25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
& >CAK 2002 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 BuayâaeaaUntarör 3 Ç HtttsflMk, Târtûysçınkl - 81 Hin valisine Arjantin genelgesi yayınlanmış... "Herkes tanoo dersieri alacak!" iMdiıaıı •A SeSeKe Inanmayacaksınız ama 11 yıl önce 3413164 Sigorta tumarası ile 30 Nisan 1991'de 75609 sayıile Bakırköy SSK'ye smeklilik oaşvurusunu yapmış; SSK'den kaynaklanan /anlışları düzeltmek için 21 Aralık 2000 :arih ve 2000/1341 sayı 4e Istanbul 4. tş Mahkemesi'nden ve 26 Şubat 2001 tarihve 2001/1578 sayı ileYargrtay 21. Hukuk Dairesi'nden aldığı kararlaria 20 Temmuz2001'de SSK'ye bir kez daha başvurmuş ve SSK'nin 7.75609-B4 sayılı yazısı üzerine istediği iki fotoğraf ve nüfus cüzdanı suretini de 15 Eylül 2001'de kuruma teslim etmiş olan Yılmaz Öztürk'ün emeklilik işlemi henüz tamamlanabilmiş değildir ve böyiece Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın SSK'yi "şaibeli" diye suçlarken ne demek istediği daha iyi anlaşılmaktadır! eteoroloji, mühendislığın b.r aalı olarakyeni bir bilimdir fakat geçmişiinsanlıktarihi kadar eskidir... Taş devri insanının, dağın arkasın- da gördüğü kara bulutlann yağmur ya da fır- tına habercisi olduöunu anlaması uzun zaman alma- mış olsa gerektir... tlkel insanın sadece hava olaylannı değil, havanın yeryüzündeki etkilerini de bildiği ve ör- neğin dere yataklanna yerleşmediği bir gerçektir! Meteorolojinin, bir mühendislik bilimi olarak ileri tek- nolojiyi en iyi ve yaygın şekilde kullandığt ortadadır... Günümüzde havatahminleri, uydulardan alınan görün- tülerin bilgisayar ortamında analizi ile yapılmakta, bir saatten neredeyse 10 gün sonrasına kadar hava olay- ları yüzde 100'e varan doğrulukta belirienebilmekte- dir. Türkiye'deki meteoroloji hizmeti, gerek kamusal ge- rekse askeri bakımdan dünyadaki ömeklerinden ek- sik değildir, belki fazlası bile vardır. Türkiye'nin öteki ülkelerden farkı, toplumda yaz mev- Hava ve kafa siminin başlaması için Antalya'da denize girilmesinin, kış mevsiminin başlaması için de Istanbul'a kar yağ- masının gerekmesidir! Meteoroloji, Istanbul'a kar yağacağını bildirmiştir... Fakat meteorolojinin kar yağacağını bildirmesi, Istan- bul'da yaşamın felce uğramasını engelleyemez... Çünkü Istanbul, gökten ne yağarsa felç olmak için gerekli tüm koşullan taşımaktadır... Bir kere kent, or- tasından deniz geçen bir boğazın çevresinde engebe- li bir arazi üzerindedir ve iki köprüyle birbirine bağla- nan çok geniş bir alana yayılmıştır... Böylesine büyük bir kentin altyapısı yoktur... Toplu taşıması yoktur, met- rosu birkaç kanş uzunluğundadır, deniz ulaşımı yeter- sizdir... Sıkı bir yağmurda ya da yoğun bir karda trafı- ğin tıkanması, insanlann yollarda mahsur kalması ya da kısaca yaşamın felç olması doğaldır, kaçınılmazdır... Bunda havanın hiçbir kusuru yoktur, olamaz da... Ku- sur havada değil kafadadııi Istanbul, New York'la aynı enlemde, aynı iklim ku- şağındadır. Kar, New York'ta da yollan kapatır fakat metroda ulaşım devam eder; yollardaki kar daha kısa sürede kaldınlır... Aradaki fark budur... Istanbul'un bir başka özelliği ise, yaratılan hava kir- liliği ile değişmekte olan iklimidir... Kentin üstüne kar, eski yıllara göre daha az yağmaktadır... Istanbul'a kı- şın kar yağması sıradan bir hava olayı olmaktan çık- mıştır... lstanbul'da yaşayanlar kar altında günlük ya- şam becerilerini çoktan yitirmiştir; televizyonlann kar- lı yolda nasıl otomobil kullanılacağını göstermesi; va- linin herkesten konut ve işyerinin önündeki kan temiz- lemesini istemesi bunun en somut örneğidir. Meteoroloji, bırakın bir haftayı, bir yıl öncesinden ke- sin hava durumunu bildirse yapacak fazla bir şey yok- tur... Çünkü sorun havada değil kafadadır! SESSÎZSEDASIZ(l) NURlKVRTCEBE Uçaktan indinilen üpsiz1 yolcu! Kanada'da izlediği bir televizyon haberini aktanyorToronto'daki dos- tumuz Engin Aşkın... ABD Başkanı George W. Bush, Noel ve yeni yıl tatili için VVashing- ton'dan Teksas'agidiyor... Tam bu se- yahat sırada, yüzünden Ortadoğulu ol- duğu belli bir yolcu da Amerikan Ha- vayollan ile VVashington'dan Teksas'a uçmak için bilet alıyor... Esmer, bıyıklı ve yüzünden Ortadoğululuk akan yol- cu uçağa binerken, 11 Eylül olayların- dan sonra pilotlara tanınan yetki doğ- rultusunda karşısına kaptan pilot çıkı- yor... Pilot, yolcudan derhal uçağı terk etmesini istiyor... Yolcu, cebinden bir kimlik kartı çıkar- tıp, pilota bir şeyler söylüyor ama na- fıle... Pilot tipini beğenmediği yolcuya "ineceksin" diyor... Pilotlayoicu arasın- da ağız dalaşı başlıyor... Rötar yapan uçağa sivil polislergiriyor ve polisler el- leri bellerindeki tabancada yolcuyu çembere alıyor... Sonunda pilot ka- zanıyor ve yolcu bağıra çağıra uçak- tan iniyon inerken de "ben sana gös- teririm" gibilerinden pilotun adını not defterineyazıyor... Yolcu hemen havaalanından telefo- na sarılıyor ve Teksas'taki Başkan Bush'un yardimcılanndan birini arayıp durumu anlatıyor... Meğer yolcu, Bush'un yakın koruma görevini yapan gizli servisin doğma büyüme Arrieri- kalı fakat Arap kökenli ajanlanndan bi- riymiş... Ajan, bir başka uçakla Tek- sas'a gönderiliyor... Bush, olayı öğre- nince soruşturma açılmasını emredi- yor; ajan havayolu şirketini ve püotu mahkemeye veriyor ve milyonlarca dolartazminat istiyor; öte yandan giz- li servis ajanları tipini beğenmediği yüzlerce yolcuyu uçaklardan indirip gözaltına almaya devam ediyor! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCt Fıratlılar... Önce kahramanlanmızın adlannı analınv. Nalan Barbarosoğlu, lnan Çetin, Müge İplikçi, Karin Karakaşh, Cemil Kavukçu, Sema Kaygusuz, Leyla Ru- han Okyay,AlnulaÖzdek, Su- zan Samancı, Akın Sevinç, Murat Sohtorik, Deniz Spa- tar, Nemika "ftığcu, Safiha Va- digâr, Hürriyet Yaşar... Her biri yazın dünyamızın özverili kalemlerinden olan bu yazarlanmız, Birecik Ba- rajı'nın suyu tutmasıyla baş- layan o unutulmaz "Zeug- ma" paniğinde yollara düştü- ler... Ne var ki gittikleri yer, her- kesin gittiği yer olmadığı gi- bi, amaçlan da yine herkes gi- bi antik kentin "kurta- nlmasT kampanyası- na "inceleme gezisi" yaparak katılmak de- ğıldi... Hele bu "şaşırü- cı" düzeyde ilgi gösterilen ve Türki- ye'de o güne dek görülmemiş bir "medyatik" ka- tılunla tam bir profesyonel "gösteriye" dönüşen sah- nede boy göster- mek niyetinde hiç değillerdi... 'Gözden ırak' boğulanlar Onlar, aynı günlerde sadece Zeug- ma'yla ilgilenmekle yetinme- yip Birecik Barajı'nın suyu- nu tuttuğu Fırat Vadisi'ndeki "diğer" yerleşmelerin "göz- den ırak" boğulmalan karşı- sında da bir şeyler yapüabil- mesi için, nehir boyunda "ay- nı sonu" bekleyen "Fıraüı- Jar"ın hüznünü paylaşan ar- keolog Nezih Başgelen'in gözlemlerinden de çok etki- lenmişlerdi... Bir şeyler yapabilme özle- minde ellerinden gelebilecek tek ve en iyi bildikleri ise bu "sessiz ve çaresiz" hüznün ta- nıklığını "öykülere" yansıt- maktı... Böyiece, en gösterişli ve lüks baskılı yayınlar sadece Zeugma için sıralanırken an- tik kentin "yaşayan" komşu- lanndaki kimsenin farkında bile olmadığı "insan gerçeği- nin", hiç olmazsa yazın yo- luyla gelecek kuşaklara da aktanlmasını sağlayacaklar- dı... Ve o insanlann, yani "FV ratfılar''ın, şöyle insanca ve- dalaşmalanna bile firsat ta- nınmadan evlerinden, köyle- rinden ve Fırat'tan aynlmala- nyla yaşanan "anüar" da iş- te bu "öykûkrde" saklanmış olacaktı... Üstelik, sadece okunarak anımsanmalan için değil, anımsanarak "ders" alınma- sı ve bir daha böylesi anıların yaşanmaması yönünde yine gelecek kuşaklann "bilinci- ne" bugünün duygulannın da taşınabilmesi için... 4 Son konuklan' oldular îşte bu tarihe tanıklık ede- cek anılan, ancak aynı gün- lerde Fırathlarlabirlikte ola- rak ve yükselen sulan onlar- la birlikte karşılayıp bereket- li topraklardan ve ata-ana yurtlanndan yine onlarlabir- likte vedalaşıp aynlarak ka- hcı ve gerçekçi öykülere yansıtabileceklerine karar veren kahraman- lanmız, herkesin ken- disini Zeugma'da gös- terdiği dönemde sessiz- ce "komşu köykre" gi- derek, onurlanyla baş başa kalan çaresiz in- sanlann "sonkonuk- lan" oldular... Halfeti ve aynı yazgıyı paylaşan diğer Fırat kıyı- / sı yerleşmelerin- ' — ^ deki "sudan v N \ kurtanlabi- j j I kn" sevdala- n, umutlan ve yalnızlıkla sarmalanan dost- luklan öykülerine taşı- yarak onlara, bizlere ve bel- ki de bütünbu ilkelliklere şa- şıp kalacak yannın tarihçile- rine armağan ettiler... Karanhğın elektriği Tan Oral'ın da çizgileriy- le birikimlerini kattığı "Fı- rat'a Kanşan Ö>küfcr''i Bi- recik Barajı'ndanelde edilen elektrik ışığında okumak acaba nasıl bir duygu verir, bilemem... Ancak, şunu biliyonım ki Nezih Başgelen bu kitabı "Arkeoloji ve Sanat Yaymla- n"ndan bize kazandırmakla böylesi bir duyarsız ışığın asluıda ne denli "karanhk" olduğunu da göstenniş ol- du... Çünkü, arkeoloji de insa- nın eseri, sanat da... Peki, her ikisiyle birhkte in- sanı da gözden çıkaran ve Fı- rat'ın çağlar boyunca besle- diği bu en bereketli yaşamı bile "karartan" şu baraj aca- ba "Idmin" eseri olarak tari- he geçecek dersiniz?.. Oekinci@cumhuriyet.com.tr. KİM KİME DUM DUMA BEHIÇ AK behicak@turk.net ÇİZGtLlK KÂMtL MASARACI HARBt SEMtHPOROY semihporoy@yahoo.com TARlHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 6Ocak MERSİN RAFİNBRİSİ.. 196O'T# BUCÜN, MERSİN KA&AjeK/SI"MfU TEMBÜ ATILMtÇTl- ÜÇ 8ÜYÜK •meAMCl PeTCOL. Şt&Kerİ- HiN Kunpueu ANADOLU TXS/=»yenANesi <4.ç. YAKJİ "ATAÇ" 7*RAI=/NOAN 6EJZÇeX-LEŞtf£İLEC£K OCAM IHÇAAT f96Z'PE TAMAMLAUACAKTt. TA£- Fir£HAN£MİAt GÜMDe 9 8i*l TON HAM PeTBOL İÇLİYeCEĞl TAHMİN eDİLMetCTE, 8U OA, 1SOO TON ar&MOBil- 8SA/Z/UİNİ, 2.SO TON UÇ/tK YA- KITtfJt, 2.-2.ÇC? TOM AAAZOTTJ, BoO reW GAZYA - ĞtHi V£ 3~?SO TOM SAKIAYI YAKIT7Aff İÇBtZ- CH-OUĞU StfiZ OÖA/GUOe, ZAMAAJfAt A AOMAN MBfjoe/ees, TEMBU A~mıa~Au , AICÇAM SAArtB&MP£ OE BİG. (COUUfMA YAPA- fZAK. MUHALEFETÎ İiŞtJELEMİÇrİJ. MANAVGAT SULH HUKUK MAHKEMESİSATIŞ MEMURLUĞU'NDAN GAYRİMENKULÜN SATIŞİLANI DosyaNo: 20O1/3 Satış Manavgat Gündoğdu Köyü, San Su mevkiınde bulunan tamamı 21.750 m2 miktannda, 684 parsel sayılı taşınmaz saüşa çıkanlmıştır. Taşınmaz. birinci sınıf sulu tanm arazisi olup, her türlü tanma müsaittir. Kenanndan geçmekte olan DSİ su kanalından sulanmaktadır. Antalya- Mersin devlet karayoluna 425 metre mesafede Güneyinden geçen tarla yoluna ise 175 metre mesafede. Özel yolu bulunmamakla birlikte hasadın pa- zarlanmasmda yol sorunu yaşamamaktadır. Taşınmazın günün alım-satım rayiç değerleri ve zirai gelir metoduna göre hesaplanan takdir olunan değeri toplam 48.720.00O.00O.-TTJdir. Satış Manavgat hükümet binasının birinci katında bulunan hukuk mahkemeleri yazıişleri müdürü odasında yapılacak- tır. 1. satış 11.2.2002 gûnüsaat 11.00-11.15 saatleri arasında yapılacaktır. Bu ihalede tahmin edilen bedelin en az yüzde 75 vemasraflan toplamı üze- rinden alıcı çıkmadığı takdirde ihale 10 gün ertelenecek. 2. ihale 11.00-11.15 saatlerinde 21.2.2002 günü aynı yerde yapılacaktır. Bu ihalede de yine muhammen bedelin yüzde 4O'ı ve masraflan toplamından az olmamak üzere en çok arttırana taşınmaz satılacaktır. Ihaleye katılacak olanlann, mu- hammen bedelin yüzde 20'si oranında nakit veya milli bir bankadan alınmış teminat mektubunu ibraz etmeleri şarttır. Alıcıya talebi halinde 20 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. thaleye katılacak olanlar satış şartnamesini görmüş, münderecatını kabul etmiş sayılacaklardır. Başkaca bilgi almak ısteyenlenn satış memurluğumuzun 2001/3 sayılı dosyasına başvurabilecekleri ilanolunur. 20.12.2001 Basın: 80450 PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU Tepebaşından Bir Gece Fotoğrafı Yılbaşı gecesini Tepebaşı'nın, insanın "macera- perest" duygularını kışkırtan o gizemli, loş sokak- lanndan birinde yeni açılan, "nostaljik dekorasyon- lu" bir mekânda kutlamıştım... Dışanda sicim gibi bir yağmur yağıyordu... Temiz hava almak için bir ara kapının önüne çıktığımda karşı kaldınmda, par- dösüsünün yakalannı kaldıımış, başında geniş ke- narlı bir fötr şapka bulunan, yağan yağmurla inat- laşır gibi yavaş adımlarla yürüyen bir adamdan baş- ka bir kimseyi görememiştim sokakta... Adam mut- laka bir "yaDancı" olmaltydı. Bir yılbaşı gecesinde ancak bir "yabancı" onun gibi yalnız ve telaşsız ola- bilirdi çünkü... O sırada sokağa ellerini birbirlerinin omuztanna atmış, sessizce halay çeken üç genç gir- mişti... Yalnız yabancı onlan görür görmez durmuş, sonra bir saçağın altına girip el çırpmaya başlamış- tı... Ortada bir müzik, bir melodi olmadığından adam halay çeken gençlerin ayaklarına bakarak tempo tutmaya çalışıyor, fakat bu dansı daha önce hiç gör- mediğinden, bu ayak hareketlerine hiç alışkın olma- dığından en ufak bir başarı bile gösteremiyordu... • • • Ayak hareketleri ilk başında oldukça düzenli olan gençler bir süre sonra kendilerini adamın duvariar- da çınlayan tuhaf tempolu el çırpışlanna kaptınnca birbirlerinden kopmuşlardı. Her biri başka bir yan- da bambaşka figürler deneyerek dans etmeye baş- lamıştı... Adam "birbiçimde" fark edilmiş olmaktan, kendisini yalnızlığa alıştırdığı bu yağmurlu gecede hiç beklemediği anda karşısına çıkan bir eğlence- nin içinde bulmaktan çok mutlu olmuş, mutluluğu da el çırpmalarına yansımıştı... Aritmik tempo hız- lanınca, gençlerin "doğaçlama" danslan insanın arasa bulamayacağı bir "performans göstehsi"ne dönüşmüştü... Üç gencin bir benzeri daha önce hiçbir yerde, hiçbir kimse tarafından sergilenmemiş, hiç denen- memiş bu orijinal dansı sunduklan sırada sokağın başında el arabalı bir "hurda kâğıt toplayıcısı" gö- rünmüştü... Yağmurdan sınlsıklam olmuş, o görün- tüsüyle sudan çıkmış "kaygan" bir balığı andıran adam hurda kâğıt dolu büyük çuvallar taşıyordu arabasında. Kâğıtlann ıslanıp ağırlıklannın ikiye, üçe katlanmasından yaşlı eskici arabasına egemen ol- makta zorianıyordu. Koşarcasına girdiği sokakta, üç beş metre ötede üç genci yolun ortasında dans eder görünce arabasının hızını kesmek istemiş, bu- nu ancak arabasının şişme sağ lastiğini kaldınmın kenanna iki kez dokundurduktan sonra başarabil- mişti... Araba durunca yaşlı kâğıtçı da kollarını Ege zeybeği oynar gibi iki yana açmış, aynı anda horon tepen bir Laz uşağı gibi omuzlannı titreterek genç- lerin dansına katılmıştı. Yeryüzünde akla gelebile- cek danslardan hiçbiri olmadan, ama her birinden de bir şeyler yansrtan. böyle olduğu için de insanı hem şaşırtan hem de heyecanlandıran bir gösteri- nin parçası olmuştu partal kılıklı yaşlı kâğıt toplayı- cısı... O da kaldınmdaki şık pardösülü, fötr şapkalı yabancı kadar, başlanna birer kep geçiımiş, anorak- lı, blucinli gençler kadar mutlu ve neşeliydi... • • • Bir süre dans ettikten sonra yabancı adam güç- ten kesilip ritim yavaşlar gibi olunca yaşlı kâğıt top- layıcısı arabasına gitmiş, çuvallann altından beş şi- şe bira çıkartıp birini kaldınmdaki adama, üçünü gençlere vermiş, bir şişe de kendisinde kalmıştı. Onlan Tepebaşı'nın o yağmurlu, loş sokağında şi- şelerini tokuştururuken bırakmıştım... Bir rastlantı sonucu bir araya gelmiş o beş insan kısa süreliği- ne de olsa aralarında sıcak bir iletişim kurmuşlar, or- taklaşa yarattıklan bir eğlencenin tadını çıkarmışlar- dı... Onları izlerken, yılbaşı öncesinde televizyon ek- ranlarına çıkan "montofon" bakışlı birtakım adam- ların söylediklerini anımsamıştım... Neşelenmemi- zi, eğlenmemizi önlemek, bizi evlerimize kapatmak istiyoriardı... Bizi kendi hayatlanna çekmek, kendi- lerine benzetmek, montofonlaştırmak istiyoriardı... Ama kimse kulak asmamıştı onlara... Onlara inat so- kaklara dökülmüştü insanlar... Çok iyi yapmışlar- dı... Keşkehergün "yılbaşı "olsaydı... Olabilseydi... (Faks:0212-723 84 97) (e-posta: dkavukcuoglu" superonline.com) BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: l/Kandahas- talık yapan bir bakteri bulunmasın- dan ileri ge- len her türlü hastalık. 11 Kimliği belir- lenemeyen uzay cisimle- rine verilen ad... Antal- 9 ya'da, şelaleleryapa- rak Akdeniz'e dökü- len akarsu. 3/ Kuzu sesi... Olta ipi. 4/Is- landığı zaman ko- layca biçimlendirile- bilen yumuşak ve yağlı toprak... Şöh- ret. 5/ Tasa, kaygı... Doğal ve tarihsel 8 özelliklerinden do- 9 layı koruma altına alınan alan. 6/ Zülfü Iivane- B'nin bir filmi... Yenecek kadar olgun olmayan. II Türk müziğinde bir makam... Uzaklık işareti. 8/Çok iri birkentenkele türü... "Seni ey — sever canım ki cânâne hitâbımsın"' (Nedim). 9/ Noel Baba olduğuna inanılan efsanevi aziz. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Japonlara özgübir güreş... Haber. 2/Batı Ana- dolu köy yiğidi... Kınm hanlanna ve prenslerine verilen san. 3/Italya'nın en uzun ırmağı... Gemi- nin baş ve kıç tarafinda, asıl güverteden yüksek olan kısa güverte. 4/Temeli taklide dayanan söz- süz oyun... Sıcak bölgelerde yetişen yağlı bir ağaç. 5/Kır yaşamı içinde aşk konusunu işleyen kısa şi- ir... Akdeniz 'de yaşayan beyaz etli bir balık. 6/Be- zek... Unvan. II Sahip olma, kazanma... Çin ve Ja- ponya'da oynanan bir strateji oyunu. H/lslamlık- tan önce Kâbe'de duran üç puttan biri... Çok ince gözenekli dokuma. 9/Emanet... Eski, kuüanılmış eşya ya da giysi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle