Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 ŞUBAT 2003 PAZAR
HABERLER
DUNYADA BUGUIV
ALİ SİRMEN
Büyülü Bir Dünya
Sevgili,
Bu hafta pazartesi gecesi, artıkTürkiye'nin si-
nema müzesi ve mabedi haline gelmiş olan, ye-
ni gelişmenin ürünü olan, küçük salonlar yüzün-
den çok az metropolde ömeğine rastlanan gör-
kemli Emek Sineması'nda, Sinema Yazarian Der-
neği'nin (SİYAD) geleneksel ödül töreni vardı.
Sinemacı ve sinema yazan, hem birbirini tamam-
layan, hem birbirine zrt, hem birbirini seven, hem
de birbirlerine zaman zaman nefrete dönüşecek
kadar kızan, yedinci sanatın iki uç noktası.
Ama her ikisinin de birbirlerine gereksinimi ol-
duğu kesin.
Kimileri bunun ayırdında, bu yüzden de sine-
manın yenilerini ve yerli ürünlerin sahiplerini yü-
reklendirmek için çaba harcıyorlar. SİYAD Baş-
kanı Atilla Dorsay bunlardan biridir. Türk sine-
masına yüreklendirici ve hoşgörülü yaklaşımı,
önerilerine uyduğum, tavsiyesi üzerine gittiğim film-
ler sonrasında kimi zaman dostum Atilla'ya ser-
zenişte bulunmama da yol açmıştır.
Onun yanıtı çoğu zaman aynı olmuştur
- Bu bizim filmimiz, onlara daha yüreklendirici
yaklaşmak gerek.
Bilmem Atilla'nın bu tutumu, yine de bizim si-
nemanın kimi emekçilerinin eleştirilerine öfkelen-
melerini engellemiş midir?
Ama o gece de tanık oldum ki sinema yazar-
larına ve onlann ödüllerine sinema dünyası bü-
yük önem veriyor. Belki de bu tutum sinema ya-
zarlannın onlara verdikleri önemin karşılığıdır; kim
bilir?
• • •
Dünyada sinema yazariığından başlayıp, kame-
ranın öbür yanına geçenlerin birçok örneğine
rastlamak mümkün.
1960'larda, Nouvel Observateurdergisinde kri-
tiklerini ilgi ve beğeniyle okuduğum Michel Co-
urnot, daha sonra ilginç bir film çevirmişti.
Pazartesi gecesi onur ödülü alan, Yeşilçam'ın
emektar ve sevilen yapımcılanndan, birçok de-
ğerli filme bu alanda imza atmış olan Kadri Yur-
datap da gazetecilikten yapımcılığa geçmiş bir
kişi.
Türk sinemasının son yıllardaki çok başarılı ad-
larından Yavuz Turgul da yaşamına gazeteci
olarak başlamıştı.
Atilla Dorsay, o ödül töreninde, en iyi yardımcı
kadın ödülünü benim vermemi istedi. Onur du-
yarak yaptım.
Benden bunu istemesinin nedeni, sinemaya,
hele hele gençlik yaşlarımdaki büyük tutkum ol-
sa gerekti.
Yoksa onun dediği gibi, kendi mesleğim dışın-
da, arada beyazperdede veya beyazcamda gö-
rünmem miydi?
Hemen belirtmem gerekir ki, arada film ve di-
zilerde ro\ almak, "oyuncu" srfatını kazanmaya
yetmiyor.
Kimi izleyiciler, okurlar, dostlar zaman zaman
övgü dolu sözler söylüyorlarsa da ben içtenlikle
bunlann gönül almaya yönelik olduğunu sanıyor
ve hiçbir zaman kendimi oyuncu görmek gibi bir
yanlışa düşmüyorum.
Bu yüzdendir ki sevgili Atilla'nın iltrfatlanna da
teşekkür etmekle biriikte, bunu biraz dostça bir
yaklaşım olarak görüyorum.
• • •
Ama o gece biri ödül alan, biri ilk beş aday ara-
sında kalan iki dostum öyle değil. Adaylar ara-
sında bulunan Serra Yılmaz da, en iyi kadın
oyuncu ödülünü alan Meral Okay da on pamna-
ğında on marifet olan insanlar ve beyazperdede
unutulmaz tiplemeler çizen iki seçkin oyuncu.
Ister tiyatroda olsun, ister sinemada, yanılsa-
manın (illüzyon) dünyası gerçekten büyülü.
Ve sahne yaşamı, uzaktan görülen şaşaasına
karşılık çok mihnetli.
Niceyıldızın saatlerce, kimi zaman 12 -16 sa-
ate ulaşan bir süre, sette beklemeleri, kamera kar-
şısında terdökmeleri, sabırfa birsahneyi bilmem
kaç kez çekmeleri, hele bunun bütün bir meslek
yaşamı sürdüğü düşünülürse, pek kolay katlanı-
lacak bir şey değil.
Nitekim hangi dış sahne setine gittiysem, çe-
kimleri izleyenler hep şunu söylemişlerdir:
- Biz yapımları seyrederken bunu kolay sanı-
yorduk, meğer ne güç işmiş.
Çok kişinin düşündüğünün aksine, sinemanın
büyüsünü yapan insanların yaşamlan sanıldığı
kadarşaşaalı değil. O şaşaanın ardında inanılmaz
bir sabır ve azim yatıyor.
Kısacası, yönetmeninden kameramanına, ışık-
cısına, yıldız oyuncusuna kadar birçok kişi, ömür
törpüsü bir işi, inanılmaz bir enerjiyle yapryorlar.
Sinemanın büyüsü böyle yaratılryor.
İstanbul DCMcetutuklandı
Kamhi suikastı
sanığı yakalandı
ANKARA (Cumhu-
riyet Bürosu) - Işadamı
JakKamhi'ye28Ocak
1993 yılında düzenle-
nen suıkastın organiza-
törlennden olduğu bil-
dirilen Yaşar Polat,
MÎTin planlı operasyo-
nu sonucu yakalandı.
Ömür boyu hapis ce-
zasına çarptınlan Polat,
dün gıyaben yargı-
landığı îstanbul
DGM'ye çıkanldı. Gı-
yabi tutukiuluk karan
vicahiye çevrilen Polat
tutuklanarak Bayrampa-
şa Cezaevi ne konuldu.
Işadamı Jak Kam-
hi'ye 1993 yılında oto-
mobilinde bulunduğu sı-
rada LAW ve otomatik
silahlarla düzenlenen
saldınnın planlayıcıla-
nndan olan Yaşar Polat
yakalandı. MİT'ten ya-
pılan açıklamada, dü-
zenlenen planlı operas-
yon sonucu Polat'ın ele
geçirildiği dile getirildi.
Açıklamada, "Polat'ın
28Ocakl993tarihinde
Kamhi'ye düzenlenen
suikastgirişirnininorga-
nizatörlerinden olduğu"
kaydedildi.
Frattini: Atina ve Roma'nm dönem başkanlığınm art arda olması Türkiye'nin lehine
AB üyeliği içinbüyük avantaj• Baş tarafı 1. Sayfada
bağteyıcı niteliğini'" vurguladı.
Yılın ikincı yansında dönem baş-
kanlığını devralacak olan Italya'nın.
Yunanistan'la Türfcrye'ye destek" ko-
nusunda "ortak tavır ve anlayışta" bir-
leştiklerini belirten Frattini, sözleri-
ne "Yakış kriterlerin tam olarak kar-
şılanacağını taahhüt etti" dıyerek de-
vam etti: "Sorumluluk i>i niyet de-
mektir. Sorumluluk kriterlerinden
geri dönüş olabileceği anlamına geJ-
mez. Bu önemU bir nokta. Şimdt>¥ dek
gerçekleştirflen reformlar takdire şa-
yan. Türkiye birkaç ay içinde çok
önemli reformlar gerçekleştJrdL."
Blz de hallederiz!..'
Ankarada ilk kez "Dışişleri ba-
kanlan düzeyinde" bir araya gelen
"troyka" toplantısında ele alınan
önemli konulardan biri de Avru-
pa'nın geleceğine damga basacak
olan "hükümeder arası konferan-
• Ankara'nın AB yolunda gerçekleştirdiği reformlann 'takdire şayan' olduğunu söyleyen İtalya
Dışişleri Bakanı Franco Frattini, Yunanistan'la 'Türkiye'ye destek' konusunda ortaktavırve
anlayışta birleştiklerini söyledi. Frattini Kopenhag Kriterleri'nin 'bağlayıcı niteliğine' dikkat çekti.
sa" Türkiye'nin katılımı meselesiy-
di. Mayıshazıran aylannda çalış-
malannı sona erdirecek olan Avru-
pa Konvansiyonu ardından yapılacak
konferansın, büyük olasılıkla ttalya
dönem başkanlığında toplanması
bekleniyor. Bu nedenle Frattini'ye
"Gödemci starüsüvlekonferansa ka-
tılmak isteyen Türkiye'nin bu talebi-
ni karşılamak için İtalya'nın ne ya-
pabileceğini" sordum.
"Bu 15'lerte birlikte abnacak bir
karar" diyen Frattini sözlerini şöy-
lesürdürdü: "Papandreu'nunkonu-
yu kendi dönem başkanlığında hal-
letmek isteyeceğini düşünüyorum.
Aksi hakle İtalya halleder. Türkiye de
Bulgaristan gibi hükümetier arası
konferansa gözlemci olarak davet
edUebiKr..."
"Papandreu, İtaryan dönem baş-
kanlığj ile işbirfiği yapmak istediği-
ni söyledi. Bu işbirliğinin içeriği ne-
dir?" şeklindeki sorumu da: "Tür-
kiye'deki (siyasi) reformlar ve ekono-
mik istikran birlikte degerlendir-
mekistiyoruz" sözleriyle yanıtlayan
Frattini. "Bu işbirliği Ue güdülen
amaçmüzakerelerin açılabümesi için
Türkiye'yi tüm şartlan yerine getir-
miş bir biçimde hazuiamak ve 2004
tarihine varmasını teşvik etmektir.
Türkiye ile özel dostiuğu olan iki üJ-
kenin arka arkaya gelen dönem baş-
kanlıklan bu açıdan büyük avan-
taj..." dedi.
İki lldere de pres...'
Kıbns konusunda fazla aynntıya
girmekten kaçınan ttaryan Dışişleri
Bakanı; "Gerek Türk, gerek Yunan
taraünda soruna yakuı gelecekte çö-
züm bulma arayışı var.' Yakın" der-
ken bunun bir tarihiyok. Yakm yabuz
'yakın' dan ibaret,." demekle yetin-
di: "Hedefimiz AB'ye Kıbns'ın bir-
leşmiş olarak üye olması. Bu olağa-
nüstü ve çok -ambitious- ihtirash bir
hedef. fki tarafta da işbiıüği isteği
var ve iki taraf da Annan planını mü-
zakere zenıini olarak görüyor. Bu
memnun et vericidir. AB ve troyka
olarak biz de bu tarihi firsaü değer-
lendirmeleri için iki lidere (Denktaş
veK]erides)pres>apacagE.Onlariçin
bu gerçekten tarihi bir nrsat—"
Irak savaşında ABD'ye verilecek
destek konusunda AB'de çıkan "çat-
lağı" da değerlendiren Franco Frat-
tini. "renkvermemeye"ve "krizikü-
çümsemej'e'' çalıştı .\ralanndaBer-
hısconi'nin de bulundufu sekiz AB
ÎĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN
lideri tarafından savaş karşıtı Al-
manya, Fransa ve dönem başkanı
Smitis'e haber vermeksizin imzala-
nan "Bush yanbsı 8'ler bildirisini"
Frattini bir "bölünme" değil. "bir-
Kk ve ortakpozisyon'' arayışı olarak
nitelendirdi.
"Tabn bu 15'ler karan değiL AB
üyesi bazı ülkelerle baa müstakbel
AB ülkelerinin aldıklan bir karar"
diyerek sözlerine devam eden ba-
kan "Ancak bu illa karşıthk anlamı-
na gelmiyor. Biz sadece güçlü bir me-
saj vermeye çahşı>oruz.O da Saddam
Hüseyin'in bar^çı yoZIardan silahsız-
lanmasıdır. Bu BM'nin kredibilitesi-
ni arttıran bir mesajdır" dedi.
Verheugen:
2004 öne çekllemez...
"Tro>'ka" toplantısından çıkarken
konuştuğum Günter Vferheugen'e de
Kopenhag'da alınan 'randevu tari-
hi'nin öne çekilmesi yönündeki
umutlann anlamlı olup olamadığını
ve "2003 hedefı üzerindeki değer-
lendirmesini" sordum.
"Kopenhag'da \«rflen 2004 tarihi-
nin öne çekilmesi söz konusu olamaz"
şeklinde konuşan Verheugen: "An-
kara sadece bize, hazırnklannj (mü-
zakerelerin açdması için önşartlan)
bu yıl sonunda tamamlayabileceğmi
söyki\or_ Ancak bu,Kopenhag'da ah-
nan tarih karannı değiştirmez. (Mü-
zakerelerin açümasma Uişkin) Karar
gelecek \ıJ abnacak. Bu arük değiş-
mez~."
'Denktas $aka
yapıyorolmalıl'
"Cumhurhefin sorulannı yanıt-
larken "Kopenhag'dan bu yana ge-
çen sürevi de değerlendiren" Verhe-
ugen "Ankara'daki havmi çok umut
verici buMuğunu" sözlerine ekledi ve
"Her şe> bundan bir yılönce duyduk-
lanmızın tam tersi istikamette getiş-
tL Kıbns'ın AB iryebğinin BrüksePle
Ankara arasında ciddi kriz yarataca-
ğı iddia edilirken Kıbns yeni bir di-
namik yaratü'' dedi.
Bir Rum gazetecmin "Denktaşsi-
zin Kıbns sorununu bilmediğinizi
söylüyor.Nedersiniz" şeklindeki so-
rusuna Verheugen gülerek "(Denk-
taş) Şaka yapıyor otaıah!" sözleriy-
le karşılık verdi.
ÜKÜMETtKl AYRITEZKEREYIMECÜS '£ SUNACAK
Türkiye, ABD'yeyanvt
vermekte acele etmiyor
, MGKAÇIKLAMASINDANMEMNUNDEĞİL
Washingtonyönetiminin
Ankara'ya 'karar'baskısı
ANKARA (CıımnuriyetBürasu)-ABD'ye
"kuzey cephesT konusunda acele yanıt ver-
mek istemeyen Türkiye, Washington'la ya-
pılacak askeri işbirliği için iki ayn hükümet
tezkeresini TBMM'ye sunma karannı aldı.
MGK'de alınan tavsiye kararlan
doğrultusunda hükümet, ilk ola-
rak buhafta içinde, ABD'nin kul-
lanmak istediği üs ve limanlann
yenilenmesine olanak verecek
tezkereyi Meclis'e gönderecek.
Birleşmiş Milletler'deki 5 Şubat
ve 14 Şubat'taki gelişmeleregö-
re tavnnı netleştirecek olan Tür-
kiye, sayılannın 20 bini bulması
beklenen Amerikan askerlerinin
Türk topraklannda konuşlanma-
sı için gerekli tezkereyi de Kurban Bayramı
sonrasında TBMM'nin onayına sunabilecek.
AKP Genel Başkanı Recep Tajyip Erdoğan
da Irak konusunda en son karan Türkiye'nin
alacağını bildirdi.
MGK'deahnan
tavsiye karadarı
doğrultusunda
hükümetilk olarak
üs ve limanlann
kullanımına Uişkin
tezkereyiMeclis*e
gönderecek.
Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK) önceki
günkütoplantısınınardından düdcatler, Türki-
ye'nin ABD ile yapacağı işbirliğinin niteliği-
ne ve Amerikan askerlerinin Türk topraklann-
da konuşlanması olasüığına çevrildi. Hükümet,
yabancı askerlerin Türk toprakla-
nnda konuşlanması ve Türk as-
kerlerinin yabancı ülke toprakla-
nnı girmesine Uişkin Meclis ka-
ran konusunda acele etmeme eği-
liminde. Ancak ABD'nin olası
bir operasyonda kullanmak iste-
diği üs ve limanlarda yenileme
ve inşaat yapabılmesıne olanakve-
recek i/nin bu hafta içinde görü-
şülmesi bekleniyor.
Bu hafta içinde yapılacak Ba-
kanlar Kurulu toplantısında konunun günde-
me gelebileceğini belirten Başbakan Yardım-
cısı Ertuğrul Yalçuıbayu* "Ta^-siyeler değer-
lendirilir. Bakanlar Kurulu'nda karann olu-
şumuna hizmet ederiz" dedi.
AJVKARA (Camhariyet Bürosu) - Milli
Güvenlik Kurulu'nun (MGK) aldığı tavsi-
ye kararlan, Washington yönetimini tam
olarak memnun etmedi. MGK'nin yurtdı-
şına asker gönderme ve yabancı asker ka-
bul etmek için gerekli olan ana-
yasarun 92. maddesine atıfta
bulunması önemli birmesaj ola-
rak görülürken, hükümetin ace-
le davranmayarak Birleşmiş
Milletler'deki (BM) gelişmele-
ri bekleyecek olması zaman açı-
sından Amerika'yı sıkıntrya
sokuyor.
Washington,askeri planlama-
lar için Türkiye'nin 9 günlük
Kurban Bayramı tatili öncesin-
de karar aimasıru istiyor.
Milli Güvenlik Kurulu kararlann^ me-
rakla bekleyen ABD yönetiminin, toplantı
sonrasında yayımlanan bildiride yer alan
ifadelerden tam olarak memnun olmadığı
yönetimi,
askeriplanlamalar
için Türkiye'den
9günsürecek
Kurban Bayramı
tatiliöncesinde
karannı vermesini
istiyor.
kaydedildi. MGK, hükümete tavsiye nite-
liği taşıyan karannda, "Ana\asanın 92. mad-
desinin aradığı uluslararası yasalnk koşulu-
nun gerçeJdeşmeğne bağfa olarak, TBN LVI'ce
istenmeyen olası gelişmeiere karşı tümüyk
Türkiye'nin ulusal çıkarlannı
korumak üzere gerekli görüfc-
cekaskeri önlemlereişlerük ka-
zandDihnasma \ önefik kararla-
rm ahnmasuu sağiayacak adım-
lann, geüşmeler izlenerek be-
lirlenecek bir takvim uyannca
hükümet taraflndan atıbnası"
ifadelerini kullandı.
Bildiride, anayasanın 92.
maddesine atıfta bulunulması-
nın ABD askerlerinin Türk top-
raklannı kullanması için "yeşflışık'' olarak
yorumlanıyor. Ancak ABD için daha büyük
önem taşıyan zamanlama konusunda Was-
hington'un askeri istemlerini karşılayacak
bir takvim sunukouyor.
IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] [email protected]
Songül Güçlü'nün Dışişleri Bakanı
Yaşar Yakış'ın sekreteri olduğu söyle-
niyor. Birçoğunuz gibi ben de Songül'ü
tanımıyorum. Fakat gazetelerin onun
hakkında yazdıkian nedeniyle bir anda,
istemediği halde hepimizin tanıdığı bi-
risi haline geldi. Bir gazete, Songül'ün
Dışişleri Bakanı Yakış'ın sevgilisi oldu-
ğunu yazdı. Yakış'ın bu aşk nedeniyle
eşi tarafından terk edildiği de aynı ga-
zetenin haberferi arasındaydı. Medya-
mız ve dedikoduya düşkün halkımız
nedeniyle son derece kişisel olması
gereken birsorun gazetelerin manşet-
lerine taşınıverdi.
Siyasetçilerin yaşamlannın ve de özel
yaşamlannın medya tarafından didik-
lenmesi artık dünyanın her tarafından
normal karşılanan bir iş haline geldi.
Artık buna karşı koymak mümkün gö-
rünmüyor gibi. Ancak özel yaşam ko-
nusunda yapılacak haberler için biraz
daha özenli olunması gerekmiyor mu?
Yaşar Yakış eşiyle sorun yaşayabilir,
başkasınaâşıkdaolabilir. Bunlann hep-
Songül Bakire Olmak Zorunda mı?
si insani konular. Bu konuda haber de
yapılabilir. Bu tür haberieri iyi incelemek
ve de bu kadar büyütmemek gereki-
yor. En ciddi görünen gazetelerin bu tür
konuları manşetleretaşımaları, mesle-
ğin ciddiyetini ve güvenilirliğini zedeli-
yor.
• • •
Işin bir başka boyutu ise bu tür ha-
berlerde kendilerini koruyamayacak
durumdaki insanların sıkıntısıdır. örne-
ğın sekreter Songül'ün durumu. Sek-
reter Songül, kendisini nasıl savunacak?
Onun ağzından bazı haberler yazıldı.
Onun şöyle dediği söylendi: "Yaşar Ya-
kış benim akrabam, üstelik dedemya-
şında." Bunlann doğru olup olmadı-
ğından ben bir gazeteci olarak şüphe-
liyim. Artık vatandaşı düşünün. İnsan-
lar neden bu kadar insani bir konuda
medya tarafından vahşice köşeye sı-
kıştınlıyor. Songül isterse dedesi ya-
şındakı ya da babası yaşındaki bir er-
kekle de beraber olabilir. Buna kimse
kanşamaz. Tercih onun tercıhı olarak ka-
lır.
Yaşar Yakış'ın gazete haberienne da-
yanan ve mahkemeye sunduğu söyle-
nendilekçesideiçleracısı.lddiayagö-
re Yakış, yeğeni Songül'ün bakire ol-
duğunu bir doktorraporuyla mahkeme-
ye sunmuş. Böylece ikisi arasında bir
ilişki olmadığını, bu raporla da kanıtla-
maya çalışmış. Tam bir ayıp tam bir
utanç. Songül'ün bakire olup olmadı-
ğından kime ne? Bir gazete iddiada
bulunuyorsa mahkemede bunu kanıt-
lamak gazetenın görevi. Songül'ün de
Dışişleri Bakanı'nın da böyle birzorun-
luluğu yok.
Bir genç kadının bakire olup olma-
dığı, yalnızca onu ilgilendirebilecek bir
sorunken medyanın anlamsız magazin
sarhoşluğu, bir Dışişleri Bakanı'nın iş-
güzarlığı yüzünden mahkemelere ınti-
kal ediyor. (Bütün bunlan gazetenin ba-
kire raporu haberinin doğru olduğu var-
sayımına dayanarak yazıyorum ve bu
haberin de doğru olmayabileceği şüp-
hesini içimde taşıdığımı da gizlemiyo-
rum.) Her zaman erkeklerin kadınlar
üzerinden tartışma ve iktidar mücade-
lesi yürütmesi olgusuna alışık olduğu-
muz için bu haberi de normal karşıla-
yabiliriz. Bu olayda kadınlar açısından
son derece itici bir yaklaşım olduğunu
görmeliyiz. Ortada evli bir erkek var.
Eğer bir sorun varsa asıl erkeği ikjilen-
diriyor. Ancak iş dönüp dolaşıp yine
kadına geliyor, tıpkı türban sorununda
veya başka sorunlarda olduğu gibi.
• • •
Songül hakkında manşet haber ya-
pan erkek yönetmenlere soruyorum:
Songül'ün yerinde olmak ister miydi-
niz? Songül'ün bir yakını olsanız ne ya-
pardınız? Songül'ün doktoragötürülüp
bakire olup olmadığını kanrtlamak ama-
cıyla kontrol edilmesine gönlünüz razı
olur muydu? Kabul edelim ki bu ülke
erkek egemen bir ülke, bu ülkenin ga-
zeteleri maçoluk mantığıyla haber ya-
pıyor. Kabul edelim ki bu ülkenin siya-
setçileri maço, siyasetlerini kadınlan
küçümsemek üzerine kuruyorlar. Siz
Songül'ün yerinde olsaydınız ne ya-
pardınız? Bakine olduğunuzu kanıtlama-
ya çalışır mıydınız? Onun bakire olup
olmadığı, neden bu toplumu ilgilendir-
sin ki! Onun ne yaptığını veya yapma-
dığını bize kanıtlaması gerekmiyor ki!
Bu tür haberieri yapan gazeteciler, bu
tartışmayı bu haberieri bir de kendile-
rini Songül'ün yerine koyarak gözden
geçirseler iyi edecekler. Belki o zaman
ne yaptıklarını daha iyi anlayacaklar.
Eğer Yaşar Yakış böyle bir raporu mah-
kemeye sunduysa kendisıni de kınıyo-
rum, ayıplıyorum.
Bütün gazeteciler ve erkekler adına
Songül'den özürdiliyorum.