01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 EKİM 2003 PAZAR HABERLER DÜNYADABUGÜN ALİ SİRMEN Daha Yapacakları Vardı Sevgili, Her ölümolayıyla karşılaştığımda, bütünölüm- letin erken olduğunu söyleyen Cemal Süreya ge- Iryor aklıma. Evet haklıydı. Bütün ölümler erken ölümdü. Ama Tiığrul Şavkay'ın ölümü çok erkendi. O'nu son yolculuğuna uğurtadığımız Teşvikiye Camii'nin kalabalık avlusunda, etrafa bakarken, Tuğrul'un nekadar çok kişiyi bir araya topladığı- rw gördüm. Çok değişik çevrelerden, değişik insanlaronu yoıcu etmek için bir araya gelmişlerdi. Neydi Tuğrul'un sım? Güler yüzlü ve kibar olması mı? Çok renkli ve çok yönlülüğü mü? Kendi alanındaki tartışılmaz otoritesi mi? Her zaman yardıma hazır hali mi? Sanırım bunlann her biri ve de hepsiydi. Bizim toplumumuzun eleştiriden hoşlanma- masının nedeni yalrvızca tahammülsüzlüğü değil- dir Sevgili. Bizde eleştiri ile yergi arasındaki sınır iyi çekil- memiş, birbiriyle her zaman çakışmayan bu iki kavram çoğu zaman kanştınlır olmuştur. *•• Bilgisini böbürlenmeden ortaya koyan, biriki- mini herkesle paylaşmaya hazır olan, Tuğrul Şav- kay için eleştiri, daha iyiye giden yolu açan bir anah- tardı. O yalnız beğenmediği yanlan ortaya koymak- la kalmaz, beğendiklerini, iyi bulduklannı daöne çtkarmaktan çekinmezdi. Birkaç yıl önce, oğlumun Teşvikiye'deki Çin Lokantası hakkındaki görüşlerini öğrenmek iste- dim. Kısa bir süre sonra aradı. - Gittim, her şeyi çok beğendim, benim için al- nından öpebilirsin, abi, dedi ve ekledi: - Ama kendisine de söyledim. Çin Lokantası'nda, hep roze şarap bulunduımak şarttır. Klasik Tuğrul tavn. önce olumlu yanlan öne çı- kanyor, eksiği ardından söylüyordu. Tuğrul Şavkay'ın ölümünde beni, birdostu yi- tirmenin yanı sıra en iizen şeylerden biri de, da- ha yapacak çok şeyi olmasıydı. Yeditepe Üniversitesi'nde yeni bir bölüm oluş- tuımuştu. Mutfağın, sofranın ilk aşamasından son noktasına kadar her şeyi öğretecekti bu okul- da. Ders programlannı hazırlamıştı. Okulun başla- masına birkaç gün kala aramızdan aynldı. Umanm, onun yokluğunda da okul, onsuzlu- ğunu hep hissetse bile, yürür. Ama sanınm bir şeyler, ister istemez, eksik ka- lacaktır. * • • Gurme olarak haklı bir ün yapan, Galatasaray LJseli Tuğrul Şavkay, sosyologdu. Boğaziçi Üni- versitesi'nde "Dil Devrimi" ile ilgili teziyle doktor olmuştu. Emre Aköz, 1 Ekim tarihli köşesinde, Tuğ- rul'un 2002'de, Gelenek Yayınlan tarafından çı- kanlan kitabına atıfta bulunarak, Dil Devrimi sı- rasında, Arapça, Farsça sözcüklerin Batı köken- lilerle yer değiştirdiğini vurguluyordu. Bu saptama doğrudur, kırk yıl önce bu konu- da yapılan toplantıda aynı noktaya "encümen" sözcüğünün yerine "komisyon"un kullanılması ör- neğiyle değindiğimi anımsıyorum. Yalnız burada bir haksızlık da yapmayalım. Dil Devrimi, eksikliklerine , aksaklıklarına, aşınlıkla- nna karşın, zaman içinde, büyük işlevler yerine getirip, amacına ulaşmıştır. Unutmayalım ki, yüzyılın başlannda Azerbay- canlı aydınlar, Edebiyat-ı Cedide ve Fecr-i Ati'ci- leri yabancı sözcükler ve tamlamalar kullanıp, Türkçeye iltifat etmedikleri için eleştiriyorlardı. Aradan geçen zaman içinde, birçok alanda du- rum tersine dönmüştür. Şimdi Azerbaycan'da, bir- çok kavram hâlâ Rusça kökenli sözcüklerie ifa- de edilirken, ülkemizde Türkçe yolunda büyük adımlar atılmış, daha tutarlı bir yere varılmıştır. Azerbaycan'a gidenler veya bu ülkenin bizde de kabloda olan televizyonunu izleyenler, "Azer- baycan Respublikası'nın President'i Aliyev" gi- bi ifadeleri yadırgıyorlar. Biz ise hemen hemen tüm alanlarda kavram- lan artık Batı kökenli sözcüklere gerek duymak- sızın ifade edebiliyoruz. Keşke bunlan Tuğrul Şavkay ile de konuşmak fırsatı olsaydı Sevgili... DÜZELTME: Dünkü yazımda Mehmet Münir Ertegün ve Ahmet Ertegün'ün adları yanlışlıkla Mehmet Mazhar Etegün ve Ahmet Etegün olarak yayımlanmıştır. Düzeltir, özür dileriz. Bölgede operasyon başladı Tunceli'de askeri birliklere saldırı TUNCELt(Cumhuri- yet) - Tunceli'de bir haf- ta içinde askeri birlikle- re yönelik ikinci saldın gerçekleşti. Hozat ilçesinde pazar- tesi günü 51. İç Güven- lik Tugay Komutanh- ğı'nda görevli bir astsu- bayın Yenimahalle'deki evinin önünde park ha- linde bulunan aracının ar- ka kısmına, kimliği belir- lenemeyen kişilerce par- ça tesirli ve zaman ayar- lı patlayıcı yerleştirildi. 5 bin personelin bulundu- ğu tugayın garajına park edilen araçta meydana gelen patlamada ölen ya da yaralanan olmadı. Tunceli-Pülüfnürkara- yolunun Kutuderesi mev- kiinden geçen bir askeri konvoya önceki gün KA- DEK militanlannca tu- zakkuruldu. Saat 18.00 sıralannda kent merke- zine 20 kilometre kala as- fak yola yerleştirilen ha- van topu mermisi uzak- tan kumandayla patlatıl- dı. Araçlarda herhangi bir hasar meydana gel- mezken yoida 2 metre ge- nişliğinde 1.5 metre de- rinliğinde çukur oluştu ve asfalt parçalan yolun 30 metre kadar uzağına firladı. Uzmanlar, bombanın geç patlaması nedeniyle bir faciadan kılpayı dö- nüldüğünü belirttiler. Çocuk suçlulara işkence yapıldığı iddialan îşkenceyi îzleme Komisyonu'nu harekete geçirdi Aycün CezaeviAB gündemindeTEVTtKAKBAŞ AYDIÎV - Aydın Cezaevi 'nde çocuk suçlulara işkence yapıldığı savlan, Av- rupa İnsan Haklan İşkenceyi İzleme Komisyonu'nu harekete geçirdi. Ko- misyon üyelerinin, cezaevini incelemek için Aydın'a gelecekJeri bildirildi. Aydın E Tipi Cezaevi'nde çocuk tu- tuklulara yönelik işkence olayıru in- celeyen TBMM Insan Haklan Komis- yonu'nun AKP'li üyelerinin hazırla- dığı raporda yer alan, "Tunarhane bi- le bu cezaevinden daha iyi" ve "Ince- leme sırasında koğuşta taze kan koku- su vardı" sözleri yankı buldu. Insan HakJan Derneği Aydın Şube Başkanı Süleyman Mutlu, "Bize ula- şan duvumlara göre, Avnıpab konuk- Erdoğan'ın hemşerisi Kasırga Adalet Müsteşarı • Fahri Kasırga, hemşerisi olan Başbakan Erdoğan'ın belediye başkanlığı döneminde haksız kazanç suçlamasıyla açılan davada beraat karannı temyiz etmeyerek kesinleşmesini sağlamıştı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Adalet Bakanlığı Müsteşarlığı'na, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Fahri Kasırga atandı. Eşi türbanlı olan Kasırga, hemşerisi de olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın belediye başkanlığı döneminde haksız kazanç suçlamasıyla açılan davada beraat karannı temyiz etmeyerek kesinleşmesini sağladı. AKP hükümetinin kurulduğu günden bu yana boş olan Adalet Bakanlığı Müsteşarlığı'na Kasırga getirildi. Müsteşarlık için birden çok kararname Çankaya Köşku'ne gönderildi, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer bazı çekincelerle bunlan onayladı. Kasırga, 2 yıllık Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı döneminde; dönemin başsavcı vekili Bekir Selçuk tarafından Erdoğan hakkında haksız malvarlığı savıyla açılan davada beraat karannı temyiz etmedi. Kasırga'nın bu girişimiyle hemşerisi Erdoğan'ın beraatı kesinleşti. Kasırga, Alevi-Bektaşi adıyla dernek kurulmasına da şiddetle karşı çıkmıştı. Kasırga, Alevi-Bektaşi derneklerinin "içeriden ve dışandan kışkırtmaya müsait potansiyel tehüke'' ve -laikliğe ayku-ı" olduklan gerekçesiyle kapatılmasını istedi. AH Suat Ertosun'un Yargıtay üyeliğine seçiknesiyle boşalan Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü görevine ise Işyurtlan Daire Başkanı Tevfik Ipek getirildi. • Aydın E Tipi Cezaevi'nde çocuk tutuklulara yönelik işkence olayını inceleyen TBMM İnsan Haklan Komisyonu'nun AKP'li üyelerinin hazırladığı raporda yer alan, "Tımarhane bile bu cezaevinden daha iyi" ve "İnceleme sırasında koğuşta taze kan kokusu vardı" sözleri yankı buldu. İHD Aydın Şubesi Başkanı Süleyman Mutlu, Avrupa Insan Haklan İşkenceyi İzleme Komisyonu'nun olay hakkında bilgi almak için Aydm'a geleceklerini belirtti. lar önce tnsan Haklan Derneği Genel Merkezi'ne giderek kendilerine verile- cek olan veriler ve raporlan alacaklar. Daha sonra AKP'li TBMM Komis- yon Başkanvekili Cavıt Torun'la bir araya geterek Aydın E Tipi Cezaevi'nde hazırlanuş olduklan raporlan incele- meye alacaklar. AKP'li Torun'un Biz gördüklerimizi az bile aksettirdik. Ce- zaevinin koğuşunda taze kan kokusu vardı. Tımarfıane bile oradan daha iyi' sözlerinin doğrultusunda Aydın E Ti- pi Cezaevi'ne gelecek olan Avrupa İn- san Haklan İşkenceyi İzleme Komis- yon üyeleri burada tutuklu çocukla- nn yanı sıra cezaevi yöneticileri ve Cumhurijet Başsavcısı Sabri Beyto- run'la görüşmelerde bulunacaklar" dedi. Cumhuriyet Başsavcısı Beytorun'un, -Çocuk mahkûmlann bulunduğu 2 koğuşun sayısını 3'e çıkararak iyileş- tirmeye gittik. Cezaevinde bulunan ço- cuk koğuşlannda sorunlan yok ettik" demesinın inandıncı olmadığını belir- ten Mutlu, yaptığı açıklamada şunla- n söyledi: "Cezaevindetutuklu bulunan çocuk mahkûmlann ailelerinin tedirginlik- lerini içeren yakuımalar alıyoruz. Bu türsıkmnlanngiderüınesi için cezaevin- de önce çocuk mahkûmlar için reha- bilitasyon merkezi ve koğuşlann diğer mahkûm koğuşlaruun bulunduğu bi- nadan aynlması gerekir. Burada bulunan çocuk mahkûmla- nn aile yapüanm analiz ettiğimizde eğitim noksanhğınm ortaya çıküğı gö- rülür. Çoğunun da madde bağımü olu- şu dikkat çekmektedir. Cezaevi koğuş- lannda her an işkence olayının deva- nunın gerçekleşebileceği endişesi mah- kûm yakınlannı ürkütüvor. İHD ve cumhuriyet başsavcıhğuun, Adalet BakanJığı'na gönderdiği iyileş- tirnıe raporlan ele ahnarak yeniden yapüanmay a gidilmesimn kaçuulmaz- bğı üzerinde duruyoruz. Hatta bunun altuu defalarca çiziyoruz, Yaşlan kü- çük olan çocuk tumkJulannın cezaev- lerinde insani haklannın ellerinden alınması gelecekleri için de endişe ve- ricidir. Bizolaylara insan haklannın gas- pı olarak bakıvor ve bu konuda yo- rumlar getiriy oruz." (Fotoğraf: ERHAN KEMAL ÖZMEN) 15'er yıl ceza istemi Mardin 'de 405 askere ü tstanbul Doğaçlama Oyunculan Topluluğu şenlikte Nâzun Hikmet'in şiirierinden oluşan kısa bir oyun sergiledL Istanbul Üniversitesi'nde coşkulu açıhş şenliğiIstanbul Haber Servisi - îstanbul Üniversitesi (lÜ) 10. açıhş şenliği, yaşanan protestolara ve gerginlikle- re karşın coşku içinde kutlandı. ÎÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. NurSer- ter, şenliğin sloganının, "Herkese eşit, parasız eğitim'' olduğunu be- lirterek "Farkh gruplann bir arada oiması, üniversitemizin demokratik anlayışınm göstergesidir" dedi. lÜ'nün Beyazıt'taki Merkez Kampusu'nda sabahın erken saatlerin- den itibaren çeşitli öğren- ci gruplan stand açtılar. Öğrenciler, Istanbul Üni- versitesi öğrencisi olma- yan arkadaşlannı içeri almak için ana kapıyı zorlayarak kilidini kır- dılar. Dışandaki öğren- cilerin kampus içerisine girmesine engel obnak için öğrencilerin arası- na barikat kuran Çevik Kuvvet Şu- be Müdürlüğü ekipleri, kampus içe- risindeki öğrencileri göz yaşartıcı gaz kullanarak dağıttı. Gözaltının olmadığı gerginlik sırasında atılan gaz nedeniyle bazı öğrenciler bay- gınlık geçirdi. Yaşanan lasa süreli ger- ginliğin ardından gruplar kampu- sun farklı yerlerine dağılarak şenli- ğe katıldı. "Üniversiteierin ticarileşmesine, pivasalaşmasına, şirketieşmesme ha- yir", "Iraktaişgaleortakobnayaca- ğız", "Demokratik üniversite, ba- ğunsız bir ülke, sömürüsüz bir dün- ya için" pankartlannın açıldığı ve • İÜ'nün Beyazıt'taki Merkez Kampusu'nda sabahın erken saatlerinden itibaren çeşitli öğrenci gruplan stand açtılar. 55 kulübün katıldığı şenlikte öğrenciler, "Bu memleket bizim, kahrolsun emperyalizm", "Herkese eşit parasız eğitim","Yankee go home" sloganlan attı. 55 kulübün katıldığı şenlikte öğren- ciler, "Bu memleket bizim, kahrol- sun emperyahzm", "Herkese eşit, paraszegitinr, "Yaşasın demokra- tik,laik,parasız,bffimseLanadüde eği- tim mücadelemiz''. "Yankee go ho- roe" sloganlan atıp birlikte halay çekti. Şenlığe Cihan Yıkbz, Bloddy Blos- som, Şehir Işıklan lşığın \ansuna- sı ve Kızıormak gruplannın yanı sıra, Küba'dan gelen Cubaneo gru- bu da kahldı. Cubaneo'nun sahne al- masıyla öğrenciler, Küba'ya destek için yumruklannı havaya kaldırarak hep bir ağızdan Venceremos şarkı- suu söyledi. Istanbul Iktisat Sahne- si'nin skeçleriyle katıldığı şenlikte, Istanbul Doğaçlama Oyun- culan Topluluğu da Nâ- znnHikmet'in şiirierinden oluşan kısa bir oyun sergi- ledi. Şenlik öncesi yaşanan gerginliklere değinen IÜ RektörYardımcısı Nur Ser- ter, farklı düşüncelerin ve gruplann olduğu topluluk- larda riskin her zaman ol- duğunu ifade etti. Şenliğin, öğren- ciler tarafindan düzenlenmesine kar- şın, rektörlük olarak kendilerini öğ- rencilerin güvenliğinden sorumlu hissettiklerini belirten Serter, "Pro- vokasyonlan önlemek için kimlik kontrohı yaparak öğrencileri içeri akhk" diyekonuştu. tecavüz davası • Mardin'de, gözaltına alınan Ş.E'ye tecavüz ettikleri ileri sürülen 64'ü riitbeli, 34 l'i er ve erbaş olmak üzere toplam 405 jandarma personeli hakkında 15'er yıl hapis istemiyle dava açıldı. MAHMUTORAL DÎYARBAKIR- Mardin de 1993 yılında gözaltına alınan Ş.E.'ye bağırmaması için ağzına tuz doldurarak tecavüz ettikleri iddi- asıyla 405 jandarma hakkında da\ a açıldı. 1972 doğumlu Ş. E. ilk olarak Kasım 1993'te Derik ilçesi Cayköy Jandarma Ka- rakolu'nda görevli jandarmalann yaptığı ev baskını sonrasında gözaltına ahnarak kara- kola götürüldü. Burada çınlçıplak soyularak falakaya yatınldığı ve Ş. E.'ye elektrik veril- diği ileri sürüldü. Iddialara göre, oto lastiği içine konularak yuvarlanan Ş.E. burada 7 gün boyunca gözleri bağlı tutuldu. Ş.E. ilk kez bu karakolda 2 kez tecavüze uğradı. 5 ay son- ra Mart 1994'te ikinci kez gözaltına alınan Ş.E.'nin iki hafta boyunca işkence gördüğü ve tecavüze uğradığı öne sürüldü. Kanama geçirdıği için hastaneye kaldınlan Ş.E. son olarak Ağustos 1994'te PKK'liler ile güven- lik güçleri arasında çıkan bir çatışmanın ar- dından, gözaltına alındı. Karakol yerine köy- deki bir eve götürülen Ş. E.'ye ilk olarak bir subayın, ardından diğer askerlerin genç kı- zın ağzına tuz doldurarak tecavüz ettikleri id- dia edildı. Askerlerin köyü terk etmelerinin ardından yakınlan tarafından hastaneye kal- dınlan Ş. E.'nin babası da faili meçhul bir ci- nayetle öldürüldü. Annesiyle birlikte köyü terk ederek Iz- mir'e yerleşen Ş.E., burada Türkiye Insan Haklan Vakfi işkence Rehabilitasyon Mer- kezi'nde tedavı görmeye başladı. İHD avu- katlannın desteğini alan Ş. E.'nin Mardin Başsavcılığı'na yaptığı ilk suç duyurusu, ta- kipsizlik karanyla sonuçlandı. Ş. E. daha sonra işkence gördüğüne ve tecavüze uğra- dığına ilişkin raporlarla ikinci kez savcılığa başvurdu. Soruşturmayı üstlenen savcı Yeşim Doğan Kar, aralannda 64'ü riitbeli, 341 'i er ve erbaş olmak üzere toplam 405 jandarma personeli hakkında tecavüz ve işkence suç- lamasıyla Mardin AğırCeza Mahkemesi 'nde 15'er yıl hapis istemiyle dava açtı. Haklannda dava açılanriitbelipersonelden 56'sının, halen yurdun değişik yerlerinde gö- rev başında olduğu belirlendi. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Profesör Burhan Şenatalar Yüksek öğretim Kurumu (YÖK) Genel Kurul üyesi. Şu anda Istanbul Bilgi Üniversi- tesi Ekonomi Bölümü başkanı. Daha önce Istanbul Üniversitesi Siyasal Bil- giler Fakültesi'nde ö^retim üyesiydi. Is- tanbul Üniversitesi'nde egemen olan aşın merkeziyetçi, baskıcı yönetimetep- ki olarak 3 yıl önce buradan emekliligi- ni isteyerek aynlmıştı. Şenatalar, Mart 2001 'de Cumhurbaş- kanı Ahmet Necdet Sezer tarafından YÖK Genel Kurulu üyeliğine atandı. Şe- natalar, asistanlığından beri üniversite- nin ve öğretim üyelerinin sorunlanyla yakından ilgilendi, her dönemde asis- tan ve öğretim üyesi örgütlenmelerin- de aktif görevler üstlendi. Ingiltere, Al- manya ve ABD üniversitelerinde bulun- du, Batı üniversitelerindeki değişimede yakından tanıklık etti. Şenatalar'dan YÖK deneyimini, yeni taslak tartışmalan konusundaki görüş- lerini anlatmasını istedim, şunlan söy- ledi: "YÖK sistemiyle ilgili eleştirilerim azalmadı, hatta daha güçlendi. Sistem, aşın merkeziyetçi. Üniversitelerin fark- lılaşmasına kendi önceliklerini ve sfra- Burhan Şenatalar ile YÖK Üzerine tejilen'ni beliriemelerine yeterince ola- nak vermiyor. Bugünkü çalışma tarzı ve örgütlenme biçimiyle YÖK, orfa ve uzun vadeliplanlama işleviniyerinege- tiremiyor. Son yıllarda zaman zaman politik tercihler ve tutumlar, akademik konulan gölgeledi. YÖK gibi bir kuru- mun öncelikli işlevi akademik sorunla- n çözmeye çalışmak, yükseköğretim sisteminin kendiniyenileme kapasite- sinigüçlendirmek, kurumlararası reka- beti arttırmak, başanyı etkin biçimde ödüllendirmek ve desteklemek olma- lıydı." Halbuki, Sayın Gürüz, YÖK'ün te- mel işlevlerinden uzaklaşmasına ve gün- cel politika içinde aslında gerekli olma- yan bir rol üstlenmesine yol açtı. Şenatalar'a özerklik konusundaki dü- şüncelerini sordum: "Özerklik, üniver- sitenin birkurum olarak öncelikle siya- sal iktidarkarsısında kendikararlannı al- ma gücüne sahip olması anlamına ge- liyor. Bundan, öğretim üyelerinin atan- maları ve yükseltilmesi, öğretim prog- ramlannın belirienmesi, öğrencilerin gi- riş, mezuniyet koşullannın saptanma- sı gibi konulann üniversite tarafından gerçekteştirilmesinianlıyoruz. Ancak, ye- ni üniversite kurulması gibi bir konuda ülkemizde siyasal iktidann hiç söz sa- hibi olmaması düşünülemez. Ayrıca malikaynaklann önemlibir bölümü dev- let bütçesinden aktanldığına göre tam bir mali özerklik olanak dışıdır. özerk- lik, siyasal iktidardışında ekonomikgüç odaklan, dini kurumlar ve akımlar ve geniş anlamda toplumkarsısında da ge- reksinim duyulan birgüvencedir. Özerk- likyönetsel ve malikonularla ilgilibirkav- ramdır. Daha temelde gereksinim duyulan akademik özgüriüktür. Yani öğrenme, öğretme, araştırma, yayma özgürlüğü. Bu özgüriüğü siyasal iktidar, ekonomik güçler, dini akımlar ve kurumlar sınır- lamaya çalışabilir. Siyasal iktidarderken sadece hükümetleri kastetmiyonım, ik- tidann içine asker ve sivil bürokrasiyi de katıyorum. Hatta, akademik özgürlüğü sınıriayanlar arasında bazı rektörierin ve YÖK'ünyeraldığını gösteren ömek- ler de vardır. Maalesef, akademik öz- güriüğün kısıtlanmasını zaman zaman bazı öğretim üyeleri de savunuyoriar." Şenatalar, YOK ve özerklik konusun- da ise şunlan söyledi: "Bu konuda üç alan söz konusu: Siyasal iktidar, YÖK, üniversiteler. YÖK, siyasal iktidar kar- şısında hayli özerk. Dolayısıyla bugün- kü sistem içinde üniversiteler de siya- sal iktidar karsısında hayli özerk ki bu iyibirdurum. Ancak, üniversiteler, kad- ro ve mali olanak bakımından hem si- yasal iktidara, hem YÖK'e bağımlı. Ay- nca, dekan ve rektöratamalan YÖK'ün yetkisinde olduğu için üniversitelerYÖK karsısında güçsüz. YÖK'ünyetkilerinin azaltılması ve üniversitelerin güçlendi- rilmesi, özerklik tartışmasının özü. So- run, birkurum olarak YÖK'ün değil üni- versitelerin özerkleşmesidir. özerkleş- menin amacı da üniversitelerin, akade- misyenlerin ve öğrencilerin özgürce araştırma yapmalan, öğretmeleri ve öğrenmeleridir.'' Şenatalar, öğrencilerin üniversite için- deki yeri konusunu ise şöyle değerlen- dirdi: "öğretme ve öğrenme anlayışı- mızda, köklübirdeğişimyaratmamtzge- rekiyor. Sanayisonrası toplum, bağım- sız düşünen ve davranan, analiz ve eleştiri gücü yüksek, öğrenmeyi öğ- renmiş ekip çalışmasına yatkın bir in- san gücü gerektiriyor. Demokratik bir toplumun da saydığımız özellikleri ta- şıyanyurttaşlara gereksinim duyduğu- nu da vurgulayalım. Bu da üniversite- lerde öğretim programlannın ve yön- temlerinin yeni biranlayışla düzenlen- mesini, öğrenciye daha fazla olanak ve inisiyatif tanınmasını gerektiriyor. Ya- pılması gereken değişiklik, sadece öğ- retimle sınıriı değil, aynı zamanda öğ- rendnin ders dışı etkinliklerinin ciddi bi- çimde desteklenmesi ve öğrencinin kendi sorunlanyla doğrudanya da do- laylı olarak ilgili konulardayönetime ka- tılmasını da kapsıyor." YÖK tartışmalannın yoğunlaştığı dö- nemde bir deneyimli öğretim üyesinin görüşleri. Belki yararlanmak isteyenler bulunabilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle