabın da adı, Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın Atatürk'le, Mus- tafa Kemal'le, Gazi ile ilgili şiirlerini toplayan yapıt... Bakın büyük şair bir bölme, bir ayırma, bir parça- lama yapmamış. Yüzbaşı, yarbay, albay, general, mareşal, cumhurbaşkanı kişiliklerini bir bütün ola- rak görmüş. Cumhuriyetin 81. yıldönümündegazetemizde çı- kan kısacıkşiiri her şeyi, benim burada yazmak zo- runda kaldığım düşünceyi kör gözlere, kör kafala- ra anlatıyor: "Kim bayrak Kim şehit Kim kurucu Kim sonsuzluk Kimde Mustafa Kemal Büyük Millet Meclisine dönüştü 29Ekimde..." Kimse, hiç kimse Mustafa Kemal'i Atatürk'ten ayıramaz, Atatürk'ü de Gazi'den, Mustafa Ke- mal'den... Tek insan, tek anıtL Unite Dergileri Kaldınlıyor (mu?) T Nacİ AKAY Eskı Istanbul Milli Eğitim Müdürü am 54 yıldanberi okul kitaplannın Ne var ki, Bakanlığın bir kezde verdiği yetki yerini alan, ancak kitabın yenni yıllarca kullanılıyor ve Bakanlığın denetimi bir daha ortadan kalkıyor. Dergi sayısının çok olması rekabeti artûnyor. Ne çare ki rekabet ka- lite üzerinde değil, fiyatlar üzerinde yapılıyor. Şöyle ki, dergi üreticisi kendi kazancını belir- ledıkten sonra, okul idarecilerine vereceği pa- yı (komisyon) bu miktara ekleyerek derginin fıyatını belirliyor. Örneğin, fıyatı 100 lira olan bir derginin 60 lirası üretici için yeterli oluyor- sa. 40 lirası "pazarlama payı" olarak aynlmış oluyor. Pazarlama payının bazen üreticinin ka- zancını bile aştığı görülebiliyor. Bir başka nok- ta da okulda alınacak dergiyi sınıfin öğretme- ni değil, okulun müdürü seçiyor ve pazarlama payını da tabü ki okul müdürü alıyor. Istanbul Milli Eğitim Müdürü iken, öğretmenlerden bu konuda çok sayıda şikâyet almıştım. Milli Eğitim Vakfi'nın Istanbul Şubesi Mü- dürlügü'nü yaptığım yıllarda, eğer dergilerin yayını devam edecekse, Milli Eğitim Vakfi'nın da piyasaya girerek dergi üretmesini istemiş- tim. Bu konunun görüşüldüğü toplantıda, o za- manki Istanbul Milli Eğitim Müdürü, Istanbul Valisi'ne dönerek "Bu sektör çok güçlüdür, böyle bir teşebbüs sizi VaKlikten, beni de MiIK Eğitim Müdüriüğü'nden eder" diyebilmişti. Aradan 5 yıl geçtıkten sonra Istanbul Milli Eğitim Müdürü olunca, öncelikle bu konuya el attım. Tabü ki dergileri kaldırmak ya da yasak- lamak gibi bir düşünceın olmadan... Pazarlama sırasında okul müdürlerine ya da öbür aracıla- ra verilen "komisyon" şekündeki bu paralann haksız yere öğrencilerden ahndığını, bunun için fıyatlann şişirildiğini belirterek, bu farkın okul kooperatifîne ya da okul aile birliklerine öden- mesini ve okullann ihtiyaçlannda kullanılma- sım istedim. Bir genelge yayımlayarak durumu bütün okullara bildirdim. tlk tepki hemen der- gi üreticilerinden geldi. Ankara'dan 8, Istan- bul'dan 11 dergi üreticisi randevu alarak beni ziyarete geldiler. Dergiciler, verdikleri komis- yonun okul kooperatiflerine ya da okul koru- ma derneği ya da aile birliklerine ödenmesi ve makbuzlandınlması halinde, okullara hiçbir dergi satamayacaklannı ve bunun kendileri için bir "yüaın'' olacağını, bu nedenle bu genelge- yi derhal kaldırmamı benden istediler. Bakan- hiçbir zaman dolduramayan ve ta- mamen ticari amaçlarla okullara sokulan "Ünite dergüeri"nin, bir sektör durumuna geldiği artık inkâr edilemi- yor. Bugüne kadar bu sektörün gücünün aza- meti ve cesareti kolay kolay kınlabilecek gibi göriilmüyordu ama Milli Eğitim BakanlığYnın, bu konuya da tam bir kararhlıkla el attığı artık görülüyor. Beş yıllık ilkokulu bitireli tam ya- nm yüzyıl oldu. Ünite dergileri, 1950'li yılla- nn başında yayımlanmaya ve bu okullara gir- meye başladı. Biz, bu dergileri, sadece 2. ve 3. sınıfta iken okumuştuk. Ama kısa bir süre son- ra beş sınıfa birden yayıldı ve bugünlere gel- di. Ök yıllarda sadece iki yayıncı fırmanın üret- tiği dergileri, bugün tam 20 firma üretiyor ve yayımlıyor. Dergiler, hemen bütün ilköğretim okullanna dağıtılıyor, pazarlanıyor, hem de kı- ran kırana bir rekabet içinde ve çetin satış pa- zarlıklan yapılarak... DergOer gereldi ve yaraıiı mıdır? Ünite dergilerinin ne gerekli, ne de çok ya- rarlı olduğu söylenemez. Okul kitaplanndaki konulan ayn ayn ele alıp (ünitelere bölerek), yani kitaplan aylık dergiler haline getirip ay- nntılandırmaktan öte, dergilerin bir işlevi yok. Kitaplardan farkh olarak öğrencılerin daha faz- la ilgisini çekebilecek resimler ve değişik ko- nu öraekleri, belki bir fark ve üstünlük gibi gösterilebilir. Dergi üreten bazı yayıncı firma- lann, ilk beş sınıfin bütün sayüannı hazırladık- tan ve yayımladıktan sonra, takip eden yıllar- da aynı baskılan tekrar ettikleri sıkça görülü- yor. O kadar ki bazı konulann hayatın akışı içinde biçim değiştirmesi bile fark edılmeden ya da yenilenmeden eski hali ile öğrencinin önüne konabiliyor. Mesela aritmetik konulanna giren birçok malın fıyatı piyasa koşullannda değişse de bu tür dergilerde pek değişmiyor. Çünkü, bu der- gilerde yülarca aynı bilgiler tekrarlanıyor. Pa- zarlanış biçimine gelince: Dergi üreticileri, Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Ku- rulu'ndan yayın yetkisi aldıktan sonra fiyatlan- dınnakonusunda tamamen serbest bırakılıyor. lıktan aldığım uyan da dergicijeri destekleyin- ce, bu genelgemi tam uygulayabildiğimi söy- leyemem. Nitekim, daha sonra yalan haberle- riyle üzerime saldıran bir gazetenin, bu cihet- ten de kışkırtıldığını ve çıkar gruplannın bir "kompk)''su ile karşı karşıya kaldığımı büyük bir üzüntüyle gördüm. Ülkemizde serbest piyasa koşullanna göre herkesin ticaret yapması, mal ve hizmet üret- mesi ve pazarlamasıyla beraber, kitap ve dergi üretip pazarlaması da herkesin doğal hakkıdır. Ancak Milh' Eğitim Bakanlığı'nın denetimin- de de olsa, eğitim için pek fazla gerekli olma- yan bırtakım malzemenin okullara sokulması- m, hele bu malzemeler eğitimin yaranna ol- maktan öte tamamen ticari amaç taşıyorsa, böy- le bir alışverişi tasvip etmek mümkün olamaz. Sakıncalann özeti şöyle: 1. Dergiler gereksizdir. Eğer gerekliyse, ki- taplar gereksiz duruma gelir. O zaman veliye ikinci bir külfet neden yükleniyor? 2. Öğretmenlerin hazırlaması gereken, ancak dergilerin hazırlayıp dağıttığı" Ünite planlan" öğretmenleri tam bir atalete (tembelliğe) sevk ediyor. 3. Dergilerin pazarlanması yolsuz bir orta- mın oluşumunu sağlıyor. Bu yolsuzluğa bu- laşmayanlar da mutlaka "zan" altına girebili- yor. Serbest belirlenen yüksek fiyatlar, velile- re ayn ve büyük bir yük getiriyor. 4. Her yıl denetlenemeyen ve kendilerini ye- nilemeyen bazı dergiler, öğrenciler için yarar- dan çok zararlı oluyor. Bakanhk. bu sorunu çözebttir mi? Tabü kiçö- zer. Çünkü bugün gelınen nokta, bu dergilerin tamamen kaldınhnasını gerektiren bir nokta- dır. Ancak Bakanlığın yaptığı açıklama, soru- nun hemen çözülebileceğini göstermiyor. Çün- kü okullar açıldıktan sonra konunun gündeme getirihnesi, bu öğretim yılında da dergilerin satışının devam edeceğıni gösteriyor. Öte yan- dan, kayıtlar sırasında bazı okullarda dergi pa- ralan öğrencilerden peşin alındı bile. Bakanlı- ğın yaptığı açıklamada her ne kadar, bu konu- da öğrenci ve velilere baskı yapılamayacağı, okul personelinin alım satımla ugraşmayacağı ve dergilerin öğretmenlere verdiği "ünite planla- rTnın artık kullanılamayacağı ifade edılıyor- sa da. bu açıklama okullar açılmadan, daha doğrusu yaz tatilinin başında yapıhnahydı. Aramızdan Bir Yıldız Daha Kaydı: Necdet Uğur... Mustafa GAZALCI CHPDenizli Milletvekili 29 Eylül 2004, gün- lerden çarşam- ba Istanbul Teş- vikiye Camisi'nde birçok aydın, sanatçı, siyasetçi, bü- rokrat bir arada 27 Eylül'de yitirdiğimiz eski Istanbul Belediye Başkanı, eski Içiş- leri ve Milli Eğitim Bakan- lanndan NecdetUğur'u son yolculuğuna uğurluyoruz. Gerçek birkültürve dev- let adamı olan Necdet Uğur'u bugünkü siyasetçi- lerin, gençlerin tanımasın- da, düşüncelerini bilmesin- de içinde bulunduğumuz yozlaşma ortamında sayı- lamayacak kadar çok yarar vardır. Ama biliyorum ki bu olmayacak. Televizyon- lar onun için program yap- mayacak. Ûniversiteler onun yaşamını araşnrmaya- cak. Milli Eğitim Bakanlı- gı, Kültür Bakanlığı onun için bir etkinlik düzenle- meyecek. Onu gerçekten tanıyan birkaç dostu birkaç yazı yazıp konu kapana- cak. Necdet Uğur, niteliği ve derinliği olan bir insandı. Kendini yetiştirmiş, düşün- müş, olanak buldukça dü- şüncelerini uygulamış ger- çek bir insan. tlhan Seiçuk 29 Eylül 2004 tarihh" Pencere köşe- sinde "Dosdar \erev« Gi- derler" yazısında "Necdet Uğur'un insanhğmdakipa- ha biçilmez değeri tartabi- fccek kantar daha kat edü- medL_" diyor. Daha ne de- nir... Bundan güzel nasıl anlatılır... Peki kendisine sayısız hizmet etmiş böyle bir insanı devlet, halk niçin bağnna basmıyor, ona ger- çek değerini vermiyor. So- run da burada. Devleti ele geçirenler, halkın sesi ola- cakyazıh ve görsel basın sa- hipleri halkına, Cumhuriye- tine, aydnılanmaya yaban- cılaşmış. Bu güç sahipleri çıkar, bağımhhkla gerçek değerleri unutturuyor. Top- lum kesimlerinin örgütsüz- 13. ULUSAL KALİTE KONGRESİ GELECEĞİ ŞEKlLLENDlRMEK ÖZEL OTURUM KONUŞMACILARÜUZ 24Ka5ITl20O4 ütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı 200424-25 KASIM BİSMİ SFONSOR1AR OH Cumhurtyet etka Eurest Kobi Efof PL\Tt.N 7 TIIKAN UK indeks: KONGRE SPONSORLARJ , ^ »ftıBten OTURUM SPONSOMARI *»fçtm -Poteıa» SIEMENS SS» HİZMET SPONSORLAR1 KalDer www.katder.org/kongre KttDtı: Cenlrum Iş Martuzi Aydwwlef S»ayı Cad No 3 34854 Kûçûkyaiı - ISTANBUL TW *«0 216 618 42 &4 Faks Orgotlzasyon / Oıgmtnd by: TW: +90 212 230 13 31 F«x: +90 212 230 64 26 www.vlptourtMi.com / kalrt.eyiplourt»m.comir lüğü, güçlerini bir araya ge- tirememesi de ayn bir dert. MustafeNecan'nın, Hasan ÂB Yücel'in, Necdet Uğur'un görev yapüğı Mil- li Eğitim Bakanlığı'na ba- kın. Sayın Hüseyin ÇeBk ne ulusalük ne bilımsellik ne de hukuk tanıyor. Varsa yoksa kıyım, dinselleştir- me ve özelleştirme. Göre- ve geldiğinden beri Milli Eğitim Temel Kanunu'nu, yönetmelikleri birçok kez degiştirerek, kimi zaman değiştirmeden, mahkeme kararlannı, kurallan hiçe sayarak kadrolaşıyor, eği- tüni öğretim birliğinden uzaklaştınyor, paralı duru- ma getiriyor. Aıada bir ile- riye sürülen reform sözle- ri bir aldatmaca. Bir yandan gerçek eğitimcileri, eğitim yöneticılenni kıyıp bir yan- dan da reform olmaz. Eği- timde öğretmenlerin gönül- den desteklemediği köklü bir iyileştirme ohnaz. Necdet Uğur, 1977 yı- lında Milliyetçi Çephe or- taklannın bugünkü AXP hükümeti gibi devlet düze- ninde kurallan bozduğu, başta Eğitim Enstitüleri ol- mak üzere bakanlığın her birimine mihtanlannın yer- leştirildiği bir ortamda Mil- li Eğitim Bakarüıgı'na ge- tirildi. Herkes ondan kilit noktalara kendi parti mih- tanlannı getirmesüıi, tor- pilin, kayırmanın sürmesi- ni bekledi. Kendisine veri- len her notun yerine getiril- mesini istedi. Necdet Uğur bunlan yapmadı. Birçok baskıyı göğüsleyerekyeni- den kurallan egemen kddı. Kısa bir süre sonra hem öğretmenlerden, hem eği- tim yöneticilerinden hem de devlet yöneticilerinden saygı gördü. Gittiği gezi- lerde halkla, öğretmenler- le içtenhkle söyleşti. Onla- nn görüşlerini aldı. Çok iyi bir dinleyiciydi. Bu kadar çok dostu olmasının, sevil- mesininbirnedeni de içten- likle üısanlan dinlemesi- dir. Milli Eğitim Bakanlı- ğı'nın eğitim işlerinin dışın- da "personel atama bakan- hğma" döndüğü tanısını koydu. Önce bunu önlemek gerekir, dedi. Kimsenin kar- şı koyamayacağı bilgisayar ortamında ad çekme (kura) yöntemini başlattı. Bakanlık üst büimlerine ehil ve uzman olanlan ge- tirdi. Meslekı teknik öğre- tim kökenli müsteşar tlhan Ozdil, Köy Enstitüsü çıkış- lı, kendilerini yetiştirmiş Mustafa Üsündağ zama- nında bulup getirihniş ge- nel müdürlerle Necdet Uğur sonuna kadar birlikte ça- hştı. HüsnüCla,FetlıiEseo- daL Celal Şentürk, Hüse- yin Işık, Eyüp Yaşar, Prof. Dr. tbrahim Ethem Başa- ran ve daha niceleri. Bu de- ğerlı kişilerle Cumhuriye- tin ilk yıllannda olduğu gi- bi sabahtan akşama kadar çalıştı, geceleri de değer- lendirme toplanülan yapü. Necdet Uğur, üniversiteler- den de yararlanarak kaduı bürokratlann en üst görev- lerde bulunmasını sağladı. Bir süre Ortaöğretim Genel Müdürlüğü yapan Güler Tamolaç camı avlusunda "Bürokrat bağh olduğu ba- kan ölünce ağjar nu_ Ben ağladım. Başka bir insandı Necdet Uğur" dıyor bütün içtenliğiyle. Necdet Uğur, eğitimi ez- bercihkten kurtarmaya, ya- şamla bagını kurmaya ça- lışti. Bunun için okul-sa- nayi işbirliğini sağlayan OSANOR (Okul Sanayi Ortaklaşa Eğitimi) proje- sini uyguladı. Milli Eğitim Bakanlığı bilgisayar kul- lanmaya ilk onun zamanın- da gü-di. Üniversitelerin kendi kendilerini özgürce yönetmeleri, bu arada eşgü- dümün de sağlanacağı bir yapıya kav-uşturmak için aylarca üniversite yöneti- cileriyle, uzmanlarla top- lantı yaptı. Ne acı ki bu çalışma so- nuçlanamadı. 12 Eylül 1980 darbesini yapanlar boşluk- tan da yararlanarak bash- cı YÖK düzenini kolaylık- la getirdiler. fsmet İnönü'nün, Bü- lent Ecevit'in çok yakmın- da partide görevler üstlen- di. Devlet yapısının gerçek anlamda yerelleşemediği ve demokratikleşemediği için boşa dönen bü- çark ol- duğunu, bunun için yeniden köklü bir yapılanmaya ge- rek olduğunu söylerdi. SHP ve ÇHP'de yaptiğımız par- ti içi egitim çalışmalanna hep destek verdi. 12 Eylül 1980'den sonra solun ye- niden toparlanması için çok çaba harcadı. Necdet Uğur, örnek alı- nacak, uygulamalanndan ders çıkanlacak sanatçı ruh- lu gerçek bir siyasetçiydi. Amsınasaygıyla... PENCERE Kör Kör Parmağım Gözüne. Graham Fuller ülkemizde çok ünlüdür; ama, yi- ne de küçük bir tanıtıma gerek var: CIA için Ortadoğu'da 25 yıl çalışmış Fuller, bu ör- gütte Ulusal Istihbarat Konseyi Başkan Yardımcı- lığı'na yükselmiş, ABD için, yaşadığımız coğrafya- da politikalar üretmiş, en büyük buluşu 'ılımlı Islam' kuramı... Devrim Sevimay'ın Vatan gazetesinde Fuller ile bir uzun röportajı yayımlandı; çok çarpıcı ve Türk- ler için önemli dersler içeriyor... Fuller'in Sevimay'a söylediklerini okurken attını çiz- diğim satırlan aktanyorum. • • "Bütün dünya radikal Islamı Sovyetler'e karşı kullanmak istedi; sadece ABD değil..." • "Yeşil Kuşak fikri bizimdi..." • "Bu kavram hakkında en çok konuşan bendim; komünizme karşı gerçek bir duvar oluyordu Is- lam..." • "Türkiye'de çok kuvvetli bir sol vardı; hem 1950, 1960'larda, hem 1970'lerde.. Türkiye'deIs- lam komünizme karşı çok efektifdeğildi. ıslam za- yıfama, solculukgüçlüydü..." Sonuçta sol konusunda, abartmalı da olsa, bil- diğimiz bir olguyu rtiraf ediyor Fuller; ABD, 12 Ey- lül'de askeri kullanarak solu çökertti. • Peki, bugün durum nasıl?.. Fuller anlatıyor: • "AKP gibi birpartinin iktidara gelmesiyle artık bir nevi siyasal Islam problemi için çözüm bulun- muş oldu..." • "Çok ılımlı bir Islam gibi de olsa artık entegre oldular. Türkiye dışında ise siyasal Islam normal bir parti haline gelmedi..." • "AKP Islam dünyası için örnek görülürse bu çok güzel olur..." • "MaalesefIslam dünyasında liberal, sosyal de- mokrat parti diye bir şey yok. Varsa da küçük ve etkisiz. Türkiye'deliberalleriktidaragelirse Arap dün- yasında kimse dönüp bakmaz. 'Bunlar da Batı'nın değerlerinde' der ve dikkate almazlar." • "Kemalizmin zohu bir süreç olarak sonuna ge- lindi ve belki de sonuna gelmesi iyi oldu..." (Vatan, 1-2 Kasım 2004) • Graham Fuller'in Devrim Sevimay'a söyledikle- ri, hem geçmişin itiraflan hem geleceğin tasarım- larıdır... Ancak bunu salt Fuller'a bağlamak da yanlıştır; ABD'nin geçmışteTürkiye'yi çekip çevirdiği, bugün de geleceğe programladıgı açık seçik ortadadır; ancak bir ahmak olan bitenleri anlamaz... Vaşington tam bir toplum mühendisliği yaparak ülkemizi istediği gibi yoğuruyor; sonra da bu oyu- nun adını demokrasi yaftasıyla örtüyor... Peki, laik Cumhuriyetin tehlikede olduğunu söy- leyenler bu durumda haklı mıdırtar?.. Düşünmek gerek!.. • Elimizdeki tartışmasız gerçek şu: Geçmişte ABD'nin toplum mühendisleri Türkiye'yi avuçlan- nın içinde oynatmışlar; istedikleri gibi çekip çevir- mişler... Peki, ABD Cumhurbaşkanı Bush, daha milletve- kili bile degilken, Tayyip Erdoğan ı neden Beyaz Saray'a çağırıp konuştu?.. Kemal Derviş durup dururken neden seçimi gündeme getirip içinde bulunduğu Ecevit Hükü- meti'ni dağıtmak görevini yerine getirdi?.. Amerikalı akıllı, yüzde 10 seçim barajıyla ılımlı Is- lamı Türkiye'de tek başına iktidara getireceğini he- sapladı; bizim aptal başına gelecegi göremedi... Geleceğe bakarken bir adım ötesini göremeyen aptal bugün geçmişi bile anlayamıyor... Fuller'in konuşmasından sonra da anlayabilecek mi dersiniz?.. Bilemem!.. Prof. Dr. Ahmet İnam ı Ne Oluyor Bize?" 4 Kasıin 2004 Perşembe 18.30 - 20.00 um:ag Toplantı Salonu U1QIJİ"ARAŞTIIWACI m ı ı r v & ı ı 6 A Z E T E C İ l t K lllUlllCrUvAKFl Pans Caddesı No 14 Kavakiıdere - Ankara Tel: (0312) 417 77 20 pbx Faks (0312)417 57 46 e-posta www umag Ofg tr FATİH 3. ASLİ>T HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN DosyaNo: 2002,880 Davacılar Hunye Cn\er, Ayşe Nusret Onver. Talat Kor- man. Şehnaz Ümer tarafından mahkememızde açılan gaiplık da\ asının yargılaması sonunda. Istanbul. Emınönü (1305). Mollafenarı. Cılf 21. Hane: 1980'de nüftısa kayıtlı Mehmet ve Fatma Nenman'dan olma 14.11.1954 Istanbul dogumlu Ali Ünver'in bütün aramalara rağmen bulunamadığı. hayat ve mematından iimıt kesıldığı anlaşılmakla adı geçen Alı Cnver'in gaiplığıne hâkımliğımı- zın 2002 880 esas. 2004 257 karar ve 01.10.2004 tanhlı kara- n rle karar \enlmış olup işbu ilanın gazete ile ılanı tanhınden itıbaren 1 ay zarfında karar temyız olunmadığı takdirde kara- nn kesınleştınleceğı hususu tebligat yerine kaim olmak üzere ılanen teblığ olunur 22 10.2004 Basın: 49655 MESEN OTEL Ornıan-Deniz-Sessizlik www.mesenotel.com O38O 61 14436 AKÇAKOCA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle