25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EYLÜL2001 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Doğduğun Engin Çelebı nin -yol notları Doğduğun topraklardasındır. Döndüğün her köşeden bir anılar demeti seni sarmalar. Baktı- ğın her yerde kendini bulur, görürsün: Bebek serv, çocuk sen, delikanlı sen!.. 'Yaptığm gezi, yazdığın gezi notu olmaktan çıktı. Sen, sana doğru bir yolculuktasm şimdi. Doğduğuntopraklardasın. Ak köpûklüEgekı- yıl annı bıraktın ve şimdi mor dağlannbir çelenk gibı sardığı bereket ve masallar fişkıran bir ova- da, Küçük Menderes Ovası'nda ve Küçük Men- deres boyunca yol almaktasın. Daha Torbalı sapağında tanıdık yüzler seni karşılar. Şu yol boyu uzanan selvilerin dikildi- ği günü biliyorsun sen. Babasının yanma bü- zülmüş küçücük seni, Ödemiş'ten Izmir'e gö- türen eski ve gürültülü bir otobüsün pencere- sinden görmüştün, Torbalı Belediye Bando- su'nun marşlar çaldığı, lacivert kasketli orta- okul ögrencilerinin şiirler söyleyerek diktiği selviler bunlar ve artık başlan göğe eren ulu agaçlara dönmûşler. Yakıcı Ege güneşinde uza- yan giden yolu serin gölgeleriyle boydan boya örtüyorlar. Doğduğun topraklardasın. Bu yaptığın gezi, yazdığın gezi notu değil ar- tık. Bak bildik, çok bildik biçimler belirmeye başladı bile. Solda Keldağ. Az ötesinde görkem- h Bozdağ. Ikisinın arasında Gökük Yaylası. Sağ- da Aydın Dağlan, az ötesinde Kanncalı Dağ. Dağlann arasında bin yıllardır büklüm büklûm akan Menderes'in sabırla açuğı, uçsuz bucaksız ova. lleride dağlar birbirine kavuşuyor ve ova bi- tiyor. Orayla gidıyorsun işte. Batısı Ege Deni- zi'ne açılan, kuzeyi ve güneyi dağlarla kuşatıl- rruş ve doğuda, dağlannbirbirine sanldığı, ova- nın bittiği yerde, Bozdağ'a yaslanmış bir kasa- ba. Doğduğun, büyüdüğün kasaba. Odemiş... ••• Paris'i sevdiğimi söyleyemem. Oysa dünyanın en güzel kentlerindenbirv olduğunda herkes bir- leşmiş gibidir. Tam yedi kez gittim. Hep iş ıçin- di. Yedısinde de işımiyaptun,konuştum, yazdım, konferans veTdim. Sonra bir iki turistik caddeyi hızla adımlayıp tren istasyonuna, havaalanına döndûm ve Paris'i terk ettim. Paris'i sevmem içinhiçbirneden yok. Ben Pa- ris'te hiç yaşamadım. Frankrurt savaşta yerle bir edilmiş, haritadan kazınmış bir kenttir. Yeniden yapılmış ve gör- kemli tarihinden kalan tek tük izleri unutursan gelenekli yapılardanyoksun bir çağdaş kenttir o. Frankfurt'u çok severim. Main Irmağı boy- lanrn, küçücük parklannı. taksi duraklannı tutkuyla -ve şimdi- özlemle severim. Nasıl sevmem? Ben o kentte on iki yıl yaşadım. On iki uzun yıl. Ben o kentin bir parçasıyım ve o kentbenim aynlmaz bir parçam. • * * Peki ya Ödemiş. Ben, çiğ damlalannı, orada, Ödemiş'te, amca- mın evinin geniş bahçesini süsleyen mandalina ağaçlannın yapraklannda keşfettim ve küçücük dilimi uzatıp o çiğ damlasını emdim. Burnumda henüz çiçeğe durmamış mandalinanın gizli ko- kusu... Şu stadyumunarkasındaki koca Çambk'ta, ön sırada soldan birinci çam var ya. Hani şu koca- man, handiyse çınarlarla yanşacak kadar koca- man çam. İşte onu ben diktim. Yanındaki çamı Durul dikti. Durul öldü. Üçüncü çam Savga'nın çamı. Savga öldü. Şu ikinci sıradaki, berurnkininhemenardında- ki çam Mengû'nün. Mengü öldü. Hangisinin altında otursam ve altında bir ci- gara yakıp kendimi arasam? * • * Tamam töngül pidesi, katmer, kebap, sac pi- desi, dakırdalak (ısırganotu) salatası... Tamam incir, üzüm ve zeytin... Tamam Tayyare Parkı,kilisedenbozma lyi Si- nema (Hâlâduruyormu acaba? Yazıbiterbitmez gidip bakacağım), fiskıyelerinin sesini büyüdü- ğüm evden duyduğum Havuzlu Park, eski Rum evlerinin yan yana sıralandığı Yayla Caddesi ve sevgilimi balkonlanna çıkarmak için ısbkla şar- kı çalınca, komşu evlerin aralanan kepenkleri ve kepenklerin ardında görmeden gördüğüm dedi- koducu komşu teyzeler. lslıkla çalınan şarkı? Ah, elbef. " M day, all night Marianne / Even Btûe chüdren krve Mari- anne~" ••• Hayır bu bir gezi değil. Bir "geri notu" filan da yazmayacagun. Bugün yazı yazmıyorum. tSKt'nin kurduğu anttna tesisi nedeniyle kuruyan Tuzla Ğölü, tekrar hayat kazanmaya başladLTÜDAV haariadığı raporiar doğrultusunda yapuan 25 metre uzunluğunda ve bir mptre çapındaki iki kanal ile deniz-göl bağlantısı sağlandı. GöUyaklaşıkftO santimetre deniz suyuyla doMu. (Fotoğraf: VEDAT ARIK) ÖZLEMGÜVEMLt ISKl'nin kurduğu antma tesisi nedeniyle kunıyan Tuzla Gölü, tekrar hayat kazanmaya başladı. Türk Deniz Araştırmalan Vakfi'nın (TÜ- DAV) hazırladığı raporlar doğTultusurıda ya- pılan 25 metre uzunluğundaki, bir metre ça- pındaki iki kanal ile deniz-göl bağlantısı sağ- landı ve göl, yaklaşık 60 santimetre deniz su- yuyla doldu. Göl üzerinde daha önce yaşayan kuşlar da geri dönmeye başladı. Tuzla Gölü'nün ekolojik yapısını yıllardır iz- leyen TÜDAV' ın gölünkururnasından sonra re- Tuzla Gölü suya kavuştu habilitasyon çahşmalan için hazırladığı, valili- ğe, büyükşehir belediye başkanlığına ve Tuzla Belediyesi'ne sunduğu raporlar, sonuç verme- ye başladı. TÜDAV Yönetim Kurulu üyesi Hû- «yin Öztürk, açılan kanalla gölün, deniz suyu ile dolmaya başladığıru, göl kıyısında yapılan yağmur suyu toplama kanallanrun da göle önemli miktarda su sağladığını ifade etti. Tuz- la Gölü'nun kurumasından çıkanlacak çok önemli dersler olduğunu anlatan Öztürk, "Göl- kıyı ovalannda yapüacak büyük mühendislik yapuarmın çevresel etkileri iyi değeriendirilme- U. Şehirierde toplanan yağmur sulan kontroOü olarakgöl krvılanna vey» kı\ı duzJükkrineyön- kndirihneli'' dedi. Öztürk, sulann ovalarda emılmesınin sağlanması halinde yeraltı su sevi- yesinin düşüşüne engel olunacağmı belirterek şöyle devam etti: "Yapılan denizbağlanüsı soa- ras»zamaniçindefctyıortamınadeniz suyu hâkim olacak ve yeraltı sulan tuzlanacaktır. Bu durum göl krşisın- da ziraat yapanlann işini şimdkkn bozmaya başlanuştır. Biyolojik yaşa- manmbenüz ohışma aşamasında oiduğu gölün sucanhhğıaraştuînalanda önûtnüzdekigünkr- debitirikcek." Dahaönce Tuzla Gölü'nunkuruması uzman- lan karşı karşıya getirmişti. İSKİ, gölün kuru- masuıı kuraklığa, TÜBİTAK otsul bitkilerin patlamasına, bazı deprem uzmanlan yeraltı fa- aliyetlerine bağlarken TÜDAV, gölün kısıyında kurulan antma tesisini sorumlu tutmuştu. Yasadaki Hvedi pazarlama' mantığı, hukuktaki 'kamu yararı' ilkesine takılıyor Hazîne arazfleıi4 direniyor' OKTAYEKİNCt TBMM'nin yaz tatili öncesindeki son oturumundan "hıda'' geçirüerek "büyükparasal umutiaria" yürürlüğe girmesi sağlanan "Hazine Arazüerini Pazartama" yasası aynı hızla uygula- narruyor... Osteük, satış işlemlerinin önündeki "burokratikengeUerinkalk- masr için birçok "önkmi" de içer- mesine rağmen... Bunun nedeni ise hem Hazine ara- züeriyle hem debu gibi alanlann "kıd- lanımıyla" ilgili diğer tüm yasalan- mızdaki "kamu yarannı" temel alan genel anayasal Ukemizin, uygulama sürecinde geniş bir "hukuksal eogd" yaratması... Çünkü Hazine arazileinde sadece "pazarlama amacına" dönük olarak işlem ve "parselasyon'' yapdması, bu arazilerin sağlıkh ve planlı kentleşme için gerekli u kamusal kullanım aİan- lan" olarakdeğerlendirilmesıni öngö- ren imar ve şehircilik hedefleriyle uyuşmuyor... Bu "çaüşmada", ilgili diğer mevzuat, hükümetin parasal beklentilerinin değil, toplumun ve ül- kenin "anayasalözkmlerinin'' tarafin- da yer aldığından, Hazine arazileri de aynı özlemleri tehdit eden satış gjri- şimlerine karşı, hukuka sığınarak ade- tapasif bir "direniş" içerisinde... İşte, daha ilk günlerden itibaren bu yönde gözlenen gelişmelerden bazı örnekler. Maliye Bakanhğı'nın "siyasalyöne- tnni" Hazine arazilerininhızla "elden çıkarümasuu" istese bile, aynıbakan- lığın "tarihselgelenekleri'', bu niyetin tam tersini içeren tutumlann yine sür- mesini sağUyor... Özellikle "Hazme" sözcüğündeki "tophımsal sahipknme" kavranu dı- şında davranmaya alışık olmayan ve bunu "genel mafiyeci etiğivle'' bağdaş- tomayan "kamu görevüsi" bürokrat- lar, satışı kolaylaştırmak bir yana, "mûşterisi haar" bile olan önceden "tabj^sfi" arazileriyeniden "MBBEm- Jak*egeçirme çabasuıdalar... örneğin, Çilkr ailesınin Antalya - Bekiibi'ndekı Hazine arazisi üzerinde meyönündekuDanın" şeklmdekı "tel- kinİerinden" de fazla etkılenmiş gö- rünmüyorlar... 'KentlHerin1 Isyanı Maliye bürokrasisi bu gibi "gek- neksd" tutumlanyla 4706 sayılı yasa- ya "adapte" olamazken "direniş cep- hesinin" daha büyük kanadmda ise kentlenn artık sağlıklı ımannı isteyen kimiyerel yönetimleT ile "kentfiBkbi- tincini" örgütleyen gönüllü kuruluşlar var... Örneğin, Karşıyakada (Izmir) oiduğu gibi, imar planlarında "yeşü alanlara" aynlmış ya da diğer "kamu- lşte bu gibi "hukuksaT ve "demok- ratik" engellen hıç değılse "•onnan- dan çıkartüan alanlarda" aşmaya ça- hşan Maliye Bakanhğı'nınsiyasalyö- netimi, Cumhurbaşkanı Ahmet Nec- det Sezer'in özellikle yine "orman arazikrini korumak" üzere 4706 sa- yılı yasayı Anayasa Mahkemesi'ne göndermesinden de "telaşa kapümış" olacak ki, hemen tüm hukuk kuralla- nnı altüst eden bir "tebtiğ" yayımla- dı... 17 Ağustos2001tarihliResmiGa- zete'de 257 sayı ile yayımlanan "Mtt- BEmlakGcnelTebBğTnde, ormansı- nırlan dışuıa çıkartılan arazilerin bir an önce "Hazine'ye tapulanaraksaö- imarhbynederikarşıhğırukı u sabştmp(yverme"gwaKedsağbn^hakte'iüşve6* bulunanturistik tesislerini "başkalan- na devretmekri" üzerine, bu tahsisin 'iptaB" için dava açan "Hazine avu- kadan", 4706 sayıhsatış yasası yürür- lüğe girdikten sonra da bu "hukuk sa- vaşunlannı" durdurmayıp yine devam ettıriyorlar... ÇiÜerler'le ilgili davanın "kazanıl- maa v üzerine, benzeT "usulsüz" tu- tumlannyaşandığı Hazine arazilerini, yeni tesis sahiplerine aynı yasayla sa- tışını sağlamak yenne "Maüye'ye ge- ri atanak" yönünde çabalannı sürdü- ren avukatlar, siyasilerin, "Tüm ola- naklannm pazaiiama ve gefir elde et- sal bJzmetkr" için değerlendirilmesi uygun ve hatta "zorunlu* olan Hazi- ne arazılerine; "saûşayöneük birimar düzenisağlanmasr yönündekı dayat- malar, "duyarh betediyeler'' tarafin- dan reddediliyor... Üstelık, yine 4706 sayüı yasayla aynı belediyelere, bu i- mar hızmetleri karşılığuıda "saüştan pay verme" güvencesı de sağlandığı halde bu "rüsvetr geri çeviren yerel yöneticiler, sıvıl kuruluşlar ve meslek odalannın da desteğini alarak imar mevzuatındaki "yetkTkrini" Hazine arazilenninbu direnişine "omuzvere- rek" kullanıyorlar... şuu" sağlamak üzere yapüacak "ka- dastro" işlemlerinin, ilgili yasalarda- kı "ilan" etme (yani 'duyunna') ku- rallanna"u>iılmadan'' sonuçlandınl- ması taümatlan venliyoT. Yani, bu gi- bi araziler üzerinde geçmişten gelen "yasalhaklarTbulunanya da aynı ara- zileri "kamusalduyarhlık'' içinde "ko- nunak" isteyen kesimlerin "haberal- ma" ve "itiraz etme" hak ve olanak- lan da ortadankaldınlarak "saüşın\aı- landmhnasun" öngören bu tebliğ, Anayasa Mahkemesi "karanm ver- meden" sonuca ulaşılabilmesi içinbir an önce "müşteri bulunmasını" da özetle şöyle hızlandınyor: "Eğer or- man köylüleri rayiç bedel üzerinden 30gûniçindesatmaİmazlana,aynıbe- deUerleistevenherkese hemensaoşya- pılabflir-."" PaıKlar b»e MaHyenln Bu geneltebliğin, ormanhukukuy- la birlikte "imar hukukunu" da yok sayan bir başka "tatiman" ise Hazi- ne arazilerine 'imarplamyapmalan istenen" belediyelere yönelik... Teb- liğe göre belediyeler bu planlan tt he- men" yapacaklar ve planda "arsa" olarak düzenlenen Hazine arazileri "ünarlıparsefler'' şeklinde satılırken aynı plandakı "kamu hizmetterine* aynlan planlar ise o belediyenin de- ğil yine "MaBye'nin tapulu mülkii" olacak!.. Böylece yerel yönetimleri sadece "emlak ve parseîasyon ofısi- ne" dönüştürmeye aday bu hukuk dı- şı kural eğer uygulanırsa, sözde o it plaıüı''(!) ve tt imarh"(!) alandaki ör- neğin yollan, yeşil alanlan, otopark- lan, çocuk bahçelerini acaba "tapu sahibi" Maliye Bakanlığı rru üstlerup gerçekleştirecek?.. Evet... TBMM'den "acflkurtana'' olarak hızla geçirilen 4706 sayıh ya- sa, öyle görünüyor ki kendi varhğını bile "kurtaramadan" yakında tarihe gömülecek... ÇünküAnayasaMahke- mesi, sadece ormanla ilgili "aymaza- ğuu" değil, tüm bu "pazartamaa ku- raUanru" bütünüyle inceleyecek... AVRUPA'DAN GURAYOZ Şeytanın Sor Dediği NATO ülkeleri, askeri biıiiklerini Makedonya'ya gönderdiler. NATO ve üye ülkelerin yetkilileri, ge- nişleme ve yayılma eğilimi gösteren iç savaşı ön- lemek, Balkanlar'da düzeni yeniden kurmak ama- cıyla hareket edildiğini özellikle belirtiyoriar. "So- ğuk Savaş" döneminde kışlalannı hemen hiç terk etmemiş olan NATO biriikleri, artık hareket halin- de. Nerede bir çatışma, iç savaş belirtisi görülür- se NATO biriikleri orada. Bu arada Avrupa Birliği, ABD'nin patronajı dışında, NATO ile eşgüdüm için- -de, ama kendi denetim ve emrinde bir başka or- dusunun peşindedir. Bu ordunun amacı da Avru- pa'nın çıkarlanna aykın girişimleri, kalkışmalan ol- dukça büyük bir coğrafyada önlemek olacaktır. Küreseileşme çağının görülmesi, üzerinde dü- şünülmesi, belki de degiştirilmesi için çaba har- canması gereken gerçekleri bunlardır. Bu gelişrnelerin Avrupa'ya, dünyaya ne getire- cegi, daha önemlisi ne götüreceği üzerinde fazla düşünülmüyor, düşüncelere de pek iyi gözle ba- kılmıyor. Şimdilik, "Bindikbiralamete, gidiyonız kıyame- te." • • • NATO birtiklerinin Makedonya'ya yerteşmesin- den sonra, Arnavut isyancılann silahlannı (bu si- lahlann İkinci Dünya Savaşı'ndan kalma oiduğu dedikodusu da var ama) teslim ettiklerini, Make- donya Parlamentosu'nun da Arnavut azınltğa bir- takım haklar tanımaya hazırlandığını haber ajans- lan tüm dünyaya duyurdular. Işe yanyor demek ki! Işe yaradığı belli de, benim aklıma takılan soru yine açıkta ve yanıtsız kaldr. Artık ülkeler, halktar kendi sorunlannı kendileri çözemeyecekler mi? Sıkışınca hep küresel jandarma teşkilatına mı başvuracağız? ••• NATO gücüne, bir askeri birlikle katılan ülkeler arasında Türkiye de var. Avrupa'nın oluşturmaya çabaladığı orduda Türkiye'nin yeri ise hâlâ açıklı- ğakavuşmadr. "Orduyakatılın, kararmekanizma- lanndan uzak durvn" diyorlar Türkiye'ye. Bu so- run, şu ya da bu şekilde, öyle ya da böyle, herhal- de ve mutlaka çözülür. Benim içinden çıkamadı- ğım bu değil. "Şeytanın avukatlığım" yapmanın âlemi yok belki ama, aklıma takılan, Türkiye'nin (Olmaz olmaz demeyin, tarihte işler kanşıktır, da- ha önce olmadı mı?) "askeribiriikgönderen ülke" olmaktan çıkıp "askeri biriik gönderilen ülke" du- rumuna düşüp düşmeyeceğidir. Benim çıkardığım "kıssadan hisse", "kûreselleş- menin kaçınılmaz gerçekteri"ne sorgusuz sualsiz teslim olmanın pek iyi olmadığı yönündedir. Insanın aklına neler geliyor. • • • Herhalde bir yerde, bir yanlış var. Dünya banşı, demokrasi, ulusal ve uluslararası planda gelir da- ğılımı, gelir dağılımının daha insanca olabilmesi- nin önündeki engeller, stratejik bölgeler, vazgeçil- mez çıkarlar, deveyi hamuduyla yutan finans ser- mayesi, spekülatörler, zengin ve yoksul ülkeler, ulusal çıkarlann degerini yitirdiğini propaganda e- den, kendi ulusal çıkariannı ise sıkı sıkı savunan- lar, küreselleşmeyi propaganda eden ama ulusal çıkariannı tabii ki savunamayanlar, çevreyi koru- mak isteyen insanlar, kurumlar, kuruluşlar ve ko- rumak istemeyen çok büyük devletler, ırkçılıktan çok büyük zarar gördükleri halde, çareyi ırkçılıkta bulanlar, üzerindeyaşanılacak bir toprak bulama- yanlar, ama o toprağı bulmak için şeriatın kara bayragına sanlanlar. Taş bile atamadan, duvar dibinde vurulan ço- cuklar. Bir tuhaflık var, her şeyi her şeye olur olmaz bağlayan; iyilik, kötülük, erdem tanımayan; insan hallerini insanlara göre değil, keyfine göre anlatan; korku romanından bilim-kurguya, bilim-kurgudan gözü yaşlı "hayatım roman "a geçen; oradan seks pazarına dalıp, çaktırmadan tarih yazmaya soyu- nantuhaf romancılann postmodern hikâyelerinde- ki kahramanlara benzemeye başladık günden gü- ne... Onlar gibi ordan oraya savrulup duruyoruz... Haydi hayıriısı! TİHV kampanya başlattı 'Sağkalanlara destek' çağnsı tstanbulHaberServi- si - Türkiye İnsan Hak- lanVakn(TtHV),ölüm orucu eyleminde sakat kalanlar ile "Hayata Dönüş" operasyonu sı- rasmda yaralananlann tedavisi için dayanışma çağnsında bulundu. TÎHV'in tt Sağkalanla- ra acü destek" başlıklı kampanyası kapsamın- da, para yardımlan ka- bul edilecek, konserler verilecek, imza günleri düzenlenecek. Ölüm orucu eylemin- de ve "Hayata Dönûş Operasyonu" sürecinde sakat kalanlann tedavi masrafi,TtHV'inkasa- suu boşalttı. Vakfa bu- güne kadar tedavi ama- cıyla I58'i Istanbul'da oûnak üzere toplam 244 rutuklu ve hüküm- lübaşvurdu. TÎHV Yö- netim Kurulu Başkanı Ysvuz Önen, tahliye edilen tutuklu ve hü- kümlülerin tedavisini üstlendiklerini ancak başvuru sayısının çok olması nedeniyle mad- di yönden desteğe ihti- yaç duyduklannı ifade etti. TÎHV açıklama- sında, uzun süreli açlık sonucu merkezi sinir sisteminin tahribatıyla işitme, görme ve yürü- me yetilerinin kaybedil- diği, geçici ya dakalıcı bellek kaybının yaşan- dığı kaydedildi. Tedavi edihneyenlerin yaşam- lan boyunca 5 yaşında- ki bir insanın beynine sabip olduklannın ve başkalarına muhtaç bı- rakan Wernicke-Korsa- koff hastalığma yaka- landıklannın altının çı- zildiğj açıklamada, te- davi masraflan için ki- şibaşına 1 ile 1.5 milyar üra, yanık vakalan için- se 15 milyar lira gerek- tiği vurgulandı. TlHV'in açıklama- smda ölüm orucu ey- lemcilerinin büyük ço- ğunluğunun mahkûm statüleri devam ettiği için devlet güvencesin- de ohnalan gerektiği- nin altı çizilerek buna karşm Adalet Bakanlı- ğı'mn görevini yerine getirmediği ve insanla- n kendi kaderine terk ettiği vurgulandı. Hikmet Çetinkaya, TayfunTahpoğ|u,Yavuz Bingöl, Metin Kahra- man, Mihri Belli, Oral Çahşlar'uı da aralann- da bulunduğu yüzü aş- kın aydm, gazeteci, ya- zar ve sanatçı kampan- yanın gönüllüsü ol- dular.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle