14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 AĞUSTOS 2003 PAZAR DtZt SUNU$ Ingilt Muhipleri Cemiyeti, Birinci DünyaSavaşı 'nm yeniktoprajdannda çıktı ortaya. Bugünlere çok berceyen günlerde. Günümüzdeki problemler hangi savaşın ürünü? 65 yıldır dünya platfor- munda egemen olmaya çalışan Avrupa ve ABD karştsında kaybedümeküzereolan ekonomik, sos- yal,tiütürelve siyasi savaşın... Zamrlıotlar, işlenmeyen, baJamsıztopraklar- dayetişir. Kurtuluş Savaşı yalmzca dış güçlere karşı verilmemiştir. En az onun kadar içgüçle- re de karşı konuldu. Batı kaynaklt sermayenin finanseettiği içgüçlerekarşı. Bugünyineogün- lerdeki gibi bazı çevrelerce etnik bölücülûk, hi- lafetistemleri, laiHiğinyadsınması, demokrasi- nin vazgeçilmez kuralı gibi kabul göriiyor, Çe- şitli ideolojiköriintüler arkasınaa, çıkar amaç- lı suç örgüüerifaaliyetlerim'sürdürüyor. Etnik bölücülûk, şeriat istemlisi çevrelerle, üniter devletyapısından kopuş ve Atatürk düş- manhğı konularında işbirliği içinde. Bir yan- dan kadrolaşma çahşmaları sürdürülürken, di- ğeryandan eğitim sistemi değiştirilmeye; eği- tim, dituleyapıldîğıgibisi}'asallaştınlmaya, top- lum yozlaştınlmaya çalışılıyor. 80 yü önce yapûamayanlar, bugünyine Ba- tı 'nınbasküanyla gerçekleştirilmeyeçalışılıyor. Batıya uyum süreci, Batı 'nın (AB ve ABD 'nin) finanscü desteğiyle irtica ve etnik bölücülüğün hayatageçMhnesinizoHuyor. Emperycdkm, kar- şısmdaki güçsüzyapılan zorıınlu hlar. Doğası gereğidir. Sosyo- ekonomik, kültürel siyasi açı- dangüçlûdevletyapûaraüemperyalhedeflerdoğ- rultusunda yönetmek ve bash altında tutmak zordur Bundandolayı Uaatkâr, dilvekültürüBa- tı 'ya entegre, yönetimleri kolay değişnrilebile- cek, ekonomik olarak bağımlı küçük devletçik- leregereksinim vardır. Bugün Ali Kemal lerin, Refi Cevat'laruı, Sa- itMolla 'lannyerini bölücüler, şeriatçılar, ikin- ci cumhuriyetçiler aldı. Bugünleri Atatürk'ün 1923yıhnda söyledHderi çokgüzel anlahyor: "Bizi amaamua varmaktan ahkoyan iM kuv- vetvardır: Biridtş düşmanlardır. Bunlar bizıbir sömürgehalinekoymakiçinüerlernemiziisteme- yenlerdir. Fakat bizim için bunlanian daha za- rariı, daha öldürücü bir sınıfvardır O da içimizden çıbnası muhtemel olan hain- lerdir" Yinebugünler "Atatürk'ün GençliğeHi- tabesi "nin beyinlere ve yüreklere kazınması gereken günler.. Mondros Mütarekesi'nin ardından kurulan İngiliz Muhipleri Derneği, 'manda' peşindeydi Hastaadam'a 'Ingilizsicimi'Ekim l918'deım- zalanan Mondros Mütareke- si'nin ardından özel- likle Istanbul'da Ingüiz- lerin özendirmesiyle ingiliz destekçisı güç- lü bir kamuoyu oluş- turma çabası içine gi- rilir. Bu dönemde Is- tanbul'dakı îngilız destekçileri; ge- nellikle saray yanlılan. Rum ve Erme- niler, bu çalışmalan ile daha yüksek bir göreve getirilebilecekJerini düşü- nenler -ki, cemiyet üyeleri ingiliz se- farethanesince numaralanmış, fngi- lizlerin istediği kilit noktalarda bu ki- şilerin görevlendirilmesı tercih edil- miştir- ve iyi niyetle tngiliz mandası- nı Türkler için tek kurtuluş yolu ola- rak görenJerdir. Bu kamuoyu oluştur- ma hareketinin en etkin aracı da ba- sındır. Mütarekenin imzalanmasından 9 gün sonra, tstanbul'da ingiliz işbır- likçisi "Yenilstanbul" gazetesi çıkma- ya başlar. Öncelen başyazarlığını Sü- leyman Radfnın yaptığı gazete 8 Ara- lık'ta "Türkçe tstanbuT adını ahr ve başmakaleleri Ingilizlereyakınhğı ile bilinen, daha önce de aynı gazetede ya- zılar kaleme alan Sait Molla yazma- ya başlar. Salt Molla'nın klmliğl Eski Şeyhülislamlardan Cemaled- dm Efeudi'nın yeğeni, Mustafa Neşet Mofla'nın oğlu olan Sait Molla II. Ab- dülhamid de\Tİnde Galata mahkeme- si kadılığı yapmıştır. 23 Mart 1919'da sorgu yargıçlığına getirilen Molla, Ni- san 1920'de Adliye Müsteşarlığına atanmış, 30 Ekim 1920'de de bu gö- revden aynlmıştır. Sait Molla müta- reke döneminde ingiliz Yüksek Ko- miserliği'nin güvenini kazanmış, do- layısıyla çok zengin olmuştur. Mu- danya Mütarekesi 'nin imzalanmasın- dan hemen sonra Beyoğlu'nda Tünel civannda birambarda saklanmış, Fran- sız ordusundan Yüzbaşı Hahttarafın- dan kansı ve çocuklan ile birlikte Ro- manya'ya kaçınlmıştır. • 'Ingiltere bizi müthiş sondan lcurtardr Sait Molla'nın mütareke dönemin- de Yeni Istanbul gazetesinde çıkan ya- zılan, kamuoyu oluşturma çabalannı ve bu çabanın gerektirdiği ittihatçı düşmanlığını açıkça gösterir. Örne- Kurtuluşa karşı bir işbirlikçi tngiliz sa\ p aş gemileri 1915 yıhnda geçemedikleri Çanakkak Boğaa'nda Mondros Anlaşması sayesinde serfoestçe denürle- miş. Krvıda İngiliz askerieri dolaşmakta. (Fotoğraflar, TÜRK KURTULUŞ SAVAŞI adlı kitaptan alınmıştır) •r ingiliz Muhipleri Cemiyeti, Izmir'in işgalinden 5 gün sonra kuruldu. Eski Şeyhülislamlardan Cemaleddin Efendi'nin yeğeni Sait Molla, kendi arkadaşlannı ihbar edip cemiyet merkezini bastırdıktan sonra Ingiliz Muhipleri Cemiyeti Başkanı oldu. w Cemiyet üyesi; Dahiliye Vekili, gazeteci Ali Kemal 'Ingiltere dünyanın en azimli devletidir' diye yazarken, ingiliz gizli servisinin Anadolu ve tstanbul'daki teşkilat elemanlan ingiliz muhiplerinden seçiliyordu... gin, 9 Kasım 1918 tarihli yaasında Sa- it Molla şu görüşleri dile getirir: "_ Biz akıkızbir mirasyedi gibi gön- lümüzün istediği vadilerde koşarak perişanoiurken daima tngOlerebö tah- fise (kurtannava) >eöşhordu. tngflte- re'nin son mühim muâvcneti (v'ardımı) 93 harbindepek bârizteceffiettL. Ber- Hn Konferansı'nda tngütere bizi biz- den çok müdâfaa ederek o Ayestafa- nos'ta kesilen hududu İşkodraJara, Bosna-Herseklere kadar uzatü. Kortg- rede Lord SaKsburv 'i, BekonsfUd'igö- renler. İngfltere'denzr>ade Hükümet- i Osmanhe'nin murahhası (ddegesi) zannederîerdL. Bu Jön Türkler mem- lekefin bütün müncilerini (kurtancn lanm) idama mahkûm eftikten sonra ancak mecnûnlarda (detilerde) görii- len bir cüret ve işâr-ı sebaane (çocuk- su bir rutkuyla) Ue harbe aûkhlar. Ni- ha\et memleketi enkaz hatine getirdi- ler. TâÜin (kaderin) tesâdüfune bakın ki son noktada imdâdımıza yetişenler içinde yine tngiltere bulunuyor, şâyet Ahnanlar harbi kazanıp dâ bütün dön- ya ile beraber bizi dahi tahakkümleri alüna alsavdılar, bu dört sene zarnn- da gördükkrimizk sabittir ki ticareti- rnizi,paranıızı,ahlakınuzıvehayatınu- n etimizden alacakve memlekeöerine sığamayarak çekirge gibi Anadolu'ya akm eden Ahnanlar, 50 nihayet 80 se- ne sonra Trakya'da Türk ırkını kal'ü bel' eylemiş (cezalandunıış) olacak- lanta. İngiltere bizi mağlûb ederek B- manımıza girmiş ise, yine bizi bu âld- bet-imüdh^eden(mütiıişsondan) kur- tarnuşnr_ T '. Amerikaya saygı Sait Molla, 30 Kasım 1918 tarihli Yeni Istanbul'da da "Rum ve Ermeni vatandaşlaruna" başlıklı makalede, "_ Kamil Paşa (Ingilizci Kamil Paşa olarak bilinen eski sadrazam) merhû- mun marûf olan tngiliz taraftârlığıy- la ilk sadaretinden beri mevki-i ikti- darda bulunması kabil olsaydı, bugün memleket ne büyük feyze mazhâr olurdu... Fâil hepüniziz, çünkü sükût ettik..." demektedir. Molla, Amerika'yı küstürmemek için, Ingilizlere duyulan dostluğun Amerika'ya saygıya engel olmayaca- ğını da 16 Kasım 1918 tarihli Türkçe Istanbul'da yazmışnr. Yine bu propa- ganda faaliyeti içinde başyazarlığını RefiCevad'ın (Llunay) yaptığı "Alem- dar" ile ,\K Kemal'in başyazılanyla "Peyâm-ı Sabah" yerini ahr. Ali Ke- mal, (daha sonra Dahiliye Nazın ola- caktır) 9 Kasım 1918'de Peyâm-ı Sa- bah'ta "İngBtere'nin dünyanm en azim- li devieti olduğunu" yazmaktadır. Cemiyetln İlk yönetlml tngiltere'nin bu kamuoyu oluştur- ma faaliyeti içinde ikinci ginşımi, pro- paganda ve başlangıçta haber alma faaliyetlerini yürütecek bir cemiyet kurdurmak olmuştur. 20 Mayıs 1919'da kurulan ingiliz Muhipleri Cemiye- ti'nin ilk adresi Beyoğlu Misk Soka- ğı Romanya Sefarethânesi karşısıdır. Cemiyerin üye kartlannda cemiye- tin tam ismi "Tûrkiye'de tngOiz Mu- hipleri Cenuyeti" (Association of the Friends of England in Turkey) olarak geçmekte ve kart üzerinde çapraz in- giliz ve Türk bayraklan bulunmakta- dır. ingiliz belgelerinde ise cemiyetin bu tam adı kullanılmayıp. kısaca "So- cietyofEnglish Friends" (İngiliz Dost- lan Demeği) denmektedir. Cemiyetin kuruiuşundan dört gün sonra cemiyet yönetim kurulu oluştu- rulur ve cemiyetin fahri reisliğine (onursal başkanhk) Defter-i Hakânî Emiri Adfl Bey, Birinci Reisliğe eski Selanik Valisi Mehmet Nazmı Paşa, tkinci Reisliğe ise padişah Vahdet- tin'in fahri yaveri ve Erkân-ı Harp Mırlıvalanndan Kiraz Hamdi Paşa getirilir. Reis Vekilliği Suriye eski Va- lisi Nazım Paşa'ya verihrken, cemi- yet üyeliklerine de; eski Divân-ı Hü- mâyûn Mekrupçusu Asaf Bey, eski Şehreminı SuphiBey,Şirketlerkomi- seri Nebfl Ziya Bey, Erkân-ı Harbiye Ferikliğinden emeİdi EnverPaşa, Ule- mâdan Ömer Ziyaeddin Efendi, eski Erkân-ı Harbiye Miralaylanndan Ab- dürrauf Bey, eski Işkodra Valisi ve tktisat Bankası Müdürü Safrvüddin Bey, eski Amasya Mutasarnfi Cemal Bey, kaldınlmış olan Muhâcirîn Ko- misyonu Reisi Vâhid Be> v e Gümüş- haneeski Mutasarnfi MahmutCela- leddin Bey seçilirler. YARIN: SAİT MOLLA CEMİYETİN BAŞINA CEÇİYOR Türkleri Anadolu'dan atmaya yemin etmiş emperyalizm ve Yunanistan için güç günler kapıdaydı Şayak kal|)aldılanıı zafer inadı Baü Cephesi Komutanı İsmet Paşa Büyük Taarruz öncesi, 8. Fırka'yı denethjor. (29 Kasım 1921) BARIŞDOSTER "26 Ağustosgecesinde saader İM otuzdan beş otuza kadar Ve tynirnhtmmdanAkdeniz'eba- kan neferJ' Bu dizelerle başlar, dilimizin dev ve devrimci ozan Nânm HBanet'ın "Ku\ayı\filln,eDestanı'"ndaJd 8 Bap. Ve ozan, destanın bu son ba- bında, Büyük Taarruz öncesini şöy- le anlatır: AlacakaranLkta,birçwardibin- de, beygirinmyanmdaduransarhk, siyah bıyıkh süvari lasa çizmeleriyleatladı aüna. Nureddin Esfak baka saaüna -Beşotuz Ve başJadıtopçuateşiyle vefect- le birlikte büyük taarruz^" Bu ortamda başlattı Gazi Mus- tafa Kemal Büyük Taarruz'u. Öncesinde, olağanüstü biremek, büyük bir sabır ve kararlılık olan büyük utku, böyle kazanıldı. Kuvayı MiUiyecilerinhaklı isya- nı, yurtsever inadı, zafere olan inan- cı ve kurtuluşa dönük iddiası bu ko- şullarda amacına ulaştı. Ve Mehmetçiğin kahramanlığı, yiğitliği, yurtseverliği DumJupı- nar'da böyle destanlaştı. Kolay değildi böylesine büyük bir zafer elde etmek. Türkleri Ana- dolu'dan atmaya yemin etmiş olan emperyalizm ve onun maşası ko- numundaki Yunanistan, Türk or- dulannın peş peşe kazandıklan za- ferlerden gerekli dersi almamış- lardı henüz. İngiltere'nin ünlü Dı- rideki hainler vardı ki, onlar da en az düşman kadar zarar veriyorlar- dı Anadolu Hareketine. Ali Kemal'in ihanetl Örneğin, tzmir Belediye Başka- nı Haa Hasan Paşa. Yunan Yük- sek Komiseri Stergiadis'in, 30 Tem- muz'da. Batı Anadolu'yu bırak- mamak için, son bir oyun olarak, Ağustos'a giden günlerde Mustafa Kemal önderliğindeki Kuvayı Milliyecüer bir yandan içteki hainlerle uğraşıyor, bir yandan da olağanüstü bir emek, büyük bir sabır ve kararhldda Büyük Taarruz için gerekli hazırlıklan yapıyordu... şişleri Bakanı Lord Curzon'un, 4 Ocak 1920'de, Türklere ilişkin yaz- dığı şu satırlar, emperyalist Ba- tı'nın niyetini ortaya koyuyordu: "Türkler Avrupa'dan abhnahdır. Amerikah Senatör Lodge'un de- diği gibi İstanbul Türklerden ta- manıen ahnmalıdır. Bir veba tohu- mu, harplerin yaraücısı, komşula- n için bir küfür olan Türkler Av- rupa'dan siHnmeodir" Mustafa Kemal Paşa'nın tek uğ- raşbğı yedi düvel değildi. Birde içe- Ege'de lyonya Özerk Bölgesi'ni ilan etmesinin, "uygun bir proje" olduğunu açıkJamışü. 9 Ağustos'ta ise Kuvayı Milliye karşıtı yazılanyla bilinen ünlü ga- zeteci Ali Kemal şöyle yazmıştı: "Vîınanlılan denize döknıek bir rüya idi, hülya oldu. Vaaüere rağ- men EskişehirbflekurtanlamadT Aynı günlerde, 6 Ağustos'ta İs- met Paşa, ordu komutanlanna giz- li olarak verdiği emirle, taarruz için gerekli hazırlıklann hızlandı- nlmasını istedi. 13 Ağustos'ta ise Fevzi Paşa ve karargâhı sessizce cepheye gittiler. Ertesi gün birlik- ler güneye ve cepheye doğru kay- dırıhnaya başlandı. Harekat öyle büyük birgizlilik içinde yapılmış- tı ki, yüz bin kişilik kuvvet, Yuna- nistan'ın haberi bile olmadan, Af- yon'un güneyinde toplanmıştı. Askeri strateji açısından da çok başanlı bir çalışma yürütülmek- teydi. O zamana dek, Yunan güç- leriyle yapılan savaşlar. genellik- le Eskişehir- Kütahya bölgesinde gerçekleştiği için, Yunanlılar, Türk saldınsının, yine aynı bölgeden başlayacağını sanıyorlardı. Oysa Türk ordusunun büyük bölümü güneye kaydınbnıştı ve Afyon'un güneyinde konuşlandınlan Meh- metçik, Yunan savunmasını yar- mak için hazırdı. Yunan Genelkur- mayı ise yanlış hesap yapmış, Türk tarafindaki hareketliligin kendile- rini aldarmaya dönük olduğunu, esas saldınnın ise Eskişehir üzerin- den geleceğini düşünerek, ona gö- re önlem almıştı. YARIN: CAZİ PAŞA CEDHEDE PAZAR ORHAN BURSALI YOK, TUBA ve AKP Türkiye Bilimler Akademisi, YÖK yasa taslağına çok önemli, temel eleştiriler getirdi ve önerilerde bu- lundu. Ülkemizin en seçkin bilim insanlannı çatısı altında toplamaya özen gösteren Türkiye Bilimler Akademi- si'nin (TUBA) en önemli yasal görevlerinden biri "Hü- kümete danışmanlık" yapmaktır. Ülkemizde ne ya- zık ki, geri kalmış siyasal anlayış ve yapılar, bütün zengin ülkelerde devlet ve hükümetlerin neden bilim kurumlanyla paralel çalıştıklarını sormamıştır ve an- layamamıştır. TÜBA kurulalı 10 yıl oldu ve hükümerlerden hiçbi- ri, Türkiye ve dünyaya bilimin olgunlaşmış ve dene- yimlerle dolu gözlüğüyle bakan TÜBA'dan yararian- mayı akıl etmedi. Neden etmedi, ayn bir konu... AKP hükümeti, Başbakan, Milli Eğitim Bakanı, TÜ- BA'nın sesine kulak vermeli, bu kurumla çok yakın iş- birliğine gitmelidir. Çünkü orta ve uzun vadeli kalkın- ma ve refah programlan, çağımızda bilimsiz, bilimsel projeler ve yönelişler olmadan başanya ulaşamaz. Hükümetin temel bilim kurumlarına bakışı, onlan ele geçirmek değil yararlanmak olmalı. En sonunda bu kurumlar ülkemizin geleceği için varlar. TÜBA'nın önerileri, ünh/ersitelerimizde ideolojileri değil bilimsel anlayışı ve yönetimi egemen kılacak ni- teliktedir. TÜBA, yükseköğretim ve üniversitenin çağımızda olağanüstü dinamik kavramlar olduğuna ve bu kav- ramlara, gelişmelere göre yeni yasal altyapılara kavuş- turmanın önemine dikkat çekiyor. Başkan Engin Ber- mek'in bir ön yazıyla açıkladığı TÜBA Akademi Kon- seyi'nin önerileri www.TUBA.GOV.TR/yok.html adre- sinde yayımlandı. Eleştirinin ana noktalarını aşağıya alıyorum: • • • • Yeni biryükseköğretim yasasının; biiimsei özgür- lük, evrensel bilim standarttan ve katılımcı yöne- tim kavramlan üzerine inşa edilmesi düşüncesi doğ- ru, ancak, taslakta bu kavramlann tanımlan açık de- ğil. Taslağın bazı maddelerinde ifade edılen hüküm- ler bu kavramlarla çelişiyor. Katılımcılık adına çok ka- iabalık, uygulamada işleriikten yoksun kurullar oluş- turulmakta. Bu kurullara seçılecek kişilerin nrtelik- leri belirsizdir. • Çağdaş üniversitelerde görülmemiş bir seçme yöntemi olan merkezi sınav ile yükseköğretim kurum- lanna doğrudan seçim ve atama yapılıyor. Istihdam edilecek akademik genç bilimcilerin seçimi üniversi- telere bırakılmalı. • Yükseköğretimin ve bilimin olmazsa olmaz ilke- si olan bilimsel liyakat, çağdaşlık iddiasında olan bir yasanın temel dayanağı olmalı. Bu ilke taslakta yok. Bilimsel liyakatın bınncil ölçütünün bilim insanlannın uluslararası ölçekte kabul ve destek bulan araştırma faaliyetleri ve bunlann ürünleri olduğu, yasada açık bi- çimde yer almalı. • Taslakta, var olan yasanın merkeziyetçi yöne- tim anlayışı aynen korunmuş. Bu husus Avrupa Bir- liği'ne uyum yasalannın çıkanldığı bu günlerde sıklık- la dile getirilen ademî merkeziyetçi söylem ile bağdaş- mıyor. Milli Eğitim Bakanlığı'nın üst yönetim kurulla- nnda vurgulanan varlığı da bu merkeziyetçi anlayışı yansıtıyor, aynca üniversiteleri siyasi erkin denetim ve etkilerine açık duruma getiriyor. •Taslak, üniversıtelerle ilgili hemen hemen hernok- tayı en ufak aynntılanna kadar düzenlemekle, üniver- siteleri standartlaştrmaya zorlamakta. Yeni bir ya- sanın günümüzde reform niteliği kazanabilmesi için ademî merkeziyetçi olması şarttır. Yükseköğretim üst kurullannın yetkileri, akademik değerlendinne ve yük- seltilmelerin ölçütlerini belirtemekle sınırlandınlmalı. Yasa üniversitelere temel ilkelere uymak koşuluyla bi- limsel, parasal ve yönetsel özerklik sağlayacak hüküm- ler içermelı. Hedef, üniversitelerimizi tek kalıba dök- mekyerine. onlann yerel, yapısal, vb. özelliklerine gö- re farklılaşabilmelerini, aynı zamanda birbiıieriyle bilimsel mükemmeliyet, eğitim ve hizmet kalrtesi ile yanşmalarını mümkün kılacak bir sistem olmalı. • Aklın üsrünlüğü ve hür düşünceye dayalı üni- versite fîkri 1986 yıhnda Barselona'da Avrupa üniver- sitelerinin temel ilkesi olarak ilan edildi. Laiklik teme- line dayalı bu üniversite kavramı öğretimin bütün ka- demelerinde çağdaş bilgi toplumuna geçişin vazge- çilmez şartıdır. Bu temel ilke yasada açık biçimde yer almalı. • Üniversiteleri yönetecek olan kurullara seçile- cek kişilerin seçim kriterlerinde bilimsel liyakat mut- laka önde tutulmalı. • Üniversitede bugün yönetimde bulunan binlerce rektör, dekan, bölüm başkanının seçimi, taslağın ge- çici hükümlerinde öngörüldüğü gibi bakanlık komis- yonuna kesinlikle bırakılmamalı... • • • TÜBA yasa maddelerine ilişkin önerilerini de ayn- ca sıralıyor. TÜBA'nın çizdiği yasa çerçevesi, üniver- sitelerimizde. hem Gürüzcü, "en ve tek doğru" an- layışın kökünün kazınmasının yolunu açacak hem de Gürüzcü anlayışla özünde aynı nitelikte, ancak ters ku- tuptaki bir başka anlayışın egemen olmasına izin ver- meyecektir. AKP ne istiyor, kimsenin yapamadığı, özgüriükçü, evrensel ve bilimsel bir üniversite yapısının temelleri- ni ilk atmak onurunu taşımak mı?.. Yoksa ülkemizi yine bitmek bilmeyecek yeni çatış- ma ve kutuplaşmalann içine yuvarlamak mı?.. Bırakın üniversitelerin üzümlerini hep birlikte yiye- lim, bağcı dövmekten bıktı bu ülke! obursali@cumhurfyet.com.tr. MACKEREL HOLIDAY VILLAGE • Beach Club • Havuz-Bar • Eşsiz kumsal-Plaj Deniz ve Orman iç içe Foça'nın en uygun tatil ayı Eylül'de; Yarım pansiyon 40.000.000.-TL Oda kahvaftı 30.000.000.-TL Rezervasyon 0 (232) 812 39 26-27 Faks: (90-232) 812 39 28 KüçükAyani Mevkii 35680 Eski Foça
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle