18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 OCAK 2002 PAZAR 12 PAZAR KONUGU Prof. Dr. Bilge Umar, Türkiye ile Yunanistan arasında yapılan mübadele anlaşmasını değerlendirdi Mübadelede soyabakılmadı Anadolu'da daha fazla malkaldı -Pefd,neden? - Çünkü Yunafiistan'daki Tûrkler genelde yoksuldu. Oysa Anadolu'dakı Rumlar, çok üretici, ticarette başanlı olduklan için geride değerli mülk bırakmışlardı. Dolayısıyla Anadolu'da çok mal kaldı, ama Yunanistan'da fazla mal kalmadı. Buraya, mübadıl olarak gelen insanlara, belki hak ettiklerinin kat kat fazlası değerde mal verildi. Bir de, Rumlardan kalan mallara, devlet el koyduğu için, bir kısmını hiç kimseye vermedi, kendisine sakladı. Örneğin, benim tzmir'de gittiğim ilkokul eski Rum kilisesiydi. Ama daha sonra gelir sağlamak için bir kısmını elden çıkardı. Aynen bugûn yapılan özelleştinne gibi... - Osmanlı tmparatorluğu 'nda ticaret erbabı, sermaye sahipleri reayadan ya da gayrimüslim azmlıktan kişilerdi Birinci Dünya Savaşı patlak verdikten sonra Osmanlı 'da Ermeniler tehcire uğruyor. Özettikle Karadeniz bölgesinde yaşayan Rumlar tehcire tabi tutuluyorlar. Pek çok insan öliiyor. Fatura Osmanlı 'ya ve Türk'e çıkanlıyor. Ancakgeriplana baktığımz zaman Almanya ve Rusya, Ermeni komitacılan kışktrtırken îngffizler de Rumlara destek çıkıyorlar. Bir anlamda bu iki tehcire çanak tutuyorlar. Yoksa, o dönem Avrupa'nın bu sanayileşen ülkeleri, Osmanlı 'daki sermaye birildmine sahip olan gayrimüslimleri yok etmeyi, Hıristiyan sermayesini ele geçirmeyi kendilerine hedefmi edinmişlerdi? - Ustalarımız bize diyalektiği anlatırken, "Tarihsel olaylar ve genelde tophımsal olaylar birçok yönden etkiler yapan birçok etkenin bfleşkesi otarak ortaya çıkartar", prensibini öğretmişlerdi. Tarihsel olaylar böyle, ama tek sebebe bağh olarak ortaya çıkmıyorlar. Birinci Dünya Savaşı'nın esas çıkış nedenmın kapitalist dünya pazarlannı paylaşma kavgası olduğunu görüyomz. Yoksa Avusturya-Macaristan veliahnnın Saraybosna'da bir Sırp taranndan öldürülmesi değil... Düzmece davalar acıldı' - Bir de bu mübadeleden çok sonra Seferihisar'da bazı açıkgö'zlerin bir mülk davası vardu Bunu anlatır mısımz? - 1970'li yülarda bir şirket, Seferihisar'da bir arazi satın aldı. Sonra Seferihisar Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava açarak mülkünün aslında tapuda çok daha büyük olarak görünmesi gerektiğini ileri sürdü. Mahkeme davayı görmeye başladı. Ancak davah olarak gösterilen kişiler, çoktan mübadil olarak gitmiş olan bazı Rumlardı. Oysa hâkimlerin, artık o arazilerin devlet malı olduğunu bilmeleri lazımdı. Sonunda mahkemeden karar çıktı ve arazi on kat büyütüldü. Derken bu şirket bu arazi üzerinde çok modera görünümlü bir site planı yaptı. Pek çok insana, sözüm ona uygun taksıtlerle bu yerier satüdı. Mal sabiplerine tapulan verildi. Ancak bir gün şirket sahipleri sırra kadem bastılar. Mülk sahipleri karşüannda muhatap bulamadılar. Derken devlet bu mülk sahiplerini, devlet arazisine inşaat yaptırmaktan dava etti. Dava yedi sekiz yd sürdü. Yargıç sonunda tapu sahiplerinin tapulanmn geçerli olduğuna karar verdi. PORTRE / Prof. Dr. BİLGE UMAR J U VJ A TA VKA NOfıI II Türkiye ile Yunanistan arasında bugûn yeniden yahnlaşma rüzgâriarı esiyor. Anlaşılan sonunda birileri, bölgemizde gereksiz silah harcamalannayol •k *• T V açan, insanlann sürekli diken üzerinde yaşamalanna neden olan gerilim ortamı yerine, ortak çıkarlann paylaşımına yönelmeyi yeğlediler. Bir anlamda sağduyu, kabarmaya hazır hasımca duygulann üstesinden gelmeyi becerebiliyor. Ortak sorunlann konuşarak çözülebileceği, çözülmese bile karşılıklı bir anlayış ortamının yaratılabileceği ortaya çıhyor. Geçmişte de böyle olmamış mıydı? Birinci Dünya Savaşı 'nda ve sonunda Yunanistan Başbakanı olan Eleftherios Venizelos, Kral Konstantin 'in bütün muhalefetine karşın, Ingiltere 'nin desteğiyle, o dönemdeki "megali idea "sını (büyükfikir) gerçekleştirmek, Küçük Asya 'yı Yunan topraklanna katmak için ordulannı tzmir 'e çıkarmıştı. Ancak Küçük Asya macerası sadece üç yıl sürebildi. îfti tarafta büyük acılar yaşandı. 15 Mayıs 1919 ile 9 Eylül 1922 arası süren îzmir 'in işgali, Türk 'ün Yunan 'a duyduğu güvensizlik ve hasmane duygulan iyice körükledi. Bunun ardından Yunanistan la Lozan 'da, Lozan Antlaşması öncesi Ocak 1923 'te Mübadele Antlaşması imzalandı. Türkiye den Yunanistan 'a gönderilen Rumlar ve Yunanistan 'dan Türkiye 'ye gönderilen Türklerin toplam sayılan bir milyon 500 bin kişinin üzerine çıktı. Ege 'nin iİdyakasında husumetyıllarca sürdü. Ama ahl düzeyleri çokyüksek, sağduyulu, konjonktürü iyi okuyabilen iki lider olan Mustafa KemalAtatürk ile Yunanistan Başbakanı Eleftherios Venizelos geçmişte bütün yaşananlan bir kenara atıp 1930 luyıllarda dostluk ve saldırmazlık antlaşması imzalama becerisini gösterdüer. Ve birileri Kıbns 'ı kaşımaya başlayıncaya kadar da Ege 'nin iki yakasında bu yahnlaşma sürdü. Mübadele konusunu en iyi bilen ve olayları bilimsel şüphecilikle irdeleyebilen bilim adamlanmızdan birisi Prof. Dr. Bilge Umar. Geçen hafta gittiğim, geçen yüzyıl başındaki insanlann deyimiyle "Gâvur tzmir "de Bilge Umar'la, mübadeleyi, nedenlerini, işin altında yatan gerçekleri konuştuk. 1936, tzmir-Karştyaka doğumlu. Ortaöğrenimini doğduğu kentte, yükseköğrenimini ffî Hukuk Fakültesi'nde tamamladu Aynıfakültede asistan olarak çalıştı ve doktorasmı yapü. 1967'de doçentiik smavını vererek öğretim üyeliğine atandu Daha sonra tzmir tktisadi ve Tıcari Bilimler Fakültesi Hukuk Kürsüsü'ne geçti. I9741 teprofesör ve kürsü başkanı oldu. Uzunyıllar Ege Üniversitesi'nin çeşitii yüksekokullannda ekgörevle öğretim üyeliğinin yanında müdürlük, kendi fakültesinde dekan yardımcüığı gibi görevler yaptu 1984 'te üniversüeden aynlarak hukuk danışmanlığı yapmaya başladu Hukuk mesleğiyle ilgili inceleme yaztlan ve yapıtlannın yanı sıra çevirileri, özellikle Türkiye'nin ilk çağ kenüeri üzerindeki araşttrmalan ve îzmir'in Yunan işgali dönemini bilimsel ve objektifbir bakış açısından bakarak anlatan çalışmalanyla tanındu -1922Evlülü 'nde Yunan ordularının tzmir'den çekilmesinin ardından Yunanistan 'la Türkiye arasında vanlan mübadele ant- laşması hukuka uygun muydu? - Önce bir hukukçu olarak, sonra da yakın tarih üzerinde araş- tırmalar yapmış bir kişi olarak konunun hukuksal çerçevesi hak- kında, pek fazla derinine gittiğini iddia etmeyeceğim ölçüde bilgi sahibiyim. Lozan Antlaşması'nın görüşmeleri iki aşamada yapıl- mıştı. Türk Temsilciler Kurulu 1922 Kasım ayında Lozan'a gitti; görüşmelere başlandı ve pek çok konuda da görüş birliği sağlan- dı. Hatta birtakım ön anlaşmalara da vanldı. tşte, bu ön anlaşmaya vanlan konulardan biri mübadele konu- suydu. Ama birçok başka konuda görüş birliğine varılamadı. - \eden vardamadı? - Lozan Konferansı, Osmanlı döneminden kalan bütün sorunla- n çözmenin zamanı ve yeriydi. Daha cumhuriyeti ilan etmemiş olan TBMM hükümetinin murahhaslannın önüne Osmanlı'dan kalma bir surü sorun konuldu. Sınırlar, azınlıklar, Ege Denizi'ndeki ada- lann statüsü, kapitülasyonlar ve daha bir sürü sorun. Bunlar yal- nızca Yunanistan'la değil, özellikle Ingiltere'yle görüşüleceku'. Bunlarda çıkmaza girildi ve 1923 Şubatı'nda görüşmeler kesildi. Türk hükümetinin temsilcileri geri döndü. Sonunda ise, ihtilaflı so- runlann bir kısmını geleceğe bırakarak her halükârda bir antlaş- ma imzalanması karanna vanldı. Bu esas üzerinde mutabık kalın- dı. Böylece 1923'ün Temmuz ayuıda Lozan Antlaşması'na imza atıldı. tşin gecikmesine yol açan en önemli sorun Musul sorunuydu. Bu da ileri bir tarihe ertelendi. Öte yandan Türkiye ile Yunanistan arasında Ocak 1923'te vanlan mutabakat gereğince mübadele sözleşmesi imzalanmıştı. Dikkat ederseniz mü- badele sözleşmesi Lozan Antlaşması'nın imza- lanmasındanaylar önce bitirilmişti. Doğrusu, Yu- nan tarafı, mübadele ılkesine başlangıçta pek sı- cak bakmamıştı. Yunan murahhaslannın (delege- lerinin) başuıda Venizelos (Eleftherios Venizelos, dört kez Yunanistan başbakam) vardı. Venizelos, kendisinin başbakanlığı sırasında başlattığı bir Anadolu macerasunn üzerine. Anadolu'daki Rum varhğının yok olmasına yol açacak bir adımı at- mak istemiyordu. Çünkü bütün Anadolu Rumla- n yerlerinden, yurtlanndan kopanlacaklar ve Yu- nanistan'a göç etmek zorunda kalacaklardı. An- laşılacağı nedenlerden dolayı Türk tarafı agırlığı- nı koydu. Yunanlstan'ın çekltmesi - Yani, Yunanistan 15 Mayıs 1919'da tzmir'i işgal ettikten sonra 1922 Eylülü'nde geri çekilmeyi kendisineyediremiyor muydu? - Evet. Özellikle Yunan işgali gören yörelerde Rum nüfusunun sadece alkış tutması değil, arka çıkması, hatta Yunan ordusuna 35 bin gönüllü asker vermesi, Yunan ordusunun geri çekilmesi sıra- sında hiç gereği yokken Türk köylerinin yakıhnası epeyce moral- leri bozmuştu. - Yunan yazar Dido Sotiriu 'nun "Benden Selam Olsun Ana- dolu 'ya " kitabında şbyle bir drama da değinilir: Bu 35 bin Ana- dolulu Rum 'un bir kısmı Yunan ordusuna gönüllü olarak ka- Ulmıştır. Ama bir kısmı önce Türk ordusuna alınmışlar, daha sonra Yunan işgaliyle birlikte Yunan ordusunda askerlik yap- makzorundakalmışlardır. "tzmir'de Yunanlılar'ınSon Günle- ri" adlı kitabımzda siz de bu konuya değiniyorsunuz. Yani hep- sinin severek, isteyerek Yunan Ordusu 'na katılmadıkları gerçe- ği burada ortaya çıkmıyor mu? - Çok dogru. Yakın zamanda Küçük Asya Araştumalan MeTke- zi (Yunanistan'da) o yıllarda Istanbul Rumlannın başından geçen- lerle ilgili bir kitap yayımladı. Bu kitapta, o yıllarda Yunan Kralı Konstantinos'un tstanbul Rumlannı kınadığı ve "tstanbul'dan topu topu iki bin 500 HeJen yurttaşımız gekli ve Ynnan ordusuna kanMı" dediğı yazılıdır. Istanbul 'da durum böyleyken Yunan işgali görmüş olan yöreler- de durum çok değişik. Bir bakıma Rumlann çoğu hem kendi top- lumlannın hem Yunan yöneticileri ve askerlerinin baskısıyla Yu- nan ordusuna, sözüm ona, gönüllü yazılmak zorunda kalıyorlar. Ama bir kısım Rumlar da Yunan ordusuna isteye isteye gönüllü yazılmıştır. Bu da inkârkabul etmez. Ama şu andabasıhnakta olan son kitabım "tzmir Savaşı''nda okudunuz. tzmırli Yorgos Katra- mopulos adlı altın ustası, "Ailemizin içinde bir ulusal kahraman vardı. Balkan Savaşı'nda Izmir'den kaçü; Yunan ordusuna gönül- lü yazıkfa. Savaş bitince de İzmir'e döndü" dıye anlatır. Fakat dik- kat ettiğimiz zaman Katramopulos ailesinin Türklerle hiç kanşma- mış, bir Rum kolonisi halinde yaşamış olduklannı görüyomz. Ama Türklerle iyi kötü ilişkileri olan Anadolu'daki Rumlar bu tür işle- re hiç kanşmamışlar. - Bir de kitapta, Türklerle çok yakın dostluk Uişkisi kurmuş Ispartalı birpapazın duygularını anlanyorsunuz... - Evet. Pisidya'daki Ispartalılar Demeği adlı kuruluş "Anami- ss" adlı bir kitap yayımlamış. Bu bılgılen ben o kitaptan aldun. Ispartalı Papaz Yoakiın Pesmazoghı'nun sözleri var. Diyor ki: "Yunanhlann tzmir'i işgal etmeteri için hiçbir sebep yoktu." Bakın, Ocak 1923'teki Mübadele Antlaşması ımzalanmadan çok önce zaten Izmir'deki Rumlar ve Ermenilerin pek çoğu. "Türk- ler geBj'orlar, bizi kesecekter" diye kaçıp gitmişlerdi. Aynca, pek çok değerli kitapta anlatılır. Anadolu'dan pek çok Rum, Türk or- dusunun girişinden önce îzmir'e gelmişler ve Izmir büyük yangı- nında burada bulunmuşlardır. Işte, o kitaplarda tam Yunan ordu- sunun çekilişi öncesinde Kordon'daki hercümerci, yaşanan acıla- n da çok güzel anlatıyorlar. O günlerde insanhk açısından çok büyük bir facianın yaşandığı hiç kuşku götürmez. Evinden barkından kopmuş insanlar çaresiz- lik içinde Kordon'dalar. Arkada tzmir cayır cayır yanıyor. - Siz "tzmir'de Yunanlılar'ın Son Günleri" kitabımzda ilk yangtnın Ermeni Mahallesi'nden çıkttğını yazıyorsunuz... - Evet. Bu konuda en sağlam bilgi kaynağımız îzmir Sigorta It- faiyeleri Oiuşumu'nun komutanı durumunda olan Greskerviç'in Amerikan Yüksek Komiseri Bristoi'ün isteği üzerine yazdığı bir kitapur. Bu kitap önce Yunanca kaleme aluımış, hemen ardından tngilizcesi yayunlanmıştır. Öte yandan olayı Ermenilerin gözüyle anlatan Marjorie Houssepian Dobkin'in bir kitabı var. O kitapta da bu olay doğrulanır. Her neyse... Mübadele sözleşmesinin yapılma- sından çok önce Izmir'de, Kordon'da yığılan yüz binlerce insan, kimi cebinden para ödeyerek kimi de Yunan hükümetinin sağla- dığı gemilerle Yunanistan'a kaçtı. -Mübadeleden önce, yani 9 Eylül 1922 'de Yunan ordusu tz- mir'i boşaltırken giden Rumlann sayısı kaçtır? - Bir kaynak, 414 bin kişi, der. Yunan kayıtlanna dayanılarak ve- rilen bu rakam elimızderdir. Prof. Jnstin McCarthy nın "ÖKim ve Sürgön" kitabından da Türkiye'den giden toplam Rumlann sayı- suun bir milyon 100 bin kadar olduğunu öğreniyoruz. Yani müba- dele öncesi ya da mübadele sonucu Yunanistan'a giden Rumlar bir milyon kişiden fazladır. Böylece mübadelede aşağı yukan 600 bin kişinin gittiği ortaya çıkıyor. - Peki, mübadelede Yunanistan'dan Türkiye'ye gönderilen Türklerin sayısı kaç? - Yine Justin McCarthy'nin kitabında verilen sayılara göre 450 bin Türk, Türkiye'ye gönderilmiştir. O dönem çok tuhaf bir durum da ortaya çıkmıştır. Çünkü Anadolu'dan giden Rum kökenli insan- lann hemen hemen hiçbiri Rumca bilmemektedir. Kendi aralann- da Türkçe konuşmaktadırlar. Öte yandan Yunanistan'dan Türkiye 'ye gelen Türklerin pek çoğu Rumca konuşuyor, fakat Türkçe bilmi- yor. Bunlann başında da Girit göçmenleri geliyor. Yanya tarafla- nndan gelen Türklerin pek çoğu da Türkçe bilmiyordu. Bu müba- dele çok cepheli insani bir dram olmakla kalmıyor, Anadolu'nun yerli halkı bakunından da çok ciddi sıkıntılar doğuruyordu. Çün- kü, mübadele sözleşmesi imzalanırken Anadolu'nun çeşitii yerle- rinden Ankara'ya telgraflar çekildi ve kendi alanlannda uzman ba- zı Rum muslukçu. tornacı, kuyumcu ustalann Yunanistan'a gitme- lerine izin verilmemesi istendi. Çünkü onlar işlerini çok iyi bili- yorlardı. Onlar gidince o işleri yapacak ustalar kalmayacaktı. -Kıbrıs'ta 1963 Xoel katliamından sonra 1964'te Ankara'da Bakanlar Kurulu bir kararnameyle Türkiye 'de yaşayan bütün Yunan uyruklu Rumlann ikamet izinlerini uzatmayı reddederek bunlan Yuna- nistan 'agönderdL Mübadele olayı yaşandtktan sonra bile İstanbul'da kalabilen bu Yunanpa- saportlu Rumlar kimlerdi? - Osmanlı döneminde birkişinin biryabancı dev- letin pasaportunutaşıyabilmesi o kişiye çok önem- li ayncalıklar sağhyordu. Bakm, 9 Eylül 1922'den sonra Karaburunlu Rumlar. kaçsak mı yoksa burada mı kalsak, diye bır türlü karar veremiyorlar. İzmir'e üç Türk, üç Rum'dan oluşan altı kişilik bir heyet gönderiyor- lar. Bunlar tzmir Metropoliti Hristostomos'la gö- rüşecekler. Ama Hristostomos'un öldüğünden ha- berleri yok. Bunlan Türk polisı hemen tutukladı. Bu anısını anlatan Karaburunlu Rum'un söyledi- ğine göre Rumlardan birisi Amenkan vatandaşı çıkıyor. Amerikan Konsolosluğu'ndan yetkililer onu alıp götürüyorlar. Türk polisi de itiraz edemi- yor. 9 Eylül 1922'de olan bir olayı anlatayım. Bu Yunan uyruklu ailelerden birisinin bir ferdi. Türk ordusu îzmir'e girdikten sonra ekmek almaya sokağa çıkmıştı. Oysa Nurettin Pa- şa (İzmir'e ilk giren Türk komutan) askerlik yaşma gelen tüm Rumlann enterne edilmesi emrini vermişti. Çünkü, Kordon'daki o kalabahğın içinde Yunan ordusundan kaçmış insanlar da vardı. Bu Yunan uyruklu Rum sokakta görülünce hemen tutuklanarak ka- rakola götüriildü. Ifadesini alan Türk asker sordu: "Sen nere va- tandaşısın?"' Yunanlı, "\unan vatandaşrvım", deyince Türk asker onu uyardı: "Bunu sö> leme. Seni sa\aş esiri olarak tutuklarlar. Ben reayndan (gayrimüslinı azmhktan)Osmanh N atandaşrvım,de." Ger- çekten de bu Yunanlı, u Ben Osmanh \atandaşı>ım" deyince onu serbest bıraktüar. Dahasonraanılanndabukişi,"V'ıcdansahibiTürk- ler de varmış''. diye yazdı. Gerçekten de birkaç kuşak Türkiye'de yaşamış. ama Yunan vatandaşlığını terk etmemiş bu kişilere Os- manlı devleti hiçbir önlem almamış. Îzmir, yakın zamana kadar Bey- rut'un görünümünün aynısına sahipti. Yani çokuluslu bir kentti. Bi- zans zamanından başlayan bu gelenek Izmir'de Osmanh dönemin- de de sürmüştür. Dolayısıyla, yabancı uyruklu pek çok insan bu- rada ikamet izni bile almaya gerek duymadan yaşamıştır, çalışmış- tır. Bu sistem Osmanlı Imparatorluğu'nun öbür bölgelerinde de var- dı. Sizin de söylediğınız gibi, yakın zamana kadar Yunanlılann kâ- besi dunımundaki istanbul'da, başka yabancı uynıklulann yanı sı- ra çok sayıda Yunan vatandaşı da yaşıyordu. ÇAĞDAŞ GAZETECİLER DERNEĞt: Basın sektöründe 2001 'kara yıl'oldu tstanbul Haber Servisi - Çağdaş Gazetecıler Derneğı (ÇGD) Istan- bul Şubesi Çalışma Hayatı Ko- misyonu raporunda, geçen yıl 4 bin 815 basın emekçisinın işten çıkanldığı ve gazeteci ücretleri- nin yüzde 90'uun eridiği belirti- lerek "Yaşanan, tam aniamryta bir kıyımdır'' denildi. ÇGD'mn"KaraYd2001" baş- lığıyla açıkladığı raporda, basm emekçilerine örgütlenme çağrısı yapdarak "Işçi krynnına son. İş gû- venüği istiyoruz" mesajı verildi. Raporda, Öcak 2001'de 19 gaze- tenin 3.7 milyona ulaşan tirajuun, Aralık 2001'de gazete sayısının 25'e çıkmasma karşı 2.8 müyonun altma indiği ıfade edildi. Çalışma Hayatı Komisyonu ra- porunda, gazete, televizyon, der- gi, internet, radyo, ajans ve ekler- de yaşanan işten çıkarmalar ne- deniyle aralannda muhabir, foto muhabiri, kameraman ve şoförle- rin de bulunduğu 4 bin 815 basın emekçisinin mağdur duruma düş- tüğü vurgulandı. Mevcut tekelci yapırun gazete- cileri 212 sayılı Basm tş Kanu- nu'ndan 1475 sayılı Genel tş Ka- nunu'na, 1475'ten de telifli (kad- rosuz) çalışmaya zorladığı ifade edilen raporda, gazetecileri kurta- racak tek çarenin toplu iş sözleş- mesi, dolayısıyla sendikada örgüt- lenmek olduğu belirtildi. Medyadaki tekelleşmeye de değinilen raporda, Doğan Grubu'nun sektördeki payının 51.6'ya yükseldiği, buna Bilgin ve Çukurova gruplannın da eklen- mesiyle oranın yüzde 82'ye ulaşhğı açıklandı. Spor salonuna yerleştirilenlerin birbölümünün Kayışdağı Darülaceze Tesisleri'nden getirildiği ortaya çıkh Beledîyeden 'evsiz J aldatınacasıALPERİZBUL tstanbul'da aşın soğuktan donmamala- n için Istanbul BüyükşehirBelediyesi'nce (ÎBB) toplanarak Alibeyköy'deki Tevfik Aydeniz Spor Salonu'na yerleştirilen ev- sizlerden bir bölümünün, Kayışdağı tstan- bul Darülaceze Tesisleri'nden getirildiği ortaya çıktı. Darülaceze'nin Kayışdağı birimi müdürü AB thsan Karakoce, tesis- lerinden 13 kişinin Alibeyköy'e gönde- rildiğini doğrularken bu kişilerin huzure- vinde banndınlamayacak kişiler olduğu- nu ileri sürdü. İstanbul'da 2 kişinin donarak ölmesi üzerine, tstanbul Büyükşehir Belediyesi, ÎBB Spor AŞ ve ÎBB Sağhk AŞ, donma tehlikesiyle karşı karşıya olan evsrzleri, Ali- beyköy'deki Tevfik Aydeniz Spor Salo- nu'na önceki gün yerleştirmeye başladı. Ancak sokaktan belediyeye ait ambulans- larla toplanarak spor salonuna getınlen- lerin bir kısmırun Kayışdağı Darülaceze Server Çrtak yaklaşık iki aydır Kayışdağı'ndaki tesislerde kaldığuu söyledi. Tesisleri'nden getirildiği öğrenildi. Tev- fik Aydeniz Spor Salonu'ndakı üç arka- daşıyla yan yana kalan Selver Çrtak, yak- laşık 2 aydır Kayışdağı'ndakaldığını söy- leyerek "Burada giysilerimizi değiştire- cekferini ve yıkanacağnnızı söyiedikr. Pa- zartesi Kayışdağı'na geri döneceğiz" de- di. Çıtak'm yanmda yatan 2 arkadaşı Mus- tafa Şinışek ve ŞadiMesut Kandrvar. Sel- ver Çıtak'la aynı odada kaldıklannı ve Kayışdağı'nda mutlu olduklannı söyledi- ler. Şadi Mesut Kandiyar, "Bizleri bura- ya muayene için getirdOer.Kayışdağı'ndan birkaç arkadaş daha var" diye konuştu. Çıtak ve arkadaşlannın iddialannı yö- nelttığımiz tBB Spor AŞ Genel Müdürü Ayhan Bölükbaşı, böyle bir durumdan ha- beri oknadığını söyledi. Darülaceze'nin Kayışdağı birimi müdü- rü Ali thsan Karakoce, 2 aydrr tesislerde kaldığını söyleyen Selver Çıtak'la birlik- te yaklaşık 20 gün önce yaşanan dondu- rucu soğuklar sırasrnda getirildiğini ileri sürerek "Biz bu insanlann soğuktan don- malaruu önfcmek için kısa süreügine ka- bul ettik. Bir süredir de müşahede için ay- nlmışolan bölümünıüzde rutuyoruz. An- cak gefcngruptan 3 kişi hariçhiçbirini te- sislerirnizc yerleştirmiş değjüz" dedi. Ka- rakoce . u Biz söz konusu insanlan zorun- luluktan aknk. Soğuklar sona erince on- lan gönderecektik. Sonra tBB'nin evsiz- leri spor salonunda topUyacağmı duyun- ca biz de bunlan oraya gönderdik" diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle