06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 AĞUSTOS 2003 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Saygıya Çağrı! "Hilafet ve şeriat arayışında olanlar var." Yok mu? Yıllarcfan beri değişik adlarla karşımıza çıkanla- n hepimiz tanıyoruz. Şu anda, tam bir çoğunlukla iktidah elinde tutan Tayyip Bey ve takımının geç- mişine bir göz atınız. AB istiyor bahanesiyle ana- yasanın temel maddelerini, önemli yasalan değiş- tifmek girişimleri, 'şeriat anlayışını' gerçekleştir- mek yolunda,atılan adımlar değil mi? Kılınç £aşa, Tolon Paşa, Doğan Paşa!.. Türk ordusünda çeşitli rütbeleri teker teker aşa- rak orgeneral çizgisine uJaşmış üç asker... En iyi okul- larda öğrenim görmüşler, askeriik sanatının usta- lan olmuşlar, en önemlisi de, Atatürk devriminin anlamını, değerini duyarak, bilerek biryaşam sür- müşler, sonunda onurtarıyla emeklilik aşamasına gelmişler. "Hilafet ve şeriat anlayışında olanlar var" diyor- larsa, bu sözün üstünde durmak, birazdüşünmek, gerçekleri aramak her Türk insanının görevi değil midir? Neden böyle konuşuyorlar, neden Atatürk Cumhuriyeti'ni tehlikede görüyoriar, neden emek- liliğin ilk adımında, en başta iktidardaki partiyi ve liderlerini, sonra da halkı uyarmak istiyoriar? 30 Ağustos geçmişte kalmış bir gün müdür? öy- le günler vardıryeni baştan yaşanır. Kuşaklar o gü- nün anlamını duyar. Bir30 Ağustos öncesindeTürk ordusunun üçgenerali, görevleriniarkadaşlannates- lim ederken üstünde yürüdüğümüz yolun bir uçu- ruma gittiğini söylüyorlarsa, hepimizin bu uyarıya kulak vermesi gerekmez mi? Yoksa, "Askeıier ko- nuşmaz, Türkordusu Yeniçeriocağıdeğil"dfyeAta- türkçü paşalara saldırmaya yeltenenler karşılann- da Yeniçeri ağalannın değil, aydınlanmacı, ilerici as- kerlerin bulunduğunu görmelidirler. Asker her za- man konuşmaz elbet, ama yeri, sırası geldiğinde düşüncesini söyleyecektir. Askeriiğin en üst rütbe- sine ulaşmış bir yurttaş, işlerin bir karanlık çıkma- za gittiğini görünce niye suskun kalsın? Üstelik de, Kılıç, Tolon, Doğan gibi paşalargörevlerinin bitimin- de konuştular, bizleri aydınlatma görevini yerine getirdiler. Şu "Yeniçeri ordusu" benzetmesi bana eski bir suçlamayı anımsattı. Birzamanlar, Adnan Mende- res, Türk ordusunu "Battal Gazi ordusu" sanmak yanlışlığınıyapmıştı. "Ben orduyu gerekirseyedek subaylaha yönetirim" sözü de onundur. Kimi ga- zetelerde, hem de 30 Ağustos'un öncesinde, Ata- türkçü ordunun seçkin komutanlannı "Yeniçeri or- dusuna benzetmek" ister istemez beni Mende- res'in son günlerindeki tutumuna götürdü... Herulusun geçmişinde, geleceğedayanakolan, geleceği kuran böyle günler vardır. Türk ulusu için de 30 Ağustos, tarihin yıldızlı bir anıdır. Bizleri Atatürk Cumhuriyeti'nin ilkelerinden ko- parmak, bir çeşit şeriat devletine götürmek çaba- iannı mertçe açıklayarak toplumu uyandırmak is- teyen paşalar, kırk yıllık hizmetlerini bu son açıkla- malanyla başanlı bir biçimde tamamlamışlardır. Ama görevleri daha bitmemiştir, birikimli deneyim- leri her zaman başvuracağımız bir değerdir. Onlar Yen/çeri'lerin, ya da Battal Gazi çetelerinin değil, Atatürk ordusunun emekli askerteridir. Biraz say- gı, daha da çok terbiye!.. Türkiye'yi Yozlaştırma Planlan... Prof. Dr. H. Şevki DARENDELİOĞLU G ündeme getinlen ye- ni üniversite tasansı ile Türkiye'yi yozlaş- tırma planlanna bir yenisinin daha eklen- diğine tanık oluyoruz. Bu plana gö- reüniversite yönetim kurullanna ver- girekortmenkrivs. de katılıp sözsa- hibiolacakiarmış!.. Üniversite üst yönetim kurulunda vergi rekortmeninin işi ne° Zengın işadamı olmakla üniversite öğretim üyesi olmak arasında ne ilgi var? Üniversite öğretim üyeliği, her önü- ne gelenin yapabileceği bir meslek mi° Ticaret adamının hayattakı ama- cı para kazanmaktır. Bilim adamtnın ise bilgi kazanmak ve üretmektir. Bu iki farklı zihniyeti bir araya getirmek demek tflidyle kuzuyu bir arada ge- tirmek demektir. Üstelik bunu Türkiye gibi bir ül- kede yapmayı düşünmek! Yani ge- nelev patronlannın vergi rekortme- ni olduğu, "sanatçüarnr profesörle- re. "Profesörler çok konuşmasınlar ben devlete milyarlarca Bra vergi ve- riyorum. Vmtiğhn vergüerle yüder- cesi maaş atayoriar" diyebildiği birül- kede fûtbolculann miİyon dolarla oy- nadığıbırülkede... Liseyibitirdikten sonra bir ürüversiteyi kazanamayıp Almanya'ya işçi olarak çahşmaya gidenin aynı yıl yüksek başany la üni- versiteye girip. yüksek başanyla üni- versiteden mezun olup devlete yıllar- ca vali olarak, mühendis olarak, pro- fesör olarak, öğretmen olarak hiz- met veren akranlanndan daha fazla ücret ve emekli maaşı aldığı bir ül- kede... Vergi rekortmeninin her zaman mazbut işadamından olacağının ga- rantisi yok ki. Bir vergi rekortmeni olarak birgenelevpatronunu üniver- site yönetim kuruluna uygun görme- yip atamazsanız, rekortmenliği gene- lev patronuna kaptırmış tnsanJan se- çerseniz bu hem genelev patronuna ayıp hem de eşyanın tabiatına aykı- n olmaz mı? Daha önceki yozlaştarmalar: Bu yozlaştırma daha önce birçok ku- rumda yapıldı. Bir örnek olarak Tü- ketici Hakem Kurullan'nı (heyetle- rini) verebilirim. Bu kurullarda hu- kukçu olmayan esnaf ve sanatkâr- lardan, ticaret odalanndan, yazıişle- ri müdürlerinden vs. üyeler de var. Bunlann karar verdiğı bir anJaşmaz- lık üzerinde taraflar aralannda anla- şamazlarsa anlaşmazlığı mahkeme- ye taşıyabilmekteler. (Baa durumlar- da bu kurulun karan kesin olup va- tandaş mahkemeye gidememekte- dir!) Bu sefer demahkemede yargıç- lar. aynı anlaşmazlık hakkında karar vermekteler. Anlaşma yıne sağlan- mazsa dava Yargıtay'a gitmekte ve Yargıtay hâkimleri davayı incelemek- tedir. Yaru bir Yargıtay hâkimi ile bir esnaf aynı davaya bakabilmekteler. Eğer esnaflar. hâkimler gibi karar verebiliyorlarsa hukuktan anlıyor- larsa hâkimlere ne gerek var. Yok ha- yır. bu işlerden ancak hâkimler anlı- yorsa esnafin. hâkimlikJe ne işi var0 Yanm doktor insanı canından eder- se, yanm hâkim, pardon esnaf da in- sanı hakkından, hukukundan etmez mi° Başka bir örnek: Anayasa Mah- kemesi'nde hukukçu kökenli olma- yan birüyenin ne işi var? Yıllarca avu- katlık yapmış kişilerin "hâkim ol- masma" olanak vermek için yasal düzenlemelere ne gerek var° Bir tüketici kanunu çıkanldı. adı "Tüketiciyi Koruma Kanunu" oldu ama esasında satıcıyı koruyordu. Çünkü, bu kanuna göre satıcı ile alı- cı arasında malın ayıplı olması halin- de bir anlaşmazlık doğduğunda ka- ran, malın teknik servisinin düzen- leyeceği rapor veriyordu. Vatandaş böyle birdurumda neden hakem ola- rak satıcının tıcari ilışki ıçerisinde olduğu teknik servisi bilirkişi olarak seçmek zorunda olsun ki? Bu hu- kuktaki bilirkişintn tarafsızlığı ilke- sine aykındır. Tüketici kanununun can alıcı maddesi budur \r e görüldü- ğü gibi tüketicinin aleyhinedir. Ka- nunun adı tüketiciyi koruma kanu- nu olsa da... Tıpkı yeni Medeni Ka- nun"un boşanma durumunda malla- nn kan koca arasında yan yanya paylaşılmasını düzenleyen can alıcı maddesi gibi. (Son zamanlarda "re- form niteüğinde" denilen düzenle- meler hep bu konumdadır.) Devletin televizyonuna bakıyor- sunuz bayan konuşur (spiker) haber sunarken ekranda konuşunm giysi- sinı aldığı mağazanın adı. Ne kadar basitlik!.. Ne yani konuşur bayan zo- runlu mu nereden giyindiğini bütün ulusa duyurmaya 0 Bu hem konuşur bayana yapılmış bir saygısızlık hem de izleyenîere yapılmış bir saygısız- lıktır. Peki yann da sıra konuşur ba- yanm iç giysisine mi gelecek? Son- ra bakıyorsunuz kanallara parayı bas- uran istediği programı "sunabffiyor!". Yani kebapçı Kemal da parayı bastı- rarak isterse "Türkiye'nin nükieer wkonvansiyonds8ahsEİanma\'akar- ŞL-diye başlayıp süperentel bir prog- ramı gayet rahatlıkla sunabilir Belediyelere bakıyorsunuz denet- lemekle görevli olduğu esnafin rek- lamını yapıyor! Tuhafbir durum. Be- lediye otobüsünde rekJam yazılan 100 m. uzaktan rahatlıkla okunabi- lirken otobüsün geçtiği yerler (güzer- gâh) yazısı 10 metre mesafeden da- hi okunamıyor... Bu otobüslere rek- lam yazılan yazılacağına vatandaşı eğitici \azılar yazılsa örneğin, "Si- gara içmek sağhğuuza zaraıiıdır!n daha iyi olmaz mı? Olmaz tabıi. O zaman vatandaşa hizmet olur! Para hayatta tek (bıricik) amaç du- rumuna getirildi. Ticari beyin yıka- ma faaliyetlen önem kazandı. Bu amaçla üisanlan ıkna edebılmek için bilimsel yöntemlerebaşvuruldu. Bu- nun için üniversitelerde tanjtım, rek- lam, işletme, pazarlama gibi dersler ve bölümler açıldı. 2-3 yıl hapis ce- zasını gerektirebilecek davaîar tek yargıçh asliye ceza davalannda gö- rülüyorken 600 milyon liralık aniaş- mazlıklar üç hâkinîli ticaret mahke- melerinde görülür duruma getirildi. IMF. "Türkiye'ye kredi vermek için befirli bir milyardotarhközefleş- tirme vapmasını şartkoşuyor.Ne sa\- gısızbir talep! E\«t, amaç de\1eti eko- nomik yönden >ıkmak, bütün yapı- sını özelticaretüzerine kurmakl Ba- kıyorsunuzözeikanaDarm görüşleri- ne başvurduğu, ekrana çıkanbğı öğ- retim üyeteri hep özel üniversitelerin öğretim üyeleri de\let ünhersitele- rinin değiL Bir futbolcunun dahi bir kuhıpten öbürüne geçerken büyük mikfariarda transferücreti ödendiği ölkemizde, devletin ve miDetin bü- yükpara\çemeklerleyetiştinüğipro- fesörieri özel ünhersiteler kendfleri- ni jetiştiren devlete ve ünhersiteye hiçbirücretödemeden kendiözel üni- versitelerine götürebümekteler. So- nuçta başanb devlet öğrencisi vasat öğretim üyesinden eğitim alırken da- ha az başanlı ya da başansız özel sektör öğrencisi daha iyi hocadan hak etmediği halde eğitim alması normalmiş gibi. Son zamanlarda ya- pılan Medeni Kanun değişikJiğine bakalım: Burada esas amaç boşanan kadının kocasının mallannın yansı- nı alabilmesine (el koyabilmesi) ola- nak yaratmaktı. Hatta o kadar ileri- ye gidildi ki bu kanun açıkça bir hu- kuk ihiali olmasına karşın yüriirlü- ğe girmeden önceki evlilikleri de kapsaması gündeme geldi. (Zamanın hukuk profesörü adalet bakanı bile buna bir evet dedi, bir hayır.) Oysa bu durumu kabul etmek devleti sö- züne güvenilmez duruma getirmek demekti. Ertesi gün IMF'den kredi ala- mayan devlet, \atandaşına başvurdu- ğunda vatandaş devletin verdiği sö- ze nasıl güvenecekti de parasını dev- lete borç verecekti? Bunun için ay- Akbank'tan Konut/İşyeri Kredisi alın; hayalterinizdeki evya da işyerine hemen kavuşun! Dolar ve Euro bazında 10 yıla kadar vade ve başlayan faiz oranlarıyla! L bazında 5 yıla kadar vade ve liz oranlarıyla! Akbank Konut/İşyeri Kredisi larca ve hatta yıllarca TVlerden, ba- sından, radyolardan, derneklerden, sokaklardan, hep kadınlann (hep ka- dın denildi ama esas amaç her kadın değil evli kadındı, tıpkı gençlik de- nilince insanlann aklına hep üniver- site gençliğinin geldiği köy gençle- rinin gelmediği gibi) ezildiğinden söz edildi, amaesas ezilen fuhuş sek- töründe sermaye olmuş kadınlar hiç akla gelmedi. (Kadının erkek karşı- sındaki zor durumunu inkâr etmiyo- rum. Hatta tabiattaki dişileriçindeen zor olanı insan dişisi olmaktır. Çün- kü, insanda dişiliktabiatta diğer can- lılarda olan üreme boyutu dışuıa çı- karak zevk ve sermaye boyutu da ka- zanır. Yani doğada hiçbir canlı, dişi- sini insanın dişisini sömürdüp ka- darsömurmez. Hatta hiç sömürmez.) Düşünebiliyor musunuz kaduılaruı ezildiği iddiasında samimi olan bir insanın akJına genel kadınlann (ha- yat kadını) da ezildiğini hiç getirme- mesini. Esas ezilen kadınlar bunlar- dı ve bunlar için hiçbir yasal düzen- leme yapılmadı. • Her siyasetçinin, Türk ailesinin kutsalhğından dem vuruyor olması- na karşın zinanın suç olarak görül- memesinin yasallaşması yozlaşma- nın bir başka bo\r utudur. Yine ken- disini muhafazakârolarak niteleyen şu andaki ikndar da bu konuyu es ge- çiyor. Bu durum siyaset kurumunun yozlaştığının bir göstergesidırbence. Sonuç Bana göre, üniversite öğretim ele- manlanna bir saygısızlığın da öte- sinde hakaretanlamında olan bu öne- ri her kurumu teker teker özelleşti- rerek ve yozlaşurarak devleti zayıfdü- şürme ve yozlaştırma planının sade- ce bu halkasıdır. Insanlardakı sosyal düşünceyi yıkıp yerine boş beyinler yaratmak ve böylece vatandaşın dev- lete olan güven duygusunu ortadan kaldırmak için yozlaştmcı güçler çok önceden harekete geçtiler. Evladın babasına olan güven duy- gusu ortadan kalktığında nasıl bir tabloortaya çıkarsa, vatandaşın dev- letine olan güven duygusu ortadan kalktığında aynı tablo ortaya çıkar. Sonuç olarak diyebilirim ki; hilö- min yanmda esnafin ne işi var? Üni- versiteöğretim üyesminyanmda ver- gi rekortmeni işadammm ne işi var. Herkes kendi işine baksın. Sapla sa- manı kanştırmasın! Eğer vergi rekoronenindeniyi yö- netid oluyorsa o zaman miOetvekil- lerine ne gerekvar. Meclisteki miBet- vekiDerininyerinivergi rekortmenle- ri abın. Türkiye'vi v«rgi rekortmeo- leri yönetsin. Meclis'teki komisyon- larda >"ergi rekortmenleri bulunsun. Hatta vaükre, kaymakamlara ve di- ğer bütün yöneticflere ne gerek var. "Ailem" üyeleri, kredi taksitlerini öderken puan kazanır ve aite kategori'erine göre indirimli faiz oranlarından yararla PENCERE AKP Sorun Değil, Sorun Biziz... Istanbul Üniversitesi'nin katkılarıyla 68'liler Birliği Vakfı ve Esenyurt Belediyesi'nin düzenlediği "81'in- ci Yılında 30 Ağustos 'u Anlamak" toplantısında ben de konuştum... Neler söyledim?.. Ya da söylemedim?.. • Dedim ki: AKP Hükümeti'nin takıyyeci irtica iktidan olup ol- madığı ülkede ve medyada yoğunlukla tartışılıyor. Yalnız bu tartışma bile Türkiye'nin bıçak sırtında bulunduğunu gösterir... Ama sorun bu değil.. AKP sorun değil.. Sorun biziz!.. 'Biz' derken neyi vurguluyoruz?.. Tüm laik güçler. Atatürkçü sol ve ulusalcı sağ ile irticanın karşısın- da kim varsa, bu gidişle ülkeyi ve devleti Islamcıla- ra teslim ederler. • Evet, sorun AKP değil.. Sorun bizde düğümleniyor. Dedim ki: Eğer 1922'de Ankara'da biz olsaydık, 30 Ağus- tos Zaferi'ni kazanamazdık... Çünkü bir başarı için emek vermek gerekir; alın- teri dökmek, istençli olmak, elbirliğini sağlamak, kendi içinde bölünmemek, dayanışmayı gerçekleş- tirmek birincil koşullardır... Biz kendi içimizde bölünmüşüz... Hele solda her şey karmakarışık, herkes birbiriy- le uğraşıyor, birbirimizde kusur bulmak için alınteri döküyoruz, parlamento içi sol ile parlamento dışı sol arasında köprüler atılmış, solcu başka işi yokmuş ve devletin başında takıyyeci iktidar bulunmuyormuş gi- bi durmadan solu ve solcuyu çekiştiriyor... Zevkine payan yoktur bu işin.. Çekiştirin de çekiştirin!.. • Soldaki partiler eski model particilikten vazgeçe- bilmiş değiller... Oysa 3 Kasım bu tür partiyi tasfiye etti; ama, biz farkındadeğiliz... Halktan kopuk bir örgütlenmeyle particiliği siya- sal pazarlama aracına dönüştüren yerel takımlar ve bu takımlan genel başkan kimliğiyle merkezde ko- ruyan bir liderle özel tayfası malı götürüyor, partiyi elinde tutuyor... Bu model yıkılmadan takıyyeci iktidar karşısında başan olanaksızdır. İrtica kesimindeki "inançlı genç" sabah namazın- dan önce uyanıyor, tarikat liderinin gazetesini evin kapısına bedava bırakıyor; bu tezgâhın arkasındaki parasal güç korkunç... Biz o saatte uyuyoruz... Ama, gözümüzü açtıktan sonra da uyandığımızı kimse söyleyemez. • Toplantıda yanımda oturan Profesör Sina Akşin açık seçik dedi ki: "- Askere güveniyoruz, 'Ordu nasıl olsatehlike anın- da bizi kurtanr' diyonız; en büyük aymazlık budur; asker sigorta olsa bile ya sigorta çalışmazsa?.." Yineliyorum: AKP sorun değil.. Sorun biziz!.. AKP'nin takıyyeci iktidanna çıkartan için hemen tes- lim olan medyanın yalakalığını vurgulamakla iş brt- mez; askere güvenmekle geleceğe sahip çıkılmaz. KOOP-C'den BARIŞA ÇAGRI LUU 25 25 www.akbank.com AKBANK nu"1 Eylül Dünya Barış Günü" 31 Ağustos 2003 günü saat: 14.00'te Cumhuriyet Mahallesi'ndeki Kır Kahvesi'nde etkinliklerle kutluyoruz. Söyleşi: ErdalATABEK Ali SİRMEN Dinleti : FerideATICI Önemli Not: Etkinlik günü Taksim AKM önünden saat: 12.30'da otobüs kaldınlacaktır. Otobüsle gelmek isteyenlerin adlannı KOOP-C'ye yazdırmalan gerekmektedir. Tei: 0 212 520 21 91/92 • 51418 08/09 Faks: 0 212 520 50 23 Loryma Resort Brva5amtara Turunç, Güney Ege'nin fiyortlarla bezenmiş nefes kesici coğ- rafyasmın en güzel koylanndan biri... Loryma Resort Hotel yamaçlann vejetasyon dokusuna gızlenmış, koyun büyüleyı- ci, mishk panoramasına tümüyle hükmeder konumda, sıra dı- şı bir tesis. Ormanlardan inen serinletici esintiler, dûşük nem oranı ve bol oksijenli. sağlıklı havasıyla ideal iklim koşullan- na sahip. Eko-çiftliğinden kendi sütünü, peynirini. kremasmı, yumurtasını temin eden, kendi ürettıği -yörenin en kaliteli- zeytinyagını kullanan. damak zevki kadar sağlıklı beslenme il- kelerine de duyarlı bir mutfak. Konforlu apart daireler. açık büfe restaurant, pool-bar. outdoor-bar, açıklapalı yüzme ha- vuzlan, jakuzi. fitness-center, sauna. süper disko, bılardo, dart, tenis. masatenisi. çocuk kulübü, doktor servisi... Lisans- lı rehberlerle mountainbikıng, sea kayakıng, trekking, canyo- nıng. scuba divıng. rafting... Ruh-zihin-beden sağlığı prog- ramlan, Ayurveda konsültasyonu, T'ai-Chı, Yoga seanslan, aromaterapi masajlan, doğal zayıflama kûrleri, yüz-vücut ba- kımı... "Özel animasyonlar". "sürpriz showlar"dan anndınl- mış. arabesk müziği uzaktan bile duyamayacağınız. kent ya- şamınm yıprattığı insanın pozitif yaşam enerjisiyle dolu gün- lük yaşamına dönmesini hedefleyen, kültür ve çevre dostu bir iş- letme anlayışı. Detayiı bilgi: www.loryma.com Tel: 0252 476 72 20-24 Faks: 0252 476 72 25 info(? loryma.com Cumhuriyet Dostlanna %20 indirim 1 +3 taksit
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle