Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 31 AĞUSTOS 2003 PAZAR
10 PAZAR Y 4 Z H A R I dishab@cumhuriyet.com.lr
Avrupa kullanımkılavuzu...Avrupa'da şimdilerde bir etnik köken
muhabbeti var ki akıllara durgunluk
verecek hale geldi. Insanlar artık, "Senin adın
ne" yerine, "NereKsin, etnik kökenin ne"
demeye başladı. Avrupalılar, bu sorulara
yabancılan iyice alıştırdı, artık yabancılar
binyJe tanışınca komutan karşısında künye
sayar gibi memleket söyler oldu. Hatta bir
kısmı daha da ileri giderek "Babam Çerkes,
anam Laz, anamın babası Kafkas, babamın
dayısı Gagavuz" demeye başladı. Bu durum
temelde etnik kökene saygı, hak tanıma gibi de
görünse altında sinsi bir aynmcıhk yatıyor. Ne
yazık ki yabancılar da çoğu zaman bu tezgâha
gelır. Kimse de çıkıp, "Sana ne birader, aha
bak ne güzel hep beraber yaşıyoruz" demez.
Dünyadakı sınırları kaldırmak amacıyla kendi
ülkeleriyle başlan belaya girip Avrupa'ya
göçen değerli dostlar da bu gelişmelerden
payını alır oldular ve şimdilerde sınırlannı
daraltmakla meşguller. însanlann ideallerine
saygım sonsuz. Ama, gelin görün ki idealler ne
hale geldi a dostlar. Varsa yoksa etnik köken.
Artık insanlar ülke bazında birlikteliklerden de
kaçmaya, şehir düzeyindeki organizasyonlara
yönelmeye başladı. Şehir organizasyonlan ise
kasaba kasaba bölünmeye, kasabalar köylere
aynlmaya başladı. Bunun içinde Kiirt kökenli,
Türk kökenli olanlann Alevi, Sünni diye
aynşmalan da cabası. Kurban olduğumun
Avrupası nelere kadir imiş ki bizlere bunlan l
da yaşattı. însanlar bölündü bölündü de .
yüzlerce, binlerce organizasvona sahip oldu.
Türkiye'de kendini ıfade edemedığini düşünen
falanca etnik kökenden bir arkadaş filancaya
düşman oluverdi. "Siziıı yüzünüzden kendimizi
ifade edemedik" demeye başladı. Eee tabii
ifade edebilmenin bedeli de kendine benzeyen
birkaç kişi ile yalnız kalmak oldu. Onlar da,
"Sorunun kavnağı sizin köy, sizin aşiretw
gibi
suçlamalarla bırbirlerine girmeye başladı.
Durum o kadar ilerledi ki iş etnikten çıkıp
başka haller de almaya başladı. Terbiyeli köy
kadırüan bile "Ben femiıustinT demeye
başladı. Onlar da kocalannı sorgulama yolunu
seçti. Geleneksel Türk aile yapısı içinde
yetişmiş, yaptığı işin en doğrusu olduğunu
düşünen kocalanna olmadık dumurlar
AMSTERDAM
YAKUP
KARAHAN
yaşatmaya başladılar.
Yaşlı bir Karadenizli
amcayla sohbet
ediyoruz, kansı 30-35
yıllık evlilikten sonra
"Aynlacam" diye
tutturmuş. Adamcağız;
_ _ _ _ _ _ _ _ ^ _ _ "Ben biliyrum oni, ben
biliyrum ne olduğuni,
hep o feminist gariler akhna girdi, kafasını
kanştirdi" demekte. Tabii etnik köken olunca
bahis, bunun da makbul olanı var, makbul
olmayanı var... Mesela karakafah iseniz
îspanyol ya da ttalyan olmak en uygunudur.
Bir kısım kardeşlerimiz de sağda solda, partide
eğlencede. kızlarla dansta, yere ve duruma
göre kendilerine çeşitli kökenler
seçebilmektedirler. Bir kızla dans edecekseniz
Türk'üm demek yanlıştır, Italyannn demek
gerekir. Baskı, zulüm ve işkencenin
konuşulduğu politik ortamlarda ise kendinizi
mazlum bir kökene ait göstermenizde her daim
yarar görülmektedir. Bu o kadar zor da
değildir, araştırırsanız ailenizde ya ebeniz ya
dedeniz bir şekilde bir mazlum kökenden
geliyor olacaktır. Buradan hareketle rahatlıkla
siz de, ben böyleyım diyebilirsinız. Avrupalı
da size acıyıp kollannı açacaktır. Hatta bu
politik toplantıdan yanıruzda gayet alımlı bir
Avrupalı hanım ile aynlma şansınız bile vardır.
Avrupalı hanımın, "Ay dur, yazık çocuğa, çok
acı çekmiş, ben bununla ilgüenecem" demesi an
meselesıdır. Müzıkten hoşlanan Avrupahlarla
yan yana iseniz kendinizi "Roman" kökenli
olarak tanıtmanız yerinde olacaktır.
Kapasitenizin, kendinize saygınızın,
entelektüel birikiminizin hiç önemi yoktur.
Önemli olan bir yabancı olarak göbek dansı
yapıp yapamamanızdır. Ha, bazı arkadaşlann
yaptığı gibi işi makaraya alıp elin
Hollandalısına, nerelisin diye sorduğunda
"Yedi göbek HoUandabyım" da dıyebilirsiniz.
Bu da adamın sinirlerini bozup uzun süre
kendine gelememesine neden olacaktır "Peki,
neden aksanh konuşuyorsun?" sorusuna ise
"Ya, biz Amsterdamlı deyiHk, Almanya sınınna
yakın oturuyoruk'' diyebilirsinız. Bu pek işe
yarayan bir yöntem değildir, uzun süre ikna
çabası içinde olmanız gerekir, yorucudur. Türk
kökenli iseniz ve Türk'üm demeyi daha dürüst
buluyorsanız lütfen yan unsurlarla olayı
besleyiniz. Mesela "Restoranım var, Tûrk
yemekfcri yapıyorum" diyebilirsiniz, bu durum
Avrupalının iştahını açacağı için sorunu bir
derece hafifletecektir. "Türk'üm ama entegre
olmaya çahşıyorum" da diyebilirsiniz. Bu da
"Aferin bak suçanu bfliyo, göze girmeve
çahşıyo, en azmdan bi gayret var" denmesini
sağlayacaktır. "Yav arök burası benim ikinci
vatanım oldu" demeniz de uygundur, ona pek
inanmayacaktu" ama gene de "Herifbenimsiyo,
ne yapsam kabuDenir" düşüncesi
yaratacağından sizin bir derece rahat nefes
almanıza firsat yaratacaktır. Gerekli
açıklamalan yapmaz iseniz, bu boşluklan
Avrupalı kendi kafasında dolduracaktır. O
durumda ne mi olur? Kansını düzenli döven,
yasadışı işlerle uğraşan, eşcinselleri anJamayan,
agresif, kriminal, ekmeğini yediği ülkeye
saygısız olan, Avrupahlann her şeye rağmen
büyük hoşgörü ve anlayışlı tavnna karşı
saygısız biri olup çıkarsınız. Aman diyeyim.
Oodova'da
başkent havası
Ottavva. Meclisin
önünde çoğu Asyalı,
tahminen 30-40 kişiden
ibaret bir grup insan
toplanmış. Bir ellerinde
pankartlar, "Tanrun bizi
koru!", diğer elleri
kalplerinin üstünde,
kendilerinden geçmiş şarkı
söylüyorlar. "Tannm bizi
şeytandan koru. Ancak sen
korursun~ Tanrun."
Henüz yaz bitmeden bir
Istanbul-Ankara yapıp
başkent havası alalım
istedik. Sizlerin de
gördüğü üzre, memleket
özlemini böyle
benzetmelerle gideriyoruz.
Toronto Istanbul'u
oynuyor, Ottawa ise
başkentimiz Ankara'yı.
Niteliksel olarak kimi
benzerlikler olmasının
yanında (tabii ki
Toronto'da Boğaz ve tuzlu
deniz kokusu yok!),
birinden diğerine gitmek
için de, neredeyse aynı
mesafeyi kat etmeniz
gerekiyor. Gülmeyin, bu az
uz bir benzerlik değil...
Neyse uzatmayahm,
Ottavva (buralılar Oodova
diye okur), küçük ve şirin
bir şehir. Avrupa
şehirlerinde görülen
benzeri sokak kafeleri ile
Fransız etkisi hemen
kendini belli ediyor. Güney
yarısı
TORONTO
1*1BERNA
DEMtRYOL
Ontario,
kuzey yansı
daQuebec
eyaletine
dahil. tki
tarafı
birbirinden
ayıran Ottavva
Nehri, gn rengine rağmen
şehre cazibe katıyor. Belki
de üç tarafı deniz olan bir
memleketten gelen biri için
suyun vazgeçilmezliği
sadece... Ontario tarafında
konuşulan öncelikli dil
Ingilizce iken Quebec
tarafuıda dil Fransızca.
Elbette, her an her yerde
iki dili de duyuyorsunuz.
(20-30 yıl önce yaşanan
politik savaşlar sonucunda,
nihayet Fransızca da
Ingilizcenin yanında
ülkenin resmi dili kabul
edilmiş. Bugün, tüm resmi
evTakJar iki dille hazırlanır,
duyurular iki dille yapılır.)
Eyaletler arasındaki farklı
uygulamalann ayırduıa
varmak da küçük bir
şehirde daha kolay.
Örneğin Quebec tarafında
vergiler daha yüksek, ama
su, elektrik neredeyse
bedava. Yine Quebec
tarafında, çocuk sahibi
olmayı özendirmek için
bebeİc başuıa yüklü
yardımlar yapılıyor
(Aslında sadece Quebec'te
değil, tüm Kanada'da nüfus
gittikçe yaşlanıyor.
Tüketim, üretim döngüsü
için genç nüfusa ihtiyaç
var. Ancak bütün çabalara
rağmen, doğum oranlan
yeterince yükselmiyor.
Bunun sonucunda da
firmalar, pazara yaşlı
nüfusa yönelik ürünler
sunma yanşındalar. Hayat
sigortalan, emeklilik
planlan gibi). Tekrar
Oodova'ya dönersek, şehri
turistik ve eğlenceli hale
koymak için tüm meclis
binalan turistlere açılmış,
sürekli olarak rehberli
turlar var. Geceleri,
meclis binalan ışık
gösterileri ile canlandınlıp
yerli yabancı turistleri
çekebilmek icin turlu
aktiviteler düzenleniyor.
Toputopu 100-150 yıllık
binalann nasıl rurizmin
çekirdeği haline
getirildiğini,
Arnavutköy'deki belki
hemen aynı yaştaki ahşap
binalann günbegün
çürüdüğünü hatırlayarak
şaşkınhkla izliyorsunuz.
Benim bu kıtanın
kuzeyinde gittikçe daha da
artarak hissettiğim, sizin
kendi başınıza
keşfetmenize izin
verilecek, köşede gizli
kalmış hiç ama hiçbir şeyin
kalmadığı yahut daha
doğrusu olmadığı. Bir
turistik rehberi elinize
aldığınızda, artık
okumaktan, görmekten,
duymaktan usandığınız
birbirinin tekran binalan,
aktiviteleri, hikâyeleri
görüp, henüz
daha yola
çıkmadan
ruhunuzun
yorulduğu,
hevesinizin
tükendiği. Bir
başka çok
dokunan da,
yerli Amerikahlann (bizim
Kızılderili dediğimiz hani)
sirk hayvanı misali bir
adaya konup hayatlannın
turistik malzeme
yapıldığını görmek oldu.
Lafi çok uzattığımızın artık
farkına vanp yazrnın
başına dönersek; uzaktan
pankartlan görüp
yaklaştım. Acaba Tann bizi
neden, hangi şeytandan
korumahydı? Efendim,
meğer bütün bu şamata,
bugünlerde hararetle
tartışılan eşcinsel evlilikten
Tann'nın bizi koruması
içinmiş. Ontario ve British
Columbia eyaletlerinin
eşcinsel evlilikleri resmi
olarak kıymaya
başladığından daha önce
bahsetmiştim.
Şimdi Kanada ve ABD'de
tartışmalar aldı başmı
gidiyor. Çağlar boyu sınır
tanımamış hayal güçleri ile
kendine tannlar yaratmış,
onlan evlendirmiş,
savaştırmış, âşık etmiş,
nefrete bulamış,
banştırmış, kavuşturmuş
insanJar, uzunca zamandır
hayal etme, farklı
düşünme ve farklı
hissedene hoşgörü duyma
yetilerini kaybetmiş
olmalılar. FarkJıyı yok
etme güdüsü nereden
kaynaklanıyor acaba?
K n *1 J »•• IM Brezflva'nın ulusal dansı samba, çok uzaklardakiJaponya'da
GW dîJOflVÜ DÎ'CIÎlVtl Vfl dOtluU ** pek seviüyor. Tokyo'da, dün başlayan 23. Asakusa Samba
M ^ Y
1
"
1
/ » * " v ^ y •# j n m / ı t m v FesthaHW4bm500dansçıkaükü.Şenligiyaklaşık500binkişi
izledi. Kırmızılara bürüıunüş Japon kadın dansçı da, amatör fotoğrafçılara poz verdi. (Fotoğraf: AP)
Bir sergiden Amerika imajı
Amerika'nın imajı sanata nasıl
yansıyor? Bu sorunun yanıtını
New York'taki VVhitney Museum Of
American Art'ta açılan "The
American Effect" (Amerikan Etkisi)
başlıklı sergide bulmak mümkün.
Asya, Afrika, Avrupa, Avustralya,
Kuzey ve Güney Amerika'yı
kapsayan 30 ülkeden 47 sanatçının
katıldığı karma bir sergi bu. Sergiye
katılan sanatçılann amacı,
Amerika'nın dünyaya etkisini
sanatsal formlarla anlatmak.
Eserleriyle bunu öylesine iyi
başarmışlar ki, sergiyi gezdıkten
sonra siyasal, ekonomik, sosyolojik
ve kültürel açıdan dünyanın bütün
ülkelerini etkileyen ve bu yönüyle
birçok araştırma ve çalışmaya konu
olan Amerika'yı mercek altına
yatrnp incelemiş gibi oluyorsunuz.
Bu nedenle sergide yer alan
eserlerin belli başlılanndan söz
etmek istiyorum. 38 yaşmdaki
Fransız sanatçı GiHes Barbier'in
gerçek boyutlardaki heykellerden
oluşan eseri, bütün Amerikan çizgi
roman kahramanlannı toplu halde bir
bakımevinde gösteriyor. Muhteşem
Hulk, Catwoman, Superman ve
diğerleri yaşlanmış ve bakıma
muhtaç bir haldeler. Biliyorsunuz,
kahramanlar yaşlanmaz. yaralanmaz
ve asla bakımevine düşmez.
Amenkan rüyasının bir gereğidır bu.
Genç, güzel, yakışıklı hep güçlüdür
kahramanlar. Fakat Barbier'in
gözünde Superman koltuk
değnekleriyle yürüyor, Hulk sedyede
yatıyor Sergiyi gezen Amerikahlann
dikkat çekici bir şekilde en çok bu
yapıta güldüklerini gözlemliyorum.
Paİdstanlı sanatçı Saira VVasim'in
yağhboya tablosu, bilgisayannda
yazı yazan Pakistan Cumhurbaşkanı
Pervez Müşerref ile terorizme karşı
gösterdiği çabalar nedeniyle ona
şükranlannı sunan Amerikalı ve
Ingiliz tannçalan birlikte resmediyor.
Aynı sanatçının bir başka tablosunda
ise George Bush. zafer sarhoşu Roma
Imparatoru görünümünde. Filipinli
sanatçı Atfredo Esquillo.
Amerika nınFihpınlerde 1899-1901
yıllan arasında sürdürdüğü savaş
sırasında ABD Başkanı olan \ViIBam
McKinky'i Filipinli bir bebeği
kucağında tutan anne kılığmda
gösteriyor. Fakat annenin elleri
Amerikan kartalının pençeleri
şeklinde resmedilmiş. Güney
Kore'deki
NEW YORK
ZULAL
KALKANDEELEN
Maekyong
adlı köyün
yakınlanndaki
Nong
Adası'nda
Amerika'nın
yaptığı
. bombalama
deneylerini,
bunun sonucunda ortaya çıkan ve 50
yıldır süren sayısız ölüm, yaralanma
ve sakatlanma olaylannı konu alan
fotoğraf dizisi oldukça çarpıcı.
Amerikan kamuoyuna yansımayan
bu fotoğraflar, Güney Koreli
YongsukKangın imzasuıı taşıyor.
Amerika Birleşik Devletleri'nin yol
açtığı çeşitli zorluklarla karşı karşıya
kalan Japon ulusunu konu alan bir
diğer resim, Hisashi Tenmyouya'ya
ait. Resimde Amerika, ağzından
alevler çıkan bir canavar şeklinde
görülüyor. Hollandalı Arno
Coenen'ın 18 dakikalık "TheLast
Road Trip" adlı videosu, sergide yer
alan en ilginç eserlerden birisi.
Tamamen dijital bir monopol oyunu
olarak tasarlanan videoda oyuncular
Los Angeles'a doğru bir yolculuğa
çıkıyor ve bakın hangi duraklarda
duruyorlar: Yalnız Kalmak
Istemiyorum!, Isa Korur!, Katil, Aile
Değerleri, Intihar, Iflas, Daha Fazla
Para Daha Fazla Sorun, Fast Food,
Tüketim, Pornografi, Dindar,
Günahkâr, Silah. Sona doğru bir
palyaço silahlı polisler tarafından
sıkıştınlıyor ve dolann sulara
gömülüp batışıyla oyun sona eriyor.
Söz edilmesi gereken videolardan bir
diğeri, Polonyalı Pavvel Kruk'e ait.
Sanatçının NİBA liginin ünlü
basketbolcusu MfchaelJordan'ı
canlandırdığı çalışmasmın amacı,
Amerikahlann bakış açısıyla
"mükemmel" tanımını açıkhğa
kavuşturmak. Jordan'ı canlandıran
Kruk konuşuyor: "Komünizmin
yıkıhşuıı hatırlamryorum ama
Polonya'da NBA maçmm
yayımlandığı ilk gün, benim hayaümı
degiştiren gündü." Bu cümle,
Michael Jordan'm otobiyografisinde
yer alıyor. Norveçli sanatçı Ane Lan
ise. yöresel kıyafetleri içinde
Ortadoğulu bir kadmı canlandırmış
videosunda. Sanatçının gerçekte
erkek cinsiyetli oluşu, görünrüyü
daha da ilginç kılmış. Sevgilisine acı
dolu bir aşk şarkısıyla ağlıyor kadın:
"Amerika Amerika neredesin? Bana
ne yapön? Sen burada yoksan kimi
aravacağım, kimi bulacağım?".
Anlaşıldığı gibi, Ortadoğulu kadının
sevgilisi Amerika. Sergide yer alan
eserlere bakarak Amerika'nın bütün
sanat eserlerini aynı yönde
etkilediğini söylemeİc doğru olmaz.
Bu sergi, belli bir bakış açısı
sunuyor. Amerikan medyasına fazla
yansımayan bir bakış açısı bu.
Whitney Museum Of Art'ta açılan
serginin önemi de bu zaten.
Murat A'nın
suç dosyası
kabank
Murat A. bu yıl da
sınıfta kaldı. Son
yıllarda başansız bir
öğrenci. Öğretmenleri ile
arası hiç iyi değil, diğer
öğrencilerle de. Kavgacı
ve inatçı. Hem evinde
hem de okulunda. Murat
A. Almanya doğumlu,
Türk pasaportlu. Stuttgart
Havaalanı'na yakın bir
semtte oturuyor. Son 5
yılda üç okul değiştirmiş.
Geçen ders yılının
ortasında geldiği
Stuttgart'ın
banliyölerinden
Leinfelden
Ortaokulu'nda
başansızlıktan ve
devamsızhktan smıfia
kaldı. Murat A'yı kent
polisi de iyi tanıyor.
Yabancı gençlerin
oluşturduğu çetelerden
birinin suç dosyası
kabank "üyesi". Adam
dövme, haraç alma,
uyuşturucu kullanımı ve
dağıtımı Murat A'nın son
yıllarda sık sık işlediği
suçlardan. Şimdi suııfta
kalmasının ardından anne
ve babası ile oturup
konuşan kent polisi,
Murat A'yı ailesi
Türkiye'ye
yollamazsa
uzun süreli
tutuklayacağım
ve arduıdan da,
Muhüs'e
yaptıklan gibi
yıllarca suıır m.^m^^m
dışı
edeceklerini açıkladı. Şu
sıralar anne babası onu
Izmir yakınlanndaki
akrabalannın yamna
"tedaviye" yollamaya
hazırlanıyor... Son
yıllarda 14-18 yaş arası
Alman gençleri,
toplumsal açıdan büyük
sorunlar yaşıyor. Bu
sorunlar aile içi
terbiyeden eğitime dek
uzanıyor. tşledikleri
suçlar hızla artarken,
okuldaki verimleri aynı
hızla geriliyor. zar zor da
olsa diploma alanlar,
meslek eğitimine
başlayamıyor. Ülke
çapında tüm eyaletlerde
Eğitim ve îçişleri
bakanlıklannın verileri.
uzmanlann araştırma
raporlan, medyanın
haberleri, köşe yazılan
giderek daha çok bu
konuya eğiliyor. Suç
işleme yaşı hızla düşüyor.
Stuttgart polisi sözcüsü
Hermann Karpf
geçenlerde yaptığı
açıklamada,
"Çocuklar hırsıztağa
artık 9 yaşında başbyor"
dedi. "13 yaşmda
uyuşturucu alanlann
sayısı da giderek arüyor."
Birkaç yıl önce Avrupa
çapında yapılan ünlü Pisa
araştırmasında
STUTTCART
AHMET
ARPAD
Almanya'nın eğitimde 32
ülke arasında 21. sırada
yer aldığı gerçeği şokunu
henüz üzerinden
atamayan yetkililer
giderek başka acı
gerçekleri de itiraf etmek
zorunda kalıyorlar. 14
yaşın altındaki çocukJann
suç işleme oranı on yıl
içinde yüzde 57 artmış.
Okulda suç işleyen
öğrencilerin oranındaki
artış 5 yılda yüzde 48. Bu
suçlann başında çete
kurmak, diğer öğrencileri
dövmek, haraç almak
geliyor. Geçen yıl Doğu
Almanya'nuı Erfurt
kentinde bir öğrencinin
tam 16 öğretmenini
vurarak öldürmesi ve
ardından intihar etmesi,
dünyada bugüne dek
görülmemiş bir olaydı.
Öğretmenleri ölümle
tehdit, öğrencileri rehine
alma, yanında silah
taşıma, sınıfta tabanca
çekme gibi olaylar son bir
buçuk yılda Almanya'da
artış gösterdi. Okullarda
uyuşturucu kullammı da
giderek artıyor, kullanan
öğrencilerin yaşı düşüyor.
Stuttgart Gençlik
Dairesi'nüı
kısa süre
yaptığı şu
açıklama da
hiç
sevindirici
değildi:
_^^_^_ Dayak, kötü
bakım, taciz
gibi aile içinde anne
babanın çocuklanna kötü
davranma olaylannda da
bir yılda yüzde 20'lik bir
artış var. Bu gibi olaylara
daha çok fakir, işsiz,
düşük eğitimli, sosyal
yardım almasa açlık
sınınnın altında
yaşayacak ailelerde
rastlanmakta.
Almanya'da ekonominin
zayıflaması, işsizliğe bir
türlü çare bulunamaması,
toplumsal yaşamda
giderek daha çok yaralar
açmakta. Hele Schröder
hükümetmin planladığı
sosyal reformlar sonucu
getirilecek
kısıtlamalardan en çok
fakir ailelerin etkilenmesi
bekleniyor.
Verilere göre, bugün 1
milyon çocuk yoksulluk
suıınnda yaşarken bu sayı
1.5 milyona çıkacak.
Sizin anlayacağınız
Almanya, gençlik
sorunlanna çare
bulamıyor. Bizim Murat
A. bereket Türk
pasaportlu, Türkiye'deki
akrabalarrnın yanında
"tedavT olma olanağı
var. Yaşıtı sorunlu Aiman
gençleri ise onun kadar
şanslı değil, onun bu
olanağından yoksun...
www.ahmet-arpad.de