Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28 OCAK 2003 5
EVET/HAVIR
OKTAY AKBAL
Nerde 0 Bilinç?
"Burada toplananlar biraz sonra dağılacak vesa-
çıfan buğday taneleh gibi bir yerlere gidecekler.
Bu biriikteliği nasıl başarabilfnz9 Kafayı buraya
yormalıyız."
llhan Selçuk'un 'Onuncu yılda Uğur Mum-
cu'yu anmak' toplantısında söyiedikleri yıllardır yi-
nelenen, hemen her toplantıda dile getirilen bir is-
tek, bir özlem, bilinçli düşünrheye bir çağn...
On yıl geçti. Hangi amacı gerçekleştirdik, hangi
sonuca vardık? Bir düşünsek, dünden bugüne sağ-
duyu, akıl, bilim yoluyla ülkemize, halkımıza, de-
mokrasimize, Atatürk devrimciliğimize yakışan bir
şeyler yapabildik mi? "FailiMeçhul" cinayetlersür-
dü gitti! Bu gidişle yeni yeni cinayetler bekler gibi-
yiz!.. Ama bir türlü belirli görüş ve inanışta olanla-
rı bir araya getiremedik..! Buğday taneleri gibi da-
ğıldık, dağıtıldık!..
Uğur'un günlerindeki Türkiye'yı arar durumda-
yız. Kördüğüm haline gelen, getirilen biryanlış hu-
kuk düzeni; yasalan çiğnemek; kendi keyfimize, ka-
famıza göre yorumlamak, yararlanmak anlayışı!..
Koca koca puntolaria, TV'lerde oturumlarda açık-
lananlari.. Bir de bakıyoaız idamlık, ağır hapislik suç-
lamalaria yargıç karşısına çıkanlanlar bir bir akla-
nıyor. Hiçbir hesap verilmeden, nerdeyse sorul-
madan, konular derinliğine araştınlmadan...
KoskocaAnayasaMahkemesi, '7ayyipBey ge-
nel başkan olamaz, üye bile olamaz" demiş. 0 sa-
nal kişi 3 Kasım seçiminde partisinin listesinin ba-
şına "genel başkan" olarak kurulmuş. Parti üyesi
bile olmayan; genel başkan sayılmayan, seçimde
de milletvekili adayı bile olamayan bir adam, se-
çim listesinde baş yeri alabilmiş!..
Sonra o sanal kişi hiçbir sıfatı, hiçbir görevi, hiç-
bir yektisi olmadığı halde Türkiye'nin en büyük, en
yetkili kişisi olarak, dünya devletlerinin başkanla-
nnı tek tek ziyarete, görüşmeye gitmiş!. Kendi pa-
rasıyla mı? Hayır, THY'nin emrine ayırdığı en bü-
yük uçaklarla! En lüks otellerde, lokantalarda ke-
yrfsürerek!.. Bizistediğimizkadarsoralırn.. "Bugi-
derkimin cebinden çıkü'diye! Yanıt veren yok. "Mil-
yariar, trilyonlar, parti üyesi, başkanı bile olmayan,
arkasında bir sürüyolsuzluk davası bulunan bir ki-
şiye nasıl verilir" diye!..
YSK Başkanvekili 'Seçirnlere gölge düşmüştür'
diyor. Hukuk hocalan, 3 Kasım seçiminin iptalinden
söz ediyor... Daha önce böyle durumlarda seçimler
iptal edilmiş!. 3 Kasım'da 363 milletvekili çıkaran bir
parti sanal bir seçim kazanmış! Boşuna mı o kadar
para harcandı? Sanal bir parti başkanı için mi?.. Ki,
şimdi o sanal başkan afelacele seçilerek, yanında baş-
bakan, türbanlı eşlerle Davos'ta bizleri, sizleri, Ata-
türk Cumhuriyetini temsil etmekteL
Bu bir komedya diye yazanlar var!.. Bir acıklı
dram daha dogrusu... Her şey yanlış, her şey sa-
nal, her şey hukuk dışı! "Kanun kanun diye kanun
tepelendi" diye yazmıştı Tevfik Fikret... Anayasa
Mahkemesi bir karar almış, altı ay uygulamamış.
Görüyoruz Tayyip duruşmalarda bir bir aklanıyor;
kimse araştırıp sormuyor bunca suçlama niye ya-
pıldı, hepsi bir hayal miydi? diye...
Evet hepimiz ölülerimizianmaktan çokeylemle-
rimizi yoğunlaştırmaya, birieştirmeye çalışmalıyız."
Ama nasıl, ne zaman, kimlerle? Hangi bilinç ay-
dınlığıyla?
OLAYLAR VE GORUŞLER
BAVRAM'DA AKTIF TATIL
Her gün daj> ve onnto yürimijleri, kıplıcı turu d»hil
butüt bir otelde 7 gece oda-kthvtln-konaklanu + rehberlik.
Kişi başı toplam 2OO milyon
Yürjyuşlerimiz her ytştao kttûaacdır için uygundur.
www.insboretravel.com
e-mail: info»' inshoretravel.com
Tel: 0 252 417 5S 52
: 0252417 58 54
MARMARIS
ESKtŞEHİR ASLİYE 5. HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Sayı: 2002 '275
Davacı Özel Idare Müd. adına Esk. Valilığı vek. Av.
Hamza Özçiftçi tarafından davalılar Servet Eryüce vs.
aieyhlenne açılan kamulaştırma nedeni ıle tescıl davası
sebebi ile: Eskışehır, 3. Bölge Tapu Sicil Müdürlü-
ğü'nde Emek Mah. 4 pafta, 1323, 1324. 1325. 1326,
1343 ve 1344 nolu parsellerde davalılar adma kayıtlı
olan hisselerin kamulaştırma nedeni ıle davacı idare
adına tesciline, yargılama gıderlen ve vekâlet ücretme
karar verilmesi istenmış olup, Tüm aramalara rağmen
adresı tespit edilemeyen davalılar Abdullah Umut-
Emın Aydemır-Ramazan Kangal-Servet Eryüce'nın
duruşmanm bırakıJdığı 11.3.2003 günü saat 9.00'da
mahkememizde hazır bulunması veya kendilerinı bir
vekille temsil ettırmelen, duruşmaya gelmedıkleri tak-
dirde gıyaplannda duruşmaya devam edileceği ve hü-
küm venleceği hususu (HUMK.nun 377 m) dava dılek-
çesi tebliğ yerine kaim olmak üzere ilan olunur.
15.1.2003 Basın:3334
"JyJilyonlarca
Eğitimde Dün, Bugün ve Yannlar...
Çıkarcı politika özentilerinin elli yılı aşan süredir yönetimde kalabilmek için
halk kitlelerini bağnaz eğitimle karanlığa yönlendirme çabalan tarihin
akışını yavaşlatsa da durduramaz.
İ W . Dr. Abidin KUMBASAR
Ç
ağımızda, bilimsel güçten daha üs-
tün bir güç yoktur. Erişilen bilimsel
düzey bütün insan soyunun etkinlik-
lerinin doruğu, olumsuzluklara kar-
şı utkusudur. Ulaştığımız bugünkü
aşama, bvrim Kuramı'na göre iki milyon yıl
önce gelişen Pithecantropus Erectus'tan beri ka-
zanılan tüm birikimlerin sonucudur. Bugünkü
bilgi düzeyine gelen insanlığın ilk yol gösteri-
ci ve eğiticisi, gelecekte de olacağı gibi, tüm
gerçeklerin kaynağı olan doğaydı. tlkel insan
doğayı tarnyarak güçlendi, ona uyum sağlaya-
rak varlığını sürdürebildi. Doğayı gözlemle-
yerek deney kazandı, ateşten yararlandı, birlik-
te yaşaraayı öğrenerek konuşma yetisini geliş-
tirdi, güçiükleri yendi. Binlerce yıl, bilgi biri-
kimini yetişen kuşaklara aktarmanın tek yolu
deneyimli yaşlılann bildiklerini gençlere öğ-
retmesiyle gerçekleşen egıtim oldu. Yazının
bulunmasından önceki dönemde deneyimli
erişkinlerin her biri birer canlı kitap görevi ya-
pıyordu.
On bin yıl kadarönce mutasyonla gelişen buğ-
day türunü yetiştirmeyi ve hayvanlan evcilleş-
tümeyi öğrenen atalanmız, aynı dönemde kul-
lanılan ilkel işaretlerden yazıya geçen atılımı
gerçekleştirdiler. Yazı, zamanı aşmaya yara-
yan ilk araçh. Şekiller aracıyla geçmiş gelece-
ğe aktanlıyor, bilgiler sonrâki kusaklara ileti-
lebiliyordu.
Tanm ve hayvancılığın gelişmesi sonucun-
da, sınırlandırma ve mülkiyet kavramlan ka-
çınılmaz olarak ortaya çıktı. Daha çok ürün el-
de edebilmek için çanşmalarda kaybedenleri de
üretimde kullanmak amacıyla köleleştirip, on-
lann emeğinden yararlanarak daha rahat yaşa-
manın, özetle insanın insanı sömürmesinin ilk
örnekleri görüimeye başladı. Kö'le canlı bir
mal, üretim yapan eşsiz bir aletti.
Köleci düzen, varlıkhlan günboyu çahşma
zorunluluğundan kurtardığı için onlar, bilgi
edinmeye zaman ayırabilme olanağına kavuş-
tular. Tarihte doneminin bilginlerinin öğretim
yaptığı ilk eğitim birimleri "Skhote"ler görül-
meye başladı. Bugün dilimizde kullandığunız
"OkuT, Fransızca'dakr T Ecole" ve Ingiliz-
cedeki "Scbool" sözcükleri, eski Grekçede boş
zaman anlamına gelen "Skhole" sözcüğünden
türemış olup, o dönemde sadece boş zamanı ola-
bilen varlıklılann eğitim görebildiğinın kanı-
tıdır.
Eskil (Antik) dönemde ünJü olan Atina okul-
lannın bilinen en eskisi, eğitimi tartışarak uy-
gulayan ve gençleri düzene karşı hşkırttığı
suçlamaşıyla ölüme mahkûm edilen Sokra-
tes'in (I.Ö. 470- 399) okuluydu. Sokrates, eği-
timi, çevresini saranlarla gezerek uyguluyor-
du. Sokrates'ten sonra öğrencisi Platon'un (I.Ö.
427-347) eski Grek kahramanlanndan "Aka-
demos"un adından esinlenerek kurduğu Aka-
demia, daha sonra da Aristotdes'in (I.Ö. 384-
322) Lykeion'u dönemlerinin eğitim kurumla-
nydı ve o dönem uygarhğının gerçekleşmesin-
de etkin olmuşlardı. Atina okulunda pagan fel-
sefe öğretisi, okulun 529 yılında Doğu Roma
Imparatoru Justinianos tarafindan kapaftldığı
zamana kadar devam etti. Kapatıldığı dönem-
de başında yönetici olarak Proklos bulunmak-
taydı. Tüm çağlardab kazanımlarda olduğu
gibi. okullann var olmasının temelinde de kö-
lelerin emeğinin sömürüsünün yattığını göz
ardı etmemek gerekir.
Eskil dönemi izleyen ortaçağda eğitimde tek
tannlı dinlerden Hıristiyanlık ve lslamiyetin
etkinhğinı görmekteyiz. Bu dönemde bağnaz-
lığa daha fazla yönelen kilısenin baskısı, eği-
timi akılcılıktan saptırarak bilimsel atıhmlan
engellemiştır. Önceleri aklın gücüne ve bilgi-
ye önem vererek çağımn uygarlık süngesi olan
Arap medeniyeti, "Fflozoflann Yıkmu'' adlı
eseriyle akılcı yoldan sapan Gazaü (1058-1111)
ve benzerlerinin öğretileriyle gerilemeye baş-
lamışhr.
Gelecekteki Aydrnlanma Çağı'nın ilk ışık
yuvalan olarak XII ve XIII. yüzyülarda, üstat
ve öğrencilerin birliği anlamını simgeleyen
üniversiteler birbiri ardından Paris Montpelli-
er, Bologna, Oxford, Cambridge, Padua, Sala-
manca ve Sevüle'de eğitim vermeye başladı-
lar. Eğitimin eriştiği aşamaya uyumlu olarak sa-
natta da yeniden doğuş (Rönesans) dönemi
başladı; sanat yapıtlan bağnaz etkilerden ann-
dı. Giderek, eğitimda karanlık çağın
u
İnan ki
anJayasnT koşullandırmasının yenni, "Inanmak
için anlamak gereldr" diyen akılcı kural aldı.
Doğadaki olayların mutlak olarak akılcı bir çö-
zümü olduğunu öne süren "Rasyonaüst Dü-
şûnce
w
nin ürünieri olarak dünya görüşünün ve
coğraiyanın, çevrenin (ufuklan) genişledi. Mar-
tin Luther'ın (1483-1546) Incili Latüıceden
çevinsi ve Gutenberg"in baskı makinesini bul-
ması okumayı yaygınlaştırdı ve halk kitleleri
kutsal kitapta anlatılanlann doğadaki gerçek-
lere uymadığını algıladılar. Doğadaki gerçek-
leri öğreten ve özgür düşünceleri yayguılaştı-
ran eğitim kurumlan Batı dünyasının üstünlük
ve etkinliğini sağladı. Gerçekçi eğitimin etki-
siyle, adını sanatçı DanielChodowiecki'nin ba-
kır üzerine yaptığı ve karanlığı gideren güne-
şi simgeleyen "Aydınlanma" adlı gravürden
alan, ınsanlığıc büjoik atılım çağı olan "Ay-
dınlannıaÇalj" başladı. Inanç etkisinden ann-
dunlmış bilım ve onun yaşama uygulanması olan
teknoloji, Batı uygarlığını bugünkü düzeyine
getirdi.
Batı'da Aydmlanma Çağı'nm öncülerinden
Kopernik ve Keplergöklerdeki gizemJeri bflim-
seOeştirerek açıklığa kavııştururken Osmanlı
suhanJan başansızlık nedenJerini jcterfi nite-
Kkte müneccimleri olmad^ıyla yonımhıyor-
lar, softalar hâlâ medrese eğitimhie bir yerte-
re vanJabilecegüıe inanrvoriardı. Aynı dönem-
de yeni "Uzay Kuramı"nı yazan Laplace, Im-
parator Napofeon 'un "Kuramımzda Tanruun
j'eri nerede" sorusuna yanıt olarak *Bu varsa-
yuna gerekdmmuyorum ba>ım" diyebilmek-
teydi.
Toplumumuz, Aydrnlanma ile ancak yüce
Atatûrk'ün eğitimdeki devrimiyle tanıştı. Eği-
tim Birliği Yasası uygulamalan, Halkevlerinin
etkinlikleri ve izleyen yıllardaki Köy Enstitü-
leri toplumumuzu aydınlanmaya kavuşturma
amacına yönelik ahlımlardı. Çok partili döne-
me geçtiğimiz 1946 yılına kadar geçen kısa-
cık dönemde ödünsüz uygulanan gerçekçi ve
bilimsel eğitimle yetişen kuşaklar bugün bile
ülkemızin güvencesi olacak etkinlikteki gücü-
nükorumaktadır. Çıkarcı politika özentilerinin
elli yıh aşan süredir yönehmde kalabilmek için
halk kitlelenni bağnaz eğitimle karanlığa yön-
lendirme çabalan tarihin akışını yavaşlatsa da
durduramaz. Günümüzde ışık hızına ulaşan
yazılı ve görsel iletişimle çağdaş yaşantı ve
bilgiler tüm insanlığa sunulmakta, düşünce ve
yaşantılannda karanlığa yönelenler "Uygar
Düitya''dan her gün biraz daha soyutlanmak-
ta, uygarhğın kapılan bir bir yüzlerine kapa-
narak yahuzlığa itilmektedirler.
Sonuç: Tüm insanlığın banş ve gönence ka-
vuşması için, öncelikle Aydınlanma'yı küresel-
leştirecek bireğitimin uygulanması, yerküre bo-
yutunda, ödünsüz olarak gerçekleştirümelidir.
Insanlık eriştiği bilimsel ve teknolojik düzey-
le artık, Homo Sapiens (Bilen insan), ve Ho-
mo Faber (Üreten insan) aşamalannı geçip,
Homo Divinians (Geleceği Yönlendiren in-
san) aşamasına geüneyi sağlayacak güce eriş-
miştir. Yapılması gereken, yerküreninbirçokyö-
resinde yer yer ışımaya başlayan insancıl eği-
tim odaklannı örgütleyip karanlığa karşı hep
birlikte ödün vermeden karşı durarak küresel
aydınhğı sağlamaktır.
'Ulusal Teknoloji' Geliştirilmesi.
Aytekin ZÎYLAN Emekli
T
ürkiye, liberal dünya-
nın bir üyesi olarak
küreselleşmenin de
bir gereğı olan, ulus-
lararası serbest tica-
ret ve serbest rekabet uygulama-
lannı kabul etmiş ve bu konuda
birçok anlaşmaya taraf ounuş bir
ülkedir.
Serbest piyasa ekonomisinde
başanyı yakalayabilmek için ge-
lişmekte olan ülkelerin'firmalann
en önemli şansı da yenilikçilik, öz-
gün teknoloji geliştirebilmektir.
Rekabet ortamında yaşam şansı
ancak bu şartla mümkündür. Böy-
le olunca ulus devletlerin görevi
de, ulusal teknoloji gelişimini des-
teklemek oluyor. Devletlerin ulu-
sal teknolojinin gelişmesini des-
teklemesi, serbest ticaret kural-
lanna aykın sayılmıyor. Bütün
gelişmiş devletlerin ulusal tekno-
loji gelişimini desteklediklen bir
gerçek.
ABD, Ingiltere, Japonya vb.
gibi ülkelerin teknoloji geiiştiril-
mesi için devlet bütçesinden yap-
tıklan Ar-Ge desteği GSMH'nin
yüzde 2'nin üzerinde olmasına
karşın Türkiye'de bu oranın yüz-
de 04-5 civannda olduğu da bili-
niyor.
Devletler, ulusal teknolojileri-
General
nin ve sanayilerinin gelişmesi için
Ar-Ge desteği dışmda da bazı ön-
lemler alıyor, örneğin kamu iha-
lelerini bu amaçla kullanıyorlar.
Kamu ihalelenne yabancıların
girmesini zorlaştınyor, kamu için
değişik standartta mal almayı ön-
görebiliyor, teknık şartnamelere
koyduklan özel maddelerle ulu-
sal firmalannı, dolayısıyla ulusal
teknolojilerinin gelişmesini des-
tekliyor ve daha birçok tarife dı-
şı engeller uyguluyorlar.
Türkiye, bir yandan Ar-Ge'ye
GSMH'den az kaynak ayınrken,
öte yandan kamu ahmlannı da
ulusal teknolojisinin gelişmesi
için kullanmıyor. Oysa kamu alım-
lan, ulusal teknolojinin geliştiril-
mesi için kullanılabilecek en
önemli araçtır ve sanayileşmiş bü-
tün ülkeler bu yolla ulusal tekno-
lojilerini geliştirmişlerdir.
Ülkemizde yürürlükteki 2886
sayıh Devlet Ihale Kanunu (DlK)
4734 sayıh yeni Kamu thale Ka-
nunu'na (KİK) göre kamu ihale-
lerine katılabilmek açısından yer-
li (ulusal ve yabancı ortaklı) fir-
malarla yabancı firmalar arasın-
da herhangi bir aynm yoktur.
Aynca DPT Türkiye-AT Mev-
zuah Uyumu Kamu thaleleri Alt
Komisyonu Raporu'na göre 2886
sayılı DlK'in amacı
u
kamu ma-
li>esinin korunması"dır ve reka-
bet bu amaca varmak için kulla-
nılan bir araçttr. 4734 sayılı
KlK'nin de amacı aynıdır. Oysa
aynı DPT raporu AB'ye üye dev-
letlerde kamu ihale yasalannın, ka-
mu maliyesinın korunması dışm-
da "uhısaJ teknoloji geüştirilmesi-
nidesteklemek" gibi bir amacırun
da olduğunu belirtmektedir. Bü-
tün gelişmiş ülke KlK'leri, ulusal
teknoloji gelişimini desteklerler.
Yürürlükteki 2886 sayılı DlK;
28/4. maddesi ile "milK fırmala-
ra" avantaj sağlanmasını amir-
ken 4734 sayılı yeni KİK 63. mad-
desi ile "yerii isteklinin yerfi ma-
lı" teklif etmesı halinde yüzde
15'e kadar bir avantaj sağlanma-
sına olanak vermektedir.
Elbette ki yerli mahn, tanımı
da yapılarak, desteldenmesi ülke
ekonomisinin yarannadır. Ancak
bu bir ülkenin ekonomik kalkın-
masının sürdürülebilir ounası için
yeterli değildir.
Esas olan teknolojiye sahip ol-
maktır. Üretim her zaman, tek-
noloji sahibınin isteği doğrultusun-
da ülkemizden bir başka ülkeye
götürülebilir.
TOBB Başkanı Sayuı Hkarak-
boğhı'nun belirttiğine göre Tür-
kiye'de kamu alımlan GSMH'nin
yüzde 12'si kadar olup mutlak ra-
kam olarak 20 milyar dolar düze-
yindedir. Bu 20 milyar dolar fi-
yatın içinde yüzde 10 Ar-Ge pa-
yı olsa bu 2 milyar dolar demek-
tir. Türkiye 'de yerli üretim yüzde
90 oranında yabancı ortağın tek-
nolojısiyle yapıldığından, sade-
ce kamu alımları dolayısıyla Tür-
kiye yılda, 1.8 milyar dolannı ya-
bancı ülke mühendislerine öden-
mek üzere yabancı firmalara ver-
mektedir. Bir yandan önemli öl-
çüde ulusal kaynaklar yurtdışına
transferedilirken, ulusal teknolo-
ji yeteneğimız de gelişmemekte-
dir. Türkiye'de kamu alımlannın,
ülkemizin bilim, teknoloji ve sa-
nayileşme yeteneğinin yükseltil-
mesi amacıyla yapılmadığı Bilim
Teknoloji Yüksek Kurulu'nca da
belirtilmiştir.
Türkiye bu akıldışı uygulama-
dan vazgeçip, ekonomik olarak
kendinden çok daha güçlü devlet-
lerin de yaptığı gibi, ulusal tekno-
loji yeteneğinin gelişmesi için ka-
mu ihale yasalanm kullanan ül-
keler arasında yer almalıdır.
4734 sayıh Kamu Oıale Kanu-
nu'nun 63. maddesi, ulusal tek-
noloji kullanılarak geliştirilen
ürünlere, Türkiye'de yabancı tek-
noloji kullanılarak üretilen ürün-
lerden daha fazla avantaj sağlaya-
cak şekilde yeniden düzenlenme-
lidır.
PENCERE
Savaş Kapıda,
AKPModaGöstertsinde
Gazetelerde sayfa sayfa yayımlanan bir duyı
var.. "Amerika Kimi Vuracak?" başlığı altında h
leme alınmış soru hepimizi ilgilendiriyor...
Duyuruyu kısaltarak köşeme alıyorum:
"Savaş kapıya dayandı. Amerika Irak'ı vuract
Kan akacak. Canlaryanacak. Görünürdeki ama
Saddam Hüseyin yönetimini devirmek.
Bu savaşın, Amerika'nın menfaatlerine hizm
edeceğini herkes biliyor. Peki, aynı savaş Tüıi
ye'nin menfaatlerine hizmet edecek mi?
Asıl sorulması gereken soru bu. Asıl sorgulaı
ması gereken konu bu. Kimse bunu sormuyc
sorgulamıyor.
Türkiye bu savaşta yer almamalıdır.
Bir başka güç istiyor diye savaşa girmenin, he
le hele bir Müslüman topluma saldın niteliği taş,
yan bir harekete katılmanın hiçbir açıklaması yok
tur.
Türkiye, Körfez Savaşı'ndan bu yana uğradıi
yaklaşık 100 milyar dolar zaran sineye çekti. Ame
rika'nın Irak'a koyduğu ambargolar en büyükza
ran Türkiye'ye verdi. özellikle GüneydoğuAnado
lu yokluğa, yoksulfuğa mahkûm oldu.
Türkiye 'de yaşayan insanlann yüzde 90V bu sa-
vaşa 'Hayır' diyor. Türkiye'nin sessiz kalarak, pa-
sif durarak dahi bu savaşa destek vermesine nza
göstermiyor. Hele hele Türkiye'nin hiçbir menfa-
atı yokken bu savaşta yer almasına, sebepsiz ye-
re Müslümanın Müslümanı vurmasına 'Evet' de-
miyor.
MilletÇ..) bu savaşın, çokyakın bir gelecekte Tür-
kiye'nin toprak bütünlüğünü tehdit edecek so-
nuçlardoğurup doğurmayacağını öğrenmek isti-
yor.
Millet soruyor, bu savaşta en büyük yarayı kim
alacak?
Bu durumda, millet soruyor. Genç Parti soru-
yor.
Amerika -bu savaşta- kimi vuracak?"
•
Duyurunun bütününü aktarmak isterdim, yerim
elverişli değil, ilk kez bir partinin açıklamasını kö-
şeme alıyorum.
Genç Parti 3 Kasım seçimlerinde birdenbire or-
taya çıktı, yüzde 7'yi aşkın oy aldı. Şimdilik parti
adına ortada yalnız lideri Cem Uzan görünüyor.
Partinin arkasında büyük biraile holdinginin bu-
lunduğu biliniyor; bunlara karşın söylem ilginç...
Ve doğru!..
Hele Meclis'in -CHP başta olmak üzere- suskun
vepuskun olduğu bir dönemde, parlamento dışın-
daki birsiyasal partinin gerçekleri halka duyurmak
için çırpınması karşısında ne düşünürsünüz?..
Halk, 3 Kasım seçimlerinde oylannı AKP Irak'a
karşı Amerika'nın hizmetinde savaşa girsin diye mi
verdi?.. IMF'nin hizmetinde malum programı uy-
gulasın diye mi seçmen AKP'yi iktidara getirdi?..
Devlet katlannda, Milli Eğitim'de mollalık yapsın di-
ye mi AKP koltuga oturdu?.. Türkiye savaş ateşi-
ne itilirken Gül ile Tayyip Davos gösterilerinde eş-
leriyle birlikte ne yapıyorlar?.. Baloya mı katılıyor-
lar?.. Giysi modelleri mi sergiliyorlar?.. Moda de-
filesi mi yapıyorlar?..
•
Savaş kapıda...
GP'nin sorusu gündemde:
"Amerika -bu savaşta- kimi vuracak?.."
Irak'ı mı?..
Türkiye'yı mi?..
PROF. DR. TARIK ZAFER TUNAYA'NIN
ANISINA
ÇARŞAMBA TOPLANT1LARI
StYASAL GÜNDEME BAKIŞ
Konuşmacı
TARHAN ERDEM
Sunuş
Yard. Doç. Dr. MEHMET Ö. ALKAIV
(Istanbul Üniversıtesi Sıyasal Bilgıler Fakûlîesi Öğretim Oyesi)
29 Ocak 2003 Çarşamba
17.30 - 19.30
TARIK ZAFER TUNAYA Kültür Merkezi
(Şahkulu Bostan Sokak Beyoğlu - Tünel)
wmm**mmm—mm—mm
kontör
bizden
Kaç yıllık Hazır Kart'lı olduğunuza göre kontörbizden.
4 yıllık
ve üstü Hazır Kart'lıya
3 yıllık
Hazır Kart'lıya
2 yıllık
Hazır Kart'lıya
yıllık
Hazır Kart'fıya
.'III.
kontör
[bizden
^ Ayrıca konuştukça da kontörbizden.
Ayda 2 0 0 - 4 9 9
kontör yüklerseniz
T99
kontör yüklerseniz
I
1000 den
fazla yüklerseniz
•Tı
kontör]
Yeni düzenlemelerle 'e kadar uzatılan kontörbizden kampanyasındaî^" ^ ? W ^
yararlanmak için kaydıma yaptrnnamz ve hattıruza aynı ay içinde en az 200 kontör yüktemenb ^/gy ç y yp y y ç z 0 kontö yüklemenb
yeterli. 30 Haziran 2003 tarihine kadar, yükledlğfniz kontorlerden kontör kazanabllfrsiniz.
nden,
adres/nden. ceple
kontör), sabit telefonla
lardan,
'ten
'dan yaptırablllrslnlz.
Kaydıntzt
(arama başına 2
Hazır Kart abonelik süreniz 1 Ocak 2003 tarihine göre hesaplanır. Abonelik yılına bağfı kontörler
sadece bir defa kazanılır. Kazandığınız kontörler bir sonraki aydan itibaren eşit bölûnerek
5 ayda hattınıza yûkJenir. Şirket adına kayıtlı hatlar kampanyaya dahil değildir.