02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 ŞUBAT 2003 PAZAR HABERLER DUNYADA BUGUIV ALİ SİRMEN Büyülü Bir Dünya Sevgili, Bu hafta pazartesi gecesi, artıkTürkiye'nin si- nema müzesi ve mabedi haline gelmiş olan, ye- ni gelişmenin ürünü olan, küçük salonlar yüzün- den çok az metropolde ömeğine rastlanan gör- kemli Emek Sineması'nda, Sinema Yazarian Der- neği'nin (SİYAD) geleneksel ödül töreni vardı. Sinemacı ve sinema yazan, hem birbirini tamam- layan, hem birbirine zrt, hem birbirini seven, hem de birbirlerine zaman zaman nefrete dönüşecek kadar kızan, yedinci sanatın iki uç noktası. Ama her ikisinin de birbirlerine gereksinimi ol- duğu kesin. Kimileri bunun ayırdında, bu yüzden de sine- manın yenilerini ve yerli ürünlerin sahiplerini yü- reklendirmek için çaba harcıyorlar. SİYAD Baş- kanı Atilla Dorsay bunlardan biridir. Türk sine- masına yüreklendirici ve hoşgörülü yaklaşımı, önerilerine uyduğum, tavsiyesi üzerine gittiğim film- ler sonrasında kimi zaman dostum Atilla'ya ser- zenişte bulunmama da yol açmıştır. Onun yanıtı çoğu zaman aynı olmuştur - Bu bizim filmimiz, onlara daha yüreklendirici yaklaşmak gerek. Bilmem Atilla'nın bu tutumu, yine de bizim si- nemanın kimi emekçilerinin eleştirilerine öfkelen- melerini engellemiş midir? Ama o gece de tanık oldum ki sinema yazar- larına ve onlann ödüllerine sinema dünyası bü- yük önem veriyor. Belki de bu tutum sinema ya- zarlannın onlara verdikleri önemin karşılığıdır; kim bilir? • • • Dünyada sinema yazariığından başlayıp, kame- ranın öbür yanına geçenlerin birçok örneğine rastlamak mümkün. 1960'larda, Nouvel Observateurdergisinde kri- tiklerini ilgi ve beğeniyle okuduğum Michel Co- urnot, daha sonra ilginç bir film çevirmişti. Pazartesi gecesi onur ödülü alan, Yeşilçam'ın emektar ve sevilen yapımcılanndan, birçok de- ğerli filme bu alanda imza atmış olan Kadri Yur- datap da gazetecilikten yapımcılığa geçmiş bir kişi. Türk sinemasının son yıllardaki çok başarılı ad- larından Yavuz Turgul da yaşamına gazeteci olarak başlamıştı. Atilla Dorsay, o ödül töreninde, en iyi yardımcı kadın ödülünü benim vermemi istedi. Onur du- yarak yaptım. Benden bunu istemesinin nedeni, sinemaya, hele hele gençlik yaşlarımdaki büyük tutkum ol- sa gerekti. Yoksa onun dediği gibi, kendi mesleğim dışın- da, arada beyazperdede veya beyazcamda gö- rünmem miydi? Hemen belirtmem gerekir ki, arada film ve di- zilerde ro\ almak, "oyuncu" srfatını kazanmaya yetmiyor. Kimi izleyiciler, okurlar, dostlar zaman zaman övgü dolu sözler söylüyorlarsa da ben içtenlikle bunlann gönül almaya yönelik olduğunu sanıyor ve hiçbir zaman kendimi oyuncu görmek gibi bir yanlışa düşmüyorum. Bu yüzdendir ki sevgili Atilla'nın iltrfatlanna da teşekkür etmekle biriikte, bunu biraz dostça bir yaklaşım olarak görüyorum. • • • Ama o gece biri ödül alan, biri ilk beş aday ara- sında kalan iki dostum öyle değil. Adaylar ara- sında bulunan Serra Yılmaz da, en iyi kadın oyuncu ödülünü alan Meral Okay da on pamna- ğında on marifet olan insanlar ve beyazperdede unutulmaz tiplemeler çizen iki seçkin oyuncu. Ister tiyatroda olsun, ister sinemada, yanılsa- manın (illüzyon) dünyası gerçekten büyülü. Ve sahne yaşamı, uzaktan görülen şaşaasına karşılık çok mihnetli. Niceyıldızın saatlerce, kimi zaman 12 -16 sa- ate ulaşan bir süre, sette beklemeleri, kamera kar- şısında terdökmeleri, sabırfa birsahneyi bilmem kaç kez çekmeleri, hele bunun bütün bir meslek yaşamı sürdüğü düşünülürse, pek kolay katlanı- lacak bir şey değil. Nitekim hangi dış sahne setine gittiysem, çe- kimleri izleyenler hep şunu söylemişlerdir: - Biz yapımları seyrederken bunu kolay sanı- yorduk, meğer ne güç işmiş. Çok kişinin düşündüğünün aksine, sinemanın büyüsünü yapan insanların yaşamlan sanıldığı kadarşaşaalı değil. O şaşaanın ardında inanılmaz bir sabır ve azim yatıyor. Kısacası, yönetmeninden kameramanına, ışık- cısına, yıldız oyuncusuna kadar birçok kişi, ömür törpüsü bir işi, inanılmaz bir enerjiyle yapryorlar. Sinemanın büyüsü böyle yaratılryor. İstanbul DCMcetutuklandı Kamhi suikastı sanığı yakalandı ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - Işadamı JakKamhi'ye28Ocak 1993 yılında düzenle- nen suıkastın organiza- törlennden olduğu bil- dirilen Yaşar Polat, MÎTin planlı operasyo- nu sonucu yakalandı. Ömür boyu hapis ce- zasına çarptınlan Polat, dün gıyaben yargı- landığı îstanbul DGM'ye çıkanldı. Gı- yabi tutukiuluk karan vicahiye çevrilen Polat tutuklanarak Bayrampa- şa Cezaevi ne konuldu. Işadamı Jak Kam- hi'ye 1993 yılında oto- mobilinde bulunduğu sı- rada LAW ve otomatik silahlarla düzenlenen saldınnın planlayıcıla- nndan olan Yaşar Polat yakalandı. MİT'ten ya- pılan açıklamada, dü- zenlenen planlı operas- yon sonucu Polat'ın ele geçirildiği dile getirildi. Açıklamada, "Polat'ın 28Ocakl993tarihinde Kamhi'ye düzenlenen suikastgirişirnininorga- nizatörlerinden olduğu" kaydedildi. Frattini: Atina ve Roma'nm dönem başkanlığınm art arda olması Türkiye'nin lehine AB üyeliği içinbüyük avantaj• Baş tarafı 1. Sayfada bağteyıcı niteliğini'" vurguladı. Yılın ikincı yansında dönem baş- kanlığını devralacak olan Italya'nın. Yunanistan'la Türfcrye'ye destek" ko- nusunda "ortak tavır ve anlayışta" bir- leştiklerini belirten Frattini, sözleri- ne "Yakış kriterlerin tam olarak kar- şılanacağını taahhüt etti" dıyerek de- vam etti: "Sorumluluk i>i niyet de- mektir. Sorumluluk kriterlerinden geri dönüş olabileceği anlamına geJ- mez. Bu önemU bir nokta. Şimdt>¥ dek gerçekleştirflen reformlar takdire şa- yan. Türkiye birkaç ay içinde çok önemli reformlar gerçekleştJrdL." Blz de hallederiz!..' Ankarada ilk kez "Dışişleri ba- kanlan düzeyinde" bir araya gelen "troyka" toplantısında ele alınan önemli konulardan biri de Avru- pa'nın geleceğine damga basacak olan "hükümeder arası konferan- • Ankara'nın AB yolunda gerçekleştirdiği reformlann 'takdire şayan' olduğunu söyleyen İtalya Dışişleri Bakanı Franco Frattini, Yunanistan'la 'Türkiye'ye destek' konusunda ortaktavırve anlayışta birleştiklerini söyledi. Frattini Kopenhag Kriterleri'nin 'bağlayıcı niteliğine' dikkat çekti. sa" Türkiye'nin katılımı meselesiy- di. Mayıshazıran aylannda çalış- malannı sona erdirecek olan Avru- pa Konvansiyonu ardından yapılacak konferansın, büyük olasılıkla ttalya dönem başkanlığında toplanması bekleniyor. Bu nedenle Frattini'ye "Gödemci starüsüvlekonferansa ka- tılmak isteyen Türkiye'nin bu talebi- ni karşılamak için İtalya'nın ne ya- pabileceğini" sordum. "Bu 15'lerte birlikte abnacak bir karar" diyen Frattini sözlerini şöy- lesürdürdü: "Papandreu'nunkonu- yu kendi dönem başkanlığında hal- letmek isteyeceğini düşünüyorum. Aksi hakle İtalya halleder. Türkiye de Bulgaristan gibi hükümetier arası konferansa gözlemci olarak davet edUebiKr..." "Papandreu, İtaryan dönem baş- kanlığj ile işbirfiği yapmak istediği- ni söyledi. Bu işbirliğinin içeriği ne- dir?" şeklindeki sorumu da: "Tür- kiye'deki (siyasi) reformlar ve ekono- mik istikran birlikte degerlendir- mekistiyoruz" sözleriyle yanıtlayan Frattini. "Bu işbirliği Ue güdülen amaçmüzakerelerin açılabümesi için Türkiye'yi tüm şartlan yerine getir- miş bir biçimde hazuiamak ve 2004 tarihine varmasını teşvik etmektir. Türkiye ile özel dostiuğu olan iki üJ- kenin arka arkaya gelen dönem baş- kanlıklan bu açıdan büyük avan- taj..." dedi. İki lldere de pres...' Kıbns konusunda fazla aynntıya girmekten kaçınan ttaryan Dışişleri Bakanı; "Gerek Türk, gerek Yunan taraünda soruna yakuı gelecekte çö- züm bulma arayışı var.' Yakın" der- ken bunun bir tarihiyok. Yakm yabuz 'yakın' dan ibaret,." demekle yetin- di: "Hedefimiz AB'ye Kıbns'ın bir- leşmiş olarak üye olması. Bu olağa- nüstü ve çok -ambitious- ihtirash bir hedef. fki tarafta da işbiıüği isteği var ve iki taraf da Annan planını mü- zakere zenıini olarak görüyor. Bu memnun et vericidir. AB ve troyka olarak biz de bu tarihi firsaü değer- lendirmeleri için iki lidere (Denktaş veK]erides)pres>apacagE.Onlariçin bu gerçekten tarihi bir nrsat—" Irak savaşında ABD'ye verilecek destek konusunda AB'de çıkan "çat- lağı" da değerlendiren Franco Frat- tini. "renkvermemeye"ve "krizikü- çümsemej'e'' çalıştı .\ralanndaBer- hısconi'nin de bulundufu sekiz AB ÎĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN lideri tarafından savaş karşıtı Al- manya, Fransa ve dönem başkanı Smitis'e haber vermeksizin imzala- nan "Bush yanbsı 8'ler bildirisini" Frattini bir "bölünme" değil. "bir- Kk ve ortakpozisyon'' arayışı olarak nitelendirdi. "Tabn bu 15'ler karan değiL AB üyesi bazı ülkelerle baa müstakbel AB ülkelerinin aldıklan bir karar" diyerek sözlerine devam eden ba- kan "Ancak bu illa karşıthk anlamı- na gelmiyor. Biz sadece güçlü bir me- saj vermeye çahşı>oruz.O da Saddam Hüseyin'in bar^çı yoZIardan silahsız- lanmasıdır. Bu BM'nin kredibilitesi- ni arttıran bir mesajdır" dedi. Verheugen: 2004 öne çekllemez... "Tro>'ka" toplantısından çıkarken konuştuğum Günter Vferheugen'e de Kopenhag'da alınan 'randevu tari- hi'nin öne çekilmesi yönündeki umutlann anlamlı olup olamadığını ve "2003 hedefı üzerindeki değer- lendirmesini" sordum. "Kopenhag'da \«rflen 2004 tarihi- nin öne çekilmesi söz konusu olamaz" şeklinde konuşan Verheugen: "An- kara sadece bize, hazırnklannj (mü- zakerelerin açdması için önşartlan) bu yıl sonunda tamamlayabileceğmi söyki\or_ Ancak bu,Kopenhag'da ah- nan tarih karannı değiştirmez. (Mü- zakerelerin açümasma Uişkin) Karar gelecek \ıJ abnacak. Bu arük değiş- mez~." 'Denktas $aka yapıyorolmalıl' "Cumhurhefin sorulannı yanıt- larken "Kopenhag'dan bu yana ge- çen sürevi de değerlendiren" Verhe- ugen "Ankara'daki havmi çok umut verici buMuğunu" sözlerine ekledi ve "Her şe> bundan bir yılönce duyduk- lanmızın tam tersi istikamette getiş- tL Kıbns'ın AB iryebğinin BrüksePle Ankara arasında ciddi kriz yarataca- ğı iddia edilirken Kıbns yeni bir di- namik yaratü'' dedi. Bir Rum gazetecmin "Denktaşsi- zin Kıbns sorununu bilmediğinizi söylüyor.Nedersiniz" şeklindeki so- rusuna Verheugen gülerek "(Denk- taş) Şaka yapıyor otaıah!" sözleriy- le karşılık verdi. ÜKÜMETtKl AYRITEZKEREYIMECÜS '£ SUNACAK Türkiye, ABD'yeyanvt vermekte acele etmiyor , MGKAÇIKLAMASINDANMEMNUNDEĞİL Washingtonyönetiminin Ankara'ya 'karar'baskısı ANKARA (CıımnuriyetBürasu)-ABD'ye "kuzey cephesT konusunda acele yanıt ver- mek istemeyen Türkiye, Washington'la ya- pılacak askeri işbirliği için iki ayn hükümet tezkeresini TBMM'ye sunma karannı aldı. MGK'de alınan tavsiye kararlan doğrultusunda hükümet, ilk ola- rak buhafta içinde, ABD'nin kul- lanmak istediği üs ve limanlann yenilenmesine olanak verecek tezkereyi Meclis'e gönderecek. Birleşmiş Milletler'deki 5 Şubat ve 14 Şubat'taki gelişmeleregö- re tavnnı netleştirecek olan Tür- kiye, sayılannın 20 bini bulması beklenen Amerikan askerlerinin Türk topraklannda konuşlanma- sı için gerekli tezkereyi de Kurban Bayramı sonrasında TBMM'nin onayına sunabilecek. AKP Genel Başkanı Recep Tajyip Erdoğan da Irak konusunda en son karan Türkiye'nin alacağını bildirdi. MGK'deahnan tavsiye karadarı doğrultusunda hükümetilk olarak üs ve limanlann kullanımına Uişkin tezkereyiMeclis*e gönderecek. Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK) önceki günkütoplantısınınardından düdcatler, Türki- ye'nin ABD ile yapacağı işbirliğinin niteliği- ne ve Amerikan askerlerinin Türk topraklann- da konuşlanması olasüığına çevrildi. Hükümet, yabancı askerlerin Türk toprakla- nnda konuşlanması ve Türk as- kerlerinin yabancı ülke toprakla- nnı girmesine Uişkin Meclis ka- ran konusunda acele etmeme eği- liminde. Ancak ABD'nin olası bir operasyonda kullanmak iste- diği üs ve limanlarda yenileme ve inşaat yapabılmesıne olanakve- recek i/nin bu hafta içinde görü- şülmesi bekleniyor. Bu hafta içinde yapılacak Ba- kanlar Kurulu toplantısında konunun günde- me gelebileceğini belirten Başbakan Yardım- cısı Ertuğrul Yalçuıbayu* "Ta^-siyeler değer- lendirilir. Bakanlar Kurulu'nda karann olu- şumuna hizmet ederiz" dedi. AJVKARA (Camhariyet Bürosu) - Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK) aldığı tavsi- ye kararlan, Washington yönetimini tam olarak memnun etmedi. MGK'nin yurtdı- şına asker gönderme ve yabancı asker ka- bul etmek için gerekli olan ana- yasarun 92. maddesine atıfta bulunması önemli birmesaj ola- rak görülürken, hükümetin ace- le davranmayarak Birleşmiş Milletler'deki (BM) gelişmele- ri bekleyecek olması zaman açı- sından Amerika'yı sıkıntrya sokuyor. Washington,askeri planlama- lar için Türkiye'nin 9 günlük Kurban Bayramı tatili öncesin- de karar aimasıru istiyor. Milli Güvenlik Kurulu kararlann^ me- rakla bekleyen ABD yönetiminin, toplantı sonrasında yayımlanan bildiride yer alan ifadelerden tam olarak memnun olmadığı yönetimi, askeriplanlamalar için Türkiye'den 9günsürecek Kurban Bayramı tatiliöncesinde karannı vermesini istiyor. kaydedildi. MGK, hükümete tavsiye nite- liği taşıyan karannda, "Ana\asanın 92. mad- desinin aradığı uluslararası yasalnk koşulu- nun gerçeJdeşmeğne bağfa olarak, TBN LVI'ce istenmeyen olası gelişmeiere karşı tümüyk Türkiye'nin ulusal çıkarlannı korumak üzere gerekli görüfc- cekaskeri önlemlereişlerük ka- zandDihnasma \ önefik kararla- rm ahnmasuu sağiayacak adım- lann, geüşmeler izlenerek be- lirlenecek bir takvim uyannca hükümet taraflndan atıbnası" ifadelerini kullandı. Bildiride, anayasanın 92. maddesine atıfta bulunulması- nın ABD askerlerinin Türk top- raklannı kullanması için "yeşflışık'' olarak yorumlanıyor. Ancak ABD için daha büyük önem taşıyan zamanlama konusunda Was- hington'un askeri istemlerini karşılayacak bir takvim sunukouyor. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] [email protected] Songül Güçlü'nün Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış'ın sekreteri olduğu söyle- niyor. Birçoğunuz gibi ben de Songül'ü tanımıyorum. Fakat gazetelerin onun hakkında yazdıkian nedeniyle bir anda, istemediği halde hepimizin tanıdığı bi- risi haline geldi. Bir gazete, Songül'ün Dışişleri Bakanı Yakış'ın sevgilisi oldu- ğunu yazdı. Yakış'ın bu aşk nedeniyle eşi tarafından terk edildiği de aynı ga- zetenin haberferi arasındaydı. Medya- mız ve dedikoduya düşkün halkımız nedeniyle son derece kişisel olması gereken birsorun gazetelerin manşet- lerine taşınıverdi. Siyasetçilerin yaşamlannın ve de özel yaşamlannın medya tarafından didik- lenmesi artık dünyanın her tarafından normal karşılanan bir iş haline geldi. Artık buna karşı koymak mümkün gö- rünmüyor gibi. Ancak özel yaşam ko- nusunda yapılacak haberler için biraz daha özenli olunması gerekmiyor mu? Yaşar Yakış eşiyle sorun yaşayabilir, başkasınaâşıkdaolabilir. Bunlann hep- Songül Bakire Olmak Zorunda mı? si insani konular. Bu konuda haber de yapılabilir. Bu tür haberieri iyi incelemek ve de bu kadar büyütmemek gereki- yor. En ciddi görünen gazetelerin bu tür konuları manşetleretaşımaları, mesle- ğin ciddiyetini ve güvenilirliğini zedeli- yor. • • • Işin bir başka boyutu ise bu tür ha- berlerde kendilerini koruyamayacak durumdaki insanların sıkıntısıdır. örne- ğın sekreter Songül'ün durumu. Sek- reter Songül, kendisini nasıl savunacak? Onun ağzından bazı haberler yazıldı. Onun şöyle dediği söylendi: "Yaşar Ya- kış benim akrabam, üstelik dedemya- şında." Bunlann doğru olup olmadı- ğından ben bir gazeteci olarak şüphe- liyim. Artık vatandaşı düşünün. İnsan- lar neden bu kadar insani bir konuda medya tarafından vahşice köşeye sı- kıştınlıyor. Songül isterse dedesi ya- şındakı ya da babası yaşındaki bir er- kekle de beraber olabilir. Buna kimse kanşamaz. Tercih onun tercıhı olarak ka- lır. Yaşar Yakış'ın gazete haberienne da- yanan ve mahkemeye sunduğu söyle- nendilekçesideiçleracısı.lddiayagö- re Yakış, yeğeni Songül'ün bakire ol- duğunu bir doktorraporuyla mahkeme- ye sunmuş. Böylece ikisi arasında bir ilişki olmadığını, bu raporla da kanıtla- maya çalışmış. Tam bir ayıp tam bir utanç. Songül'ün bakire olup olmadı- ğından kime ne? Bir gazete iddiada bulunuyorsa mahkemede bunu kanıt- lamak gazetenın görevi. Songül'ün de Dışişleri Bakanı'nın da böyle birzorun- luluğu yok. Bir genç kadının bakire olup olma- dığı, yalnızca onu ilgilendirebilecek bir sorunken medyanın anlamsız magazin sarhoşluğu, bir Dışişleri Bakanı'nın iş- güzarlığı yüzünden mahkemelere ınti- kal ediyor. (Bütün bunlan gazetenin ba- kire raporu haberinin doğru olduğu var- sayımına dayanarak yazıyorum ve bu haberin de doğru olmayabileceği şüp- hesini içimde taşıdığımı da gizlemiyo- rum.) Her zaman erkeklerin kadınlar üzerinden tartışma ve iktidar mücade- lesi yürütmesi olgusuna alışık olduğu- muz için bu haberi de normal karşıla- yabiliriz. Bu olayda kadınlar açısından son derece itici bir yaklaşım olduğunu görmeliyiz. Ortada evli bir erkek var. Eğer bir sorun varsa asıl erkeği ikjilen- diriyor. Ancak iş dönüp dolaşıp yine kadına geliyor, tıpkı türban sorununda veya başka sorunlarda olduğu gibi. • • • Songül hakkında manşet haber ya- pan erkek yönetmenlere soruyorum: Songül'ün yerinde olmak ister miydi- niz? Songül'ün bir yakını olsanız ne ya- pardınız? Songül'ün doktoragötürülüp bakire olup olmadığını kanrtlamak ama- cıyla kontrol edilmesine gönlünüz razı olur muydu? Kabul edelim ki bu ülke erkek egemen bir ülke, bu ülkenin ga- zeteleri maçoluk mantığıyla haber ya- pıyor. Kabul edelim ki bu ülkenin siya- setçileri maço, siyasetlerini kadınlan küçümsemek üzerine kuruyorlar. Siz Songül'ün yerinde olsaydınız ne ya- pardınız? Bakine olduğunuzu kanıtlama- ya çalışır mıydınız? Onun bakire olup olmadığı, neden bu toplumu ilgilendir- sin ki! Onun ne yaptığını veya yapma- dığını bize kanıtlaması gerekmiyor ki! Bu tür haberieri yapan gazeteciler, bu tartışmayı bu haberieri bir de kendile- rini Songül'ün yerine koyarak gözden geçirseler iyi edecekler. Belki o zaman ne yaptıklarını daha iyi anlayacaklar. Eğer Yaşar Yakış böyle bir raporu mah- kemeye sunduysa kendisıni de kınıyo- rum, ayıplıyorum. Bütün gazeteciler ve erkekler adına Songül'den özürdiliyorum.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle