23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 EYLÜL 2002 ÇARŞAMBA 14 KULTUR kultur@ cumhuriyet.com.tr 11 Eylül saldırılarını konu alan sergi bugün Topkapı Sarayı'nda açılıyor Amerikan Ruhuna Meditasyon • 11 Eylül terör saldınlanna 'Sanat ile Yanıt' teması altında düzenlenen ve 68 sanatçının yapıtlanyla katıldığı sergide, saldınlann yapıldığı bölgelerin görüntüleri, Amerikan halkının acıya direnci ve umudu, ülkenin doğal güzellikleriyle bütünleştirilerek izleyicilere görsel bir şiir sunulmuş. Kültür Servisi - Washington, DC'de bulunan Uluslararası Meridian Merkezi, 'Gerçek Renlder: Amerikan Ruhuna Meditasyon' başlıklı sanat sergısinin bugün saat 18.00"de Topkapı Sarayı'nın Has Ahırlar Bölümü'nde açılacağını duyurdu. Ekim ayı başlannda Ankara'ya taşınacak sergi, ABD DışişJeri Bakanlığı Eğitim ve Kültür Dairesi'nin katkılanyla, Türkiye'de, Kültür Bakanlığı, Istanbul Sanat Müzesi Vakfi ve Istanbul Amerikan Başkonsolosluğu işbirliğiyle gerçekleşecek. 11 Eylül terör saldınlanna 'SanatfleYanıt' teması altında düzenlenen sergi, geçen aylarda Washington, DC ve New York kentlerinde yerli ve yabancı basında geniş yer almış, izleyiciler üzerinde derin etkiler bırakmıştı. Sergideki yapıtlar, ABD'nin her yanından, çeşitli inanç, kültür ve ırklardan gelen 68 sanatçı tarafindan yapılrmş. 22 Eylül'e dek sürecek sergide, felaket ve saldınlann yaşandığı bölgelerin görüntüleri, Amerikan halkının acıya direnci ve umudu,ülkenin doğal güzellikleriyle bütünleştirilerek izleyicilere görsel bir şiir sunulmuş. Meridian Başkanı Büyükelçi Walter CutJer serginin Türkiye'yi ziyareti konusunda, 'Gerçek Renkkr sergisinin dost ülke Türkrye'de konuk edilmesinden gurur ve mutraluk duymaktayız. Sanatçdann sözcükler kullanniadan yaratnkları görsel sanat aracıhğryla. Amerikan halkuun gerçek ruhunu. hem uhısa. hem de diğer ülke insanlanna yansıtmalannı umuyoruz' sözlen de düşüncelerini dile getirdi. 'GerçekRenkler', Ekim 2002'de Atlanta'da, 11 Eylül 2003'te Berlin'de ve Şubat 2004'ten başlayarak çeşitli dünya kentlerinde turuna devam edecek. (www.meridian.org) Ünlü Macar yönetmen Istvan Szabo son filminde 'FurUvangler olayı 'nı irdeliyor Taraftutmakve 11Eylül...ASLISELÇUK Adolf Hitler, 1933 yılında Alman- ya'da iktidara gelınce çok sayıda Al- man sanatçı ülkelerini bırakıp sürgün ola- rak yaşamayı yeğlemişlerdi. Wilhelm Furtwangler'sa Almanya'da kaldı. Dun- yamn en seçkin şeflerinden biriydi Furt- vvangler. Haendel'in müziğini tıpkı YVagner'inki gibi en ince nüanslanyla yorumlayan tutkulu bir orkestra şefiy- di. 36'da ona New York Filarmoni'yi yö- netme önerisi yapılır, o reddeder. Onun bu davranışı sonucunda adı Nazılerle bir- lıkte anılmaya başlanır. Bu durumla sa- natçının sorumluluğu ve cezasız kal- ma sorulan sıklıkla gündeme gelır. Ünlü Macar sınemacı Istvan Szabo, bu sorumluluk konusunda çok yetkın filmlere imza atmıştır. hemen akla ge- len filmlennden bın olan tt M efisto*da- ki gibı, tartışmayı bu kez de son fil- miyle yeniden ele alıyor. Son çalışma- sı "TakingSides''da (Taraf Tutmak) Na- zi, Almanyası'nda kalmayı şeçen, Hitler'in hu- zurunda bir konser verdiği de bilinen Furrvvang- ler'in 1946'da Amerikahlarca sorgulanmasını her zamanki yetkin, etkileyicı anlatımıyla izleyici- ye aktanyor. Soruyor, bu önemh orkestra şefi sa- dece müziğe mi hizmet etti, yoksa Nazilere mi° Büyük Alman yazan Thomas Mann gibi o da niye ülkesini terk etmedi?.. Filmin senaryosu Ronald Hanvood'un aynı adlı tiyatro oyunundan perdeye yine yazar tara- findan uyarlandı. Szabo. çekim mekânı olarak Almanya'yı. oradaki Berlın, Dresden, Sakson- ya, Potsdam ve Brandenburg kentlerini seçmiş. Bir İngiliz - Alman - Fransız ortak yapımı olan fılmde Furtwangler" ı. Steüan Skarsgard oynuyor. Onu sorgulayan Amerikah binbaşı rolünü Har- vey Keitel canlandınyor. Keitel'a göre filmin mesajı bize hoşgörü göstermeyenlere karşı ay- nı davranışı göstermememiz. "Kesinlikle onla- ra benzememeliyiz, turumunıuz aynı olmamalı. Bir sahnede ben Almam. tıpkı Nazilerin sorgu- -O ir sanatçı olarak özellikle sonımluluklanmızı üstlenmemiz gerekiyor, öncelikle de bir vatandaş olarak. Olaylara tarafsız kalınamaz. Özellikle yaşadığımız, şiddetin tırmandığı böyle zorbirzamanda... ya çekrigi gibi şiddede. baskı yaparak sorgulama- ya başlryorum. Bu şokeedkibir şey. Kanımca Sza- bo rdmindesuçhıluktan daha çok hoşgöriiden söz ediyor. Tolerans, bu sözcük her dilde tam anla- şılmalL ne olursa olsun sözcüğün insani özü asla unuruimamah. Tolerans, Ortadoğu'daki katti- amlardan ve 11 Eylül olaylanndan beri dünya- daki en önemh' soru olarakbeürdi yaşamımızda" diye düşüncelerini belirtiyor Polonya Yahudisi kökenli ünlü Amerikah oyuncu. 'Açgözlü bir uhıs oldnk' "Furtwangier, hem odönemin amansızhğının hem de günümüzdeki yıkıcıhğın simgesi. Mflyon- larca insanu Yahudi'yi, Çingene'yi, Rusu öldüren Nazilerin arasında yer alan bir birey. Bence olay- larda valnız bu adama odaklanmak yanlış olur. Simgesi gamalı haç olan 3. Reichın siyasal hoş- görüsüzlüğünü düşünmemiz gerekirse o tarihten bugüne ne yazık ki pek çok siyasal hoşgörüsüz- lük simgesiyte karşilaşok, karşdaşıyoruz: Eski Yugoslavya'daki Miloşeviç, Ortadogu'dakiler, Güney Afrika'da yaşananlar. Kendi kendime so- ruyorum.bu gibikara olayiann başverdiği bu ge- zegende ben ne yapıyorum? Son yülarda Bal- kanlar, Afrika, îsraiL, New York'ta başgösteren kam'amlarla birtikte şunlan da düşünmehyiz; komşulanmızı kabullenecek miyiz, yoksa onian dışlayacak nuyiz? Bizden degişik bir yaşam sü- ren ve farklı düşünenleri hoşgöriiyle karşdama cesaretimiz gerçekten var mı?_ Biz Amerikahlar hoşgöhiyü nasüyansrtbğınuz] açıklayantutumu- muzu gösterdik. Başunıza geienlerden biz sorum- luyuz. Bu sakünyı hak ettik demiyorum elbette, ama gezegenimizin birçok bölgesinde yanhş ha- reket ettik. ediyoruz. Sonuçta açgözlü bir ulus ol- duk. 11 Eylül salduılanndan sonra kimilerimiz yapüklaninızı anlamaya başladı. Daha önceleri bizim için her şey siyah ve beyazdı. Bugün niha- yet sorular sorulmaya başlandı, yeryüzündeki öteki tophıluklan bu denli tedirgin etmek, kanş- mak noktasına bizi getirecek neler yapük, olay- lardaki sorumluluklanmızneler?» Örtadoğu'da, Mekke topraklannda, Suudi Arabistan'da Ame- rikan ordusununüslerivar. Başkabir dev- letin topraklannda ne işüniz var bizim. ABD, çıkarlannı korumak için dikta- törlüklere de destek çıkıyor, bütün bun- lara bir son vermek gerek" dıyor. 13 Mayıs 1941'de New York Bro- oklyn'de doğan oyuncu, liseyı bitinr bi- tirmez Deniz Kuvvetleri'ne katılır. De- niz Kuvvetleri'ndeki günlerinden ilginç bir yaklaşımla söz ediyor Keitel: "Adil ve cömert bir uhısun hizmetindeydim, ülkem berzaman haklı diyedüşünüyor- dum o yıllar. Küçükken, okula gider- ken, sınifta sık sık Ruslann atom bom- bası saldınsından korunma amacıyla st- ralanmızuı alüna saklanma eğitimi ya- pardık. Daha sonra ben Vıetnam Sava- şı'nı da destekledim, çünkü devletim ko- müniznün tüm dünyaya egemen olaca- ğuıısöylemişti, ben de buna inannuşum. 'Ötekj çok uzakdeğil' Zaman içinde önemh değerler olan edebryada,tiyatroylajıakınlaşüm, deği- şjk insanlarla taruşnm. Dünyaya doğru yoldan açıl- dığuıızda ötekinin, düşman sayüanın sizden çok da uzakta olmadığınu üsteük çok da yabancı ol- madıgını anlıyorsunuz. Akrabanın da öz karde- şin de düşüncelerinde her zaman haklı ohnadı- ğnun pekâlâ aynmına \anyorsunuz..." "Taking Sides"dan (2001) hemen sonra Tim Blake Nel- son'ın yazdığı ve yönettiği "Grey Zone"da (Gri Bölge) yer alan Keitel, yönetmenin aşağı yuka- n aynı konuya değindiğini belirtiyor: Ausch- witz toplama kampındald bir doktorun görsel ta- nıklığı "Bu şiddet beni derinden ilgilendiriyor, tüm dünyayı da ügUendiriyor" diyor Keitel. "Ya- şamda çok kez doğru, yerinde bir seçim yapma karannm korkusuyla karşı karşıya kahnz. Ya cesareth' olunur. tarafseçilir ya da zordaki insan- lar sizin yardjmınızı gereksinirken siz de sonım- luluktan sıynhp kaçarsuıız. Bir sanatçı olarak özellikle sonımluluklanmızı üsdenmemiz gere- kiyor. öncetikle de bir vatandaş olarak. Olaylara tarafsız kalınamaz. Özellikle yaşadığunız. şidde- tin nrmandığı bö>1e zor bir zamanda~." Karikatürümüzün 'Keşkül-ü Fukara 'sı Zeki Beyner'i yitirdik Mutsuz yaşadı, mutsuzluğu çizdiTURHAN SELÇUK Yıl 1956...Ühan Selçuk, Osman A. Kermen ve ben, o zamanlann ünlü mizah dergisi 'Dol- muş'u çıkanyoruz... Türkiye'deki tüm yazarla- nn-çizerlerin toplandığı, grafik mizahm yem'lik- lerini tanıtan birekol haline gelmişti Dolmuş mi- zah dergisi... Zeki Beyner'i •Dolmuş'ta tanıdım, orada birlikte çahştık. Zeki. ufak tefek. gülme- yen, dünyaya küskün bakışlanyla, yavaş ve ses- sız hareketİeriyle. özensız giyimiyle, dikkatleri üzerinde toplayan bir arkadaşrı. Çabuk kızar, ça- buk alınırdı... Tüm yaşamı. yoksullukla kavga ederek yoksullukla birlikte geçti... Tek albümünün adı bile 'Keşkül-ü Fukara' idi. "Küçük yaşınıdan başlayarak yüzümde bir sürü çizgi beBrdL." der Beyner. Belki de ondan- dır, karikatürlenni çoğunlukla a\oıç içi büv'ük- lüğünde buruşuk kâğıtlann üzerine çizili olarak getirirdi. Pantolon cebinden çıkanp önüme koy- dugu kâğıtlar eski püsküydü. ama üzerindeki çizgiler yepyeniydi. Ve modern mizah alanında- ki en üst değerleri kapsıyordu... Zeki Beyner, mutsuz bir hayat yaşadı, mutsuz- luğu çizdi, yaşamını da mutsuz kapadı... CİHAN DEMİRCİ Zeki Ağabey kendini şöyle tanımlardı:"Doğ- duğum anda yüzümde bir sürü çizgi belirmiş. bu da benim çizgi adamı olacağımın işaretiydi." Ze- ki Beyner, kendi kuşağı içerismde de örneği ol- mayan bir çizgi adamıydı. Onun tek akrabası çi- zer arkadaşlan, ağzından düşmeyen sigarası, ça- y\ ve biraz da şarabıydı. Hep yalnız ve hiç kim- sesiz yaşadı, ama çok kimsesı olup da çevresi çok kalabalık olan pek çok insandan daha fazla şey SEMİH POROY Zeki Beyner kendisini karikatürüne en iyi yediren adamdır. Karikatürün ruhuyla en çok örtüşen çizerdir bir yandan; siyasal iktidarlarla, "resmiyet"le tamşıklığı yoktur, bunlan iplememiştir. Onun dünyasında yer alan şeyler değildir bunlar. Nüfus kâğıdı olmadığı söylenirdi. Söylence gibi. Kendisini yok sayanlara o da ışini düşürmemiştir. Karikatürleriyle sarakaya almıştır bu tür şeyleri. Ölümünde, 1993 tarihinde çıkanhnış bir nüfus kâğıdı bulundu üzerinde. "Ka> r m"tan verikniş. Bunun bürokratik işlemleri en sıkıntıh anlan ohnuştur, bence. Bir araya geldiğinizde, "•mûnzevi" bu adamdan, fısıltılı sesiyle çok doğru toplumsal çözümlemeler dinlerdiniz. Ölümü tt kayıp"tır. bıraktı geriye. Onu övmek zor, çünkü o ö\ıne- ye de çok kızardı, onu fazla kızdırmamak için bu kadar yeter sanınm!.. TAN ORAL Hali tavn, duruşu oturuşu. ceketinin yeni, eli- nin uzanışı. sesi ve sözü ile Zeki Beyner'in zih- nımde bıraktığı iz ile onun çizdiklerine baktığım- da oluşan diğer iz, sanki aynı renkte, aym lez- zette bir bütünün üst üste çakışan parçalanymış gıbı gelirdi bana. Bir içtenlik sanatı saydığım kankatürün bu anlamdaîci ender rastlanan tipik bir temsılcisi ile karşı karşıya idim. Belki bu ne- denle. belki benden kıdemli olması nedeni ile bel- ki de onun ilginç kışıliğinin kendi çevTesinde oluş- tuduğu koruyucu halenin yeterince geçit verme- mesi nedeni ile ona fazla yakın olamadım. ama saygıda kusur etmedim. O da tüm evrene karşı duydugu ve çekingenliğe varan derin saygısnı- dan payıma düşeni esirgemedi. Yeri yurdu, kö- kü, toprağı, dallan, yapraklan gibi belirgin ni- teliklenm değiştirmeye hiç mi hıç yeltenmeden durmadan kendine özgü çiçek açan bir bitki do- ğallığı içinde yaşayan Zeki Beyner, varlığının ve olduğunun ötesine özenme zorlamasına hiç girmeden, o da yaşam boyu kendi çiçeklerini açtı durdu. Çizdi durdu. Yoruldu. Ve durdu!.. METİN PEKER (Karikatürcüler Derneğl Başkanı) Zeki Beyner, gerek yaşantısı, gerekse sanatıy- la farklı bir üyemizdi. Kendine has yaşam sür- dü. Hayatta çektiği acılann yansımalannı yü- zünde ve çizgilerinde her zaman görmek olası idi. Dünyaya kendi deyimiyle sessiz geldi ve sessiz gitti. TONCUÇ YAŞAR Karmaşık bir yaşamın özgün çizgicisiydi Ze- ki Beyner: Gazete kankafürleri dışında çizdik- leri daha ayn bir değerdeydi. Eski bir masa takvimı yaprağına ya da yıp- ranmış bir kâğıda çizerken daha özgür hisseder- di kendisini... Gazete ve dergi karikatürlerini çi- zerken kullanamadığı renkleri kendine çizdiği ka- rikatürlerde kullanarak renkli bir dünya yaratır- dı kendine ve bu renklı dünyada mutlu oldu, mutluöldü... DEFNE GOLGESf TURGAY FİŞEKÇİ Şeyler'in Şiiri Şiirde anlam sorunu, dönüp dönüp tartışılan bir konudur. Böyle olmasının temel nedeni de bence, anlam kavramının kişilere göre degişen tanımıdır. Melih Cevdet Anday, unutamadığım biryazısın- da, "Şiirdoğagibidir, doğanın anlamı olmadığı gi- bi şiirin de anlamı yoktur," demışti. Burada söylenmek istenen elbet, düz yazıdaki anlamın şiirde aranmaması gerektiğidir. Melih Cev- det'ın dedığine koşut söylersek, doğada bulduğu- muz anlamı şiirde de bulabiliriz. Çünkü rüzgâr da, denız de, ağaçlar da bize bir şeyler söyler. Şiirin söyledikleri de kimi zaman onlann söyle- dikleri gibidir. Aynca nasıl rüzgâr ya da deniz her birimize ayn şeyler söylerse şiirlerde de her biri- miz ayrı anlamlar bulabiliriz. Bu da çok katmanlı bir anlatım biçimi olan şiir için en doğal sonuçtur. Hiçbir şair, anlamsız şiir yazayım diye yola çık- maz. Anlatılamamış bir şeyı anlatmak üzere yola çıkar. Hem söyleyecek bir şeyi olmayandan şair olduğu da görülmüş şey değildir. Şairin kimi za- man dızelerı, kimi zaman hayatı, kimi zaman yal- nızca varlığı anlam taşır. llhan Berk'ın bugünlerde çıkan Şeyler Kitabı, bu tartışmaları yeniden alevlendırebılir. Çünkü bu kitabındaki şiirlerde hayatın nesnelerine çeviriyor bakışını şair. Önceki yıllardaEv' (1997), ve Çok Ya- şasın Sayılar (1998) adlı iki kitabı yayımlanmış, bu kitaplarda sayılara ve eve nesneler olarak yaklaş- mıştı. Sayıların soyut kavramlar oluşu, onlardan çıka- cak şiiri de elbet soyut kılıyor: "2, kendini ağaç- lıklı birsokak olarak görür" dediğınizde bunu her okur kendi hayal gücüne göre algılar. Buna karşın ev somut bir nesnedir. Elımizle do- kunabıldiğimız, tanımlayabildiğimiz bırnesne: Du- varı, penceresi, kapısı, çatısıyla bın bir unsuru bu- luşturan, bütün bunlan da insanla birieştıren bir me- kân. Şair, eve, onun unsurlarına bakarken de onlara tıpkı sayılar gibi soyut kavramlar olarak yaklaşıyor: "Imgeler dünyasının kapılarını çalar" dediği ev kavramında ımge avına çıkıyor ve bol bol da ge- reç buluyor şiirıne. flk kez yayımlanan "Bir Şey Olanlarla Bir Şey 01- mayanlar" bölümünde ise çamurdan eldivene, taştan ağaca dek çok farklı nesnelere ılişkin şairin yaklaşımlarını buluyoruz. "Masa"şiirinde, "şeyle- rin de bir yaşamı vardır, kendine göre," diyor. Işte şairin bu kitabında şiir yoluyla aramaya ça- lıştığı da bu şeylerin yaşamlarıdır. Olağan dünya- da, günlük akıl yürütmelerle akıl erdiremediği şey- lere, şiir yoluyla yaklaşmak, onları şiir yoluyla bir anlama kavuşturmak istemektedir. Belki bu noktada okurla şairi buluşturabiliriz: Okur da kendince nesneler üzerinde düşünmüş ya da onlann anlamları, insanla, ötekı nesnelerle iliş- kileri üzerinde düşünmeye eğilımliyse şairin açtı- ğı yolda o da yüruyebilir. Bir de şu olabilir: Her gün hayatımızın içinde olan nesnelere bir kez de şairin bakışıyla, alışık ol- madığımız imge dünyasıyla bakmayı denersek, yeni bir bakış kapısına kavuşabiliriz. llkçağdan bu yana düşünenler, hep anlamaya, anlatmaya tanımlamaya çalışmışlar çevrelerinde- ki dünyayı. Kimi bunu felsefeyle yapmış, kimi şiir- le, kimi müzikle. Bu nedenle felsefe, matematik, şiir, müzik... biri nerde biter, öteki nerde başlar kestirmek zordur. Şeyler Kitabı, biraz da bu sınırlarda dolaşmasıy- la ilginç gelebilir. Ama günlük hayatı gördüğüm ka- darıyla algılamak bana yeter derseniz hiç yaklaş- mayın bu kitaba. Behçet Necatigil'in EWer/citabıy1a llhan Berk'in evini yan yana okumak da, okur için iki ünlü şa- inn, nasıl birbırinden farklı bakış açılan olabilece- ğıni göstermesı bakımından ilgi çekici olabilir. Hem nesnelerin dünyası böyledir. Bilinmezin tadını çıkanrlar. Ta baştan özgüriüğü seçmiştir bahçe. tfisekci(â superonline.com I. Zeki Eyüboğlu yogun bakımda • Kültür Senisi - Geçen cumartesi günü (7 Eylül) öğle saatlerinde sokakta fenalaşması üzerine SSK Gureba Hastanesi'ne kaldınlan yazar tsmet Zeki Eyüboğlu 'nun beyüı kanaması geçirdiğı belirlendi. Ancak Gureba'da ilgi gösterilmemesi üzerine Günel Altmtaş ve diğer yazar arkadaşlannın çabalanyla Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi Nöroşürirji Kliniği'ne yatınlan Eyüboğlu'na kısmi felç teşhisi konuldu. iki gün kaldığı yoğun bakundan dün çıkanlarak koguşa alman Eyüboğlu'nun durumunun iyiye gitmekte olduğu bildirildi. Güler Emipoğlu resim sergisi • Kültür Servisı - Bodrum Marmara Koleji bünyesindeki Halikarnassos Kültür Merkezi Sanat Galerisı, Zerrin Ulusman organizatörlüğünde 28 Eylül'e dek Güler Emiroğlu sergisine evsahipliği yapacak. Sanatçınm resimle içeliği ornıası gençlik yıllannda Celal Esat Arseven Atölyesi'nde desen bilgisi ile birleştirdiği renk tutkusunu. tuvallere aktarmaya BtLSAK Sanat Merkezi ve Orhan Taylan Atölyesi'nde devam etmiştir. Emiroğlu,z aman içinde geliştirdiği resim dilini kullanarak "Yaşam başlı başına bir sanattır" anlayışuıı sanatseverlere sunuyor. (0 252 358 61 13) Genco Erkal coşkusu • Kültür Servisi - Sangazi Belediyesi'nin 4'üncüsünü gerçekleştirdiği "Kardeşçe Birhkte Yaşama Şenliği'nde, inşaatı bitmek üzere olan kültür merkezine Genco Erkal Kültür Merkezi adı verildı. Üç gün süren şenlikte; Suavi, Moğollar, Haluk Levent, Arif Sağ ye Ferhat Tunç gibi sanatçılann katıldığı şölende Âşık Mahzuni Şerif belgeseli, 1 Eylül Dünya Banş Günü ve Nazım Hikmet belgeseli ile Sangazi Belediyesi'nin çalışmalannın aktanldığı multivizyon gösterisi yapıldı. ;
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle