10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3AYFA + CUMHURİYET 11 EYLÜL 2002 ÇARŞAMBA 2 OLAYLAR VE GORUŞLER [email protected] AÇI MUMTAZ SOYSAL Soruntu Duzeltme İSTANBUL Anakent Belediyesi büyük cadde ve neydanlardaki binalann yüzlerini düzeltmek için kol- ları sıvadı. Enleri boylan ve renkleri zaten birbirini tjtmayan, sıvalan dökülmüş perışan yapılara alçı ve boyayla çekıdüzen vermek, o güzelim kentin çir- knleşmesini elbet. ancak bir ölçüde önleyecektir. Ama, yine de hiç yoktan i/i, mutlaka yapılması gereken bir işti bu. Boylece, Istanbul'daki yerel yönetim su, ulaşım ve temizlikteki başarılarına bir yenisinı daha ekle- rriş olacak, Öbür partiler itiraf etmelidırier ki Tür- kye'nın bu en büyük kentine hizmet bakımından değişik adlar altında da olsa "Refah Partisi ahfa- d" hepsinı bir hayli gende bırakmıştır. Belediyecilikte estetiğe el atmak, belki de ya- pılacakların en zorudur b u ülkede. Genellikle, işlerin en sona bırakılacak olanı sayılır estetik; be- cerikli çirkinlik önegeçer. Oysa, bütün girişimlerin estetik kaygısıyla yapılması, estetiğın özle bütün- leşmesi gerekir. Bu açıdan, Ankara'nın Vedat Dalokay'ı gibi unu- tulmaz örnekler de gelip geçti, ama çok az. Şim- di. cephe ve pencerelerı kirleten yazılardan başla- yıp cadde ve meydanlann dış görüntüsüyle bu ko- nuya girilmesine sevinmek gerek. Zaten, görüntü, büyük ölçüde "iç"ln dışa vuru- şudur. Dış görüntüye el atmak, biraz ters yoldan içi düzeltmenin de bir yolu sayılabilir. Dışı güzel- leştirilmış binanın içinde çirkin işlerin dönmesi, da- ha zorlaşmasa bile belkı daha göze batıcı ve vic- danları daha rahatsız edici olabilir. Söylendiğine göre, anakent belediyesınin bu son atılımı Istanbul'u "dünya kentı" yapma amacını gütmekteymiş. Böylesine iri laf, kampan- yanın adı olan "Evımiz Kadar Güzel Istanbul" gibı anlamlı bir sloganlaters düşmüyormu? Üstelik, bi- nalann dış cepneleriyle ilgili sloganın ev ıçterine ses- lenir biryanı da var: Içı çirkin evin dışı ne kadar gü- zelleşebılir? Daha doğrusu, evlerımizin içı dışı gü- zel değilse, kentlerin sokakları, caddeleri, mey- danları güzel olabilir mi? Geçmişte "Türkiye dünya devletidir" diyerek uluslararası arenalarda palavralar atmış birılerinin kendi ülkelerı, hatta kendi partileri içinde ne gibi çirkinliklere sürüklendikleri görülmedi mi? ^ u günde, Amerika'dakı "11 Eylül" olaylarını ^Janımsarken Türk siyaset sahnesinin haline ba- kln: Politikacıların kendi elleriyle yarattıkları yıkım New York'takinden daha mı az düşündürücüdür? Iki aydır öyle bir görüntü ki ülke siyasetınin içınde- ki ve özündeki bütün çapsızlıklan, tutarsızlıkları, ha- inlikleri ve kaypaklıkları, tozduman bulutlan arasın- dan ardı ardına gözler önüne sermekte. New York görüntüsü ancak bir saat sürmüştü; bızimki sürüyor ve sürecek. Almanya'da 1932 Seçimleri... lki numaralı Nazi lideri Göring, savaş suçlusu olarak yargılanacağını anlayınca şöyle der: "Biz, halka gerçeği söylemiştik. Sadece iktidara gelene kadar demokratik yollara başvuracaktık..." •• •• Prof. Dr. Vural ULKU Mersin Üniversitesi ERGUVAN KENTİ Troya'nın Öyküsü Iskender Azatoğlu, bu yaprtında Kaz Dağı'nın dününü, bugününü, tarihsel ve mitolojik uzun bir öykü olarak sunuyor. idaköy Çiftlikevi Yayını Tel: 0266 -387 34 02 B undan 70 yü önce, 1932 yılında Almanya'da ild seçim yapıldı, hem de 31 Temmuz'da ve 6 Ka- sım'da olmak üzere, yaklaşık üç ay arayla. Aslında da- ha 14 Eylül 1930'da da halk sandı- ğa çağnlmış ve yeni •'Rekhstag" (parlamento) seçihnişti, fakat seçim- ler çözüm getirmemişti. Olke bu- nalımlar içindeydi. Versaifles Banş Antlaşmasının. kanlı bir iç sava- şın. tarihte eşi görülmemiş bir enf- lasyonun sarsıntılan daha geçme- den, 1929 büyük bunalımı (krizi) ekonomiyi vurmuş, orta sınıf eri- miş, işsiz sayısı 6 milyonu bulmuş- tu. Siyasal partiler sorunlara çözüm bulamıyor. sadece bırbirleriyle bo- ğuşuyordu. Halkta partilere ve si- yasetçılere karşı tam bir güvensiz- Hk, hatta nefrel egemendi. Dış po- litikada. bütün ülkelerin Alman- ya'ya komplo kurduğu, ülkeyi par- çalamak istediği inancının yaygın- laşması. en aşın milliyetçi (şoven) duygulan harekete geçirirken sanat ve kültür dünyası ıle ilgili haberler. basınm bir bölümünce "sefahat, ppiaklık, ahlaksızbk, azgmhk" ola- rak işleniyor, işsiz ve yoksul ke- simlerle tutucular kışkırtılıyordu. 1920'lerin başında adını duyuran, önce kimsenin önemsemediği bir partı. "NasyonalSosyafct Ahnan İş- çi Partisi*, bu ortamdan en çok ka- zanç sağlayan partiydi; Naziler kit- le psikolojisinden çok iyi yararla- nıyor ve çok iyi örgütleniyordu. Gerçi 9 Kasım 1923'te Münih'te, bu partinin lideri AdotfHhler "adm- da birisi" bir darbe gırişiminde bu- lunmuştu. ama girişim polisin el koyması. bir iki el ateş ve birkaç ki- şinin vunılması ile hemen sona er- miş, darbeciler sağcı ve vatansever olduklanndan, iş örtbas edilmişti. Adını bu olayla duyuran Adolf Hit- ler, birkaç ay bir kalede kalmaya mahkûm edilmiş, o da bu dinlen- me zamanını "Mein Kampf" ("Kavgam") adlı, o sırada kimse- nin okumadığı bir "eser" yazarak değerlendirmişti. Hitter, yeniden sh asete başladı- ğmda, kalede kaküğı sürede değtş- tiğuıi, arük iktidara kanlı değil, de- mokratik yollardan geimek istedi- ğini sövlüyor, hatta bu konuda ya- zdı belge veriyor ve ona inananla- rm sayısı htda artıyordu. Gerçı söy- lediklennde önemsız bir aynntı var- dı, u sadeceiktidara gelenekadar de- mokrasi kurallanna uyacağmı" söylüyordu, ama kımse bunu o ka- dar önemsemiyordu: adamın de- ğiştiğini söylemesi yeterli sayılı- yordu. Herşeyekarşın 1920'liyıllarNa- zilere iktidar yolunu açmadı. An- cak yapılan seçimlerde hiçbir par- ti çoğunluk sağlayamıyordu. Bu yüzden sürekli olarak ve her biri kendısinden öncekınden zayıf ko- alisyon hükümetlen kuruluyor, bun- lar da üçer dörder ay içinde de\Tİ- liyordu. Her seçimde güçlenen tek parti Nazileıdi. Varoşlardaki eğitim- siz-külrürsüz yığınlarda "Bir de bunlan deneyeöm" sloganı, büyük yankı buluyordu. Çünkü "bunhr", onlara istediklen her şeyi verecek- ti ya da sınırsız \e soyut vaatlerden insanlar bunu anlıyordu. Nazilerin seçim vaatleri arasında, kamu ku- rumlannda, özellikle üniversiteler- de Yahudilerle solculan temizle- yip o kadrolara işsizleri yerleştir- mek, herkese iş bulmak, herkesi iki anahtarla e\ ve otomobil sahi- bi yapmak, bütün çalışanlan ge- milerle tatile çıkarmak vb. şeyler vardı. 14 Eylül 1930 seçimlerinden Na- ziler yüzde 18.3 oyla ikinci parti ola- rak çıktılar. En güçlü parti SPD (Sosyal Demokratlar) oylann yüz- de 24.5"inialabilmiş, Komünistler yüzde 13'te kalmıştı. Bunun ya- nında bir sürü harfli neredeyse tek kişilik onlarca "sol" parti vardı. Bunlar hem birbirleriyle uğraşıyor hem de kendi içlerinde fraksiyon- lara, hiziplere bölünüyordu; bazı aşın sol gruplar, kendi aralannda uzlaşma yerine. rejimi yıkmak için Nazilerle işbirliğini bile tercih edi- yordu. Aralannda hiçbir fark bulun- mayan partilerin "Bder"leri, "Ufak oJsun, benim olsun* düşüncesi ile başkalan ile değil işbirliğini. görüş- meyi bile kabul etmiyordu. Sorunlara çözüm üretemeyen Al- man Meclisi. sonunda 31 Temmuz 1932'deerken seçimyapümasını ka- bul etti; bu seçimle ülkenin önü açılacak. dış borçlara ve işsizliğe ça- re bulacak bir yönetim işbaşına ge- lecekti. Bazılan, istikrarL birhükü- met kurulması için. seçımlerden önce Seçim Yasasf nda değişiklik yapılmasını istıyordu; ama buna zaman bulunamamıştı. 1932'de yapılan ilk seçim, ne is- tıkrar sağladı ne de dağınıkhğı or- tadan kaldırdı: ancak Naziler oyla- nn yüzde 37.4'ünü alarak en güç- lü parti oldu. Bu durumda hemen yenı bir seçim gerektiğı anlaşıldı. Yüzde 5-10 oy oranlı partiler bir hü- kümet kuramayınca. rahatsızlık da- ha da arttı. Nazileri durdurmak, ona karşı bir demokratik set oluş- turmak için çabalar da göstenldi. Fakat solun temsilcileri, "demok- ratiksoJ". "soldemokrasi," "sosyal demokrasi". "sos>alist demokra- si" vb. kavramlar üzerinde sonu gelmez akademik tartışmalar dı- şında hiçbir sonuca ulaşamdı. Mer- kez sağda da bütün particıkler bir- biriyle kavgalıydı. Yine de toplum- da bazı kesimler. tehlıke karşısın- da silkinmişlerdi ve "zorunlu ola- rak'' yapılan 6 Kasım 1932 seçim- lennde Nazilerin oy oranının yüz- de 33.1 'e düşmesini sağladılar. Bu- na karşılık diğer bütün "büvük*' partilerin oy oranlan \iizde 8.8 ile 20.4 arasında oynuyordu; onlarca küçük sol parti ise oylann toplam yüzde 5.8'ini almıştı. Yeniden pazarlıklar yapıldı. ama birtürlü hükümet kurulamıyor, ül- ke karamameler ile yönetiliyordu. 3 Arahk 1932'de başbakanlı'ğa ge- tirilen General von Schkicherde ba- şanlı olamayınca. aşırı sağcı bir başka partinin desteğini alan Adolf Hitler. 30 Ocak 1933'te Cumhur- başkanı FOndenburgtarafindan baş- bakanlığa atandı. Kamuovaı. Nazilerin iktıdannı normal karşılayacak biçimde hazu-- lanmıştı. Yaygın inanç şöyleydı: "Madem demokrasi var, seçmen iradesine sa>gı göstermek gerekir. Bir kere de bu parti)e bir şanş ve- reGm. Adanı zaten değiştiğini söy- lüyor. Hem bu ülkede yasalar var, kıınımlar \ar, hele hefcordu \ar. Ay- nca on iki kişiden ibaret hükümet- te sadece üç Naa yer ab>or: Hitler, Göring. birde îçişleri Bakanı FricL Onlar da asla olumsuz bir şey >a- pamaz. on ikide üç kişiler. Hem za- ten üç a> içinde bunlar da başan- sı/ olur ve çekilirler. O zaman yeni seçimlere gklilir. halk da bunlan görmüş olur ve bu iş biter." Işler gerçekten bir ay içinde bit- ti ama başka biçimde. 27 Şubat 1933"te Reıchstag (Meclis) binası yandı. Daha o akşam, bu saldınnın komünistlerin marifeti olduğu ilan edildi ve hemen ertesi gün, 28 Şu- bat 1933 te "Halkı ve Devleti Ko- ruma Kararnamesi" olağanüstü yetki yasası çıkanldı. Anayasada- kı bütün haklarkaldınldı, sayısız suç için ölüm cezası getinldi. Bir iki gün içinde bütün Satan hainkri" top- landı, bir ıki hafta içinde her kent- te toplama kamplan kuruldu. llk te- mizleme dalgasında öldürülmemiş. "kaçarkenMinılmamış" \ eya yurt- dışına kaçamamış bütün parti li- derleri, her renkten solcular, libe- raller, muhalifler. Yahudiler, "mil- li örf ve âdetlere uyma>an" insan- lar bu kamplara tıkıldılar. "lider- ler"in çoğu. o kamplarda enseleri- ne birer kurşun sıkılarak veya ağır işkencelerle öldürüldü. Ortalık bıraz temizlendikten, "hu- zur vedüzen" sağlandıktan(!) son- ra, N'aziler 5 Mart 1933'te son bir göstermelik seçim daha yaptılar ve bu son seçimde oylann 43.9'unu al- dılar. Propaganda Bakanı Goeb- bels, günlüğüne not düştü o gün: "Savıların ne önemi var? Deviette efendiler arnk bmL'." Totaliter bir rejim için mutlak çoğunluk gerek- miyordu. Almanya yıkıldığında 1945 Ma- yısı'nda ailesi ile birlikte Amerikan kuvvetlerine teslim olan, rejimin 2 numaralı adamı Göring, mahke- meye çıkanlacağını duyunca bü- yük tepki gösterdi. Nürnberg Savaş Suçlan Mahke- mesi'nde Amerikalı başsavcının "demokrasiyi insan haklarm çiğ- neme.insanhk dışı bir rejim kurma" suçlamalanna bağırarak şö\le kar- şılık verdi: "Biz halka gerçeği söy- lemiştik, sadeceiktidara gelene ka- dar demokratik yollara başvura- cağımızı açıklamıştık. Halk bizi bi- lerek seçti, bizi istedi. Bizi jargıto- yamazsuuz!" Işte böyle. Fakat bu anlatılanla- nn bizım ülktemizle herhangi bir ilgisi, ilişkisi olabilir mi ki!.. Partilere Hazine Yardımı Yapılması... NURAN HAZAN (ÖZTÜRK) Üe gazetemiz eski çalışanlanndan SERHAN HAZAN Evlendiler. Mutluluklar dileriz. 7Evlül2002ERDEK CUMHURİYET ÇALIŞANLARI J Siyasal partilerimize Hazine'den trilyonlarca lira yardımlar yapıldıkça, kamuoyunun nasıl içinin yandığını ve yüreklerinin jiletle kesilir gibi acıdığını gördüğümüz ve yaşadığımız için bu yazıyı yazmak gereğini duyduk. Av. Turgut tNAL S iyasal partilere Ha- zine yardımı, siyasal yaşamımıza ilk kez 1984 yılında 3032 sayılı yasayla girmiştir. Bu ya- sayla siyasetin, siyasal par- tilerin parasal konularda şuna buna muhtaç olma- malan hedeflenmişür. Par- tilerin paranın tutsağı du- rumuna gelerek siyasetin kirlenmesinin önlenmesi ve siyasetçinin çalışmala- nnda ulusal istenci rahat- ça, ödünsüz sürdürmesı düşünülmüştür. Bu yasa ne kadar hede- fme varmıştır, siyasal ya- şamımıza ne kadar katkı- da bulunmuştur, siyasetçi ve siyasal partiler para kar- şısında kendilerini ne ka- r Eski televizyonunu* yerene %50r ye varan indirimler! Aynca tüm Telefunkenler 13 aya varan taksit seçenekleriyle. Damşma Mertezi www.tdahjnkaiLconı.tr bonuscardcıvesiDlR' Aynntılı oılgı ıçın Bcretsız telefonumuz: I M00 2H4I2? B O S C H Y E T K I L I S A T I C I L A R I ' N D A . Sizeö»! ımkAnlar buradaf *Kampanya, çalışır durumdaki her marka ve model eski televtzyonlar için geçeıitdir. TELEFUNKEN o^koruyabilnıişleraır, bu- nu bilmemiz, kestirmemiz olanaklı değildir. Ancak siyasetin etrafıru çeviren kara ve kirli paranın ne yüksek rakamlarla cirit at- tığı ve ne büyük oyunlar çevrildigi. kamuoyunun ve halkımızın gözünden ar- tık hiç kaçmamaktadır. O zaman bu yasanın derde deva olmak işlevi ciddi şe- kilde tartışılır duruma gel- miştir. Bir bakıma bu ya- sanın çıkış amacındaki iş- levini yitirdiği de söylene- bilir. Siyasal partilere Hazine yardımı için getirilen hü- kümlerin başmda; Yüksek Seçün Kurulu'nca son mil- letvekilı genel seçimleri- ne kaülma hakkı tanınan ve Seçim Kanunu'nun siyasal partilerde aradığı. seçim- lerde genel barajı aşmış bulunan siyasal partilere her yıl Hazine'den öden- mek üzere ödenek aynla- cağına dair hüküm bulun- maktadır. Yasanın bir baş- ka hükmünde, siyasal par- tilerin almış olduğu oyla- nn oranına göre ödemenin ^apılacağı bildirilmiştir. Ödemelerin, genel bütçe- nin yürürlüğe girmesini ta- kiben on gün içinde ta- mamlanması zaruretim ge- tirmıştir. Yasa bu yardımın takdire, süresinin uzatıl- masına hiçbir şekilde im- kân verilemeyeceğini orta- ya koymuşrur. Yine yasa, bu yardımın genel seçim- lerde toplam geçerli oyla- nn yüzde 7'den fazlasmı alan siyasal partilere de ya- pılacağına dair hüküm ge- tirmiştir. Aynı yasada, her yıl yapılacak yardımm ta- banını da artan düzeyde belirleyen hükümler bu- lunmaktadır. Böylece ya- sanın canlı ve güncel kal- ması, yardımın ciddi ra- kamlarda sürmesi sağlan- mışnr. Aynca, milletveki- li genel seçimlerinde yapı- lacak yardımın üç katı art- nnlacağı, yerel idareler ge- nel seçimleri sırasında bu yardımın iki katı olacağı- na dair hükümler konmuş- tur. Yardımın, hükümetin ve iktidar partilerinin elin- de ojoıncak ve kalkan ola- rak kullanılmasını önle- mek için yasa, yardımm Yüksek Seçim Kurulu'nun seçim takvimine dair kara- nnın ilan edilmesinden iti- baren on gün içerisinde ke- sinlikle yapılacağını açık- lamıştır. Şimdi, günümüzde üç milletvekilini bulunduran siyasi partilerden tutun, dün kurulup da kısa za- manda örgütünü tamam- layan ve yasanın gerirdiği öbür koşullan taşıyan siya- sal partilerimize Hazi- ne'den -trüyonlarca Bra", yardımlar yapıldıkça, ka- muoyunun nasıl içinin yan- dığını ve yüreklerinin ji- letle kesilir gibi acıdığrnı gördüğümüz ve yaşadığı- mız için bu yazıyı yazmak gereğini duyduk. Hak edilmeyen trüyonlar Bu yasa devam etmeli midir etmemeli midir, so- rusuna hemen yanıt ver- mek istemiyoruz. Yine bu yasaya benzerve aynı ama- cı taşıyan yasaların Batı dünyasında varlığını ve yokluğunu, arada bulunan farklan, yaşanan adalet- sizlikleri burada inceleme konusu yapmıyoruz. Bu bilimsel çalışmalan üni- versitelerimize ve siyaset bilimcilerimize bırakmak isteriz. Ama halkımız bu paralann nasıl savruldu- ğunu biliyor ve üzülüyor. Siyasal Partiler Yasa- sı'nın saydığı gelirlerin top- lanması halinde, siyasal partilerin böyle bir yasanın getirdiği devlet olanaklan- na gereksinim duymaksı- zm işlevlerinin yerine ge- tirilebileceği düşüncesinde- yiz. Çünkü Siyasal Parti- ler Yasası, getirdiği hü- kümlerde saydığı gibi üye- lerden alınacak giriş öden- tisi, üyelik ödentileri, par- ti milletvekillerinden ahna- cak milletvekili ödentisi, milletvekilliği, belediye başkanlığı, belediye mec- lis üyeliği. il genel mecli- si üyeliği, aday adaylann- dan alınacak özel ödenti- ler, parti bayrağı, flaması, rotezi, benzeri rumuzlann satışından sağlanacak ge- lirler, parti yayınlannın sa- tış bedelleri, üye kimlik kartlan ve parti defter, mak- buz ve kâğıtlaruun sağla- dığı gelirler. partice dü- zenlenecek konser, balo, eğlence ve geziler, parti mal varlığından elde edi- len gelirler, bağışlarla ge- lir toplama yolu ciddi ola- rak disipline ahnırsa, dev- letin trifyonlarca lira Hazi- ne yarcumını partilere ver- mesine gerek kalmayacak- ur. Ama, sen oy toplamak için giriş ödentisi almaz, aylık ve yıllık ödentileri toplamaz, hiçbir sosyal et- kinlik yapmaz, gelir geti- rici hiçbir çalışma içeri- sinde bulunmaz ve geliri- ni çantada keklık devlet yardımıyla, aynca kara ve kirli paralarla işini döndü- rürsen o zaman sana yapı- lan Hazine yardımı yüre- ğinüzi sızlanrve sızlatacak- tır. Bu, halkı üzücü trilyon- luk tutarlar azaltıhnalıdır. Yasa. siyasal partilerin hemen hemen bütün gelir- lerini harçtan, resimden, vergiden muaf kıhnıştır. Bu dahi başlı başına bir avantajdır. Siyasal partile- rin denetimi Anayasa Mah- kemesi'nce e\Tak üzerin- de yapılmakta, buna dair çeşitli hükümler bulun- maktadır. Ama Siyasal Par- tiler Yasası bir gün mutla- ka değiştirilirken Anayasa Mahkemesi'nin siyasal partileri denetleme görevi de bu mahkemeden alına- cak, asıl görevi denetleme mahkemesi olan Sayıştay'a verilecektir. PENCERE Terazinin Duyarlığı?.. 20 Temmuz 2002 günü bu köşede yayımlanan yazı şöyle başlıyordu: "Murat Demirel önümüzdeki çarşamba günü Istanbul Birinci Ağır Ceza Mahkemesi'nde duruş- maya çıkarılıyor... Kim bu Murat Demirel?.. önemi yokl.. Bir sanıktır." Bugün yazıya aynı sdzcüklerle başlıyorum; ara- dan bir buçuk ay geçti; Murat Demirel -tutuklu- ya- rın (12 Eylül) duruşmaya çıkanlacak... • • Sanık 28 Eylül 2000'de Ankara'da DGM'ce gözaltınaalınmış... • 6 Ekim'de tutuklanmış... • 5 Mayıs 2001 'de Ankara'dan Istanbul'a Kar- tal Cezaevi'ne gönderilmiş.. • 31 Mayıs 2001 'de (8 ay sonra) ilk kez yargıç karşısınaçıkarılmış.. Sonra ne olmuş?.. • 1 Mart 2002'de (sanık tutuklandıktan yaklaşık 1.5 yıl sonra) mahkeme görevsizlik kararıyla dava dosyasını Istanbul Nöbetçi Ağır Ceza Mahkeme- si'ne göndermiş... • Dosya 15 Mart 2002'de Istanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesinde verılmiş... • 27 Mart 2002'de mahkeme dosyayı, 'görev- sizlik' gerekçesiyle Yargıtay'a gönderme karan ver- miş... • 2 Mayıs 2002'de Yargıtay görevsizlik kararını yerinde görmeyerek dosyayı istanbul 1. Ağır Ce- za Mahkemesı'ne iade etmiş... • 28 Hazıran 2002'de sanık ilk kez 'tabii hâkim' karşısına çıkabilmış... Sonra?.. Yaklaşık iki yıldan beri tutuklu bulunan sanık için hukukun akrebi ve yelkovanı ya çalışmıyor ya da öyle ağır ışliyor ki günler birer hafta, haftalar birer aya dönüşüyor. Zaman soluksuzdur. 31 Temmuz 2002'de verılen karar ise aynı: Tutukluluğun devamına!.. Yann 12 Eylül 2002... Sanık 28 Eylül 2000'de gözaltına alınmış; yann iki yılın dolmasına 16 gün kalmış olacak... Yargılama ne kadar ilerlemiş?.. Bir arpa boyu kadar mı?.. • Yeni adli yıl Yargıtay Başkanı Eraslan Özka- ya'nın konuşmasıyla açıldı; Sayın Başkan hepimiz için uyarıcı bir konuşma yaptı ve dedi ki: "- Hukukun ve yargının alarm zilleri çalmaya başlamıştır." Doğrudur. Yargıçlanmızın sırtlarındaki yükleri biliyoruz; ola- naksızlıklarını görüyoruz; ama terazi onların elin- dedir. Bu terazi soyadı ne olursa olsun, herkesi eşit biçimde tartmalıdır. Bugün içerde kalan tek ban- kasanığı, yoksa günah keçisi mi olmuştur?.. Em- salleri dışarda dolaşırlarken tutukluluk durumu iki seneye erişmişken, dava iki yıldıryürümezken içer- de yatması nasıl açıklanabilir?.. * r>evlet yirmi bankaya el koydu, bir şu kadar sa- nığı tutukladı ve salıverdi. Davalann sürmesi için saniğtn itte de tçerde olması gerekmez; ama, ya sa- nık içerdeyken dava yürümüyorsa?.. Ya sanık so- yadı yüzünden iç ve dış etkilerin sarmallaştığı nok- tada 'hassas' bir konumdaysa... Sanık sanıktır... Mahkeme önünde ne bir eksik, ne bir fazla; yar- gıcın gözünde, ne suç işlerse işlesin, insandır, sa- nığın insan olduğunu en iyi bilecek olan, dava dos- yasını elinde tırtan yargıçtır. www.kulturgezileri.com 5«* *, Çoğ4mj TüHayt'nuı GENEL KIHUL DUYURUSU Çagdaş Ya^amı DesteUeme Dernegı Kadıkö) Şubesımn Olağan Ge- nel Kuıul Toplanlısı 12 10,2002 Cumartesı gûnû saal 13.00'te Kadı- ko> Sanat Mericezınde (Caddebostan Külriır Meıtezı) vapılacaktır. Belırlılen günde yasada ongöaılen çoğunluk saglanamadıgı takdırde 20 10-2002 Pazar günû a>nı verde saat 11 OO'de yapılacaktır Cyelenmızın belırtılen gûn \ e saatte loplanüya kaOJmalannı nca ede- nz. ÇVDDK-\DIKÖY ŞlBESt YÖNETİM KL'RULl GÎNDE.M: 1- Açılış veyoklama, 2- Saygı duruşu. 3- Genel K.urul Başkanlık Dıvanı'nın oluşturulması. 4- 2000-2002 yıllanna aıt Faalıyet Raporu'nun okunması. görü- şülmesı \ e Genel Kunıl onay ına sunulması. 5- 2000-2002 yillanna aıt Denetleme Kunılu raponınun okunması, 6- Yönetim Kurulu ve Denetleme Kurulu'nun ıbrası. ''- Yenı dönem Tahminı Bütçenın okunması \e Yönetim Kuru- lu'na kalemler arası aktarma > etkısının \ enlmesının Genel Ku- rul onay ına sunulması. 8- Yönetim Kurulu. Denetleme Kurulu, Onur Kurulu \ e Merkez Genel Kurul Delegelennın asil ve yedek üyelerinin seçımi. 9- Dılekler, önenler ve kapanış. ÇAĞDAŞ AVUKATLAR GRUBU ÖNSEÇİMİ tzmir Barosu'nun Olağan Genel Kurulu'ndaki adaylarını belirlemek üzere ÇağdaşAvukatlar Grubu'nun ön seçimi yapılacaktn*. Ön seçim 11 Eylül2002 Çarşambagünü09.00 -17.00 saatleri arasında İzmir Ba- rosu'nun Salihağa Işhanı'ndaki kü- tüphanesinde gerçekleştirilecektir. Meslektaşlanmıza duyurulur. Ç.A.G. DİVANI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle