Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 OCAK 2002 PAZAR
12 PAZAR KONUGU
Prof. Dr. Bilge Umar, Türkiye ile Yunanistan arasında yapılan mübadele anlaşmasını değerlendirdi
Mübadelede soyabakılmadı
Anadolu'da daha
fazla malkaldı
-Pefd,neden?
- Çünkü Yunafiistan'daki Tûrkler genelde
yoksuldu. Oysa Anadolu'dakı Rumlar, çok
üretici, ticarette başanlı olduklan için
geride değerli mülk bırakmışlardı.
Dolayısıyla Anadolu'da çok mal kaldı, ama
Yunanistan'da fazla mal kalmadı. Buraya,
mübadıl olarak gelen insanlara, belki hak
ettiklerinin kat kat fazlası değerde mal
verildi. Bir de, Rumlardan kalan mallara,
devlet el koyduğu için, bir kısmını hiç
kimseye vermedi, kendisine sakladı.
Örneğin, benim tzmir'de gittiğim ilkokul
eski Rum kilisesiydi. Ama daha sonra gelir
sağlamak için bir kısmını elden çıkardı.
Aynen bugûn yapılan özelleştinne gibi...
- Osmanlı tmparatorluğu 'nda ticaret
erbabı, sermaye sahipleri reayadan ya da
gayrimüslim azmlıktan kişilerdi Birinci
Dünya Savaşı patlak verdikten sonra
Osmanlı 'da Ermeniler tehcire uğruyor.
Özettikle Karadeniz bölgesinde yaşayan
Rumlar tehcire tabi tutuluyorlar. Pek çok
insan öliiyor. Fatura Osmanlı 'ya ve
Türk'e çıkanlıyor. Ancakgeriplana
baktığımz zaman Almanya ve Rusya,
Ermeni komitacılan kışktrtırken
îngffizler de Rumlara destek çıkıyorlar.
Bir anlamda bu iki tehcire çanak
tutuyorlar. Yoksa, o dönem Avrupa'nın
bu sanayileşen ülkeleri, Osmanlı 'daki
sermaye birildmine sahip olan
gayrimüslimleri yok etmeyi, Hıristiyan
sermayesini ele geçirmeyi kendilerine
hedefmi edinmişlerdi?
- Ustalarımız bize diyalektiği anlatırken,
"Tarihsel olaylar ve genelde tophımsal
olaylar birçok yönden etkiler yapan birçok
etkenin bfleşkesi otarak ortaya çıkartar",
prensibini öğretmişlerdi. Tarihsel olaylar
böyle, ama tek sebebe bağh olarak ortaya
çıkmıyorlar. Birinci Dünya Savaşı'nın esas
çıkış nedenmın kapitalist dünya pazarlannı
paylaşma kavgası olduğunu görüyomz.
Yoksa Avusturya-Macaristan veliahnnın
Saraybosna'da bir Sırp taranndan
öldürülmesi değil...
Düzmece davalar
acıldı'
- Bir de bu mübadeleden çok sonra
Seferihisar'da bazı açıkgö'zlerin bir mülk
davası vardu Bunu anlatır mısımz?
- 1970'li yülarda bir şirket, Seferihisar'da
bir arazi satın aldı. Sonra Seferihisar
Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava açarak
mülkünün aslında tapuda çok daha büyük
olarak görünmesi gerektiğini ileri sürdü.
Mahkeme davayı görmeye başladı. Ancak
davah olarak gösterilen kişiler, çoktan
mübadil olarak gitmiş olan bazı Rumlardı.
Oysa hâkimlerin, artık o arazilerin devlet
malı olduğunu bilmeleri lazımdı.
Sonunda mahkemeden karar çıktı ve
arazi on kat büyütüldü. Derken bu şirket
bu arazi üzerinde çok modera
görünümlü bir site planı yaptı. Pek çok
insana, sözüm ona uygun taksıtlerle bu
yerier satüdı. Mal sabiplerine tapulan
verildi. Ancak bir gün şirket sahipleri sırra
kadem bastılar. Mülk sahipleri karşüannda
muhatap bulamadılar. Derken devlet bu
mülk sahiplerini, devlet arazisine inşaat
yaptırmaktan dava etti. Dava yedi sekiz
yd sürdü. Yargıç sonunda tapu
sahiplerinin tapulanmn geçerli olduğuna
karar verdi.
PORTRE / Prof. Dr. BİLGE UMAR
J U VJ A TA VKA NOfıI II Türkiye ile Yunanistan arasında bugûn yeniden yahnlaşma rüzgâriarı esiyor. Anlaşılan sonunda birileri, bölgemizde gereksiz silah harcamalannayol
•k *• T V açan, insanlann sürekli diken üzerinde yaşamalanna neden olan gerilim ortamı yerine, ortak çıkarlann paylaşımına yönelmeyi yeğlediler. Bir anlamda
sağduyu, kabarmaya hazır hasımca duygulann üstesinden gelmeyi becerebiliyor. Ortak sorunlann konuşarak çözülebileceği, çözülmese bile karşılıklı bir anlayış ortamının yaratılabileceği
ortaya çıhyor. Geçmişte de böyle olmamış mıydı? Birinci Dünya Savaşı 'nda ve sonunda Yunanistan Başbakanı olan Eleftherios Venizelos, Kral Konstantin 'in bütün muhalefetine karşın,
Ingiltere 'nin desteğiyle, o dönemdeki "megali idea "sını (büyükfikir) gerçekleştirmek, Küçük Asya 'yı Yunan topraklanna katmak için ordulannı tzmir 'e çıkarmıştı. Ancak Küçük Asya macerası
sadece üç yıl sürebildi. îfti tarafta büyük acılar yaşandı. 15 Mayıs 1919 ile 9 Eylül 1922 arası süren îzmir 'in işgali, Türk 'ün Yunan 'a duyduğu güvensizlik ve hasmane duygulan iyice körükledi.
Bunun ardından Yunanistan la Lozan 'da, Lozan Antlaşması öncesi
Ocak 1923 'te Mübadele Antlaşması imzalandı. Türkiye den
Yunanistan 'a gönderilen Rumlar ve Yunanistan 'dan Türkiye 'ye
gönderilen Türklerin toplam sayılan bir milyon 500 bin kişinin
üzerine çıktı. Ege 'nin iİdyakasında husumetyıllarca sürdü. Ama
ahl düzeyleri çokyüksek, sağduyulu, konjonktürü iyi okuyabilen iki
lider olan Mustafa KemalAtatürk ile Yunanistan Başbakanı
Eleftherios Venizelos geçmişte bütün yaşananlan bir kenara atıp
1930 luyıllarda dostluk ve saldırmazlık antlaşması imzalama
becerisini gösterdüer. Ve birileri Kıbns 'ı kaşımaya başlayıncaya
kadar da Ege 'nin iki yakasında bu yahnlaşma sürdü. Mübadele
konusunu en iyi bilen ve olayları bilimsel şüphecilikle irdeleyebilen
bilim adamlanmızdan birisi Prof. Dr. Bilge Umar. Geçen hafta
gittiğim, geçen yüzyıl başındaki insanlann deyimiyle "Gâvur
tzmir "de Bilge Umar'la, mübadeleyi, nedenlerini, işin altında yatan
gerçekleri konuştuk.
1936, tzmir-Karştyaka doğumlu. Ortaöğrenimini doğduğu kentte, yükseköğrenimini ffî
Hukuk Fakültesi'nde tamamladu Aynıfakültede asistan olarak çalıştı ve doktorasmı
yapü. 1967'de doçentiik smavını vererek öğretim üyeliğine atandu Daha sonra tzmir
tktisadi ve Tıcari Bilimler Fakültesi Hukuk Kürsüsü'ne geçti. I9741
teprofesör ve kürsü
başkanı oldu. Uzunyıllar Ege Üniversitesi'nin çeşitii yüksekokullannda ekgörevle
öğretim üyeliğinin yanında müdürlük, kendi fakültesinde dekan yardımcüığı gibi
görevler yaptu 1984 'te üniversüeden aynlarak hukuk danışmanlığı yapmaya başladu
Hukuk mesleğiyle ilgili inceleme yaztlan ve yapıtlannın yanı sıra çevirileri, özellikle
Türkiye'nin ilk çağ kenüeri üzerindeki araşttrmalan ve îzmir'in Yunan işgali dönemini
bilimsel ve objektifbir bakış açısından bakarak anlatan çalışmalanyla tanındu
-1922Evlülü 'nde Yunan ordularının tzmir'den çekilmesinin
ardından Yunanistan 'la Türkiye arasında vanlan mübadele ant-
laşması hukuka uygun muydu?
- Önce bir hukukçu olarak, sonra da yakın tarih üzerinde araş-
tırmalar yapmış bir kişi olarak konunun hukuksal çerçevesi hak-
kında, pek fazla derinine gittiğini iddia etmeyeceğim ölçüde bilgi
sahibiyim. Lozan Antlaşması'nın görüşmeleri iki aşamada yapıl-
mıştı. Türk Temsilciler Kurulu 1922 Kasım ayında Lozan'a gitti;
görüşmelere başlandı ve pek çok konuda da görüş birliği sağlan-
dı. Hatta birtakım ön anlaşmalara da vanldı.
tşte, bu ön anlaşmaya vanlan konulardan biri mübadele konu-
suydu. Ama birçok başka konuda görüş birliğine varılamadı.
- \eden vardamadı?
- Lozan Konferansı, Osmanlı döneminden kalan bütün sorunla-
n çözmenin zamanı ve yeriydi. Daha cumhuriyeti ilan etmemiş olan
TBMM hükümetinin murahhaslannın önüne Osmanlı'dan kalma
bir surü sorun konuldu. Sınırlar, azınlıklar, Ege Denizi'ndeki ada-
lann statüsü, kapitülasyonlar ve daha bir sürü sorun. Bunlar yal-
nızca Yunanistan'la değil, özellikle Ingiltere'yle görüşüleceku'.
Bunlarda çıkmaza girildi ve 1923 Şubatı'nda görüşmeler kesildi.
Türk hükümetinin temsilcileri geri döndü. Sonunda ise, ihtilaflı so-
runlann bir kısmını geleceğe bırakarak her halükârda bir antlaş-
ma imzalanması karanna vanldı. Bu esas üzerinde mutabık kalın-
dı. Böylece 1923'ün Temmuz ayuıda Lozan Antlaşması'na imza
atıldı. tşin gecikmesine yol açan en önemli sorun
Musul sorunuydu. Bu da ileri bir tarihe ertelendi.
Öte yandan Türkiye ile Yunanistan arasında Ocak
1923'te vanlan mutabakat gereğince mübadele
sözleşmesi imzalanmıştı. Dikkat ederseniz mü-
badele sözleşmesi Lozan Antlaşması'nın imza-
lanmasındanaylar önce bitirilmişti. Doğrusu, Yu-
nan tarafı, mübadele ılkesine başlangıçta pek sı-
cak bakmamıştı. Yunan murahhaslannın (delege-
lerinin) başuıda Venizelos (Eleftherios Venizelos,
dört kez Yunanistan başbakam) vardı. Venizelos,
kendisinin başbakanlığı sırasında başlattığı bir
Anadolu macerasunn üzerine. Anadolu'daki Rum
varhğının yok olmasına yol açacak bir adımı at-
mak istemiyordu. Çünkü bütün Anadolu Rumla-
n yerlerinden, yurtlanndan kopanlacaklar ve Yu-
nanistan'a göç etmek zorunda kalacaklardı. An-
laşılacağı nedenlerden dolayı Türk tarafı agırlığı-
nı koydu.
Yunanlstan'ın çekltmesi
- Yani, Yunanistan 15 Mayıs 1919'da tzmir'i işgal ettikten
sonra 1922 Eylülü'nde geri çekilmeyi kendisineyediremiyor
muydu?
- Evet. Özellikle Yunan işgali gören yörelerde Rum nüfusunun
sadece alkış tutması değil, arka çıkması, hatta Yunan ordusuna 35
bin gönüllü asker vermesi, Yunan ordusunun geri çekilmesi sıra-
sında hiç gereği yokken Türk köylerinin yakıhnası epeyce moral-
leri bozmuştu.
- Yunan yazar Dido Sotiriu 'nun "Benden Selam Olsun Ana-
dolu 'ya " kitabında şbyle bir drama da değinilir: Bu 35 bin Ana-
dolulu Rum 'un bir kısmı Yunan ordusuna gönüllü olarak ka-
Ulmıştır. Ama bir kısmı önce Türk ordusuna alınmışlar, daha
sonra Yunan işgaliyle birlikte Yunan ordusunda askerlik yap-
makzorundakalmışlardır. "tzmir'de Yunanlılar'ınSon Günle-
ri" adlı kitabımzda siz de bu konuya değiniyorsunuz. Yani hep-
sinin severek, isteyerek Yunan Ordusu 'na katılmadıkları gerçe-
ği burada ortaya çıkmıyor mu?
- Çok dogru. Yakın zamanda Küçük Asya Araştumalan MeTke-
zi (Yunanistan'da) o yıllarda Istanbul Rumlannın başından geçen-
lerle ilgili bir kitap yayımladı.
Bu kitapta, o yıllarda Yunan Kralı Konstantinos'un tstanbul
Rumlannı kınadığı ve "tstanbul'dan topu topu iki bin 500 HeJen
yurttaşımız gekli ve Ynnan ordusuna kanMı" dediğı yazılıdır.
Istanbul 'da durum böyleyken Yunan işgali görmüş olan yöreler-
de durum çok değişik. Bir bakıma Rumlann çoğu hem kendi top-
lumlannın hem Yunan yöneticileri ve askerlerinin baskısıyla Yu-
nan ordusuna, sözüm ona, gönüllü yazılmak zorunda kalıyorlar.
Ama bir kısım Rumlar da Yunan ordusuna isteye isteye gönüllü
yazılmıştır. Bu da inkârkabul etmez. Ama şu andabasıhnakta olan
son kitabım "tzmir Savaşı''nda okudunuz. tzmırli Yorgos Katra-
mopulos adlı altın ustası, "Ailemizin içinde bir ulusal kahraman
vardı. Balkan Savaşı'nda Izmir'den kaçü; Yunan ordusuna gönül-
lü yazıkfa. Savaş bitince de İzmir'e döndü" dıye anlatır. Fakat dik-
kat ettiğimiz zaman Katramopulos ailesinin Türklerle hiç kanşma-
mış, bir Rum kolonisi halinde yaşamış olduklannı görüyomz. Ama
Türklerle iyi kötü ilişkileri olan Anadolu'daki Rumlar bu tür işle-
re hiç kanşmamışlar.
- Bir de kitapta, Türklerle çok yakın dostluk Uişkisi kurmuş
Ispartalı birpapazın duygularını anlanyorsunuz...
- Evet. Pisidya'daki Ispartalılar Demeği adlı kuruluş "Anami-
ss" adlı bir kitap yayımlamış. Bu bılgılen ben o kitaptan aldun.
Ispartalı Papaz Yoakiın Pesmazoghı'nun sözleri var. Diyor ki:
"Yunanhlann tzmir'i işgal etmeteri için hiçbir sebep yoktu."
Bakın, Ocak 1923'teki Mübadele Antlaşması ımzalanmadan
çok önce zaten Izmir'deki Rumlar ve Ermenilerin pek çoğu. "Türk-
ler geBj'orlar, bizi kesecekter" diye kaçıp gitmişlerdi. Aynca, pek
çok değerli kitapta anlatılır. Anadolu'dan pek çok Rum, Türk or-
dusunun girişinden önce îzmir'e gelmişler ve Izmir büyük yangı-
nında burada bulunmuşlardır. Işte, o kitaplarda tam Yunan ordu-
sunun çekilişi öncesinde Kordon'daki hercümerci, yaşanan acıla-
n da çok güzel anlatıyorlar.
O günlerde insanhk açısından çok büyük bir facianın yaşandığı
hiç kuşku götürmez. Evinden barkından kopmuş insanlar çaresiz-
lik içinde Kordon'dalar. Arkada tzmir cayır cayır yanıyor.
- Siz "tzmir'de Yunanlılar'ın Son Günleri" kitabımzda ilk
yangtnın Ermeni Mahallesi'nden çıkttğını yazıyorsunuz...
- Evet. Bu konuda en sağlam bilgi kaynağımız îzmir Sigorta It-
faiyeleri Oiuşumu'nun komutanı durumunda olan Greskerviç'in
Amerikan Yüksek Komiseri Bristoi'ün isteği üzerine yazdığı bir
kitapur. Bu kitap önce Yunanca kaleme aluımış, hemen ardından
tngilizcesi yayunlanmıştır. Öte yandan olayı Ermenilerin gözüyle
anlatan Marjorie Houssepian Dobkin'in bir kitabı var. O kitapta da
bu olay doğrulanır. Her neyse... Mübadele sözleşmesinin yapılma-
sından çok önce Izmir'de, Kordon'da yığılan yüz binlerce insan,
kimi cebinden para ödeyerek kimi de Yunan hükümetinin sağla-
dığı gemilerle Yunanistan'a kaçtı.
-Mübadeleden önce, yani 9 Eylül 1922 'de Yunan ordusu tz-
mir'i boşaltırken giden Rumlann sayısı kaçtır?
- Bir kaynak, 414 bin kişi, der. Yunan kayıtlanna dayanılarak ve-
rilen bu rakam elimızderdir. Prof. Jnstin McCarthy nın "ÖKim ve
Sürgön" kitabından da Türkiye'den giden toplam Rumlann sayı-
suun bir milyon 100 bin kadar olduğunu öğreniyoruz. Yani müba-
dele öncesi ya da mübadele sonucu Yunanistan'a giden Rumlar bir
milyon kişiden fazladır. Böylece mübadelede aşağı yukan 600 bin
kişinin gittiği ortaya çıkıyor.
- Peki, mübadelede Yunanistan'dan Türkiye'ye gönderilen
Türklerin sayısı kaç?
- Yine Justin McCarthy'nin kitabında verilen sayılara göre 450
bin Türk, Türkiye'ye gönderilmiştir. O dönem çok tuhaf bir durum
da ortaya çıkmıştır. Çünkü Anadolu'dan giden Rum kökenli insan-
lann hemen hemen hiçbiri Rumca bilmemektedir. Kendi aralann-
da Türkçe konuşmaktadırlar. Öte yandan Yunanistan'dan Türkiye 'ye
gelen Türklerin pek çoğu Rumca konuşuyor, fakat Türkçe bilmi-
yor. Bunlann başında da Girit göçmenleri geliyor. Yanya tarafla-
nndan gelen Türklerin pek çoğu da Türkçe bilmiyordu. Bu müba-
dele çok cepheli insani bir dram olmakla kalmıyor, Anadolu'nun
yerli halkı bakunından da çok ciddi sıkıntılar doğuruyordu. Çün-
kü, mübadele sözleşmesi imzalanırken Anadolu'nun çeşitii yerle-
rinden Ankara'ya telgraflar çekildi ve kendi alanlannda uzman ba-
zı Rum muslukçu. tornacı, kuyumcu ustalann Yunanistan'a gitme-
lerine izin verilmemesi istendi. Çünkü onlar işlerini çok iyi bili-
yorlardı. Onlar gidince o işleri yapacak ustalar kalmayacaktı.
-Kıbrıs'ta 1963 Xoel katliamından sonra 1964'te Ankara'da
Bakanlar Kurulu bir kararnameyle Türkiye 'de
yaşayan bütün Yunan uyruklu Rumlann ikamet
izinlerini uzatmayı reddederek bunlan Yuna-
nistan 'agönderdL Mübadele olayı yaşandtktan
sonra bile İstanbul'da kalabilen bu Yunanpa-
saportlu Rumlar kimlerdi?
- Osmanlı döneminde birkişinin biryabancı dev-
letin pasaportunutaşıyabilmesi o kişiye çok önem-
li ayncalıklar sağhyordu.
Bakm, 9 Eylül 1922'den sonra Karaburunlu
Rumlar. kaçsak mı yoksa burada mı kalsak, diye
bır türlü karar veremiyorlar. İzmir'e üç Türk, üç
Rum'dan oluşan altı kişilik bir heyet gönderiyor-
lar. Bunlar tzmir Metropoliti Hristostomos'la gö-
rüşecekler. Ama Hristostomos'un öldüğünden ha-
berleri yok. Bunlan Türk polisı hemen tutukladı.
Bu anısını anlatan Karaburunlu Rum'un söyledi-
ğine göre Rumlardan birisi Amenkan vatandaşı
çıkıyor. Amerikan Konsolosluğu'ndan yetkililer
onu alıp götürüyorlar. Türk polisi de itiraz edemi-
yor. 9 Eylül 1922'de olan bir olayı anlatayım. Bu
Yunan uyruklu ailelerden birisinin bir ferdi. Türk ordusu îzmir'e
girdikten sonra ekmek almaya sokağa çıkmıştı. Oysa Nurettin Pa-
şa (İzmir'e ilk giren Türk komutan) askerlik yaşma gelen tüm
Rumlann enterne edilmesi emrini vermişti. Çünkü, Kordon'daki
o kalabahğın içinde Yunan ordusundan kaçmış insanlar da vardı.
Bu Yunan uyruklu Rum sokakta görülünce hemen tutuklanarak ka-
rakola götüriildü. Ifadesini alan Türk asker sordu: "Sen nere va-
tandaşısın?"' Yunanlı, "\unan vatandaşrvım", deyince Türk asker
onu uyardı: "Bunu sö> leme. Seni sa\aş esiri olarak tutuklarlar. Ben
reayndan (gayrimüslinı azmhktan)Osmanh N atandaşrvım,de." Ger-
çekten de bu Yunanlı, u
Ben Osmanh \atandaşı>ım" deyince onu
serbest bıraktüar. Dahasonraanılanndabukişi,"V'ıcdansahibiTürk-
ler de varmış''. diye yazdı. Gerçekten de birkaç kuşak Türkiye'de
yaşamış. ama Yunan vatandaşlığını terk etmemiş bu kişilere Os-
manlı devleti hiçbir önlem almamış. Îzmir, yakın zamana kadar Bey-
rut'un görünümünün aynısına sahipti. Yani çokuluslu bir kentti. Bi-
zans zamanından başlayan bu gelenek Izmir'de Osmanh dönemin-
de de sürmüştür. Dolayısıyla, yabancı uyruklu pek çok insan bu-
rada ikamet izni bile almaya gerek duymadan yaşamıştır, çalışmış-
tır. Bu sistem Osmanlı Imparatorluğu'nun öbür bölgelerinde de var-
dı. Sizin de söylediğınız gibi, yakın zamana kadar Yunanlılann kâ-
besi dunımundaki istanbul'da, başka yabancı uynıklulann yanı sı-
ra çok sayıda Yunan vatandaşı da yaşıyordu.
ÇAĞDAŞ GAZETECİLER DERNEĞt:
Basın sektöründe
2001 'kara yıl'oldu
tstanbul Haber Servisi - Çağdaş
Gazetecıler Derneğı (ÇGD) Istan-
bul Şubesi Çalışma Hayatı Ko-
misyonu raporunda, geçen yıl 4
bin 815 basın emekçisinın işten
çıkanldığı ve gazeteci ücretleri-
nin yüzde 90'uun eridiği belirti-
lerek "Yaşanan, tam aniamryta bir
kıyımdır'' denildi.
ÇGD'mn"KaraYd2001" baş-
lığıyla açıkladığı raporda, basm
emekçilerine örgütlenme çağrısı
yapdarak "Işçi krynnına son. İş gû-
venüği istiyoruz" mesajı verildi.
Raporda, Öcak 2001'de 19 gaze-
tenin 3.7 milyona ulaşan tirajuun,
Aralık 2001'de gazete sayısının
25'e çıkmasma karşı 2.8 müyonun
altma indiği ıfade edildi.
Çalışma Hayatı Komisyonu ra-
porunda, gazete, televizyon, der-
gi, internet, radyo, ajans ve ekler-
de yaşanan işten çıkarmalar ne-
deniyle aralannda muhabir, foto
muhabiri, kameraman ve şoförle-
rin de bulunduğu 4 bin 815 basın
emekçisinin mağdur duruma düş-
tüğü vurgulandı.
Mevcut tekelci yapırun gazete-
cileri 212 sayılı Basm tş Kanu-
nu'ndan 1475 sayılı Genel tş Ka-
nunu'na, 1475'ten de telifli (kad-
rosuz) çalışmaya zorladığı ifade
edilen raporda, gazetecileri kurta-
racak tek çarenin toplu iş sözleş-
mesi, dolayısıyla sendikada örgüt-
lenmek olduğu belirtildi.
Medyadaki tekelleşmeye de
değinilen raporda, Doğan
Grubu'nun sektördeki payının
51.6'ya yükseldiği, buna Bilgin
ve Çukurova gruplannın da eklen-
mesiyle oranın yüzde 82'ye
ulaşhğı açıklandı.
Spor salonuna yerleştirilenlerin birbölümünün Kayışdağı Darülaceze Tesisleri'nden getirildiği ortaya çıkh
Beledîyeden 'evsiz
J
aldatınacasıALPERİZBUL
tstanbul'da aşın soğuktan donmamala-
n için Istanbul BüyükşehirBelediyesi'nce
(ÎBB) toplanarak Alibeyköy'deki Tevfik
Aydeniz Spor Salonu'na yerleştirilen ev-
sizlerden bir bölümünün, Kayışdağı tstan-
bul Darülaceze Tesisleri'nden getirildiği
ortaya çıktı. Darülaceze'nin Kayışdağı
birimi müdürü AB thsan Karakoce, tesis-
lerinden 13 kişinin Alibeyköy'e gönde-
rildiğini doğrularken bu kişilerin huzure-
vinde banndınlamayacak kişiler olduğu-
nu ileri sürdü.
İstanbul'da 2 kişinin donarak ölmesi
üzerine, tstanbul Büyükşehir Belediyesi,
ÎBB Spor AŞ ve ÎBB Sağhk AŞ, donma
tehlikesiyle karşı karşıya olan evsrzleri, Ali-
beyköy'deki Tevfik Aydeniz Spor Salo-
nu'na önceki gün yerleştirmeye başladı.
Ancak sokaktan belediyeye ait ambulans-
larla toplanarak spor salonuna getınlen-
lerin bir kısmırun Kayışdağı Darülaceze
Server Çrtak yaklaşık iki aydır Kayışdağı'ndaki tesislerde kaldığuu söyledi.
Tesisleri'nden getirildiği öğrenildi. Tev-
fik Aydeniz Spor Salonu'ndakı üç arka-
daşıyla yan yana kalan Selver Çrtak, yak-
laşık 2 aydır Kayışdağı'ndakaldığını söy-
leyerek "Burada giysilerimizi değiştire-
cekferini ve yıkanacağnnızı söyiedikr. Pa-
zartesi Kayışdağı'na geri döneceğiz" de-
di. Çıtak'm yanmda yatan 2 arkadaşı Mus-
tafa Şinışek ve ŞadiMesut Kandrvar. Sel-
ver Çıtak'la aynı odada kaldıklannı ve
Kayışdağı'nda mutlu olduklannı söyledi-
ler. Şadi Mesut Kandiyar, "Bizleri bura-
ya muayene için getirdOer.Kayışdağı'ndan
birkaç arkadaş daha var" diye konuştu.
Çıtak ve arkadaşlannın iddialannı yö-
nelttığımiz tBB Spor AŞ Genel Müdürü
Ayhan Bölükbaşı, böyle bir durumdan ha-
beri oknadığını söyledi.
Darülaceze'nin Kayışdağı birimi müdü-
rü Ali thsan Karakoce, 2 aydrr tesislerde
kaldığını söyleyen Selver Çıtak'la birlik-
te yaklaşık 20 gün önce yaşanan dondu-
rucu soğuklar sırasrnda getirildiğini ileri
sürerek "Biz bu insanlann soğuktan don-
malaruu önfcmek için kısa süreügine ka-
bul ettik. Bir süredir de müşahede için ay-
nlmışolan bölümünıüzde rutuyoruz. An-
cak gefcngruptan 3 kişi hariçhiçbirini te-
sislerirnizc yerleştirmiş değjüz" dedi. Ka-
rakoce . u
Biz söz konusu insanlan zorun-
luluktan aknk. Soğuklar sona erince on-
lan gönderecektik. Sonra tBB'nin evsiz-
leri spor salonunda topUyacağmı duyun-
ca biz de bunlan oraya gönderdik" diye
konuştu.