18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 OCAK 2002 PAZAR O L A Y L A R VİJj (jQ.KUŞLJiı.l\ [email protected] EVET/HAYIR Basmımız Nasıl Kültür Düşmanı Oldu?.. OKTAY AKBAL AHNEYZİ Ha Bugün Ha Dün! "Ardımızda bıraktığımız yılın olumlu olumsuzyanlannı belirterek önümüzde- kiyıldan neler beklediğinizi anlatır mı- SJHIZ?" önemlibirsoru: Edebiyatvesanat dünyamızın ünlü ki- şileri bakın hangi yanıtlan vermişler: Başaran: "Dünyanın ilk bağımsızlık savaşını kazandığımız halde tarihimi- zin en bunalımlı dönemini yaşadık... önceden kurvlmuş tuzaklarda borç er- teleme, taze para bulma çabalanyla çırpındık durduk." Adnan Binyazar "Türkiye ilk adım- lannı gelişmış ülkelerie biıiikte atmıştı. Şlmdiise azgelişmiş ülkelerarasında anı- lıyoradı. Parababalannın, çıkarşebe- kelerinın çemberinde sıkışmış kalmış...' Emin Ozdemin "Ardımızda bıraktı- ğımız yıl heryönüyle acılı, tedirgin bir yıl oldu. Esenliğe çıktığı ya da çıkmak üzere olduğu sık sık yinelenen ekono- mik koşullann ağırttğı altında toplumun her kesimipunaldı." Şinasi Özdenoğlu: "Türkiye, üze- rinde her zamankinden daha büyük oyunlann oynandığı b'ır ülkedir bugün. Var olmakya da yok olmak gerçeğiyle karşı karşıyadır." Ali Dündan "Ekonomik ve toplum- sal kargaşalann önünde sünıklenerek giriyoruz yenı yıla. Oyle ki, son ikiyılda hükümet uluslararası para babalannın günü gelmiş alacaklannı erteletebılmek için nerdeyse göbeğinden patlayacak hale gelmiştir." Afaeddirt Asena: "Hangi uğraş da- lında olursa olsun, insanlanmızın bir bölümü can derdinde, çoluğuna çocu- ğunayiyecekbulma çabasında... Insan- lann yanndan değil bugünden bile gü- venli olmamalannın yarattığı ürkeklik, adam sendecilik, amaçsızlık..." Talip Apaydın: "Ardımızda bıraktı- ğımız yılın olumlu geçtiğini, gelecek için umutlar getirdiğini yazık ki söyle- yemeyeceğiz. Dışa bağımlı, kapitalizmin hskacı altında, halkımızın özellikle yok- sul kesimi, her yıl biraz daha fazla ezi- liyor. Küçük bir azınlık gittikçe varsılla- şırken geniş halk kitleleri ateş çembe- rinde bunalıyor. Çocukluğumda köyde sık sık duyduğum bir söz vardı: Her yıl beter geliyor." Aydınlanmız, yazarianmız geçmiş yı- lı işte böyle değerlendiriyorlar! Evet, her yıl bir öncekinden beter geliyor... 2002 'umut yılı' olsun isteniyor. Ama nasıl olacak? Umut nerde, hangi yönde? Hor- tumcular halkın sırtından geçindikçe, hortumlanan paralaronun bunun cebin- de kaldıkça nasıl umutlanacaksınız? Geçen yıl beter oldu. Ya yenı yıl ne olacak? Yukandasunduğum alıntılarsizde bir umut yarattı mı, yaratabilir miydı? Hem yeni değil, ıçinde bocaladığımız sıkın- tılar, acılar! Geçen yılda, önceki de, daha geride kalanlar da... Hep böyle!.. Yukandakı alıntılan, ben "1980 Var- lık Yıllığı"ndan aldım. Yaşar Nabi Bey sormuş, yazar dostlar da işte böyle konuşmuşlar 1979 yılı için... Bugün konuşsalar, aynı soruyu sorsalar daha başka bir şey mi dıyecekler? AhmetMuhip Dıranas'ın bırdizesinı mi anımsıyorum: "Hep aynı, aynı, aynı aynı." Y innili yaşlanmda idim. Sır- keci'de görev yaptığım si- gorta şirketinden saat 18.30 gibi aynlır doğru Babıâli Yokuşu'nu tırmanır, Molla Fenari Cad- desi'ndekı Vatan gazetesinin merkez binası olan (ahşap) köşke ulaşırdım. Orada yaşdaş ve okuldaş olduğum kimseler vardı. Aynca dönemin heye- canlı olaylarmın yaşandığı biryerdi. Fır- sat buldukça (daha doğrusu Tunç Yal- man'ın yurtdışında olduğu dönemler- de) tiyatro eleştirilerini yazmak olası- lığına kavuşuyordum. Tiyatro benim ilk gözağrun idi ancak uygulamadan çok izleme ve okuma olanaklanmı ge- liştirebilmiştim. Yine bir kez. Tepe- başı'nda izlediğim bir oyun bitince doğru Molla Fenari Caddesi 'ni boyla- mış, gazetenin çatı katında *sanat say- fasma" aynlmış odaya çıkıp eleştiri- mi daktilo etmeye başlamıştım. Dönem değişmişti. el yazısı ile verilen yazılar basımcılan kızdınyordu. bilgisayar deyimi ise daha dünyada bile duyul- mamıştı. Bir süre sonra çatı arasına ulaşan merdivenler gıcırdadı ve kapı- da gece sekreterliğini yûrûten MeKh Ağabey belirdi. Çok iri olduğu için çatı arasına girmemeyi yeğlemiş, mer- divenin son basamağında durmuş ba- na bakıyordu. Gür sesi ile "Gece vak- ti ne yapryorsun orada. Asağıdan ışığı gördüm merak ettim" diye seslendi. Anlattım. Tepebaşı'nda (herhalde Max Meinecke'nin sahnelediği) bir oyun izlemiştim. Şimdı de o gösterinın eleş- tirisıni yazıyordum. Kocaman birkah- kaha. "Ayol sen evti değil misin? Evti adanun bu saatte burada ne işi ohır? Hem o yazdığmı daha bir hafta gaze- tede göremezsin." Hemen dikıldim. Hatırlattım. Ahmet Emin Bey'in ke- sın talimatı vardı. Tepebaşı'nda sahne- lenen oyunlann eleştirisi en geç üç gün içinde yayımlanacaktı. Aradan neredeyse yanm yüzyıl geç- ti.Istanbul'unnüfusubirmirvondanon üç milyona ulaştı. 0 dönem Tepeba- şı'nda iki tiyatro vardı. Günümüzde Şe- hir Tiyatrolan'nın beş, Devlet Tiyat- rolan'nın dört ve özel tiyatrolann ise en azından onu aşkın perdesi açılıyor her gece. Bir de dönüp tstanbul'da ya- yımlanan gazetelere birgöz atın. Cum- huriyet ve belki de Radıkal dışında sahnelenen oyunlar ile ilgili bir satıra bile rastlanmıyor. Onlarda bile güncel eleştinlere yer verilmiyor. Çoğu kez oyun kapandıktan sonra eleştinsi ya- yımlanıyor. Sanınm en önemli etken, gazetelerimizin yönetiminden sorum- lu kişilerin olaya bakış açılannda yat- maktadır. Eskilerden söz açmışken yi- ne yaşanmış bir olayı aktarmak iste- rim. Vatan gazetesinde baa dağıtım so- runlan yaşanıyormuş. Başyazar Ahmet Emin Bey. sıkıntılı. hep. "Yenflflderge- tirmemiz gerek, yeni gençler bulmab- VTZ" diyormuş. Oğlu, babasına Ame- rika'dan yeni dönmüş bir sıruf arkada- şını salık vermiş. "Orada "iş idaresi' okudu, belki işinize yarar" demiş. He- men ağabeyim için bir buluşma saati saptanmış. Tunç, sınıf arkadaşı Ne- zih'i babasına tanıştınp odadan çıkmış. Onlann konuşmalanna katılmak iste- memiş. Beş dakika geçmeden Emin CEVREMİZİ TUKETİCIMIZI CALISANIMIZI CALISANIMIZI VECEVREMİZİ KORUYORUZ Yandakı amblem Besler A.Ş.'nin tüketicisine, çalışanına ve çevresine olan duyarlılığını gösteriyor. Çünkü Besler A.Ş., Ingıltere, Almanya ve Hollanda gibi ülkelerde akredite olmuş dünyanın en saygın belgelendirme ve denetım kuruluşları tarafından bu üç konudakı duyarlılığı belgelenen Turkiye'deki ilk gıda üreticisi Besler A.Ş nın ISO 9001 Kalıte Yönetim Sıstemı, ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi ve OHSAS 18001 Çalışan Sağlığı ve iş Guvenlıği belgelerinın üçünü de alması, kurulduğu günden beri izlediği "Müşteriye, Çalışana ve Çevreye Saygılı Üretim" anlayışının bir sonucu. Bunun yanında HACCP (Kritik Kontrol Noktaları Analızi) Sıstemı'ni de kuran Besler A Ş., ürünlerıne yansıyabilecek her tür rıskın daha ortaya çıkmadan engellenmesini de sağlamıştır. Bu anlayışla ürettiğımız ürünlerimizi kullanırken içiniz her zaman rahat etsin. Afıyet olsun. BESLERGIDA VEKİMYASAN.TİC. A.Ş. ISO 9001 OHSAS 18001 ISO14001 HACCP Besler A Ş , nihal tüketicfye yflnelık olarak Bızım Yağ kase ve paket margarın, Teremyağ kase ^e paket margarın. Biam Yağ Ayçıçek, Mısırözû, Zeytınyağı, endüstrtyel üretlcllere yönelık olarak Besler markalı Ayçıçefc yağı, Tava. Catenng yağları, Bızım Yağ markalı Krema, Börek, Dosta, Kek Pasiacı ve Baklava yağlan uretırrn yapmakiadır BESLER Qj3m) Bey'in haykınşlan tüm köşkte yankı- lanmış. "Defol! Yıkıl karşundân! Bir gazete ile bir ayakkabryı nasıl benzet- me konusu yaparsın! Çık odamdan!" Genç Nezıh alı al, moru mor. kendini atmış odadan dışan. Tunç ile ancak köşkün bahçesinde buluşmuşlar. Ne- zih olayı anlatmış. Konu gazetenin da- ğıtımında sorunlar yaşandığından açıl- mış. Emin Bey pazarlama konusunda nasıl bilgileri olduğunu sorunca Ne- zih, bilgı dağarcığına göre. "Efendim, pazariamanınözel kundlan vardır, bu kurallar pazarlanacak şeyin dışında getişmiştir, örneğin ayakkabı pazaıian- ması ile gazete pazarianmasuıda or- tak olan bazı kurallar \~ardu-*1 dıy ecek olmuş Sözünü sürdürmesine \'akit kal- madan yaşlı gazetecı parlayıvermiş. 0nun için gazetecılik bir toplumsal (sosyal) görev, toplumu aydınlatma konusu şaşmaz bu" amaç (şimdilerde buna "misjBn" diyoriar)! Gazete pa- zariamak ile ayakkabı pazarlamak yön- temlerinde ortak yanlar olduğunu di- le getirmeye kalkan genç işte böyle sokağa ko\r ulmuş... Günümüzde bası- nımızda yaygınlaşmış özekın (kültür) düşmanlığına taze bir örnek vermek is- tiyorum. En çok sattığı için baş çekti- ği kabul edilen Hürriyet gazetesinin 27 Ekim Cumartesi ekinde kitap tanıtımı yapan Sn Ihsan Yümaz'ın "Mürek- kebiKunımadan" başlıklı tanıtım ya- zısından bir tümceyi aktarmakla yeti- neceğim. Tanıtılan kitabın adı "Sok- rata'in Kansr. Bakın eleştirmen ne yazmış. "Tanırtığuni7 kitap felsefe ta- rihi filan değil. Sıkılacağını/j diişün- meyin hemen." İşte böyle, bu görüşe ne buyurulur? Demek felsefe sıkıcı bir şey imiş! En önde geldı- ği söylenen gazetenin kitap eleştinsınden alınmıştır bu sözler. Gazetelerin günlük satış baskılan yanında başka sorumluluklan olması gerek- tiği acaba ne zaman kabul görecek toplumumuzda. Ba- tı dünyasının saygın her ga- zetesinde bu iki bakış. yani satış ve sorumluluk anlayışı belirli bir denge içine oturtul- muştur. Öraeğın New York Times'ın önceliği, başlığın- dan hiç indirilmeyen "Yayı- na yakışır(layık)olan her ha- beri vereceğiz'' tümcesinde saptanmıştır. Dikkat ediniz, haber ama 'Ş'avinalayıkolan" demişler. Bu gazetenin baş- sayfasında yan çıplak bir ha- tunun zengin sevgilisini bil- mem hangi kantocu ile al- dattjğını bildiren bir haberi hiçbir zaman bulamazsınız. Hemen başka bir soruna da değinmek ısterim. Gerek televizyonlarda olsun gerek basılı medyada olsun "Hal- kın istediğini veriyoruz" yaf- tasının arkasına saklanmış özekin düşmanlanna şu ör- neği vermek isterim: Bizim medyamızda bir trafik kaza- sında ölü ve yaralılann kan- lı cesetleri ve eşlerinin ağla- yan yüzlerine (insan haysiye- ti hiç önemsenmeden) yer verilmekte iken, 11 Eylül'de New York'ta ikız kulelerin yıkılışını izleyen dönemde hiçbir Batılı yayında bu tür kanlı olaylann gösterilişine tanık oldunuz mu? Onlar da insan değil mi° O olayda da nice kanlı manzarayı sapta- mak olası değil mi idi? Her- halde insanoğlu dayanama- mış, bu türden film çekenler de olmuştur. Gel gör ki ne ba- suı ne de gözlerini kırpma- dan en ateşli savaş olaylan- na girmekten kaçınmayan te- levizyoncular, kendi seçim- leri sonucu, bu tür şeyleri hiç göstermediler. Buradan şuna gelmek is- tiyorum. Evet. Gazeteci en doğru haberi topluma ulaş- tırmakla yükümlüdür. An- cak ulaşmaya çalıştığı top- luma karşı da sorumlulukla- n olduğunu unutmamalıdır. Örneğin en eğitilmiş kişiler bile kızdıkları zaman (kendi- lerine göre de olsa) küfret- mekten sakınamazlar. Aklı başında (kendi terbiyesine özenen) gazeteci kulağı ile duymuş bile olsa böyle bir şe- yi yazısına almaz. Futbolcu- muzun yurtdışuıda aldığı pa- rayı, değeri düşük paramıza çevirıp katrilyonlaraldı diye büyük puntolarla verirseniz, benim gıbiler torunlanna. siz felsefeden şaşmayın diye öğüt vermelerini nasıl sürdüre- cekler ya da ne mene etkili olabilecekler! Şuköşeyidön- me işlevinin aslında ayıp bir şey olduğunu. çevrenı kandı- rarak zengin olmanuı da sos- yeteye karşı (Al Copone'de öyle değil miydi?) bir girişim olduğunu kim çıkıp da dile getirecek Korkanm bu tür şeyleri söylemek biz dino- zorlara nasip olmakta. günü- müzde. Hani adı duyulan bir miIleUekihmiz Meclis kür- süsünde şöyle bir şeyler gevelemıştr "Saz-si\Tİsinek - hani şey" anlarsmız değil mi? PENCERE Vay Benim Köse Sakalım!.. Amerikan uçakları Afganistan'da halka bildiri atı- yorlarmış. Bildirinın biryüzündeölü bir El Kaideör- gütü militanının resmı var; altında bir uyan: "Boşuna ölmeyin!.." Bildirinin öteki yüzünde Usame bin Ladin mon- taj fotoğrafında kravatlı ceketli.. Vesakalsız.. Amerikalı, Afganlı Müslümana diyor ki: "- Usame başını açtı, sakalım kesti, kravat tak- tı, sizi sattı!.." • Islamda sakal farz değil.. Sünnet!.. Müslümanlıkta farz 'olmazsa olmaz', sünnet 'ol- mazsa olur' gücünde koşuldur; isteyen sakalım keser, isteyen uzatır. Sakal üzerıne ilginç özdeyişlerimiz de vardır: - Her sakallıyı baban sanma!.. - Sakalım yok ki sözümü dinlesinler!.. - Biz bu sakalı değirmende ağartmadık... - Sen bunu sakalıma anlat!.. Peki işin özüne gelelim, insanoğlu ne zamandan ben sakalla uğraşmaya başlamış?.. Ne zamandan beri sakalı kesmekle uygarlık ara- sında bağıntı kurulmuş?.. • Erkeklerin her Allah'ın sabahı sakallarını tıraş et- meleri neden?.. Doğada bir çarpıklık mı var, çirkinlik mi var, ku- surmu var?.. Eskiden ınsanoğlunun sakalım kesmesi olanak- sızdı.demir-çelikçağınagırmeden, aynadenensi- hirli camı keşfetmeden kim sakalıyla uğraşabilir, kim bıyığına takılabilirdi?.. Saç, sakal, kıyafet, köpek- lere zıyafet diyerek kaç bin yıl yaşadık?.. Ustura, jilet, derken elektrıkli tıraş makinesi çık- tıktan sonra mertlik bozuldu; artık bıyığa bile kat- lanamıyoruz, kesmeyen uygar değil... Bir gezegen düşünün kı üstünde yaşayan mil- yarlarca yaratık, her sabah, en değerli dakikaları- nı saçını bıyığını tıraş etmekle öldürüyor... Niçin?.. • Kimi sorunun yanıtı yoktur. Sakalım sünnet diye bırakan, dinsel bir buyruğu yerine getirdiğini sanıyorsa aldanıyor... Müslümanlık sakal bırakmakla olmaz. yürekten inançla bırebırdir... Sakal bıyık kesmekle uygarlaştığını sanan buda- la varsa, aklına turp sıkmalı... Ne yazık ki insanlığın bugünkü haline bakıp ağ- lamaktan başka çare yok... Amerika, Afganistan'a hem bomba yağdırıyor, hem bildiri atıyor; bildirinın ıçeriği Afganlının ilkel- liği üstüne düzenlenmiş; Usame bin Ladin'in sa- kalı üzerine yorumlanıp kurgulanmış... • Islam neden bu kadar geri, zavallı, çaresiz, ye- tersız, bilisiz?.. Afganistan'a atılan Amerikan bildirisinde yüz ki- taplık ders var!.. Ne demeli: Vay benim köse sakalım!.. 1961 Anayasası ve Demokrasi Vakfı'ndan DUYURU 6 Ocak 2002 (bugün) yapılacak olan yemekli toplantı, hava koşullan nedeniyle iptal edihTuştir. NÂZIMHlKMET KÜLTÜR VESANATVAKFI KÜLTÜR AJANDASI2002 ÇIKTI Nâzım Hıkmet Kultûr \ e Sanat Vakftnın. sekız vrldır ya)imlamak- ta olduğu Kultûr \jandası çıktı "Kültür Ajandası 2002" Türkçe ve lngılızce olarak iki dılde hazır- lanı>or \e Cumhunyet dönemının önde gelen kültür. sanat, edebıyat kışılen. önemjı kültür ola\ lan ve gunlen ile kültür-sanat kuruluşlanna ılışkın ıletışım bılgılen >er alıvor Her >ıl yenıden gözden geçmlen ve güncelleştınlen ajandada. her a> ıkı dılde hazırlanan Nâzım Hıkmet şıırlennın yanı sıra. ayın sanat- çılanna da ver venlıvor. 2002 yılında anılan avm sanatçılan ara^ında Necan Cumah (î. Olum YılıI. Hıfzı Veldet Velıdedeoglu 110 Ö Y ). Hıkmet Onat (25 Ö.Y ). Abdülhak Harrut Tarhan (150 Doğum "t ıldönumul. Memduh Şevket Esendal (50 Ö Y.). Avni Lıfij (75. Ö Y.l. Hasan Alı Edız (30. Ö.Y |. Samet Agaoğlu (20 Û Y ). Azra Erhat (20 Ö Y I. \Iesut Cemıl (100. D Y.l. Günav Akarsu (20 Ö.Y ) ve Oğuz Atay (25 Ö.Y ) hulunuyor NânraHikmtl kültür >e Sanat Vakfı.SıraselvılerCad No 48 Kat 1 80060 Taksım - İstanbul. Tel&Faks (212)252 63 14-15 KÜLTÜK • SANAT
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle