Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5 EKİM 2003 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
J\_ U l_j X LJ JX kultur(5 cumhuriyet.com.tr 15
KULE CANBAZI SUNAYAKIN
Oyuncakçı Akgün Baba!T" T" er ne kadar kitabın adı "Oyuncak-
ğ—t lar" olsa da, Turgut Tan'ın şiirlerin-
m. -/. de oyuncaklarla pek karşılaşmayız.
L 976 yılında yayımlanan kitabın sayfalan ara-
andaki "Ne büyük aşklar geçti" şiirinde, ipi
copan uçurtmasını anımsamasına tanık oluruz
>airin. Kıtaba adını veren "Oyuncaklar" şi-
rinde oyuncaktan hiçbir iz yokken, "Akşam-
gece" şiinnden, Turgut Tan'ın çocukluğunda
>ynadığı bir oyuncağını öğreninz:
çocukluğumda omzuma astığtm tüfek
sevmedim sonra seni
Edebiyatımızda şiirleri, yazılan biroyuncak
epetinden farksız olan sanatçı Akgün Ako-
^a'dır. Şairin, ilk kitabı olan "Sansürttürme
Sair Abüüü"nün arka kapak yazısı şöyle baş-
lır: "Öncelikle çocuktur şair, kocaman göz-
l?ri olan bir çocuktur. Ve sözcüklerdir oyun-
cakları."
Kızakları üstünde sallanan tahta at
Akova"nın, "Güzel Atlar Ülkesi" adlı de-
reme kıtabının kapağında, Pegasus gibi kanat-
hrıyla uçan, sallanan tahta atlar vardır. Bu
•cyuncak, şairin de çocukluğunda anımsadığı
i k oyuncağıdır. Beş yaşındayken amelıyat olan
.Akova, kendisını ziyarete gelen çok güzel bir
l<adını hiç unutmuyor. Nasıl unutsun ki!?. Ka-
dın, beyaz renkli, kızaklan üstünde sallanan bir
tihta at getirmiştir yanında. Bu görüntü, Ako-
va'nın yıllar sonra yazacağı şu dizelerin kay-
nağını oluşturacaktır:
ameliyat odastna
alındığında bir çocuk
kapıda
ağlaşarak onu beklerler
yaşamın
kolay bozulan
bir oyun olduğunu bilen
oyuncakları
Her büyüğün kalbinde, çocukken oynaya-
Edebiyatımızda şiirleri, yazılan oyuncak sepetinden farksız olan sanatçı Akgün Akova'dır.
madığı bir oyuncağın yattığına inananlardan
Akgün Akova; ilaç kutulan ve gazoz kapakla-
nndan yaptığı evlerin, arabalann, vapurlann,
uçaklann sayısını anımsamaz. Sukabaklann-
dan ınsanlar bıle yapmıştır. Kendı imalatı olan
ve en çok sevdiği oyuncağı ise kibnt kutula-
nndan yaptığı fotoğraf makineleridir! Şairin
bu konuda bir hilesi vardır: Fotoğrafını çeke-
ceği insanlann küçük kâğıtlara çizdiği resim-
lennı kibnt kutusunun içine koyar önceden.
tnsanlar, gönlünü hoş etmek için karşısında
gülümsedıkleri çocuğun, kibrit kutusundan çı-
kardığı resimlenni görünce, gerçekten gülüm-
semekten alıkoyamazlar kendilerini.
Osman Hamdi Bey'in Eskihisar'daki evin-
de birbirinden güzel edebiyat buluşmaları.
söyleşiler düzenleyen Akgün Akova, Gebze'de
yaşadığı günlerde ilkokul öğrencilerine yöne-
lik bir şiir yanşmasında da seçici kurul üyeli-
ğinde bulunur. Konusu "Oyuncaklar" olan
yanşmaya yüzlerce şiır gönderilir. Şair, şöyle
anlatır duygularını: "Okudukça. çocukluk
düşlerimle bugünkü çocuklann düş dünya-
sı arasındaki yirmi beş yılın nasıl bir oyun-
cak uçurumuna dönüştüğünü şaşkınlıkla
görüyordum. Bilyeler, çemberler, tahta to-
paçlar, bez bebekler yerlerini pilli ve dii-
düklü trenlere, uzaktan kumandalı araba-
lara, Barbie bebeklere bırakmıştı. fşin il-
ginci, şiirlerin büyük bir bölümünün için-
den bir oyuncak ayı göz kırpıyordu. Bu
oyuncak ayı imgesi kafamı uzun süre kur-
caladı. Günler sonra, ipucunu televizyon-
daki bir reklamda bulacaktım. Bir süre ön-
ce, bir temizlik firması, sattığı temizlik toz-
ları ve yumuşatıcılarla birlikte, armağan
oyuncak ayılar dağıtmıştı. Rengârenk 'Yu-
moşlar' önce temizlik tozu üreticilerinin ka-
sasını, sonra evleri ve küçüklerin yürekJe-
rini doldurmuşlardı."
Yanşma sonunda Akgün Akova, yedi yaşın-
daki bir çocuğa verir oyunu. Hem de, çocuğun
yazdığı şu tek dizeden dolayı: "Elime ne ge-
çerse oyuncak yapanm"
Aşk: İçl bencllllk dolu bir sllah'
Şairin, "Sevdiğim Kadın Adlan Gibi" ad-
lı şiir kitabı bir oyuncakçı dükkânından fark-
sızdır. Zaten "Ayça" için yazılmış şiirde me-
kân bir oyuncakçıdır. Şiirin sonunda Ayça,
plastik mermi atan bir tabancayı atan sevgili-
sinden aynlmaya karar verir:
sevgili Ayça
fırlattığm tabanca yerini bulmadı ama
aşk defterinden sildin o anda hergeleyi
şimdi tahta atı armağan paketi yaptırırken
yeni sevgilin için
dinliyorsun oyuncakçıya söylediklerimi:
"kendisini kırmayan çocuğa âşık olur
oyuncak
ve değil mi ki aşk
oyuncak sanıp yatağımızda sakladığımız
içi bencillik dolu bir silah "
Amsterdam'da, kanallardaki teknelerin ve
bisikletlerin karla örtüldüğü bir kış gününde,
bir antikacımn vitrinindeki tahta atın beni ağ-
latan öyküsüne tanık olan, bir müze dolusu
oyuncaklanmdan da daha çok sevdiğim Akgün
Akova'ya, oğlu Fırat sorar bir gün: "Noel Ba-
ba Türkiye'de mi yaşadı?"
Şairin, "Evet oğlum. Demre'de bir kilise-
si varmış, oraya gömmüşler" yarutından son-
ra küçük Fırat, "Armut dibine düşer" sözü-
nü doğrularcasına şu karşılığı verir: "Oyun-
cak dağıtırken ölmüş değil mi baba?"
Remzi Buharalı amaçlarının opera ve baleyi halka tanıtıp sevdirmek olduğunu söyledi
Tarihiyapılar sanatla canlanıyor
BAHAR TANRISEVER
ANKARA - Devlet Opera ve Ba-
lesi (DOB). sevilen yapıtlan yaşan-
dıkları tarihi yerlerde izleyiciyle
buluşturuyor. "Midas'ın Kulakla-
n " operasının Frigya Kralhğı'nın
merkezi Gordion'da sergilenmesi-
nin ardından DOB, Ağn'daki Ishak
Paşa Sarayı'nda "Ağrı Dağı Efsa-
nesi"ni sahnelemeye hazırlanıyor.
DOB Genel Müdürü Remzi Buha-
ralı, artık sahnelerin dışına çıkarak
turnelerle halkın ayağına gittikleri-
ni belirtirken doğal güzellik ve ta-
rihi zenginlikleri sanatla buluştur-
duklanru söylüyor.
DOB sezonu Frig Kralı Midas'ın,
diğer adıyla "eşek kulaklı Mi-
das"ın tümülüsünün bulunduğu
Gordion'da "Midas'ın Kulaklan"
operasıylaaçtı. Buyıl, Ağn'daki Is-
hak Paşa Sarayı'nda "Ağrı Dağı
Efsanesi"ni, gelecek yaz da Ça-
nakkale'deki Truva Atı'nm altında
"Carmina Burana"yı sergileme-
ye hazırlanan DOB Marmaris'te de
"Bale Günleri" düzenlemeyi
planlıyor.
Okullarda ders olacak
Bu tasanlarla artık sahnelerin dı-
şına çıkarak opera ve baleyi halka
götürdüklerini; aynca sanatın tari-
hi yerlerin canlandınlmasında
önemli işlev gördüğünü vurgulayan
Remzi Buharalı sözlerini şöyle sür-
dürdü:
"Insanlanmızın tümünün ope-
ra ve bale sanatını soluma hakkı
var, onun için bunu yalnızca 5 il-
dekilerin lüksü olmaktan çıkarı-
voruz. Turnelerle sanki her ili-
evlet Opera ve Balesi Genel
Müdürü Remzi Buharalı, artık
sahnelerin dışına çıkarak turnelerle
halkın ayağına gittiklerini belirtirken
doğal güzellik ve tarihi zenginlikleri
sanatla buluşturduklannı söylüyor.
îlk adım, Midas'ın tümülüsünün
bulunduğu Gordion'da oynanan
'Midas'ın Kulaklan' operası.
mizde opera varmışçasına bu sa-
natı yaygınlaştırmaya çalışıyo-
ruz. Opera ve bale artık Türki-
ye'nin vazgeçilmezleri arasında
yerini aldı. Biz opera ve balede
birçok Batı ülkesinin daha barı-
sındayız."
Opera ve baleyi "alfabeye" ben-
zeten Buharalı, "Sevdirmek için
önce öğretmek gerekir" diyor.
Milli Eğitim Bakanlığı ile yapılan
anlaşma çerçevesinde operanın or-
taöğretim kurumlannda ders prog-
ramına alınacağını, çocuklara yö-
nelik okul matinelerini de sürdüre-
ceklerini belirten Buharalı, şöyle
konuşuyor:
"Spor ve sanatta para harca-
madığınız zaman bir başarıyı ya-
kalamanız söz konusu olamaz.
Bu nedenle ülkemizin içinde bu-
lunduğu genel olumsuzluklar da
göz önünde bulundurularak sa-
nata bir ayrıcalık tanınmasını is-
tiyorum."
AKP hükümetının opera ve bale-
ye karşı olumsuz bir tavn olmadı-
ğını söyleyen Buharalı, "Bugün
Türkiye Cumhuriyeti'nin üzeri-
ne hangi ideoloji gelirse gelsin,
opera, bale artık Türkiye'nin
kültürleri arasında yerini aldı.
Bunu kimsenin bozma, yerinden
oynatma düşüncesi olamaz" diye
konuştu.
Yenl yapıtlar
Şen Dul Opereti-F.Lehar, Yev-
geni Onegin-Çaykovski, Çalıku-
şu Balesi, Spartacus Balesi-
A.Haçaturyan, Carmen/Tango
Fiesta-G.Bizet/A.Piazzola, Gu-
gukkuşu-tlteriş Sun, Karagöz ve
Hacivat Cumhuriyete Yolculuk-
M.Erdoğan, Yaşasın Opera, Ata-
türk Oratoryosu-ıNevit Kodallı,
Yunus Emre Oratoryosu-Adnan
Saygun, Anadolu Formları-
MDT.
Devam eden yapıttar
Don Carlos-G.Verdi, Sa-
raydan Kız Kaçırma-
Mozart, La Traviata-
G.Verdi, Cavalle-
ria Rusticana-P.
Mascagni, I Pag-
liacci-R.Leon-
cavallo (Ope-
ra); Fındıkkıran-Çaykovski, Cin-
derella-S.Prokofiev, Harem-Os-
manlı Usul Müziği, Budala-
D.Şostakoviç. Çanakkale Şehitle-
ri-O. Şallıel (Bale); Arşın Mal
Alan-Ü.Hacıbeyov (Operet); Şe-
hir Orman-R.Altın, Dans Plat-
form-3 (MDT); Yaşamaya Dair-
A. Aykaç (Müzikli tiyatro).
Türk, oryantalist ve Avrupalı ressamlann yapıtlan bugün satışa çıkıyor
EskidjiMen sezonun ilk müzayedesi
İbrahim Balaban'ın 'Tarlada Çahşanlar' adlı yağlıboyası.
Kültür Ser\isi-Eskidji
Müzayede Evi kış
sezonunun ilk
müzayedesini bugün saat
15.00'te Dolapdere'deki
yerinde düzenliyor.
'Türk, Oryantalist ve
Avrupa Resimleri"
başlıklı müzayedede
291 tablo ve 29 altın
varaklı resim çerçevesi,
koleksiyoner ve
sanatseverlerin beğenisine
sunulacak. Hoca AJi Rıza,
Nuri tyem, Kadri,
tbrahim Çallı, Sami
Yetik, Abidin Dino, Cihat
Burak, Burhan Uygur,
Sabri Berkel, Zeki Faik
tzer, Elif Naci, Avni
Arbaş, Mahmut Cuda,
Özdemir Altan, İbrahim
Balaban gibi Türk
resminın önde gelen
isimlerinin yanı sıra Alp
Tamer Ulukılıç, fsmail
Ateş, Onay Akbaş,
Muzaffer Akyol gibi
günümüz sanatçılannın
yapıtlan da yer alıyor.
Alexander Wusk'un 1870
tarihli yağlıboya tablosu,
SaraphanofTun yağlıboya
tablosu, "Sıdıka' imzalı
Sadullah Paşa portresi,
sertifikalı George P.
Rugendas(1666- 1742)
yağlıboya tablosu
müzayedenin önemli
parçalan arasında.
Müzayededeki dikkat
çeken diğer yapıtlar
arasında F. Eykens'in
'Çiftlik Yolu\ Karpattny
T.G'nin Sazlıkta Mola\
Andre Strauss'un
'Corde'Iu Çiftçi',
Theodor Bohdan
Vesely'nin 'NargUe İçen
AdarrT adlı yapıtlan da
bulunuyor.
(Tel: 0 212 2*3 62 05)
ESİNTİLER
ZEYNEP ORAL
Coetzee ile Baş Başa...
Nobel Edebiyat ödülü'nün, GüneyAfrikalı yazar
J. M. Coetzee'ye verildiğini öğrendiğimden beri
anılar labirentinde yolculuğa çıktım, dolanıp duru-
yorum. (Nerede şu fotoöraf? Nerede, nerede? Ne
biçim gazetecisin sen! Insan hiç Coetzee ile baş
başa çekilmiş fotoğrafının bir kopyasını emin bir
yere saklamaz mı! Acaba eskiden çalıştığım gaze-
teden istesem mi?)
Yıl 1994. Güney Afrika'dayım.
Hayır, önce kısa bir geriye dönüş. 80'li yıllarda
sık sık Afrika'dayım. Kenya, Uganda, Tanzanya,
Burundi, Rwanda... Her birinde de ANC (Afrika
Ulusal Kongresi) üyeleriyle bol bol görüşüyorum.
Güney Afrika'ya gitmek istiyorum ama vize almam
imkânsız. Pasaportum beni hep ele veriyor... Gü-
ney Afrika'ya ancak apartheid rejımi sona erdikten
sonra gidebileceğim. Yıl 1993. Güney Afrika'da-
yım: Johannesbourg'da tarihi bir gün yaşanıyor.
Başkan De Klerk ve Nelson Mandela'nın el sıkı-
şıp kucaklaştığı, "Ortak Hedefler" toplantısını
açtıklarıgünetanıklıkediyorum... Veyıl 1994. Gü-
ney Afrika'da ilk kez siyahların da katılacağı genel
seçimleryapılacak ve ben seçim öncesi nabız yok-
lamak için yine oradayım.
J. M. Coetzee'nin Cape Town Üniversitesi'nde
ders verdiğini öğrendiğim an, "Barbaıian Bekler-
ken" ve "Michael K. Nasıl Yaşadı" (Adam Yayın-
ları) kitaplarını okuyup hayran olduğum yazarın pe-
şine düşüyorum. "Kimseyle görüşmez, röportaj
vermez, çokketum ve nemruttur" uyanlarına aldır-
mıyorum.
Telefondaki sesi buz gibi. Saatlerce dil döküyo-
rum. "Röportaj vermiyorum" diyor. Kitapları hak-
kında düşüncelerimi sıralıyorum. Telefon konuş-
ması uzadıkça uzuyor... Yanılmıyorsam buzları eri-
ten, şu cümlem oldu: "Siz, 'Barbarları Beklerken'
kitabınızda anlattığınız çölün yalnız burada, Güney
Afrika 'da mı olduğunu sanıyorsunuz! Dünyanın her
yerinde, bizde de barbarlar bekleniyor!"
Sessizlik... Uzun sürdü... Sonunda "Tamamge-
lin" dedi. "Üniversitede, sanatbloklan, 206numa-
ralı oda."
Cape Town Üniversitesi, kent dışında geniş yem-
yeşil bir alana yayılmış. Sanat bloklarını buldum.
206 numaralı odayı buldum. Kapıyı vurdum. Kapı-
nın gerisinde bir anahtar döndü. Kapı açıldı. Kar-
şımda J. M. Coetzee...
Içeri girdim. Telefondakinden çok daha sıcak bir
sesle "Hoşgeldiniz"üecii, yolu kolay bulup bulma-
dığımı sordu. Arkamdan kapıyı yeniden kılitlerken
"Kusura bakmayın, güvenlik gereği..." diye bir şey-
ler mırıldandı.
Bembeyaz, bomboş bir odadayım. Bir masa, i-
ki iskemle, önü camlı bir kıtaphk. Duvarlarda, ma-
sadane bir resim, ne bir fotoğraf... Kişisel her şey-
den arınmış, sanki içinde kimse yaşamıyormuş gi-
bi bir oda... Buzlu camdan kitap adları bile seçil-
miyor. Kepenkler ve perdeler sımsıkı kapalı...
Ben odayı incelerken "Telefonda da söyledim,
sorulan yanıtlamıyorum. Sorv sonvadığınız süre-
ce kalabilirsiniz" diyor. Tamam, o şartla kabul et-
mişti görüşmeyi, madem soru soramayacağım,
"sohbet"e başlamak için, odaya ilişkin gözlemle-
rimi sıralıyorum. "Burada tek şahsi eşyam, bilgisa-
yanm"diyor. "Işimiburadayapıyorum"diyor. Işi-
mi" sözünü öyle bir söylüyor ki, "Işim yazmaktır"\
çıkarıyorum...
Kitaplarından ya da yazmaktan söz ettiğimde,
konuyu değıştiriyor. BanaTürkiye, dolaştığım öte-
ki Afrika ülkeleri ve Güney Afrika izlenimlerim üze-
rine sorular soruyor. Yanıtlıyorum...
Sonra yine sessizliğe gömülüyoruz...
Arada, örneğin yaklaşan seçimlere ilişkin "Umut-
lu musunuz" gibi bir soru ağzımdan kaçtığında...
"Umutmu?" diyor, "Umutmu?" sanki bu sözcü-
ğü yaşamında ilk kez duymuşçasına...
Barbaıian Beklerken" kitabına isim babalığı e-
den Kavafîs'ten, şiirinden söz ediyoruz...
Sonra yine sessizlik...
O sıralarda 53-54 yaşlarında olmalı. Ama sanki
bin yaşındaymış gibi görünüyor. Çok alçak sesle
konuşuyor, çok ağır hareket ediyor. Üzerinde mil-
yonlarca ton ağırlığında bir yük varmış gibi. Tan-
rım ben hiç bu kadar hüzünlü bakışlar, bu kadar
yalnız bir yüz görmemiştim. Ama o hüznün geri-
sinde müthiş bir öfke var.
"Çok mu öfkelisiniz?" diye soruyorum. Ve hemen
ekliyorum: "Çok mu yalnızsınız diye soramayaca-
ğımdan, çok mu öfkelisiniz, diye sordum" diyo-
rum.
Hani soru sormayacaktın, gibilerden bir bakış
atıyor...
Yine karşılıklı susuyoruz...
Neredeyse bir saatin sonunda, izin istediğimde,
beni kapıya geçırırken gülümseyerek "Öfkeyleya-
şanmaz" diyor. Bu, o sıralarda, Güney Afrika'nın
her yerinde seçim öncesi en sık kullanılan slogan-
lardan biriydi. Kendi düşüncesi olarak mı söyledi,
yoksa sloganı mı tekrarlıyor acaba diye düşüne dü-
şüne Coetzee'nin yanından ayrıldım.
Dilimde, Kavafis dizeleri:
"... hava karardı, barbarlargelmedi./ Ve sınırbo-
yundan dönen habercilere göre,/ Barbarlar diye
kimseleryokmuş artık./ Peki, biz ne yapacağız, şim-
di barbarlar olmadan?/ Bir çeşit çözümdü onlar
somnlanmıza..."
Işte Coetzee'yle baş başa geçen bir saatin öy-
küsü...
e:posta: zeynep > zeyneporal.com
Faks:(0212)25716 50
BUGUN
• SAKIP SABANCI MÜZESİ'nde
'Kahvaltıda Caz' kapsamında saat 11 .OO'de
Focan Funk Latin Project'in konseri.
(Biletix: 0216454 15 55)
M DÜZCE ANIT PARK VE KALICI
KONUTLAR 12 KASLM PARKI'nda
13.00'te 'I. Uuluslararası Düzce Yerel
Kalkınma Şenliği' kapsamında Yapı
Kredi Yayıncılık'ın düzenlediği 'Düzce
Sokaklarinda' adlı etkinlik. (0 212 252 47 00)
4. KİTAP DÜNYASI FUARI'NDA BUGÜN
• DOLMABAHÇE KÜLTÜR
MERKEZİ'nde saat 13.45'te Söz
Yayınlan ndan Nevzat Erknıen'ın imza
günü, 15.00'te TRT Caz Orkestrası'nın
konseri, 16.15'te Cumhuriyet'ten Erdoğan
Aydın'ın imza günü, 17.45'te Itaki
Yayınlan'ndan Oruç Aruoba'nın imza günü.
(0 212 361 03 13)