Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 TEMMUZ 2002 PAZAR
12 PAZAR KONUGU
Kıbrıs ve Türkiye uzmanı siyaset bilimciDr. HeinzKramer bölgedeki son gelişmeler hakkndaki sorulanmızı yanıtladı
S Ö Y L E Ş İ : LEYLA TAVŞANOCLU
kyla.tavsanoghı@cumhuriyet.com.tr
Türkiye 'nin AB V/«e ilişkileh, Kıbrıs sorunu, Güney Kıbrıs 'ın
AB ye tam üyeliğinin kesinleşmesi olasılıkları, Kıbrıs 'ta giderek
AB parametrelerinin geçerli olacağı kaygısı, Ankara 'yı ve
Lefkoşa 'nın Türk tarafını iyice kaygılandırıyor. Ancaik
kaygılananlar sad^ce onlar değil. Rum tarafının, adada bir çözüm
olmadan AB 'ye tarn üye ahnmasının Kıbrıs 'ın bölünmüşlüğünün
fülen AB tarafından kabul edilmiş sayılacağı kaygüan da Rum
kesimi ve Atina 'da başları ağntıyor. Bir dönem Kıbrıs Rum
liderliğiniyürütmüş olan işadamı Yorgo Vasiliu nun, o dönemdeki
Yunan hükümetini deyanına alarakzamanın Almanya Başbakanı
Helmut Kohl 'Ie tam üyelik için yaptığı pazariık geri tepmek
üzere, gibi görünüyor. Bütün taraflarbu işin içinden nasıî
çıkacaklannın telaşına kapıldılar. Görünen o ki, Rum tarafı bile
bu işten memnun değil Çünkü en istemediği şey başına gelecek ve
anlaşmasız AB 'ye girerse adanın bölünmüşlüğünü kendi eliyle
AB 'ye sunmuş olacak. Bakalım, aralık ayına kadar neler
göreceğiz; Kıbrıs 'ta iki toplum liderleri aralannda anlaşıp tarihi
bir karara imza atacak iradeyi gösterebilecekler mi? Yoksa,
işleri gerçekten kördüğüm haline mi getirecekler? Adanın
kuzeyinde 20 Temmuz 1974 askeri çıkarmasımn yüdönümünün
hazırhklan sürerken bu noktalar siyaset ve diplomasi
gündeminin üst sıralanna ağırhkla oturdu. Bunların
hepsini tek tek ele alıp geçenlerde Türkiye 'ye gelen, Kıbrıs ve
Türkiye uzmanı Dr. Heinz Kramer la enine boyuna konuştuk.
Kibrıs'ta
taraflar
isteksiz
- Yani, AB parmağını
kıpırdatmadan Kıbns 'ta
statükoyu olduğu gibi korumaya
mı özen gösterecefkür?
- Evet, yani Kıbns'taki statükoya
dokunmaya hiçbir şekilde
yanaşmayacaktır. E>emin de
dediğim gibi bu, Kıbns'ın
bölünmüşlüğünün A B tarafından
kesin ya da zımni bir biçimde
kabul edilmesi anlajmına
gelecektir.
Şu anda Kıbns'taki durumu
yumuşarmak için AB'nin herhangi
bir hazırlığı ya da girişim
düşünceleri olup olrnadığını
bilmiyorum. Dolayısıyla
bununla ilgili herhangi bir fikir
yürütemeyeceğim.
Aynca AB'nin bunu yapmasınuı
mümkün olup olmadığını da
bilmiyorum. Zaten müktesebat
buna izin verir mi?
Ama AB, kendi çıkarlan açısından
ve uzun vadede
Kıbns'ın bölünmüşlügüne son
vermek için Kıbnslı Rumlar
üzerinde baskı uygulayabilir.
Tabii ben bunu teorik olarak
söylüyorum.
- Bu nasü olacak?
- AB, kendi üyesi olarak Kıbnslı
Rumlara Kuzey Kibns'a açılmalan
için baskı uygulayabilir.
Bunu nasıl yapabileceklerini
bilemem. Teorik olarak
söyledim.
AB, eğer kendi kurallaruna
uygunsa şöyle diyebilir:
"Yasal olarak uygun olduğu için,
Knzey'in çıkan adına adadaJd
tkari Uişkileri geliştirebiüriz."
Ama büyük olasılıkla Kıbns
bölünmüş olarak AB'ye girecekrir.
Bedel ödenecek
- Kıbns 'ta Sayın Denktaş ve
Sayın Klerides arasındaki yüz
yüze görüşmelerin sonuçlanndan
neler bekliyorsunuz?
- Bu görüşmelerle ilgili fazla bir
umudum yok. Hatta, karamsanm,
diyebilirim. Şöyle de
söyleyebilirim:
Her iki tarafta da bir üzlaşmaya
varmak için gerçek ve içten bir
istek olduğunu görmüyorum.
Bu görüşmeler, uzun zamandır
Kıbns'ta bir çözüm
getirilmesi için yaratılan önemli bir
firsattı. Ama dediğim gibi, iki
tarafta da bir çözüme doğru gerçek
bir isteklilik görmüyorum.
Dolayısıyla da iki taraf da
çözümsüzlüğün bedelini ödemek
zorunda kalacaktır.
AB olanakları
-Nasıl?
- Rum tarafı, AB'ye girerken
adanın bölünmüşlüğünün kabul
edilmesine boyun eğmek zorunda
kalacaktır. Bu durum da çok uzun
zaman sürebilecektir.
Belki Rum tarafı bu tehlikenin
farkına vanr da şimdi bir çözüme
yanaşır. Bilemiyorum.
Bunu yapabilecek
güçteler mi? Onu da zaman
gösterecek. Kıbns Türk tarafi da
çözümsüzlüğü sürdürürse AB'nin
olanaklanndan yoksun
kalacaktır. Türk tarafı, AB içinde
durumunun fazlasıyla
düzeleceğinin bilincindedir. Çünkü
Kıbns'ta iki taraf da AB'ye üye
olduğu takdirde
Kuzey'in ekonomik ve sosyal
durumunun Güney'e kıyasla daha
düşük ohnası nedeniyle Kibns'a
aynlacak AB fonlarrnın yüzde 9O'ı
Kuzey'e gidecektir.
Ama iki tarafin da birbirlerine
karşı duyduklan derin
güvensizliğin üstesinden
^gelebüecek, hatta kendi ilkelerini
zayıflatacak kadar güçlü olup
olmadıklanm bilmiyorum. O
nedenle de şimdilik bu konuda
karamsar olduğumu söyledim.
AB, Türkiyeiçin
kararvermeH- SizAlman bir ekonomist ve siyaset bilimciola-
rak Kıbns sorunu ve Türkiye yle Yunanistan iliş-
kilerini ne sebeple ilgi alamnız içine aldınız ve bu
konulara bu kadar odaklaştınız?
KRAMER- Ben bu çalışmalara 1973'te başladı-
ğıma göre, demek ki gelecek yı] 30 yılımı dolduru-
yorum. 1980 yılıydı, galiba. Türkiye'yle ilgili bir ça-
lışma yapmakla görevlendirilmiştim. O sırada bun-
dan pek hoşlanmadım. Ama amirime de bana veri-
len görevı yapacağımı söyledim.
O sırada üzennde çalışmak istediğim başka böl-
geler ve konular vardı. Ama Türkiye'yle ilgili ça-
lışmaya başladıktan sonra bir de baktım ki bunun
tiryakisi olmuşum. Işte, Türkiye işleriyle ilgili ça-
hşmalanmı 1980'den beri sürdürüyorum.
Tabii bunca yıl içinde Kıbns sorunuyla, Türkiye-
Avrupa ilişkileriyle, Türkiye'nın dünya siyasetiyle
yakından ilgilendim ve çalış-
hm.
- Peki, siz Türkiye 'nin AB
üyeliğine almma şansını na-
sıl görüyorsunuz?
- Bu çok önemli bir durum
ve çok önemli bir nokta. Tür-
kiye ve AB, yıl sonuna kadar
birbirlerine karşı ne derece
ciddi olduklanna karar ver-
mek zorundalar. Türkiye, "Ben
gjrmektstrvormn". AB de "Biz
de seni istiyoruz" derse bu iş
olur.
Bence şimdiye kadarbu ko-
nu ne AB 'de ne de Türkiye 'de
ciddi biçimde kararlaştınlmış
değil. AB'ye bakıyorsunuz;
Türkiye'nin tam üyeliğe alın-
masıyla ilgili ciddi bir karar
alınmış değil. Hatta, bu konu-
da her kafadan da ayn sesler
çıktığı söylenebilir.
Demin dediğim gibi kesin
olarak bu alanda neler olaca-
ğını önümüzdeld aylarda, yıl
sonuna kadar göreceğiz.
- Size göre AB 'nin Türki-
ye'yi yıllardır kapt önünde
üyelikiçin bekletmesinin altındaki neden siyasimi,
yoksaAByetkililerinin söylediğigibigerçekten tek-
nik mi?
- Durum aslında kanşık. AB'nin şu andaki tered-
düdü, bence. çok yüklü gündeminden kaynaklanı-
yor. Aynca da Türkiye'yi üyeliğe almak, çok büyük
bir devleti bünyeye almak anlamına gelecektir. Üs-
telik bu büyük ülkenin pek çok da sorunlan vardır.
Ben burada Türkiye'nin sadece siyasi sorunlan de-
ğil, ayru zamanda ekonomik ve toplumsal sorunla-
n olduğuna da dikkati çekmek istiyorum.
Açık söylemek gerekirse AB içinde de şu sıralar
şöyle bir isteksizlik var:
"Biz gerçekten Türkiye'yi bünyeye ahnaya haar
mryız? Haârsak nderi üsdenmemiz gerektiğmin de
farkuıda mıyız?''
Türkiye'nin ekslklerl var
Sanıyorum bu düşünceler ve kaygılar. AB için-
deki tereddütlerin kaynağını oluşturuyor.
Birde AB içinde kültürel ve ideolojik farklıhk kay-
gısını taşıyan belli çe\Teler var. Bu çevreler. belki
de fazlasıyla kaba ve abartıh bir biçimde Türki-
ye'nin Avrupa'ya ait olmadığını savunuyorlar. Bu
da belli siyasi çevrelerde çekinceler doğmasına yol
açryor.
Ote yandan, AB 'nin içindeki esas kaygı, kendi ge-
leceğiyle ilgili ve sorulan soru da şu:
^Bürünbtıakhklanmızwgenişlernernizbugüniçin
biraz fazla değOmi?"
AB'nin kendisi, hâlâ geleceğinin ne olacağı so-
rusuna yanıt getirebilmiş değildir. Bir de üstüne bu
genişleme süreci bindi.
- Bir de orada size birşey sormak istiyorum. Eu-
ro 'nun dolaşımagirmesine karşınAvrupa ekono-
misi canlanabildi mi?
- Hayır, Avrupahların kendileri de bunun farkın-
da. Avrupa ekonomisi hâlâ ABD'ninkınin peşinden
geliyor ve bir türlü canlanamıyor. Her bir AB üye-
si ülkede yüksek oranda işsizlilc, ekonomik sıkıntı-
lar var.
Bütün bu güçlükler yaşanırken ve AB geleceğini
net olarak göremezken "Hadibakahm, 65mihon Id-
şryi birden bünyemize abyonız", nasıl derler? Üste-
lik sizin ülkenizde batı bölgesiyle doğu bölgesi ara-
sında muazzam bir ekonomik uçurum var. Siyasi,
toplumsal sorunlannız buna ekleniyor. Ciddi biçim-
de azgelişmiş bir sosyal güvenlik sisteminiz var.
Sağlık, eğitim, sendika sisteminize bir bakın. Bü-
tün bu alanlarla ilgili duyulan kaygılar ciddidir ve
bu alanlan düzeltemediğiniz, bunlara el atıp kalkın-
dıramadığınız sürece Avrupa'yla ilişkilerinizdeki
zorluklar, başka alanlarda olduğu gibi sürecektir.
- Çok doğru söylüyor olabilirsiniz- Türkiye 'nin
pek çok alanda eksikliği var. Ancak, gelelim Kıb-
rıs Rum kesimine... Kıbns Rum kesimi her alan-
da Avrupa kriterierine uyuyor mu da onu bu ka-
dar iştiyakla bünyelerine kabul etmek istiyorlar?
Bu ne biçim bir mantıktır?
- Çok doğru söylüyorsunuz. Bu ilginç bir para-
doks. On dört AB üyesi ülke, ıstemeyerek de olsa,
homurdana homurdana da olsa, Kıbns'ı (Rum ke-
simi) üyeliğe almaktan başka seçenekleri olmadt-
ğını kabul etti.
- /yi de, neden başka seçenekleriyokmuş?
- Yunanistan, son yıllarda çok parlak ve zekice bir
buluşla AB 'nin doğuya doğru genişlemesine bir ko-
şul getirdi. O da Kıbns'ın (Rum kesimi) üyeliğe
ahnmasıydı. Yunanistan'ın tavn, Kıbns (Rum ke-
şullarda gerçekleşmesi için çaba harcanıyor. Bu da
Kıbns'ın (Rum kesimi) tam üyeliğe alınmasından
önce Kıbns sorununun ya çözümüdür ya da çözüm
olmazsa bölünmüş adanın AB 'ye mümkün olduğun-
ca az sorun çıkaracak biçimde üyeliğe alınmasıdır.
Burada özellikle Türkiye'yle gelecekteki ılişldler cid-
di biçimde göz önünde tufulmaktadır.
-Avrupa 'nın doğuya doğru genişlemesigerçek-
te Almanya için mi, yoksa bütün Avrupa için mi
önemli?
- Öncelikle, tabii ki Almanya için önemli. Al-
manya, AB 'nin doğu sınınndaki ülke olmak istemi-
yor, haklı olarak. Burada siyasi ve stratejik argüman
var. Stratejik argümana bütün AB üyesi ülkeler ka-
tüıyorlar. Diyorlar kı:
"AB'nin doğusundaki ülkek'ri de günün birinde
bfinyemize ahrsak bütün Avnıpa'nm gelecekteki is-
DR. HEİNZ KRAMER
Batı Almanya'da Saarbrücken
Üniversitesi Iktisat Fakültesi'nde
yükseköğrenimini tamamladu Aynı
üniversitede siyaset bilimi konusunda
doktorasını yaptı. Almanya'nın en
büyük ve etkili düşünce üretim
kuruluşlanndan (think tank) Berlin
merkezli Bilim ve Politika Vakfı'nda 30
yıldır araştırmact olarak çalışıyor.
Mesleği iktisatçılık. Ancak, çalışma
konulan ağırlıklı olarak siyaset bilimi
alamnda. 1980'Uyıllann başlarından
beri de çahşmalaruu Türkiye ve Kıbns
üzerinde odaklaştırdu
simi) AB tam üyeliğine ahnmazsa ben de AB'nin
doğuya genişleme sürecini veto ederim, oldu.
Şimdi 14 AB üyesi ülkede, Yunanistan Parlamen-
tosu'nun AB'nin doğuya genişleme sürecini onay-
lamaması kaygısı ve korkusu var. Böyle olursa Av-
rupa'da ciddi bir çözülme başlar. Bana sorarsanız,
pek çok AB üyesi ülke de Kıbns'ın (Rum kesimi)
tam üyeliğe kabul edilmesi için kendilerine şantâj
yapıldığını düşünüyorlar. Diyorlar ki:
"Avrupa'nın doğuya doğru genişlemesi ve Ege'de
bir istikrar sağlanması için bedel ödeme dumnıun-
dayız. Bu bedel de Kıbns'ın (Rum kesimi) tam üye-
liğe ahnmasının kabulüdür."
O nedenle de Kıbns'uı tam üyeliğinin en iyi ko-
tikranna katkıda buhınacaklardır."
Bu düşünce, öbür Avrupa ülkeleri için temel mo-
tivasyonu oluşturuyor. Ahnanya'nın çıkan artık do-
ğu sının ülkesi olmayacağıdır.
Avrupa ülkelerinin son deneyimleri Soğuk Sa-
vaş'ın, demirperdenin üstesinden gelebilmek ol-
muştur. Ahnanya'nın da kaygısı. artık güvenliğin bi-
le günün birinde güvenlik olamayacağı birsınır hat-
h üzennde yer almış ohnak. O nedenle bu bölgenin
mutlaka AB bünyesi içinde yer ahnası isteniyor. Bu
da sanıyorum. AB 'nin doğuya doğru genişlemesi için
çok güçlü bir motivasyon.
Siyasi İstikrar
- Peki, AB 'nin doğu genişlemesi ona ekonomik
çıkarlar sağlayacak mı?
- Kabul edelim ki burada ekonomik çıkarlar o ka-
dar da büyük olmayacak. Ekonomik açıdan doğu ge-
nişlemesine çok da teşne olmaya hiçbir gerek gör-
müyorum. Ama siyasi ve stratejik istikrar kaygıla-
nnı göz önüne aldığınız zaman, sanıyorum doğu ge-
nişlemesini istemek için yeterli neden vardır.
- Bütün bu tablo üzerinde, Kıbrıs 'ta bir çözüme
vanlamazsa ne olur? AB, adanın bölünmüşlüğü-
nü kabul ederek Güney Kıbns 'ı tek başına üyeli-
ğe almayı göze alabilir mi? Ya da bütün stratejik
ve siyasi kaygüara karşın Kıbrıs 'ın üyelik süreci-
ni erteleyebilir mi?
- Hayır, üstelik sürecini ertelemez; bütün adayı bün-
yesine alır.
- 1yi de, bu nasıl olur?
- Bölünmüş bir ada olarak bünyesine alır. Bunu
da meşru olarak yapabilir. Ulusiararası yasalara gö-
re konuşmak gerekirse bu süreçte ortaya şöyle bir
durum çıkacaktır:
Kıbns'ın bütünü AB'nin bir parçası olacaktır,
ama AB kurallan ancak Güney'de uygulanabile-
cektir.
- Peki bu, AB'nin, Kıbns'ın bölünmüşlüğünü
"de facto" (fiilen) kabul etmesi anlamına mı gele-
cektir?
- Evet, ama dikkat edin, "de fecto" (fiilen) kabul
etmesi anlamına gelecektir, "de jure" (yasal) değil.
Yani, özetlemek gerekirse AB, Kıbns'ın bölünmüş-
lüğünü zımnen kabul ettiğini beyan etmiş olacak-
tır. Ama bunu, AB müktesebatının (acquis commu-
nautaire) Kuzey'de geçerli olmayacağını bile bile ya-
pacaktır.
Hatta şunu da söyleyeyim:
AB, AB müktesebatını Kuzey'e taşımak için hiç-
bir çaba harcamayacak, hiçbir girişimde de bulun-
mayacaktır. Bunun böyle bilinmesi iyi olacaktu-.
Türk tarafı
fırsat
kaçırıyor
- Kıbrıs 'ta Türk tarafının
tutumuyla ilgilipek az şey
söylediniz.
- Belki Türk tarafi bir firsat
kaçınyor. Çünkü Türk
taranmn, kendi yarattığı o
katı ilkelere o kadar sıkı
sıkıya baglı kalmasının
nedenini pek de
anlayamıyorum.
Şöyle de söyleyebilirim:
AB üyeliği pek çok
ülkenin kendi içindeki
sorunlann üstesinden
gelmesini sağladı.
Çünkü AB üyeliğiyle birlikte
pek çok sorun artık
manhksız, geçersiz
ounaya başladı.
Egemen bir Kıbns'm
geleceğiyle ya da yaşamıyla
ilgili gündelik kararlann
yüzde 85' i Brüksel 'de
alınacak.
Acquis Communautaire'i de
kabul edeceklerine göre
Avrupa'da olduğu gibi
Kıbns'ta da Avrupa yönetimi
geçerli olacak.
Fstediği kadar iki toplumlu,
iki bölgeli bir
Kıbns federasyonu
olsun, adada ne Rum, ne
Türk, ne Kıbns yönetimi
olacak. Yönetim AB'ye ait
olacak. Tabii ki Kıbns
federasyonu, güvenlik
kurallan gibi bazı alanlardan
sorumlu olacak. Ama
Kıbnshlar AB üyeliğiyle
birlikte, siyasi karar
mekanizmasında başka bir
üçüncü düzlem bulunduğunu
fark edecekler.
Üçüncü karar düzleml
Bu üçüncü karar düzlemi de
nihai olacak. Böylece de öbür
iki düzlemin ne dereceye
kadar egemen olduğu
düşüncesi önemini yitirecek.
Burada başka bir
noktaya daha dikkatinizi
çekmek isterim:
Diyelim ki Kıbns'ta bir
federasyon kuruldu ve her iki
toplum da eşit derecede özerk
oldu. Ama bu özerklikleri
sonsuza kadar değildir. tki
taraf da AB yasalanna
uyduklan sürece özerktirler.
En tepedeki karar
mekanizması yine AB
olacaktır.
Bunun da göz ardı
edilmemesi gerektiğini
düşünüyorum.
Belçlka modell
- Kıbrıs için Belçika
modeline ne diyorsunuz?
- Belçika modeli de gayet
karmaşık bir modeldir. Zaten
Avrupa'da pek çok devlet
modeli vardır, ama bunlann
hepsi de AB'yle
uyumludurlar.
Yalnız, burada önemle
belirtmem gereken
nokta şudur:
Bir kere AB üyesi olduktan
sonra Brüksel'de iki Kıbns
sesi yükselemez.
Tek Kıbns sesi duyulması
zorunludur. Dolayısıyla da iki
toplumun bu konuda kendi
aralannda bir uzlaşma
zemini buunalan
gerekecektir. Bunun
dışında her şey
mümkün olabilir.
Kıbns Türk tarafma
dönelim... Duygusal olarak
AB'ye karşılar, çünkü
geçmişte
çok çektiler. O nedenle <
Birleşik bir Kıbns'uı
AB üyeliğinin gerçekten
ne anJama geldiğini
algılamakta güçlük
çekeceklerdir.