22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 TEMMUZ 2002 PAZAR 12 PAZAR KONUGU Kıbrıs ve Türkiye uzmanı siyaset bilimciDr. HeinzKramer bölgedeki son gelişmeler hakkndaki sorulanmızı yanıtladı S Ö Y L E Ş İ : LEYLA TAVŞANOCLU kyla.tavsanoghı@cumhuriyet.com.tr Türkiye 'nin AB V/«e ilişkileh, Kıbrıs sorunu, Güney Kıbrıs 'ın AB ye tam üyeliğinin kesinleşmesi olasılıkları, Kıbrıs 'ta giderek AB parametrelerinin geçerli olacağı kaygısı, Ankara 'yı ve Lefkoşa 'nın Türk tarafını iyice kaygılandırıyor. Ancaik kaygılananlar sad^ce onlar değil. Rum tarafının, adada bir çözüm olmadan AB 'ye tarn üye ahnmasının Kıbrıs 'ın bölünmüşlüğünün fülen AB tarafından kabul edilmiş sayılacağı kaygüan da Rum kesimi ve Atina 'da başları ağntıyor. Bir dönem Kıbrıs Rum liderliğiniyürütmüş olan işadamı Yorgo Vasiliu nun, o dönemdeki Yunan hükümetini deyanına alarakzamanın Almanya Başbakanı Helmut Kohl 'Ie tam üyelik için yaptığı pazariık geri tepmek üzere, gibi görünüyor. Bütün taraflarbu işin içinden nasıî çıkacaklannın telaşına kapıldılar. Görünen o ki, Rum tarafı bile bu işten memnun değil Çünkü en istemediği şey başına gelecek ve anlaşmasız AB 'ye girerse adanın bölünmüşlüğünü kendi eliyle AB 'ye sunmuş olacak. Bakalım, aralık ayına kadar neler göreceğiz; Kıbrıs 'ta iki toplum liderleri aralannda anlaşıp tarihi bir karara imza atacak iradeyi gösterebilecekler mi? Yoksa, işleri gerçekten kördüğüm haline mi getirecekler? Adanın kuzeyinde 20 Temmuz 1974 askeri çıkarmasımn yüdönümünün hazırhklan sürerken bu noktalar siyaset ve diplomasi gündeminin üst sıralanna ağırhkla oturdu. Bunların hepsini tek tek ele alıp geçenlerde Türkiye 'ye gelen, Kıbrıs ve Türkiye uzmanı Dr. Heinz Kramer la enine boyuna konuştuk. Kibrıs'ta taraflar isteksiz - Yani, AB parmağını kıpırdatmadan Kıbns 'ta statükoyu olduğu gibi korumaya mı özen gösterecefkür? - Evet, yani Kıbns'taki statükoya dokunmaya hiçbir şekilde yanaşmayacaktır. E>emin de dediğim gibi bu, Kıbns'ın bölünmüşlüğünün A B tarafından kesin ya da zımni bir biçimde kabul edilmesi anlajmına gelecektir. Şu anda Kıbns'taki durumu yumuşarmak için AB'nin herhangi bir hazırlığı ya da girişim düşünceleri olup olrnadığını bilmiyorum. Dolayısıyla bununla ilgili herhangi bir fikir yürütemeyeceğim. Aynca AB'nin bunu yapmasınuı mümkün olup olmadığını da bilmiyorum. Zaten müktesebat buna izin verir mi? Ama AB, kendi çıkarlan açısından ve uzun vadede Kıbns'ın bölünmüşlügüne son vermek için Kıbnslı Rumlar üzerinde baskı uygulayabilir. Tabii ben bunu teorik olarak söylüyorum. - Bu nasü olacak? - AB, kendi üyesi olarak Kıbnslı Rumlara Kuzey Kibns'a açılmalan için baskı uygulayabilir. Bunu nasıl yapabileceklerini bilemem. Teorik olarak söyledim. AB, eğer kendi kurallaruna uygunsa şöyle diyebilir: "Yasal olarak uygun olduğu için, Knzey'in çıkan adına adadaJd tkari Uişkileri geliştirebiüriz." Ama büyük olasılıkla Kıbns bölünmüş olarak AB'ye girecekrir. Bedel ödenecek - Kıbns 'ta Sayın Denktaş ve Sayın Klerides arasındaki yüz yüze görüşmelerin sonuçlanndan neler bekliyorsunuz? - Bu görüşmelerle ilgili fazla bir umudum yok. Hatta, karamsanm, diyebilirim. Şöyle de söyleyebilirim: Her iki tarafta da bir üzlaşmaya varmak için gerçek ve içten bir istek olduğunu görmüyorum. Bu görüşmeler, uzun zamandır Kıbns'ta bir çözüm getirilmesi için yaratılan önemli bir firsattı. Ama dediğim gibi, iki tarafta da bir çözüme doğru gerçek bir isteklilik görmüyorum. Dolayısıyla da iki taraf da çözümsüzlüğün bedelini ödemek zorunda kalacaktır. AB olanakları -Nasıl? - Rum tarafı, AB'ye girerken adanın bölünmüşlüğünün kabul edilmesine boyun eğmek zorunda kalacaktır. Bu durum da çok uzun zaman sürebilecektir. Belki Rum tarafı bu tehlikenin farkına vanr da şimdi bir çözüme yanaşır. Bilemiyorum. Bunu yapabilecek güçteler mi? Onu da zaman gösterecek. Kıbns Türk tarafi da çözümsüzlüğü sürdürürse AB'nin olanaklanndan yoksun kalacaktır. Türk tarafı, AB içinde durumunun fazlasıyla düzeleceğinin bilincindedir. Çünkü Kıbns'ta iki taraf da AB'ye üye olduğu takdirde Kuzey'in ekonomik ve sosyal durumunun Güney'e kıyasla daha düşük ohnası nedeniyle Kibns'a aynlacak AB fonlarrnın yüzde 9O'ı Kuzey'e gidecektir. Ama iki tarafin da birbirlerine karşı duyduklan derin güvensizliğin üstesinden ^gelebüecek, hatta kendi ilkelerini zayıflatacak kadar güçlü olup olmadıklanm bilmiyorum. O nedenle de şimdilik bu konuda karamsar olduğumu söyledim. AB, Türkiyeiçin kararvermeH- SizAlman bir ekonomist ve siyaset bilimciola- rak Kıbns sorunu ve Türkiye yle Yunanistan iliş- kilerini ne sebeple ilgi alamnız içine aldınız ve bu konulara bu kadar odaklaştınız? KRAMER- Ben bu çalışmalara 1973'te başladı- ğıma göre, demek ki gelecek yı] 30 yılımı dolduru- yorum. 1980 yılıydı, galiba. Türkiye'yle ilgili bir ça- lışma yapmakla görevlendirilmiştim. O sırada bun- dan pek hoşlanmadım. Ama amirime de bana veri- len görevı yapacağımı söyledim. O sırada üzennde çalışmak istediğim başka böl- geler ve konular vardı. Ama Türkiye'yle ilgili ça- lışmaya başladıktan sonra bir de baktım ki bunun tiryakisi olmuşum. Işte, Türkiye işleriyle ilgili ça- hşmalanmı 1980'den beri sürdürüyorum. Tabii bunca yıl içinde Kıbns sorunuyla, Türkiye- Avrupa ilişkileriyle, Türkiye'nın dünya siyasetiyle yakından ilgilendim ve çalış- hm. - Peki, siz Türkiye 'nin AB üyeliğine almma şansını na- sıl görüyorsunuz? - Bu çok önemli bir durum ve çok önemli bir nokta. Tür- kiye ve AB, yıl sonuna kadar birbirlerine karşı ne derece ciddi olduklanna karar ver- mek zorundalar. Türkiye, "Ben gjrmektstrvormn". AB de "Biz de seni istiyoruz" derse bu iş olur. Bence şimdiye kadarbu ko- nu ne AB 'de ne de Türkiye 'de ciddi biçimde kararlaştınlmış değil. AB'ye bakıyorsunuz; Türkiye'nin tam üyeliğe alın- masıyla ilgili ciddi bir karar alınmış değil. Hatta, bu konu- da her kafadan da ayn sesler çıktığı söylenebilir. Demin dediğim gibi kesin olarak bu alanda neler olaca- ğını önümüzdeld aylarda, yıl sonuna kadar göreceğiz. - Size göre AB 'nin Türki- ye'yi yıllardır kapt önünde üyelikiçin bekletmesinin altındaki neden siyasimi, yoksaAByetkililerinin söylediğigibigerçekten tek- nik mi? - Durum aslında kanşık. AB'nin şu andaki tered- düdü, bence. çok yüklü gündeminden kaynaklanı- yor. Aynca da Türkiye'yi üyeliğe almak, çok büyük bir devleti bünyeye almak anlamına gelecektir. Üs- telik bu büyük ülkenin pek çok da sorunlan vardır. Ben burada Türkiye'nin sadece siyasi sorunlan de- ğil, ayru zamanda ekonomik ve toplumsal sorunla- n olduğuna da dikkati çekmek istiyorum. Açık söylemek gerekirse AB içinde de şu sıralar şöyle bir isteksizlik var: "Biz gerçekten Türkiye'yi bünyeye ahnaya haar mryız? Haârsak nderi üsdenmemiz gerektiğmin de farkuıda mıyız?'' Türkiye'nin ekslklerl var Sanıyorum bu düşünceler ve kaygılar. AB için- deki tereddütlerin kaynağını oluşturuyor. Birde AB içinde kültürel ve ideolojik farklıhk kay- gısını taşıyan belli çe\Teler var. Bu çevreler. belki de fazlasıyla kaba ve abartıh bir biçimde Türki- ye'nin Avrupa'ya ait olmadığını savunuyorlar. Bu da belli siyasi çevrelerde çekinceler doğmasına yol açryor. Ote yandan, AB 'nin içindeki esas kaygı, kendi ge- leceğiyle ilgili ve sorulan soru da şu: ^Bürünbtıakhklanmızwgenişlernernizbugüniçin biraz fazla değOmi?" AB'nin kendisi, hâlâ geleceğinin ne olacağı so- rusuna yanıt getirebilmiş değildir. Bir de üstüne bu genişleme süreci bindi. - Bir de orada size birşey sormak istiyorum. Eu- ro 'nun dolaşımagirmesine karşınAvrupa ekono- misi canlanabildi mi? - Hayır, Avrupahların kendileri de bunun farkın- da. Avrupa ekonomisi hâlâ ABD'ninkınin peşinden geliyor ve bir türlü canlanamıyor. Her bir AB üye- si ülkede yüksek oranda işsizlilc, ekonomik sıkıntı- lar var. Bütün bu güçlükler yaşanırken ve AB geleceğini net olarak göremezken "Hadibakahm, 65mihon Id- şryi birden bünyemize abyonız", nasıl derler? Üste- lik sizin ülkenizde batı bölgesiyle doğu bölgesi ara- sında muazzam bir ekonomik uçurum var. Siyasi, toplumsal sorunlannız buna ekleniyor. Ciddi biçim- de azgelişmiş bir sosyal güvenlik sisteminiz var. Sağlık, eğitim, sendika sisteminize bir bakın. Bü- tün bu alanlarla ilgili duyulan kaygılar ciddidir ve bu alanlan düzeltemediğiniz, bunlara el atıp kalkın- dıramadığınız sürece Avrupa'yla ilişkilerinizdeki zorluklar, başka alanlarda olduğu gibi sürecektir. - Çok doğru söylüyor olabilirsiniz- Türkiye 'nin pek çok alanda eksikliği var. Ancak, gelelim Kıb- rıs Rum kesimine... Kıbns Rum kesimi her alan- da Avrupa kriterierine uyuyor mu da onu bu ka- dar iştiyakla bünyelerine kabul etmek istiyorlar? Bu ne biçim bir mantıktır? - Çok doğru söylüyorsunuz. Bu ilginç bir para- doks. On dört AB üyesi ülke, ıstemeyerek de olsa, homurdana homurdana da olsa, Kıbns'ı (Rum ke- simi) üyeliğe almaktan başka seçenekleri olmadt- ğını kabul etti. - /yi de, neden başka seçenekleriyokmuş? - Yunanistan, son yıllarda çok parlak ve zekice bir buluşla AB 'nin doğuya doğru genişlemesine bir ko- şul getirdi. O da Kıbns'ın (Rum kesimi) üyeliğe ahnmasıydı. Yunanistan'ın tavn, Kıbns (Rum ke- şullarda gerçekleşmesi için çaba harcanıyor. Bu da Kıbns'ın (Rum kesimi) tam üyeliğe alınmasından önce Kıbns sorununun ya çözümüdür ya da çözüm olmazsa bölünmüş adanın AB 'ye mümkün olduğun- ca az sorun çıkaracak biçimde üyeliğe alınmasıdır. Burada özellikle Türkiye'yle gelecekteki ılişldler cid- di biçimde göz önünde tufulmaktadır. -Avrupa 'nın doğuya doğru genişlemesigerçek- te Almanya için mi, yoksa bütün Avrupa için mi önemli? - Öncelikle, tabii ki Almanya için önemli. Al- manya, AB 'nin doğu sınınndaki ülke olmak istemi- yor, haklı olarak. Burada siyasi ve stratejik argüman var. Stratejik argümana bütün AB üyesi ülkeler ka- tüıyorlar. Diyorlar kı: "AB'nin doğusundaki ülkek'ri de günün birinde bfinyemize ahrsak bütün Avnıpa'nm gelecekteki is- DR. HEİNZ KRAMER Batı Almanya'da Saarbrücken Üniversitesi Iktisat Fakültesi'nde yükseköğrenimini tamamladu Aynı üniversitede siyaset bilimi konusunda doktorasını yaptı. Almanya'nın en büyük ve etkili düşünce üretim kuruluşlanndan (think tank) Berlin merkezli Bilim ve Politika Vakfı'nda 30 yıldır araştırmact olarak çalışıyor. Mesleği iktisatçılık. Ancak, çalışma konulan ağırlıklı olarak siyaset bilimi alamnda. 1980'Uyıllann başlarından beri de çahşmalaruu Türkiye ve Kıbns üzerinde odaklaştırdu simi) AB tam üyeliğine ahnmazsa ben de AB'nin doğuya genişleme sürecini veto ederim, oldu. Şimdi 14 AB üyesi ülkede, Yunanistan Parlamen- tosu'nun AB'nin doğuya genişleme sürecini onay- lamaması kaygısı ve korkusu var. Böyle olursa Av- rupa'da ciddi bir çözülme başlar. Bana sorarsanız, pek çok AB üyesi ülke de Kıbns'ın (Rum kesimi) tam üyeliğe kabul edilmesi için kendilerine şantâj yapıldığını düşünüyorlar. Diyorlar ki: "Avrupa'nın doğuya doğru genişlemesi ve Ege'de bir istikrar sağlanması için bedel ödeme dumnıun- dayız. Bu bedel de Kıbns'ın (Rum kesimi) tam üye- liğe ahnmasının kabulüdür." O nedenle de Kıbns'uı tam üyeliğinin en iyi ko- tikranna katkıda buhınacaklardır." Bu düşünce, öbür Avrupa ülkeleri için temel mo- tivasyonu oluşturuyor. Ahnanya'nın çıkan artık do- ğu sının ülkesi olmayacağıdır. Avrupa ülkelerinin son deneyimleri Soğuk Sa- vaş'ın, demirperdenin üstesinden gelebilmek ol- muştur. Ahnanya'nın da kaygısı. artık güvenliğin bi- le günün birinde güvenlik olamayacağı birsınır hat- h üzennde yer almış ohnak. O nedenle bu bölgenin mutlaka AB bünyesi içinde yer ahnası isteniyor. Bu da sanıyorum. AB 'nin doğuya doğru genişlemesi için çok güçlü bir motivasyon. Siyasi İstikrar - Peki, AB 'nin doğu genişlemesi ona ekonomik çıkarlar sağlayacak mı? - Kabul edelim ki burada ekonomik çıkarlar o ka- dar da büyük olmayacak. Ekonomik açıdan doğu ge- nişlemesine çok da teşne olmaya hiçbir gerek gör- müyorum. Ama siyasi ve stratejik istikrar kaygıla- nnı göz önüne aldığınız zaman, sanıyorum doğu ge- nişlemesini istemek için yeterli neden vardır. - Bütün bu tablo üzerinde, Kıbrıs 'ta bir çözüme vanlamazsa ne olur? AB, adanın bölünmüşlüğü- nü kabul ederek Güney Kıbns 'ı tek başına üyeli- ğe almayı göze alabilir mi? Ya da bütün stratejik ve siyasi kaygüara karşın Kıbrıs 'ın üyelik süreci- ni erteleyebilir mi? - Hayır, üstelik sürecini ertelemez; bütün adayı bün- yesine alır. - 1yi de, bu nasıl olur? - Bölünmüş bir ada olarak bünyesine alır. Bunu da meşru olarak yapabilir. Ulusiararası yasalara gö- re konuşmak gerekirse bu süreçte ortaya şöyle bir durum çıkacaktır: Kıbns'ın bütünü AB'nin bir parçası olacaktır, ama AB kurallan ancak Güney'de uygulanabile- cektir. - Peki bu, AB'nin, Kıbns'ın bölünmüşlüğünü "de facto" (fiilen) kabul etmesi anlamına mı gele- cektir? - Evet, ama dikkat edin, "de fecto" (fiilen) kabul etmesi anlamına gelecektir, "de jure" (yasal) değil. Yani, özetlemek gerekirse AB, Kıbns'ın bölünmüş- lüğünü zımnen kabul ettiğini beyan etmiş olacak- tır. Ama bunu, AB müktesebatının (acquis commu- nautaire) Kuzey'de geçerli olmayacağını bile bile ya- pacaktır. Hatta şunu da söyleyeyim: AB, AB müktesebatını Kuzey'e taşımak için hiç- bir çaba harcamayacak, hiçbir girişimde de bulun- mayacaktır. Bunun böyle bilinmesi iyi olacaktu-. Türk tarafı fırsat kaçırıyor - Kıbrıs 'ta Türk tarafının tutumuyla ilgilipek az şey söylediniz. - Belki Türk tarafi bir firsat kaçınyor. Çünkü Türk taranmn, kendi yarattığı o katı ilkelere o kadar sıkı sıkıya baglı kalmasının nedenini pek de anlayamıyorum. Şöyle de söyleyebilirim: AB üyeliği pek çok ülkenin kendi içindeki sorunlann üstesinden gelmesini sağladı. Çünkü AB üyeliğiyle birlikte pek çok sorun artık manhksız, geçersiz ounaya başladı. Egemen bir Kıbns'm geleceğiyle ya da yaşamıyla ilgili gündelik kararlann yüzde 85' i Brüksel 'de alınacak. Acquis Communautaire'i de kabul edeceklerine göre Avrupa'da olduğu gibi Kıbns'ta da Avrupa yönetimi geçerli olacak. Fstediği kadar iki toplumlu, iki bölgeli bir Kıbns federasyonu olsun, adada ne Rum, ne Türk, ne Kıbns yönetimi olacak. Yönetim AB'ye ait olacak. Tabii ki Kıbns federasyonu, güvenlik kurallan gibi bazı alanlardan sorumlu olacak. Ama Kıbnshlar AB üyeliğiyle birlikte, siyasi karar mekanizmasında başka bir üçüncü düzlem bulunduğunu fark edecekler. Üçüncü karar düzleml Bu üçüncü karar düzlemi de nihai olacak. Böylece de öbür iki düzlemin ne dereceye kadar egemen olduğu düşüncesi önemini yitirecek. Burada başka bir noktaya daha dikkatinizi çekmek isterim: Diyelim ki Kıbns'ta bir federasyon kuruldu ve her iki toplum da eşit derecede özerk oldu. Ama bu özerklikleri sonsuza kadar değildir. tki taraf da AB yasalanna uyduklan sürece özerktirler. En tepedeki karar mekanizması yine AB olacaktır. Bunun da göz ardı edilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Belçlka modell - Kıbrıs için Belçika modeline ne diyorsunuz? - Belçika modeli de gayet karmaşık bir modeldir. Zaten Avrupa'da pek çok devlet modeli vardır, ama bunlann hepsi de AB'yle uyumludurlar. Yalnız, burada önemle belirtmem gereken nokta şudur: Bir kere AB üyesi olduktan sonra Brüksel'de iki Kıbns sesi yükselemez. Tek Kıbns sesi duyulması zorunludur. Dolayısıyla da iki toplumun bu konuda kendi aralannda bir uzlaşma zemini buunalan gerekecektir. Bunun dışında her şey mümkün olabilir. Kıbns Türk tarafma dönelim... Duygusal olarak AB'ye karşılar, çünkü geçmişte çok çektiler. O nedenle < Birleşik bir Kıbns'uı AB üyeliğinin gerçekten ne anJama geldiğini algılamakta güçlük çekeceklerdir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle