25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
TEMMUZ 2002 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA J\_ LJ Lt M. LJ J \ kulturtg cumhuriyet.com.tr 15 HAYATIN ÖTE YAKASI Foça'da öykücünün zamanı FERİDUN ANDAÇ O D A K NOKTASI • Halk hikâyelerinden süzerek getirdiği motiflerin, anlatım biçiminin etkileyiciliğinin yanı sıra bugüne, bugünün insan gerçeğine, yaşanılanlara değişmeceli bakışı, söz çadınnı 'hikâye anlatıcılığı' üzerine kurmasıyla çağdaş öykü sanatımıza yeni bir uftık açıyordu, Tank Dursun K. Ahmet Mekin i hatırlar mısınız? Sinema tutkunlannın belleğinde yer eden o anlamlı yüzle karşılaşma anına beni götüren film afişine takıhyor gözlerim. 'On Korkusuz Adam' ya da 'Halime'den Mektup Var' filmınin çekimi için gelmiş ol- malıydı, çocukluk kentime. Ardına düşüp. onu yakından görmekti tek derdimiz. Eliyle başımı okşamasını, saçlannın ışıltısından renk alan gü- len gözlerini unutamadım yıllardır. Sinemada çizdiği tipler, canlandırdığı karakterler ve oyun gücüyle simgeleşen bir Ahmet Mekin... Onu hatırlamamak ne mümkün! • • • Yeni Foça'dan henüz dönmüşüz. Menendi Ca- fe'de söze duracağız bırazdan. Çalışma masası- nı aydmlatan, evdeki yalnızlığını dağıtan bir bellek anıtı gibi duvan süsleyen 'Aramıza Kan Girdi' filminin afişinden gözlerimi alamıyo- rum bir türlü. Ahmet Mekin, Semra Sar adla- nnı okuyorum önce. Altta, "Rejisör: Tarık Dursun" yazıyor. Gülümsüyonım birden. O da, bana bakıp muzipçe gülüyor. Sinemayla ilış- kisini rutkulu bir oyun gibi gördüğümü imleyen bakışlanmdan yakahyor beni. Ya yazdıklan? • • • Belki de o günlerdeydi, Mekin'in kentinize geldiği zamandı; Vehip Atalay Kitabevi'nden alıp okumaya koyulduğun Sevmek Diye Bir Şey'deki öykülerinin seni içine çekmesi. Altını çizdiğin her bir satır bir mektuba yansıyan sev- gi yüzleşmesiydi sana: "Ben öptüm mü; o kı- zılca kıyamerte, karagöz gazelleri kurşun atı- mı koşarlar, yeniden suya inerlerdi." Öykü. bir anının ıpiltisi, yaşanmışlıklann de- nşik anlatımından başka neydi ki! Bunu en iyı anlatanlardandı o da. İmbatla Dol Kalbim henüz yayımlanmamış- tı, onunla tanıştığında. Bahriyeli Çocuk yeni çıkmıştı. Bir Istrati, bir Saroyan. bir Gorki gi- bi duruyordu karşında. Sözcüklerinin duygu izi- ne kapılarak, gidip Koza Yaymlan'nın Nuruos- maniye'deki yerinde bulmuştun onu. tlk roma- nı (ki, buna öykü demek daha doğru) Hasan- giller'i yazdığı yaştasın. Adına eklemlenen 'K'nin sırnnı çözmüşsün, Kafka'ya bir özenti- si olmadığını biliyorsun artık! Yönü hep rüzgârda, bunun için de capcanlı, hareketli. hiç yerinde duramayan biri izlenimi- ni veriyor. Hemen oturup yazı yazacakmış gibi duruyor karşında. Bağnyanık Ömer ile Güzel ^lkDu^ınK • İmbatla Dol Kalbim, Tank Dursun K.'nm öyküsünde bir nirengi noktasıdır. Öykü biçiminin içerdiği anlamlan yansıtması, söyleyişindeki ustalığı sergilemesi bakımından da bir başyapıt aslında. O ki, yazının her türünde var olmuş, yazarak önünü açmış biri. Yönü hep rüzgârda, bunun için de capcanlı, hiç yerinde duramayan biri izlenimini veriyor. Zeynep'ı imzalıyor. Ayrılırken. "öpüldünüz" sözleri yer ediyor belleğinde. ••* Galata Köprüsü Galata Köprüsü'ydü o za- manlar. O yokuşu inip, gidip Ümmii Gülsüm Rehberi'nin çayevinde oturup bu kitabı okuma- ya vermiştin kendini. Halk hikâyelerinden sü- zerek getirdiği motıflenn. anlatım biçiminin et- kileyiciliğinin yanı sıra bugüne, bugünün insan gerçeğıne, yaşanılanlara değişmeceli bakışı, söz çadınnı 'hikâye anlatıcılığı' üzerine kurma- sıyla çağdaş öykü sanatımıza yeni bir ufuk açı- yordu, Tarık Dursun K. imbatla Dol Kalbim, Tank Dursun K.'nın öy- küsünde bir nirengi noktasıdır. Öykü biçiminin içerdiği anlamlan yansıtması, söyleyişindeki ustalığı sergilemesi bakımından da bir başyapıt aslında. O ki, yazının her türünde var olmuş, ya- zarak önünü açmış biri. Denizin Kanı'nı. tıpkı ilk iki anlatısı gibi, unutulmaz kılan da; hem an- latım ustalığı hem de gerçeksiliğin dilini etki- leyicı biçimde kurmasıdır. • • • Gözlerimi o afişten ayırmaya çalışırken biraz- dan, onunla, imbat rüzgânna doğru yürüyece- ğimizı düşünüyorum... Bir de, onun, sevgili dos- tu Ahmet Mekin ıçın yazdıklannı. Foça'da, rüzgânn dilini konuştuk onunla. Ay- nlığın, kopuş ve sığınışın, bir de yalnızlığın if- lah olmaz hallerinın. Şimdi, söz dönüp dolaşıp oraya geliyor. Onun, "Evet efendim, bir zamanlar bir tzmir var- dı" sözünü unutmak ne mümkün! Bakışlannın; "İmbat, imbat iyi ki var; tzmirsizlik ne kö- tü" dediğıni düşünüyorum. "Daha sonrası de- niz" derken de "Tarık Dursun K, gene bir öy- kü tasarlıyor" diyorum içimden. Eski Foça'da sabahı, Halikarnas Balıkçısı'nın 'İmbat Rüz- gârlan'nı okuyarak karşılıyorum. Balıkçı'nın; "İmbatsız Akdeniz neye benzer" sözlerinin çınıltısıyla Tank Dursun K.'yı, Ahmet Mekin'i anıyorum bir kez daha. Akdeniz'in zefiriyle ge- len güne merhaba diyoruz birlikte. Kalbimizi dolduran rüzgânn selintisine kaptırarak kendı- mizi. Foça'da, öykünün demini yaşıyor, öykü- cünün zamamna yolculuğa çıkıyoruz yeniden. ÖKUMA ÖNERİLERİ * Tarık Dursun K.'nın bütün yapıtlan Bilgi Yavmevi 'ce yavımlanmaktadır. Öykü: Ona Sevdiğimi Söyle, Ömrüm ömrüm, Güzel Avrat Otu/Sevmek Diye Bir Şey, Yabanın Adamlan/ Bağnyanık Ömer ile Güzel Zeynep, Yaz Öpüşleri, İmbatla Dol Kalbim, Aşk Allahaısmarladık Roman: Kurşun Ata Ata Bker, İnsan Kurdu, Denizin Kanı, İyi Geceler Dünya, Alçaktan Uçan Güvercin, Bağışla Onlaru * Halikarnas Bahkçısı: İmbat Serinliği, 2002, Bilgi Yay.; * WUliam Saroyan, Yoksul İnsanlar, Çev.: Memet Fuat, 1990, Adam Yay.; Panait Istrati, Akdeniz, Çev.: Y. Nabi Nayır, 1995, Varlık Yay; John Steinbeck, Fareler ve İnsanlar, Çev.. Deniz Canefe, 2001, Sosyal Yay. BELLEK KUTUSU "Hikâyede sizi geliştirecek, size kendi hikâyenizi bulduracak tekyöntem uygulaması, bence, sizin önünüzde yer almış ustalan okumak ve onların hikâyeyi nerden alıp nereye götürdüUerini gözlemlemektir. Geleceğin ustası 'iyi' çıraklar, 'iyi' usta seçmesini de bilirler. Bu 'iyi' ustalar, 'iyi okur lukla bulunurlar. 'İyi okurluk' sizi hem seçmeci yapar, hem seçkin.' Tank Dursun K. Unlü ressam ve heykeltımşlannyapıtlanndan oluşan sergi Mine Sanat Galerisi 'nde Romanya Yazarlar Birliği Başkanı Eugen Uricaru İstanbul'da Kültür Senisi - Romanya Yazarlar Birliği başkanı Eugen Uricaru, Türki- ye Yazarlar Sendikası'nın çağnlısı ola- rak dün akşam Istanbul'a geldi. Urica- ru, yann Türkiye Yazarlar Sendika- sı'nın Yıldız Sarayı Dış Karakol Bina- sı'ndaki merkezinde TYS başkanı Cen- giz Bektaş ve Sendika üyesi yazarlarla bir araya gelecek. Bu toplantıda, Ro- manya Yazarlar Birliği ile Türkiye Ya- zarlar Sendikası arasında, karşılıklı iliş- kilerin geliştirilmesi amaçlı bir anlaşma imzalanacak. tki yazar örgütü arasındaki ilişki, ge- çen yıl Türkiye Yazarlar Sendikasf nca Edirne'de düzenlenen Balkan Yazar- lar Toplantısı'na Romanya'dan Erem Melike Roman ve Prof. Nevzat Yusuf Sarıgöl'ün katılmalanyla başlamıştı. Daha sonra, yine TYS'nin istanbul'da düzenlediği Nâzım Hikmet'in Tiyatro Yazarüğı konulu toplantıya Erem Me- like Roman bir bildiriyle katılmış; son olarak da, 25 - 30 Haziran tarihleri ara- sında TYS adına, Egemen Berköz ve Eray Canberk Romanya'ya giderek Bükreş ve Craiova'da Romen yazarla- nyla iki toplantıya katılmışlardı. Konuk başkan Eugen Uricaru 8 Tem- muz Pazartesi gününe kadar Türk ya- zarlann eşliğinde Istanbul'u gezecek. Çağdaş sanatın ustalan bir aradaKültür Servisi - Mine Sanat Galerisi nin Caddebostan'da açılan yeni şubesi '15. Geleneksel Yaz Sergisi'ne evsahipliği yapacak. Sergi, çağdaş sanatın resim ve heykel ustalannın yapıtlannı bir araya getiriyor. Küratörlüğünü Prof. Adnan Çoker'in üstlendiği sergide farklı teknik, biçim ve içerikteki yapıtlar, sanatçılann özgün sanat anlayışlannı yansıtıyor. Aynca sergide yer alan değişik içeriklerin bir arada bulunması, çağdaş sanatla çok boyutlu iletişim kurulmasına da olanak sağlıyor. Sergiye Ozdemir Altan, Zeki Arslan, Mustafa Ata, Tomur Atagök, Ferruh Başağa, Bedri Baykam, Bubi, Adnan Çoker, Burhan Doğançay, Engin İnan, Balkan Naci İslimyeli, Nur Koçak, Zekâi Ormancı, Yusuf Taktak, Güngör Taner, Ömer Uluç ve Utku Varük resim çalışmalanyla, Koray Ariş, Hüseyin Gezer, Meriç Hızal, Ferit Özşen, Seyhun Topuz, Seçkin Prim, Ebru Yılmaz ve Yücel Kale ise heykelleriyle katıhyor. (0 216 345 64 40) Sergide Balkan Naci tslimyeli'nin 'Ayın Halleri' çabşması da var. 'Antılmış' Hollywoodfilmleripazarı 'Temel tçgüdü' de sansürlenen filmlerden. ENGİN AŞKIN Amerika'da tutucu Hıristiyan mezhebi Mor- mon'a bağlı kişilerin yönetimindeki Utah'da, Hollyvrood filmlerini "antarak" piyasaya süren bir sanayi kuruldu. Örneğin Sharon Stone'un "Basic Instinc" (Temel Içgüdü) adlı filmdeki cü- retli sahnelerini açık bulanlann ya da "Saving Private Ryan" (ErRyan'ı Kurtarmak) adlı yapı- mı dolduran bol küfürlü kanlı bölümleri görmek istemeyenlerin ilgi duyduğu sanayi koluna, Holly- vvood'un hiçbirtepki göstermediği bildirildi. Vi- deo filmi olarak pazarlanan filmler için yapımcı firmalara ücret ödenmesi nedeniyle yeni bir pa- zar bulan Hollywood'un, "sansür" ya da "içeri- ği bozma" gibi savlan ağıza almadığı görülüyor. Arıtılmış muzır sahneli filmlerden 'Titanik'te aktris Kate YVinslet'i çınlçıplak gösteren bölüm- ler, 'Gladyatör' fılminde ise kanlı şiddet sahne- leri çıkanlmış. Utah eyaletinın dinci Mormonla- nnın. antılmış video filmlen için üretici firmaya teşekkür yazılan yolladığı belirtiliyor. Kanada'nın batı bölümünde yaşayan küçük Mormon topluluğuysa, Amerika'daki girişimi ya- kından izlediklerini açıkladı. Bazılannın yasadı- şı 30 kansı olan Mormonlar, antılmış film ya- pımcılığmı "ahlaka dönüş" olarak adlandır- dı.Genel olarak film vıdeo kasetlerinin gecelik kirası 6 dolar olduğu halde, "antılmış" video ka- setlerinin gecelik kirasının 15 dolar; satış fiyatı- nın ise antılmamış filmlerin bir katı, yani 35 do- lar olduğu bildirildi. 500 filmin yer aldığı "antılmış" film katalo- ğunda, filmlerden her türlü küfürün ve açık bö- lümlerin çıkanldığı belirtiliyor. Utah eyaletinde 50 şube açan girişimci firma, tüm ABD eyaletle- rinde iş kuracağım açıkladı. "Clean Flicks-Temiz Filmler" adıyla satılan yapımlarda "Allah" sö- zünün özenle korunduğu ve her türlü seks sahne- sinin makaslandığı belirtiliyor. Filmlerin makas- lanmasına tepki gösteren Nebraska Eyalet Üniver- sitesi profesörü Wheeler Dixon, "Filmin dinci eğilimlerle elden geçmesi ve antılması işlemi- nin, yapımın tümüne yönelik bir yozlaştırma girişimi olduğunu" ileri sürdü. Hollyvvood'da ise oyunculann, yönetmenlerin ve yapımcı firmala- nn yeni bir kâr kaynağı oluşması yüzünden ses- siz kaldığı belirtiliyor. AHMET CEMAL Bilmek İsteyen Kaldı mı? Payel Yayınevi'nın sahibi, sevgili dostum Ah- met Öztürk. geçenlerde harika bulduğum bir fikrini iletti. Kendi yayımladığı kitaplar arasın- dan bir seçme yapıp bunların adlarını gazete ilanları aracılığıyla kamuoyuna duyurmak isti- yor, "Hiç Okunmayan Kitaplar" diye bir başlık koyacakmış. llanın en altına da şunu ekleye- cekmiş: "Bunları sakın siz de okumayın!" Seçtiği, okunmayan kitapların tümü de dün- yanın fikir babalarının kalemlerinden çıkma. Bence Ahmet Öztürk, bunu yaparsa çok iyi eder. Böylece okuma bağlamında Türkiye'ye, özellikle de gençlik kesimine gittikçe daha çok egemen olan bir atmosferi, bir yayıncının bakış açısından gözler önüne sermiş olur. Şimdi duymayan kaldıysa, bir de ben ilan ede- yim: Türkiye, artık genelinde okumayan insan- lann ülkesi oldu. Kitapçı dükkânlarındaki çeşit- lilik kimseyi aldatmasın. Nüfusu yetmiş milyona doğru yol alan bu ülkede yayıncılar, her kitabı kural olarak ancak bin adet basabiliyorlar, ve bin kitabın bir yılda tükenmesine de büyük başan gözüyle bakıyorlar. Bin kitabın bir yılda çoğunlukla tüketilemedi- ği bir ortamdan felsefenin de, sanatın da, sağ- lam dünya görüşlerınin de çıkmasını beklemek boşunadır. Yıllar önce bir çevirmen arkadaşım şöyle de- mişti: "Kitap satışlan böyle giderse belki de biz- den sonraki çevirmenler, dayanamayıp çevirdik- lerini kendi olanaklarıyla çoğaitıp tanıdıklanna dağıtmayı yeğleyecekler!" Bugünün gerçekleri karşısında o çevirmen ar- kadaşımın "bizden sonraki" söylemi, çok iyim- ser kaldı. Zaman, bu bağlamda öne kaydı. Çün- kü yakın gelecekte bazı şeyleri yalnızca okuya- caklarından emın olduklarım için çevirmeyi ka- famdan ciddi biçimde geçiriyorum. Bir zamanlar, çok değil, daha bir, iki yıl önce- sine kadar, çok güçlü bir umudum, dahası inan- cım vardı. Bu ülkede gençliğin okuduğuna ina- nıyordum. En umut veren okur kitlesi olarak gençliği görüyordum. Belki o inançla ve umut- la, "Okuyan Gençliğe Mektuplar" başlıklı bir ki- tapçık da kaleme almıştım. Ama çok değil, he- men bir, iki yılda bu inancım da geniş ölçüde erozyona uğradı. Çünkü son yıllarda yakından, içlerinden izleme olanağı bulduğum genç ke- simlerinde edindiğim izlenimler, gençlerin ara- sında da okuyanlann birer istisna olduğunu açık- ça gösteriyor. Bugün okumama, gençler arasında öylesine yaygın bir alışkanlık ve hastalık ki kimi zaman kendi elinizle hazırladığınız, canları sıkılmadan okusunlardiye ifadelerini hafiflettiğiniz belgele- ri bile onlara okutmakta zorluk çekiyorsunuz. Evet, bu ortamın gençleri -dediğim gibi, istis- nalar bir yana bırakıldığında-, artık okumuyor- lar. Çünkü her şeyden önce bilgiye ve bilmeye yaklaşımları yanlış. Bu yanlıştan ötürü, bilgi edinmek amacıyla okumak, artık onların gün- demlerinde yer almıyor. Bilgiyi okumakla değil, yalnızca yaşamakla, yalnızca aralannda konuş- makla, yalnızca uygulamalarla ve yalnızca bil- gisayarla edinebileceklerine kesinlikle inanmış- lar. Yaşamak, bilgi kaynağı olamaz mı? Olur elbet, ama yaşanılan üzerinde düşünülmesi koşuluy- la? Konuşmak ve tartışmak, bilgi kaynağı olamaz mı? Olur elbet, ama hep aynı şeyleri konuşma- mak, tartışmaları düşünceyle boyutlandırmak koşuluyla! Sevgili Beklan Algan'ın birsohbeti- mizde çok yerinde söylediği gibi, tartışma, an- cak kendisinden önceki bir araştırmayı temel alıyorsa verimli olabilir! Peki ya uygulama? Doğrudan uygulamanın kendisi bilgi kaynağı olamaz mı? O da olur el- bet, neyin uygulanmakta olduğunun bilinmesi, hem de iyi bilinmesi koşuluyla! Şimdiki gençliğimiz, artık Sokrates'ten çok farklı düşünmekte. Büyük çoğunluk, hayat üze- rinde düşünmekle. hayatı yaşamak arasında as- la onaylanamayacak bir aynm yapıyor, ve ilkini zaman yitimi sayıyor. Yanlış konumlandırılan bu aynm ise sonuçta "yaşamak" ile "sanki yaşa- mak" arasındaki temel ayrımın bilinmemesine yol açıyor. Açsın. Artık bilmek isteyen mi kaldı? e-posta: ahmetcemali" superonline.com acem20@hotmail.com Samsun Halk Dansları Festivali • SAMSUN (AA) - Samsun Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen 'Uluslararası Halk Danslan Festivali', 16-27 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirilecek. 3 yıldan bu yana Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen ve 22 yıldır geleneksel olarak gerçekleştirilen festival, Ahnanya'da her yıl yayınlanan "Dünyada Festivaller' adlı kitapçıkta yer aldı. Festivali, Japonya, Norveç, Isviçre ve Almanya'dan gözlemci heyetlerin izleyeceği belirtildi. BUGÜN • ASPENDOS'ta '9. Aspendos Uluslararası Opera ve Bale Festivali' kapsamında 21.30'da Mersin Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü'nden G. Puccini'nin 'Tosca' adh operası. (0 242 735 73 37) • ENKA AÇIKHAVA TÎYATROSU nda 21.15'te Özdemir Erdoğan'la Müzikli Sohbetler' adlı konser. (0 212 276 22 15) • İFSAK'ta Burçak Evren'in sunacağı 'Fotoğraflann Tanıklığı' adlı dia gösterisi ve söyleşi. (0 212 292 42 01) M BEYOĞLU StNEMASI'nda 'Sinema ~^ Yazarlarınm Seçtikleri - II' kapsamında Albert Hughes'in yönetmenliğini yaptığı 'Cehennemden Gelen'. (0 212 251 32 40) • İŞ SANAT'ta 12.00, 15.30 ve 19.00'da Lars Von Trier'in yönetmenliğini yaptığı 'Karanükta Dans'. (0 212 316 10 83)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle